1-

2-

 

 

                                                                       KİTAP NO: 9

 

 

 

 

 

      BU KİTAP’TA

 

1—“ MÜMİN’NİN  24  SAATİ NASIL  OLMALIDIR “?

 

 

2— “ YALNIZ VE YALNIZ ALLAH TEÂLÂ İÇİN SEVMEK

 

 

3—“ SABIR İMANIN YARISIDIR. “    

 

 

4—“MÜNAFIK VE MÜSLÜMANIN FARKI “

 

 

Bu kitaptaki  farklılıkları mutlaka okumak gerekir ki,  farkı fark edelim, Bilgimize bilgi katalım, 24, saat yaşantımız nasıl olmalıdır, ALLAH Teâla için sevmek nasıl olur, sabrın mükafatları ve faydaları nelerdir, Münafık ve Müslümanın arasındaki yüzlerce  farkı bilinçli olarak  okuyup farkı fark edeceğiz.

                                   Saygılarımla 

 

 

 

 

 

                                                                 NAİF GÜNAŞAN

3-

                 Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla                         

      MÜ’MİN’NİN 24 SAAT-I NASIL OLMALIDIR.

--------------------- ---------------------------------------------------------------------------------------

 

         ALLAH Teâlâ Şöyle buyuruyor.

          “Kâfir ve mü’min: Bu iki topluluğun hali, kör ve sağırla, gören ve işitenin haline benzer. Hiç bu iki topluluk bir olur mu? Düşünmez misiniz.” (Hüd süresi ayet: 24 )

 

           Ebu Hüreyre  (r.a.) der ki: Resulüllah (s.a.v.) :

“ İmanızı tazeleyiniz.” Buyurdu.

          “ Ya Resulüllah! İmanımızı nasıl tazeleyeceğiz?” denildi

          “ Lâ ilâhe illâ’l-lah’ı çok söyleyiniz” buyurdu. ( Ahmed ve Taberani )

 

Bu bölüme nafile ve sünnet ibadetleri üzerine sohbeti yoğunlaştıralım

 

 

          Ağırlıklı olarak Farz ibadetler dışında bazı sünnet nafile ve müstahap / bol sevaplı ibadetler ağırlıklı olarak   araştıracağım, çünkü  “ farz ibadetlerin yeri zamanı geldikçe zaten yapıyoruz”ve yapacağız.  Rabbimize kulluk görevimizi yapacağız bu tartışılmazdır.” Her müslümanın üzerinde zaten farzdır, ismi üzerinde farz ibadetler. Ama bunu da unutmayalım ki bizi Allah Teâlâ’ya yaklaştıran da nafile ibadetlerdir.

4-

          Bu nedenle, Bir Müslümanın genel olarak  günü ve gecesi nasıl geçmelidir konusuna değineceğiz her yönü ile araştıracağız, bazı Nafile ve sünnet ibadetleri ilgili azda olsa genişçe  bilgi sahibi olcağız İnşallah.

 

 

ÖNCELİKLE NAFİLE’NİN ANLAMI  NEDİR:

 

Türkçe sözlükte:   Nafile boşuna, faydasız, beyhude, veya Nafile zahmet olarak bilinir. Nafile bildiğimiz bu anlamda değildir

Arab’ça da Nafile’nin anlamı:   Mecburiyet altında olmayan yani farz vacip veya sünnet olmayan ibadetler dışında, diğer ibadetler gibi Allah rızası için gönüllü olarak kılınan fazlalıklı namaz örneğin, evabin, işrak / duha, tehecüd, namazları ve ramazan dışında kaza borcu olmayıp da tutukları oruçlar. Hac farziyetini yapmış da ikinci veya üçüncü defa hacca gidenler sadaka verenler vesair.

 

          Bunu bilmeliyiz ki, İslamı Müslümanlığı yaşamak adet değildir. yani bizim örfümüz adetimiz böyledir, dedem, babam şöyle yaparlardı bizde ayni kültürü adeti yaşatalım diye bir kural yoktur.

Öyle bir şeyde dinimizde söz konusu olamaz. Adet başka ibadet başkadır. Örf, Adet, kabilelere, ailelere,semt ve yörelere mahsustur. Ama ibadet tamamen Allah Teâlâ’nın emirlerine Peygamber Efendimizin tavsiyelerine uyulmasına mahsustur. Din evrenseldir, din bize değil biz dine uyacağız.

         Yüce Allah’ın emirlerine, Peygamber Efendimizin Sünnetine uymak ve yaşamak dini bir farzdır (emirdir)  İslami bir kuraldır. İslami Kuralara uymasak bid’âtır, bid’ât’a devam edenin sonu delalettir, delalettin sonunda cehennemdir. Efendimiz böyle emir ediyor. geniş bilgi için bak. Bid’at, bölümüne

 

            Kurân-ı yaşamak, Ailenin örf ve adetine, kabilelerin görüşüne, ırkın veya bir memleketin uygulamasına asla ve asla bağlı değildir. Din bizim örf adetlerimize görüşlerimize uymaz din sabittir biz dine uyacağız.  Din bize uymaz, çünkü, din evrenseldir.

 

            Malik’in (r.a. )  Allah ondan razı olsun, belirttiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

 

            “ Size öylesine önemli iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız sürece delalete düşmezsiniz. bu iki şey kitap ( Kur’an ) ve sünnettir.” 

5-

 

S Ü N N E T   N E D İ R  ?

----------------------------------------------------------:

             Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.v. ) ‘in yaptığı işlere, söylediği sözlere, sahabelerin yaptığını görüp de benimsediği hareketlere, “ SÜNNET “ denir, bunları biraz açıklayalım.

Terim olarak Sünnet : Peygamberimizin söz ve davranışlarıdır.

Bu tanımlardan sünnetin üç kısım olduğu anlaşılmaktadır.

 

           a) Kavli  sünnet     :   Peygamberimizin sözleri demektir.

           b) Fiili  Sünnet       :  Peygamberimizin davranışları demektir.

 

          c) Taktiri Sünnet   : Peygamberimizin, bir müslümanın yapmış olduğu bir iş veya söylemiş olduğu bir sözden haberdar olduğu halde buna karşı çıkmaması ve onu sukutla karşılamasıdır. Bunun çok örnekleri vardır. a) ve b) konular öz olarak açıklandı, c) olan Taktiri sünneti, bir örnekle biraz açalım.

Mesela;  Hz. Bilal (r.a. Sabah ezanı’nı okurken, (Esâlatü-hayrü’l mine’navm) okuyarak eklemiş, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buna ses çıkarmamıştır. Bunun açıklaması da ( Namaz hayırlıdır uykudan ) işte buna Taktiri sünnet denir. Hatta imam Sabah ezanı okurken ( Esâlatü hayrü’l-minenavm okuyunca bizler de şöyle deriz. (Sadaka Resulüllah ) açıklaması:  ( Doğru söylüyorsun Ey Resulüllah )

Buna benzer çok taktiri sünnet vardır.

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Sünnetlerini küçümsemek veya uymama kimin haddine:

              Çünkü:

         Yüce Allah Taâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor;

            “ O’ ( Peygamber ) kendiliğinden konuşmamaktadır. O’ nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir.” ( Necm Süresi Ayet 3.4 )

 

            Başka ayette ise “ Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının. “ ( Haşr suresi Ayet :7 )

                                                                                                           

  Yine başka bir Ayette:

“ Resülüm De ki :  Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin

 

ve günahlarınızı bağışlasın.” ( Al-i İmran Süresi Ayet: 32 )

6-

            GÜZEL TAHARET VE  ABDEST’TTEN SONRA YAPILACAK DUALAR

 

            Peygamber efendimiz S.A.V. Hz. bir hadisinde şöyle buyurdu:

“Kim abdest aldıktan sonra, ellerini havaya kaldırarak, Besmele, ile   bir kere “İnna-enzel nahu fi-leyletil kadr ” suresini okursa, Allah’u Teala      Hazretleri o kimseyi sıdıklardan yazar. İki  kere okursa, şehirlerden yazar. üç kere okursa, Peygamberlerle birlikte haşr olur.”

 

Başka bir hadisi şerifte efendimiz S.A.V.şöyle buyurdu:     

Herkim abdest aldıktan sonra benim üzerime on kere salatü, selam getirirse  Allah’ü  Teala  Hazretleri o kişinin hüzünlerini giderip mesrür eder. duasını kabul eder,”  

 

           Başka bir hadiste . “Kim abdest alır  sonra hiç konuşmadan evvel Eşhedu, enlailahe illallah  ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü” derse, iki abdest arası hataları  affolunur”

 

           Yine efendimiz  S.A.V. başka bir hadisinde şöyle buyurdu:

            Kim güzelce abdest alır ve sonra ( yönünü kıbleye çevirir ellerini

havaya kaldırarak ) üç defa : ” Eşhedü enlailahe illellah vahdehu la şerike lehü ve eşhedü enne Muhammeden  abdühü ve rasulüh .” derse

 

            Anlamı :

---------------------------------:

       ( Allah’dan başka ilah bulunmadığına,  O,nun bir ve ortaksız olduğuna şahadet ederim ve

Muhammed’in  O’nun kulu ve resülü olduğuna şahitlik ederim: ) derse, Kendisine  Cennetin sekiz kapısı açılacak ve hangisinden isterse (oradan) girecektir.

(  Enes, r.a.) rivayet etmiştir. Kütüb-i Sitte c.16 sayfa :563

 

 

Abdest alındıktan sonra elinizi yüzünüzü kurutmadan hiçbir dünya kelamı konuşmadan iki rikkat şükür nafile namazını kılınız.

 

Bu konuda Efendimiz (s.a.v. ) bir Hadisinde “ Evinizi kabirlere çevirmeyiniz. Sabahın  iki rikat sünnet namazını evinizde kılınız. Buyurmuştur.      

          Daha geniş bilgi için bu kitabın taharet ve Abdest bölümüne mutlaka bak..    

 

 

7-

TEHECCÜD NAMAZI :

 

            Yüce Allah buyuruyor:

            >>Gecenin bir saatinde uyan. sırf Sana mahsus olmak üzere teheccüd  namazını kıl. Ümit olur ki: Rabbin seni makam-ı Mahmud da çıkaracaktır.<< ( El-İsrâ süresi Ayet : 79 )

 

            Yüce Allah, gece namazına kalkan kimseleri, Kur’an-i Kerim de şöyle anlatıyor.

            >>Onlar gecenin az vaktinde uyurlardı. Seher vakitlerinde dahi, günahlarının

Bağışlanması için istiğfar ederlerdi.<<(Zariyat, süresi Ayet : l7-18 )

 

            Konuyla ilgili başka bir ayette :

            >>Yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve ümit ile Rablerine dua ederler.<< ( El- Secde süresi Ayet: 16 )

                                                                                                               

            Başka bir Ayette :

            >>Onlar ki gecelerini Rabb’ları için secde ederler ve kıyamlar yaparak geçirirler

( Namaz kılarlar) .<<( El- Furkan  Ayet : 64)

 

            Eshab, (Sahabe ) Hz. Aişe , Anamıza sormuşlar, Ya Aişe Hz. Peygamberin yaşayışı nasıldı:

          Hz. Aişe’nin verdiği cevap : siz hiç Kur’an okumuyor musunuz, Hz. Peygamberin hayatı Kur’an’dır. ( Allah Teâlâ ne emir etmiş ise hayatı odur,)  

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

            “  Kul, kapılarını kapadığı, perdelerini indirdiği, insanlardan gizlendiği, ve Allah’a günahkarlıkla baş başa kaldığı bir sırada, İzzet ve Celâl sâhibi Allah ona hitaben şöyle der:

            --“Ey Ademoğlu, Beni, seni görenlerin en değersizi kabul ettin! ”

                                          ( A.Kadir Geylâni’nin Sohbetler kitabı sayfa 85 )

 

            Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur.
            “ Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rek’ât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikir eden erkekler ile kadınlardan yazılırlar.”
( Ebü Davud, Salat, 307 )

 

Resulüllah (s.a.v.) bir hadisi Şerifte şöyle buyurmuştur.

 

            “ Bir kulun gece yarısında kılacağı iki rek’ât namaz, dünya ve içindekilerden hayırlıdır.

8-

Kendilerine bir zorluk vermeyeceğimi bilseydim; bu namazı onlara farz kılardım.”

 

            Başka bir hadiste:

            “ Bir koyun sağacak kadar zaman için olsa dahi, gece namazı kılınız.”

( Bu iki Hadis Gunyet’üt Talibin kitabı sayfa 852 )

 

 

Ebu  -d Derda (r.a.) Resulüllah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu haber verdi

“ Bir kimse “ gece kalkar namaz kılarım” deyip yatağına yatsa, şayet kalkamayıp sabaha kadar uyursa emel defterine niyet ettiği namazın sevabı yazılır. Uykusuda kendisine Rabbi tarafından bir  sadaka olur.” (Nesâi, ibn. Mâce, >Ceyid isnadla, İbni Hıbban da Sahi’inde Ebi Zer veya Ebi Der da )

 

 

            İmam-ı Gazâli diyor ki :

 

            Geceleyin her kes  uykuya daldığında Arş’tan bir ses yükselir. Sesin sahibi şöyle der:  “ Dikkat, dikkat Allah’a ibadete gönül verenler Tehhecüt Namaz zamanı kalksınlar

 namazlarını kılsınlar,”    Gerçekten Âbidlerden  Salihlerden, takvalılardan derin uykularından kalkarak namazlarını kılarlar.

 

            Ayni ses  ( Sabah namazı zamanında ) bu defa şöyle seslenir.  “ Dikkat, dikkat Allah’tan günahlarının affını dileyenler kalksın ve namazlarını kılarak aflarını dilesinler. 

            Gerçekten günahlarının affını dileyenler kalkar ve namazlarını kılarak, Allah’a tövbe istiğfar ederler.

            Ayni ses güneş doğunca şöyle seslenir. “ Dikkat, dikkat namazlarını kılmayan gafiller kalksınlar.

Gerçekten gafiller kabirlerinden kalkan ölüler gibi yataklarından doğrulurlar. ( sonra da Allah’a karşı borcunu yerine getirmeyen kimselerin ezikliği içinde işlerine giderler. .)

 

            Ustad Muhiddin-i Arabi diyor ki :

Gece namazına devam et. Ta ki alnından gafil adı silinsin. Ayrıca namaz kılarken en az on ayet oku.

           Başka bir ayette:

Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” ( Nisa süresi ayet 80 )

 

            Peygamberimizin sünnetine kayıtsız şartsız uyup emirlerini ifa etmemiz, Yüce Allah tarafından buyrulmaktadır.

 

 

         Sünnettin ne kadar önemli olduğunu bu dört ayetten rahatlıkla anlıyoruz,

9-

          Bu nedenle Yüce Allah’ın farz kıldığı ibadetlerden, sonra Peygamber efendimizin sünneti ( nafile) ibadetler yer almaktadır.

