1-Kitap Kapağı
KİTAP NO. 3
BU KİTAP’TA
1—Kocanın karısı üzerindeki hakkı,
2—Karısının kocası üzerindeki hakkı,
3—Koca ve karının müşterek hak ve sorumlulukları,
4- -Anne ve Baba hakları,
5- -Evladın Anne ve Babası üzerindeki Hakları,
6—Komşu hakkı ,
Bu kitapta yukarıda yazılı olan altı konu işlenmiş, her konuyu, o kadar titizlikle araştırılıp yazılmış ki, inanın diğer kitaplarımda olduğu gibi ancak okuyunca tasavvur edebilirsiniz, mutlaka, okuyun çocuklarınıza ve torunlarınıza da okutun. Dost ve arkadaşlarınızada tavsiye ediniz.
NAİF GÜNAŞAN
HİZAN- BİTLİS 2017
BAY’LAR BAYAN’LAR .
Evinizi otel ve lokanta olarak kullanmayın, savaş alanı olarak asla kullanmayın, evinizi huzur dolu, mutluluk dolu, güler yüz dolu, hoş görü dolu, fakirsen veya zenginsen kanaat dolu, edep dolu, sımsıcak örnek bir yuva olarak kullanın yuvanız hep huzurlu ve mutlu olması için çok gayret sarf etmelisiniz..
Bir başkasının malını makamını örnek göstermeyin, sizin takvanız, karşılıklı sevginiz ve saygınız kanaatkar oluşunuz, başkasına da örnek olsun.
Evinizde Müslümanlığı yaşayın ki çocuklarınız da yaşasın, Rabbim sizi onlardan sorumlu tutulacağınızı da unutmayın.
Eşler karşılıklı olarak kinli olmasınlar, birbirlerinin küçük kusurlarını görmezlikten gelsinler, eşler evde somurtmasınlar, hep güler yüz şen şekrak olsunlar, bir eş kalbinde kin nefret varsa peşin hesaplı ise gerçekten zor bir eştir, o eş kusurlarını görmeli kendisine çeki düzen vermelidir. Çünkü: küpün içinde ne varsa dışına da o sızar, zehir ise zehir, sirke ise sirke, bal ise bal.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Yüce Allah Teâlâ’nın rızası oluncaya kadar O’na Hamd-ü Sena olsun, Peygamber Efendimize ne kadar layık ise o’na o kadar salat ve Selam olsun.
KOCA’NIN KARISI ÜZERİNDE HAKLARI
Konuya bir Ayet ile başlayalım
Allah C.C. Buyuruyor.
>> Muhakkak ki ben, Erkek olsun kadın olsun, içinizden iyilik yapanın iyiliğini boşa çıkarmam, Hepiniz birbirinizden meydana gelmişsiniz, Hepiniz bence birsiniz .<Al-i İmran süresi ayet:l 95)
. Bir rivayete göre aşağıdaki hadis’in söyleyiş sebebi şudur,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Bazı Ashapları ile açık havada oturup sohbet ederken, o arada bir ashab geldi Ya Resulüllah benim devem kudurmuş gibi olmuş,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) deveyi buraya getirsene, sahibi deveyi getirirken, deve ipini sahibinin elinden zorlayarak koparıp, Peygamber Efendimizin üstüne hücum ediyor. Bütün Ashab’lar tedirgin oluyorlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashap’lara tedirgin olmayın bırakın deve gelsin. Ve deve koşarak geliyor Peygamber Efendimizin ayağının önüne diz çöküp secde ediyor,
Peygamber Efendimiz devenin kafasını okşayıp sıvazlıyor, deve eski normal haline gelip, sahibi bağlamadan alıp gidiyor.
Bu arada bazı “ Ashap”lar Ya Resulüllah “ Biz deve gibi olamıyoruz.” Peygamber Efendimiz “Neden “ diye soruyor. Ashaplar bakın “ Deve size secde etti, biz Sana secde etmiyoruz.”
Efendimiz (s.a.v. ) bu konu üzerine bir hadisinde şöyle buyurdu:
>>Allah’tan başkasına secde etmek caiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmesini emrederdim.<Kimya-yı Saadet: 225 ve Gunyet’üt Talibin Sayfa 150 ve Tergib Terhib 4/ 223 İhya-uulum’id-di 3/224)
Bir Kocanın Hanımından beklediği
Kocasının haline kanaat etmeli, fazla bir şey istememelidir.
Kocasının hakkını tüm akrabalarından önce tutmalıdır. daima kendisini ve evini temiz tutmalı, kocasından gördüğü iyiliğe teşekkür etmelidir.
Evdeki her türlü sırrını hiç kimseye anlatmamalıdır. ikide bir kocasına senden ne gördüm benim hayatımı mahf ettin dememelidir. en yakınına bile kocasını çekiştirmemelidir. Gerek karı gerek koca kötülükleri unutup, hep iyilikleri hatırlamalı ön plana çıkarmalıdır. Kocasına karşı kinci olmamalı, kocası evine gelince bayan asla somurtmamalı güler yüzle karşılamalıdır, israflı alış verişten kaçınmalı, kocasına ve çocuklarına temiz bakmalıdır.
Çocukları beraber eğitmelidirler. Namusunu iffetini son derece korumalıdır,
Her iki tarafta hiçbir zaman yalana baş vurmamalıdırlar, karşılıklı anlayış tevazu güler yüz göstermelidirler. Her iki tarafta tartışmayı dozunda bırakmalı, telafisi mümkün olmuyan laflar, sözler söylememeli tartışmanın boyutunu büyütüp evliliğin temelini sarsmamalıdırlar. Birisi süküt etmeyi veya tevazu göstermeyi bilmelidir. Karı veya koca komşuyu, veya başkasını biri birlerine örnek olarak göstermemelidirler. Her iki tarafta özür dilemeyi bilmelidirler. Çünkü özür dilemek erdemliktir.
Adamın biri Karısına :
Küçük hataların olunca, ben den af / özür dile ki, sevgimiz devam etsin. Hiddetli zamanımda bana bir şey söyleme ki, kalbini kıracak bir sözle mukabelede bulunmayayım.
Her evde olduğu gibi bazen tartıştığımızda bangır, bangır bağırarak cevap verme, sonuçta pişman olacağın kelimeleri sözleri söyleme, bana bir şey söylersen veya bir şey istersen, sakın sesini yükseltme, çünkü benim ne halde olduğumu bilemesin.
Beni fazla komşularına akrabalarına şikayet etme, fazla şikayet sevgiyi azaltır, nefreti çoğaltır. gönlümüzü biri birimizden soğutur.
Bunu bil ki, sevgi, saygı ile kin, nefret bir arada bir kalpte toplanmaz, eğer bunlar zorla bir araya gelirlerse bunu bil ki, sevgi kalpten göç edip gider.
Bunu unutma ki, her istediğini söylersen, hiç istemediğini de duyarsın.
Saygıda kusur yapma ki, saygısızlığa uğramayasın.
Rasulüllah bir hadisinde şöyle buyurdu:
>>Cehenneme baktım. çoğunun kadın olduğunu gördüm . (Ya Cebrail ) ne için böyledir dedim. Çok ihanet ederler. Kocalarına şükr etmezler ve onlardan şikayet ederler. dediler.<<( Kimya’yı Saadet)
Peygamber Efendimiz (s.a.v )
>Yüzünü ekşitip surat asarak, kocasını üzen bir kadın kocası gülüp de onu neşelendirinceye kadar, Allah’ın gazabına uğrar. <<( Dürret-ül Vaizin)
Husayn b. Mihsan (r.a. ) anlatıyor :onun halası Nebi (s.a.v.) ye geldi: Rasulüllah (s.a.v.) ona:
> Sen evlimisin ?- diye sordu : O da : Evet –dedi. Rasulüllah (s.a.v. ) :
>Onunla geçimin nasıl ? < deyince:
Gücümün yetmediği şeyler hariç, ona itaatı terk etmiyorum.
Dedi Resulüllah (s.a.v. ) :
>Ona itaatı nasıl terk edebilirsin? O senin hem cennetin, hem cehennemindir. buyurdu. ( Ahmed ve Nesâi Tergib ve Terhib 4/ 214- 215)
A i ş e ( r.a. ) şöyle dediği rivayet edildi :Resulüllah (s.a.v.)
Kadın üzerinde en büyük hak sahibi kimdir ? diye sordum. O da :
>Kocasıdır.< buyurdu.
Erkek üzerinde en büyük hak sahibi kimdir.? diye sorduğumda:
>Annesidir.< diye cevap verdi . ( Bezaar ve Hekim Tergib ve Terhib 4/ 215)
Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur.
“ Üç gurup insanın namazı, başından bir arpa boyu kadar olsun, yukarıya çıkmaz: (Bunlar ) A) Efendisinden kaçan köle, B) Kocası kendisinden razı olmayan kadın, C) kendisini istemeyen bir cemaat’a imamlık yapan kişi.” (İmam-ı Gazali İhyâ-i Ulüm’id-Din c.2.sayfa 561)
Ebü Said’ül Hudri’nin Allah ondan razı olsun rivayet ettiğine göre,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“Şu beş kimsenin Cennet’e gireceğine garati veririm.
1--Kocasına itaat eden Saliha kadın,
2--Ana-babasına karşı itaatkar olan evlad,
3--Mekke’ye hacc’a giderken ölen kimse,
4-- İyi huylu kimse,
5--İnanarak ve sevabını sadece Allah’dan bekliyerek her hangi bir camide ezan okuyan kimse.” (Tenbihu’l-Gafilin )
Bir Hikaye
-------------------------------------------------:
Selman Farisi (r.a. ) Anlatıyor :
Hz. Fatma (r.a. ) ile Hz. Ali (r.a. ) Evlilik hali olarak , Bir gün aralarında münakaşa ederler .karşılıklı sözler olunca Hz. Ali kırılır.Hz Fatma hemen geri çark
eder ,Hz. Ali’nin kırılan kalbini onarmak için onu güldürmek için çok çaba sarf eder, özür diler. sonunda Hz. Ali’nin tebessüm ettiğini yüzün güldüğünü görür,
Hz. Fatma Babası gile gittiğinde ,konuyu Peygamber Efendimiz
(s.a.v. ) anlatır. Ve babasından da ayrıca şu soruyu sorar, baba Ali benden razı olduysa da, acaba Allah Taâlâ da benden razı olur beni bağışlar mı? diye içime Allah korkusu düştü, ve işte bundan dolayı da ağlıyorum.
Resulüllah (s.a.v. ) kızına şu cevabı verir.
Ey benim Kızım Fatma, Yemin ediyorum sen kocan Ali ile barışmadan ölseydin, ben senin namazını kılmazdım.
Kızım ; Kadın kocasının gazabına uğrarsa, Allah’ın gazabına uğramaktır.
Kızım; Kadınlar Hz. Meryem kadar ibadet etseler bile kocasının
Hoşnutluğunu kazanmaz ise ibadeti asla kabul olmaz .
Kızım kadınların en üstün ameli, kocalarına karşı saygılı olmak sonrada evi ve çocukları ile meşkul olmaktır
Kızım, bir kadınnın oturup da bir an bile olsa evinin öte—berisiyle meşkul olması, bir yıllık ibadetten daha iyidir.
Kızım, bir kadın evinde el emeği ile çalışarak kocasının ve çocuklarının Üstünü başını giydirse ona cennet vacip olur. buyurmuştur. “
(Dürret-ül Vaizin 1 / 164 yukarıda ki Hadisin benzeri de İrşad cild 3, sayfa 665)
Hakim’in muaz ‘da merfu olarak yaptığı rivayeti ise şöyledir:Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
>> Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emret-seydim üzerindeki hakının büyüklüğünden dolayı kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Hiçbir kadın kocasının hakkını yerine getirmedikçe, imanın tadını duyamaz<< ( Tergib ve Terhib )
Cennetlik Erkek ve Kadınlar.
Enes b. Malik ( r.a. ) şöyle rivayet edildi: Nebi (s.a.v. )
> Erkeklerden cennetlik olanlarınızı size haber vereyim mi? buyurdu.Bizde :
-Evet Ya Resulüllah – dedik. Buyurdular ki ,
>>Nebiler Cennettedir. Sıddıklar Cennettedir. (işi ve sözü doğru olanlar) cennettedir. Şehrin bir köşesinde bulunan din kardeşini sırf Allah rızası için ziyaret eden kimseler cennettedir. <<
Size kadınlarınızdan cennetlik olanları haber vereyim mi.< /deyince
B iz : Evet Ya Resulüllah ! dedik. Buyurdularki :
>>Kocasına karşı muhabet gösteren ve çocuk doğuran kadındır ki
(Kocası) öfkelendiği veya kendisine kötü davranıldığı yahut kocası kızdığı zaman: (Hanımı ) işte elim senin elindedir, sen razı oluncaya kadar uyku uyumayacağım der. (TabaraniTergib ve Terhib,4/224
Aişe (r.a. ) Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
Kadın kocasına , “ Ben senden ne hayır gördüm ki, derse iyilikleri boşa gitmiş olur.” ( İbni Asakirden,ve İbni Adiyy’in el Kamil’inden Camiü’s-Sağir. )
Bazı kadınlar uzun müddet kocalarından iyilik görseler, istekleri büyük ölçüde karşılansa, fakat bir defada istekleri karşıyanmasa “Senden hiç hayır görmedim “ diyerek nankörlük ediverirler.
İşte Server-i Kainat Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu hadislerinde kadınlardan böyle yapmamalarını, her hangi bir sebeple ihtiyaçları karşılanmadığında daha önce karşılanan ihtiyaçlarını düşünerek anlayış göstermelerini istiyor. Karşılanmayan ihtiyacı düşünüp, daha önce karşılanan pek çok ihtiyacı hatırlamayarak nankör davrandıklarında amellerinin boşa gideceğini çok vaciz bir şekilde bildiriyor. <<(camiü’s-Sağir )
Peygamber Efendimiz bu konuyla ilgili başka bir hadisleride şöyledir.
“Ey kadınlar topluluğu, bol bol sadaka verin, çok, çok istiğfar edin, çünkü ben cehennemdekilerin çoğunun sizlerden olduğunu gördüm.”
Bunun üzerine oradaki kadınlardan birisi,“ Ya Resulüllah bizim ne kusurumuz var ki, .
Cehennemliklerin çoğu bizden oluyor? diye sordu:
Efendimiz (s.a.v. )
“ Çünkü siz fazla lanet eder ve kocalarınıza karşı nankör davranırsınız.”
Buyurdu : ( İbni Macce.Fiten,119: Müslim, İman : l32 ; Buhari Hayız: 6.ve Camiü’s-Sağir)
Bu Hadisi Buhari . ve Müslim ve Nesai’nin dieğer bir rivayetlerinde ise şöyle buyunmuşlardır.
>>Kadın kocasının yatağından ( küserek veya kızarak ) ayrı olarak geceyi geçirirse, sabaha kadar melekler ona lanet eder.<<Tergib ve Terhib)
Allah c.c. buyuruyor.
>>Erkekler kadınların koruyucuları ve hakimidirler. çünkü Allah birini ( savaş, imamlık, miras gibi işlerde ) diğerinden üstün yaratmıştır.
Ve birde erkekler mallarından harcamaktadırlar. bunun için iyi kadınlar
(Allah’a ) itaat ederler. Allah onların hakkını nasıl korumuşsa, onlarda
kocaları yanlarında olmadığı zamanda iffetlerini korurlar. Kötülük ve geçimsizliklerinden endişe ettiğiniz kadınlara önce öğüt verin, uslanmazlarsa
kendilerini yatakta yalnız bırakın. Yine dinlemezlerse (Hafifçe dövün ) ama itaat ettikleri taktirde de aleyhlerine bir bahane aramayın. Muhakkak ki Allah çok yüce ve çok büyüktür. ( Nisa süresi Ayet 34 )
Allah C.C. Buyuruyor.
>> Muhakkak ki ben, Erkek olsun kadın olsun, içinizden iyilik yapanın iyiliğini boşa çıkarmam, Hepiniz birbirinizden meydana gelmişsiniz, Hepiniz bence birsiniz .<< Al-i İmran süresi ayet:l95
Enes b. Malik. (r.a.) rivayetine göre Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur.
>> Şu beş kimsenin namazı olmaz
İstemedikleri halde bir topluma imam olan kişi,
Kocasına dargın olan kadın,
Geri dönünceye kadar efendisinden kaçan köle,
Üç günden fazla Müslüman kardeşi ile dargın kalan kişi,
Devamlı içki içen, kişi, ( Tenbihu’l- Gafilin 398 )
Sevban ( r.a. ) Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:
Her hangi bir kadın zaruri bir gerekçe olmadan kocasından boşanmasını isterse cennettin kokusu kendisine haram olur. Ebü Davud, Tirmizi, İbni Mâce, İbni Hıbban,
Başka bir hadis-i şerif de:
“ Ateşe muttali oldum. Baktım ki, ateşte bulunanların çoğu kadınlardı.”
Bu arada kadınlar :
Neden durum böyledir Ya Resulüllah? diye sordular.
Bunun üzerine, Resulullah :
(Kadınlar) Çokça lânet okurlar ve kocalarının iyiliklerini inkar ederler.” (ondan ) diye cevap verdi.( Müslim ve Buhâri ibni Abbas’tan İhyau Ulumi’d-din 3/222 )
Başka bir Hadis de:
“ Hangi kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse, o kadın cennete dahil olur. “ ( Tirmizi ve İbni Mâce )
Bir Hikaye :
---------------------------------------------------:
Hz. Peygamberimiz (s.a.v. ) min kızı Ümü gülsüm ,Hz. Osman ile evlidir. Hz. Osman eve cariye almak ister. fakat Hz. Gülsüm şiddetle karşı gelir, ve evini terk edip babası gile gider.
Peygamberimiz (s.a.v. ) kızına sorar : moralın bozuk hayır ola yavrum? der.
Ümü gülsüm bardaktan boşalırcasına ağlar babasının boynuna sarılır. Konuyu kendisine anlatır.
Efendimiz (s.a.v. ) kızına hemen şimdi ayakabılarını çıkarmadan evine git, Osman dan özür dile ayaklarına su dök, sen küsüp gelmen korkarım Allah’ın ve Peygamberin gazabına uğrarsın hemen şimdi evine git!
buyurur.
Hz. Ümü gülsüm evine gider bakar ki, Hz. Osman evinin kuytu bir köşesine oturmuş hüngür hüngür ağlıyor. ben, Resulüllah Efendimizin kızını kırdım babasına gitti ben, Resulüllah (sa.v.)’ me ne cevap verecağım diye yağmur gibi göz yaşları döküyor. Hz. Osman yıkılmış, tükenmiş , tam o sırada karşısında ümü gülsüm’ü evine döndüğünü görünce, sevincin den hemen ayağa kalkar edeble, sevgi ve saygıyla büyük adımlarla koşar, Ümü gülsüme gidip özür dilemek ister, sırada ümmü gülsüm sakın ağzından çıt çıkmasın. Babamın dediğini yaptıktan sonra sen o zaman konuşursun.
Söze ümmü gülsüm başlar Hz. osman’ dan çok çok özür diller.
Hz. Osmanın ayağını leğene bırakır ayaklarına su döker, Babası olan Hz. Muhammed Resulüllah’ın emrini yerine getirdikten sonra:
Ümmü Gülsüm, Hz. Osman’a şimdi sıra sende der.
Hz. Osman’da ümmü gülsümden özür diler, hata bende, ama sen evine döndüğün için evdeki tüm köle ve cariyeleri senin hatırına özgür ettim serbest bıraktım der. Ve bundan sonra hiç birbirimizi üzmüyeceğiz diye biri birlerine söz verirler .
**
Şimdi ki, zamanda ise kız koca evinden küsüp baba evine giderse, hemen ailesi kızına yelkenleri açar, o damat senin gibisinimi bulacak, senin gibi boylu poslu güzel endamlı kızmı bulacak, o kendisine baksın, zaten gözüm onu tutmamıştı, o pinpirikli, ana kuzusu bir oğlandır zaten ona ısınmamıştım. Sana kocamı yok, kızım onu boşa gitsin ondan sana hayır yoktur der. Almakta hak boşanmakta hak, sonuçta ölüm yok ya;
Damat tarafıda ayni boş sözler laflar yangına benzin dökmeler
Zaten o bizim aileye layık değildi, bakma seni kırmadık onu sana aldık,
Bu lafları işiten kız ve damat birbirlerine karşı dahada kinleşir hırçınlaşır. Bir anda çekirdek kabuğunu doldurmayan konu büyür
Kız ve oğlan tarafıda ayni şekilde ailelerinden cesaret alınca hemen boşanma işlemleri için Avukata baş vurulur ve bir yuva daha yıkılır. ve milyonlarca boşanmalar işte böyle üften püften sebeplerle bir hiç yere ayrılıklar olur sonunda belki her ikiside
pişman olurlar ama kendilerine mal etmezler, ama iş işten geçmiştir ortada iki dul kalmış, artı çocuk varsa perişan olan çocuklar. Belki hayatları boyunca boşanan ve sürünen çiftler ve perişan olan iki derede bir arada kalan sorunlarla büyüyen çocuklar.
Oysa yukarıda Hz. Fatma ile Hz. Ali ‘nin hikayesi ile Hz. Gülsüm ile Hz. Osman’nın hikayesini anlatım. Resulüllah (s.a.v.) Her iki kızı için neler
söylediğini okudunuz, tekrar kısaca hikaye yi gözden geçirelim .
Resulüllah Hz. Fatma’ya sen Ali ile küs kalsaydın ve o sırda ölseydin ben senin namazını kılmazdım buyurur.(ne ağır ceza değil mi/)
İkinci kızınada ayakabını çıkarma hemen evine git Hz. Osman’
dan özür dile, yoksa Allah’ın ve Peygamberin gazabına uğrarsın buyurur.
Her anne baba böyle örnek davranış içinde olursa hiçbir zaman boşanmalar olmaz.
Irbad b. Sariye (r.a. ) anlatıyor, Resulüllah (s.a.v. )
>>Bir adam karısına su bile içirse, sevap kazanır. dediğini duydum.<< Tergib ve terhib
***
Resulüllah (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurdu:
“ Şunu bilmezmisin ki: Allah şirkten sonra bir kadının en büyük günahı kocasına asi olmasıdır. (Gunyet’üt Talibin 142)
Başka bir hadis de :
“ Kocana hizmetin sadakadır.” ( Taberri ve Bezzar’dan C. Sağıir cilt 3, sayfa 941 )
Ey Müslüman Kardeşim
Güzel ahlak iztersen: Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) ahlakını örnek al.
Sabrınla : Hz. Eyüp Peygamber gibi ol,
İffetinle : Hz. Osman gibi ol,
Adaletinle : Hz. Ömer gibi ol,
Tevekülünle : Cömertliğinle : Hazreti Ebu Bekir gibi ol,
İlminle : Hz. Ali gibi ol,
Cihadınla : Sahabeler gibi ol,
Sonuç olarak:
Müslüman bir eşle evlen, Müslüman bir eş ile evlenmişsen, Mütteki / takva’lı ol ve her yönü ile Müslüman ve örnek bir aile reisi ol.
Not:
ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN
KOMŞULARINIZA VE YAKINLARINIZA GÖNDERİN BUNU YAZANDA
EMEĞİ GEÇENLERDEN FOTOKOPİ ÇEKİP DAĞITANDAN VEYA ELİNDEKİ
BU KİTAPÇIĞI BAŞKALARI İLE PAYLAŞANLARDAN ALLAH BİN DEFA RAZI OLSUN
. MEKANLARI CENNET OLSUN ALLAH TEÂLÂ HER TÜRLÜ
KAZA VE BELALARDAN KORUSUN DUALARINIZI BEKLİYORUM
KADIN’NIN KOCASI ÜZERİNDEKİ HAKKI :
---------------------------------------------------------------------------------------------------:
Yüce Allah buyuruyor :
“ Kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.” ( Bakara Suresi Ayet :228 )
Yüce Allah şöyle buyuruyor :
“Muhakkak ki Ben, erkek olsun kadın olsun, içinizden iyilik yapanın iyiliğini boşa çıkarmam hepiniz biri birinizden meydana gelmişsiniz. Hepiniz bence birsiniz.”
( Ali—İmran süresi Ayet: l95 )
Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyuruyor:
“ Siz onları, Yüce Allah’ın birer emaneti olarak aldınız.” (Gunyet’üt – Talibin )
Bu Hadisi kasım bin. Muhammed rivayet ediyor:
“Kadınları ancak kötüleriniz döver. “( Camiü’s-sağir )
***
Resulüllah şöyle buyuruyor :
“Sizin en hayırlınız, kadınlara iyi davrananızdır.”
***
Bu Hadisi bin Abdullah rivayet ediyor.
>>Allah’ın kulları olan, kadınları dövmeyiniz.<<buyurmuştur.
(Camiü’s-Sağir. )
Bu Hadis-i Muaviye bin Hayde’den rivayetle :
>>Kadının kocası üzerindeki hakkı şunlardı: yemek yediğinde ona yedirmesi bir şey giydiğinde ona giydirmesi, yüzüne vurmaması, ”Çirkinsin”
gibi sözlerle hakaret etmemesi, cezalandırılmak düşüncesiyle evinin dışındakı bir yerde onu terk edip yalnız bırakmaması.<<Camiü’s-sağir)
Bakın şu hadisi şerif ne kadar da ilginçtir.
Efendimiz (s.a.v. )Şöyle buyuruyor,
>>Hanımının fena huylarına sabredene, Eyyüp aleyhiselamın belalara sabretmesinin sevabı verilir. Kocasının fena huylarına sabredene kadına firavun^nun karısı asiye’nin sevabı verilir.<< . (Kimya-yı Saadet )
Başka bir hadiste Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu:
>> Sizin iyiniz: Hanımına iyilik edeninizdir. Ben ise hanımıma her kesten daha iyiyim.<<( Kimya-yı saadet )
Bu Hadis .Enes’den ( r.a. ) rivayetle :
>>Siz şu altı şeyi kabul edin: bende cennete girmenize vesile olmayı kabul edeyim:
1) Biriniz konuştuğu zaman yalan söylemesin.
2) Söz verdiği zaman sözünden dönmesin.
3) Kendisine güvenildiğinde hıyanet etmesin.
4) Harama karşı gözünüzü yumunuz.
5) Harama elinizi uzatmayınız.
6) İffetinizi koruyunuz.<<Cemiü’s-seğir
Bu Hadis de Enes’den (r.a. ) rivayet ediyor.
>>Kadın beş vakit namazını kılar. Ramazan orucunu tutar. Namusunu muhafaza eder. Kocasının meşru isteklerine itaat ederse cennete girer.<<Camiü’ü-seğir
***
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur.
“ Erkek, karısını yatağına davet ettiğinde kadın gelmeyip de erkek de ona kızgın olarak gecelerse bütün melekler sabaha kadar o kadına lanet okur.” Buhari Müslim. Durret-ül V. l63
Ümmü Seleme’den ( r.a. ) rivayetle Resulüllah Efendimiz (s.a.v.)
Şöyle buyurmuşlardır.
>>Her hangi bir kadın, kocası kendisinden hoşnut olduğu halde ölürse cennete girer.<<( İbni Mace, Nikah: 4; Tırmızi; Rada: 1. Camiü’s-Sağir 752 Tergib ve Terhib 213)
Bir Hikaye
--------------------------------------------:
Adamın biri Hanımını şikayet etmek için, Halife olan Hz. Ömer (r.a.) Evine gider. Kapının önüne
varınca bakar ki, Hz. Ömer suskun, hanımı ise Hz. Ömer’e boyna laf yetiştiriyor, bunu duyan vatandaş hemen o evin önünden hızla koşarak evine gitmek ister. Hz.
Ömer onu görmüş ve yüksek sesle adamı çağırır, gel bakayım, sen neye geldin, niçin hiç bir şey sormadan danışmadan koşa, koşa geri gittin. Bunun sebebini sorar.
Adam şöyle cevap verir, Ey Emrülmüminin benim eşim hep sözleri ile dikenli lafları ile beni üzer, buna bir çare bulmak için sana geldim baktım ki, benim hanımımdan daha çok, senin hanımın sana bağırıp çağırınca, senin
bana faydan olacağını tahmin etmediğim için koşarak evime gitmek hanımımın elini öpmeye istedim,
Hz, Ömer adamı içeriye alır. Oturturur, sakinleştirir. adama şöyle dedi:
“Eşimin söylediklerine göz yumuyorum, çünkü üzerimde şu hakları var.
1- O, Cehennemle benim arama gerilmiş bir perdedir. Onun sayesinden gönlümü haramdan uzak tutuyorum.
2- O, Ben dışarı çıkınca evin bekçisi ve çobanıdır.
3- O, Çamaşırcımdır, elbiselerimi yıkıyor. Evin tüm temizliğini yapıyor.
4- O, Çocuklarımın annesi, müşfik bakıcısı ve koruyucusudur.
5- O, benim hanımımdır.
6- O, yarı açık ( dört duvar arasında ) yaşamaktadır bırak biraz deşarz olsunlar.
7- O,Benim Ekmek ve yemeğimi pişirmektedir. Hz. Ömer Allah ondan razı olsun 15 maddeye kadar saydıkça sayıyor.
Bunun üzerine Adam “ Bu hakların aynisi benimde üzerimde olduğuna göre, senin göz yumduklarına bende göz yummalıyım, sen sabırlı ve çok haklısın ey emrilmüminin. dedi :
*
Sevban (r.a. ) Peygamber Efendimizin (s.a.v. ) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor ,
>>Her hangi bir kadın zaruri bir gerekçe olmadan kocasından boşanmasını isterse cennetin kokusu kendisine haram olur.<<
( Ebu Davud, talak : l8; İbni Mace, Talak 21; Darimi, Talak:6; Müsned, 5/46,277,283.C. Sağir:752 )
Ümmü Selemeden (r.a. )rivayetle: Hadis No: 2649
“ Ben evinden eteklerini sürüye sürüye çıkıp kocasından yakınan kadına öfkelenirim.”
( C. Sağir:683. Teberani’nin Kebir’inden)
Selef’i Salihde şöyle der:
Önceden kadınların adeti şöyleydi: Kişi evinden çıktığı zaman hanımı veya kızı kendisine şöyle haykırırlardı. Haram kazançtan sakın! Biz açlık ve fakirlik halimize sabredebiliriz. Fakat ateş üzerinde asla sabr edemeyiz. Haram yemekten ise, fakir ve aç kalmaya seve, seve razıyım.
Bir dakika Tefekkür edelim mi.
Şimdiki bayanlardan acaba milyonda kaç kişi bu sözleri söylüyebilir. Veya erkeklerden milyonda kaç kişi bu tafsiye ye riayet edebilir.
Şu andaki nesilin çoğu, para gelsin de ben zengin olayım da nereden gelirse gelsin, diyenler inanın çoktur. Allah hepimizi hidayet etsin.
*
Ebü Hüreyre’den rivayetle:
>>Kadınların en hayırlısı, kendisine baktığı zaman kocasını sevindiren, bir şey yapmasını istediğinde itaat eden, nefsi ve malı hususunda kocasının hoşlanmadığı tutum ve davranışlardan kaçınan kadındır.<<Camiü’ s-sağir
***
Şiir kitabımdan konuyla ilgili bir dörtlük şiir daha yazmaya ne dersiniz.
Ey Müslüman elbisenin en güzeli,en kalitesini beğenip alırsın,
Hanımın en güzelini ,en akıllısını, en iyisini, beğenip alırsın,
Evin, arabanın, beyaz eşyanın ve her şeyin en iyisini, alırsın.
Peki ebedi hayat için, neden en iyi ibadet etmiyoruz,neden neden.
*
Bu Hadisi Ebü hüreyre (r.a. ) rivayet ediyor.
>>Kadınlara hayır ve iyilik tasviyesinde bulunurum, çünkü kadın eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de üst tarafıdır. Eğer onu doğrultma yoluna gidersen kırarsın.eğer kendi haline bırakırsan eğri kalmaya devam eder. Kadınlar hakında hayır ve iyilik tasviyesinde bulunurum .( Camiü’s-sağir.)
***
Kadınlar da eğe kemiği gibi nazik bir yapıya sahiptir. çabuk incinen, narin nazik yapılarını dikkate alınıp öyle davranılırsa rahat edilir. Ufak tefek kusurları görmemezlikten gelinmeli, büyütülmemeli, fazla üzerlerine varılmamalı, mesele yapmadan, incitmeden izah edilmeli, ikazlarda ölçü kaçırılmamalıdır. Eğer ölçü kaçırılırsa hadiste işaret edildiği gibi onarılmaz yaralar açabilir. Bununla birlikte vurdum duymaz bir havaya da girilmemeli,
Kadın her ne yaparsa yapsın ses çıkarmama gibi davranış içerisinde de bulunulmamalıdır. böyle oluncada kadının yanlışlarını düzletmek mümkün olmaz ( daima orta yol seçilmelidir.