 

          Haşa Sünneti küçümsemek büyük günahlardandır.  Sünneti ve hadisleri inkar etmek din dışıdır. ( İnsan din dan çıkar,  Allah Teâlâ korusun )

                                                                   *     

          Bir Müslüman’ın veya takva bir Müslüman’ın sabah kalkınca akşam uyuyuncaya kadar “ özet olarak “ ne yapması gerektiğine bakalım.  

 

                                                                                           

Sabah Ezanı okuyunca:  Müslüman ezan ile birlikte kalkar, “ Ezan yalnız namaza çağrıdeğildir.  Ezan,  sana kulluk görevini hatırlatıyor.” Hiç üşenmeden, tembellik etmeden Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmaya bak. kalk gafillerden olma, şeytana sakın uyma, sana emir edilen ibadetleri yerine getir, uyumak sana bir şey kazandırmadığı gibi çok şeyler kayıp ettirir. Ezan ayrıca, sana, Allah’u Teâlâ’yı Hatırlatıyor, Hz. Muhammed-i hatırlatıyor, Hz. Bilal’i Habeş-i  Ezan Müslüman olduğunu hatırlatıyor, Rabbine verdiğin sözü ve tövbende durmayı  hatırlatıyor. Ezan, senin Hıristiyan olmadığını, hatırlatıyor, Ezan, şeytan’a kanmamanı, “  Şeytan tüm Müslümanların düşmanı olduğuna dair.” 

 Allah Teâlâ’nın emirlerini hatırlatıyor. Bak.     ( Fusilet ayet: 6. Nahl Ayet  98,99,100 )

         Kişi  Ezan-ı duymayabilir  endişesiyle ayrıca Sabah namazına kalkış için saatı veya telefonunu da   ayarlamış olmalıdır, Telefonu ve saat’ı yoksa, Yatarken üç kere “ İnna’ateyna  kelkevser .” süresini okur, Allah’ın izniyle mutlaka istediği saat’e ve dakikada kalkar yani kısacası bir müslüman sabah namazını kaçırmaması için gereken her türlü tedbirini alır. Namazın vakti geçmemesi için, Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmesi için kulluk görevini yapabilmesi için Rahat yatamaz tedirgin yatar.

 

               E  Z  A  N

-------------------------------------:- 

Ezan okunduğunda  müezzinle birlikte kendisi duyabilecek bir sesle ezan

okuyacak.

            Ezan bitince :

Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu  kim Ezan’ı duyduğu anda, ( dinleyip tekrar eder     ve Ezan bitince) aşağıdaki şekilde dua ederse.                                                                                                                                                                                                                 

<<Allahümme rabbe hazihi’d- da’veti’t-tammeti  veselatil kaimeti Ati s eyidina  ,                                                

 

 Muhammedeni’l   vesilete ve’l- fazilete vederecetül aliye, veb’ashü makamen mahmudenil,lezi veadteh. <<( innehu la tüflühül miad. )  

10-

          Açıklaması

----------------------------------------:

>>”Allah’ım ! Ey bu mükemmel çağrının ve kılınacak olan Namazın Rabbi ! Muhammed’e vesileyi  ve üstün dereceyi  ver. Ve onu kendisine söz verdiğin Makamı Mahmuda gönder.<< derse. Kiyamet günü şefatimi hak kazanır. buyurmuştur.

             Söz konusu olarak, anılan vesile duası bizat Peygamberimiz tarafından ta’lim buyrulan dua’dır. ( Geniş bilgi, Bak. Ezan bölümüne )

              

            Sabah namazına uyanır uyanmaz, Bismillahirahmanırrahim, der. Kelime-i şahadet okur. Uykudan uyandığı ve  (Sabaha kalktığı için ) Yüce Allah’a Hamd’ü sena eder.

 

            Çünkü : Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ Kalkınca Rabbini  O’na Hamd ederek tesbih et.” ( Tür Süresi Ayet: 48 )

 

           Peygamber Efendimiz (s.a.v. )  bir Hadisi şerifinde  şöyle buyurmuştur.   ; 

           Kim akşama ve sabaha erdiğinde:  >> Rabb olarak Allah’a, din olarak islâm’a, imam olarak Kur’ân-a,  Resül ve nebi olarak da Muhammed mustafa’ya razı oldum, derse;

          Allah Teâlâ’ya kıyamet gününde o kulunu razı etmek düşer.<<

(  İmamı Nevevi  Dualar zikirler Edebler  sayfa 118  Tirmizi, ) bu Hadisin benzeri Kutub-i Sitte C6/32 Ebu Davud,, Edeb, 110, (5072) İbnu Mâce Dua 14, (3870,)  ( İhy-i Ulüm’id-Din  C.2. sayfa 337 Nesâi, Hakim ve Tirmizi de bu hadise çok benzer şekilde rivayet etmişlerdir)

 

           Üç Dakika Tefekkür edelim mi?

 

Bu hadis ne kadar güzel bir müjde, okuduğumuz zaman dile çok kolay ve her zaman herkesin yapabileceği / uygulayabileceği gibi gözüküyor ve insan oğlunun içi ferahlanıyor oysa; Allah Teâlâ’ya sığınıyorum, burada çok açık ve seçik bir püf noktası vardır.

 

Özet olarak:Efendimiz buyuruyor ki, kim Rabb olarak Allah’a, din olarak islam’a, imam olarak Kur’ân-a Resul olarak Hz Muhammed’e razı oldum derse, Allah Teâlâ’ya kıyamet gününde o kulunu razı etmek düşer.<<Sadaka Resulüllah.

 

Demek ki bu hadis-i şerife göre “ Önce biz Allah Teâlâ’dan razı olacağız, biz Kur’ân’dan, İslam dininden Hz. Muhammed Mustafa’dan razı olacağız ki. Allah Teâlâ da bizden razı olsun”

 

            Belki ilk okuyuşunuzda buna hemen tepkiniz oldu bu nasıl olur böyle şey mi olur?

11-

            Sayın okuyucu kardeşim; konuya dikkatle bir açıklık getirelim. Bir aykırılık / yani tam açıklık getirememiş isem art niyetimiz olmadığı için kusurlarımızın ve günahlarımızın bağışlanması için Allah Teâla’ya sığınıyorum ve bana dua ediniz.,

 

1 -Önce Allah’ın bize verdiği rızka, biz razı olacağız, verdiği musibetlere, verdiği

eş’e evlatlara, biz razı olacağız, verdiği hastalıklara, verdiği cinsiyete, ömre, biz razı olacağız verdiği tüm nimetlere ve emirlere biz razı olacağımız, gibi tatbik / uygulamada da kusur ve itiraz etmeyeceğiz sabır edeceğiz ve teslim olacağız ve Allahü Teâlâ’dan razı olacağız ki,  “Allah Teâlâ’da bizden razı olsun.”

 

             2-Tüm “  İslâmi ahlak’a ve kurallara uyacağız, İslam dininden razı olacağız.“ İslam dininden olduğumuz için Allah’a sonsuz Hamd ve şükürler edeceğiz, İslam dininin kurallarını Allah Teâlâ koyduğu için Allahü Teâlâ’dan razı olacağız Teslim olacağız ki, Allah-ü Teâlâ da bizden razı olsun.

 

            3 –Alla Teâlâ’nın kelamı olan Kur’ân-ı Kerimde geçen 6666 ayete uyacağız. Rabbimizin yasakladığı emirlere aynen uyacağız, emir ve tavsiye buyurduğu emirleri de aynen uyup  kabul edip uygulayıp razı olacağız.

            4  -Hz. Muhammed (s.a.v.)’in buyurduğu tüm hadisleri tenbih ve tavsiyeleri tatbik edip aynen  uygulayacağız Hz. Muhammed’in getirdiği sünnetlere nafile ibadetlere de razı olacağız O’nun Allah Teâlâ’nın elçisi olduğunu kabul ettiğimiz gibi Allah Teâlâ’dan’ bize getirdiği tüm emir ve tavsiyelere hadislere razı olacağız,          

            İşte biz bunlara razı olursak, tabiî ki razı olmak yetmez lafla olmaz, tatbik edip, uygularsak işte o zaman Biz Allah Teâlâ’dan Peygamber’den, Kur’ân’dan ve islâm dininden gerçekten razıyız ve inşallah hadis de geçtiği gibi Allah Teâlâ’da o kulunu razı etmek düşer. 

            En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

 

              KAPI AÇIK İKEN TÖVBE EDELİM

 

Tövbe kapısı, af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim,

İhlaslı yakarışlarla, dua kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim,

Sağlınız yerinde iken, ecel gelmeden bu hayat kapıyı ganimet bilelim,

Tövbe ve af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim.

 

Günahla kirlettiğiniz kalbinizi, ruhunuzu tövbeyle temizleyin,

Allah’a tövbe edip, bozmuş isen! Tekrar tövbe edin,

Ecel gelince uyanırsın, ama ne yazık çok geç kalmışsın,

 

Tövbe ve af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim.

12-

Yalancı iddialarından vazgeç! Gerçekten Allah’a tövbe et,

Yapmacık hal ile, yalan dolanla, iki yüzlülükle olmaz tövbe et,

Sözde, tövbe etmek değildir, bu olmaz, gerçek tövbe et,

Sağlığınız yerinde iken ecel gelmeden bu kapıyı ganimet bilin.

 

Allah’a inanarak, kayıtsız ve şartsız teslim olacaksın,

Beline, eline, diline, nefsine daima sahip olacaksın,

Allah’a dilin, kalbin ve beyninle, birlikte ihlasla tövbe edeceksin,

           Tövbe kapısı açık iken, bu kapıyı kaçırmayın ganimet bilin.

 

 

          İnsanlar üç zümre olarak sabaha çıkarlar :

 

            1- Mal peşinde koşmak üzere,

            2- Günah peşinde koşmak üzere,

            3- Doğru yol peşinde koşmak üzere,

                       

Mal peşinde koşmak üzere sabaha çıkan kimse, ne kadar çok servet kazanırsa kazansın, Allah’ın kendisine yazdığı rızktan fazlasını yiyemez,

            Günah peşinde koşmak için sabaha çıkan kimse zillete uğrar.

            Doğru yol peşinde koşmak için sabaha çıkan kimseye, Allah hem rızk hem de doğru yol ihsan eder,

 

Ehli hikmetten bir zatın belirtiğine göre ;

            Sabaha çıkan her kese şu iki şey gereklidir.

              a)  Güven ;

  b)  Endişe ;    (Tenbihül Gafilin )

 

 

       SABAH NAMAZI   :

 

O yüzden Lokman Hekim oğlunu şöyle öğüt veriyor:

“ Sevgili oğlum seher vakti horozlar öterken sakın uyuma kalkıp abdestini alarak namazını kıl.  (diye nasihat ve vasiyet etmiştir

 

        Peygamber Efendimiz Hadisi şeriflerinde;

(Camiye) Namaza giderken vakurlu adımlarla yürüyünüz. Sağ adıma on sevap sol adıma 1 günah silinir.” Buyurmuştur.

 

 

      Başka bir Hadisde ise, İbn-i. Ömer’in rivayetine dayanarak Efendimiz. (s.a.v.)   şöyle buyurduğunu anlatmıştır: 

13-

“Sabah namazının iki rekat (sünneti ) bana göre dünya ve içindekilerden daha sevimlidir.” Buyurmuştur.                                                                  

 

 

         Sehl b. Sa’d Es- Saidi: Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurdu dedi :

“Karanlıktan mescitlere gidenlere kıyamet gününde ışıklarının tam verileceğini müjdele.” ( İbn. Mâce, Sahihinden İbn, Hüzeyme, Hakim rivayet etmiştir. Buhari ve Müslim şartlara göre sahih demiştir. Tergib ve Terhib cilt 1. sayfa.405

 

 

Selman (r.a.)  Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyururken işittim. Dedi:

         “Sabah namazına giden, imanın sancağı altına gider. Sabah namazını terk ederek çarşıya giden, şeytanın sancağı arkasında onun himayesinde gider.” (Tergib ve terhib C.1 sayfa 403.  Müslim Cündüb’den, rivayet etmiştir.) 

 

Semüre  b. Cündüb  (r.a. ) Resulüllah (s.a.v.) ‘in

         “Sabah namazını cemaatle kılan Allah Teala’nın himayesindedir.” Buyurduğu rivayet edildi.    ( Tergib ve Terhib C. 1- Sayfa 403.ibni macce sahih isnadla rivayet etmiştir.)   

                                                                 ***

         İbni Ömer der ki :

          Biz bir Müslümanı sabah ve yatsı namazlarında göremediğimizde başına bir kaza geldiğini sanırdık.( Teberani, Huzeyme )

 

         İbni Ömer’den (r.a. ) rivayetle:

         “Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”( Buhari, Müslim,(Camiü’s-Sağir ll30)

 

 

Osmah b. Affan (r.a. ) Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyururken işittim dedi:

>>Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gecenin yarısını ibadetle geçirmiş olur. Kimde sabah namazını cemaatle kılarsa, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş gibi olur.<<(Malik rivayet etmiş sözler kendisine aittir. C.1.s 398 ) Tergib ve Terhib )

 

 

         Ebu Hüreyre  (r.a.) Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etti:

>Münafıklara en ağır gelen namaz yatsı ile sabah namazıdır. Onlardaki sevabını bilseler, kılmaya emekleyerek de olsa gelirlerdi.<<

(Buhari ve Müslüm rivayet etmişlerdir.)

***

Übeyy  b. Ka’b  (r.a.) derki Bir gün Resulüllah (s.a.v.) bize sabah namazını kıldırdı ve :

 

          “Filan burada mı ? “ dedi :

14-

          Ashab : Hayır diye cevap verdiler.

          Resulüllah (s.a.v.) :

“Filanca burada mı? “ hayır dedi:

          “Hayır “ dediler.

          Resulüllah (s.a.v.) :

          “Bu iki namaz münafıklara en ağır gelen namazlardır. Bunlarda bulunan ecrini bilseniz, dizleriniz üzerine emekleyerek de olsa cemaatle kılmaya gelirdiniz.”(İmam Ahmed , Ebu Davud. İbn. Huzeyme  İbn.Hıbban sahihlerinde ve hakim rivayet etmişlerdir.)

 

          Ebu’d  Derda ( r.a. ) Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi:

“Kim gecenin karanlılığında Camiye giderse, kıyamet gününde Allah (c.c.) huzuruna nurlu olarak gider.”   ( Teberani Hesen isnadla “Kebir”de rivayet etmiştir Hıbban da sahihihnde bu hadise benzer bir rivayet mevcuttur. Tergib ve Terhib )

 

            Babasından naklen Ebu Nasr, ebu ümame yolu ile gelen bir rivayette ;

Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir

           “Bir kul sabah namazının akabinde, şu duayı on kere okursa :” La ilahe illellahü vehdehu la şerike lehu lehülmülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yumiytü biyedihil hayrü ve hüve ala külli şey’in kadir. “

 

Bu duanın açıklaması :

          - Allah’tan başka ilah yoktur. Birdir . şeriki yoktur. Mülk onundur. Hamd ona mahsustur. Öldürür, diriltir. Hayır elindedir. O her şeye kadirdir.

Allah-ü Taala onun için on iyilik yazar; ondan on kötülüğü de siler. Öbür alemde ki derecesini de on kat artırır. Ayrıca onun için on köle azadı sevabı verdirir. Şirk dışında o gün kendisine hiçbir günahların zararları dokunmaz.                ( Tirmizi, Hadis Hasen’dir Nesâi rivayet etmiştir.)                      

 

           “  Sabah ve akşam namazslarının ardından  üç defa;  Eüzü billahi ‘s-Semii’l –Alimimine’ş-şeytani’r-racim

 

BİSM’İLLAHİ’R-RAHMANİ’R-RAHİM okuyup ardından “Haşr “ süresinin son üç ayetini okuyana;  Allah ü Tâlâ Hazretleri 70 melek gönderir. Bu melekler ertesi gün saate kadar şeytanları o kulun yanından uzaklaştırırlar. Ve onun için dua ederler.  Kul o gün vefat ederse şehit olur. Ve cennete gider. (Duaların Esrarı sayfa:431)   ( ayrıca Tergib ve Terhib Hadis kitabının 2/68 buna benzer hadisi Yaşar oğlu Ma’kil (r.a.) rivayet etmiştir.)

 

            Önemli Not:

 

 Yalnız Tergib Ve Terhib Hadis kitabında yetmiş melek değil yetmiş bin melek geçiyor. Duaların esrarı kitabında ise yetmiş melek geçiyor.  En doğrusunu Allah bilir.       

15-

   Resulüllah (s.a.v. ) sabah namazı kıldıktan sonra oturduğu yerden kalkmazdı. Taa, namaz vakti tamam olup çıkıncaya kadar. Resulüllah (s.a.v. ) efendimiz bu manada şöyle buyurdu:

          “Bir kimse sabah namazını kıldıktan sonra; namaz vakti çıkıncaya kadar yerinde oturur. (Allah’a zikr tekbir ve tehlil okur ise ) ise onun için makbul bir hac ve umre sevabı yazılır

( Gunyet’üt Talibin sayfa 873  

         Enes der ki: Resulüllah (s.a.v.) :

            “Tam bir Hac ve Umre sevabı” buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar etti. “  ( Tirmizi )

 

            Resulüllah efendimizin (s.a.v.)  Sabah uykusu ile ilgili bazı hadislerini seri şekilde yazalım.

          “Müslüman erken yatıp erken kalkar. “

          “Sabah uykusu rıskı men eder. “        

          “ (Müslüman) Sabah namazından sonra uyumaz.” Buyurmuştur.

 

 

            Konumuzla ilgili, Şiir kitabımdan peş peş’e  iki kısa şiir okuyalım mı?

 

                  ALLAH DOSTLARI

 

Yüce Allah’ın dostları, adeta dilsizdirler, sağırdırlar,

Kalpleri Allah’a yaklaştıkça, artık  ondan başkasını işitmezler,

Onları manevi bir heybet kaplar, Allah’tan başkasını  düşünmezler,

Onlar eline, beline, diline tüm hareketlerine dikkat ederler.

 

Artık onlar, cemal sıfatı ile celal sıfatı, arasındadırlar,

Sağa sola meyil etmezler, önlerinde sadece tek istikamet var,

Allah’ın emirlerine, Hz. Peygamberin hadislerine, aynen uyarlar,

Onlar eline, beline, diline, tüm hareketlerine dikkat ederler.

 

Sevdiklerine Allah için severler, sevmediklerini onun için sevmezler,

Hiç kimsenin hakkını yemezler, nefisleri için bolluk istemezler,

Öyle insanları cinler, melekler, yer ve gök hepsi onları anarlar,

Onlar eline, beline, diline, her hareketine dikkat ederler.

 

Kimin Tevhidi yoksa, ihlası yoksa, onun amelide yoktur,

Ey Müslüman, önce amelin temelini Tevhid ve ihlasla onar,

Onlar, yalnız Allah’a ibadet ederler, yalnız ondan yardım beklerler,

 

Onlar eline, diline, beline her hareketine dikkat ederler.

16-

 

VE HAKİKİ HAYAT SİGORTASI

         -------------------------------------------------------------------------:

Her gün güneş doğmadan önce, Abdestli olarak 1 kere:

           “ Eüzü bil’llahimine’ş-şeytani’r-racim” Yirmi bir kere “ Bismi’llahi’r-Rahmani’r-Rahim “  ve 1 kere de  “Ayetü’l-Kürsü “okuyup kendisi ve cümle mü’minlerin korunması için dua edip,

Allahü Teala Hazretleri’ ne tevekkül eden o gün boyunca her türlü kaza ve belalardan korunur. ( Duaların Esrarı 236 )

 

         Osman ibn-i Affan (r.a.) rivayetine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. 

            “ Kim her gündüzün sabahında ve her gecenin akşamında üç defa :

Bismillâhillezi lâ yedurru mea smihi şey’ün fil arzı velâ fis semâi vehüvessemiul

alim.<

               Açıklaması: İsminin beraberinde ne yerde ve ne gökte hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allah’ın ismiyle. Ve O duyan ve bilendir. Derse ona hiçbir şey zarar vermez.      ( Ebü Davud’tun rivayetine göre “ Başına füc’etten ( birden habersiz ) bela gelmez. )

                                                                

 

                  MÜMİN KARDEŞİM

 

Ahiretimizi tamamen unutmuşuz, hep dünyalıkla meşgulüz,

Yüce Rabbimizden, haya etmeyi bir kenara atmışız,

Maddiyatı ne yazık ki maneviyatın önüne çıkarmışız,

Bizleri, sana gerçek haya eden, kullarından eyle ya Rabbi.

 

Allah’tan başka ilah yok diyorsun, belki kalbinle yalanlıyorsun,

Güçlüden, sana zarar ve fayda vereceklerden, korkuyorsan bu gizli ilahtır,

Rabbinden, başkasından korkuyorsan, ilahın senin korktuğundur,

Her türlü gizli ve aşikar şirkten, sana sığınıyoruz ya Rabbi.

 

Ey  Müslüman kardeşim, sen kendini tanımıyorsan, bilmiyorsan,

Allah’ı nasıl bileceksin, nasıl tanıyacaksın, iyi düşün,

Rabbim bizleri niçin yarattı, düşünmüyorsan zordur işin,

Bizi, gerçek tefekkür edenlerden eyle ya Rabbi.

 

Herhangi bir şeyi Allah’tan fazla seviyorsan bu şirktir,

Bu sevgi eş, para, evlat, ev, makam vesair olursa şirke eşittir,

Kibiri, heva’ yı kendinden defet, kalbin mutmain olacaktır,

 

Her türlü şirkten bizleri koru, sana sığınıyoruz ya Rabbi.

17-

Abdullah ibn-i Hubeyb (r.a.) şöyle dediğini rivayet ettik.

Bize namaz kıldırması için yağmurlu ve oldukça karanlık bir gece çıkarak Resulüllah (s.a.v.) ‘e gelmek istedik. Yanına vardığımızda bana:

Söyle dedi. bir şey söylemedim. Yine:

Söyle, dedi. bir şey söylemedim. Tekrar :

Söyle, dedi.

Yâ Resülullah! Ne söyleyeceğim? Dedim.

“ Akşamladığın ve sabahladığın vakitlerde üç defa ihlas, Felâk ve Nâs sürelerini oku. Bu sana her şeyden kâfidir.” buyurdu.( Ebü Davud, Tirmizi, ve Nesâi )

 

           Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor:

“Yüce Allah, üç çeşit uyku uyuyanı sevmez,

          1-  Sabah namazını kıldıktan sonra, güneş doğmadan önce uyuyanı,

          2-  Yatsı namazını kılmadan önce uyuyanı,

          3-  Hutbe okununca veya ilmi konulu sohbetler yapılınca (oturduğu yerde şekerleme yapanı)  Uyuyanı

 

 

 

Kimseye derdini açma melekler bile bilmesin.

Her derdini ALLAH’ a aç çareyi ondan beklemelisin.

Dertlerinden başkalarına açarsan RABBİN ‘den hoşnut değilsin

Kimseye derdini açma melekler bile bilmesin, şeytanlar da bilip bozmasın.

           

 

 

D u h a     N a m a z ı

-----------------------------------------------------------------:

Duha namazının, başka adı  ( Salihlerin namazı  kuşluk namazı, İşrak namazı veya güneş namazı diye tanımlanır.)  Duha’nın ismi Kur’ân-ı Kerim’de dokuz defa geçiyor, işrak isminin adı ise bir defa geçiyor. Kuşluk veya güneş adı ise halk arasında bırakılmış bir isimdir. Allah-u âlem,

 

Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Duha ( evvabin )  namazı, güneşin ortalığı ısıtmaya başladığı vakit kılınır.”

         Duha namazı daha çok Davut Aleyhisselamın namazıdır. “

 

 

Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurduğu anlatılmıştır.

18-

         “Cennet kapılarından bir kapı vardır ki, onun adına :

          Duha..   denir. Kıyamet günü olduğu zaman, bir nidacı şöyle seslenir :

        --Duha namazını devamlı kılanlar nerede ?.. Onlar Allah’ın rahmeti ile cennete girsinler…”

                                                                (Tabaraninin Evsafından C. Sağir. 2/609 )

 

            Başka bir hadisde¸”Kim  iki rekat kuşluk (duha) namazını devamlı kılarsa deniz köpüğü kadar da olsa günahları bağışlanır.( İbni mâce ve Tirmizi,

 

 

Alimlere göre; Duha namazının kılınması caiz olan vakti, güneşin doğuşundan öyleye (kerahet vaktine ) kadardır.

            Kerahat vakti, Hanefi mezhebinde, güneş doğmaya başladığı saatten 45. ile 50 dakikadır, o saaten sonra duha namazı kılana bilir,

            Şafii mezhebinde ise bu zaman yirmi beş dakikadır.

 

Ebu zer’e (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz. şöyle buyurduğunu anlatmıştır:

           “Ya Ebu Zer. Gündüz on iki saat’tır. Bu saat’ ların her biri için bir rükü iki secde ile karşılık yap. Bunlar o gün içindeki günah için sana yardıma yetişir.

           Ya Ebu Zer, bir kimse iki rikat ( duhan ) namaz kılar ise… gafillerden yazılmaz.

            Dört rekat kılan zikir ehli kimselerden yazılır. Altı rikat kılan kimseye şirk hariç, başka günahların tehlikeli zararı olmaz. On iki rikat kılan kimse için cennette bir köşk yapılır. “     

 

Şöyle sordum: Ya Resulüllah bu namazlar parça, parçamı kılınmalı yoksa toptan mı?

            Şöyle buyurdu:

“Nasıl kılarsan kıl senin için sakıncası yoktur.”

           

            Başka bir hadisde,  İnsanların 36o parça /eklem kemiği vardır, her kemik için her gün bir sadaka verilmesi gerekir. Ashap: Ya Resulüllah buna kimin gücü yeter.” Dediler.

Gücün yetmez ise iki rekat duha namazını kılarsan o gün için o kemiklerin sadakasını vermiş olursun.  ( İmam Ahmed Ebu Davud, ibn Huzeyme, ile İbn Hıbban , buna  benzer  C. Sağir cilt  3 Sayfa 1182 , mevcuttur)

 

Efendimizin (s.a.v.) bir duasında :

 

           “Allah’ım! Ümmetim den erken uyandırıp erken iş başı yapanların ömrünü ve kazancını bereketlendir.” Buyurmuştur.              (Tecridi’i sarih 

19-

Rızık konusunda Allah’ın verdiği söze güvenmek, çünkü Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Yer yüzünde her canlının rızkı Allah’ın uhdesindedir. (Hüd süresi Ayet: 6 )

 

           Başka bir ayette ise Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Size rızık olarak verdiklerimizin en temizlerini ( helal olanlarını ) yiyiniz.

(Araf süresi Ayet: 160 ) 

 

                    Şiir kitabımdan iki dörtlük okuyalım mı ?

                                                                                           

Cahilin bütün düşüncesi dünyadır ve dünyalıktır,

Nefsine, arzusuna, emeline uymak ve yaşatmaktır,

Arifin düşüncesi ahrettir, Allah’ın rızasını kazanmaktır,

Gafil olmayalım, kendimize gelelim, her şeyin bir sonu vardır.

 

Sakın gece odun toplamakta olan kişinin durumuna düşmeyin,

Odun toplar fakat eline ne geçeceğini, ne olduğunu bilemezsin,

Sen bilinçli ol, Hak’ka-mı, halkamı gidiyorsun bilmelisin,

Uyanalım gafil olmayalım, her şeyin bir sonu mutlaka vardır.

 

 

İş yeri sahibinin yapacağı dua

               ----------------------------------------------------:

İşyeri olan Sabah Namazını vaktinde eda ettikten sonra, aşağıdaki duayı

okuyup da iş yerini açarsa, Allahü Teala’nın izniyle, ummadığı kazanca nail olur.

 

 

                           (Eüzü bi’llahimine’ş-şeytani’r-racim

                            Bismi’llahi’r-Rahmani’r-Rahim )

”Allahümme  ya müfettihal ebvab iftehlena hayra’l-babi. Allahümme’r-zukna rızken helalen ve rızken vasilen bi-rehmetike ya Erhame’r-Rahimin.”

 

                                                         

           Müslüman Bütün işlerine”   Besmele “  ile başlar.

                    “Bismi”llahi’r-Rahmani’r-Rahim “

        Anlamı:  “ Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile

 

         Resulüllah (s.a.v.) konu ile ilgili şöyle buyurmuştur.

“ Her hayırlı işe Besmele  ile başlanmaz ise o işten hayır gelmez.”

 

 

        Bak.  Besmele ile ilgili kitabın birinci bölümünde geniş olarak izah edilmiştir.

20-

GÜNLÜK YAPILMASI GEREKEN BAZI

        ZİKİRLERİN  ÖZÜ VE AÇIKLAMASI

 

 

SÜPHANELLAH:

 

Açıklaması,

“ALLAH’u Teâlâ’yı  her türlü  eksiklik ve noksanlıklardan  tenzih ederim.”

 

ELHEMDULLAH:

 

Açıklaması:

            “ Hamd  ALLAH’u  Tealaya  mahsustur. ALLAH’A Hamd olsun ALLAH’a şükürler olsun.”

 

ALLAH’ U  EKBER  :

 

Açıklanması.

“ ALLAH’ u  Teâlâ her şeyden daha büyüktür, o  Yüceler Yücesidir. O TEK büyüktür . O’ndan başka büyük yoktur.”

 

LA İLAHE İLLELLAH:

 

Açıklanması,

“ALLAH’ u  Teâlâ’dan başka ibadete layık hiç bir  hakiki  illah yoktur.”

 

VELA HAVLE VELA KUVVETA  İLLAH  BİLLAH  :

 

Açıklanması, Güç  ve  kuvvet  ancak ALLAH’ u Teâlâ’’nındır.