Unutulmamalıdır ki bu psikolojik ölçüye uyma aile saadetinin temel taşlarından birini teşkil eder .Camiü’s-sağir .
***
Peygamberimiz buyuruyor ki,
( Yüzünü ekşitip suret asarak, kocasını üzen bir kadın, kocasına gülüp onu neşelendirinceye kadar, Allah’ın gazabına uğrar.” ) ( Buhari , Müslim )
Resulüllah (s.a.v. ) efendimiz şöyle buyurmuştur.
“ Evinden kocasının izni olmaksızın çıkan bir kadına evine dönünceye dek, üstüne ayın ve güneşin doğduğu tüm varlıklar lanet okur.”( Buhari, Müslim D.V. l63 )
Enes (r.a. ) Resul-ü Ekrem Efendimiz. (s.a.v. ) Şöyle buyurdukları
rivayet ediliyor:
>>Allah kime saliha bir hanım ihsan etmişse, dinin yarısını yerine getirmek için kendisine yardım etmiştir. diğer yarısı içinde Allahtan korksun.<<(C. Sağir )
Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor.
>> Kadın kocasının çamaşırlarını yıkadığında, Allah onun bin küçük günahını affederek sevap hanesine de bin iyilik yazar. ayrıca Allah katında derecesi bin kat daha yükseltirilir.
Ve üzerine güneş doğduğu bütün varlıklarda Allah tan bağışlanmasını diler.
( İrşad cild 3, sayfa 665 ve Mesnedül Firdevs. Dürret-ül Vaizin 161 )
Ebu Cahfer Muhammed b. Ali Cabir’in (r.a. ) şöyle dediğini anlattı.
Bir ara biz, Resulüllah (s.a.v.) Efendimizin yanında idik, ki, kendisi, ashabdan bir topluluk ile orada imiş.
Tam bu sırada bir kadın geldi; Resulüllah (s.a.v. efendimizin baş ucunda durdu. Sonra :
Sana Selam Ya Resulüllah ..
Dedikten sonra devam etti:
Ben kadınların namına gelen bir elçiyim. Sana, benim böyle gelişimin hangi kadın duyacak olsa şaşar, Ya Resulüllah.
Allah-ü Taala, kadınların da Rabbıdır; erkeklerin de … Adem Peygamber , Erkeklerinde babasıdır, kadınlarında.. Havva kadınların da anasıdır, erkeklerin de..
Erkekler cihada çıkarlar; orada öldürülenlerşehit olurlar. Canlı olarak, Rabbları katında rızıklanırlar.
Bu cihaddan döndükleri zaman dahi, bildiğin gibi ecirleri vardır.
Bize gelince.. onlar giderken biz evde otururuz; onların hizmetini görürüz. Acaba bizim için de bir sevap varmıdır?.
Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“O kadınlara benden selam söyle. Kendilerine de ki:
Kocaya itaat etmek, onun hakkını kabullenmek; cihadda elde edilene
muadildir. ( Eşdeğerdir. eşittir. ) halbuki, aranızda bunu aranızda yapan da pek azdır.” Buyurdu
( Gunyet’üt- Talibin l42-143)
Peygamber Efendimiz (s.a.v. )
( Ey Erkek !... ) Ev hanımı olarak en iyi kadın, yüzüne baktığında seni sevindiren, emretiğinde emrini yerine getiren, sen olmadığında mal ve namusunu koruyan kadındır. Buyurdu: ( Duret-ül Vaizin l59 )
Peygamberimiz (s.a.v. )bir hadisinde şöyle buyurdu:
“Bir kadın, kocasının evinde bir şey kaldırdığı zaman: iyilik dileği ile onu tekrar yerine koyar ise. Allah-ü Taala onun için bir iyilik sevabı yazar: bir kötülüğünü de siler. kendisini bir derece yükseltir.
Bir kadın kocasından hamile kaldığı zaman; onun ecri : geceleri namaz kılan, gündüzleri oruç tutan, Allah yolunda savaşa katılan gazi ecridir.
Kadın hamilelikten dolayı doğum sancısı başladığı zaman, her gece sancı için bir can kurtarmış gibi sevabı vardır. doğum yaptıktan süt emzirmeye başladığı zaman dahi, onun için bir köle azad etmiş gibi sevap vardır.
Yavrusunu sütten kestiği zaman, semadan bir melek onun için şöyle seslenir.
Ey kadın şu yaptığın amel, geçen ömrün tümüne yetti. Artık kalan ömrün için amel işlemeye bak. “ ( Gunyet’üt Talibin. 141)
Bir gün Resulü Ekrem (s.av. ) kızı Fatma Sultana :
Bir kadının üzerinde kocasının çok hakkı vardır. Sen erkeğine sadık ve müşkül anlarda ona yardımcı ol. Buyurmuştur.
Bunun üzerine Hz. Fatıma (r.anha )
Ya Baba! Müsadenle sana birkaç sual soracam lütfen bu müşküllerimi ( sorularımı) cevaplandır. Kadın üzerindeki kocalarının hakları nelerdir. Erkeğine karşı gelen kadının şer’an durumu nedir? Mahşer günü onu nasıl bir sonuç beklemektedir. Bunları açıkla da, kadınlar onları öğrenip kocalarına itaata kusur etmesinler.
Alemlerin Sultanı söze başlayarak şöyle buyurdu:
Ey kızım beni dinle, Evvela ümmetimin erkekleri karılarına İslam esaslarını öğretmelidir. (ve bunları hem kendisi hem de karısına tatbik ettirmelidir. ) hele selat (namaz) iyilikle veya zorla kocası tarafından kadına behemal kıldırtmalıdır.
Kadın hem ( Hem Allah’ın Emirlerine ( Ayetlerine ) hemde Peygamberin hadislerine aynen uyacaktır.) hem de kocasının izni dairesinde evi idare edip düzene sokacaktır. O ırzı bütün (Namuslu ve emirlere uyan) hatun emin olsun ki, Peygamberlerin hatunları ile haşr olacaklardır. Erkek işini karısı ile beraber görse, ne yaparlarsa hayır hasanelerine zikr ü tesbih ve ibadet yazılır. Kocasına böyle yardımcı olan kadına Cenabi Hak azze ve Celle yetmiş melaike gönderir. Bu melekler o kadın için tevbe istiğfar ederler.
Bir kadın kocasının bir işinde yardım etse, yahut ibadetinde hizmetine görse, o Eyüb Peygamber (as.) sevabına erer, hemde yüce Mevla ona şehitlere verdiği ecri (mükafatı ( lütf eder.
Beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, sözünü ve namusunu koruyan, yüzü görmüyen (bakmayan ) kadın ise tüm Yüce Allah elçilerinin sevabına erer. Bir kadın kocasının kiymetini bilir, onu yüce tutarsa ona bir gün bir gece hizmet ederse, ona altı yılın sevabı verilir. Sonunda mekanı ise cennet-i ala olur. Bir kadının bir kadının bir kere hayz (adet ) görmesi bir sene kız durmadan yeğdir. ( iyidir. ) öyle bir kadın bir gün üşütüp ateşlense bir senelik ibadettin sevabını alır. Çocuk droğrmuş olsa bir melek ona Cenab-ı Hak bütün günahlarını affeyledi. Diye nida eyler. Çocuğunu emziren kadın bir köle azad etmişcesine sevabına nail olur. Sütü ile çocuğunu doyurduğunda ise kırk kırk kere hac sevabını alır. Mihrini erkeğine bagğışlarsa her bir nikah akçesi kadar hac sevabı bulur. Ayrıca cümle isyan ve günahı bağışlanır. Bir kadın erkeği için dua etse o erkekten Cenabı Hak hoşnut olup o bahtlı kişi, Hakkın rızasını kazanır. Ve altmış yıl ibadetinden efdal olur. Kocası su istese de hanımı verse ve o suyu içinceye kadar ayakta dursa bir senelik ibadetten üstün olup, bunun ecri hamındır.
Bir kadın yemek hazırlarken, soğan doğrarsa gözleri doyup yaş aksa cehennem ateşinden azad olur. Eğer kazaen bıçak elini kesmiş olsa oda bir şehidin ecrü sevabını kazanır. Erkeğinin önüne yemeğini getiren kadın hac sevabını kazanır. Kadın erinin elbisesini yıkasa yahüt gusul etsea bir senelik ibadetten üstün olur. Bundaki sevap ta kadının olur. Böyle bir kadın kadınların hurisi, cenntlerin hanım sultanıdır. Eğer Ya kızım Cenab-i Hak azze ve celle’den başkasına secde caiz olsa idi, kadını erkeğe secde ettirirdim. Ta ki, onunla cenneti bulurdu. Kocanın hakkı o kadar ödenmez yüceliktedir.
Mübarek b. Fadele’nin Hazreti Hasan’dan ( r.a.) anlattığına göre; Resulüllah (s.a.v. ) Efendimiz şöyle buyurdu :
“ Kadınlara hayır (iyilik ) tasfiye ediniz; onlara iyilikte bulununuz. Zira onlar sizin yardımcılarınızdır.
Onlar kendileri için bir şeyin sahibi değildir. Siz onları Yüce Allah’ın emaneti olarak aldınız. Allah’ın emri ile onların namusları size helal oldu.”
***
Efendimiz başka bir hadisinde, “Biliyormusun ki, kadın sevab itibarı ile erkekten daha ileridir. En üstün sevabı da o alır. “
Yine bir hadisinde : “ Şunu bilmezmisin ki: Allah’a şirkten sonra bir kadının en büyük günahı kocasına asi olmasıdır.
Aziz Celil Allah, Erkek için; kadının duası ve ondan razı olması sebebi ile Cennette derece üstüne derecce artırır.<<(üstteki üç hadisler Gunyet’üt Talibin : 142 )
***
Enes (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
“Siz kadınların evinizde işlerinizi yaparken çektiğiniz sıkıntı, inşallah, Allah yolunda cihad edenlerin cihadına denk olur.”(C.S.l607.Ebu Yalenin Müsned’inden )
Bir Anne’nin Evlenecek oğluna tavsiyesi
Oğlum bunu hiç unutma ki, Kadınlar, Erkeğin yanında Allah’ın birer emanetidir. Bu hususta ayet ve hadis mevcuttur. Sakın, sakın Emanete hıyanetlik yapma.
Oğlum, bir kadın her şeyden önce kocasından dürüstlük, güven, güler yüz, sevgi ve saygı bekler.
Oğlum hiçbir zaman eşi’ni işi’ne tercih etme, işin için eşini kırma bunu bil ki hayat müşterektir, bir bayan nasıl zenginliğine ortak ise ayni şekilde fakirliğine de ortaktır, işini eşinle beraber tartışıp konuşma fırsatını ver her zaman başarılı bir erkeğin arkasında bir başarılı bayan olduğunu unutma, bunu bilki her bayan da başarı dalları vardır. yeterki erkek bunu kullanmasını bilsin.
Oğlum, Yüce Allah kadınları çok nazik ve ince ruhlu olarak yaratmıştır. Onları hiçbir zaman küçümseme, kariyerin ne olursa olsun, evlendiğin eşin de kim olursa olsun eşitsiniz, onunda senin gibi annesi babası ve gururu vardır, sakın, hiçbir zaman küçümseme ve gururu ile oynama, Bak bu hususta,
Yüce Allah Ali-İmran Suresinin l95. ayetinde
“Hepiniz biribirinizden meydana gelmişsiniz, hepiniz bence birsiniz, buyurmaktadır.”
Oğlum sakın, hiçbir zaman yani şaka olsun hırslı ve kavgalı anlarda olsun boşanma kelimesini ağzından çıkarma, eşin o lafları duymasın, bir eş diğer eşten boşanma kelimesi duydumuo alede bilinçli veya bilinçsiz güvensizlik başlar o evde huzur yerine savuğluk, mutluluk yerine şüpheli bakma mesafeli bakma olur.
Bunu unutma ki, boş insanlar boş konuşurlar, boşanmadan konuşurlar, çekirdek kabuğunu doldurmayan konuda hemen o kelimeleri kullanmak zayıflıktır, kişiliği oturmayan kişiler yapar. olur olmaz her şeyde bu gibi yuvada deprem yapan kelimeler konuşurlar. Boşanma nedenleri çok, çok ağırdır o sebepler olmadıkça öyle bir kelime kullanan ruhi tedavi (pskiyatiri ) tedavisi olması lazım.
Oğlum, hiçbir kadın kocasının durumuna göre cimrilik istemez, sakın var yemezlerden olma, israfçı da hiç olma orta yol izle. ( Mutedil ol )
Oğlum, Bayanlar yaptıkları yemeklerden, yaptığı ev iş ve temizliğinden kocasından iltifat bekler, teşekkür bekler güzel sözler duymak isterler.
Oğlum, bayanlar hiçbir zaman Baba anne tarafı olan ailesinin eleştirmelerini ve onların dedikodusunun yapılmasını asla istemezler, sen onun ailesini eleştirme ki, oda senin aileni eleştirmesin, sen onun akrabasını bilmezsen oda senin akrabalarını bilmez. Her şey karşılıklı saygı ile olur.
Oğlum, Bayanlar, kocalarından bazı ev işlerinde, sofra kurmalarında yardım beklerler, bu yardım onları çok mutlu eder.
Oğlum, sakın kendini parasız bırak bir bayanı asla parasız bırakma, bir bayan parasız kaldımı, kendisini bir hiç olarak görür, ruhen eziklik duyar. Çok, çok incinir, hayalleri ve moralları alt üst olur.
Oğlum, eğer bir ömür mutlu olmanı isterseniz, örnek eş, örnek bir anne baba olmak isterseniz, huzurunuz için mutluluğunuz için geleceğiniz için, çocuklarınız için karşılıklı büyük fedakarlıklar yapacaksınız, çok özverili, çok sabırlı olacaksınız, Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de sabır edenlere hesapsız sevap yazılır. Ayrıca bir Hadiste de Sabır imanın yarısıdır buyrulmaktadır.
Oğlum, her evde ister istemez bazı dırıltılar vızıltılar olur, sakın konuyu büyütme ve büyütmeyede müsaade etme, hiçbir zaman tartışmanın dozunu kaçırmayın,
Oğlum, bir kadının en güvendiği kişi, en nazı ve sözü geçtiği kişi ve en büyük dayanağı olan kişi, büyük sırdaşı kocasıdır. bunu bil ve bu konuları hiç ihmal etme. Ve sakın, sakın ihanet de etme, ve sakın, sakın eşinin sana olan güvenini sarsma ve istismar etme.
Bir ömür boyu mutlu ve huzurlu olmak istersen bu tavsiyeleri de sakın, sakın unutma,
Ayrıca; gerek annenin, oğluna tasfiyesi gerek bir babanın da kızına çok özel nasihatı ve tasfiyesi canlı olarak çok araştırılarak çıkarılmıştır.
Bir Baba’nın Evlenecek kızına tasfiyesi :
“Kızının kocası ile güzel geçim ve yaşaması için, bazı tasfiyelerde bulunmak, bu yolları öğretmek her anne babanın görevidir
Rivayete göre Esma binti Haricetü’l – Fezari evlendireceği kızına şu nasihatları yapmıştır.
Kızım” Baban Annen evinden kendi evine gidiyorsun, alıştığın hayattan bilmediğin bir hayata gidiyorsun, Hiç tanımadığın veya çok az tanıdığın bir kimse ile hayat arkadaşı oluyorsun,
Kızım, Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun, sen onun dilediğini yap ki, o da senin istediğini versin, sen ona döşek ol ki, oda sana yaslanacağın direk olsun. Sen ona cariye ol ki, oda sana köle olsun. Her hangi bir şeyde ısrarcı olma ki sana kızmasın, sakın onunla çok uzaklaşma ki, senin unutmasın. Sana yaklaştıkça sende ona yaklaş, Sen onun akrabalarını bil ki oda senin akrabalarını bilsin. Sen ona, saygı göster ki, ondan da saygı görebilesin. Unutma ki ne ekersen onu biçersin.
Kızım, Sözünü, gözünü, özünü, kulağını muhafaza et ki, güzelliklerini görsün, güzel sözünü duysun, çirkin söz söyleme ki, güzel sözler işitebilesin her istediğini söylersen arzu etmediğini duyarsın.
Kızım, Sakın Eşine karşı kinci ve bir sefer dahi olsa yalancı asla olma israfçılık ve aç gözlülük yapma. Laf gezdiricilere, dedikoduculara, iftiracılara fırsat verme.
Kızım, hatasız kul olmaz, öyle asgari hatalar işle ki hatalar af edilir cinsten olsun. Hatalar kusurların olursa özür dilemek erdemliktir bilesin.
Kızım, Maneviyatına sadık ol Allah’ın emrinden çıkma, kocana sadık ol, onun üzerne hiç bir erkek tanıma.
Kızım, Evinin, yuvanın huzuruna çok değer ver, mutluluğun ipini elinden kaçırma, ipi elinden kaçırırsan daha da zor tutarsın, sakın, sakın dırdırcı ve somurtan olma, bu her iki hareket de yuvan da deprem yapar. Unutma ki, bazı depremler yıkıcı olur. O zaman Yuvan kalmaz enkaz olur.
Dileyim Yüce Rabbim hiç kimsenin yuvasını yıktırmasın hep korusun.
Ey Bayan:
Sen Sabrınla, Hazreti Asiye ol,
İffetinle, Hazreti Meryem ol,
Tevekülünle Hazreti Hacer ol,
Cömertliğinle, Hazreti Hatice ol,
İlminle, Hazreti Aişe ol,
Cihadınla, Hazreti Fatıma ol,
Sonuç olarak:
Müslüman bir eşle evlen, Müslüman bir eş ile evlenmişsen, Mütteki / takva’lı ol ve her yönü ile örnek bir Müslüman ve örnek bir Anne ve hanım efendi ol,
ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN
KOMŞULARINIZA VE YAKINLARINIZA GÖNDERİN BUNU YAZANDAN
EMEĞİ GEÇENLERDEN FOTOKOPİ ÇEKİP DAĞITANDAN VEYA ELİNDEKİ
BU KİTAPÇIĞI BAŞKALARI İLE PAYLAŞANLARDAN
ALLAH BİN DEFA RAZI OLSUN . MEKANLARI CENNET OLSUN ALLAH TEÂLÂ HER TÜRLÜ
KAZA VE BELALARDAN KORUSUN DUALARINIZI BEKLİYORUM
KARI’ KOCANIN KARŞILIKLI HAKLARI
-----------------------------------------------------------------:
Konuya bir ayetle başlayalım.
Yüce Allah (c.c. ) buyuruyor,
>>Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi olarak kalmak üzere, altında ırmaklar akan adn cennetleri ve çok güzel meskenler vaad etti. Allah’ın bir rızası ise daha büyüktür. işte bu en büyük saadettir.<<( Et-tevbe Süresi Ayet 72 )
Yüce Allah Taâlâ şöyle buyuruyor.
Şüphesis ki Allah’ın emirlerine boyun eğen erkekle mümin kadınlar ibadete devam eden erkekle kadınlar, ( İş ve hareketlerinde ) sadık erkeklerle, sadık kadınlar. sabreden erkeklerle. Sabreden kadınlar sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar. Oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadınlar,ırzlarını koruyan erkeklerle , ırzlarını koruyan kadınlar.Allah’ı çok zikir eden erkeklerle kadınlar (var ya ) Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
İ b n i Ömer ‘den (r.a. ) Rivayetle :
>> İffetli olunuz ki hanımlarınızda iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki çocuklarınızda size iyilik etsinler.<<( Camiü’s-Sağir )
***
Yüce Allah buyuruyor.
“ (Habibim ) Mü’min erkeklere söyle gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar.bu kendileri için daha temiz bir harekettir. Muhakkak ki, Allah onların bütün yaptıklarından haberdardırlar.” ( Nur Süresi Ayet: 3o ) ,
Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Allah’a Boşanmaktan daha sevimsiz bir mübah yoktur.”
Hanım Kardeşim : Erkek mü’minin kırk senede eremediği makama, sen kırk günde erebilirsin. Hanımlığını bil, ırzına ve iffetine sahip ol, namazını kıl, kocana itaat et, kanaat ehli ol, israftan kaçın, kocana karşı hiçbir zaman ( SENİN
NEYİNİ GÖRDÜM Kİ: ..) deme, nankörlük etme, erkeğinin yüzüne çatık kaşla ve asık suratla bakma, tatlı dil ve güler yüzle onu teselli eyle, moral ver derdine ortak ol, onun için Allahu Teâlâ’ya dua et, âsi bile olsa islahı için duâ et, yine de kendisine itaatte kusur etme, getirdiklerine razı ol, ve kanaat eyle, (getiremediklerine onu hiç zorlama) hakkını ödüyemezsin. Kadının kocasına itaati, kulun Allah’a itaati gibidir (Ebu’l Leys Semerkandi, Tenbihü’l-Gafilin 664 )
Efendimiz ( s.a.v. ) şöyle buyurdu :
>> Kadın beş vakit namazını zamanında kılar . Ramazan ayında orucunu tastamam tutar. namusunu korur, kocasının emirlerini dinler ise, Cennet’te hangi kapısından isterse girecektir.” (Tenbihü’l-Gafilin 681 ve Dürret-ül Vaizin l59 )
Yüce Allah Buyuruyor :
“Mümin kadınlara de ki, gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar kendiliğinden görülebilen ( Yüz ve el gibi ) kısımları dışında hususi bir gayret göstererek güzelliklerini gözler önüne sermeye çalışmasınlar. Baş örtülerini, yaka üstlerini örtecek şekilde bağlasınlar. Sakın ve sakın güzellik cazibelerini kocalarından başka erkeklere göstermesinler.”( Nur Süresi Ayet: 31 )
Ebü Hüreyre (r.a. ) Resulüllah (s.a.v. )
>> Hiçbir kadının , kocası yanında iken izni olmadan (nafile ) oruç tutması ve evine birisinin girmesine müsaade etmesi helal değildir.<< buyurduğunu rivayet etti: Tergip ve Terhib
Peygamber Efendimiz Buyuruyor ki,
“Bir iyi kadın bin tane kötü erkeğe bedeldir. Ard arda yedi gün kocasına hizmette kusur etmeyip de bunu böylece sürdüren bir kadının yüzüne cehenemin yedi kapısı kapanacak, cennettin sekiz kapısı açılacaktır. Bu kapılardan dilediğinden. Sorgu suala çekilmeksizin cennete girecektir.” ( Durret-ül Vaizin l59 )
Ebu Hüreyre ve Ebü Said (r.a.) Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“ Bir kimse geceleyin karısını uyandırır ve namaz kılarsa, veya birlikte iki rek’at namaz kılarlarsa, Allah’ın kendilerini “Zakirin” ve “Zakirat“ diye övdüğü kimseler arasında yazılırlar.“ (Ebu Davud ve Nura doğru 1/453 )
Resulüllah (s.a.v.) buyuruyor.
“ (kadınlar) Gebe kalıcıdırlar, doğurucudurlar, emziricidirler, eğer kocalarına karşı yaptıkları nankörlük olmasaydı, onların namaz kılanları cennete gireceklerdi.
( İbni Macce, ve Hakim, Ebü İmame’den )
Resulüllah (s.a.v.) buyuruyor.
“Allah’a ve son güne inanan iman eden bir kadın her hangi bir ölünün matemine üç günden fazla çekme helal değildir. Kocasının matemi ise dört ay on gün çekmelidir.” ( İhya-i Ulüm-id-din)
Yüce Allah buyuruyor :
>> Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi Kadınların da kocaları üzerinde meşru çerçevede hakları da vardır.şu kadarki erkeklerin onlar üzerindeki hakları bir derce daha fazladır.<<( Bakara süresi ayet 228 )
Muaviye b. Hayde (r.a. ) der ki :
Ya Resulüllah zevcelerimizin üzerimizdeki hakkı nedir. Diye sordum. O da
>>Yediğinden yedirip, giydiğinden giydirmen, yüzüne vurmaman ona kötü söylememen,
ve evden dışarıya onu terk etmemendir.<< Buyurdu. Tergip ve Terhib
Başka bir Hadis de Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.
“ Meşru mazeret olmaksızın, kocasından kendisini boşanmasını isteyen kadına cennet kokusu haramdır.” ( Tirmizi Talak 11, Diyanettin İslami İlmihali )
Yüce Allah Taâlâ buyuruyor :
Karı ve koca arasının açılmasından korkarsanız: koca tarafından bir hakem karı tarafından bir hakem gönderin. Bu hakemler onları gerçekten gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberi olandır.( Nisa Süresi Ayet: 35 )
Hadis No: 7201 Ebu Sa’id (r.a. anlatıyor. Resulüllah (s.a.v.) buyurdular ki;
“ Her sabah mutlaka iki melek nida eder:” Kadından vay erkeğin haline, “ ve “ Erkekten vay kadının haline.” ( Kütüb-i Sitte cilt 17 sayfa 553 )
Hadisi biraz açalım mı ?
Erkek ahlaksız geçimsiz, sinirli, eli sopalı ve ağzı küfürlü ise kadına kötü davrandığı için
“ vay o erkeğin haline,” kadında erkeğine saygısız, israfçı, dırdırcı, her şeye maydanoz olan ve kocasına teşekkür etmeyen her şey isteyen kocasının gününü zehir eden, işte; “ vay o kadının haline.” buyurmaktadır. en doğrusunu yüc ALLAH bilir.
Hz. Fatıma’i Zehra’nın Çeyizi
Daha çocuklarımız bir iki yaşına girmeden ana babalar onlara çeyiz ahzırlamaya başlarlar.
Zamanın çiftleri evlenmeye karar verdiklerinde, de A’dan Z’ye kadar bütün araç gereç ve ihtiyaçlarının kusursuz olarak en iyisini almak için çarşıyı Pazarı mağazaları, mobilyacıları gezip, yeni kurulan yuvanın tüm ihtiyaçlarını israflı, israflı peşin borçla veya taksitlerle alırlar. Yine de şu eksik bunu unuttuk, bunuda yarın alırız gibi hazır konduyu tamamlarlar. Mali durumu daha iyi olanlar ev ve araba da alırlar.
Oysa, bir’de Hz. Fatmanın çeyizine bakalım. Mubarek babası kendisini Hz. Ali ile evlendirdiği zaman kendisine ne almış.
“ Mahmudissiyer “ adındaki kitapta Hz. Fatıma (r.a.) nın çeyizini şöyle açıklar.
1-- Sahtiyandan (deriden ) yapılmış ve hurma lifiyle doldurulmuş bir minder.
2-- Yine sahtiyandan mamul ve hurma lifinden dolu bir yastık,
3-- Ketenden mamul bir yorgan,
4-- Yünden bir perde,
5-- Bir abayı Hayderi (hırka )
6-- Bir su destisi,
7-- Bir maşraba,
8-- Bir gömlek,
9-- Bir deve,
10-- Bir kilim,
11-- Sahtiyandan bir kilim.
12- ( Bir El değirmeni. )
Hz. Fatıma (r.a.) bu çeyizini bütün hayatı boyunca kullanmıştır.
Şimdiki zamana baktığımızda, nadide halılar gerdanlıklar, dizi, dizi altınlar, inciler bilezikler, lüks mobilyalar ve oda takımları, yatak takımları kardolaplar, beyaz eşyalar, sandıklar dolusu, ipekli, yünlü kat kat elbiseler, daha neler, neler, neler.
İki günlük fani hayatın zevki için kiymetli ömür ve servetlerini sarf ederler. Asıl evlatlarına lazım olacak en önemlisi dini bilgilerini, ahlak usullerini, iman hakikatlarını terk ederler. Hep dünyalık işleri, ve hediyeler ödüllendirmeler, Oysa;
Yüce Allah Taâlâ
Dünyü hayatı bir oyundan bir oyalamadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise sakınacaklar ( Takvaya erecekler ) için elbette daha hayırlıdır. Hala aklınız başınıza gelmiyecek mi? Buyrulmuştur.
Yukarıda saydığımız dünya zinnet ve eşyaları Müslüman kadınları için mübah / uygun kılınmıştır. ( haram ve mekruh olmayan) fakat fazla israf
yapmadan, gösterişe, ( riya’ya kaçmadan ) ayrıca Cenabi Allah’a Hamd ve şükran borcunu unutmamak şartı ile.
Kur’an’ı Kerimde:
“De ki: Allahın kulları için çıkardığı zineti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş?
***
Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadis de Şöyle buyurdu:
>> Dikkat ediniz şu iki zayıf hakkında, Allah’tan korkunuz. Zira Allah-ü Taala onları sizden soracaktır. O iki zaifın biri kadın, diğeri de yetim çocuktur.
Her kim onlara iyilik ederse, Allah’ın rızasına kavuşur. Her kim onlara kötülük etmeye kalkarsa, Allah’ın dargınlığını hak kazanır.
Kadının kocası üzerindeki hakkı, benim sizde bulunan hakkım gibidir. Her kim benim hakkımı zay ederse, Allah’ın hakkını zay etmiş olur. Her kim , Allah’ın hakkını zay ederse, Allah’ın dargınlığına uğramış olur. onun yeride cehannemdir; orası çok kötü bir yerdir. <Gunyet’üt Talibin l42 )
Ebü Hüreyre (r.a. ) Resulüllah (s.a.v. )ın şöyle buyurduğunu rivayat etti :
>> Kadın dört şeyden dolayı nikahlanır, malı, şerefi, güzelliği ve dini için. İki elli bereket le dolası sen. dindar olanı seç. “ ( Tergip ve Terhib.)
Bir Hikaye
-------------------------------------------------:
Yüce Allah’ın iki Salih kulları birbirlerini Allah için seven iki arkadaş tan birisi diğer arkadaşını yemeye çağırmak ister.
Hanımına der ki, Hanım! Bilirsin ben şu arkadaşımı Allah için seven bir kişiyim oda beni Allah için seviyor. Bu nedenle ben onu eve yemeye çağırmak istiyorum. Eğer müsaitsen işin gücün yoksa bu gün çağıralım işin gücün varsa sağlığın yerinde değilse başka bir zaman çağırırız der.
Veli zatın, hanımı asla olmaz ne bu gün nede yarın ben sizinle uğraşamam yemek memek de hazırlayamam der.
Veli zat, arkadaşına mahçup olmaması için hanımına azarlamayı değil yalvarmayı tercih eder. sonuçta hanımı bir şartla yemek hazırlarım, şartım ise dizlerin ve ellerin üzerine çömeleceksin ben sırtına binecem beni üç defa odanın içinde gezdireceksin der.
Şartları çok ağırda olsa Veli kul hemen şartı kabul eder, çömelir karısını sırtına bindirir, hanımı ise ona çu,çu,çu, veli kula arkadan vura, vura odanın içinde gezdirir.
Misafiri ağırlama şartı oluştu, veli adam hanımı hoşlukla razı etti, Şartlar yerine geldi,
Ev sahibi hemen bir horoz keser, hanımı temizler pişirir akşam diğer Allah’için sevdiği veli kul yemeye gelir. Yemek hazırlanır. Ev sahibi buyurun yemeye der,
Yüce Allah o evde olan biteni, misafir ve Veli kuluna bir televizyon izletir gibi ona her şeyi izletir.
Misafir, konuyu öğrenince arkadaşına çok üzülür,benim için ne hallere girmiş dercesine yavaşça sofradan çekilir.
Ev Sahibi veli kul, konuyu hemen anlar hiç bozuntuya vermeden, Misafirine sen yemeyini ye sonradan sana konuyu izah ederim der.
İki arkadaş yemeklerini yerler. Ev sahibi horozun tüm kemiklerini bir araya toplar. Allah’a dua eder ve hadi kiş, kiş, kiş, horoz oradan kaçıp gider.
Ev sahibi arkadaşına bak, eşim bana çu,çu demeseydi, ben kiş, kiş diyemezdim der.
Eşimin bu huysuzluğuna katlandığım için bu mucizeyi Allah C.C. bana ihsan etmiştir.
*
Efendimiz S.A.V. Şöyle buyuruyor.