 

SUPHANELLAHİ   BI  HEMDİHİ  :

 

Açıklanması,

 RABBİM, ALLAH’ tır,hiç  bir şeyi ona ortak  koşmam  ve yakinen  biliyorum ki  ondan başka ilah yoktur. ( İmam Nevevi’nin  Risalet Kaynağı Dular, zikirler ve edepler. )(.A Kadir Geylanı’nin Gunyet’üt- Talibin  kitaplarından faydalanılmıştır.

 

          Çok daha geniş bilgi için bak.  Bu kitabın  ZİKİRbölümüne .

 

 

          Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

21-

          “ Öyle çalış ki,  hiç ölmeyecekmişsin gibi,  öyle ibadet et ki, yarın öleceksin gibi.”

        Nasıl yürüyen bir arabanın şoförü’nün gözü sürekli yolda ise, bizde sürekli hazırlıklı olacağız, her zaman her şey olabilir elimizde ne kadar yaşayacağımıza dair bir senet veya taahhüt yoktur. bu nedenle yukarıdaki hadis hem çalışmayı teşvik ediyor hem de ibadeti yani yüzde elli, yüzde elli, acaba biz yüzde kaç ibadet ediyoruz.

        ---- Bir dakika ferdi olarak tefekkür edelim mi?                                                          

 

         Halkımızın dilinde meşhur bir söz vardır. “Çalışmak ta bir ibadettir,” bu gerçek olmasa da güzel bir avunma (teselli) dir. Bu söz hem doğru hem de yanlıştır.

         Yanlış olan tarafı, hiç bir ibadet yapma gece gündüz helal haram demeden çalış, Allah’ı bile hatırlama hep kendini hep eşe, işe, aş’a, para’ya ver, hep ben kazandım, ben yaptım de, ve ondan sonra de ki, çalışmak bir ibadettir. Asla böyle çalışma bir ibadet değildir.

         Doğru tarafı ise sen Allah’a kulluk görevini (ibadetini ) tam yaparsan helalinden çalışıp çoluk çocuklarının rızkını kazanırsan, tabi ki o zaman çalışmak bir ibadettir inşallah. 

 

 

         Çalışmayı da ihmal etme, Kulluk görevini hiç hiç ihmal etme;

 

         Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor.

“Kim helal kazanç için yorgun ve bitkin olarak akşamlarsa günahları bağışlanmış olarak akşamlamış olur .”  (ibni Asakir’den )       

 

 

         MALDA YALAN MÜLKTE YALAN

 

Ey Müslüman, sen dünya hayatı için asla yaratılmadın,

Bilirsin, bilakis ahiret hayatı için yaratıldın,

Oysa sen ömrünü hep dünyalık yığmak için harcadın,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Dünya fanidir, nimetleri elden gidicidir, ömür sonsuz değildir,

Dünyaya ikinci kez dönüş yoktur, dünya bir sınav mekanıdır,

Dünyanın vefası yoktur, ama dünyada iyi işler yapmak için hayırlıdır,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Hep ben, hep ben diyorsun, sen kimsin, kendini bile tanımıyorsun,

 

Benim evim, benim arabam, benim iş yerim, benim fabrikam diyorsun,

22-

Gözün açıp kapayıncaya kadar, yaşayacağına dair elinde senet yok biliyorsun,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Sen ahireti ve ölümü hatırlatmak bile istemiyorsun,

İstemesen de sana ölümün habercisi gelmiş ama umursamıyorsun,

Haberciler, senin saç ve sakalına düşen aklardır biliyorsun,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Ne var ki sen onları kökten koparıp veya kesiyorsun,

Siyaha veya kahverengine boyuyorsun, kendini kandırıyorsun,

Ömrün bittiği, rızkın kesildiği, ölüm meleği geldiği an ne yapacaksın,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Tövbeni geri bırakıyorsun, günler, aylar, yıllar geçiyor ömür bitiyor,

Bir türlü gafletten uyanmıyorsun, dünya hayatı seni aldatıyor,

Zamanı gelince, okula, askerliğe, işe gidiyorsun, ölüme de gideceksin,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Mutlaka hayat duvarımız çökecek, bu dünya harap olacak,

Bu hayat bitecek, bu ev gidecek, başka hayat başka eve dönüşecek,

Sen oradaki mekana ne gönderdin ise mutlaka önüne gelecek,

Malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.

 

Yüce Allah’a Hamd ve şükrü hiçbir zaman ihmal etmeyelim.

Daima halimize şükür edelim, her şey para, mal mülk değildir, ibadetimizi de helal çalışmayı da ihmal etmeyelim.  Unutmayalım ki beterin beteri var. Hep, Haspün Allah nığmel vekil. diyelim.  Bak. Hamd ve şükür bölümüne.

 

 

Canlı bir Hikaye

-------------------------------------------------------:

Bir gün bir arkadaşım ile sohbet ederken o, mali durumundan dert yanıyordu. Geçim olmuyor bir maaşla geçinemiyoruz, arabamız yok, yazlığımız yok, istediğimizi alamıyorum, çok kıt kanaatle geçiniyoruz, parasal veya maddi yönünden çok zor durumdayız. yaşamak bu ise sözde yaşıyoruz.

 

          Söz hakkı bana geçince, bak arkadaş, her şey maddiyat değildir, kaç çocuğun var  üç  çocuğum var dedi. Yüce Allah’a sığınıyorum, şimdi sana bir melek gönderse, bütün dünyayı sana vereceğim karşılığında bir çocuğunu alacam dese, rıza gösterirmişsin, bana cevabı aman, aman bunun düşünülmesi bile hoş değil on dünyayı da verseler bir çocuğumu dahi asla, 

23-

          Peki, gelen elçi melek sana pazarlık yaparsa, çocuğun senin olsun, senin aklını alacağız bütün dünyayı sana vereceğiz kabul edermisin, hayır, hayır

Asla, peki melek dese aklın da senin olsun, gözlerini alacağız, dünyayı sana vereceğiz deseler kabul edermisin asla, dedi,

         Peki dedim: Gelen elçi seninle son pazarlık yaparsa evlatların gözün aklın , elin ayağın, kulağın hepsi senin olsun. bütün dünyayı sana vereceğiz, sen, yediğini içtiğini dışarı çıkaramayacaksın. (yani tuvalete gidemeyeceksin) bunu kabul edermisin,

          Dedi ki,  aman abi bir günde ölürüm hiç olur mu!

          Dedim Bak arkadaş, demek ki her şey maddiyat değil, bak ne kadar da zenginmişsin, sana dünyaları teklif ediliyor, sen farkında olmadığın zenginlikten habersizsin, Yüce Allah ne büyük nimetler bize vermiş biz farkında değiliz.

 

Yüce Allah, benim verdim nimetleri saymakla bitiremezsiniz. buyuruyor,

           Ne kadar da nankörüz

 

          Başka bir Ayette ise; Yüce Allah şöyle buyuruyor :

“Size gelen her nimet Allah’tandır.” (Nahl Süresi Ayet: 53 )

***

 

         Her şey maddiyat değildir, sağlığımız, huzurumuz, mutluluklarımız evlatlarımız eşlerimiz birer büyük nimet değilmidir? Bunları nasıl görmemezlikten geliriz, nasıl bu büyük nimetleri önemsemeyiz de, hep para, para deriz,  

 

         Konuyla ilgili Başka bir Ayette ise; Yüce Allah şöyle buyuruyor:

         “İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman gerek yan yatarken, gerek otururken ve gerekse ayaktayken, bize dua eder durur. Fakat sıkıntısını giderdiğimiz zaman sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize dua etmemiş gibi geçer gider (eski )  yoluna döner.)   (Yunus süresi Ayet :l2 )

 

 

RABBİMİZE, PİYGAMBERİMİZE DEVLETİMİZE DÜRÜST VE SAYGILI OLALIM:

-----------------------------------------------------------------------------------------:

Yüce Allah buyuruyor:

>>Ey İman edenler, Allah’a, Peygamber’e ve sizden olan idarecilere itaat edin, ( Nisa Süresi Ayet: 59 )

 

 

Allah’a, Peygamber’e, itaat etmek, Kur’an’daki emirlere ve Peygamberin hadislerine uymak demektir.

 

        Özetle: Kişi Allah’tan layıkıyla korkarsa, Onun “yap!” dediğini yapar “Yapma”!

24-

 dediğin den de sakınır. (yapmaz ) kısacası Kur’ân ’nın tüm emirlerine Peygamber Efendimizin sünnetlerine uyar.  

         Ayette sizden olan idarecilere de itaat edin buyuruyor. Yani İdarecilerimize itaat edeceğimiz gibi, Devlet malına Devletin güvenliklerine asla zarar vermememiz idarecilerin çıkardıkları yasalara uyum içinde olmamız, her ne yön olursa olsun bölücülük, ayırımcılık yapmamamız lazım asla, ve asla vergi kaçırmamalıyız, Elektirik, su vesir, kaçak kullanmamalıyız. Bunu bilmeliyiz ki devletin her kuruşunda yetmiş beş milyon kişinin hakkı vardır. bunları bilinçli Müslümanlar, bilinçli vatandaşlar savunmasa, korumasa kim savunacak ve koruyacaktır.

          Ayrıca en önemli olan kul hakkını da unutmayalım. Yapacağımız haksızlığın bize kar kalmayacağını da bilelim. Unutmayalım ki, ilahi adalet er geç mutlaka tecelli edecektir. Yüce Allah, kendisine şirk (Ortak ) koşanı ile kul hakkını af etmiyor. 

           Ayeti tekrarlarsak “sizden olan idarecilere itaat edin.”  Buyuruyor.

        Devlete ve yasalara karşı gelmek veya mallarına zarar vermek, itaat olmaz bilakis itaatsızlık olur. Asilik olur.  Bunu bilmeliyiz ki, Devlet olmazsa millette yoktur. Bizde yokuz. Yüce Allah hiç kimseyi dinsiz, imansız, vatansız ve devletsiz etmesin. Onun için gerçek Müslüman dinine devletine vatanına gerçek olarak sahip çıkar. Bölücülük, ayrımcılıkla değil, birlikle dürüstlükle beraberlikle olur. ırkçılıkla bölücülükle bir yere gidemeyi, Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur. Irkçılık yapan benden değil bende ondan değilim. Bu hadis yetmezse. Aşağıdaki nisa süresinin 93. ayetini hep beraber okuyalım.

        Günlük hayatımızda hiç kimseye haksızlık ve hakaret yapmamalıyız, Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır.

 

  “ Bir mü’mini kasten öldürenin cezası içinde ebedi olarak kalmak üzere cehenneme atılmaktır. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve büyük bir azap hazırlamıştır. “(Nisa süresi ayet 9

 

Başka bir Hadis, No: l039 Enes’den (r.a.) rivayetle ;

>>Size idareci kılınan kişi isterse başı siyah bir üzüm tanesine benzeyen Habeşli bir köle olsun. Emirlerine kulak veriniz. Onlara itaat ediniz.<<

(Camiü’s-Sağir295. Buhari, Ezan: 4.5.  l56 Ahkam 4:  İbni Macce,Cihad 39.Müsned. 3: ll4.l7l                                                       

 

 

         Ebü Ümmame  (r.a. ) Resulüllah Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

>>Allah’tan korkun, beş vakit namazınızı kılın. Ramazan orucunuzu tutun. Mallarınızın zekatını gönül hoşluğu ile verin, idarecilerinize itaat edin ki, Rabbinizin Cennetine giresiniz.<<

 

( Camiü’s-Sağir 63. Tırmızi,Cuma 80. Müsned 5.251,262 )

25-

 

Üsteki Ayette: “Sizden olan idarecilere itaat edin.”  Ayrıca bu Hadiste de ırk ve renk ayrımı yapmaksızın idareciye itaat emredilmektedir. Tabii ki idareci, Müslüman olacak, “Şirk “ ( inkarcı, Allah’a ortak koşan.) idareci olmayacak.

 

 

              Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) buyuruyor:

            “Ümetimin şu iki zümresi şefaatime nail olamaz,

1-      Zalim hükümdar,

2-      Aşırı akımlara  kapılıp dinden sapan kimse.”  

 

 

             Konuyla ilgili Şiir’lerimden bir dörtlük okumaya ne dersiniz.

 

Yüce Allah, kimseyi Dinsiz, İmansız, Vatansız ve Devletsiz yapmasın,

                Dini’ne Devletine nankörlük edenleri, Rabbim, her iki dünyada da onları yaksın,

                Yüce Allah’tan dileğim, tüm belalar nankör olan kişilerin, üzerine aksın,  

                İstemiyoruz öyle insanları, öyle vatandaşları, öyle kişiler yerin dibine

batsın. 

 

            Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “ Rabbinin adını an ve her şeyden kesilerek (günah işlemeyerek ) O’na ihlâsla ibadet et.”(Müzemmil,8)

 

             Alış verişimizi dürüst yapmalı, rızkımızı helalinden kazanmalı ve helalinden yemeliyiz. Din dışı hiçbir faaliyet göstermemeliyiz. Peygamber Efendimizin   “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın,” hadisini unutmamalıyız.

        Kimsenin kalbini kırmamalı, gıybet dedikodu, iftira asla yapmamalıyız.  

 

Ebu Derdâ (r.a.) şöyle buyurmuştur.

“ Çok insanlar vardır ki, yüzlerine güleriz, ama kalbimiz onlara lânet eder.”

 

         Ata sözünü beraberce okuyalım mı ?

Bir insan öfkeli / sinirli iken gözü kararır. Öfkesi siniri geçince yüzü kararır.

 

 

Çünkü öfkeli / sinirli kişi Ne dediğini bilmez, saçma sözler söyle karşıdakinin kalbini son derece kırar ve onu üzer sonradan öfkesi geçince pişman olur o kişinin yüzüne bakamaz yüzü kararır.

26-

Başka bir ata sözü:

        Her kes iyiliğe karşı iyilik eder. bu kolay bir şeydir, ama Er kişi kötülüğe karşı iyilik eder, buda çok zor bir şeydir.                                              

 

        Birisinin bize kötülüğü dokunsa bile biz iyilik yapmaya çalışalım.

 

Başka bir ata sözü:  Yemek için yaşamamalıyız, ölmemek için yemek yemeliyiz.

        Her şey yemek içmek değildir. yemek içmek araç olacak amaç olmayacak,

 

Bir bilim adamı diyor ki:  Daima insanlara iyilik yap, bunu bilmiyorsan beceremiyorsan bari kötülük yapma. ( Hüsra Datila )

 

Başka bir bilim adamı şöyle diyor: Kazanın yanına gidersen karası bulaşır, kötülerin yanına gidersen belası bulaşır. ( Dilacıa )

 

 

   BAZI FARZ, SÜNNET VE NAFİLE İBADETLERİ  HATIRLAYALIM.

 

       1--Mümkün mertebede farz namazlarımızı cemaatle kılalım, cemaatle kılamasak  zamanında kılalım sünnet ve kaza namazlarımızı ihmal etmeyelim. Yüce Allah, bir ayetinde: “Vay o namaz kılanların haline ki, namazlarında gafildirler.”( Maun süresi Ayet 6 )  yine ayni  sürenin başka Ayetinde: “Namazlarını yanılgı ile kılanlara yazıklar olsun.” (Ayet :107/ 5 ) buyurmaktadır. 

       2--Akraba, tanıdık veya komşu hasta varsa mutlaka Allah için ziyaret edip hem onlara dua edelim hem de dualarını alalım.

       3--Yine Akraba, tanıdık ve komşulardan vefat edenlerin, cenaze törenlerine katılalım, cenaze namazını kılalım, mezarlığa gidip, İslami görevimizi yapalım, Taziye evine gidip, baş sağlığı dileyelim, dertlerine ortak olalım, ihtiyaçlarını giderelim.

 

       4--İhtiyaç sahiplerine, sadaka verelim, imkanımız varsa, tanıdık, akraba ve komşularımızın zor durumlarda onlara borç para türk lirası üzerinden verelim. Ödeme zamanı gelince, borçlu ödeyemez ise kendisine zaman tanıyıp. Şans verelim. Dolar, mark, altın üzerinden borç vermeyelim hep kendimizi düşünmeyelim, o zor durumdadır ki borç istiyor, sende yabancı para üzerinden borç verirsen bir yandan satış, farkı bir yandan alış farkı diğer yandan da yabancı paranın değerleme farkı borç alan insanı çok, çok zor durumda bırakır. yani sözde iyilik yapıyoruz fakat sonuç borç alan kişi için çok yıkımdır. Yangına benzin döküyoruz. Fakat karşı taraf yani borç almak isteyen yabancı para istemiş ise o zaman başka, onu da iyi düşünelim, bizim borç olarak  Türk lirası vermeyeceğimizi düşünerek zorda kaldığı için  borç olarak yabancı para istiyor.

27-

           Bu hususta Peygamber (s.a.v.) Efendimizin birkaç Hadislerini okuyalım.

           “Her borç verme sadakadır.” Başka hadis: “kim darda kalmışa kolaylık gösterirse Allah’ da kendisine dünya ve ahi rette kolaylık gösterir.”

Başka hadis :  İsra (mirac) gecesi cennetin kapısı üzerinde, sadakanın sevabı on mislidir. Borç verenin sevabı ise on sekiz mislidir, yazılı olduğunu gördüm buyurmuştur.” Bu hususta ve erteleme hususunda çok güzel müjdeli hadisler vardır, daha önce yazmıştık.

        5--Bir dakika dahi boş zamanımız olursa Yüce Rabbimizi zikir edelim, yolda gidiş ve gelişlerimizde hep Yüce Allah’ı zikir edelim, Peygamber Efendimize salavat okuyalım.  zikri ihmal etmeyelim (Çok geniş bilgi için Bak. Zikir bölümüne )

       6--Selamlaşalım, çoluk çocuğumuzla güler yüzle ayrılalım ve akşam evimize geldiğimizde güler yüzlü olalım. Bak anne baba, karı koca bölümüne.

       7--Ana Babalarımız yanımızda yaşıyorlarsa, onları asla üzmeyelim, ihtiyaçlarını karşılayalım gönüllerini ve dualarını almadan dışarı çıkmayalım. Yanımızda değilseler haftada bir gün ziyaret edelim.  Hediyelerini de unutmayalım. Vefat etmişler ise hayır hasenelerini mutlaka verelim ihmal etmeyelim. Bütün akrabalarımıza sılayı rahim göstermek için çok, çok dikkat edelim.  

        8--Hiç kimsenin, zenginliğini, arabasını, parasını vs, Allah’ın ona lütf ettiklerine kıskanmayalım, hased etmeyelim,

       10--Müslüman, hiçbir zaman yalan atmaz, adam öldürmez, dedikodu yapmaz, koğuculuk yapmaz, dolandırıcılık yapmaz, riyakarlık yapmaz, sözünde durur. insanları aldatmaz, dürüst olur. içkiye, zinaya, faize Allah’ın haram ettiği hiçbir şeye yaklaşmaz

       11--Müslüman Ahlakı güzel olandır. İnsanlara yumuşak davranır. Büyüklerine saygılı olur. Küçüklerine sevgi gösterir.

       12--Devlet’e ait, veya özel şirkette çalışıyorsak, mesailerimize çok dikkat edelim, zamanımızı boşa harcamayalım, tüm malzemelerini kendi öz malzemelerimiz’ miş gibi kullanalım. İsraf ve emanete hıyanet etmeyelim. 

            13-Müslüman,  Çarşıya pazara çıktığın zaman şöyle zikr der. “ Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerikeleh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü, yuhyi ve yümit ve hüve hayyün lâyemut, ba’del-hayri ve hüve alâ  külli şey’in kadir.

          14- Havadan sudan konuşulan bir meclise girerse Şöyle der.

“ Sübhanekâllahümme ve bihamdik, “ Ya Rabbi! senden başka babud olmadığına şahadet ederim. Senden afvolunmamı isterim, Tövbe ile sana geldim. kötü şeyler yaptım kendime zulmettim beni mağfiret et. Çünkü senden başka günahları afveden yoktur.

 

       15—Sonuç olarak, gerçek bir Müslüman gibi yaşayalım, geniş bilgi için Bak. Müslüman bölümüne.

Hz. Lokman oğluna nasihat ederken, Şöyle tasfiye etmiştir.

 

           Ey oğul, iki şeyi hiç unutma, iki şeyi de hep unut.

28-

         1- Allah’ı unutma, 2- ölümü unutma, ( bu ikisini unutmasan) zaten hiçbir zaman hiçbir kötülük olmaz.

         2- Unutacağın şey ise, sana kim kötülük yaptıysa unut, sen kime iyilik yaptın ise onu da unut, buyurmuştur.        

 

        16—Çocuklarınızı okutunuz ve ayrıca Her gün otuz dakika çocuklarına, bilinçli olarak dinini öğret Müslümanlığı sevdir. Sen dini ibadetlerini uygula ki çocuğunda tavsiyelerine uysun, Dinine devletine milletine hayırlı evlat olmaları yönünden çok ilgilen, dünya hayatını kazanması için yaptığın çabayı, airetini de kazanmak için ayni çabayı göster, bu nedenle çok ter dök yoksa, çok göz yaşı dökersin.     

 

         Yeri gelmiş iken şiir kitabımdan dört, dörtlük bir şiir okuyalım mı?

 

 

              AĞLAYA AĞLAYA FİGAN EDERSİN

 

       Ey Müslüman, şu ağlanacak halimize gülmeyin, ağlayın,

       Çocuğun ölürse üzerine kıyamet koparır, ağlaya, ağlaya figan edersin,

       Dinin her gün ölüyor, can çekişir, sen umursamıyor ve ağlamıyorsun,

        Ölen, yalnız dinimiz değil, evlatlarımız, yakınımızda var.

 

         Dinini yaşayan bir Müslüman çocuğu asla terörist olamaz,

Tinerci, zinacı, hırsız, katil, inkarcı, din düşmanı olamaz,

Cadde, sokak gezdiğim zaman aman Allah’ım böyle şey olamaz,

Ölen, yalnız dinimiz değil, evlatlarımız, yakınlarımızda var.

 

Çocuğunu din dışı yetiştirirsen bir gün o, bu elinden kapar,

Dinden habersiz olan, Allah korkusu olmayan, her şey yapar,

Dinine sahip olamaz isen, sahipsiz kalırsın alırlar seni apar topar,

Ölen yalnız dinimiz değil, evlatlarımız, yakınlarımızda var.

 

Uyan çocuklarımız kiliseye gidip, din değiştiriyor, oluyor kafir, yobaz,

Allah yanında tek sorumlu anne, babalardır yedirip, giydirmekle olmaz,

Vallahi, Rabbimiz yanında sorumluyuz, bu bizden sorulacak çok veya az,

Ölen, yalnız dinimiz değil, evlatlarımız, yakınlarımızda var.

 

Bir çiçek yetiştirip bakımını yaptığımız gibi, çocuğu yetiştiremiyoruz,

Saksıda bir yabani ot gördük mü, hiç tereddütsüz kökten koparıyoruz,

Ama çocuğumuz yabanilerin ahlakını alıyor, gururla söz ediyoruz,

Yavrum çevreye ayak uyduruyor çağdaştır deyip, iftihar ediyoruz,

 

Ölen, yalnız dinimiz değil, evlatlarımız, yakınlarımızda var.

29-

         17-  Evden  çıkınca besmele okur ve “ Ya Rabbi! “ yoldan çıkmaktan ve başkalarını da yoldan çıkarmaktan, zulüm etmekten zulüm olunmaktan, câhillikten ve bilgisizliğe ait her şeye sana sığınıyorum, der. Besmele okur.  “ Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh. deyip ( özet olarak ) Allahu Teâlâ’ya tevekkül eder.

            18-  Göğe baktığı zaman şöyle der. “ Ey Rabbimiz bunu boşuna yaratmadın. Sen her şey’den münezzehsin. Bizi cehennem azabından koru.

            19- Gök gürültüsü duyunca şöyle der. “ Gök gürültüsünün ve ondan korkan meleklerin kendisine Hamd ettiği Allahu Teâlâ her şey’den münezzehtir.”

20 - Şimşek çaktığı zaman şöyle der. “ Ya Rabbi bizi gadabınla öldürme azâbınla helak etme, bundan önce bizi afveyle.”

21-  Yağmur yağarken şöyle der. “ Yâ Rabbi! Onu bol, doydurucu ve bereket indirici eyle. Onu rahmete sebep kıl sıkıntı ve azaba sebep kılma.”

22- Kızgınlık zamanında şöyle der.  “ Ya Rabbi! günahlarımı avfet, kızgınlığı kalbimden gider ve beni kovulmuş şeytandan koru.”

23- İnsanlardan korkunca şöyle der:  “Ya Rabbi! onları sana havale eder şerlerinden sana sığınırım. 

 

 

ÖĞLE NAMAZI SÜNNETİ :

 

            Ümmü Habibe (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyururken işittim dedi:

            “ Kim öğlenin farzından önce dört sonra dört rek’at sünneti kılmaya devam ederse Allah C.C. onu cehenneme haram kılar.” ( İmam Ahmed, Ebu Davud, Nesâi ve Tirmizi,)

 

           

            Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

            “ Kış günleri müminin baharıdır. Günler kısa olduğundan oruç tutar. Gecenin de uzun olduğundan bol bol namaz kılar.”

 

            Bir din adamının,söylediğine göre şu beş şeyi esirgeyen kimseyi Allah da şu beş şeyden mahrum bırakır.

 

            1- Zekat vermekten kaçınan kimsenin, Allah’ta malını korumasız bırakır..

            2- Sadaka vermeyen kimseyi, Allah da sağlıktan mahrum bırakır.

            3- Öşür vermeyen kimsenin, Allah da tarlasını bereketsiz bırakır.

 

            4- Duâ etmeyen kimseyi, icâbetten mahrum bırakır.

30-

            5- Namazı savsaklayan kimse, ölürken, “ Lâ ilahe illallah’tan mahrum bırakır. (Tenbihü’l-Gafilin Sayfa 422 )

 

           

B İ R   H İ K A Y E

----------------------------------------------------------------:

 

            Bir gün güneş ile Rüzgar kendi aralarında bir bahse girmişler, birbirlerine demişler ki, Bak bir adam ceketli olarak geziyor havada gayet ılık 20 ile 24 derece arası ceket giyilecek bir hava var. Kim bu adamın ceketini üstünden çıkarır ise ikimizden birisi ötekisinden daha güçlüdür. Anlaşmışlar, önce Rüzgar demiş ki, önce ben deneme yapacağım, Güneşte teklifi kabul etmiş,

            Rüzgar yavaşça esmeye başlamış, adamın ceketinin düğmesi  açık iken düğmelerini bağlamış, rüzgar biraz daha sert esince, adam kollarını ceketine sarmış ceketi uçmasın diye, Rüzgar tam sert esmeye başlamış ve adam iki eliyle ceketini göksüne yapıştırmış ve yüzü kuyu yere uzanmış, Rüzgar bir türlü adamın ceketini üzerinden çıkaramamış,

            Güneş, sıra bende der. Rüzgar ortadan çekilir. Güneş hafif ısıtmaya başlayınca adam yerden kalkar yürümeye başlar kollarını ellerini ceket yakalamasından vaz geçer kollarını serbestçe sallamaya başlar. Güneş biraz daha ısıtınca, adam ceketinin düğmelerini açar. Güneş biraz daha çok ısıtınca adam bir öf çeker sıcak oldu der ceketini üstünden çıkarır, az daha yürüyünce güneş yakınca şapkasını da çıkarır ve bahsi güneş kazanır.

 

            Bir Dakika Tefekkür edelim mi ?

 

            Her ne kadar bu bir hikaye ise bile, insanlar sertleştikçe, zorladıkça karşı taraf daha hırçın ve inatçı olur. Ama güneşin yaptığı gibi sevecen güzelliklerle adamı ısıtınca adam ister istemez ceketini de çıkarır şapkasını da bunu bilmeliyiz ki, her şey zorlukla değil güzellikle olur. hepimizin bildiği bir ata sözü var tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.

            Gerek aile fertlerimize, gerek komşularımıza ve gerekse tüm Müslümanlara  çok iyi ve sevecen davranmalıyız.

 

 

            Ebu Hüreyra’den Allah razı olsun rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

 

            “ Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır.” buyurdu. Sahabilerden biri “Ya Resulüllah, onlar nelerdir?”  diye sorunca Peygamber Efendimiz sözlerine şöyle devam etti:

31-

 

             1-Biri ile karşılaşınca ona selam vermek,

             2-Biri seni çağırınca davetine icabet etmek,

             3-Biri sana nasihat ederse nasihatini dinlemek,

             4-Aksırınca Hamd edene  “Yerhemukellah “ demek,

             5-Biri hastalanınca onu ziyaret etmek,

             6-Biri ölünce cenazesine katılmak.”

                                                             ***    

           Resulüllah  (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Ya öğrenen ol, ya öğreten, ya bunları dinleyen, ya da seven. Sakın beşincisi olma yoksa helak olursun.”        ( Mecmeuz Zeveid 1/22 )

 

          Sehl ibni. Sa’d  (r.a. ) rivayet edildiğine göre. Resulüllah ( s.a.v.) Ali (r.a. ) şöyle dedi:  

“Allah’a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”  Tergib ve Terhib )

                                                           

 

               İKİNDİ NAMAZI   :

 

              Yüce Allah buyuruyor :

            “ Namazınızı muntazam olarak eda edin. Hele orta namazına (ikindi ) dikkat edin. Allah’a itaat ederek namaz kılın. ( El-Bakara Süresi Ayet: 238 )

 

                Yedi Ravilerin rivayetleri , İbn-i Abbas’a ( r.a. ) ulaşmaktadır. ki oda Resulüllah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır.

                “Bir kimse, öğlen ikindi arasını  ihya eder ise.. kalpler öldüğü gün, Allah-ü Teâlâ onun kalbini canlı tutar.”