“Hamının fena huylarına sabredene, Eyüp (a.s.) belalara sabretmesinin sevabı verilir. Kocasının fena huylarına sabreden, kadına firavun ‘nun karısı Asiye’nin sevabı verilir.” ( Kimya-yı Saadet 225 )
Başka bir Hadisi şerif de :
“ İnsanın belini kıran üç şeyden sakının ve onların şerrinden Allah’a sığının.” ( Ebu Mansur Ed-Deylemi Müsnedi’l Firdest’te zikretmiştir. İhyau Ulümi’d-din akit cilt 3- sayfa : 192—193)
Ve kötü kadını bu üç şeyden birisi olarak saydı, zira kötü kadın, ihtiyarlık zamanı gelmeden insanı ihtiyarlatır. ( İhyau Ulümi’d-din akit cilt 3- sayfa : 192,)
Lokman Hekim’in oğluna yapmış olduğu vasiyete şöyledir:
“ Ey oğul! Kötü kadından sakın ve uzaklaş! Zira o, sana ihtiyarlık gelmezden evel seni ihtiyar yapar, Kadınların şerlilerinden korun. Çünkü onlar hiçbir zaman hayra davet etmezler.
İhyau Ulümi’d-din akit cilt 3- sayfa : 192—193)
Allah’ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“Saliha ve dindar bir hanımın içersindeki durumu, karnı beyaz bir karganın yüz karga içerisindeki durumu gibidir.” ( Tabaranı, Ebu Ümâme’dein Ahmed, Amr İbni As’dan rivayet etmiştir.)
Semüre b. Cündüp (r.a. ) ‘den Resulüllah (s.a.v. )
>> Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Onunla hoş geçin ki, beraber yaşıyabilesin.<< buyurduğu rivayet edildi. ( Kimyayı saadet S. 224 ve Tergip ve Terhip
Bu iki hadisten sonra bir dakika tefekkür edelim mi. Üsteki hikayeyi okuduk, her iki Hadisi şerifleri de okuduk, Yukarıdaki hadisi şerifte Hanımının fena huylarına sabreden Eyüp (a.s) belalara sabretmesinin sevabı verilir. Buyrulmuştur. Yukarıdaki hikayede horozun uçması veya kaçması sebep bu değilmidir. Hani ev sahibi veli arkadaş, yemeklerini yedikten sonra kemikleri bir araya toplayıp, horuzu Allah’ın gücü ve kudretiyle eski haline getirince, misafir arkadaşına şöyle demişti, eşim bana çu, çu,çu demeseydi ben şimdi bu horoza kiş, kiş, kiş diyemezdim demiş.
Hadis No: 9141 Enes (r.a.) Resul-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
“ Siz kadınların evinizde işlerinizi yaparken çektiğiniz sıkıntı inşallah, Allah yolunda cihad edenlerin cihadına denktir.” ( Ebü Ya’la’nın Müsned’inden. C. Sağir cild 4. sayfa 1607 9
AİLE HUZURU İÇİN GEREKEN BAZI TAVSİYELER.
--Yuva kuracağınız eşinizin ahlaklı olmasına çok dikkat ediniz,
-- Söz, nişan ve düğün esnasında eşinizi zor durumda bırakacak isteklerde bulunmayınız.
-- Ailenize helal rızık getiriniz.
-- Aileniz içinde dürüst olunuz kimseyi aldatmayınız, gerektiği yerde teşekkür etmeyi gerektiği yerde özür dilemeyi ihmal etmeyiniz.
-- Aile içinde adaletli olunuz,
-- Aileniz ile ilgileniniz ve ihtiyaçlarını karşılayınız,
-- Ailenize gelebilecek bütün zorlardan ve zararlardan onları koruyunuz.
-- Ailenize sevgi ve saygı duyunuz, güler yüzlü olunuz.
--Aile ferdleri ile istişare ediniz.
--Tartışırken dozunda tartışınız, kırıcı olmayınız, kantarın topuzunu kaçırmayınız,
-- Aile ferdlerinizin af edilecek kusurlarını af ediniz, onları cezalandırma yolunu tercih etmeyiniz.
--Kardeşlerim, ortak ilgi alanlarınızı araştırın bulun,
- --Eşinizle çok samimi arkadaş olun ve o ortamı mutlaka yakalayın.
---Eşinizi başkaları ile kıyaslamayın, (Başkasıyla kıyaslasan onu değiştirmez bunu bilin ).
---Açık olmak esastır.Eşinizle iletişimde,son derece açık, net ve güvenilir olmalısınız.
---Eşinizden zihninizden geçeni okumayı beklemeyiniz, şefaf olun, her şeyi karşılıklı konuşun, içinizdeki kırıcı olmayan sözleri nazikçe söyleyin, her kesin az çok küçük hataları olabilir, hoş görü ve anlayışla karşılayın. Yeterki konuşun içininizdeki “suizanlar sizi hırçınlaştırmasın,” belki de hiç yerde suizan / kötü düşünce yapıyoruz, hem kendimize zarar veriyoruz hem karşısındakine eziyet veriyoruz hemde günah alıyoruz,
.-Özür dilemeyi bilin, ama laşkalaştırmayın!
Allah Taâlâ şöyle buyuruyor.
“ Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmasanız bile olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah bir çok hayırlar takdir etmiştir. “ ( Nisa süresi ayet 19 )
Bizler islamı yaşamadıkça, islamdan uzaklaştıkça başımıza her musibet gelir buna hazırlıklı olmamız lazım,
İsterseniz kısa bir hikaye okuyalım sonra konumuza devam edelim.
KISSA Hikaye
Baya ile Bayan evlenmeye karar verirler, her hazırlıklarını tamalarlar, artık dini nikah yapmanın zamanı geldiğini söylerler,
O Semtteki dini görevliyi evlerine çağırırlar hocam biz evlenmeye karar verdik, resmi nikahlarımızı da yaptık şimdi ise dini nikah yapmak istiyoruz,
Hoca iki şahit huzura alır, evlenecek bay ile bayanı da huzura alır,
Hoca Damada sorar, öncelikle Kelime-i Şahadeti getireceksin, ki dini nikahınızı yapabileyim,
Damat der ki, Hocam Kelime-i şahadet evimizde yoktur, marketler de de aradım bulamadım, onun için şimdi getiremem. Sonra getiririm.
Hoca, Geline sorar, kızım bari sen Kelime-i şahadeti getir.
Gelin der ki, Hocam ben bu evin daha gelini olmadım yabancısıyım bizim evde olsaydı, Kelime-i şahadetin yerini biliyordum getirirdim, ama burada, Kelime-i Şahadeti nereye bıraktıklarını bilmiyorum,
İki Dakika Tefekkür edelim mi?
Bizler her şeyi biliyoruz ama, kulluk görevimizi bilmiyoruz, Kelime-i şahadeti bile bilmiyorsak gerisini siz düşünün,
Şimdiki anne babalar noter gibiler, gençler bulurlar, anne babaya evet onayladım düşer onaylamazsa bile yine gençler bildiklerini yapacaklar, mecburi anne babalar tamam siz mutlu olun bizim için fark etmez, Haa birde anne babalar
bunu da sorarlar damadın işini sorarlar evini arabasını sorarlar. Bunlar da varsa verdim gitti. Derler,
Şunu sormazlar, damat veya gelin namaz kılıyormu, inancı/ manevi görüşü nedir, Allah Teâlâ’ya kulluk görevini yapıyormu gibi sorular sormazlar evini işini arabalarını, yaşını sorarlar, işte durum böyle olunca da, yukarıdaki KISSA’dan örnek almamız lazım, adamlar kelime-i şahadeti bilmiyorlar onu bir ev aleti veya bir yiyecek zan ediyormar. Onlardan doğacak çocuklarıda anlatmaya gerek yoktur. Allah Teâlâ islah etsin hidayet versin.
--Eşinizle küsseniz, ayrılmışsanız barışın. Birde islamı yaşayarak deneyin.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.
“(Karı kocanın ) kendi aralarında anlaşmaya çalışmalarında bir engel yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır.” ( Nisa süresi ayet: 128 )
--Eşler Sakın, geçmişe değil geleceğe odaklanın, yep-yeni bir ak sayfa açın.eski defteri tamamen unutmak üzere kapatın.
--Eşinizi çok önemseyin,
--Parayı haddinden fazla önemsemeyin: (Para önemli bir geçim aracı ama, taviz vermek gerekir ise, sakın evliliğinizden değil paradan taviz veriniz,
--Mümkün olduğu kadar, İşlerinizi eve getirmeyin,
--Çevrenizin etkisinden kurtulun,
--Affedici olun: yapılan özrü kabul edin af edin ki yarın sizde affa uğrayabilesiniz.
--Rabbimiz tarafından verilen rızkınıza kani olun, her şeyin mükkemelini aramayın,
--Her gün eşinizle aile bireyleri ile birlikte, Tv. Bilgisayar mahkümü olmayın, günde en az bir saat tüm aile birlikte sohbet yapın.
Bunu da unutmayın her istediğini söylerseniz, hiç sevmediğinizide işitirsiniz.
-- Bu nedenle; dilimize ve inadımıza hakim olalım.
--- Allah Teâlâ’nın nızası için, biriniz sinirlenirse diğeri sussun sabır etsin. Ne olursunuz Karşılıklı atışma tartışma yapmayın. Her atışmayı, tartışmayı da dozunda bırakın dozunu kaçırmayın
KISSAS- / HİKAYE :
Adamın biri yüzüğünü evinde kayıp ediyor, aradığı yüzüğü bulamayınca dışarıda aramaya başlıyor, oradan geçenler insanlar sorarlar.
Sen ne ararsın.
Adam der ki, yüzüğümü kayıp ettim. Nerede hangi bölgede kayıp ettin, söyleyin sana yardımcı olalım,
Adam verdiği cevap çok ilginçtir.
Ben yüzüğümü evde kayıp ettim. Evde bulamadığım için dışarıda arıyorum.
Adamlar gülerler. Evde kayıp ettiğin şeyi dışarıda bulmak mümkün mü? derler.
Kardeşlerim, evde kayıp ettiğin mutluluğu / huzuru dışarıda bulman mümkün mü? milyonda bir de olsa!
İki dakika kişisel tefekkür edelim mi ?
Ben yorum yapmayacağım, yalnız kafamızı avucumuzun içine alalım, iki dakika sağlıklı düşünelim! Yanlışı bulalım ve bir daha yanlış yapmamaya kendimize değil Allah Teâlâ’ya söz verelim .Nesuh tövbesi yapalım. Mutluluğu, huzuru dışarıda değil evimizde arayalım. Huzuru evimizde kayıp etmişsek dışarıda sakın huzur ve mutluluk aramayalım.
Boşanmış ve Tekrar Birleşmek İsteyen veya Evdeki Huzursuzluk Olan Eşlere
Her gün en az yüz defa esasında sayı yok ne kadar okursa o kadar etkili olur inşallah, karşılıklı olarak şu kısa duayı kırk gün okurlarsa veya devamlı inanarak / ihlasla okurlarsa, Allah Teâlâ’nın Rahmetiyle, izniyle, lütfü ile en kısa zamanda o eşler arasında, sevgi bağları saygı bağları filizlenir, kara bulutlar, çakan şimşekler yerine, ılık bir hava insanı okşayan bir güneş ve meltem havası meydana gelir.
Ayet, Hadis veya Dua şudur:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِ
“ Lâ tehzen innallahe meane.”( Tövbe süresi ayet 40 )
Açıklaması : “ Üzülme(Tedirgin olma).” Allah Bizimle Beraberdir
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir ile birlikte düşmanlardan zarar görmemeleri için Sevr dağındaki mağaraya sığınırlar düşmanlar, Peygamber Efendimizi bulmaları için mağaranın etrafını sardıkları gibi kapının önüne kadar gelmişlerdi, o sırada Hz. Ebu Bekir çok tedirgin oluyor. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’de şöyle buyuruyor ;“ Lâ tehzen innallahe me’ane,” : “ Üzülme ( Tedirgin olma ) Allah bizimle Beraberdir “.
NOT: Boş vakitlerimizde, birbirinize iyi dilekte bulunduğunuzda, bilakis, kırgınlıkların giderilmesinde, evdeki huzurun çoğalmasında, darlıkta ve genişlikte, mutlu veya musibetli günlerimizde, sabra ihtiyacımız olan zamanda, yatarken ve her zaman, “ Lâ Tehzen innallahe me’ane “ bu çok güzel ayet ve duâ’yı hiç ihmal etmeden hatırladıkça zaman buldukça hep okuyalım, başkalarına da okutalım.
Başka bir Duâ ve Dilek: Yüce Allah Teâlâ’nın Esma-i Hüsnada geçen mübarek adlarından olan;
1- “ Ya Selâm “ Celle Celâlühü. Çok okuyun.
2- “ Mâlik’ül-Mülk “ Celle Celâlühü “
3- “Zül’-Celâl-ive’l-İkram” Celle Celâlühü “
Not:
Hangiisini okursanız okuyun hepsini birlkte de okursanız okuyun ihlâsla okunursa İnşallah Allah’ın izin ve lütfü ile karşılığını bulacaksınız.
Yüce Allah şöyle buyuruyor.
“ Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türleriniziden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi O’nun (Allah’ın varlığını) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır. “ ( Rum süresi ayet: 21 )
0
İbn Ömer (r.a.) Resulüllah (s .a.v.) şöyle buyurduğunu duydum demiştir:
“Hepiniz birer çoban gibisiniz ve elinizin altındakilerinden sorumlusunuz. devlet başkanı bir
çoban gibidir. Ve idaresi altındakilerinden sorumludur. Bir kimse kendi ailesi içrsinde bir
çobandır ve idaresi altındakilerden sorumludur. Kadın kocasının evinde bir çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malı hususunda bir çobandır. Ve sorumludur. Hepiniz birer çobansınız ve hepiniz idareniz altındakilerden
sorumlusunuz.” ( Buhâri ve Müslim Tergib ve Terhib cilt 4 sayfa 209 )
Şiir kitabımdan bir dörtlük okuyalım mı?
Allah Taâlâ şöyle buyuruyor, “Müminlere söyle gözlerini harama kapasınlar.”
Acaba bu Ayet’i kerim üzerine, kaçımız gözümüzü haramdan kapıyoruz,
Nameharam Erkek ve kadınlara bakmakla, bilinçli, bilinçsiz zina yaptı çok gözler,
Allah’ım, şeytanın şerrinden ve bütün günahlardan sana sığınıyoruz.
Bu Hadis . Ümeyme bint-i Rukeyka’dan rivayetle :
>> Şüphesiz, ben kadınlarla tokalaşmam.<<(Camiü’s-Sağir )
Ebü Ümame’den (r.a. ) rivayetle. Peygamber Efendimiz ( s.a.v. ) şöyle buyurmuşlardır:
>> Üç sınıf insan vardır ki, gölgesinden başka gölge bulunmuyan kıyamet gününde Allah’ın gölgeliğinde bulunacaklardır.
Bunlar.
1- Her nereye yönelirlerse Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu bilen kişi.
2-Bir kadın (veya Erkek ) kendisiyle beraber olmaya çağırdığında Allah’tan korktuğu için kabul etmiyen kişi.
3--Allah rızası için seven kişi.<<( Camiü’s-Sağir )
Ebu Hüreyre (.r.a.) Rivayet etmiştir. Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur.
“ Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandıran, kalkmak istememesi halinde yüzüne su serpen adama Allah rahmet etsin.
Aynen bunun gibi, geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran ve kalkmak istemediği taktirde yüzüne su serpen kadına Allah rahmet etsin.” ( Ebu Davut ve Nura Doğru 1/452 )
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“ Kocasından başkası için süslenerek gösteriş peşinde koşan kadınlar zerre kadar ışığı olmayan kıyamet günü karanlığı gibidirler.” ( Tirmizi )
BİR HİKAYE
------------------------------------------------:
Bir zat anlatıyor, Ben çöl de göçebeler arasına gittim. Orada bir muhteşem düğün yapıldığını gördüm, o düğün evine yaklaştım. Baktım ki, çok, çok güzel bir hanım kızla, çok hem de çok çirkin, çelimsiz ve cılız bir erkekle nikahlarını yapacakları töreni görünce, bir fırsatı bulup gelin kızımıza yaklaştım.
Ve sordum : Ey gelin kızım sen bu güzeliğinle bu endamınla, bu fiziğinle, razımısın bu çok çirkin ve çelimsiz erkekle evlenip nikah masasına oturuyorsun.
Kadın bana şöyle cevap verdi:
Ey adam: Sus bu sözünle bilerek veya bilmiyerek çok kötülük yapıyorsun.
Belki umulur kocam çok imanlı bir zattır ki, Yüce Allah beni ona layık görmüş onu mükafatlandırmıştır.
Belki de umulur ki, Ben bir günah işlemişim benim gibi güzel bayan bu çirkinle evlenmesi, Rabbimin bana verdiği bir cezadır.
Rabbim uygun görmüş ise kader olmuş ise ben kimim ki kadere karşı gelip te kaderi bozayım.
İman gücüne bakın, düşüncesine bakın,
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki :
“ Allah’a iman etmiş olan bir koca , Allah’a inanan bir karıdan nefret etmez, onun bir tabiatını ( Huyunu ) beğenmezse ötekiden hoşlanır.” ( Nura Doğru 2/ 970 )
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir Hadisinde şöyle buyurmuştur.
“Sık sık kadın boşayan çeşnici erkeklerle, sık sık koca değiştiren çeşnici kadınlara, Allah lanet etsin buyurmuştur.” (Nura Doğru sayfa : 2/ 955 )
ÇOK, ÇOK DİKKAT GEREK
Gerek erkek gerekse bayan şu konuya çok dikkat etmeleri gerekir.
Anne veya babalar yaşlandıkları ve bakmaya muhtac oldukları zaman, bazı bayanlar veya erkekler, şöyle derler. Anne baba bulunmaz ama koca çok bulunur, veya anne baba bulunmaz ama bayan çok bulunur.
Bu söz ne kadar acı ve haşimce söylenen sözler laflar, bu sözü duyan gerek erkek olsun, gerekse bayan olsun o evlilikleri kaç yıllık olursa olsun ne kadar huzurlu olurlarsa olsun, yılların eşini, beraber yuva kurdukları eşini, beraber çocuk yaptıkları eşini, beraber bin bir türlü zahmetlerle geçim yapan veya sıkıntı çeken eşini, bir anda şok geçirir neye uğradıklarını bilemezler, yuvada tabiri caiz ise 9, 9 deprem sarsıntı yapar yuvada büyük hasar yapar bu deprem yuvayı har an yıkabilir belkide enkaza çevirir
Bir çırpıda anne baba bulunmaz eş çok bulunur. Demesi kadar sığ, mantıksız, cahilce bir düşünce bulamıyorum. Her şeyi bir an önce silmektir, eşine kıymet vermemek pervasızca saf dışı etmektir.
Bence, şöyle demeleri lazım. Tabi ki, Anne baba’ bulunmaz, ama eş’te hiç bulunmaz. Demeleri ve bilmeleri lazım. İster zengin olsunlar ister fakir olsun hiçbir
zaman tek yönlü tercih değil, aile düzeninin bozulmaması için son derece dikkat etmeleri gerekmektedir.
Bu düşüncede olanlar çoğunlukla, geçim darlığı içinde olup ta, babasının veya annesinin maaşlarından, veya taşınmaz mallarından faydalanmak mülahazasıyla, bir çırpıda eşinden yuvasından, çocuklarından vaz geçip, eş bulunur ama anne baba bulunmaz der. Halbuki amaç başkadır.
Ama ailenin geçim sıkıntısı hiç yok tabiri caiz ise bir eli balda bir eli yağda misali olunca, anne babası da fiziki yönünden her yönü ile muhtac olunca, o aile o yaşlıları veya hasta, anne babayı Huzur evine taşır, veya yakınlarında bir ev kiralarlar bir bakıcı bulur gözleri önünde onlara bakarlar. Ve o bolluk içinde yaşayan, takva olan aileler veya kültür seviyesi yüksek, aileler hiçbir zaman anne, baba bulunmaz ama eş çok bulunur. Demezler. Anne babalarına bakarlar veya baktırırlar. Eşe’de saygı gösterirler çünkü eşi ile yaşıyor çocukları ile yaşıyor esas evi kendi evidir, diğeri ise babasının veya annesinin evidir. Eşler birbirine nankörlük etmezler. Eş hakkının anne baba hakkının ne kadar önemli olduğunu bu konuları okuyunca daha iyi anlarlar. Aklı başında olan kendisini bilen her kişi, şu bulunur şu bulunmaz gibi, hoş olmayan boş laflar, cahiliye devrine ait sözleri asla asla etmezler. Yuvayı sarsmazlar. Hem anneye babaya hemde eş’e gül gibi bakarlar. Sonra bunuda unutmayalım kimin kime muhtaç olacağı kim bakıma muhtaç olacağınıda yalnız Allah bilir.
Yine bunu da unutmayalım kim, kime bakacaksa yalnız Allah için baksın.
Peygamber Efendimiz bu konuyla ilgili başka bir hadisleride şöyledir.
“Ey kadınlar topluluğu, bol bol sadaka verin, çok, çok istiğfar edin, çünkü ben cehennemdekilerin çoğunun sizlerden olduğunu gördüm.”
Bunun üzerine oradaki kadınlardan birisi, “ Ya Resulüllah bizim ne kusurumuz var ki, Cehennemliklerin çoğu bizden oluyor? diye sordu:
Efendimiz (s.a.v. )
“ Çünkü siz fazla lanet eder ve kocalarınıza karşı nankör davranırsınız.” Buyurdu
( İbni Macce.Fiten,119: Müslim, İman : l32 ; Buhari Hayız: 6.ve Camiü’s-Sağir)
Hz. Muhamed (s.a.v.) şöyle buyuruyor.
“En büyük sevap, aile ferdleri için harcadığın paranın sevabıdır.” ( Ahmed Bin Hambel II,473 )
KONUYLA İLGİLİ EN SON TAFSİYEM:
Sayın Bay ve Bayanlar
Bunu unutmayın :
1--Evinizi otel ve lokanta olarak kullanmayın, savaş alanı olarak hiç kullanmayın, evinizi huzur dolu, mutluluk dolu, güler yüz dolu, hoş görü dolu, fakirsen veya zenginsen kanaat dolu, edep dolu, sımsıcak örnek bir yuvanız olsun. Bir başkasının malını makamını örnek göstermeyin, sizin takvanız, karşılıklı sevginiz ve saygınız kanaatkar oluşunuz, başkasına da örnek olsun.
Eşler karşılıklı olarak kinli olmasınlar, birbirlerinin küçük kusurlarını görmezlikten gelsinler, eşler evde somurtmasınlar, hep güler yüz şen şakrak olsunlar, bir eş kalbinde kin nefret varsa peşin hesaplı ise gerçekten zor bir eştir, o eş kusurlarını görmeli kendisine çeki düzen vermelidir. Çünkü: küpün içinde ne varsa dışına da o sızar, zehir ise zehir, sirke ise sirke, bal ise bal.
2-- Değerli okuyucular, biz çocuklarımızı ister kız ister erkek olsun nasıl el bebek gül bebek yetiştiriyorsak, üzerlerine titriyorsak inanın her anne ve baba ayni şekilde daha hassas ve itina ile çocuğunu seviyor, büyütüyor ve yetiştiriyor.
Biz eşimiz olan el kızına veya el oğluna nasıl, nasıl muamele edersek, inanın yarın başka birisi de oğlumuza ve kızımıza ayni şekilde muamele edecektir. ne ekersek onu biçeriz rüzgar eken fırtına biçer
Peygamber Efendimiz Bir hadisinde :
“ Kabriniz ya Cennet bahçesinden bir bahçe veya Cehennem çukurundan bir çukur olur.”
Bu hadisi neden hatırlattım, eşler birbirlerini çok iyi anlamalı, birbirlerine karşı son derece saygılı olmaları ve havadan sudan sebeplerle birbirlerini üzmemelerini kırmamalı, öfkelenmemeli, her kesin bir gururu, karakteri, annesi babası, ailesi olduğunu bilmeli, hoşgörü ve güzel ahlakı üstün tutmalıyız ki, “ o evimiz, o yuvamız Cennet bahçesinden bir bahçe olmalıdır.
Aksi halde, o ev, o yuva, cehennem çukurundan bir çukur olur.” öyle yuvadan cümlemizi Allah Taâlâ korusun.
Allah Taâlâ şöyle buyuruyor.
“ Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmasanız bile olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah bir çok hayırlar takdir etmiştir. “ ( Nisa süresi ayet 19 )
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.
“ Bir kimse eşine nefret etmesin; zira hoşlanmadığı huyları varsa, ona karşılık hoşlanacağı huyları da vardır.” ( Müslim Rıda, 18 )
Son bir Hadisi şeri yazıp başka konuya geçelim.
Ümmü Seleme (r.a.) Resulüllah (s.a.v.)’in
“ Her hangi bir kadın, kocası kendisinden hoşnut olduğu halde ölürse cennete girer. buyurduğunu rivayet etti. ( İbni Mâce, Tirmizi, ve Hekim Müsavir el- Hümeyri ve annesi yoluyla Ümmü seleme rivayet etmişlerdir.)
Hadis No: 1592 Hasan bin Süfyan’dan rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“ Razı değimlisiniz ki? Biriniz kocası kendisinden razı olduğu halde hamile kaldığında Allah yolunda gündüz oruç tutup, gece ibadet eden bir kişinin sbevabı kadar sevap alsın. Doğum sancısına tutulduğunda gök ve yer ahalisi dahi onun için ne sevindirici şeylerin hazırlandığını bilemezsin. Doğum yaptığında çocuğun, memesinden emdiği her yudum süte karşılık kendisine bir sevap yazılsın, gece çocuk onu uykusuz bıraktığında Allah rızası için yetmiş köle azad etmiş gibi sevap kazansın.
Ey seleme! Bununla kimi kastettiğimi biliyormusun? Namusunu muhafaza eden, Saliha, kocasına itaat eden ve kocasından gördüğü iyilikleri inkar etmeyen hanımları kastediyorum.” ( Taberani’nin Kebir’inden, C.Sağir cild 1, sayfa 427 )
Bir başka: Müjdeli Hadis: 1977 Ebü Said Rivayet ediyor.
“Erkek Hanımına hanım da beyine sevgiyle baktıklarında Ceneb-ı Hak da onlara rahmet nazırı ile bakar.şayet erkek hanımının ellerini ellerine alırsa, her ikisinin günahları parmakları arasından dökülür.” Buyurulmukatadır,( Râfii’nin Tarihinden C. Sağir cilt 2 sayfa 532)
AÇIKLAMA: Karı- tocanın birbirlerine sevgi ile bakmaları halinde Cenab-ı Hak da onlararahmet etmesi günahlarının bağışlanması, sevginin Allah hesabına olmasıyla mümkündür. Allah’ı hiç hiç hatıra getirmeden, sırf nefis ve nefsin arzuları hesabına karı kocanın birbirlerini sevmeleri, hadisin şumulüne / içerliğine girmez. Yani şehvet düşünce ve gayesiyle birbirlerini seven karı-kocanın biri birlerinin ellerini tutmalarıyla günahlar dökülmez.
Sevginin Allah Teâlâ olmasının ölçüsü, karı kocanın yüz güzelliklerinden ziyade ahlak ve takva güzelliği sebebiyle sevmeleridir .hem böyle bir sevgi gittikçe daha da kuvvetlenir. Böylece mesud bir hayat yaşanır yoksa sevgisini maddi konulara veya güzelliğe verilirse çabuk bozulur. Çünkü maddiyat ve güzellik bozulmaya kayıp olmaya her zaman müsait ve mahkümdür.
A N N E V E B A B A H A K K I
----------------------------------------------------------------------------------------------- :
Yüce Allah Teâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor.
>>Allah ‘a ibadet edin : O’na hiçbir şekilde şirk ve ortak koşmayın ana-babaya,
akrabaya, yetimlere yoksullara, yakın ve uzak komşuya, samimi arkadaşa, yolda kalmışa, eliniz altındaki kölelerinize iyilik edin. Allah kendini beğenmiş, daima böbürlenen kimseleri sevmez.” Nisa süresi Ayet: 36 -
Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor .
“Biz insana ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik.” ( Ankebut Süresi Ayet: 8 )
Peygamberimiz (s.a.v. ) den, Mes’ud oğlu Abdullah sordular en üstün amel nedir ya resulüllah;
Peygeamberimiz şöyle buyurdu.
>>Vaktinde kılınan namaz, sonra ana, babaya bakmak, (iyilik etmek) sonrada Allah yolunda cihad etmektir.<<( Buhâri Müslim )
A m r b. As oğlu Abdullah ( r.a. ) anlattı: Birisi Hz. Peygamber (s.a.v. ) gelerek cihad için izin istedi . bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v. )
>Anan baban sağmı ?<<diye sordu . o’da:
Evet dedi.
>>Öyleyse cihad onlardadır.<< (Onlara iyilikte bulunmak isteklerini yerine getirmek cihad sevabını kazandırır.) buyurdu .( Buhari Müslim )
Hadis No: 161 Muâviye ibni Cahime ‘nin anlattığına göre, Cahime (r.a.) Hz. Peygambere ( s.a.v.) gelir ve: “Ey Allah’ın Resulü ben gazzeye cihade katılmak istiyorum. Bu konuda sizinle istişareye geldim. “ Resulüllah (S.A.V.) “ Anen var mı?” diye sorar. “ Evet “ deyince, “Öyleyse ondan ayrılma zira cennet onun ayağının altındadır.”buyurur. ( Nesai, Cihad 6,(6,11)ve . Kütüb-i Sitte 1 / 349 )
E b u ümame ( r.a. ) derki: birisi ; Ya Resulüllah!
Ana babanın evladı üzerinde ne hakkı vardır? diye sorunca : Resul-i Ekrem (s.a.v.)
>> Onlar senin ya cennetin, ya cehennemin dir.<<( Onlara iyilik yaparsan cennete, kötülük yaparsan cehenneme gidersin .) buyurdu. ( İbni Mâce )
Anne – babaya karşı içtenlikle yapılan her hizmet, gönüllerini alan her söz insana sadece sevap kazandırmakla kalmayıp, evladın günahlarını affedilmesine de vesile olmaktadır. Zira bir kişinin cennete girebilmesi için, iman ve hayırlı amelleri yanında günahlarının da affedilmiş olması gerekir. işte bu noktada Hz. Peygamber (s.a.v.) ihtiyarlıkları sırasında anne ve babaya iyi davranmanın Allah Teâlâ katında ne derece önemli olduğu şu sözlerle dile getirmektedir. İşte, ayet ve hadisler.
Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor .
“Biz insana ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik.”( Ankebut Süresi Ayet: 8)
Bu Hadisi İbni Abbas (r. a ) rivayet ediyor.
>> Kim Anne ve babası yerine hac yapar veya onların yerine bir borcunu öderse, Allah kiyamat günü onu ve anne babasını razı eden salih kimseler arasında haşr eder.<<
Hadis No: 163 , Ebu’d Derda (r.a.) anlatıyor. Resülüllah (s.a.v.)
“ Baba cennetin orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı terket. Dilersen muhafaza et.” Dediğini işittim. ( Tirmizi Birr, 3,1901 Tirmizi Hadis sahihdir. Dedi. Kütüb-i Sitte 1/ 350 )
Bu hadisi Teberani “ Ceyyid “ isnadla şöyle rivayet etti. Resulüllah (s.a.v.) gelerek cihad etme hususunda danışmak istedim.
Dedi ki:
“Annen baban var mı? “
“ Var “ dedi “ Sana onlar gerekli, çünkü cennet onların ayaklarının altındadır. “ ( Cennet onlara hizmet etmekle kazanılır buyurdu.) Tergib ve Terhib C. 5 sayfa 115 )
Hadis No: 8395 Yine Enes ( r. a. ) rivayet ediyor. Efendimiz .(s.a.v. )
>>Anne babasını razı eden Allah’ı razı etmiştir. Anne babasını kızdıran Allah’ı kızdırmış olur.<< buyurmuştur. ( İbnün necardan, Camiü’s-Sağir l535
Ebü Said’ül Hudri’nin Allah ondan razı olsun rivayet ettiğine göre,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“Şu beş kimsenin Cennet’e gireceğine garanti veririm.
1--Kocasına itaat eden Saliha kadın,
2--Ana-babasına karşı itaatkar olan evlat,
3--Mekke’ye hacc’a giderken ölen kimse,
4-- İyi huylu kimse,
5--İnanarak ve sevabını sadece Allah’dan bekliyerek her hangi bir camide ezan okuyan kimse.” (Tenbihu’l-Gafilin )
Ebu Hüreyre (r.a) ‘den ricvayetle Nebi (s.a.v.) bir hadis de:
Burnu yere sürünsün, ( rezil rüsvay olsun) burnu yere sürünsün, burnu yere sürünsün.” dedi.
“Kimin ye Resulüllah?” deyip sorulunca;
“İhtiyar ana babasına, yahut onlardan birine gereken hizmeti yapamayarak cennete girmeyen kimsenin.” dedi. ( Müslim,Birr 9, (251) Tirmizi, Daavât 110 (3539 Kütüb-ı site de 1 / 347 de bu hadis geçmektedir)
Rızkı veren, büyüten ve terbiye eden anlamına gelen “ Rabb “ ve “ Mürebbi “ayni kökten gelen kelimeler olup, “ Rabb, Allahü Teâlâ için, “ Mürebbi ise insanlar için kullanılır. İnsani fiiller olarak, çocuğun ilk mürebbisi anne ve babasıdır. Bu ilahi görev sorumluluğu üzerine almış olması sebebiyle, insanın anne ve babasına iyi davranması, mutlak anlamda rızık veren ve insanı fıtrat üzere yaratan Rabbine kulluk ve ibadet etmesi kadar önemlidir. bu konu ile ilgili olarak bakın;
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
>> Bana şükür ve ana –babana da teşekkür et. Çünkü dönüşün banadır.<(Lokman süresi ayet : l4 )
İki dakika Tefekkür edelim mi,
Allah’a şükür : etmek günde beş vakit namaz kılmakla ve bütün nimetler Allahu Teâlâ’dan geldiğini bilmek, ve Yüce Allah’a hamd ve şükür etmekle tüm emirlerine uymakla olur. ana-baba, bizi dünyaya getirmeye vesile oldukları her türlü hizmet ve fedakarlık yaptıkları için teşekür edeceğiz , eğer vefat etmişselerse onların af edilmeleri için Yüce Allah’a dua etmek, hayatta iseler onlara iyi davranmak, üzmemek saygıda kusur etmemekle olur ihtiyaçlarını karşılamakla güler yüz ve sevecen davranmakla bol dualarını almakla olur. Yoksa kuru boş laflarla ben seni çok seviyorum deyip o sevgi saygıyı lafta bırakıp icraate geçirmemek onların tüm hayallerini yıkmaktır. Yılda bir kez Anneler veya babalar günü kutlanıyor. Bu örf ve adet haşa İslami değildir, hırıstiyan gelenekleridir. İslami olan her gün anne baba günüdür. Esasında her gün anneler ve babalar günü olması gerekir. gereçk şuurlu / takva’lı / imanlı kimseler böyle davranır, çünkü ne ekersen onu biçersin.
Malik oğlu Enes (r.a.) Resul-i Ekrem(in (s.a.v.) ‘in
“Ömrünün uzun olmasını rızkının artmasını isteyen kimse ana babasına iyilik etsin. Yakınları ile ilişkisini sürdürsün. “ buyurduğunu rivayet etti. ( ( Ahmet, Tergib ve Terhib c. 5, sayfa 117
Amr b. As oğlu Abdullah (r.a, ) dan , Resulüllah (s.a.v. ) şöyle dediği naklolundu:
>>Büyük günahlar : Allah’a ortak koşmak, ana ve babaya karşı gelmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir.<<buyurdu, ( Buhâri )
Enes oğlu Muaz (r.a. ) rivayet edilen Hadiste Hz. Peygamben (s.a.v. )
>>Ana babasına iyilikte bulunana müjdeler olsun, Allah onun ömrünü uzatır. << dediğini nakletti.( Ebu Ya’la, Teberani, Hakim ve Esbehani ) rivayet etmişlerdir. )
Peygamber efendimizin bütün hadisleri gibi bu hadisi de çok ilgimi çektiği için özellikle yazmak istedim .
İbnu Ömer (r.a.) ve E b u H ü r e y r e ( r.a, ) Resul-i Ekrem ( s.a.v. )şöyle buyurduklarını rivayet ettiler :
>> Sizden önce geçenlerden üç kişi çocuklarının geçimini sağlamak için yola koyuldular. O sırada yağmura tutuldular. Bunun üzerine bir mağaraya sığındılar. Daha sonra bir kaya parçası düşerek mağaranın ağzını kapattı.aralarında şöyle konuştular.
Mahf olduk taş düştü bunun sebebini yalnız Allah bilir .Yaptığımız en güzel davranışları dile getirerek Allah’a dua etmekten başka çaremiz yok . ( dediler. )
Bunun üzerine birincisi şahıs şöyle dedi.
Benim yaşlı ihtiyar bir ebeveynim vardı, ben onları çok kollar akşam olunca onlardan önce ve ailemden ne de hayvanlardan hiçbirine yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım hala uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım. Onları uyandırmaya da kıyamadım.
Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde (Annemin babamın ) uyanmalarını bekliyordum. Derken şafak söktü.
Ey Allah’ım bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsun, bizim yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!”
Taş bir miktar açıldı ama çıkacakları kadar değildi.
İkinci şahıs şöyle dedi.
Ey Allah’ım benim bir amcam kızı vardı. onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm olmak / faydalanmak, istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi, kıtlığa uğradı, bana baş vurmak zorunda kaldı. Ona kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim; kabul etti. arzuma nail olacağım sırada :
“Allah’ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır.!” Dedi. bende ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde bıraktım. verdiğim altınları da terk ettim.
“Ey Allah’ım eğer bunları senin rıza-yı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar.”
Kaya biraz daha açıldı ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı.
Üçüncü şahıs dedi ki:
“Ey Allah’ım, ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi bir ( bir farak pirinçten ibaret olan) almadan gitti. Bende onun parasını onun adına işletip kar ettirdim öyle ki, çok malı oldu. Derken ( yıllar sonra) çıka geldi ve:
Ey Abudullah! Bana olan borcunu öde dedi. ben de
“Bütün bu gördüğün sığır, davar, deve köleler senindir. Git bunları al götür! dedim. Adam: “Ey Abdullah benimle alay etme! dedi.
Ben : Tekrar Tektar kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür! “ diye tekrar ettim.
Adam : Hepsini aldı götürdü:
“Ey Allah’ım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam bize şu halden kurtuluş nasip et” dedi. kaya / taş açıldı çıkıp yollarına devam ettiler “ ( Kütüb-i Sitte cilt 14 sayfa 46 -47 Buhâri, Enbiya, 50, Büyü, 98, İcâre 12 Hars13 edeb 5, Müslim, Zikr 100 (2743) Ebu Davud, büyü 29, 3887)
AÇIKLAMA :
Hikayede, İslam’ın ahlak-ı hasanesinde üç ahlakın Allah C.C. indinde makbuliyeti ifade edilmektedir.
Buda yukarıda hadis de geçen konular olan:
1- Anne babaya hürmet, onların hukukuna riayet.
2- Allah rızası için insanların iffetine riayet.
3- Başkasının hakkına hukukuna riayet.
Bu hizmetler yapılırken, o hizmetlerin yalnız, ve yalnız Allah Teâlâ için yapıldığı için muhteberliği ve duaları kabul edilmiş işte bütün ibadetlerimiz yalnız ve yalnız ihlasla ALLAH C.C. rızası için olacak. Başkası boştur hele Allah Teâlâ korusun riye karışırsa bırak sevabı üstelik günah kazanırız, felakete gideriz.
Yalnız bir dakkika beraber tefekkür edelim, acaba biz öyle bir duruma düşersek biz Allah için ne gibi hizmet ve fedakarlık yaptık biz hengi fedakarlığmızı veya dini hizmetimizi söylüyecağız ?
İsterseniz bir dakikada ferdi / kişisel olarak tefekkür edelim.
A m r oğlu Abdullah ( r.a. ) Resulüllah (s.a.v. )
>> Allah rızasını kazanmak ,ana-babasının rızasını kazanmakla olur. Allah’hın gazaba gelmesi ise ana-babanın öfkelenmesine bağlıdır. <<( onları kızdırmak. Allah’ı gazaplandırmaktır. ) dediğini rivayet etti . ( Tirmizi, İbn. Hıbban Sahih’inde, Hakim ve Teberani, rivayet etmişlerdir. Hakim, Müslim şartlarına göre “ Sahih “ olduğunu söylemiştir.
Ata’dan rivayet edildiğine göre Hz. Musa –Salat ve selam üzerine olsun--:
“Ya RABBİ ! Bana bir öğüt ver” dedi: Allah o’na : “ Bana karşı görevlerini yerine getir .”buyurdu. Hazret-i Musa yine :” Ya Rabbi bana bir öğüt ver.” Deyince Allah o’na :” Sana anneni tafsiye ederim.”buyurdu. Hz. Müsa yine : “Ya Rabbi ! bana bir öğüt ver”. Deyince Allah: “sana anneni tafsiye ederim. “ buyurdu. Hz. Müsa bir kere daha : “Ya Rabbi bana bir öğüt daha ver” deyince Allah ! “Sana babanı tafsiye ederim .“ buyurdu. Ebu’l Leys Semerkandi ‘nin Tenbihü’l gafilin kitabından alınmıştır.)
Din Alim’lerinden biri diyiyor ki :
Evladın ana-babasına karşı yerine getirmekle mükellef olduğu başlıca on vazifesi vardır. Bu vazifeler şunlardır.
1- Muhtaçsalar geçimlerini temin etmek :
2- Hizmetlerine koşmak:
3- Çağırdıklarında gitmek:
4- Dince yasak olanların dışında haraket ettikleri sürece kendilerine ittat etmek:
5- Tatlı ve yumşak söz söylemek:
6- Yoksa, gücü yettiğince giyim-kuşamlarını
temin etmek:
7- Birlikte giderken arkalarından yürümek:
8- Sevdiğini onlar içinde sevmek:
9- Sevmediğini onlar içinde sevmemek:
10- kendi için her dua edişinde onlar için de hayır duada bulunmak: ( Tenbihü’l Gafilin )
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.
“ Yâ Rabbî Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri mü’min erkek ve kadınları affeyle.” ( Nüh süresi ayet 24 )
Enes b. Malik (r.a.) Allah ondan razı olsun anlattığına göre.
Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında ‘ Alkame ‘ adında gayet çalışkan ve iyilik sever bir genç vardı. bir gün has talandı. Çok geçmeden hastalığı ağırlaşınca eşi Peygamberimize Kocam koma halindedir. Durumunu size bildirmek istedim. Diye haber gönderdi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (Bilâl’i Selman’ı ve Ammar’ı Allah onlardan razı olsun çağırarak kendilerine, Gidin Alkame’nin ne halde olduğunu görün.” Buyurdu. onlar da varıp yanına girdiler. Ve kendisine Lâ ilâhe illallah de! Dediler. Fakat alkame’nin dili bir türlü dönmüyordu.
Hz. Bilâl geri gelip konuyu Peygamberimz (s.a.v.) anlattı. Peygaümberimiz (s.a.v.) “ Alkame’nin ana babası sağ mı?” diye sordu kendisine Babası öldü, fakat annesi var “ dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz Bilâl’e ya Bilâl! Hemen Alkame’nin annesine var ve ona benden selam söylüyerek de ki:
“Eğer buraya kadar gelebiliyorsa gelsin, yoksa benim onun yanına gitmeme izin versin.” buyurdu. Bilâl varıp durumu bildirince, kadın :
“ Canım O’nun yolunda fedâ olsun. Benim onun ayağına gitmem gerekir. “ diyerek değneğini eline alıp yola koyuldu ve yavaş yavaş yürüyerek Peygamberimize vardı. yanına girinice selam verdi. Peygamberimizde selamını aldıktan sonra kendisene.
“ Şimdi soracağım soruya doğru cevap ver. ve eğer yalan söylersen bana vahiy gelir. Oğlun Akame nasıl bir adamdı? diye sordu.
Kadığn Peygamberimize şu cevabı verdi.
“ Ya Resulüllah! şöyle şöyle namaz kılarşöyle şöyle oruç tutar ve ne ağırlığını ve ne de sayısını bilmediği kadar çok miktarda altını sadaka olarak dağıtırdı.
Bunun üzerine Peygamberimiz kadına;
“İkinizin arası nasıldı? “ diye sordu . o zaman kadın Peygamberimize;
“Ben onunla küstüm. Kendisine kırgınım.”
Peygamberimiz; “ Niçin “ diye sorunca da.
Kadın : “ Çünkü o , karısını bana tercih edip onun sözünü dinler ve benim dediklerime bakmazdı. “ diye cevap verdi. kadının bu sözleri üzerine Peygamberimiz,
“Alkame annesinin kalbini kırdığı için dilli lâ ilâhe ilallah’ diyemedi. “ buyurdu. arkasından bilâl’e dönerek:
“Git bir yığın odun hazırla da onları tutuşturup Alkame’yi ateşe atalım!” diye emir verdi.
Peygamberimizin bu emrini duyan kadın :
“ Ya Resulüllah! yavrumu, gönül gönül meyvemi gözümün önünde yakacaksın da kalbim buna nasıl dayanabilecek? dedi.
Peygamberimiz de :
“ Ey Akame’nin annesi Allah’ın azabı daha ağır ve süreklidir. Eğer Allah’ın onu affetmesini istiyorsan, ondan razı ol. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sen onunla barışmadıkça ne namazın ve ne de sadakanın ona hiçbir faydası olmaz.”
Bunun üzerine kadın ellerini havaya kaldırarak.
“ Ya Resulüllah! gerek Allah gerek sen ve gerekse yanınızdakiler şâhid olsun ki, ben Alkame’den razıyım ona karşı hiçbir kırgınlığım yok.” dedi.
Kadının bu sözleri üzerine Peygamberimiz, Bilal’e dönerek;
“Git bak bakalım, Akame, Lâ ilâhe İlallah diyebiliyormu? Belki annesinin yüzü bana karşı tutmadığı için içinden gelmeyerek deminki sözlerini söyledi. “ buyurdu. yola koyulan Bilâl evin kapısına varıhnca Akame’nin “ Lâ İlâhe ilallah “ diyerek sesini duyurdu. İçeri girince hastanın başucundakilere:
“ Hey efendiler. Akame’nin kelime-i şahadet getirememesinin sebebi annesinin kırgınlığı olduğu gibi şu anda dilinin dönmesini sağlayan faktörde annesinin rızasıdır dedi “
Ayni gün Akame Vefat etti.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) evine vararak yıkanıp kefenlemesini emir etti. ve toprağa verildikten sonra ( Akame) nin mezarı başına dikilerek şöyle buyurdu.
>>Ey Muhacirler ve ey ensar! Kim eşini, annesine tercih ederse Allah’ın lanetini üzerine çeker ve o’nun diğer hiçbir ibadeti kabul olmaz .<<( Ebu’l Leys Semerkandi’nin Tenbihu’l Gâfilin kitabının sayfa :173.174.175 )
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.
“ Rabbim kendisinden başka hiçbir ilâha kulluk etmemenize ve ana- babaya iyi bakmanıza hükmetti. Ana- babadan biri veya her ikisi yanında ihtiyarlarsa sakın onlara ‘ Öf ! “ deme, onları azarlama. Tersine onlarla tatlı ve kibar konuş, onlara acıyarak karşılarında tevâzu kanadını indir ve de ki: Yâ Rabbî! Onlar beni çocukken nasıl büyüttüler ise Sen de onlara o şekilde merhamet eyle! ( İsrâ Süresi ayet :23-24 )
Zeyd b. ali’nin babasından ve babasının da dedesinden rivayet ettiğine göre:
Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur.
“Allah Anne babaya karşı gelmenin ‘ Öf ! ‘ demekten daha hafif bir şeklini bilse onu da yasaklardı. Ana – Babasının gönlünü kıran kimse, istediği kadar iyi amel işlesin cennete giremeyecektir.” Tenbihü’l Gafilin Sayfa 170 )
Kur’an ışığında şiir kitabımdan konuyla ilgili bir ŞİİR yazalım tekrar ayetlerle hadislerle hikayelerle konumuza devam edelim.
Yüce Allah, bana şükür, anne babana teşekkür et,
Demek ki sürekli Yüce Allah’a sürekli şükür edipte,
Anne babaya teşekkür etmez ise şükür boştur elbette,
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim
Anne baba kendine isyan eden, çocuğuna / çocuklarına
Sana lanet olsun, derse vay, vay, vay onların haline
Sakın sakın dua varken bedua almayın, gelir karşına
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim
Bir Mümin annesine ve babasına sürekli iyilik ederse,
Yüce Allah, o kuluna iki kapı açar Cennetten, ah bir bilse,
Bırak anne ve babanıza karşı gelmeyi, sakın, öf bile deme
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim.
Bu gerçek hikayeyi okuyalım anne ye itaat ve saygı neymiş ibret alalım .
Hz. ÜVEYSEL KARANİNİN ANNE SÖZÜNE BAĞLILIĞI
Önce Veysel Kânani’yi bildiğim kadarı ile kısa tanıtımı sonradan hikayeye geçelim.
Bilindiği gibi Veysel Karaninin kısa ismi üveys yemenin karani köyünden olduğu içinde Veysel Karani diye geçer. Üveys Peygamber efendimiz ( s.a.v. ) zamanında yemende deve çobanlığını yapar, Üveys Allah’a inanır, Peygamberide o zaman görmediği halde Hz. Muhammed’e (s.a.v. ) Allah’ın Resulü ve kulu olduğuna inanır ve tastik eden iman eden büyük bir zattır. Üveys’in mubarek istirhatgahı Batman ilinin baykan ilçesinin ziyaret mevkisindedir. Yüce Allah ona gani gani rahmet eylesin.
Ayrıca kahve’yi bulan üveys’tir konumuz o olduğu için kısa bilgi ile yetinecem.
ŞİMDİ HİKAYE YE GEÇELİM.
Üveys deve çobanlığı yaptığı sıralarda her gün Hz. Muhammed’i görmek için can atar, ve mekke’ye gitmek için her gün annesinden izin ister.
Anesi ise sen bir çobansın deve güdüyorsun , yemenle mekke arası yaklaşık biray sürer , bu uzun yolculuk sırasında halkın develerini kim güdecek, halk seni çobanlıktan çıkarırlarsa bizim halimiz perişan olur diye oğluna bir türlü izin vermez,
Bir gün, Hz. üveys , uhud savaşı çıktığını ve Hz.Muhammed (s.a.v. ) Peygamberimizin savaşta iki dişi kırıldığını öğrenir.ve kendisini helak eder ağlıya ağlıya , Peygamberin savaşta dişi kırılsın, üveys ise burada çobanlık yapsın bu olacak iş değildir,der. Bir türlü hazım edemiyor, kendi kendini mahf ediyor. Ama annesi ona bir türlü izin vermiyor, oda annesini hiç kırmak istemiyor. Sonunda dayanamıyor. Ben ne biçim müslümanım ben ne biçim kullum. Resulüllah savaşa gitsin, savaşta dişi kırılsın, üveys ise bunu hazm etsin olacak şey değildir.
Peygamber efendimiz (s.a.v. )min mubarek dişi bir müşrik tarafından atılan beyaz taş (çakmak taş dediğimiz ) taştan dişi kırıldığını öğrenir.
Üveys , o beyaz taştan eline bir taş alır hiç tereddüt etmeden dişine vurduğu gibi bir dişini kırar,içi rıhat etmez ikinci taşıda dişine vurur ikinci dişinide kırar. Olmadı,der. çünkü Resulüllah’ın hangi dişi kırıldığını bilmediği için ne yapacağını bir türlü karar veremiyor. Resulüllah gibi olmak istiyor hangi dişi kırılmış ise o dişi yok etmek istiyor. Resulüllah hangi dişten acı çekmiş ve çekiyor ise o da ayni acıyı paylaşmak istiyor . ama nafile çünkü otuz iki dişten hangisi olduğunu kesinlikle bilmiyor.dünya da sınav dünyası olunca yüce Rabbimizde ona bildirmiuyor.
Üveys tatmin olması lazım, vijdanı rahatlaması lazım, ama nasıl olacak, üveysel karani , sonuç ta o beyaz taşla küçük bir gölettin başına gider Suyu ayna yerine kullanmaya başlar, suya baka, baka tek tek dişlerini kırar. Ağızdaki Otuz iki dişini avucuna döker,bir de çene kemiği diş’le beraber kırılmış otuz üç olmuş, üveys haftalarca ağzını tedavi eder.ve bir yandan da O kırılan otuz iki dişi ile bir kemik parçasınıda o zamanki teknikli imkanla bir ip’e düzer,
Tekrar annesine yalvarır. Bana izin ver . ben Resulüllah’a gidecem onun cemalini görecem, yüzümü ayağının tozuna sürecem ,yoksa ben yaşıyamam der.
Annesi bakar iş çok ciddileşince kendisine izin verir,izin venin ama şartlı izin, ( bakın sonuç ne oluyor. )
Annesi, Üveys oğlum seni kırmak istemem, ama çobanlık işinden de olmanı istemem. Sana bir şartla izin veririm. der.
Ben senin yerine çobanlık görevini yürütecem, Resulüllah’ı ziyaret için mekke’ye gittiğinde önce istersen camiye git Resulüllah camide değilse
Evine gitme, veya evine git evinde değilse Camiye gitme , yani o kadar acele git ve gel anlamında kullanmış bu sözcükleri bu ( şartı ) bu anne nin tafsiyesini ,Üveys kendisine emir kabul etmiş , anne sözünden çıkmaması için gerekli her türlü özeni gösteriyor.
Üveys uzun ve yorucu yolculuktan sonra nihayet mekke’ye varır, mek-
ke’ye varınca , Üveys Hazretleri, tek düşündüğü yemek su değil, istirhat değil tek isteği ,Resulüllah’a kavuşmak esabe olmak ve tabiri caiz ise ayağındaki tozuna yüzünü sürmek. İp’e taktığı dişlerini, Resulüllaha’a hediye etmek.
Mutlaka bilirsiniz , Esabe olmak, her hangi bir ilme bilgiye bağlı değil
Resulüllah’ın mubarek yüzlerini gören esabe olur.Esabe, nin makamları Allah ve Peygamber yanında yüksektir.
Sonuç olarak, Üveys Hazretleri , Resulüllah’ın evinin önüne gelir evi ile cami yapışıktır. Şimdi takva burada belli olur, sınav burada belli olur, çünkü Üveys çok zor durumda , annesi’nin sözleri hep beyninde çalıyor, oğlum Üveys Camiye git , Resullulah orada değilse geri dön evine gitme, veya Resulüllah’ın ev’ine git evinde değilse camiye gitme geri dön, bu uzun çok yorucu sıcak zahmetli, riskli yolculuğun dönüm noktasına geldi. Üveys Hazretleri. Kendi kendine hesap yapıyor, Acaba Resulüllah nerede cami’demi Evindemi iki lem arasında kalır.
Zaman ise Türkiyedeki vakite göre saat l0.30 arası Üveys düşünür,
Sabah namazı zamanı değil, öğle hiç değil, kuşluk namazı zamanı ise çoktan geçmiştir. Olsa , olsa Resulüllah evde olur der. Üveys’ kalbi , hilikopter motoru gibi küt küt atmaktadır. Neredeyse sanki kalbi dışarıya fırlıyacakşşeklinde çok heycanlı ve bir okadar da korku içinde dir, bunca yol ve zahmetten sonra birde, Resulüllah’ı görmesem benim halim nice olur. Üveyste korku ,endişe, sevinç, hercanla karışık bir duygu içindedir.
Üveys Hazretleri karar vermek zorundadır.annesine verdiği sözü vardır. Ve Resulüllah olsa olsa evde olur ,der ve evin kapısını tıklar, tam O sırada , Hz. Ayşe, kim o der .
Üveys Hazretleri, cevap verir ben , yemenden geliyorum adım Üveys-il Karani ,ziyaretimin amacı, Resulüllah’ı görmek ziyaret etmektir der.
Hz. Ayşe ise, şu anda Resulüllah evde değil camide,camide hemen yapışık, Resulüllah, esabe’lerlesohbet ediyor gidip ziyaret edebilirsin ,buyurur.
Bu söz üzerine , Allah razı olsun Üveys yıkılır. Kapının önünde yığılır kalır.
Üveys Hazretleri Ağlar, ağlar, ağlar.
Hz. Ayşe neye uğradığını şaşırır.kapının arkasından onu dinliyor,
Hz. Üveys, Hz. Ayşe ‘ye şöyle der.
Ben Yemen diyarından üveysel karani köyündenim, bir aylık yoldan geldim, Resulüllah’ı ziyaret etmeye annem bana buraya kadar izin vermişti.
Bundan sonra bir adım daha gidemem, anneme saygısızlık yapamam çünkü annem, evine bak Resulüllah evde değilse camiye gitme demişti. camiye bak
camide yoksa evine gitme demişti. Korktuğum başıma geldi . Bende bu saatte Resulüllah evde olur düşündüm,evinin kapısını çaldım maalesef camideymiş,
Demek kısmet bu kadarmış, İp’e düzdüğü 32 diş birde kemik parça toplam otuz üç dişi kapı arasından , Hz. Ayşe’ye verir bunlar dişlerimdir.Resulüllah’ın uhud savaşında bir dişi kırıldı,diye ben o hırsla o’nun üzüntüsüyle 32 dişimi kırdım birde çene kemik parçasıdır toplam 33 parçadır der. bunları Rusulüllah’a hatıra ediyorum dedi ve ağlıya ağlıya yemen yolunu tuttu. Ve annesine verdiği söz yüzünden bir aylık yol geldiği annesine verdiği değer ve saygı yüzünden l2 metre uzaklıktaki kapıya gidip çok arzuladığı yoluna kurban olduğu, canlı canlı hiçbir uyuşturucu kullanmada, kerpeten veya benzeri bir şey kullanmadan bir beyaz çakmak taş parçasıyla 32 dişlerini döken ve o dişleri kendi tekniğiyle bir ip’e takan veya bağlıyan, yıllardır Resulüllah aşkı ile yanıp tutuşan ve ve onun yolunda ağlıya ağlıya gözlerini kan çanağına çeviren, büyük insan Üveysel Karani Allah korkusu için annesine büyük sevgi ve saygı gösteren o’na verdiği sözünden dolayı l2 metre illeriye gidemiyen Üveysel Karani, gibi bir daha hiçbir anne Üveyseller. doğurmuyacaktır ve doğmuyacaktır ve hiçbir evlad annesinin sözüne bu kadar sadık ne kalmış ve nede bundan sonra kalacaktır.
Allah sana gani gani ramet etsin Üveysel Karani Hazretleri,
Hikayenin sonucu olarak, az sonra Resulüllah (s.a.v. ) eve gelir
Gelmez, hemen Hz. Ayşe’ye seslenir. bizim evde, Üveyselkarani’nin hem kokusu hemde nur’u var der.
Hz. Ayşe ,olan biteni Resulüllah’a anlatır,ve ipe takılı toplam 33 diş ve kemik parçasını Resulüllah’a verir. Resulüllah çok mahsun olur çok duygulanır, Üveysel karani hazretlerine dua’da bulunur,bu dünyada biz biribirimizi ancak kalp gözüyle görüşürüz der.
Resulüllah (s.a.v. ) O, İpe takılı 33 parça diş ve kemiği esabelerine gösterir çok çok duygulanır.
Bu Hikayeyi ben 17-18 yaşlarında iken Veysel Kârani Hz. hayatı ile ilgili kitapta okudum, kitaptan alıntım, yıllar aradan geçtiği için eksik, ayet veya hadis değil, hikayede olsa ektsik fazla bir şey yine, olursa Allah’a sığınırım.
Bir rivayete göre şu anda bile kullandığımız 33 adet tesbih sayısı o dişlerden dolayı hatıra kullanılmaktadır.daha önce tesbihatlar parmakla veya fasulye taneleri ile yapılmaktaydı. Denilmektedir. En doğrusunu Allah bilir .
Semure oğlu Cabir (r.a.) der ki: Nebi (s.a.v.) minbere çıkarak, üç kere:
Âmin, Âmin.. Âmin dedi. sonra bunu şöyle açıkladı.
Cebrâil (a.s.) gelerek dedi ki:
“ Ya Muhammed! Ana babasından biriyle beraber olup da, onun rızasını kazanmadan ölüp cehennemlik olan kimseyi Allah rahmetinden
uzaklaştırsın.” Diye bedua etti ve “ âmin de” buyurdu. Ben de : Âmin dedim. Sonra şöyle dedi.
“ Ya Muhammed! Ramazan ayına kavuşup da ( orucun sevabından mahrum kalarak) günahları bağışlanmayan, ölüp cehennemlik olan kimseyi Allah rahmetindenh uzaklaştırsın. Diye beddua etti ve âmin de” buyurdu. Ben de : Âmin dedim.” En sonunda şunu söyledi:
“Yanında ismin söylenip de, sana salavat getirmeden ölüp, cehennemlik olan kimseyi Allah rahmetinden uzaklaştırsın.” Diyerek yine, “ Âmin de “ buyurdu. Bende “ Âmin dedim. “( Tabarani ve Hıbban Tergib ve Terhib cilt 5, sayfa 120-121 )
Anne Baba’nın duasını almak ve onlara dua etmek:
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.
“Ey Rabbimiz! Duâmı kabul eyle, Ey Rabbimiz! Hesap görüleceği gün, beni ana- babamı ve müminleri affeyle.” ( İbrahim Süresi ayet : 41 )
Hadis NO: 930: Vâsile (r.a.) rivayet ediyor.
“Dört kimse vardır ki, duaları kabul edilir. Bunlar: Adaletli idareci, Mü’minin kardeşi yanında yokken duâ eden, zülme uğrayan, anne ve babasına dua eden kimsedir.”
( Ebu Nuaym’in Hilyesinden Cemiü’s-Sağir cil 1- sayfa 269 )
Enes ( r. a ) rivayetle. Efendimiz ( s.a.v. )
>>Kelime-i şehadet ve anne babanın evladına yaptığı dua hariç her şey ile Allah’u Teala arasında bir perde vardır. << buyurmuştur.( İbnünecar’dan ve C. Sağir cilt 4 sayfa 1336 )
Ümm’ü Hakim’den ( r.a. ) dan rivayetle :Efendimiz ( s.a.v. )
>>Babanın çocuğuna duası , hiç bir engelle karşılaşmadan, Allah’ın huzuruna çıkar.<<
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.
“ Anneye yapılan iyiliklerin mükafatı iki mislidir.”
“ Annenin duası, en çabuk kabul olan dualardandır. Zira o babadan daha şefkatlidir. Merhametlinin duâsı, boşa gitmez.” buyurdu ( Nura doğru cilt 3. Sayfa : 1546 .
Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor .
“Biz insana ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik.” ( Ankebut Süresi Ayet: 8 )
Peygamberimiz (s.a.v. ) den, Mes’ud oğlu Abdullah sordular en üstün amel nedir ya resulüllah;
Peygeamberimiz şöyle buyurdu.
>>Vaktinde kılınan namaz, sonra ana, babaya bakmak, (iyilik etmek) sonrada Allah yolunda cihad etmektir.<<( Buhâri Müslim )
Ebu Davut’ un rivayetine göre, Hadis şöyledir:
--Ya Resulüllah ! özlediği için annem beni görmeye geliyor. o bir müşriktir. ( Kafirdir.) O’na iyilik ve ihsanda bulunayım mı? diye sordum. oda
>>Evet. Annene iyilik ve ihsanda bulun<< buyurdu.
Enes’ den ( r.a. ) Rivayet ediyor : Efendimiz (s.a.v. ) şöyle bulurdu.
>>Hem anne babasına, hemde Rabbine itaat eden kul, en yüksek mertebededir.<<
İbni Abbas rivayet ediyor :
Baba çocuğuna kendisineden razı olduğunu gösteren bir bakışla baktığında, evlat bir köleyi hürrüyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.( Teberani’nin Kebiri’den )
Bu hadisi Enes ( r.a. ) rivayet ediyor .
”Babanın çocuğuna duası, peygamberin ümmetine olan duası gibidir.”
Ebu Hüreyre Rivayet ediyor Hadis no: 3137.
“Anne babaya iyilik, ömrü uzatır. Yalan rızkı azaltır. Dua kazayı geri çevirir. Aziz ve Celil olan Allah’ın yaratıkları hakında iki kazası vardır. birideğişmez,diğeri ise değişir.”
(İbni Adiyy’in el Kamilinden Camiü’sağir)
Anne baban vefat etmiş ise :
Rabiatus Saidi’nin oğlu Ebu Esid Malik (r.a.) anlattı: Resulüllah (s.a.v.) ‘la birlikte otururken Beni seleme kabilesinden bir adam geldi.:
“Ya Resulüllah! ana ve babamın vefatından sonra onlara yapabileceğim bir iyilik varmı?” diyesordu. Resulüllah (s.a.v.)