 

 

         Çoktandır. Şiir okumadık. Şiir kitabımdan bir şiir okuyalım mı !

 

 

BUNLARI   BİLMEMİZ LAZIM

                       

Demeliyiz daima ALLAH ALLAH ALLAH

LAİLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDEN RESULALLAH

Her zaman her korku için LAİLAHE İLLALLAH

Bütün elem ve kederler için MAŞALLAH

 

 

Her nimetler için daima ELHAMDÜLİLLAH

32-

Nimet bolluğu için  EŞ-ŞÜKRÜ-LİLLAH

Şaşılacak her şey için SÜBHANALLAH

İşlediğiz günahlar için ESTEĞFİRULLAH

 

 

Çektiğiniz her darlık için HASBİYALLAH

Her kaza ve keder için TEVVKELTÜALLAH

Her musi bet için, İNNALİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN.

Her korku için, LA HAVLE VELA KUVVETE İLLAH BİLLAHİ ALİYİL AZİM.

 

 

Akşam Namazı :

 

            EVABİN NAMAZI (Yani Salihlerin/ Havas Takımlarının Namazı ) 

           

             Yaklaşık sekiz ravilerin rivayetleri sonunda Abdullah b. Abbas’a ulaşmaktadır ki, o da Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır:

          “Bir kimse, Akşam namazından sonra ; kimseyle konuşmadan dört rekat namaz kılar ise.. onun ameli illiyin zümresinin ameline katılır.

           Ve o kimse, Mescid-i Aksa’da kadir gecesini bulup ihya etmiş gibi olur.” ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı ayrıca Abdulkadir Geylani’nin Gunyet’üt Talibin kitabının Sayfa 883 zikr edilmektedir. )

                                  

 

 

            Ebu Hüreyre ( r.a. ) Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurdu dedi:

            >>Kim akşam namazından sonra çirkin bir söz söylemeden altı rekat namaz kılarsa bunların sevabı on iki senelik nafile ibadettin sevabına eşit olur<<(İbn Mace: Sahihinde, ibn. Huzeyme, Tırmızi rivayet etmişlerdir.) Tergib ve Terhib, Sayfa 2/ 5; ayrıca Abdulkadir Geylani’nin Gunyet’üt Talibin kitabının Sayfa 883 zikr edilmektedir. )

 

 Yatsı Namazı :

 

          Ebu  Umame (r.a.) Resulullah (sa.v. )’ in:

>>Yatsı namazını cemaatle kılan, kadir gecesinden hissesini almıştır.<<buyurduğunu rivayet etti.  ( Tergib ve Terhib 401. Teberani Kebir de rivayet edilmiştir.)

 

         Nah kabilesinden  bir adam: E b u ‘ d   D e r d a  (r.a. ) ölürken şöyle dediğini işittim. Dedi :

         Resulüllah (s.a.v.) ‘ den işittiğim bu hadisi size rivayet edeyim:

>>Görürcesine Allah’a ibadet et. Sen onu görmesen bile O’ seni görür. Kendini ölmüş kabul et. mazlumun bedduasını sakın alma, çünkü duası 

33-

makbuldür. Siz den gücü yeten emekleyerek de olsa, sabah ve yatsı namazlarını cemaatle kılmaya gitsin.<<     (Teberani kebir de rivayet etmiş, burada adı bilinmeyen zatın adının Cabir olduğunu söylemiş ve durumunu bilmiyorum demiştir. Tergib ve Terhib 400 ) 

 

       NOT:

              Namazla ilgili her yönden çok geniş bilgi bak. Namaz bölümüne.                                                     

 

Beş Dakika Tefekkür edelim mi ?

 

 Bildiğiniz gibi bizim veya bir çocuğumuzun veya yakınımızın her hangi bir başarı sınavı olması yani Üniversite sınavları, bir işe girme sınavı, veya başka sınavlar için aylarca, çalışır hazırlık yaparız, özel dershaneler, özel hocalar tutar, özel kitaplar ve yardımcı kitaplar alırız, sınav yerini birkaç gün önce gidip görürüz, hela sınav için o gece sabaha kadar yatmayız, hey canlanırız evden bırak sesi  çıt çıkmasını bile istemeyiz, sınav  sabahı, erken kalkıp  bazı zihin açılması şeyler hazırlanmış onu yeriz, arabası yoksa özel araba tutup veya komşu arabalarından faydalanıp sınav yerine gideri. Anne ve babalar çocuklarından daha çok hey canlıdır, sınava birkaç gün kala çocuklarının etrafında pervane gibi dolanırlar, aman çocuğum kendini yorma, aman çocuğum şunu yeme, aman çocuğum arkadaşlarınla tartışma, aman çocuğum, canını hiçbir şeye sıkma, aman, aman amanlar çoktur.

Bakın kardeşlerim bir dünya sınavı için, ne kadar tedbir alıyoruz, ne kadar hey canlanıyoruz, ne kadar tedirgin oluyoruz, birde sınavda başarısız olunca çok üzülürüz, hatta bazılarımız yıkılıyoruz.

Peki bu bir geçici sınavdır, bir de Ahirette Yüce Rabbimize sınav olmamız için tüm ömrümüzün   her gelen ve geçen dakika ve saniyelerimiz de  sınavda olduğumuzu  düşünüyor muyuz, sınava hazırlanıyor muyuz, sınavı kaleye  alıp önemsiyor muyuz, dünya sınavı kadar olmasa da onun yüz de beşi kadar tedbir  alıyor muyuz.

            Bazılarımız der ki Allah’ın rahmeti boldur evet bu doğrudur ama sen dünya sınavına  hiç bir şeye çalışma özel dershanelere gitme, konuyla ilgili ders kitapları alıp çalışma sınavı kazanacağına ne kadar ümitli isen teşbihte hata olmasın,  Allah’a sığınıyorum Ahiret sınavı da öyle bir şey: Kur’ân de geçen konuyla ilgili;

             Lokman süresinin 33. ayetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor.

 

            “ Ey insanlar, Rabbinizden korkun ve öyle bir günü sayın (öyle bir günden ürperti duyun)  ki, Baba çocuğundan (taraf ) bir şey ödeyemez; evlat babasından taraf bir şey ödeyecek değildir. Muhakkak Allah’ın va’di gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur (şeytan) sizi Allah ( ’ın affın)a güvendir(erek aldatıp cehenneme sürükle)mesin.”   

34-

Eğer sınava sürekli hazırlıklıysak,  İnşallah mesele yok ama biraz hazırlıklı veya hiç hazırlıklı değilsek .

 

            Beş dakikalık tefekkürü hala açık tutuyoruz biraz da siz detaylı ve ferdi  olarak tefekkür edin.

 

 

            Ümmü Seleme, Hazret-i âişe’nin (r.a) şöyle dediğini anlatmıştır

            Resulüllah (s.a.v.)’mize Amellerin hangisi daha faziletlidir? Diye sorulduğunda ;

            Efendimiz şöyle buyurmuştur.

            “ Az olan, fakat devamlı yapılan amellerdir.”( Gunyet’üt Talibin 852 )

 

            Bir Din adamı der ki:  Ey Müslüman kardeşim, Dünya üç gündür. “ Dün, bu gün, ve yarın” dün geçti, yarına kavuşup kavuşmaman meçhul, bu günün kıymetini çok iyi bil, bir daha eline geçmez.

 

 

             ALLAH’A İTAAT EDEN KUL KULDUR

 

Ben çok merhametliyim, ben yufka yürekliyim dersin,

Hayvan severim, hayatta karıncayı bile incitmediğini iddia edersin,

Ama bu söylediklerine ben değil, sen bile gerçekten inanmayacaksın,

Allah’a itaat eden kul kuldur, itaat etmeyen kul kördür.

 

Sen Allah’a kulluk görevini yapmayarak kendini ateşe atıyorsun,

Kendisine acımayan nasıl başkalarına acıyacak bilemiyorum,

Bu nedenle senin merhametine, yufka yürekliliğine hiç inanmıyorum,

Allah’a itaat eden kul kuldur, itaat etmeyen kul gerçekten kördür.

 

 

              VİTİR NAMAZI :

 

         Büreyde  (r.a. ) Resulullah (s.a.v. ) şöyle buyururken işittim dedi :

>>Vitir namazı İslam’da vardır.kim onu kılmazsa bizden değildir. (bizim yolumuzdan yürümemiştir.) Vitir namazı İslam’da vardır. kim onu kılmazsa bizden değildir. ( bizim sünnetimize uygun hareket etmemiştir.) Vitir namazı İslam’da vardır. kim onu kılmazsa bizden değildir.<<( bizi takip etmemiştir.) Bunu üç defa tekrarladı   (İslam Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. Tergib ve Terhib l3 )

 

                                                                                                                                                                                   

 

            İnsan şu dört meseleyi halletmeden uyumamalıdır.

35-

            1- İnsan yer yüzünde tek davacısı bile kalsa varıp onunla helalaşmadıkça uyumamalıdır.

            2- Mümkün oldukça, Allah’ın farzlarından biri üzerinde borç dururken uyumamalıdır.

            3- Geçmiş günahlarından tevbe etmedikçe uyumamalıdır.

            4-  Usulüne uygun şekilde vasiyetini yazmadan uyumamalıdır.

          Bunları yapmadan o gece ölebilir, her an her zaman tetikte olmak tedbirli olmak gerekir, 

 

         Ebu Hüreyra  (r.a.) ‘den Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurduğu rivayet edildi:

            “Kim yatağına yatar da, orada Allah’ı zikretmezse kıyamet gününde o kimse üzerinde bir eksiklik olur. Kim bir yere oturur da orada Allah’ı zikretmezse kıyamet gününde üzerinde bir eksiklik olur.”( Tegrib ve Tehib 2/

                                   

            Ebu Hüreyre  (r.a. ) den Resul-i Ekrem (s.a.v.) ‘in şöyle buyurduğu rivayet edildi:

            Kim yatağına yattığı zaman : La ilahe illallahu vahdehu la şerike lehu. Lehü’l Mülkü ve lehü’l- Hamdü ve hüva ala kulli şey’in kadir. La havle ve la kuvvete illa bila’il-aliyi’l –azim. Süphanellahi ve’l- hemdülillahi ve lailahe illellahu vellahu ekber.

            Derse. Deniz köpüğü kadar da günahları veya hataları olsa bağışlanır.

 

            Anlamı: “Bir Allah’dan başka ilah yoktur. O’nun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter. Yüce ve Büyük Allah olmaksızın hiçbir güç ve kuvvetin varlığı düşünülemez. Allah’ın şanı yücedir. Övgü Allah’a aittir. Allah’dan başka ilah yoktur. ve Allah çok büyüktür. ( Tergib ve Terhib )

 

           

            Cabir b. Abdillah (r.a.) Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlattı:

            “ Bir kimse, gecenin sonunda uyanmaktan korkar ise … vitir namazınını gecenin evvelinde kılsın. Sonra uyusun.

            Gece uyanma durumu olan kimse, vitir namazını tehir edebilir. Gecenin sonunda kalkıp namaz kılmak biraz zordur ama daha faziletlidir.”(Gunyet’üt Talibin 846)

 

            Hz. Ömer’in (r.a.) şöyle dediğini anlatmıştır.

            “ Akıllı olanlar, vitir namazını gecenin evvelinde kılarlar. Kuvvetliler de,

 

( müt-tekiler/ Takva sahipleri de) gecenin sonunda kılarlar ki bu daha faziletlidir.

36-

            Yüce Allah Taâlâ şöyle buyuruyor,

            “ Gece ( ibadeti için yatağından) kalkan kişi.” ( Müzzemil Süyesi ayet 6 )

 

 

            Hz. Ömer şöyle buyurmuş: Bu gün Allah için ne yaptın?

 

            Biz de her akşam bu soruyu kendimize soralım ve alışkanlık haline getirelim, varsa kusurlarımızı hatalarımızı düzeltelim, günlük yapamadığımız ibadetleri yapalım.

 

   Konuyla ilgili Şiir kitabımdan konumuzla ilgili bir şiir okuyalım mı?                                                                                                

                       

                              Z - RAPORU

 

Ey zengin Müslüman, her akşam kasiyer makineden raporu alıyorsun,

Ne alış veriş ettim, ne kar, ne zarar ettim diye rapor alıyorsun,

Peki her gün sevap ve günahlarınızın da Ze raporunu inceliyor musun?

Ey zengin kişi, Allah’ı unutup, zenginliğe dalma, yarın fakir olabilirsin.

 

Bütün varlığınla, Rabbine yönel, yarın endişesini tevekkül ile terk et,

Elinde senet yok, muhtemelen yarın geldiği zaman ölmüş olabilirsin,

Ey zengin kişi, Allah’ı unutup, zenginliğe dalma, yarın fakir olabilirsin.

Her gün sevap ve günahlarını   Z. raporu gibi gözden geçiriyor musun?

 

Ne kadar da çok dünyaya ve dünya malına meyilliyiz,

Biraz zengin olduk mu havamızdan geçilmiyor, zayıfız,

Maalesef bazılarımız ahirete değil, dünya için şahiniz,

Her gün sevap ve günahlarını Ze raporu gibi gözden geçiriyor musun?

 

Sana bunca malı, parayı, makamı, şöhreti veren, yarın alabilirde,

Ben kazandım, ben kafamı çalıştırdım deyip, kendini kandırma,

Allah’ın sana verdiği bu lütfa, bu ihsana, hamd ve şükür et daima,

Her gün sevap ve günahlarını Ze raporu gibi gözden geçiriyor musun?

 

Haram yemek kalbi öldürür, helal yemek ise onu ihya eder,

Zenginliği de, fakirliği de Allah verir, sağlığı da ölümü de O takdir eder,

Aziz kılanda, zelil edende O’dur, malda mülkte Allah’ındır,

Her gün sevap ve günahlarını Ze raporu gibi gözden geçiriyor musun?

 

Ey zengin kişi Allah’ı unutup zenginliğe dalma, yarın fakir olabilirsin.

37-

            Not: Z Raporu esnaf olanlar bilir. Bir günde ne kadar alış veriş yapılmış K.D.V. vergisi ne kadar alınmış ne kadar kar etmiş ne kadar zarar etmiş  iş yerini kapatacağı zaman Z. Raporunu almak için fiş veren kasiyer cihazından ilgili tuşa basar bütün günlük ne varsa yoksa hepsinin toplamı sonucu iş sahibini bilgilendirir.

            Bu şiir de Z. Raporundan esinlenerek yazılmıştır.

 

 

            Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

            “ Ahmak o kimsedir ki, her istediğini yapar. Ve Rahmete kavuşmasını ümid eder.”

( Kimyâ’yı Saadet S. 617 )

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki:

            Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor.

            Ey Ayşe! Geceleyin şu dört şeyi yapmadan sakın yatma .