“Evet onlara hayır duada bulunur. Onlar için istiğfar eder. (Allah Taâlâ’dan bağışlanmalarını ister, onların ), vasiyetini yerine getirir, yakınlarıyla ilişki kurar ve dostlarına ikram ve ihsanda bulunursun..” dedi. ( Ebu Davud, İbn Mâce, ve İbn Hıbban.)
İbn Hıbban, yukarıdaki hadisin sonuna şunu ilave etti.
Sonra adam: “Bunlar ne güzel şeylerdir Ya Resulüllah!” deyince Resul-i Ekrem :
“Öyleyse onları yap.” Buyurdu.
Hz. Âişe (r.a.) ‘dan bir kimse Hz. Peygamber (s.a.v.) geldi. ve: “ Ey Allah’ın Resulü, annem vasiyet yapmadan birden ölü verdi. öyle zan ediyorum ki, konuşsaydı, sadaka verirdi; Eğer onun adına sadaka versem kendisine sevap olabilir mi?” demiş. O da : “Olur “ buyurmuştur.
İ b n i A m r ( r.a. ) Rivayet ediyor. Efendimiz (s.a.v. )
>> Ne olur, biriniz bir sadaka vermek istediğinde onu müslüman olan anne babası adına versin. Böylece anası ve babası onun sevabına nail olur, kendiside bir okadar sevap kazanır. Onların sevabından da hiç bir şey eksilmez.<<buyurmuştur.
Ebü Bekir’den rivayetle : Efendimiz (s.a.v. )şöyle buyurdu.
>>Kim Cuma günü anne ve babasının veya onlardan birisinin kabrini ziyaret eder ve orada Yasin süresini okursa günahları bağışlanır.<<
Peygamberimiz diyor ki :
Fakih anlatıyor: Bir gün Peygamber (s.a.v. ) “Ana-baba , evlad gönüllerini alıp da hoşnutluklarını kazanmadan ölürlerse ne olacak ? öldükten sonra onların hoşnutluğunu mümkün değimli ?” diye sordular.
O da şöyle cevap verdi:
Evladın ölmüş olan ana-babasını şu üç hususu yerine getirmekle hoşnut etmesi mümkündür.
a) İyi evlat olması,
b) Onların dost ve akrabalarını sık sık ziyaret etmesi,
c) Allah’a yalvarıp yakararak günahlarının affını dilemesi ve onlar adına bol, bol sadaka vermesi .” ( Tenbihül gafilin ve Dürretül vaizin l7lTergib ve Terhib Ebu Davud, İbn, Mâce, İbn Hıbban )
Anne ve babanın ruhlarını şad edecek şekilde iyi ahlak sahibi olmak, sevabı anne babası için bol sadaka verip onların af olmaları için Allahü Teâlâya çok dua etmek, yalvarmak. dost ve arkadaşlarını ziyaret etmek, onlara ikramda bulunmak anne ve babaya gösterilen sevgi ve saygi gibi değerli ve önemlidir. bu hususta Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor.
“ Şüphesiz ki, iyiliğin en iyisi, evladın baba dostlarını ziyaret ( sıla) etmesidir.”
(Müslim,Birr 11,1V,1979 )
ANNE BABA’ YA KÖTÜLÜK YAPMAK :
Hadis N0: 6274 Ebü Bekrete’den rivayetle:
“ Allahu Taâlâ, anne babaya kötülük hariç dilediği her günahın cezasını kıyamet gününe erteleyebilir. Allah, anne babaya kötülük yapanın cezasını hayatta iken daha ölmeden önce dünyada verir.” (Tâberani’nin Kebir’i ve Hakim’in Müstedrikinden C. Sağir c. 4. sayfa 1330)
Hadis No: 2484 Abudllah bin Enis’den Rivayetle Resulü Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“ Büyük günahların en büyüklerinden bir kısmı şunlardır. “Allah’a Ortak koşmak, anne baba ya sıkıntı vermek, yalan yere yemin etmek. “
( Buhâri, Edeb, 6 İman: 16, Diyat, 2, İstitabe: 1 , Tirmizi, Tefsir-i süre 4, Nesâi, Tahrim: 3 Kaseme 48 c. sağir 2/650 )
Bir Dakika Tefekkür edelim mi :
Yüce Allahu Talâ Anne baba hakkına ne büyük önem vermiştir. Anne babaya asilik ( kötülük) yapmak Allah’a şirk koşmakla ayni sevyede olması, gerçekten Yüce Rabbimiz C.C. ve Peygamberimiz (s.a.v.) anne baba hakkına ne kadar önem verdiğini bilmeliyiz ve ona göre anne ve babamıza gerçek sevgi ve saygı göstermeliyiz. ,
Yüce Rabbim bizi anne babasının dualarını alan ve rızalarını kazanan kullarından eylesin.
Onlara nezaketen saygı ile cevap vermeli,
Onları adları ile çağırmamalı, yolda arkalarından gidilmeli,
Kaba söz ve hareket asla olmamalı, isteklerine koşmalı,
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim,
Nuh Suresi Ayet 28, Ya Rabbi anne ve babamı bağışla,
Onların her meşru isteklerini dilerim karşıla
Anne ve babaya duayı terk etmek geçim sıkıntısını verir,
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim
Yüceler Yücesi Allah’ım benim halim sana ayan,
Günahlarımızı bilirsin, af eyle beni ve anne babamı,
Allah’ım ölenlere rahmet et, sağlara hayırlı yaşam,
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim.
BU ŞİİR İLE İLGİLİ FAYDALANDIĞIM BAZI AYETLER:
Lokman Suresi Ayet 14
Nuh Suresi Ayet 28
El İsra Suresi Ayet 23-24
Enam Suresi 151
BİR HİKAYE
-----------------------------------------------------
Ben küçükken Allah Teâlâ bin defa Rahmet etsin, Babam bu gerçek hikayeyi arkadaşlarına anlatırken bende ister istemez kulak misafiri oldum. Babam şöyle anlatırdı.
Bir zaman bir baba tarlasını öküzlerle çift sürüyormuş, öğle yemeğini hanımı evde hazırlamış on ile on iki yaşındaki oğluna vermiş baban yemeğini götür baban tarlada çalışıyor orada beraber yemeğinizi yersiniz.
Çocuğu da yemeği almış babasının yanına gelmiş, babasıda yemek molası vermiş, baba ile oğlu beraber yemek yiyorlar çok neşeli ve huzurlu saatler ve dakikalar geçiyor hem konuşuyorlar hem şakalaşıyorlar hemde yemek yiyorlar. Tam o sırada çocuğunun gözü tarlanın ta son köşesindeki kurumuş olan ağacın başında bir kuş yuvası görür. Babasına sorar baba bu ağacın başındaki yuva hangi kuşa aittir.
Babası der ki, Baba Kurban, bu yuva leylek yuvasıdır.
Çocuğu tekrar sorar. Baba bu ağacın başındaki yuva hangi kuşa aittir.
Babası tekrar eder, Baba kurban, bu yuva leylek yuvasıdır, verhasıl çocuk yedi defa üst, üste sorar. Babasıda yedi defa üst, üste hiç kızmadan çocuğu üzmeden / kırmadan, hidetlenmeden, diklenmeden sabırla baba kurban ( yani baban sana kurban olsun ) bu yuva leylek yuvasıdır der.
Aradan yıllar geçer babası yaşlanır. Oğlu genç delikanlı otuz yaş civarlarında, oğlu ayni tarlayı çiftediyor. Çocuğun annesi hanımı ile birlikte yemek hazırlıyorlar. Babasına derler ki bak oğlun çift sürüyor onun övyle yemeğini hazırladık sen götür derler. Babasıda ister istemez kabul eder yemeyi alıp götürür. Oğluda yemek molası verir yemek yemeye başlar, tam o sırada babası ayni ağaçtaki leylek yuvasını sorar, oğlum bu yuva hangi kuşun yuvasıdır. Oğlan sert ve Haşim bir cevapla, leyleğin yuvasıdır der. Baba ikinci bir defa sorar. Oğlum, bu yuva hangi kuşun yuvasıdır. Oğlu sert ve kavgalı yüksek bir sesle babasına şöyle seslenir. Senin gözün körmü, sen aklınımı yedin kulakların duymuyormu bu yuva leyleğin yuvasıdır demedim mi sana . üçüncü kez babası korkusundan soramaz.
İki dakika tefekkür edelim mi!
Bakın çocuk babasına yedi defa üst üste sorar, Babasıda yedi defa üst üste, çocuğu hiç kırmadan üzmeden içtenlikle, “ baba kurban” yani baban sana kurban olsun! bu yuva leylek yuvasıdır der.
Çocuk büyüyünce, babası yaşlanınca, babası çocuğuna ilk sorduğu sorusunda azar işitir, ikinci sorusunda hiç istemediği ve beklemediği sözler işitir. Üçüncü sorusunun korkusundan soramaz hale gelir.
Oysa babası nasıl çocuğuna yedi defa üst üstü yumşaklıkla cevap vermiş ise, çocuğu daha nezaketten saygıyla hiç kırmadan, üzmeden babasına cevap vermesi gerekirdi,
Ama Allah korkusu olmayınca, vereceği cevap ta öyle olur. Allah Teâlâ, cümlemizi hidayet ve Salih kullarından daha ötesi Allahü Teâlâ’nın emirlerine Peygamber Efendimizin tavsiyelerine uyanlardan eylesin.
RAHİP CÜRYC’ İN ANNESİ ONA BEDUA ETTİ VE SONUCUNA BAKIN
Hikayeden önce konuyu iyi anlamamız için bir hadis okuyalım.
Yezid b. Havşeb’in babasına dayanarak rivayet ettiğine göre. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.
“ Eğer Rahib Cüreyc bir din adamı olsaydı, Annesinin emrini yerine getirmenin Rabbine nafile ibadet etmekten daha üstün olduğunu bilirdi”
Anlatıldığına göre ; Peygamber Efendimizin sözünü ettiği rahib Cüreyc’nin,
Gerçek konusu şöyledir :
--------------------------------------------:
Rahib Cüreyc İsrail oğulları zamanında yaşamış bir rahib tir. Kendisini bir manastıra kapatmış sürekli Allah’a ibadet ediyordu. Bir gün namaz kılarken Annesi gidip kendisine Ya “ Cüreyc!” diye seslenmişti. O da namazla meşgul olduğu için annesine cevap verememişti. Bunun üzerine annesi ona şöyle demişti. “ Allah faişeleri başına bela etsin” diye bedua etmişti.
O sıralarda bir kadın bu iş için Cüreyc’in manastırın yanından geçerken çobanın biri onu yakalayıp zorla tecavüz edip hamile bırakmıştı.
O yörenin halkı da zina konusunda çok hasastı, Kadın diller destan olmuştu. Bir vatandaş bu kadını ve çocuğu hükümdara şikayet etti, bu kadın kötüdür ve bu çocukta günahsızda olsa veledi zinadır dedi. bu gayri meşru ilişkiyi yapanların cezasız kalmamalarını istedi.
Hükümdar hemen kadını yakalattırdı, ve huzuruna çağırdı, kim sana bu çocuğu gayri meşru olarak kim seni hamile bıraktı, Kötü kadın hiç tanımadığı fakat ismini çok duyduğu “Rahib Cüreyc “ bana tecavüz ettiğini söyledi.
Hükümdar çok öfkelendi hemen Rahibin manastırını basılmasını ve Rahibin huzuruna çıkarılmasını istedi.
Yetkililer gittiler kapıyı çaldılar, Rahib yine Namazda olunca kapıyı açmadı, yetkililer ise Rahibin namazda olduğunu bilmedikleri için rahibin kapıyı bilinçli olarak açmadığını tahmin ederek kapıyı kazma ve baltalarla kırdılar rahibin manastırını yıktılar içeri girince rahibin Namaz kıldığını gördüler. Rahibin boynuna ip takarak rahibi çeke, çeke hükümdarın huzuruna çıkardılar.
Sarayda, Hükümdar, Rahibe sözde kendini dine ibadete adamışsın. Ama başkasının namusuna tecavüz edip hem zina yapmış hemde veledi zina dünyaya getirmeye vesile olmuşsun, “Rahib hükümdara ne yaptım, ne yaptım bir daha söylermisin. Hükümdar bilmemiş gibi konuşma sen filanca kadınla zina ettin ve kadın hamile,
Rahib öyle yapmadım etmedim, yemin etiysede bir türlü hükümdarı inandıramadı, ve hükümdar onu idama götürmek için an meselesini olduğunu fark edince: Rahib , Hükümdara şöyle söyledi ben bunu çözmeye çalıcam ama önce beni Anneme götürün, annemle konuşacam, Hükümdar bu teklifi kabul ediyor, Yetkililere annesine götürüp getirmelerini istedi.
Rahib annesine götürünce annesinin yanında ağladı, Ey Anne sen o günü manastırın yanına gelip beni çağırdın ben namaz kılıyordum, sana cevap vermedim. Sen bana bedua ettin, bak beduan tuttu, ben bir faişenin iftirasına uğradım. Benim idamım an meselesi, ne olur anne bana dua et bu bela başımdan kalksın. Annesi dua eder korkma yavrum Allah doğruların yardımcısıdır git korkma, eğer öyle bir şey yapmamışsan, Allah seni temize çıkaracaktır diye dua etti.
Cüreyc, Annesinin duasını aldıktkan sonra tekrar onu hükümdara getirdiler. Cüreyc Hükümdara dedi ki kadın nerede onuda görmek ve karşılıklı ifade vermek istiyorum dedi,
Bunun üzerine hamile kadını çağırdılar, Hükümdar kadına sordu kim seni hamile bıraktı, kadın Rahib Cüreyc, dedi. şu adam bana tecavüz etti bu çocuk ondan dedi.
Bunun üzerine, Rahib söz aldı, kadına sordu nerede hamile bıraktım seni, manastırın yanındaki ağacın altında dedi.
Rahib kadına yanaştı, ey çocuk ALLAH aşkına doğru söyle senin baban kim dedi, çocuk annesinin karnında benim babam filan köyde bir çobandır. Annem senin üzerine iftira atıyor, sen benim babam değilsin seninle hiçbir ilgisi yoktur dedi. ve bu sesi boğuk bir seste olsa Yüce Allah’ın ilmi ve Hikmetiyle her kes duydu.
Hükümdar ve halk Rahib cüreyc ten özür dilerler, hükümdar sana lüks bir manastır yapayım der Rahib kabul etmez yalnız benim manastırımı eski haline getirin der.
NOT: Bazı kitaplar da sözü edilen çocuk anne karnında değilde doğduktan birkaç gün sonra açıklandığı şekilde konuşmuştur.
İşte Anne beduası ve duası böyle olur, iki üç dakika tefekkür edelim, Annesi Rahibi çağırınca rahib namazın başında olduğu için rahib cevap vermedi, annesi onu yanlış anlayarak ona bedu etti, faişelerin iftirasına uğrayasın dedi, oğlu iftiradan tam idam edileceği an annesine gidiyor annesi dua ediyor ve rahib temize çıkıyor ve Hükümdar ile halk Rahibten özür diliyorlar.
Anne baba deyip geçmeyelim, tabi bunuda unutmayalım, bu Hikaye Peygamber Efendimizden önce olan bir hikayedir.
Yukarıda ki Hadiste Efendimiz buyuruyor ya “ Eğer “Rahib Cüreyc”bir din adamı olsaydı, annesinin emrini yerine getirmenin, Rabbine nafile ibadet etmekten daha üstün olduğunu bilirdi.
Buyurmuştur.
Allah’ sığınıyorum, Resullüllah’ın yukarıdaki hadisinden ben şöyle anlıyorum, “ Rahip Cüreyc Alimliği veya veliliği yüzünden o çocuk konuşmamıştır, ayrıca rahip, iftiraya ve cezaya çarpılması annesinin bedduası ve idamdan da kurtulması yine annesinin duasından meydana gelmiştir. Çocuğun anne karnında konuşması yine annenin duasının kabulünden ötürüdür.
En doğrusunu Allah bilir.
**
İbrahim ‘in anlattığına göre Muhacirb. Müccahid diyor ki, Henüz bebekken sadece şu dört çocuk konuşmuştur.
1- Hazret-i isa Peygamber.
2- Uhud olayındaki çocuk.
3- Rahip Cüreyc olayındaki çocuk.
4- Hazret-i Yusuf olayındaki adı geçen çocuk. (Tenbihül Gafilin )
Yüce Allah buyuruyor.
“ O kadının ailesinden biri şahidlik etti “ (Yusuf Süresi Ayet 26 )
Anne’sine Baba’sına itaat eden / rızalarını kazanan kimselerin mükafatı
İbni Abbas ‘dan rivayetle: Resulüllah (s.a.v. )
>>Bir kimse anne ve babasının yüzüne rahmet nazarı ile bakarsa, Allah buna karşılık, ona kabul edilmiş bir hac sevabı yazar. <<Buyurmuştur. ( Râfiden ; C. Sağir 4/ 1496 )
***
Başka bir hadisde: şöyle buyrulmaktadır.
“ Kur’ân’a bakmak, sevabtır, Kabeye bakmak sevaptır, Anne ve babanın yüzüne merhametle sevgi ve saygıyla bakmak sevaptır.”( Maltepe Cami vaizinden naklen )
İbni Abbas ( r.a. )rivayetle: Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurdu:
>>Kim ki, sabahleyin Allah rızası için anne ve babasına itaatkar olarak güne başlarsa, ona Cennetten iki kapı açılır. Anadan ve babadan biri varsa, bir kapı açılır.<( İbni Asakir’den C. Sağir 4 / 1541 )
***
Yüce Allah C.C. buyuruyor.
De ki :Gelin , size Rabinizin neleri haram kıldığını ben okuyayım: O’na hiç bir şeyi eş koşmayın, Anaya babaya iyilik edin . fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onlarında rızkını biz veririz. kötülüklerin (zina ve benzeri büyük günahların )açığınada gizlisine de yaklaşmayın . (kısas ve zina gibi şeylerden dolayı meşru )bir hak olmadıkça cana kıymayın. Allah bunu size haram kılmıştır. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye bunları emretmiştir.” ( El-en’am süresi .ayet:l5l)
Ebü Saidü’l-Hudri’nin ( r.a. )rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v ) şöyle buyurmuştur.
>>Şu beş kimsenin Cennet’e gireceğine garanti veririm:
1) Kocasına itaat eden saliha kadın,
2) Ana-babasına itaatkar olan evlat,
3) Mekke’ye, Hac’a giderken ölen kimse,
4) İyi huylu kimse ,
5) İnanarak ve sevabını sadece Allah’dan bekleyerek her hangi bir camide ezan okuyan kimse .<<
Amr oğlu Abdullah (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) ‘ın
“ Allah’ın rızasını kazanmak, ana babanın rızasını kazanmakla olur. Allah’ın gazaba gelmesi ise anne babanın öfkelenmesine bağlıdır. ( Onları kızdırmak Allah’ı gazaplandırmaktır. dediğini rivayet etti ( Tirmizi, İbni Hıbban Hakim ve Teberani, Hakim, Müslim’in şartlarına göre sahihdir. Olduğunu söylemiştir.
Yukarıdaki Hadisi Tabarani’nin Ebu Hüreyre ‘ den yaptığı rivayet şöyledir.:
>>Allah’a itaat : Ana babaya itaatla, Allah’a karşı gelmek de, ana babaya karşı gelmekle olur.<<
***
Bezzar’ın Abudullah b. Ömer’den rivayet ettiği hadis ise şöyledir.
>>Cenabi hakkın rızasını kazanmak , ana babasının rızasını kazanmakla olur, Ana ve
babasını öfkelendiren . Allah’ın gazabına uğrar .<<( Tirmizi, İbn Hıbban, Hakim ve Teberani Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. Yukarıdaki üç Hadis Tergib ve Tehrib C..5. S. 126-127 )
Kütüb-i Site dede 1 / 348 sayfada, şöyle geçmektedir.
“Allah’ın rızası babanın rızasından geçer. Allah’ın memnuniyetsizliği Babanın memnunuyitsizliğinden geçer.”( Tirmizi, Birr 3 (1900) Tirmizi, bu hadisi hem Hz. Peygamber (.a.v.) sözü ( Merfu ) olarak, hem de sahâbi sözü (mefkuf) olarak rivayet eder. ayrıca mevkuf olarak rivayet eden tarikin sahih olduğunu söyler.
Hz Peygamber (s.a.v. ) Yemen ‘ lilere Amr b. Hazm ile gönderdiği mektupta şunları yazdı:
>>Kıyamet gününde günahların en büyüğü Allah’a şirk koşmak , Haksız yere mü’mini öldürmek, Allah yolunda düşmanla savaşırken ,savaş meydanından kaçmak, ana babaya karşı gelmek, iffetli ve namuslu kadınlara iftira etmek, sihir öğrenmek, faiz ve yetim malı yemektir.” ( Buhâri, Müslim ve Tirmizi.Tergib ve Terhib 5/ 133 )
Enes’ den ( r.a. ) Rivayet ediyor : Efendimiz (s.a.v. ) şöyle bulurdu.
>>Hem anne babasına, hemde Rabbine itaat eden kul, en yüksek mertebededir.<<
Bu Hadisi, Zeyd bin sabit ( r. a. ) rivayet ediyor:
>>Şu beş şeyin cezası hemen dünyada verilir. (1) zülüm , (2)Hainlik
Etmek (3) anne babaya eziyet etmek, (4) akrabalarla ilişki kesmek, (5) yapılan iyiliği görmemek.”
Yüce Allah C.C. şöyle buyurdu:
>> Biz insana ana babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış, onu güçlükle doğurmuştur. Ana karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan erginlik çağına erince ve kırk yaşına varınca şöyle demesi gerekir. ”Rabbim. benim anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut kalacağın hayırlı bir- iş yapmamı sağla. Soyum hakında benim için salah hali nasib eyle. Doğrusu ben tövbe edip sana döndüm ve sana teslim olanlardanım.<<Ahkaf süresi.ayet. l5
Ebu Hüreyre ( r. a. ) den rivayet edilmiştir.Efendimiz (s.a.v. )
>>Ademoğlu ölünce amel defteri kapanır.yalnız şu üç durumda kulun defterinde iyilik işlenmesine devam edilir:
1) Sadaka-i cariye ( Kalıcı hayır işler. )
2) Faydalanılabilir ilim .
3) Ana –babasına hayır dua edecek salih evlad.<<
Anne- Baba müslüman olmasa bile sevgiye ve saygıya layıktır.
İşte Hadisi :
Ebu Davut’ un rivayetine göre, Hadis şöyledir:
--Ya Resulüllah ! özlediği için annem beni görmeye geliyor. o bir müşriktir. ( Kafirdir.) O’na iyilik ve ihsanda bulunayım mı? diye sordum. oda
>>Evet. Annene iyilik ve ihsanda bulun<< buyurdu.
Anne ve baba ile alakayı kesmek, sıla-i rahimde bulunmamak, kalbini kıran her türlü söz ve davranışta bulunmak anne- babaya itaatsizlik sayılır.
Dolaysıyla, yapılması ve söylenmesi günah olmayan hususlarda onların sözünü dinlemek gerekir.
Ama, Allah Teâlâ’nın rızasına uymayan hiçbir emir ve tavsiyeleride yerine getirilmez.
Başka bir Hadis:
“Kaüçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir.”( Tirmizi Birr, 15,IV, 1919 )
CANLI BİR HİKAYE
----------------------------------------------------------------------:
Bir tanıdığımın bana, bir babanın başına gelenleri ve sonuçta doktorun verdiği çok çok acı bir ölüm raporunu anlatınca bana çok düşündürücü ve ibret verici geldiği için bu konuyu özenlikle siz okuyucularımla paylaşmak istedim.
Eşi ölmüş bir baba bir kaza neticesi kalça kemiği üç yerden kırılır ve adamı hastaneye yatırırlar.
Hastahanede kırkbeş gün yatar ve sağlığına kavuşur. Doktorlar kendisine göz aydınlığını verirler, sen iyileştin bir şeyin kalmadı yarın taburcu olacaksın derler.
Adam da oğluna telefon açar, yarın taburcu olacağını, hasatahaneye gel benim işlemlerimi bitir beraber eve dönelim der.
Baba kırkbeş gün hastanede kalınca o sırada gelin ve oğlu rahatlığa alışınca, plan yaparlar babalarını eve almamaya karar verirler. Oğlu gider huzur evinde tüm resmi porosedörleri tamamlar, bütün işlemleri bitirir artık babasını huzur evine götürmek için hiçbir engel kalmamıştır.
Babası ise o gece sabaha kadar sevincinden yatamıyor, evini özlemiş, torunlarını özlemiş gelinini özlemiş hele küçük torunu gözünden uçar olmuş sabah olsunda evime gidip torunlarımı kucaklayayım öpeyim hasret gidereyim maaşımı alıp onlara ağır hediyeler alayım diye plan poroğram yapıyor ve hayallar kuruyor.
oğlu ve gelini ise tam zıddı, babayı eve almama huzur evine gönderme planı yapıyorlar.
Oğlu sabahı günü geliyor bütün hastanedeki işlemleri bitiriyor, artık Babaya açıklama zamanı geldiğini anlıyor, oğlu konuyu babasına anlatıyor.
Baba, Seni eve götürmüyecem, bundan sonra ikinci bir hayat olan huzur evine seni götürecem, bundan sonraki ömrünü orada tamamlarsın biz gelininle torunların ile birlikte böyle karar verdik ve bütün işlemleri bitirdik huzur evinde huzurlu olman için böyle karar verdik, der.
Babanın yaptığı düşündüğü plan ile oğlu ve aile halkının yaptığı plan yüzde yüz farklı, baba hediyelerle onları kucaklamak ister onlar ise babayı eve almamaya karar vermişler.
Baba bu acı gerçeği duyunca hemen orada kahrından, sinirinden, yaptığınının karşılığı bumuydu vefasızlıktan nankörlükten, saygısızlıktan kalbi sıkışır doktorların bütün çabalarına rağmen adamı kurtaramıyorlar ve adam ölür.
DOKTORUN VERDİĞİ ACI RAPORA BAKIN :
Doktorların verdiği ölüm raporu ise çok ilginçtir.“ daha önce geçirdiği bir kazadan dolaşyı hastanın Üç yerden kırılan kalça kemeğini ortalama 45 gün içinde onardık sağlığına kavuşturduk.
Fakat, tam taburcu olacağı son anda hasatanın, evladı tarafından kırılan kalbini bütün imkanlarımıza rağmen onarmadık ve hastayı kurtarma şansı maalesef olmadı. Bu nedenle hastayı kayıp ettik” Derler.
Bir iki dakika tefekkür edelim mi ne dersiniz.
Dilerim rabbimden bundan böyle, memleketimizde vatanımızda akrabalarımızda komşularımızda hatta ailemizde evimizde böyle bir olayın bir daha olmaması ve oluşmamasıdır.
Fakat bunu unutmayalım Avrupalılar bizide kendilerine benzetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. korkarım manevi inancı zayıf olanları kendilerine benzeteceklerdir ve benzetiyorlar da.
Hatta gördüğümüz ve duyduğumuz kadarıile bazı aileler, aile büyüklerini bakamadıkları için huzur evine atıyorlar. Kendilerine şu telkinlerde bulunuyorlar. Anne veya Baba’ya Huzur evindehuzurlu olman içinseni huzur evine götürüyoruz, “ Emin ol ki, sen orada daha çok huzurluolursun. sen huzurlu olunca, Tabi ki, “Bizde burada daha huzurlu oluruz derler.
Bu son iki cümle den birincisi çok çok yalan, ikincisi de çok çok doğru doğru;
İsterseniz konuyu biraz açalım.
Birincisi Yalan olan : “ Emin ol ki, sen orada çok huzurlu olursun demeleri.
İnsan kendi evinde oğlunun yanında, gelinin, torunlarının yanında komşuların ve tüm akrabaların yanında huzurlu olmuyor da hiç bilmediği, yalnız bir yataklı oda tahsis edilen yerde, bakıcıların dırdırını çekmek, aşçının, görevlinin zır zırını çekmek o rada hep yeni yüz yaşlı ve hastalarla tanışmak, onlarla haşır neşir olmak, en önemlisi aile den koparıp ölüme terk etmek, onu unutmak veya kendilerini unutturmak veya bir kenara atmak, huzurlu olmakmıdır. Esasında huzursuzluk evini adı huzur evi olarak değiştirmişler. Her insan kendi emek verdiği evde, çok hatıraları ve anıları olan evde, gençliği geçip de yaşlı olduğu evinde huzurlu olmaz da yaşlanıp tam bakıma muhtaç olduğu zaman onu terk edip huzur evine attıkları zaman mı adam huzurlu olur. Taktirinize bırakıyorum.
İkincisi Doğru olan da : “ Biz burada huzurlu oluruz. Demeleri.”
Bu zamanda kim düşünür bu benim babam veya annemdir, bizleri bu hale getirinceye kadar onlar neler, neler çektiler, gecelerini gündüzlerini bizim için heba ettiler, yemediler içmediler, gezmediler aldıkları paraları hep bizim için ve eğitimimiz, evlenmemiz, yuva sahibi olmamış için ömürlerini yok ettiler. Çocuklarına o kadar emek verdi ki, o emeyi Ahiret alemine verseydi belki Yüce Allah onu Salih kişilerle birlikte onu haşr ederdi, ve cennete gönderirdi ama her
kuruşunu ve her dakikasını çocukları için harcadılar ve işte sonuç Huzur evinde kal, huzurlu ol demeleri.
Neden anne babayı huzur evine gönderirler. Onlar gitsinler Biz hanımımla veya kocamla baş, başa kalalım, onlar evin içinde gezip durmasınlar, eksürüp aksırmasınlar, ikide bir takma dişlerini çıkarıp yıkamasınlar, önümüzde uzanıp eski masallarını / anılarını anlatmasınlar, biz çocuklarımıza kızınca torunlarına yan çıkmasınlar, bana çay ver, su ver, yemek ver, haplarımı ver, demesinler yaşlılarımız 24 saat evde oturup dünyamızı yıkmasınlar vesair.
Allah Teâlâ korkusu, vijdan korkusu, mahle baskısı olmayan ailelerden bazısı anne babasını huzur evine gönderiyor yılda üç beş kere veya Bayramdan bayrama ziyaret ediyor ama köpeklerini koltuğun üst köşesinde oturtuyorlar kısacası anne baba ya bakmıyorlar veya bakamıyorlar anne baba veya dede dışarıya, köpekler içeriye köpeklerine oldukça dikkatlı bakıyorlar sağlığı, özel veterneri özel şanpuğan, özel bakım ile her gün taze et veya pirzola yemesi ile sabah akşam gezmesiyle kakası ile kısacası her şeyi ile çok ilgileniyorlar ama bunu unutmayalım ki eninde sonunda İlahi adalet mutlaka yerini bulacaktır. Kısacası bunu hiç unutma ne ekersen onu biçersin.
Ebu Hüreyre (r.a.) ‘den Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet olundu:
“ Dört kişi vardır ki, Allah onları cennete koymayacak. Nimetini de tattırmayacaktır. 1- İçki içen, 2- faiz yiyen, 3-haksız yere yetim malı yiyen, 4- anasına ve babasına asi olan. İşte bu dört kişi bunlardır. “( Hakim Ebu Hüreyreden “ Sahih isnad”la rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib c. 7 sayfa )
Ebu Davut’ un rivayetine göre, Hadis şöyledir:
--Ya Resulüllah ! özlediği için annem beni görmeye geliyor. o bir müşriktir. ( Kafirdir.) O’na iyilik ve ihsanda bulunayım mı? diye sordum. oda
>>Evet. Annene iyilik ve ihsanda bulun<< buyurdu.
Enes’ den ( r.a. ) Rivayet ediyor : Efendimiz (s.a.v. ) şöyle bulurdu.
>>Hem anne babasına, hemde Rabbine itaat eden kul, en yüksek mertebededir
Ebu Hüreyre (r.a. ) derki :bir adam Resulüllah (s.a.v. ) gelerek:
Ya resulüllah insanlar içinde kendisine iyilik yapmama en fazla layık olan kimdir ?.diye sordu. Resulüllah (s.a.v. )
--- “Anendir ” dedi. Adam:
--- Sonra kim ?
--- “Anen “
-- Daha sonra kim ?
--“ Yine anne “
Daha sonra kim Ya Resulüllah ? deyince.
Babandır. “ buyurdu . ( Buhâri ve Müslim Tergib ve Terhib 5/126 ) )
Bazı İlim adamları bu hadisi şöyle yorumlamışlardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç defa anneye iyilik edilmesi için tasfiyese etmes din adamları şöyle yorumlamışlardır.
1- Anne çocuğunu belirli bir süre karnında taşıması,
2- Belirli bir süre çocuğunu göksünde taşıması,
3- ölünceye kadar çucuğunu kalbinde taşıması.
Bazı İlim adamları bu hadisi şöyle yorumlamışlardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç defa anneye iyilik edilmesi için tasfiyese etmes din adamları şöyle yorumlamışlardır.
1- Anne çocuğunu belirli bir süre karnında taşıması,
2- Belirli bir süre çocuğunu göksünde taşıması,
3- ölünceye kadar çucuğunu kalbinde taşıması.
Cennete giremiyecek olan üç sınıf insan şunlardır:
Ana- babasına eza ve cefada bulunanlar.
Sürekli içki içenler,
Birinden ötekisine durmaksızın söz getirip götürenler ( Mennan) yine de en duğrusunu yüce Allah bilir, ( Bostanü’l-Arifin 228 )
Bir Hikaye :
Bir babanın çocuğuna yaptığı vasiyet ve hemen akabinde oğlundan aldığı ders
Belki çoğumuz, yaşlanınca, veya hastalanınca çocuklarımıza eşimize şu vesiyeti yapıyoruz.
Oğlum, ben ölünce şu tarlayı veya arsayı, şu camiye veya hayır kuruluşuna, şu kadar param var o paradan şu kadarınıda şu kuruma, şu kadar keçi ve koyunlardan da şu fakire verin ayrıca; haccada gidemedim benim hac bedilinide bir adam tutup benim adıma hacca gönderin gibi veya benzeri vasiyetnameler sözlü veya yazılı karşımıza çok çıkıyor duyuyor ve görüyoruz.
Bir gün yine bir yaşlı müslüman kardeşim, oğluna misafirliğe gider, orada hazır bulunan eş ve çocuklarına yukarıdaki vasiyete yakın veya aynisini vasiyet ederek oğluna yazdırır.
Vasiyettin sonunda baba, el fenerini eline alıyor. Evine gitmek istiyor. Oğlu da baba el fenerini bana ver ben sana ışık yapayım der.
Babası bu teklifi seve, seve kabul eder ve el fenerini oğluna verir.
Oğlu karanlık gecede el fenerinin ışığını babasının arkasına (sırtına) vermiş,
Babası oğlum çok karanlık önümü hiç göremiyorum lütfen ışığı önüme ver demiş.
Oğlu yine ışığı babasının arkasına (sırtına vermiş) tam o sırada babası tökezlemiş yere düşüp yuvarlanmış, iki yerden ayağını kırmış kaburgasını kırmış yüzü gözü parçalanmış vesair.
Baba kendisine gelince oğlum sen niçin önümü aydınlık etmedin ışık tutmadın da ışığı hep arkama vcurdun ben düştüm bunca hasarlara uğradım perişan oldum.
Oğlunun verdiği cevap çok ilginç ve manidardır.
Oğlu, Baba der sen bir saat’tır vasiyet ediyorsun. Benim veya bizim senin arkanda yapacağımız hayır hasenat (sevap ) bu kadar olur arkadan gelen ışık gibi o sevaplarında sana bu kadar faydası olur.
Baba, oğluna teşekkür eder, sen gerçekten bana büyük ders verdin.
Bundan sonra kendi sevaplarımı kendi elimle yapacağım hacca da gidecağim bütün sevap ve hayır işlerini de kendim yapacağım inşallah der,
Büyük fıkıh bilgini Ebu- Leys diyor ki:
Tevrat, İncil, Zebur, ve Kur’ân-ı Kerimde ayrıca gelmiş geçmiş tüm peygamberlerine şunu emretmiştir.
--Ana Baba hoşnutluğunu kazanmak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak; ana- babanın bedduasını almak ise Allah’ın gazabına uğramak demektir. ( Tenbihü’l Gafilin )
Bir başka ilginç ve ilginç olduğu kadar da acı olan olan bir gerçek hikayeyi okumaya ne dersiniz.
ÇOK ACI DERS ALINACAK GERÇEK BİR HİKAYE :
Bir huzur evinde müdür iken emekli olan hemşerimle haspe kader karşılaştık, biraz sohbeti derinleştirdik konu zamana ve anne babaya bakma konusu açıldı. Bunun üzerine hemşerim başından geçen bir olayı Emekli huzur evi müdürü şöyle anlattı:
Ben görevli iken bir huzur evimizde kalan bir üyemizin bir oğlu ve bir kızı vardı. her ikisi de evliydi her ikisinden de torunları vardı, edindiğim bilgiye göre her iki çocuğunun mali durumları orta hallı idi.
Her iki çocuğu da ayda veya iki ayda bir telefonla babalarını arar hal ve hatırlarını sorarlardı, damat ve gelin de ay da veya iki ay da bir telefonla hal ve hatır sorarlardı. Gerek huzur evinde olan babaları gerekse her iki çocuğu ve ayni ilde ikamet ediyorlardı. ( Ben olayın olduğu il’i yazmak istemedim.)
Müdür anlatmaya devam ediyor. Huzur evihnde kalan üyemin, her iki çocuğu özellikle dini bayramlarda gelip babalarını ziyaret ettiklerini görürdüm, dini bayramlar dışında hiç geldiklerini ve yaşlı babaları ile canlı görüştüklerine hiç şahit olmadım.
Bu üyemiz yaklaşık 5-6 yıllık üyemiz idi, bir gün üyemiz …………. Kapıyı çalarak odama girdi sayın müdürüm, benim bu şehir de iki tane evim var bu evleri bu huzur evinin adına/ üstüne tapu etmek istiyorum. Ben sağ kaldıkça bu evler benim ben ölünce de her iki evimde bu huzur evinin taşınmaz malı olacaktır. İster kiraya verin, ister orada şube açın, ister sattın beni artık ilgilendirmez, onu siz bilirsiniz. Kendisini dinledikten sonra şöyle, dedim ……. amca sen iyi misin bu kararı neden verdin, niçin çocuklarından bu evlerden reddi miras ediyorsun.
Adam şöyle dedi. bu benim konum ve sorunumdur. . Bunu sizinle paylaşmak istemem ama sende benim kadar biliyorsun, çocuklarım yılda iki sefer beni ziyaret ederler, öldünmü kaldınmı sormazlar, ihtiyacın neye var neye yok ilgilenmezler, yılda bir kez de olsun, aile kokusunu alayım, evlat damat, gelin, torun kokusunu alayımda yıl da bir defa da olsa mutlu olayım,. evlerine götürüp bir gece dahi misafir etmezler. Bir ev yemeğini dahi bana çok gördüler. Yılda bir gece de olsun rahatlıklarını bozup beni evlerinde misafir etme tenezülünde bulunmadılar. Bu evlatlık değildir, bu vefalılık değildir, bırak babalık evlatlık, bu komşuluk bile değildir.
Bu konu bir yıldır kafama takılmış içim kan ağlıyor, çok düşündüm çok taşındım, çok ağladım ama başka yapacağım bir şey yoktur. bu nedenle ağlaya, ağlaya da olsa onları reddi miras ve reddi evlat edeceğim. Başkasına da onlara da
ders olsun. bir canlı varlık bir çeşmeden su içerse ölünceye kadar o çeşmeyi unutmaz.dilerim onların çocukları onlara öyle davranmazlar dedi
Yaşlı amca tekrar benden bir personel istediği talebini tekrarladı
Bende bu yaşlı amca bir yerde düşüp kalmaması, bayılmaması için bir personel isteğini olumlu buldum ve kendisine bir araç ile şöförünü görevlendirdim. İki üç gün uğraştı, ve sonuçta gerçekten iki evini huzur evine verdiğine bağışladığna dair tapsunu bana getirip verdi. çocukları dava açmasınlar diye de ilin tam teşekkülü hastanesinden, aklı’nın yerinde olduğuna dair sağlık raporu almış ve o sağlık raporu ile tapu müdürlüğüne gitmiş her iki dairesini bizim huzur evine, sattığını / hibe ettiğine dair tapuları hazırlayıp bana getirdi, ve ayni üyemiz başka bir noter den bana vasiyet ve yetki belgesinide yazdırmış bana noter vekaletnamesini de getirdi
Noter vasiyetnamesinde özetle şöyle demekteydi, ben ölünce beni huzur evi yetkilileri cenazemi kaldırsınlar ve mezarımı yapsınlar. Çocuklarıma, damat, gelin ve torunlarıma asla ölümümden haber vermesinler. Onlar Bayramda gelip öğreninceye kadar.
Bende o tapuları ve noter kağıdını kasaya sakladım. Adam yedi ay sonra evet etti. biz cenazesini bir evladı gibi bir yakını gibi ilgilendik, şu ………. Mezarlıkta defin ettik. bir ay sonra mezarını da yaptık ismini yazdık ebedi istirhatına terk ettik.
Bu üyemizin vefatından bir iki sonra ramazan bayramı geldi, baktım ki o iki çocuğu taksiyle geldiler, bende o arada kapın önündeydim, bir birlerimizin bayramını kutladıktan sonra, ellerinde çiçeklerle müdürlük odasına aldım,
O gençler sordular biz babamıza geldik, babamız nasıl iyimidir dediler.
Ben de babanız şu semt de ikamet ediyor dedim.
Çocukları, orada yeni şubemi açtınız? Derler.
Müdür hayır şube eçmadık ebedi istirhatgahına gönderdik der.
Çocukları sen bunu nas ıl yaparsın nasıl bize haber vermezsin çirkef sözler ve çıkışlarla müdüre hem hakarete varan sözler ve hemde seni üst düzeye şikayet edip hem de seni mahkemeye de vereceğiz diye tehditler savururlar.
Müdür o sırada kasayı açar babalarının vasiyetlerini okur, işte ben bu vasiyete göre size bilgi vermedim bana verilen yetki ve vasiyetname bu fotokopisini çeker onlara verir.
Emekli müdür anlatıyor, çocukları biraz timsah gözyaşları döktüler ondan sonra birbirlerine dediler ki buradan kalkıp babadan kalma evlere bakalım onlara sahip çıkalım.
Emekli Müdür çocuklarına der ki, oraya kadar gidip zahmet etmeyiniz. Çünkü babanız sağlığında her iki evinide huzur evimize bağışladı, işte tapluarı burada sizinle hiçbir ilişkisi kalmamıştır.
Çocukları yine ağır hakaret etmeye başlarlar, müdüre derler ki sen bizim babamızı kandırdın, babam zaten şizofreni idi o tapuları size vermiş isede biz onu iptal etmesini çok iyi biliriz.
Müdür çocuklardına der ki, babanız 5-6 yıldır bizim misafirimiz, babanın bırak şizofreni yaşlılık dışında hiçbir rahatsızlığı yoktu. İşte ilin en büyük hastanesi heyetinden almış olduğu sağlık raporu ve bu rapor tapuyu devir ettiği günü sabahı almıştır. Babanın akli denge yönünden hiçbir sorunu ve rahatsızlığı yoktur diye rapor foto kopisinide onlara verdim.
Enselerini / boyun kökünü kaşıya kaşıya evlerine döndüler. Ne bir şikayet ettiler ne de mahkemeye verdiler.
İki dakika Tefekkür etme zamanı geldi!
Allah böyle Salih olmayan evletları hiç kimseye vermesin
Düşünebiliyormusunuz, o babanın canına ne kadar taht etmiş ki, hem evlerini başka kuruluşa veriyor, hem de evlatlarım cenazeme gelmesinler ölümümü bile evlatlarıma söylemiyin, noter kanalı ile vasiyet edebiliyor
Siz bu hikayeye güzel analeiz edin babanın ne kadar haklı olduğunu zaten tahmin edersiniz.
Dilerim Rabbimden başımıza böyle bir vefasızlık, asilsizlik ve olay gelmez, çünkü biz babamıza böyle yapmadık inşallah bizimde ve siz sayın okuyucularımızında başına böyle bir olay gelmez.
Ama; Anne baba yaşlandıkça sevgiye daha çok ihtiyaçları vardır.
Ben annemi ve babamı çok seviyorum, ama bir türlü sevgimi belli edemiyorum, hayır; seven insan sevgisini mutlaka belli etmelidir. Zira belli etmeden sevgi olmaz hem de hiç olmaz. Çünkü sevgi paylaşmayı gerektirir. Paylaştıkça da çoğalır.
Genellikle büyüklerin küçükler için söylediği ‘ çok seviyorum ama belli edemiyorum.’ Veya sevdiğimi belli edersem şımarır. bu gibi sözler bu yöndeki eksikliğin bir göstergesidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de çeşitli hadislerinde, karşılaşınca selam vermeyle, gülümsemeyle bile olsa sevginin belli edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün otururken sütannesi, sütbabası ve süt kardeşi yanına geldiğinde onlara sevgi ve saygısını ifade etmek üzere Hz. Peygamber (s .a.v.) ayağa kalktığı, elbisesini yere sererek bir ucunu sütbabasını diğer ucuna da sütannesini, aralarına da süt kardeşini oturtuğu rivayet edilmektedir.
Resulüllah (s.a.v.) davranışlarında olduğu gibi, saygı göstermenin de severek yapılması gerekir. sevgisiz bir saygının ya korku ifadesidir. Ya da, gösteriş ( riyakarlık.) ifadesidir. Bilirsiniz riyakarlık da münafıklıktan ötedir.
Yeri gelmiş iken bu kısa gerçek ve ibret alıcı hikayeyi okuyalım.
Kısa bir hikaye daha
------------------------------------------;
Sabit-ül Bennani’nin anlattığına göre: adamın birini oğlu bir yerde babasını dövüyormuş, ”Kendisine bu ne haldır ?” diye sorulunca adam şu cevabı vermiş:
Bırakın onu, çünkü bende vakti ile babamı yine burada dövdüğüm için şimdi ayni şey benim başıma geldi. ettiğimi bulduğum için oğlumu kınamaya hakkım yoktur der.
Değerli okuyucu yorum yapmayacam zaten her şey açık biraz kendi kendimize kişisel olarak iki dakika tefekkür edelim mi.
Ebu Hüreyre (r.a) ‘den ricvayetle Nebi (s.a.v.) bir hadis de:
Burnu yere sürünsün, ( rezil rüsvay olsun) burnu yere sürünsün, burnu yere sürünsün.” dedi.
“Kimin ye Resulüllah?” deyip sorulunca;
“İhtiyar ana babasına, yahut onlardan birine gereken hizmeti yapamayarak cennete girmeyen kimsenin.” dedi. ( Müslim,Birr 9, (251) Tirmizi, Daavât 110 (3539 Kütüb-ı site de 1 / 347 de bu hadis geçmektedir)
Başka bir Hadis:
“Kaüçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir.”( Tirmizi Birr, 15,IV, 1919 )
Hadis No: 7283 İbni Ömer (r.a) den rivayetle.
“ Allah anne babasına lanet okuyana lânet etsin. Allah, Allah’tan başka kurban kesene lânet etsin. Allah caniyi barındırana lânet etsin. Allah sınır işaretlerini değiştirene lânet etsin.” buyurdu.(Müslim,Edâhi: 43,45 ; Nesâi, Dahâyâ, 34; Müsned,1,108,118,153 ve C. Sağir cilt 4 sayfa 1409 )
Hadis No: 8395 Yine Enes ( r. a. ) rivayet ediyor. Efendimiz .(s.a.v. )
>>Anne babasını razı eden Allah’ı razı etmiştir. Anne babasını kızdıran Allah’ı kızdırmış olur.<< buyurmuştur. ( İbnün necardan, Camiü’s-Sağir l535 )
Bu Hadis-i ibni Ömer ( r.a. ) Rivayetle :
>>İffetli olunuz ki hanımlarınızda iffetli olsunlar, Anne babanıza iyilik ediniz ki,çocuklarınızda size iyilik etsinler.<<
Anne baba hakları ilgili Ayetlerden, ve Hadislerden öğrendiğimiz üzere , anne baba hakkının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. O Anne babalar ki
evlatlarını yetişip büyümeleri ,huzur ve mutlu olmalarını görmek istikballerini kazanmaları için ellerinden gelen her türlü gayreti sarf etmektedirler.
Gece gündüz demeden çeşit çeşit güçlüklerle göğüs germekte , kendilerini tehlikeden tehlikeye atmaktadırlar. O can siperane fedakar ve cefakar, anne ve babalar yemezler çocuklarına yedirirler, giymezler çocuklarına giydirirler.bir nevi olar çocuklarına kendilerini her yönü ile feda ederler hakkı elbette kolay ödenmez.
Elbette onların hakkını, “ hakk Teâlâ“ bilir, ve bir çok ayetler de yüce Allah Teâlâ anne baba haklarını açıkça buyurmuştur. ayrıca yine bu hususta onlarca hadislerde mevcuttur.
Hadislerden öğrendiğimiz kadarı ile anne babaya ihlas ve sebatla bakmak,cihat kadar sevap kazandırır. Her bir ayet ve hadisler anne baba için birer lütüftur. En çok ilgimi çeken, hadis ise ,” Cenab-i Hakkın rızasını kazanmak, anne ve babanın rızasını kazanmakla olur. ana ve babasını öfkelendiren, Allah’ın gazabına uğrar, buyurmaktadır.
Her Hadis gibi, yukarıdaki Hadiste. Anne babaya ne kadar hak tanımıştır.
Anne Babanın ne demek olduğunu bilen imanlı her evlat, onların haklarını yerine getirmede ihmalkar davranamazlar. Çünkü bunlar yüce Allah’ın ve Peygamberin emirleridir.
Allah’ın, Peygamberin, anne babanın rızasını kazanmaları için evlatları onlara karşı asgari hata yapmalı, hata yapıncada hemen özür dilemeli ve helallık istemelidirler. Bir daha hatta yapmamak üzere kendisini af ettirmelidirler. Bu hadisi tekrar okuyalım.
>>Ey Muhacirler ve ey ensar! Kim eşini, annesine tercih ederse Allah’ın lanetini üzerine çeker ve o’nun diğer hiçbir ibadeti kabul olmaz .<<
Başka Hadiste de:
Hadis N: 3113 Enes (r.a.) riv ayetle:
“ İki çeşit günah vardır. ki, cezaları âhirete bırakılmadan dünyada verilir. Zülüm ve ana babaya isyan.” ( Hakim’in Müstedrikinden C. Sağir 2 /787 )
Efendimiz ( s. a.v. ) “Anneniz ve babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınızda size iyilik etsin.” her bir ayet her bir hadis birer hazinedir. (tabi ki, bilene benim gibi köre ne )
Sonuç olarak: Evlatlar anne babanın dualarını almak için ellerinden gelen her türlü fedakarlık ve gayreti göstermeliyiz, ki, çocuklarımızda bize yapsın kısacası ne ekersen onu biçirsin.
Ne dersiniz, iki dakika, ferdi olarak tefekkür edelim mi? siz tefekkürü aklınızda zihninizde daha da büyütebilirsiniz, tabiki bunları uymak ve uygulamaktan da geri kalmayalım .
Biri, Ya Resulullah, öncelikle ben kime iyilik edeyim,
Cevap: Annene, sonra yine annene, sonra yine annene,
Ya Resulüllah, Ondan sonra kime iyilik edeyim, babana,
Anne ve babasının dualarını alanlardan eyle Ya Rabbi,
Kuran-ı Kerim’de Allah kendisine kulluk etmemizi,
Yüce Allah’ın emri, anne babamıza iyi davranmamızı,
Sakın anne ve babanıza öf bile demeyiniz,
Bizi annemize babamıza karşı asi etme Ya Rabbim
Allah rızası için anne ve babaya iyi davranmalı,
Varsa yemek içmek ihtiyaçları sürekli gidermeli,
Onların istek ve arzularına seve seve hizmet etmeli,
Anne ve babasına iyilik eden kullarından eyle Ya Rabbi,
NOT :
ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA BAŞKASINA OKUTUN FOTOKOPİ
ÇEKİN KOMŞULARINIZA VE YAKINLARINIZA GÖNDERİN HAPS ETMEYİN
ALLAH BİN DEFA SİZLERDEN RAZI OLSUN . DUALARINIZI BEKLİYORUM.
EVLADIN ANA—BABA ÜZERİNDE Kİ HAKKI :
Nasıl Anne babanın hakkı evlat üzerinde varsa ,evladında anne babasının üzerinde hakkı vardır.
Çocuğun haklarından biride ,çocuğu isyan ettirecek kadar kötü huylu davranmamaktır.Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) “Çocuğu söz dinliyecek şekilde yetiştiren babaya ,Allahu Teala merhamet etsin.” buyurdu:
Çocuğun ane baba üzerindeki hakkını bir hadisle açıklıyalım.
Hz. E n e s (r.a. ) rivayeti : Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) buyurdu ki.
>> Çocuk yedi günlük olunca ,akika kurbanı kesiniz, iyi isim koyunuz. Altı yaşına gelince edeb öğretiniz. Sekiz yaşına gelince namaz kıldırınız.dokuz yaşına gelince güzel elbise giydiriniz. On üç yaşına gelince , namaz kılmaz ise( hafif) döverek kıldırınız. On altı yaşına gelince evlendiriniz. Elini tutunuz ve : seni büyüttüm, terbiye ettim. İlim öğrettim ve evlendirdim. Dünyada senden gelecek zarardan ve ahirette senden gelecek azaptan, Allahü Tealaya sığınırım, deyiniz.<<( Kimya-yı Saadet )
Başka bir hadiste de ,Peygamberimiz ( s.a.v. ) şöyle buyurdu:
>> Evladına kolaylık gösterip onun kendisine asi olmamasını sağlıyan ana-babaya Allahu Taâlâ rahmet etsin.<<
Yani, evladını kıracağından endişe ettiği bir emir vermekten kaçınan anne – babaya Allah rahmet etsin ,
--Anlatıldığına göre : salihlerden biri ,oğluna hiçbir şey emretmez ve bir şeye ihtiyacı olunca başkasına emir ederdi,
“Kendisine niçin böyle yapıyorsun “? diye soranlara da şu cevabı verirdi ;
“Oğluma bir şey emretsem sözümü tutmuyarak cehennemlik olacağından korkuyorum. Ben oğlumu ateş’e atamam! “ ( Tenbihü’l Gafilin.)
Bu Hadis-i , İbni Abbas’dan (r.a. ) rivayetle:
>>İçinde çocuk bulunmayan evde bereket yoktur .<<
***
Bu Hadis-i , Muaviye rivayet ediyor:
>>Çocuğu olan kimse onunla çocuklaşsın .<<
***
Bu Hadis-i Ebü Hüreyradan rivayetle:
>>En hayırlınız kedınlarına va kızlarına karşı en hayırlı olanıdır.<<
***
Yüce Allah şöyle buyuruyor.
“ O gün yüzleri ateş içinde evrilip çevrilirke: “ Eyvah bize: keşki Allah’a itaat etseydik.” diyecekler.
( Onlara uyanlar da: )
“ Ey Rabbimiz, doğrusu bizler reislerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlarda bizleri yanlış yola götürdüler.”
“ Ey Rabbimiz, onlara azabın iki katlısını ver ve onları büyük bir lânetle, lânetle (Rahmetinden koğ) (diyecekler. ) ( El- Ahzap süresi Ayet: 66-67-68 )
Bu üç ayetle ilgili biraz tefekkür edelim mi ?
Gerçekten bazılarımız din hususunda dini bilgi konusunda çocukmarımızı yetiştiremiyoruz bunu bazılarımız öncelikle kabul etmemiz gerekir. Çocuklarımızı 04- 05 yaştan itibaren, bir iş veya meslek sahibi oluncaya kadar, bütün hayatını kazanması için okullara, özel okullara, dershanelere, özel öğretmenlere, kolejlere yabancı okullara veya yabancı memleketlere, eğitim ve öğretimini tamamlasın bir ekmek sahibi olsun kimseye muhtaç olmasın diye elimizden gelinceye kadar her türlü çabayı sarf eder, yemeyiz, içmeyiz, gezmeyiz, giymeyiz ve çocuklarımıza her türlü masrafı yaparız. Hemen hemen bütün anne ve babalar bunu yapar veya içtenlikle yapmak ister ve zengin, orta hallı ve fakir bütün ailelerin birinci planı çocukları bir iş sahibi ve bir kariyer sahibi olması, kimseye muhtaç olmaması için her türlü özveri ve yarış içindedirler.
Ama dini bilgiler konusuna gelince, Allah’a kulluk görevi konusuna gelince ikinci plan değil üzülerek belirteyim belki çoğunlukta olan ailelerin plan’ın da bile böyle bir şey yoktur.
Ne kadar acıdır, ne kadar acıdır, kulluk görevimizi yapmadığımız gibi çocuklarımızı da yetiştirmiyoruz, çocuklarımıza, kolejler, üstüne kolejler, dershane
üstüne dershaneler, özel öğretmenler üzerine öğretmenler tutarız, ama çocuğun dini ve Rabbi’ne kulluk görevini yerine getirmesi için hiçbir kolejle göndermeyiz, hiçbir dershaneye göndermeyiz, hiçbir özel hoca tutmayız, bazı aileler yazın çocuklarını Kur’ân kursuna gönderiyor, ama çocuğunu okulda takip ettiği gibi Kur’ân kursunda takip etmiyor, çocuğu namaz kılmış veya kılmamış dert etmiyor, çocuğunu hiç takip etmiyor, çocuğu cünüp gezmiş veya gezmemiş sorun etmiyor. Oruç tutmuş veya tutmamış, Dini bilgisi olmuş veya olmamış, Müslümanlığı yaşamış veya yaşamamış, bazı aile bu konuları aklından bile geçirmiyor, usulen adet yerini bulsun veya ben Allah yanında sorumlu olmayayım diye çocuğunu Kur’ân kursuna gönderir. Çocuk tahtilde kur’ân kursunda bir şeyler öğrenir, okula başlayınca ne Kur’ân okur ne namaz kılar ve nede aile onu uyarır, aile şöyle yön verir, çocuk çok ders çalışıyor kafasını başka şeye yormayalım, sabah namazında çocuğu rahatsız etmeyelim uyusun, diğer namazlarını da çocuk kılmadığı zaman niçin namaz kılmıyorsun demiyoruz çocuğa hiçbir dini vecibeleri tafsiye edip öğretmiyoruz, uygulamadığımız gibi onlarada uygulatmıyoruz yine bin, bir koşuşturmaca ile çocuğun okulda başarılı olması için aile çocuğunu teşvik eder.
Ayrıca çocuk aileden bir dini eğitim görsel olarakta görmüyorki kendisi öğrendiğini uygulasın veya gördüğnü tatbik etsin. Bizler nereye gidiyoruz düşünme-miz lazım.
Benim oturduğum ev bir camiye yakın, ben o camiye gidiyorum, yetkililerden sordum bu cami tahminen kaç ev yakındır. Yetkili şöyle dedi tahminen üç bin ev’in (konuttun) ortasındayız bu ne demek üç bin ev camimize yakın, her konuttan yalnız bir kişi gelirse üç bin kişi eder. maalesef o camiye sabahleyin bir saf dolmuyor, diğer zamanlarda da bir ile iki saf doluyor her saf ortalama otuz kişi oda hep benim gibi yaşlı kişiler genç yaşta cemaat de ya hiç yok yada bir veya iki kişi.
Bizim genel düşüncemiz, çocuk, okulda başarılımıdır, taktir, teşekkür almış mı! öğretmenlerin sevgisini kazanmış mı, arkadaşları ile uyum içinde okula gidip geliyormu tamam, çocukları ile ilgili bunları öğrenen aile içi rahat çocuğumuz gelecek vad ediyor. Diye iftihar eder ve gerekirse çevreye de hava atar. Eğer çocuk her hangi bir spor dalında da başarılı ise o aile sevinçten bir nevi havalarda uçar.
Sonuç olarak: Bazılarımızın hesaba katmadığı Kıyamet günü çocuklarımız yukarıdaki ayette buyrulduğu gibi özetle şöyle bizden davacı olacaklar.
“ Ey Rabbimiz, doğrusu bizler reislerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlarda bizleri yanlış yola götürdüler.”
“ Ey Rabbimiz, onlara azabın iki katlısını ver ve onları büyük bir lânetle, lânetle (Rahmetinden koğ) diyecekler. ( El- Ahzap süresi Ayet: -67-68 )
Dikkat edin:
Çocuklarımız Ya Rabbi büyüklerimiz bizi binbir zahmetle yokluk içinde bizi okutturdular, yüksek mevki sahibi ettiler, onlar yani annemiz babamız. ( büyük-lerimiz) hayatımızı kurtarmakta vesile oldular, bizleri evlendirdiler, makam ve mal mülk sahibi ettiler büyüklerimize teşekkür ederiz, sen onlardan razı ol, onları af et, cennetine gönder demeyecekler, çünkü çocuklarımıza dini bilgi vermedik ki, hem kendilerini ebedi hayatta kurtarsınlar hemde bize şefaat etsinler, biz onlara o imkanı vermedik ki . her şey dünya için çalıştık çocukları dünya için yönlendirdik, Oysa; Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde öyle çalışın ki hiç ölmüyecekmişsiniz gibi, öyle ibadet edin yarın ölecekmişsiniz gibi, bu ne demek yüzde elli, yüzde elli, biz ne yapıyoruz yüzde yüz dünyalık için çaba sarf ediyoruz ve işte çocuklarımız kıyamet günü diyecekler. Yukarıdaki iki ayeti tekrar, tekrar okuyun çok, çok düşünün çocuklarınızı ona göre eğitin,
Bir hadis okuyup yazımıza/ konumuza devam edelim. “ Çocuklarınıza gerekli ikramı yapın ve terbiyelerini güzel yapın. “ Kütüb-i Sitte 17/488)
Böyle bir soru akla gelebilir, efendim ben çocuğumu kaç kez Kur’ân kursuna gönderdim, kaç kez elini tuttum camiye götürdüm ama şimdi çocuğumun dinden haberi yok, bir türlü uslanmadı.
Peki sen çocuğunu, buloğ ( Reşit ) çağına gelinceye kadar İslami bilgiler verip ilgilendinmi? okula giderken derslerine ilgilendiğin gibi, dershaneler tuttuğun gibi, çocuğuna başarısı için özel öğretmenler tuttuğun gibi, İslami bilgiler içinde ayni yöntem ile ilgilenmişisen,uygulamışsan, gerek anne ve gerek baba, Yüce Rabbimizin emirlerini peygamber Efendimizin tafsiye ve emirlerini gerçekten uygulamışsanız, meleklerde buna şahit olmuş ise gerçekten siz annelik, babalık ve büyüklük görevini yapmışsınız demek, çocuğun islah olmamış ise senin yapacağın hiçbir şey yok inşallah Allah yanında da sorumlu olmasın inşallah. çünkü bir babanın çocuğunu boloğ çağına kadar eğitme sorumluluğu var ondan sonra çocukla sorumlu değildir, ama çocuğu ile hiç ilgilenmemiş ise veya usul yerini bulsun diye dini bilgiler için bazı yerlere göndermiş ise çocuk ta o bilgileri değil de sokak bilgileri almış, veya İslami bilgileri hiç almamış ise işte o rada büyükler ( anne baba ) sorumludurlar çünkü çocukları ile ilgilenmemiş-ler, çocuklarına dini bilgileri ikinci veya beşinci plana atmışlar, hep okul başarısı, hep okul başarısını tercih etmişler dini ve İslami bilgileri kendi haline bırakmışlar, işte bu uygulama yarın kıyamette karşılarına gelecek, hani bir söz var ödediğin her kuruş vergi sana su, elektirik, yol, hastane, okul olarak geri dönecek misali gibi. Vallahi bunlar bizlerden sorulacak ve ne yaptıysak veya yapmadıysak bize geri dönecek bizden tek, tek sorulacaktır. çocuklarımızda yukarıdaki Ahzap süresinde geçen 67-68 ‘deki ayetleri söyleyecekler. Haklı olarak cezalandırılmamazı isteyecekler. bazı kişilerden şunu duyuyoruz, çocuk sabah namazına kalkınca uykusuz kalıyor, derslerinde başarılı olamıyor, veya çocuk okula derslerine tam enpoze / yatkın olması için namazını bıraktı çünkü ikisi bir arada yürümüyor, hem çocuğun
derslerden zamanı olmuyor hemde uzun vakit kayıp edip çocuk adete ikiye bölünüyor. İşte bir baba – anne böyle düşünürse halimiz de böyle olur, çocukların hali malum, camiler boş, gençler boş ben geçen gün ankarada bir mahalle camisine gittim orada yaklaşık 70- 80 kişi vardı onların içinde imamın dışında en genci bendim ki ben de 65 yaşındayım. İştü Müslümanların halli peki bu sıradakiler / yani yaşlılar ölürse camiler kapanacak gibi görünüyor Allah korusun.