           

            a) Kur’ân-ı Kerim’i hatmetmeden:

            b) Kıyamet günü Peygamberlerin şefaatine erişmeden:

            c) Müslümanların gönlünü almadan:

            d) Hac etmeden :

            Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözleri söyledikten sonra namaza durdu. Bende yatağın üzerinde o namazını bitirene kadar hayret içinde otura kaldım. Namazını bitirdikten sonra  sordum:

            “ Ey Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun. Ben söylediğiniz o dört şeyi şu anda yapamadım. Nasıl yapabileceğimi söyler misiniz?”

            Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) gülümseyerek bana şunları söyledi.

            “ Ey Ayşe: Kul hüvellahi’yi  ( ihlâs’ı ) üç defa okudunuz mu Kur’ân-ı Kerim’i  baştan sona hatım etmiş cesine sevap kazanırsınız.

Bana ve benden önceki Peygamberlere selat ve selam getirdiniz mi. Kıyamet günü  şefatimize erişirsin.

            Bütün mü’minlere dua ve istiğfar ettin mi onların gönlünü almış ve hoşnutluğunu kazanmış olursun.

            Subhanellahi vel hemdü lillah vela ilahe illellah ve lâhü ekber dediğin vakit de hac etmiş gibi sevap kazanırsın.” ( Tefsir-i Hanefi Dürretül vaizin sayfa 166-167 ))

           

            Bu yedi kelimeyi hiç unutma :

 

            Birincisi      :     Yemeye başlamadan  BİSMİLLAH.

 

 

            İkincisi        :     Yemekten sonra ELHEMDÜ-LİLLAH.

38-

Üçüncüsü    :     Bir kimseyi çekiştirirsen, tövbe ve istiğfar ederek, ALLAHÜMMAGFİR-Lİ VE LİMEN EGTEBA.

 

            Dördüncüsü :     Niyetlendiği bir iş için, İNŞÂ’ALLAH.

 

            Beşincisi     :      Her tâ’at ve mâ’siyyette , LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLAHİ-L ALİYYİL-AZİM.

 

             Altıncısı :Bir musibet isabet ettiğinde , İNNÂ LİLLÂH VE İNNÂ İLEYHİ RÂCİ’UN,                                    

 

            Yedincisi     :      Her an, her zaman  ve her mekanda Kelime-i Tevhidi eksik etmeyerek okumak ve zikir etmektir.

           

            Kıyamette her kul, dünyada ne amel üzerine öldü ise o ameli işleyerek  haşr olunacaktır. Öyleyse daime tevhid ile meşgul ol ki, tevhit üzere ölesin. Tevhit üzerine ölürsen tevhit üzerine haşr olunursun.

 

            Yalnız bir beşlik şiir daha okuyalım mı?

 

Sekarat’ta, kelime-i şahadet biz Müslümanlara nasip olur inşallah.

ALLAH’ ın rahmeti bereketi  biz Müslümanların üzerindedir inşallah.

Sırat köprüsünden kolay geçmek biz Müslümanlara nasip olur inşallah.

Cennet Müslümanların, cehennem de münafık ve kafirlerindir inşallah.

ALLAH’ ım Cemalini görmek tüm Müslümanlara nasip olur inşallah.

                                                                                                                    ( ÂMİN  )

 

          Günlük kazancımıza kanaat ve şükür edelim:

 

            Ehli Hikmetten bir zata göre:  Şu dört şeyi aradık fakat yanlış yollardan aradık.

1-Zenginliği malda aradık, oysa zenginlik kanattedir,

2-Huzuru bol servette aradık, oysa huzur az almada, güzel ahlaktadır.

            3-Şerefliliği halk tarafından beğenilmekte, makamda, malda aradık, oysa o takvadadır

            4-Saadeti yemekte ve giyimde aradık, oysa o İslam da ve günahlarımızın bağışlamasındadır.

 

          Dünya kazancımıza Hamd, edelim ama Ahiret kazancımızı da da ihmal etmeyelim.

 

            Zaten günlük ibadetlerimizi yapıyoruz nafile ibadette de Hz.Ebu Bekir’e bakalım.

39-

 

            Ebu Hüreyre, (r.a,)’nin  anlattığına göre, Allah’ın Resulü sordu:

            “Bu gün kim oruçlu?” Hz. Ebu Bekir ( r.a. ) cevap verdi :

            “ Ben “

            “Bu gün kim bir hastayı ziyaret etti? Yine Hz. Ebu Bekir (r.a.)

            “Ben”

            Resul-i Ekrem yine

            “Bu gün kim cenazeyi teşyi etti? ( Cenazeyi kaldırdı)? Hz. Ebu Bekir (r.a. ) yine,

            “Ben “ cevabını verdi. Bunun Üzerine Resulüllah (s.a.v.)

            “Kendisinde bu hasletler toplanan kişi mutlaka cennete gider.”( İbn Huzeyme  )     

 

            Kim sabahleyin kalkınca ilk aklına gelen şey dünya olursa, şu üç hasleti Allah onun kalbinden hiç çıkarmaz.

            1-Hiç bitmeyen bir endişe,

            2-Hiç kurtulamayacağı bir meşguliyet,

            3-Sone erdirilmez bir yoksulluk,

 

            İbni Mes’ud’a  göre Allah ondan razı olsun. Şöyle der:

            Sabahleyin yatağından kalkan her kes bir misafirdir.ve malı da emanettir. “ Oysa misafir yolcudur. Emanet olan malı da geri verilmesi gerekir.”( Üstteki üç konu Tenbihü’l-Gafilin Sayfa 336 )

 

            Bu hususta bir hikaye okuyalım mı?

            İbrahim Ethem Hazretlerine, bir zat bir miktar para vermek istedi. Hazret  ile o zat arasında şöyle bir konuşma geçti:

            Hazret:    Adama sen Zengin misin.

            Adam  :   Evet zenginim.

            Hazret:    Ne kadar paran var?

            Adam  :    iki bin altınım var.

            Hazret :    Bu paranın dört bin altın olmasını istermisin?

            Adam   :   Elbette isterim.

            Hazret :   Ya sekiz bin olmasını arzu edermisin.

            Adam   :   tabi ki arzu ederim.

            Hazret  :  Hele on bin altının olsa, daha ziyade mesrur olur musun.

            Adam,  : Şüphesiz çok mesrur ( Memnun / mutlu ) olurum.

           

            İbrahim Edhem Hazretleri şöyle der. sen zengin olduğunu söylüyorsun  ama sen zengin filan değilsin… züğürdün, fakirin birisin senin gibi züğürt ve fakir birisinin parasını da ben alamam. Senin gözün aç kalbin aç ve doyumsuzdur. Ve sen de  Kanaat hiç yoktur. verdiğin parayı al diğer paraların üstüne bırak 

40-

doyumsuzun aç gözlünün malını ben alamam, sen hala rızkından bile korkuyorsun oysa bildiğin gibi Allah Teâlâ ben rızkınızın kefiliyim buyurmuştur.

 

            Hadis no : 2470 Enes’Den ( r.a.) rivayetle:

            “ Ümmetimin yaşlılarına saygı göstermek bana saygı göstermekten sayılır.” ( Hatibin Tarih’inden, Camiü’s-Sağır c.2. s. 646)

 

            Hadis No: 2468 İbni Amr’dan (r.a.) rivayetle :

            “ Şüphesiz içinizden bana en sevimli olan, ahlâkı en güzel olanıdır.”

( Buhari,Fezailü’l Kur’ân:27 Menakıb:23; Tirmizi, Birr:71; Müsned,4:193-194)

 

             Konumuzla ilgili Bazı Kısa Hadisler yazalım.

           

            Efendimiz ( s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “ Her canın çektiğini şeyi yemen israftandır.” ( İbni Mâce Et’ime: 51 )

            “ Kişinin misafirini dış kapıya kadar uğurlaması Sünnettendir.”( İbni Mace )

            “ İnsanların öyleleri vardır ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar gördükleri anda Allah hatırlanır.” ( Teberani’nin Keabirinden )

            “ İnsanlar niyetlerine göre diriltecek ve hesaba çekileceklerdir.”(Buhâri, Müslim, Tirmizi.)

            “ Cennet’e girmek için ilk çağrılacak olanlar, kıvançta ve tasada Allah’a çokça Hamd edenlerdir.” ( Teberâni, Hâkim, Beyhaki )

            “ Allah’a inandım” de, sonra da dosdoğru ol.” ( Müslim,iman 162; Müsned 3,413 4,385)

            “ Her sabah ve akşam şöyle de: Dinim, canım evlâdım, âilem ve malım için Bismillah.” ( İbni Askir’den c. Sağir. 3/1298 )

           

 

            BİR MÜSLÜMANIN İYİ HAL OLMASI İÇİN ON BİR VASFI

           

            1-   Dünyadan daha çok, öbür dünyaya daha fazla önem vermek.

            2-   Nefsi ibadete adamak ve bol bol Kur’ân okumak( zikir yapmak.)

            3-   Az konuşmak, boş konuşmamak sözü uzatmamak.

            4-   Eksiksiz olarak beş vakit namazı kılmak, (diğer ibadetleri ihmal etmemek).

            5-   Az olsun çok olsun haramdan ve şüpheli şeylerden şiddetle kaçınmak.

            6-   İyi kimselerin sohbet toplantılarına devam etmek.

            7-   Alçak gönüllü olmak, büyüklük taslamamak.

            8-   Cömert olmak ve düşkünleri kollamak;

            9-   Yüce Allah’ın tüm yarattıklarına karşı şefkat ve merhamet beslemek.

 

        10-   ( Milletine memleketine ) faydalı olmaya çalışmak.

41-

        11-   Ölümü bol bol hatırlayıp.( ölmeden önce tedbir almak Salih ameller işlemek ölmeden önce uyanmak).

 

 

 

           

            KÖTÜ KİMSE İSE ŞU ON BİR VASFA SAHİPTİR.

 

            1- Mal, ve serv et biriktirme peşinde koşarak ibadet ve tâati unutmak.

            2- Şehevi duyguların ardından koşarak dünyanın zevk ve sefasına dalmak.

            3- Çok ve boş konuşarak, bol bol gıybet / dedikodu yapmak.

            4- Beş vakit namazı kılmamak ( ve ilâhi emirlere uymamak. )

            5-  Kötü kişilerle düşüp kalkmak.

            6-  Canlı ve cansız varlıklara zarar vermek.

            7-  Kendini beğenmek,  ( Kibirlenmek )

            8—Onun, bunun menfaatlerine engel olmak ( fesatlık çıkarmak).

            9—Müminlere ( ve diğer canlılara ) karşı merhametsizce davranmak.

            10-Cimrilik etmek,

            11- Ölümü hatırlamamak.      

 

 

            Bir bilim adamı derki :  ---- Yemek için yaşamamak, ölmemek için yemek.

 

            Bir Zat’ta şöyle buyurmuştur:  ---  Bir insanın amacı ahiretini kazanmak ise o çok mutlu ve huzurludur. Bir insanın derdi dünya ise onun dünya kadar derdi vardır.

           

            Bu Mübarek Hadisleri de günlük Hayatımızda canlı Tutalım.

           

            “ Allah kendisine geniş imkan verdiği halde çoluk çocuğunu sıkıntıya sokan bizden değildir.” buyurmuştur. ( Deylemi’nin Müsnedü’l Firdev’inden C. Sağir 5/1458 )

 

            “ Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan b.izden değildir.”buyurmuştur

  ( Deylemi’nin Müsnedü’l Firdev’inden C. Sağir 4/1458 )

 

            “ Hased ede, söz götürüp getiren ve kâhinlik yapan benden değildir, ben de ondan değilim.” buyurmuştur. ( Teberani’nin Kebirinden C. Sağir  4/ 1458 )

 

 

            “ Irçılığa çâğıran bizden değildir, ırkçılık için savaşan bizden değildir, ırkçılık üzere ölen bizden değildir.”( Müslim,İmare:53,57, Ebü Davud,Edeb 112; İbni Mâce Fiten:7 )

42-

            “ Müslümanı aldatan, ona zarar veren ve ona hile yapan bizden değildir.” buyurmuştur. ( Rafii’den C. Sağir cilt,4: sayfa 146 )

 

            “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.” ( Tirmizi, Birr: 15, Müsned, 1,257,2:207 )

 

            “ Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını gideren kimse hac ve umre yapmış gibi sevap kazanır.” buyuruyor. ( C.Sağir 4/1595 )

 

            “ Biriniz din kardeşini sevdiğinde bunu kendisine bildirsin.”(Ebü Davud,Edbp,113)

 

            ” Allah’la konuşmak istiyorsan namaz kıl, Allah seninle konuşmasını istiyorsan Kur’ân oku.” C. Sağir,

            “ Müslüman olup da geçimi kendisine yetecek kadar olan kimseye müjdeler olsun.” ( Razi’nin Meşi’hatından C. Sağir sayfa 1160 )

 

            “ Cebrail bana dedi ki: “ Ya Muhammed ! İstediğin kadar yaşa, kurtuluş yok, öleceksin. İstediğini sev, sonunda ondan ayrılacaksın. İstediğin şeyi yap, sonunda onunla karşılaşacaksın.” ( Beyhaki’nin Şibü’l-İman’ından C. Sağir 3/1285 )

 

            Hadisi kudsi.

            “ Allah Teâlâ buyuruyor.: “ Ey Adem oğlu ! üç şey vardır ki bunlardan birisi Benim, birisi senin, birisi de Benim ile senin aranda ortaktır. Bana kulluk yapman ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmaman; sana ait olan, her ne amel yaptıysan karşılığını vermemdir. Şayet affedersem Ben bağışlayıcı ve merhamet ediciyim. Benimle senin aranda ortak olan ise, sana düşen dua edip istemek bana düşen de kabul edip vermektir.” ( Taberâni’nin Kebirinden C. Sağir cilt 3. sayfa, 1283-1284 )

 

            Bu zikirleri her gün yapalım ihmal etmeyelim!

 

             Hadis No: 7673 Ebü’d Derdâ  (r.a.) rivayet ediyor:

            “ Bir kul ( günde  ) yüz defa “ Lâ ilâhe illallah” derse,  Allah,  kıyamet günü onu, yüzü ayın on dördü gibi parlak olarak haşr edecektir. O gün onun gibi veya daha fazlasını yapandan başka hiç kimsenin ameli, onun Allah’a sunulan amelinden daha faziletli olmayacaktır.” ( İbni Mâce,Tıp 5  , Müsned,4:146;6:138 )

 

 İhlasla ilgili üç hadis okuyalım mı?

 

 

Efendimiz (s. a.v.) şöyle buyurmuştur.

43-

                   Efendimiz, Hz. Ali (r.a.) hitaben “ Ya Ali …. Bir kimse süre-i  ihlası okursa, Allah-u Teâlâ o kulunu kıyamette her kesin korku ile ağladığı o demde korkutmaz ve ağlatmaz, memnun ve mesrur eder. Okuduğu ayetin harfleri sayısınca, o kulunu nebiler sevabı ihsan eder. buyurmuştur. 