İşte biz dersleri ibadete tercih edersek, dünyayı ahirete tercih edersek ve çocuklarımızı da böyle teşvik edersek vallahi sorumluyuz, ahzap süresindeki 67-68 ayetine korkarım o bedduaya ve cezaya müstahak oluruz Allah Taâlâ korusun.
Bizim çocuğumuzun bir okul başarısı oldumu, çocuğu ödüllendirilmesi için, yaşına veya sınıfına göre ya top alırız, ya bisiklet alırız, ya plajlara (denize) lüks yerlere tatile göndeririz, yada bir araba alırız, İşte bizim örnek ödüllerimiz
Oysa çocuk bir başarısı yüzünden ödülü hak eti mi, ona bir Kur’ân-ı Kerim hediye ettik mi? veya başarı günü ailece abdest alıp Allah’a şükür namazı kıldık mı? Kendisine bir din bilgiler, Hadis, veya İslami ilmihal kitabını alıp, hediye ettik mi? araba alacağımıza plajl deniz sahiline tatile gönderecağımıza, bir Hac veya umre seyahatini ödül olarak gençlerimize sunduk mu? Gençlerimizi teşvik ettik mi? Bunu hiç denedik mi?
Ama bir şey olunca hepimiz zamandan ve çocuklarından şikayet ediyoruz, işte oğlum şöyle yaptı, kızım şöyle etti, gelinim böyle yaptı, tabiki bunları yapacaklar bir İnsanda Allah korkusu olmasa her şey yapar bu bir gerçektir her şeye hazırlıklı olmalıyız.
Hatta duyuyoruz ve görüyoruz kimisi dedelerini, babaanne veya anneannesini, annesini veya babasını Huzur evine gönderiyorlar, ama köpeğini içeri alıyor evini
köpeğiyle evini paylaşıyor, ama büyüklerini eve almıyor huzur evine gönderiyor bırak evini hiçbir şeyini büyükleri ile paylaşmıyor.
Bir annenin, çucuğunun kurtarılması için feryadını ve yetkililere yazdığı mektubu ibretle hayretle okuyalım ?
Amerikada yüksek tahsilini yaparken hiristiyanlaşmak üzere olan kızını kurtarmak için çırpınan ve bu maksatla bir din aliminden yardım isteyen bedbaht bir annenin feryad dolu mektubundan bazı satırları nazarlarınıza arz ediyoruz.
Annenin çırpınışı:
“ Amerikada tahsilde bulunan kızımdan aldığım son mektup beni perişan etti. benim imdadıma yetişiniz, evladım elden gidiyor. Hiristiyanlığın elinde mahfoluyor.
Bunca senelik emeklerim büyük bir felaketle heba olup gidecek ve belki evladımı orada alıkoyacaklardır.
Tevfik fikrettin oğlu Haluk gibi bu çocukları da kafir yapacaklardır. Babası ölmüş evladımla, diğer vatan evlatlarını bu gibi tuzaklardan koruyacak ve kurtaracak bir teşkilat yokmudur.? “
Bu ve bunlara benzeyen bir sürü acı satırlarla mektup uzayıp gitmektedir. ( Biz kısa kestik.)
(Nura doğru : Cilt 3, Sayfa 1556 – 1557 )
Başka bir ibret verici olay
“ Dini ve ahlâki bilgiden yoksun olarak yetiştirilen ve fransa’ya tahsile gönderilen bir türk gencinin, Anne – babasına yazdığı, ibret ve dehşet dolu mektuptan parçalar / kısımlar.
“Nur’a doğru 3. kitapta geçen Mektup bölümünü hiçbir değişiklik yapmadan ayni şeklini yazıyorum.”
Sevgili Anneciğim ve Babacığım;
Bu mektubu okuduğunuz zaman üzüleceğinizi biliyorum.aylardan beri sustuğum için de üzülüyordunuz. Ama ne yapalım başka türlü elimden gelmiyordu. Beni affedeceğinizi, mazur göreceğinizi umarım.
Anneciğim ve Babacığım,
Ben artık İslam dinini terk ederek “Hiristiyan “ oldum. Eğer böyle yaptığım için bir günah işlemişsem bilin ki, bu günah tamamen size aittir. Çünkü siz bana dinimi öğretmemişsiniz. Ben adımın müslüman olduğunu biliyordum o kadar.
Fakat : “ Müslümanlık nedir? nasıl olur? Peygamberim kimdir? nasıl adamdır? Kur’ân nasıl kitaptır nelerden bahseder? Müslümanlıkta nasıl neden veya niçinibadet edilir? “ işte bütün bunlar bence bilinmeyen şeylerdi.
Buruya geldiğim zaman bütün Fransız’ların dindar olduklarını gördüm. hemen hemen her evde birkaç isâ meryem’e ait resimler vardır. yemeye oturdukları zaman dualar okuyorlardı. Yatağa yattıkları zaman duâlar okuyorlardı. Ben ise onlara alık alık bakıp duruyordum.
Din, iman, Allah, Peygamber, Kur’ân ve ibadet hakkında bana bir çok sorular sorarlardı. Ama ben hiçbirine cevap veremiyordum. Siz bana bunları öğretmemiştiniz. Hatta benim memleketimde oruç tutmak bir suç, namaz kılmak bir ayıptı.
Burada ise durum tam tersinedir. Ne kadar aldanmışız? Ne kadar aldatılmışız? Biz avrupanın dinsiz olduğunu zan ederdik. Dinsizliği ilerilik, dindarlığı gericilik sayardık, halbuki ne kadar yanlışmış bu? Burada her kes dinden imandan, isâ’dan bahis ediyor. Dinsizler ise asla sevilmiyor. Genç ihtiyar herkesin cvebinde bir İncil vardır. bütün bunların karşısında içimde derin bir boşluk hisettim. Her kes ibadet ediyorduben ise ne kendi dinimden, ne de onların dininden bir şey bilmiyordum. Yavaş yavaş hiristiyanlığı öğrenmek için bir merak sardı beni. Öğrendim ve nihayet hiristiyan oldum. “ artik tahsil masrafımı kilise üzerine aldı.” Bundan sonra bana ister mektup gönderin ister göndermeyin siz bilirsiniz. Ama tekrar ediyorum. eğer dinimi terk edip günahkar olmuşsam bu günâh tamamen size aittir. Allah sizi affetsin. ( Nura Doğru Cilt 3 Sayfa 1557—1558 )
Bu acı durumlara düşmek istemeyen anne ve babalar hem dinini bilgi ve güzel ahlaki çocuklarına aşılamak zorundadır. Aksi halde hem çocuğunuzdan olursunuz, hemde sizde uygulamazsanız, iki dünyanızdan olursunuz.
Sonuç olarak: Bazılarımızın hesaba katmadığı Kıyamet günü çocuklarımız yukarıdaki ayette buyrulduğu gibi özetle şöyle bizden davacı olacaklar.
“ Ey Rabbimiz, doğrusu bizler reislerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlarda bizleri yanlış yola götürdüler.”
“ Ey Rabbimiz, onlara azabın iki katlısını ver ve onları büyük bir lânetle, lânetle (Rahmetinden koğ) diyecekler. ( El- Ahzap süresi Ayet: -67-68
İbn Ömer (r.a.) Resulüllah (s .a.v.) şöyle buyurduğunu duydum demiştir:
“Hepiniz birer çoban gibisiniz ve elinizin altındakilerinden sorumlusunuz. devlet başkanı bir çoban gibidir. Ve idaresi altındakilerinden sorumludur. Bir kimse kendi ailesi içrsinde bir çobandır ve idaresi altındakilerden sorumludur. Kadın kocasının evinde bir çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malı hususunda bir çobandır. Ve eli altındakilerden sorumludur. Hepiniz birer çobansınız ve hepiniz idareniz altındakilerden sorumlusunuz.” ( Buhâri ve Müslim Tergib ve Terhib cilt 4 sayfa 209 )
RABBİMİZE KARŞI GÖREVİMİZİ YAPAMIYORUZ
Allah’a olan vazifelerin hususunda tembelliği bırak,
İhtiras, kibirlik, gevşeklik, ucüp, kendini beğenmiş huyunu bırak,
Sana yapılacak teveccühü, alkışı, övgüyü ve hediyeleri artık bırak,
Allah’a koş, gerçek ihlasla Allah’a koş, ona dön, onu sev.
Hasta olunca, sağlığımız için bütün imkanlarımızı zorlarız,
Çocuğumuz okullarda başarılı olması için, neler neler yaparız,
Ama maalesef dinimizi öğrenmek için aynı çabaları göstermiyoruz,
Rabbim bizi affet, kendimize ne kadarda yazık ediyoruz.
Yüce Allah insanları en şerefli varlık olarak yarattı,
Allah’a kulluk görevimizi yapmazsak, şeref nerede kaldı,
Haşa Allah bize değil, biz Allah’a muhtacız, insan olan anladı,
Bizim anlamayacağımız yükü bize yükleme ya Rabbi.
Amir, komutan, ağa bir şey dedi mi hemen yerine getiriyoruz,
Günde beş defa ezan okunuyor, çoğumuz sesinden rahatsız oluyoruz,
Bazımız ömrü boyunca Kur’an’ın bir defa dahi olsa mealini bile okumuyoruz,
Bu Müslümanlık ise, inanın, Müslümanlık böyle değildir.
Dünyalığa karşı ahireti nasıl da feda edip, çocuğumuzu da eğitmiyoruz,
Dünyevi amel ve arzularımız için ahreti nasıl tahrip ediyoruz,
Nefsimize, havai arzularımıza, şeytana ve insanlara nasıl kulluk ediyoruz,
Uyanalım, nasıl doğum, yaşlanmak varsa, vallahi ölümde var.
Bu Hadis ,Hüreyre’den rivayetle :
>>Size iyilik yapmaları hususunda, çocuklarınıza yardımcı olunuz,
isteyen çocuklarını itaatsizlikten kurtarabilir. <
BİR HİKAYE:
Bir gün bir padişah ava çıkmak için vezirlerini, yardımcılarını yanına alır, dağlara av’lamaya çıkarlar. O sırada 15- 17 yaşlarında yaklaşık iki yüz koyun sürüsünü güden bir genç görürler. Padişah gence yaklaşır,
Genç padişahı tanımıyor, Padişah gençten birkaç soru sormak ister, padişahla genç arasında şu konuşma geçer.
Padişah; Sen koyunları nasıl otlatırsın.
Genç: Ben koyunları köyün ortak malı olan meralarda otlatırım, hiç kimsenin hakkına tecavüz ettirmem ki, hem alacağım ücret ve hem de o koyunların eti, derisi, gübresi ve süt’ü helal olsun ki ben vebal altında kalmayayım,
Bu konuşma paşanın çok hoşuna gider.
Paşa : Çocuğum hayvan haklarına nasıl riayet edersin?
Genç : Ben her gün ışıkların başlamasıyla, serin havada koyunları otlatırım, koyunlara zarar gelmemesi için vahşi hayvanlardan korunması için yanımdaki köpeklerle birlikte dikkat eder çok uyanık oluruz. Sıcaklar başlayınca koyunları gölgeliğe çekmeden önce su kıyısına koyunları sürer hepsine suyu içirdikten sonra sürüyü istirhate çekerim, istirhat, süt sağma ve kuzu emzirme zamanı bitince, belirli bir iki saat dinlendirme yaptıktan sonra yine sürüyü otlatırım ta karanlık basıncaya kadar da sürünün geceleme yeri var oraya sürüyü getirip gecelerler, ayrıca haftada bir de tuz veririm,
Bunları dinleyen padişah çok, çok memnun olur.
Padişah: İmanın şartı kaç, ve nelerdir, Müslümanın şartı kaç ve nelerdir.
Genç : İmanın şartı altıdır, Amentubillah-i, Velmelaiketüh-ü, Vekutubih-i, Veresulih-i, Velyavmilahir-i hayrihi veşerrihi,
Müslümanın şartı ise, Beştir. Kelime-i Şahadet getirmek, Namaz kılmak, oruç tutmak, Hac’a gitmek ve Zekat vermektir.
Paşa : oldukça memnun olmuş, ve bir kese altın genç’e hediye eder.
Genç : Asla ben bunu alamam der. Annem babam bana kızarlar sen bunu nereden getirdin derler ben bunun cevabını veremem bu nedenle de alamam.
Paşa : Ben paşayım senin verdiğin o güzel cevaplar karşısında bu benim sana hediyemdir.
Genç : Şimdi ise hiç alamam, çünkü senin verdiğin kese altın beytülmaldır
( Devlet Malıdır. ) o altınlar bana haramdır çünkü bu benim hakkım değil der.
Paşa : Gence bayılır. Ve der ki bu altınlar Devletten değil benim sana hediyemdir al bunları.
Genç alır,
Paşa biraz yoluna devam eder bakarki bir değirmenci karşısına çıkar, değirmenciden mesleği ile ilgili birkaç soru sorar değirmenci hepsini cevaplar.
Paşa : Değirmenciye, Peygamber Efendimizin Babasını, dedesinin, annesinin ismini sorar hiç birisinin cevabını alamaz, Müslümanlığın şartını, imanın şartını sorar hiç cevap alamayınca bunun alın pazarda idam edin her kese ibret olsun ki her kes islamı öğrensin millet cahil kalmasın.
Tam o sırada çoban olan oğlu kalabalığı görünce o tarafa yöneliyor bakıyor ki babasının ellerini kelepçelemişler idama götürüyorlar.
Genç : Paşam hayr ola bir şeymi oldu,
Paşa : Sen bacak kadarsın her şeyi biliyorsun bu adam yaşlanmış hala islamdan haberi yoktur. bunu örnek olsun diye halk pazarında idam edecağım ki kimse cahil kalmasın.
Genç : Şöyle der Paşam o değirmenci benim babamdır. O beni yetiştirdi, ama onun babası suçludur çünkü onun babası babam olan, oğlunu yetiştirmedi ve babam cahil kaldı. Suç onda değil ölü olan babasına ( dedeme ) aittir. Deyince paşa, çocuğun bu güzel ve gerçek sözleri için değirmenciyi af eder yoluna devam eder.
Şimdi müslüman kardeşlerim eğer bizim çocuklarımız dinini bilmoyorlasa, Allah’ı Peygamber’i ve emirlerini bilmiyorlarsa, Allah’a Peygambere ve anne babasına karşı asi iseler inanın suç bizdedir. Biz çocuklarımızı yetiştirememişiz. Eğer biz de bilmiyorsak elbette suç babamızdadır. Fakat babamız hata yaptı diye bizde mi hata yapalım? her iki dünyamızı da mı yıkalım? Çocuklarımızı örnek bir din ve devlet adamı olarak yetiştirelim ve biz onunla o bizimle iftihar etsin terazinin her iki tarafı tartılsın, terazinin bir kefesi dolu, bir kefesi tamamen boş nasıl tartılır, Peygamber Efendimiz bir Hadisinde özetle şöyle buyuruyor. “ Öyle çalış ki hiç ölmüyecekmişsin gibi, öyle ibadet et yarın ölecekmişsin gibi” işte terazinin her iki kefesi böyle doldurulur. Bizde öyle olmalıyız çocuklarımızıda öyle yetiştirmeliyiz.birisi Allah Taâlâ’dan korkmazsa, O’na saygı duyup emri olan İslami ibadetleri yapmazsa anne den baba dan mı korkar! Onlara mı saygı duyar O çocuk olsun yetişkin olsun her şey yapar çünkü onun bütün emeli dünyadır, şehvettir paradır maldır.
Baktığımızda zamanın gençleri eşlerine verdikleri değeri, annesine babasına atasına vermiyor, onun için huzur evleri dolup, dolup boşalıyor. Yani huzur evlerine gidiyorlar kahrından kısa zamanda vefat ediyorlar, ve onlar derler ki, biz bunu ve burayı hak etmedik.
Bu konuyu anne baba konusunda deyindiğimiz için konuyu kısa kesecem.
Bir hikaye
Bu hikayeye göre adamın biri bir gün Ebü Hafs’a gelerek : “Oğlum beni kıyasıya dövdü !” dedi . Ebü Hafs’da “Süphanellah, nasıl olur da evlat babasını dövebilir?” deyince adam. Tekrar, tekrar “Oğlum beni kıyasıya dövdü !” diye üstelendi.
Bunun üzerine Ebü Hafs,adama : “Peki oğluna ilm-i edeb kurallarını öğrettinmi?” diye sordu. Adam “Hayır! “ dedi.Arkasından ona
“ Peki, oğluna Allah-ı Peygamberi tanıtıp, Kur’an okumayı, gfüzel ahlakı, öğrettin mi ?”diye sordu. Adamdan yine “Hayır !” cevabını verdi.
Bu defa kendisine; “Oğlun ne iş yapar ?” diye sorunca adam: oğlum “ Çiftçidir “dedi. Son olarak kendisine; peki seni niçin dövdüğünü biliyormusun ? diye sorunca, aldığı cevap: “Hayır “ oldu.
Bunun üzerine adama şöyle dedi:
“Kim bilir belkide senin oğlun sabah sabah kalkmış, eşeğine binmiş, öküzleri önüne katmış, köpeğini arkasına takmış, hiç dini eğitim almayan, ana baba hakkı nedir bilmeyen, Ayet ve Hadislerden haberi olmayan tarlaya giderken tam bu sırada sen karşısına çıkınca seni öküz sanmıştır da ondan dolayı seni dövmüştür.
Allah’a şükret ki başını yarmamıştır. Rüzgar eken fırtına biçer.
Bu Hadis Numan bin Beşir’den rivayet edilmiştir.
>>Başkalarının iyilik ve ihsanında adil davranmasını istediğiniz gibi ,siz de hediye vermede çocuklarınız arasında adil davranınız,<<
Bu Hadis ,Hüreyre’den rivayetle :
>>Size iyilik yapmaları hususunda, çocuklarınıza yardımcı olunuz, isteyen çocuklarını itaatsizlikten kurtarabilir. <<
Bu bir gerçek ki , her anne, baba çocuğundan iyi muamele bekler bunun yolu her şeyden önce çocuğa bir şeyler verebilmektir. Daha küçük yaşlardayken onları dini bilgilerle besleyen, gerekli eğtim ve terbiyeyi veren insan, genelikle çocuğundan beklediklerini alır.
Eğer çocuk isyankar bir pozisyonda ise, son derece dikkatlı davranmalı ne bütün bütün tavizkar, nede bütün bütün otoriter tavırlarla yaklaşılmamalı onun anlıyabileceği dilden sevdirerek, ısındırarak olgun bir tavırla yaklaşılmalıdır. Üslüb, ifade ve tutum çok önemlidir, onu yola getirebilecek müsbete yönetebilecek akıllı bir davranış, çocuğun itaatkar olması açısından son derece faydalı bir yoldur.
Biz çocuklara karşı görevimizi yapmasak onlardan sevgi saygı beklememiz yanlıştır. Ne eksen onu biçersin. Biz anne babamıza sert davranırsak, dediklerini yapmasak, onları kaleye almasak, onlar yaşlanmış eski adamlar hep böyle at gözlüğü takar dersek, evde ibadet yapmayıp da boş şeylerle uğraşırsak, onu bunu çekiştirirsek, helal,haram demeden yersek, biz bu ve diğer dinimizde olmayan şeyleri biz uygulayıp da çouckutan mükemellik beklemek kadar saflık olamaz, önce bildiğiniz gibi çocuk aileden örnek alır.
Bir örnek : Bir gün ben çocuklarım ile arabamla bir kısa seyahata çıktık, sözde ben çocuklara nasihat ediyorum. çocuklara şöyle söylüyorum.
Çocuklar sürat felakettir. Hani televizyonda bir reklam var, tarih af eder ama trafik af etmez, sakın siz siz olun hiçbir zaman hız meraklısı olmayın, dört teker üstünde yolunuza devam ettiğinizi bilin, her zaman her şey olabilir gibi laflar ediyorum, bir çocuğum bana dedi ki baba sen bize nasihat ediyorsun güzel ama sen kendi hızına bak dedi:
Gerçekten baktım ki, ben 150 ile 160 ile gidiyorum. Ve ben kendim hız yapıyorsam başkasına yavaş ol dikkatlı ol deme hakkım ne kadar olabilir. İnanın o günden sonra ben hiçbir zaman 100 ile 110 hızı geçmedim.
Başka bir örnek: Kendin sigara içiyorsun, çucuklarına veya başkasına aman sigara içme ha sigaranın zararlarını anlatıyorsun bu olacak iş değil önce kendin sigarayı içmeyeceksin ki, başkasına tavsiye edesin.
Kısacası biz annemize babamıza yapmadığımız iyi ahlak ve haraketleri çocuğumuzdan bekleme ne derece doğru olur taktirlerinize bırakıyorum.
İsterseniz çok kısa ve minacık bir örnek olan bu hikayeyi bir daha okuyup, hatırlayalım.
Kısa bir hikaye daha
------------------------------------------;
Sabit-ül Bennani’nin anlattığına göre: adamın birini oğlu bir yerde babasını dövüyormuş, ”Kendisine bu ne haldır ?” diye sorulunca adam şu cevabı vermiş:
Bırakın onu, çünkü bende vakti ile babamı yine burada dövdüğüm için şimdi ayni şey benim başıma geldi. ettiğimi bulduğum için oğlumu kınamaya hakkım yoktur der.
Değerli okuyucu yorum yapmayacam zaten her şey açık biraz kendi kendimize iki dakika tefekkür edelim mi.
Konuyla ilgili şiir’lerimden iki dörtlük yazdıktan sonra konumuza devam edecağız.
Çocuğunuzdan dini ve dünya ili ilgili eğitimi ihmal etmeyin,
Ağaç yaşken düzeltilir, ata sözünü, sakın hiç unutmayın,
Sonra Yüce Allah’ın huzurunda, hepten sorumlu olmayın,
Mühim olan, çocuk büyütmek değil, yetiştirmektir ,beyler.
İyi çocuk yetiştirmek her anne babanın hayalı,
Anne ve baba çocuklarına güzel isim koymalı,
Çocuğunu kur’an kursuna da okullara da göndermeli
Çocuğun ar, edeb ve genel ahlakı ile yakından ilgilenmeli ,
Mühim olan çocuk büyütmek değil, yetiştirmektir beyler.
Sevban’dan (r.a. ) rivayetle Rasulüllah Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuşlardır.
>>Diline hakim olan, evinde çoluk çocuğuyla bulunmaktan zevk duyan ve günahlarına ağlayan kimseye müjdeler olsun.<<
***
Enes (r.a. ) rivayet ediyor .
>>Çocuğun küçük iken yaptığı yaramazlık, büyüdüğünde aklının çok olacağına işarettir.<<
***
Ebü Said (r.a. ) rivayet ediyor. Hadis No: 8847
“Kim ki üç kız çocuğunu geçindirir, onları terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa ona cennet vardır.” ( Buhari istikraz 18 . Nesei büyü, 77, Müsned, 397, 148, Ebü Davud.Edeb 121, Camiü’s-Sağir 1581 )
İbni Abbas rivayet ediyor: Hadis No : 4632
“ Hediye verirken çocuklarınız arasında ayırım yapmayınız, eğer ben birini tercih edseydim, kızları tercih ederdim.” ( Teberani’nin Kebiri ve hatibib’in tarihinden, Camiü’s-Sağir l062 )
Ebu Hüreyre’den rivayetle, Hadis no : 4108
“ En hayırlınız, kadınlarına ve kızlarına karşı en hayırlı olanıdır.”
(Bayhaki’nin Şibül’l imarından Camiü’s-Sağir 980 )
Enes ( r.a. ) Rivayetle .
>>Düşük doğan çocuklarınıza isim veriniz ki , Allah bununla terazinizin sevap kefesini ağırlaştırsın. Aksi halde o,kıyamet günü gelerek şöyle der: Ya Rabbi ! bana isim vermiyerek benden elde edecekleri mükafatı kaçırdılar.<<
Canlı bir hikaye daha
------------------------------------------------------:
Görev yaptığım ilçede, bir arkadaşımın ( İsmi bende gizli kalsın ) babası başka bir ilçede çok hasta, bana dedi ki, senin arabanla beraber babamı ziyarete gidelim babam çok hasta gidip onun hayır duasını alalım, ben memnuniyetle bu teklifi kabul ettim, bu teklif hem dini hemde insani bir vazifedir, arabayla babasının ikamet ettiği eve gittik, arkadaşımın abisi de orada hoş beşten sonra, abisi kardeşine dedi ki, babayı dün doktora götürdüm, doktor dedi ki, babanız da kemik erimesi ve vitaminsizlik var, bu nedenle her gün en az yarım kilo ile bir litre arasında taze süt içsin. Ben de taze süt bulamıyorum ne yapayım dedi.,
Kardeşi abisine dedi ki, Abi bir inek alalım, Baba her sabah ve akşam ineyi emsin ondan başka taze süt bulamayız ve olamazda,
Abisi, kardeşine çıkıştı, sen iyimisin, baba nasıl ineyi emer,
Kardeşi, neden olmasın baba inek buzağı gibi olamıyormu, yavaş yavaş emsin karnını doyursun dedi.
Ben bu konuya bizzat şahit olduğum halde, konunun ciddi veya şaka olduğunu çözemedim, ama ister ciddi ister şaka olsun hiçte hoş bir olay değildir. Baba ile alay etme babayı küçültme, çoluk çocuğun yanında misafirin yanında bu şekil pervasızca konuşma bence hiçte etik değildi.
Ama unutmayalım ki ne ekersek onu biçeriz, bilakis rüzgar eken fırtına biçer.
ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN VE YAKINLARINIZA GÖNDERİN BUNU YAZANDAN EMEĞİ GEÇENLERDEN
FOTOKOPİ ÇEKİP KOMŞULARINIZA DAĞITANDAN VEYA ELİNDEKİ BU KİTAPÇIĞI BAŞKALARI İLE PAYLAŞANLARDAN ALLAH BİN DEFA RAZI OLSUN MEKANLARI CENNET OLSUN ALLAH TEÂLÂ HER TÜRLÜ KAZA VE BELALARDAN KORUSUN
DUALARINIZI BEKLİYORUM
KOMŞU HAKKI
-----------------------------------------------:
komşu hakkı ile ilgili önce Kur’an’i Kerim’den bir Ayetle başlıyalım.
Yüce Allah Teâlâ. buyurmuştur.
>> Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şey ortak koşmayın, Sonra anaya, babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, yakın komşularınıza, yakın arkadaşınıza, yolda kalmışlara ve kölelerinize iyilik edin. Allah kibirlenenleri ve öğünenleri sevmez.<< ( Nisa süresi ayet :36 )
Hadis no 792 Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor. Resulüllah (s.a.v.) buyurdular ki:
“ Cebrâil (a.s ) Komşu haklarında öyle ısrarla tavsiyde bulundu ki, komşu, komşuya varis kılacak zannettim .” ( Buhâri , Edeb, 28;Vıı,78 ve Kütüb-i Sitte cilt 17 sayfa 4889, ve Gunyetül talibin 196 ve Tergib terhib 5/194, Buhâri, Müslim, ve Tirmizi )
***
Ebu Hüreyre, ( r.a. ) Peygamber ( s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir
>>Allah’a ve Ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe inanan misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahirete gününe inanan ya hayır söylesin ya sussun.<< (Tergip ve Terhib)
***
Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu :
>>Komşu hakkını ne olduğunu biliyor musunuz? Yardım isterse yardım edin,
borç isterse borç verin, fakir ise ihtiyacını görün, hasta olursa ziyaretine gidin, ölürse cenazesinin arkasından gidin, sevinirse sevinin, üzüntülü zamanında hal ve hatırını sorun, üzülmeyin deyin, Rüzgarına mani olmamak için ona bakan duvarı çok yüksek yapmayın,yediğiniz meyveden ona gönderin
çıkarmayın,komşunun çocuğu görüpte istemesin, yemeğinizin kokusu ile komşuları üzmeyin, pişirdiğiniz yemekten bir tabakta onlara gönderin.
Yine buyurdu : komşu hakkı nedir bilirmisiniz ? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, komşu hakkına riayet edene Allahü Taala merhamet eder.
( Kimya’yı Saadet ve İmam Gazal-i İhyaü Ulümiddin II, 271--272, Kahire 1386 )
Bir Dini Hikaye :
---------------------------------------------
Bir akşam Hazreti musa evinde otururken, kapı çalınır bakar ki, yakın komşusu olan seksen yaşındaki ihtiyar meccusi komşusu ,
Hz. Musa, ona buyurun sizi dinliyorum der,
Meccusi olan komşusu bu akşam yağan yağmurdan dolayı evimin tavanı çöktü ben kapıda kaldım beni bu akşam lütfen misafir edermisin !
Hz. Musa şöyle düşünür, bir peygamberin evinde bir meccusiyi misafir Etmek uygun olmaz düşüncesiyle bu teklifini red eder.
Mecussi ihtiyar kapıda kalmaması için o yağmurlu havada başka bir Komşuya ayni teklifi yapmak üzere yola çıkar,
O sırada yüce Allah Hz. Musa ya vahiy gönderir. Ben tam seksen yıldır o mecussiyi yaşatıyorum rızkını veriyorum her türlü belalardan koruyorum, Ey Musa sen benim için bir gece o mecusiyi misafir
edemedin mi buyurur.
Hz. Musa hatasını anlar o yağmurlu havada mecusiyi aramaya başlar sonuçta mecusiyi bulur ve bir kadır kiymetle evinde misafir eder,
Meccusi neye uğradığını şaşırır. Ben iki saat önce geldim beni red ettiniz, sonra gelip beni o yağmurlu havada çamurlu yolda ve bu karanlık gecede arayıp buldunuz, şimdi ise bana çok iltifat ve çok kadirli bir misafir yaptınız bunun hikmetini sorar.
Hz. Musa konuyu kendisine anlatır.
Meccusi düşünür vallahi sizin dininiz hak bir dindir. Şahadet getirir ve
İslam dinini kabul eder.
ÖNEMLİ NOT:
Bazı kitaplarda bu Hikayenin Hz. İbrahim’in adı geçiyor Bazısında ise Hz. Musa’nın adı gaçiyor, en iyisini ve doğrusunu, Yüce Allah bilir.
Asıl mesele, kötü komşu ile geçinmektir, iyi komşu ile her kes geçinir.
Kötü komşuya nasıl davranmalı ? veya kötü komşuyla geçim nasıl mümkün olur?
Öncelikle ondan gelen veya gelmesi muhtemel olan eziyetlere sataşmalara sabır ve tahammül göstermek suretiyle mümkündür. yoksa az önce söylediğimiz gibi iyi komşu ile anlayışlı komşu ile faydasını gördüğümüz komşu ile her kes geçinir. Asıl mesele, asıl marifet kötü komşu ile geçinmek ve onu yola getirmektir.
Komşunun ufacık bir hatasını büyütüp mesele haline getirmek hiçbir Müslümana yakışmaz, eften püften çekirdek kabuğunu doldurmayacak şeyleri mesele yapıp komşuya hakaret etmek onunla kavgaya tutuşmak, saldırmak, hakaret etmek hiçte doğru değildir.
Komşudan gelen bazı ufacık zararları ve tedirginlikleri geçiştirmenin de elbette çaresi vardır.
Ona münasip bir lisanla rahatsız olduğunu yaptıkları haraketten tedirgin olduklarını münasip bir dille izah ederseniz mutlaka oda utanır. sıkılır ve hatalarını gözden geçirir ve bir daha tekrar etmez. Seni rahatsız edecek davranışlardan şiddetle kaçınır, sonuçta oda bir insandır.
Bu hususta asıl mesele sabır ve tahammül meselesidir. ayrıca dolduruşa gelmeme meselesidir. mesele komşu haklarını gözeterek katlanabilmek en onurlucadır.
İşte kötü komşuya böyle davranılırsa kısa sürede yaptıklarına pişman olur, inanın çok geçmeden gelip sizden özür diler, bağışlanmasını ister biz böyle komşuları çok gördük,
Kötü komşuya kötü davranılmaz ..
Kötülük yapana kötülükle mukabele etmek her ne kadar dinimizde caiz ise de iyilikle mukabele etmek üstün bir meziyettir.
Kur’an-ı Kerim’de buna işaret edilmiştir.
>>Eğer her hangi bir ceza ile mukabele edecek olursanız ,ancak size rava görülen haksızlığın misillemesiyle ceza yapın.
Sabrederseniz and olsun ki bu, tahammül edenler için elbette daha hayırlıdır.<<buyrulmuştur.
Konuyu biraz açarsak,komşudan gelecek her hangi bir eziyete aynı ile mukabele etmeyip tahammül etmek, bizim için daha hayırlı, daha isabetli bir hareket olur.
İşte mensubu bulunduğumuz islam dininin bizden istediği budur.
Daima efendilik, daima hoşgörü, daima uygarlık, daima tatlı dilli ve güler yüzlü olmak .
*
Bakın bu hususta Peygamber Efendimiz ( s.a.v. ) bir hadisinde ne buyuruyor. Rivayet eden Enez b. Malik (r.a. )
>>Komşusuna eziyet eden bana eziyet vermiş bana eziyet edende Allah’a eziyet etmiş olur.
Komşusu ile harp eden benimle savaşmış , benimle savaşan da Allah’la savaşmış olur.<< ( Tergib ve Terhib 5/l82 )
Konuya baktığımızda bu Hadisi Şerif aklı olan herkese yeterlidir,
Müslim (r.a. ) rivayet etmiştir.
>> Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin.<< ( Tergib ve Terhib 5/77)
**
Müslim’in bir rivayetide şöyledir. Efendimiz s.a.v.)şöyle buyurmuştur.
>>Komşusu şerrinden emin olmuyan kimse cennete giremez.<<
(Ahmed IV,151 ve Diyanet Başkanlığının kürsüden öğütlerS. 382 )
Enes (r.a.) rivayet ediyor. Efendimiz ( s.a.v. ) bir hadisinde:
>>Kudretiyle yaşadığın Allah’a yemin ederim ki, bir kul kendisi için sevdiğini komşusu veya kardeşi için sevmedikçe iman etmiş olamaz.<< buyurduğunu rivayet etmiştir, ( Müslim, Tergib ve Terhib 5/180 )
***
Enes –b. Malik (r.a. ) anlatıyor: Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
>>Kulun kalbi dosdoğru olmadıkça imanı doğru olmaz. dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Komşusu şerrinden emin olmadıkça cennete giremez.<<( İmam Ahmet ,ve İbn-i Ebi’d Tergib ve Terhib 5/l81)
*
İbni Abbas (.r.a.) rivayet etmiştir Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
Komşusu aç iken karnını doyuran Mü’min değildir.< )Taberani, ve ya’la Tergib ve Terhib 5/190 )
Hakim bu hadisi Hz. Aişe den şöyle rivayet etmiştir;
>>Yanındaki komşusu aç iken tok olarak geceyi geçiren mümin değildir.<<(Âişe Tergib ve.. 5/190)
Anlatıldığına göre; Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“ Üç türlü komşu vardır: Kimi komşusunun komşusu üzerinde üç, kimisinin iki ve kimisinin de tek hakkı vardır.
1-Komşusu üzerinde üç hakkı olan komşu, ayni zaman da akraban olan Müslüman komşundur. Böyle komşunun senin üzerinde bir Müslüman oluşundan, ikincisi akrabalığına, üçüncüsü de komşuluğuna dayanan üç hakkı vardır.
2- İki hakkı olan komşu Müslüman komşundur. Böyle komşunun senin üzerinde biri Müslümanlıktan ve ikincisi de komşu olmaktan kaynaklanan iki hakkı vardır.
3- Üzerinde sadece bir tek hakkı bulunan komşusuna gelince gayr-i müslüm komşundur. Böyle komşunun senin üzerinde komşuluğa dayanan bir tek hakkı vardır.” ( Tenbihü’l-Gafilin 198 )
***
Abdullah b. Mes’üd t’dan (r.a.) rivayetine göre, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“ Nefsimi kudret elinde tutan Allah’ın adına yemin ederim ki, insanylar kalbinden, dilinden ve elinden emin olmadıkça kişi Müslüman olamaz. Kişinin komşusu hilesinden ve zülmünden emin olmadıkça da gerçek mü’mün olamaz.” ( Tenbihül Gafilin l95 )
Peygamber Efendimiz Bir hadisinde şöyle buyurdu :
>>Komşusuna izzet ve ikramda bulunan kimseye cennet vaciptir. Komşusunu rıhatsız eden ve ona zarar veren kimseye ise Allah, ve Melekleri O insanlara lanet okur.<<
(Hayatül Kulüp ve Dürretül Vazini 171 )
Başka bir hadis de:
“ Kıyamet gününde muhakeme edilecek ilk iki hasım, iki komşu olacaktır.”( Ahmed, IV, 151 )
***
Kur’an Işığında ki şiir kitabımdan konuyla ilgili bir şiir okuyalım mı?
KOMŞU HAKKI
Senin komşun senden emin olmadıkça ,
Gerçek mümin sayılmasın açıkça ,
Sen tok isen komşun yatıyorsa aç ,
Komşu hakkına itaat et,etrafına iyilik saç,
Hastalıklarında teselli et, ziyaret et,
Her hayırlı işlerini candan tebrik et,
Sakın hor bakma ,komşu kızına namusuna,
Hiç dedikodusunu yapma malına edebine ,
Komşuya daima güler yüz göstermelisin,
Her görüşünde sevgi ve saygı ile selamlamalısın,
Her zor günlerinde daima yanında olmalısın,
Nisa süresinin 36. Ayetini daima hatırlamalısın.
Komşu ile ilgili hadislerle devam edelim.
Ebü zer (r.a. ) Rivayet ediyor, Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu:
>>Şüphe yok ki, Allahu Taala kötü komşusu olup Allah ölümle veya başka bir yolla hakından gelinceye kadar sabreden ve mükafatını bekliyen kişiyi sever.<<2/505 Camiü-s-sağir
***
Enes’den (r.a. )rivayetle Peygamberimiz ( s.a.v. ) şöyle buyurdu :
>> İki kişi vardır ki, Kıyamet günü Allah onlara rahmet nazarı ile bakmaz, akrabalarıyla ilgiyi kesen kimse ve kötü komşu.<<l/72 Camiü-s-Sağir
***
İbni Mesud (r.a. ) Rivayet ediyor.Efendimiz (s.a.v. )
>>Komşun seni “ iyi ” diye överse sen iyisin. “Kötü “ diye yererse, sen kötüsün .<<buyurmuştur. ( 1/123 Camiü-s-Sağıir )
İbni Abbas ‘tan ( r.a. ) Peygamberimiz (s.a.v. ) Şöyle buyurdu :
>> Biriniz mülkünü satmak istediğinde önce komşusuna teklif etsin<< (1/144 Camiü-s-Sağir )
***
Ebü Malik el Eşcai (r.a.) Rivayet ediyor. Efendimiz.
>> Kıyamet günü Allah katında hıyanettin en büyüğü, arazileri veya evleri biribirine komşu olan iki kişiden birisinin kendi hissesine kattığı bir arşın topraktır. Bunu aldığında o yer kıyamet günü yedi kat yerin altına kadar alınır ve boynuna geçirilir. <<buyurmuştur. ( Camiü’s-Sağir 1/328 )
***
Amr ibni As’dan (r.a) Rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“ Yedi kişi var ki, Allah kıyamet günü, onların tarafına ne bakar ve ne de onları günahlarından arındırır, onlara : Cehennemliklerle birlikte siz de oraya giriniz! Bu kimseler şunlardır:
1- Aktif ve pasif homoseksüeller ( Livatacılar ).
2- Elle belini getirenler (mastorbasyon yapanlar).
3- Hayvanla çiftleşenler.
4- Kadına arkadan yaklaşanlar.
5- Hem kadınla hem de o kadının kızı ile cinsi münasebette bulunanlar.
6- Komşusunun eşi ile zina edenler.
1- Açıktan açığa komşusunu rahatsız edenler. Meğer ki, böyleleri şartları uyarınca tövbe etmiş olsunlar.” Tenbihu’l –Gafilin 195 )
***
Bir Hikaye
----------------------------------------:
Bildiğiniz gibi Hz.Musa Peygamber ,Yüce Allah’la en çok kelimullah Yapan (konuşan ) bir
peygamberdir.
Bir gün yine Yüce Allah’la kelimullah (konuşmak ) için turi sina dağına giderken, sırtında odun yüklü bir yaşlı adama rastlar, adam, Hz. Musa’yı tanır ve Hz. musa dan şu talepte bulunur.
Ey Allah’ın peygamberi, ben yaşlandım artık belimle odun taşıma da çok zorlanıyorum ne olursun Yüce Allah’a benim durumumu arz et bana bir eşek almam için maddi imkan versin.
Hz. Musa Yüce Rabbimizin huzuruna çıkar kendi aralarında kelimullah yaptıktan sonra;
Hz. Musa, Ya Rabbi zaten sen bilensin, görensin ve işitensin, az önce
karşıma gelen ihtiyar oduncuya ne cevap vereyim Ya Rabbi.
Yüce Allah, o kuluma söyle komşusuna bir eşek istesin ben ona iki eşek vereyim.
Hz. Musa Turisina dağından inerken bakar ki o yaşlı oduncu adam
yol kenarında oturmuş Hz. Musa’yı bekliyor .
İhtiyar oduncu : Ya Musa benim talebimi Allah’a ilettin mi, bana getirdiğin müjde nedir, dedi.
Hz. Musa, Yüce Allah buyurdu ki, benim odun yüklü yaşlı kulum, komşusuna bir eşek istesin ben ona iki eşek vereyim. buyurdu:
Yaşlı adam ; Hz.Musa ya şu cevabı verdi; Allah komşularıma bir eşek vermesin ben de iki eşek istemiyorum. Halime ızdırabıma zahmetime razıyım, dedi.
Bir dakika tefekküre ne dersiniz., demek ki sen komşuna hayır
bereket istemesen Allah sana hayır ve bereket vermez. Başka bir pencereden bakarsak, o ihtiyarın komşularına olan kini, çekememezliği ne kadar da gaddarmış ki Hz. Musa Peygambere şu cevabı veriyor. Yüce Allah komşuma bir eşek vermesin bende iki eşek istemiyorum ve şu perişan halime razıyım, ızdırabıma ter dökmeme razıyım bu ne kin, bu ne kötü bir komşu.
Allah’ım bizleri komşu haklarına uyan ve her yönü ile rızanı kazanan kullarından eyle, komşunun tavuğu komşuya kaz görenlerden eyleme bizi Ya Rabbi.
Ebü Hüreyre rivayet ediyor. Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu:
>>Komşunun malının, namusunun ve buna benzer şeylerinin haramlığı kanını dökmenin haramlığı gibidir.<< naif kaynak yaz
Bir Hikaye
-----------------------------------------:
Hz. Ebü Hüreyre ile Hz. Telba her ikiside hem komşu hem de eshabe dirler.
Hz. Telba bir gece Hz Hüreyre’ye misafir gider, oysa ebü Hüreyre çok fakir o gecelik aile yemekleri yalnız bir tas çorba iki ekmektir. Başkada yiyecekleri yoktur.
Fakat onlar aç kalmaya razı ama misafiri aç göndermeye razı değiller.
Bu nedenle, yiyecekleri olan bir tas çorba ile iki ekmeği sofraya getirip misafire ikram ettiler.
Ebü hüreyre misafire gazımız bitti onun için kusura bakma karanlıkta yemek yiyelim dedi, misafir olan Hz. Ebü Telba anlayışla kabul etti , ev sahibi ile misafir yemeye oturdular. Yemek az olduğu için ev sahibi olan Hz. ebü Hüreyre karanlıkta nasılsa misafir görmüyor. Kaşığını çorba tasına vurup ses çıkartıyor ve yemek yer gibi ağzını homurdatıyor,amaç misafir yemek azdır diye sofradan aç kalkmasın doya doya yemek yesin.
Sabah olunca Resulüllah (s.a.v. ) hazretleri onları çağırıyor siz dün ne yaptınız ki, Yüce Allah sizin hakkınız da hoşnutluğunu bildirmiş bu hususta ayet inmiştir. Buyurmuştur.
Bu hususta biraz tefekküre ne dersiniz.hem de derin bir tefekküre, biz olsak acaba böyle yapabilirmiyiz iki dakika teffekür edelim mi.
*
İbni Ömer (r.a. ) rivayet ediyor: Efendimiz (s.a.v. )
>>Nice komşular vardır ki Kıyamet günü komşusunun yakasına yapışacak ve şöyle diyecektir. “Ya Rabbi, bu yüzüme kapısını kapadı iyiliğini benden esirgedi. Buyurdu: Buhâri’nin Edebinden 4/ l347 Camiü-s-Sağir )
(
Ali (r.a. ) Rivayet ediyor ; Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu :
>> Boğularak ölen şehiddir. Yanarak ölen şehiddir, Gurbette ölen şehiddir.
Yılan ve benzeri haşeratın ısırmasından dolayı ölen şehiddir. Karın sancısından dolayı ölen şehiddir. Çöken evin altında kalan şehiddir. Damdan düşüp ayağı ve boynu kırılarak ölen şehiddir. Üzerine taş yuvarlanarak ölen şehiddir. Meşrü ölçüde kocasını kıskanan kadın Allah yolunda cihad eden gibidir. ona bir şehit mükafatı vardır. Malı uğruna öldürülen şehiddir. Canı uğruna öldürülen şehiddir. Din kardeşini savunurken ölen şehiddir. Komşusu uğrunda öldürülen şehiddir. İyiliği emredip kötülükten sakındırırken ölen şehiddir(Camiü’s-Sağir 3/l238) .
Süfyan-ı Sevri’ye göre İyi komşuluk şu dört şeyle gerçekleşir.
1- Var olandan komşuya vermek,
2- Komşusunda olana göz dikmemek,
3- Komşuyu rahatsız etmemek,
4- Komşunun verdiği rahatsızlığa karşı sabr etmek,
*
Yine doğruluğunu Buhari ve Müslim tarafından ittifak edilen Hadiste Allah’ın Resulü (s.a.v)
>>Vallahi tam iman etmiş olamaz ! Vallahi tam iman etmiş olamaz! Vallahi tam iman etmiş olamaz ! <<
Kim Ey Allah’ın Rasulü, diye sordular. şöyle buyurdu:
>>Kendi kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı ( komşunun eziyetinden güvencede olmayan ) kimse!...<<(Buhari, Edeb, 29;VII.78 ve Riyazüs-salihin 73 ve İslam Akâidi sayfa 57. Murat el-Mısri ) )
İmam Müslim’in diğer rivayeti ise şöyledir.
>> Kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez<<. Buyrulmaktadır.
(Müslim. Riyazus-Salihin 73 )
***
Bunca Ayet ve hadisler olduktan sonra bir mümin komşu diğer bir mümin komşusuna veya diğer komşularına nasıl kötülük edebilir.
Onun hakkını nasıl çiğneyebilir.
Onun karısına kızına kötü gözle nasıl bakabilir.
Onlar için nasıl hainlik edebilir.
Onun malını nasıl kıskanabilir,
Muhtaç ise ona nasıl yardım yapmayabilir.
Üften püften konularla nasıl komşusunu huzursuz edebilir.
Bakın beraber yukarıdaki iki hadisi okuyoruz.>Kötülüklerinden “ veya kendi kötülüklernden” komşusunun emin olmadığı kimse Cennet’e giremez< buyrulmaktadır. Bu ne demek sizinde anladığınız gibi cennete girmeyen kişi, mutlaka cehenneme girer.
Komşuya eziyet etmekle , bile bile bir mümin nasıl cehennemi göze alabilir.
Böyle bir felaketi kim göze alabilir,
Böyle bir cezaya kim razı olabilir.
Her aklı selim insan komşu ilişkilerini çok iyi gözden geçirmelidir,
Yalnız komşu ilişkileri değil her konuda da Allah’ın ve Peygamberin rızalarını kazanmamız gerekir. yoksa her iki dünyamızda hüsran olur.
Hz.Aişe (r.a. ) dan Allah’ın Resulüne dedimki:
Ey Allah’ın resulü, iki komşum var hediyemi bunlardan hangisine vereyim. Şöyle buyurdular:
>> Hangisinin kapısı sana yakın ise ona ver.<<( Riyazus-Salihin S 73)
***
Demek ki önce yakın komşuya ikram ve yardım etmek gerekiyor.
Sonra uzak komşuya...
Dikkat ederseniz konuyla ilgili ilk başta yazdığımız Nisa süresi ayet : 36 ayet’i kerime de bunu emrediyor.
çünkü ayette önce yakın komşu anlatılmıştır.
Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle rivayet edildi: Resulüllah (s.a.v.) :
“ Allah’ım kötü mahalle komşusundan sana sığınırım.” Diye dua ederdi.
(İbni Hıbban Tergib Terhib 5 / 183 )
Bir Hikaye :
Hazreti Ali’ (r.a.)in Bir komşusu çok borçlu, çok perişen evinde bir lokma yiyecek yok dört- beş gündür aç yatıp kalkıyorlar.
Komşu durumunu Hz. Ali’(r.a. ) he anlatmaya karar verir ve kalkıp Hz. Ali gile gider.
Durumunu Hz. ali’ye, çoluk çucuğunun yaklaşık 4-5 gündür bir şey yemediklerini borçlu olduğunu ve alacaklılar kendisini sıkıştırdıklarını gerek yiyecek yönden gerekse borç para vermesi yönünden Hz. Ali’den yardım talep eder.
Hz. Ali (r.a.) hemen evende hazır ne varsayiyecek varsa komşularına taşır, ve komşusunun borçlularını ödemesi için kendisine yardım eder ve evine döner evinde ağlar, da ağlar, bu duruma Hz. Fatıma (r.a)ha çok üzülür ve Hz. Ali’ye şöyle der.
Ya Ali sen niçin ağlıyorsun, sen Müslümanlık ve komşuluk görevi olarak gerekli gıda ve para yardımını yaptın.bu üzüntün nedendir. Ya Ali.
Hazreti Ali (r.a.) şöyle buyurur.
Peygamber Efendimizin bir hadisi şerif de şöyle buyurmuştur.
“ Yanındaki komşusu aç iken bunu bildiği halde tok olarak geceyi geçiren bana inanmış değildir.” ( Tabarani ve Bezzar ) )
Derler ki Ya Ali. Komuşuların bu durumda olduğunu bilmiyordun ki,
Hz. Ali şöyle devam eder. işte bütün mesele burada onların durumunu böyle kötü olduğunu bilmediğim için ağlıyorum bilmeliydim.işte Hz Ali böyle bir Hazrettir. Allah kendisinden milyar defa razı olsun ve Rahmet etsin.
Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle anlatıyor:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir savaş için yola çıktı ve “ Komşularına eziyet edenler, bu gün bize katılmasın!” dedi. Oradakilerden biri :
“ Ben komşumun duvarı dibine küçük abdest bozmuştum.” Dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “ Sen bugün bize katılma” buyurdu. ( Taberani Tergib ve terhib 5 / 183 )
Bir hikaye Daha :
İmam-ı Ebu Hanife hazretleri altı gündür göremediği komşusunun, evine gider sorar, komşumuzu birkaç gündür göremiyorum acaba hastamıdır yoksa başına bir olay mı geçti merak ediyorum onun için sormaya geldim der.
Sorduğu komşunun hanımı kendisine şöyle; benim beyim tam altı gündür emineyette tutukludur neden niçin tutuklamışlar onu da bilmiyoruz.der.
Ebu Hanife Hazretleri hemen koşa, koşa emniyete gider olan biteni öğrenir ve tutuklu adamın suçsuz olduğunu delillerle kanıtlar ve komşusunu serbest bıraktırır eve gelirler.
Ebu hanife Hazretleri, komşusunun elini tutar, kendisine şöyle der. beni helal et, senden yüzlerce defa özür dilerim, komşuluk ve Müslümanlık bu değil ama bir kere olmuş tekrar tekrar hakkını bana helal et diye komşusuna yalvarır.
Komşusu ise esas sen beni helal et benimle ilgilendin suçsuz olduğumu kanıtladın ve beni ak yüzlü / suçsuz olarak aileme kavuşturdun.
Hazret şöyle der. Peygamber Efendimizin bir hadisinde şöyle buyurmaktadır. “ Bir komşunu üç göremezsen onu soruştur araştırır, başıha bir olay mı geldi, hastamıdır öğren ilgilen “ buyurmaktadır. oysa ben altı gün sonra seninle
ilgilenmişim ve sen benim yüzümden en az üç gün nezarette kalmışsın. Tekrar tekrar helalık ister ve ağlayarak evine döner.
İbni Amr’ den rivayet ediliyor:
“ Komşusunun hanımı ile zina eden kimsenin yüzüne kıyamet günü Allah rahmetiyle bakmaz. Onu temize çıkarmaz ve ona şöyle der. “ girenlerle birlikte cehenneme gir. “
Said b. Müseyyeb’den rivayet edildiğine göre Resulüllah (s.a.v. ) Efendimiz şöyle buyurmuştur.
“ Kişinin anası kendisine nasıl haramsa komşusuda kendisine öyle haramdır.”
(Tenbihü’Gafilin 196 )
Peygamber Efendimize (s.a.v.) filan kadın gündüz oruç tutar namaz kılar, fakat komşusuna eziyet eder dediler, “Onun yeri cehennemdir.” Buyurdu. Yine buyurdu ki : “ <Kırk eve kadar komşu olur.”Zührü diyor ki her dört taraftan kırk ev komşu olur.
Yine buyurdu: “ Komşusunun köpeğine taş atan komşusunu incitmiş olur” yine buyurdu.” Allah’a ve kıyamet gününe inanan, komşusuna iyilikte bulunsun.” ( Kimya-yı Saad et )
Bir Hikaye
-------------------------------------------:
Hasan Basri Hz. çok hastadır, yatakta inim inim inliyor. Yakın komşusu onu ziyarete gider.
Komşusu, Hasan basriye derki sizin evinizde kötü bir koku var, Hasan basri bunu cevapsız bırakır. Aradan biraz zaman geçer.
Komşu yine Hasan Basri’ ye sorar yemek pişirme zamanı değil bu koku yemek kokusu da değil, sizin evde çok kötü bir koku var, Hasan basri yine başka laflar araya sıkıştırır cevap vermez.
Üçüncü kez komşusu , Hasan Basri’ye Allah aşkına bu koku ne kokusudur, pencereleriniz açık olduğu halde evde çok ağır bir koku var.
Hasan Basri, Komşusuna şu cevabı verir, sen beni Allah adıyla yemine vermeseydin hiçbir zaman bu kokunun ne kokusu olduğunu sana anlatmazdım ama sen beni yemine verdiğin için sana anlatacağım.
Bu koku sizin tuvaletiniz olmadığı için ağılda yığdığınız gaitayı (büyük abdestinizi) yirmi metre penceremizden uzak döktüğünüz için o koku oradan geliyor havalarda sıcak pencereyi kapatamıyoruz. önceden siz oraya döktüğünüz zaman, ben sağlığımda her gün orayı temizlerdim, koku olmuyordu. Ama ben
hastalanınca oralarıda temizleyen olmayınca ister istemez koku fena şekilde çevreyi rahatsız etti.
Hasan Basri’nin komşusu çok mahçup olur utanır ve yıkılır.
Komşusu, Hasan Basri den özür diler helalık ister.
Hasan Basri, komşusuna sen beni yemine vermeseydin sağ kaldığım müddetçe ve siz oraya döktüğünüz müddetçe size haber vermeden, ve hiç üşenmeden temizleyecektim. Ve hiç bir zaman bu konuyu senin yüzüne vurmuyacaktım, seni mahçup etmiyecektim, utandırmayacaktım Seni üzdüğüm için beni helal et sen beni yemine verdin bu koku nereden geliyor dedin onun için bende söyledim deryoksa Vallahi söylemiyecektim der.
*
Bir dakika tefekkür edelim mi, İşte komşuluk budur. Acaba şimdi olsa belki yumruklar, deynekler, (sopalar ) taşlar, bıçaklar, silahlar konuşur. Allah korusun.
Ebu Hüreyre (r.a.) Rivayet ediyor.
“ Biriniz yanındaki iki melekten, Salih iki komşusundan utandığı gibi utansın da günah
işlemesin. çünkü onlar gece gündüz kendisiyle beraberdir.” (Beyhakinin şuabü’l İmarından.ve Camiü’s-Sağgir.l44l )
Her kes ameline göre nasıl dirilecek?
İnsanlar mahşer günü hangi hal üzerine ölmüşlerse, işledikleri amellere uygun bir surette dirileceklerdir.
Müezinler, telbiye getirenler, haşir sabahı ezan okuyarak, telbiye getirerek dirileceklerdir.
Komşunun eziyetine sabır etmek;
Sabır, eza ve cefalara, musibetlere, ibadetlerin zorluklarına ve her türlü sıkıntıya dayanmak demektir. Kur’ân-ı Kerim’de değişik vesilelerle bir çok ayetle sabır tavsiye edilmekte hatta emredilmektedir. Bu ayetleri tek tek meâli ile beraber okuyup inceleyiniz,
Şu Ayetlere bakınız:
“En’âm, 6/34, Ahkâf 46/35; Tâhâ 20/130; Rüm, 30/ 60; Lokman,31/17 Meâric70/5;”
Resulüllah (s.a.v.) Karşılaşılan güçlüklerde sabredilmesi gerektiğini.” buyuruyor. ( Buhâri Zekât,50,ı1,129.ve Diyanet <İşleri Baş. Kürsüden öğütler.S. 382 )
Ve bu noktada sabrın ölçüsünü ise şöyle buyurmuştur.30
“Sabrın (musibetin, felaketin) geldiği ilk andadır.) ( Buhâri, Cenâiz, 32,II,79, )
Hz. Muaz bin Cebel (r.a.) bu hususu Peygamber Efendimiz (s.a.v,)’e sorunca:
“ Ey Muaz! Çok büyük bir işten soruyorsun. ( O gün ) ümmetim on iki fırka olarak haşr olunur.” Diyen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mubarek gözlerinden yaşlar akıtmaya başlamış, ağlayarak haşir meydanına sevk edilecek on iki fırka hakında şu açıklamada bulunmuştur.
Birinci fırka : Komşularına eziyet edenler.
Kabirlerde elleri ve ayakları olmadan çıkar ve böylece mahşere sevk olurlar. Allah-u Teâlâ tarafından bir münadi bunların hakında şöyle der:
“Bunlar dünyada iken komşularına eziyet eden kimselerdir. Bu onların cezalarıdır. Gidecekleri yer de cehennemdir!
Peygamber Efendimiz (s.a.v. )bir hadisinde şöyle buyuruyor:
“Allah’a yemin ederim ki, siz iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Biri birinizi sevmedikçe de hakıyla iman etmiş olamazsınız. ( Müslim,İman: 93 , C. Sağir 3/1101 )
Efendimiz (s.a.v.) Güzel söz sadakadır.” buyurmuştur. ( Müslim, Edeb, 56,II,699 )
Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor.:
“ Ey Müslüman hanımlar! Tırnak ucu kadar da olsu, sakın ha, komşu komşuyu hakir görmesin!” ( Buhâri, Edeb, 30;VII,78 )
Komşuluk ile ilgili son bir canlı hikayeyi sizinleyazıp bir hadis okuyup, paylaştıktan sonra başka bir konuya geçelim
Allah için çok sevdiğim, manevi Kardeşim olan Ekrem Keskin, Allah kendisinden bin defa razı olsun o, anlatıyor bu canlı olay çok hoşuma gittiği için biz bu zamanlar da böyle komşu özlediğimiz için bu canlı olayı ve hikayeyi sizinle paylaşmak istedim işte;
H İ K A Y E :
Ben 13- 14 yaşlarındayım, bizim bir komşumuz vardı, Ali Rıza amuca babamla pek hoş değillerdi, yani araları kötü de değildi iyi de değildi, ama annem ile o komşunun hanımı ve biz çocuklar aramızda bir sorun yoktu bizler iyi geçinirdik.
Bir gün komşumuzun hanımı, kapısının önünde çocuğunu acımasızca dövüyordu, babam koşa, koşa gitti, dayak yiyen çocuğu annesinin elinden aldı,
komşumuzun hanımına bir tokat attı komşunun hanımı yere düştü, babam çocuğu alıp bize getirdi çocuğun elini yüzünü yıkadı, çocuğu bakkala götürdü çocuğa çok çeşitle şekerler, bisküvitler ve bir de top aldı tabii ona alınca bize de aldı, ve çocuğu evine göndermeden önce nasihat etti bir daha anneni babanı üzme, diye söz aldı ve çocuğu evine gönderdi.
Babam çok tedirgin di, komşu akşam evine gelince eşi ona mutlaka konuyu anlatacak, ve mahallede kıyamet kopacak her kes onu bekliyordu.
Gerçekten akşam oldu bir de baktık ki, tokat yiyen hanımın kocası kapımızı çaldı, babam ve annem çok tedirgin oldular. Babam dedi ki a,ha, hanım biz ayvayı yedik, komşumuz Ali Rıza eşinin öcünü almaya geldi ve bizim evi bastı, babam çok bozulmuş ve korkmuştu, dayak atmaktan veya yemekten değil huzursuzluk olacak diye korkmuştu. çünkü eve kadar gelmek hiçte iç açıcı değildi, sonuç çok, çok kötü düşünülüyordu,
Babam, annem’e dedi ki yapacak bir şey yok ne olacaksa olsun, kapıyı aç, Annem kapıyı açtı. Komşu anneme beyin evde mi dedi. annemde evde buyurun dedi.
Babamın nefesi tutulmuş, komşusunu kırdığı ve üzdüğü için elleri titriyor, ne diyeceğini ne yaptığını bile bilmiyor, keşke tokat atmasaydım diyor, komşuyu kırmak tokat atmak hiçte babamın hoşuna gidecek bir şey değildi. Ama olan olmuş, sonucunada, olacağınada katlanacaktı, çünkü komşunun niyetini bilmiyoruz, bıçaklımı, silahlımı, iyi niyetli mi, kötü niyetli mi? gelecek onuda bilmiyoruz.
Komşu geldi selam verdi oturdu, hemen lafa başladı babama, dedi ki, Tahir Efendi, bu gün olan biteni, eşim latife bana anlattı, eşime de bir tokat atmışsın, ben çok üzüldüm ve sana çok, çok kırıldım!
Keşke, bir tokat değil on tokat atsaydın dedi.
Eline sağlık, senin yanında sana saygı göstermeyerek eşim çocuğumu döverse sen vijdanlı davran mışsın ki ona bir tokat atmışsın, keşke on tokat atsaydın.
Hepimiz şoke olduk, o komşunun o hareketine o kadar duygulandık ki, neredeyse hepimiz ağlayacaktık.
Babam keşke olmasaydı, bende bir an sinirlerime sahib olamadım çocuğun olan yeğenimi de çok sevdiğim için, yengemin ona dayak atmasına,
kabullenemedim, gayri ihtiyarı kardeşim olan, yengeme bir tokat attım, özür dilerim dedi.
*
Bir dakika tefekkür edelim mi?
Şimdi böyle komşu varmıdır. sen çocuğunu bırak dayak atmayı, kessen bile komşu gelip karışmaz, hele komşunun hanımına tokat atmak böyle bir şey olursa, cinayete sebebiyettir v eya cinayet işlenir.
Bu yukarıda yazdığım canlı bir olaydır. Böyle komşuları Vallahi, özledik, Vallahi özledik, Vallahi özledik.
Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a)rivayetiune göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“Nefsimi kudret elinde tutan Allah’ın adına yemin ederim ki, insanlar kalbinden, dilindenve elinden emin olmadıkça kişi müslüman olamaz. Kişinin komşusu hilesinden ve zulmünden emin olmadıkça da gerçek mümin olamaz.” Tenbihü’l- Gafilin 195
NOT:
ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN KOMŞULARINIZA VE YAKINLARINIZA
GÖNDERİN BUNU YAZANDAN EMEĞİ GEÇENLERDEN FOTOKOPİ ÇEKİP DAĞITANDAN VEYA ELİNDEKİ
BU KİTAPÇIĞI BAŞKALARI İLE PAYLAŞANLARDAN ALLAH BİN DEFA RAZI OLSUN . MEKANLARI
CENNET OLSUN ALLAH TEÂLÂ HER TÜRLÜ KAZA VE BELALARDAN KORUSUN DUALARINIZI BEKLİYORUM