 

 

Başka bir Hadis-i Şerif- de, Ashab-ı kiramdan Hz. Ubey (r.a.) Rivayet ettiğine göre fendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“Kur’ân bana âyet âyet, harf harf nazil oldu. Tövbe ve ihlâs süreleri nazil olduğu vakit, yetmiş bin saf melâike beraberinde inmiştir! ( Yukarıdaki her iki hadis  Muzaffer Ozak’ın 3.cild İrşad kitabının, S. 514—515 )

 

                     Muaz bin Enes  el- cühani  (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed (s.a.v.)  şöyle buyurdu.

“ Kim “kul huvallâhu ahad  < süresini on defa okuyup bitirse, Allah kendisine Cennette bir köşk yapar.” Bunun üzerine Hz. Ömer b. Hattab :

                       Ya Resulüllah çok okumak istersek ? diye sorunca:

                      Allah rızası için çok oku ve güzel yap.” Buyurdu. (Ahmed: Tergib ve Terhis cilt,3,sayfa,324

 

            GÜNLÜK YAŞANTI İLE BİR  KAÇ ÖRNEK AYET OKUYALIM MI?

 

            Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “Birbirinizi gıybet etmeyiniz.” ( Ayet 49/ 12 )

            “Zanın çoğundan sakınınız. Zira zanın bazısı günahtır. ” 49 / 12

                “ Bir zümre diğer bir zümre ile alay etmesin.” ( 49 /11 )

                “Müminlere söyle gözlerini harama kapatsınlar.”( 24 / 30 )   

“ Öyle kimselerdir ki:  Harcarken ne israf ederler: ne de kıt davranırlar. “  (Ayet:25/67)

            “ Eceli gelince ne bir saat geri kalabilirler, nede bir saat öne geçebilirler.”(Nahl ,suresi ayet,61)

           

            Bir Din adamı şöyle diyor; Yüce Allah Teâlâ her gün insanlara fırsat verir, her sabah beyaz bir sayfa açar ama ne yazık ki, insan oğlunun bazıları o sayfaları akşama kadar kirletir.

 

            BU HADİSİ KUDSİYİ  MUTLAKA HER KESİN OKUMASI  VE BİLMESİ LAZIM

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor  ki :

 

            Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

44-

“ Ey insanoğlu!! ( şunu iyi bilin ki,  ölüm bütün gizli işlerinizi ortaya serecek kıyamet tüm yaptıklarınızı bir, bir dile getirecek. amel defteri de gizli kapaklı amellerinizi bütün çıplaklığı ile açığa vuracaktır.

            Öyleyse ey insan oğlu! Her hangi bir günah işlediğinde o günahın küçüklüğünü değil, kime karşı işlediğini düşün.

Az da olsa bir nimete konduğunda, o nimettin ağırlığına değil, kimin verdiğine bak.

Sakın küçük günahları benimsemezlik etme. Çünkü hangi günah yüzünden sana gadap edeceğimi bilemezsin.

Sakın belâ azabıma uğramayacağını sanma. Çünkü senin belâ ve azabın karanlık gecelerde simsiyah taşlar üzerinde yürüyen karıncanın izlerinden bile daha gizlidir. ( ne zaman ne derece belâ ve musibete uğrayacağını aslâ bilemezsin.) 

            Ey insan oğlu!  Bana karşı isyan bayrağını açtığında gazabımı hatırlayıp da kötülüklere son verdim mi?

            Sana kötülük edene sen iyilik ettin mi?

            Sana haksızlık edeni sen affettin mi ?

            Seninle dargın duranla sen konuştun mu?

            Seninle münasebetlerini kesen yakın ve dostlarını sen ziyaret etmeye devam ettin mi?

            Sana ihanet edene karşı sen insaflı hareket ettin mi ?

            Din ve dünyan ile ilgili müşküllerini âlimlere sorup öğrendin mi?

            Ey insan oğlu! Şunu iyice bil ki, ben insanların şekline, güzelliğine ( servet ve mevkiine) bakmam. Sadece kalplerine ve taşıdıkları niyetlerine bakarım. Ve sırf şu saydığım iyi vasıflara sahip olanlarınızdan hoşnut kalırım.” ( Mev’ize-i Hasene )

 

            Bir arabanın arkasında şöyle yazılıydı.( Plakasını yazmayacağım ) 

“Rabbim, Sen,  beni akrabalarımdan, dostlarımdan koru, düşmanlarımdan ben başa çıkarım.”

Ben bu yazıyı okuyunca inanın çok üzüldüm,

Bizler ne hallere düşmüşüz, akrabalarımızı ve dostlarımızı öcü gibi / düşman gibi görüyoruz, güvensiz görüyoruz, sahtekar görüyoruz, yabancıdan öte görüyoruz, akrabalarla dostlarla alay etmektir. Onları küçük görmektir, onları kahır etmektir. Akraba ve dostları kızdırmak için, kendisinden nefret etmek için bu cümlelerden daha acı kelimeler bulunacağını zan etmiyorum.

Biz akrabalarımıza dostlarımıza güvenmesek, insan olarak kime güveneceğiz, işte bizi bu hallere getiren inançsızlıktır, ibadetsizliktir, dini bilmezliktir, sabırsızlıktır, takvasızlıktır, İslam-i yeterince yaşamamaktır, biraz daha öteye gideceğim beni bağışlayın,  dinsizliktir, cahilliktir, densizliktir.

 Üstelik bu araba şehir, şehir cadde, sokak, köy kasaba, mahalle,  mahalle, semt ve mezraları geziyor, ister istemez her kesin değil de ama bazı kişilerin zihninde bir iz veya işaret bırakmakta ve akraba ve dostlarına mesafeli yaklaşmaya 

45-

vesile olabileceği gibi, daha önce   dost ve akrabalar arasında bir sürtüşme var ise bu ne boş cümleler de o kişilere vesvese verir,  ileride telafisi güç yaralar açar, akraba ve dostluk bağına büyük zarar verir.

 

Böyle konulara çok dikkat etmemiz gerekir.

 

Bir kişi , Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Ya Resulüllah bana nasihat et der.

            “ Efendimiz. (s .a.v. Şöyle der. Diline sahip ol.”

            Adam tekrar söyler. Ya Resulüllah bana nasihat et der.

            Efendimiz tekrar “ Diline sahip ol der.”

            Adam tekrar eder Ya Resulüllah bana nasihat et, der.

            Efendimiz tekrar “ Diline sahip ol der.”

 

            Bilirsiniz Yüce Allah iki göz yaratmış, iki defa bak, iki kulak yaratmış çok dinle, iki burun deliği yaratmış çok kokla, ama bir ağız yaratmış az konuş faydalı konuş, işte yukarıdaki hadis bunu doğruluyor “ Efendimiz (s.a.v.) diline sahip ol buyuruyor. “

           

     SONUÇ OLARAK:

-----------------------------------------------------:

 

            Abdulkadir Geylâni’ Hz. lerinin Sohbetler Kitabının 305 ci sayfasındaki bir bölümü yazıp  ve devam eden bir hadisle konumuza devam edelim.

 

            Sen Allah’ı nasıl tanıyor, nasıl biliyorsun ki? sen ancak yemeyi, içmeyi, giyinmeyi ve evlenmeyi biliyorsun. Üstelik bunlar nasıl olursa olsun, nereden gelirse gelsin. hiç aldırışta etmiyorsun. Sen hiç, Nebi sallalahu aleyhi vesellemin

Şu 

( Hadisini ) işitmedin mi?

            “ Bir kimse ki, yediğini-içtiğini nasıl ve nereden kazandığına aldırış etmezse (Kıyamet’te) Allah da onu cehennemin kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz.”

 

            Hasan Basri Hazretlerinin anlattığına göre:

            Bir defasında   Hz. Müsâ—selam üzerine olsun Allah’a:  Yâ Rabbi, hastayı ziyaret edene ne mükafat vereceksin? Diye sordu.

            Yüce Allah  O’na :“ Onun tüm günahlarından sıyırarak annesinden doğduğu günkügibi yaparım.”  buyurdu.  

            Hazreti Müsâ : “ Peki. Ya Rabbi cenazeyi uğurlayana ne mükafat

vereceksin? ” diye sordu.

 

             Yüce Allah da o’na   “Ölürken o kimseyi kendisini kabre kadar uğurlayacak bir gurup melek gönderirim. buyurdu .

46-

            Hz. Müsâ :   “ Peki. Ya Rabbi, başına bir bela gelen kimseyi teselli edene ne mükafat vereceksin? “

            Yüce Allah: “ Benim Arş’ımın gölgesinden başka hiçbir gölge kalmayacağı gün o’nu arş’ımın gölgesi altına alırım.” buyurdu. ( Tenbihü’l –Gafilin Sayfa: 355 )

 

     Yediğimiz içtiğimize giydiğimize tüm yaşantımıza çok, çok dikkat edelim.bunu bilmeliyiz ki, gerçek bir Müslüman’ın yaşayışı,  ve o kişinin  zühd zahid, arif müttaki,  veli evliya veya alim olması Yüce Allah’ın bütün emirlerine Hz. Peygamberimizin bütün hadislerine uymakla olur.

            Bu konuda bir örnek verelim. 

            Nasıl ki hiç okumayan devlet kapısına alınmaz, ilk okul okuyan çöpçü, orta okul  okuyan kapıcı, lise okuyan güvenlikçi yüksek okul okuyan, devlettin bir üst kademesine, daha çok mastır yapan veya  dış ülkeler de uzun zaman eğitim ve öğretim gören kişiler tabi ki devlettin en yüksek kadrolarını işgal etmeyi hak ediyorlar tabiri caiz ise eski tabir ile o kadar mürekkep yalıyorlar.  

            İşte  Allah’ın rızasını kazanmak bunun gibi bir şey, biz hiç ibadet yapmasak,, veya işimize gelen ibadeti yapıp, işimize gelmeyeni yapmasak, İlâhi emir ve tasfiyelere uymasak, tövbe edip ibadetlerimize başlamasak, her istediğimizi de yaparsak  ve Cenneti beklemek kadar saflık olamaz, Nitekim bakın bu hususta Peygamberimiz (s.a.v.)  şöyle buyurmuştur.

 “ Ahmak o kimsedir ki, her istediğini yapar ve Rahmete kavuşmasını ümid eder.”

            Ama adam tüm hayatını İslama adamış, bu hususta, kendisini yetiştirmiş, dünyalık işlerini veya eğitimi yaparken, dini eğitimini de arka plana atmamış helal haramı karıştırmamış, hep helal’i tercih etmiş, Allah’ın rızası, Peygamberin rızası olmayan hiçbir şey yapmamış olan kişiler işte onlar  ahirette üst makamlardadır, dikkat edersek onlar bu dünya da, da üst makamlardadırlar.

            Sen Allah’ı sevsen Allah s eni sevmez mi? seni yolda darda bırakır mı hiç! 

 

            HAYDİ VARMISINIZ HEMEN ŞİMDİ :

 

 

            İmanınızı yenilemeye ne dersiniz ?

            Haydi o zaman hemen şimdi, buyurun.

 

 

            Kelime-i Tevhid olan :        “Lâ İlâhe İllâllâh, Muhammed’den  Resulüllah.” 

47-

            Ve Kelime-i Şahadet olan  : “Eşhedü Enlailâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammed’den abduhü veResulühü.”

 

            Mübarek Peygamberimize salat ve selam getirmek istermisiniz?

            Haydi o zaman hemen şimdi, buyrun.

            “ Allahümmeselli ala seyidine Muhammed ve ala âli seyidine Muhammed.”

 

            Tövbe edip annen den doğduğun gibi günahsız olmanı istiyor musun?

 

            Haydi hemen şimdi.

 

Yüce Allah Teâlâ’ya şu şekilde tövbe et,  git güzel bir boy abdesti al, iki rek’at tövbe namazını kıl günahlarından çok pişman olduğunu itiraf et,

Şöyle de:

 Ya Rabbi  keşke hiçbir günah işlemeseydim deyip, eğer içten geliyorsa ağla, ağla ve bütün günahlarından nesuh  tövbesi ( gerçek ve kati-i / kesin ) günahlardan dönme Allah’a gerçek kulluk görevi yapma  tövbeni yap, günahların bağışlanması için çok dua et ve bir daha günah işlememeye gayret et, ayrıca seyididü’l- istiğfar duasını da  oku. Bu duayı bulamadın ise istediğin duayı oku. Yeter ki nesuh tövbeni yap, imkanın olduğu kadar bir daha günah işlememeye gayret göster.

 

  Bak tövbe bölümüne,

 

            Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor. 

             Kazayı belayı önlemek için, Bir Sadaka vermeyene dersin!

            Haydi o zaman  hemen şimdi,

“Elinden hiçbir şey gelmiyorsa, En azından bir yetime, bir muhtaca veya bir müslümana bir tebessüm yeter. Bir tatlı dil yeter. “

 

Varmısın Cennet’te bir ağaç dikmeye?

Haydi o zaman hemen şimdi, buyurun!

“ Sübhanallah, Velhemdülillah, velâ ilahe İllallah vellahüekber. Vela havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül azim.

 

            Yüce Allah Bakara süresinin  152. ayetinde

“Siz beni anın bende sizi anayım. Bana şükür edin nankörlük etmeyin” buyuruyor.

            Haydi gelin hemen şimdi.

 

Yüce Allah Teâlâ’yı anın (zikir edin ) ki, Yüce Allah Teâlâ da zikredeni ansın, 

48-

 

            Bildiğiniz zikirleri kalbinizden dilinizden ve beyninizden eksik etmeyin Allah-ı anın ki, Allah’ da sizi ansın. Yüce Allah’ın birisini anması, Kurtuluşa ermektir. Kazadan beladan onu  kurtarmaktır. Cehennemden sakındırmak. Cennete nail etmektir, bizi evlatlarımızı sevdiklerimizi korumak ve hayırlı rızık vermektir. Dualarımızı kabul etmektir.  Allah Teâlâ’nın zikir eden kulunu  anması  binlerce çeşittir. Ne mutlu ona ki Aşk ile ihlas ile Allah Taâlâ’yı zikir ediyor Allah Taâlâ’da o kulunu  anıyor. ne mutlu o kuluna.

 

 En iyisini Allah Teâlâ bilir.  

 

             Allah’ım Yalnız Sensin—Sen ve  Kur’ân ışığındaki Kitabımdan bir bölüm şiir,  ayrıca şiirli dua okuyalım  bir Allahu Taâlâ’nın tavsiye buyurduğu bir hadisi kutsi ile  konuya devam edelim.

 

      D U Â

 

ALLAH ‘ ım ben kulum, Sen ALLAH ‘ sın.

Ben isteyenim, Sen daima rızkı verensin.

Ben muhtacım, Sen daima ihtiyaç giderensin.

Ben kendime yetmezken, Sen tüm kainata yetersin.

 

Ben beni bilmeyen, Sen beni benden iyi bilensin.

ALLAH’ım Sen şah damarımdan da bana yakın olansın.

Kul, kulca ister, yalvarır, Sen ALLAH’ olarak cömertsin.

Ben kul’luk görevini yapamayan, Sen kusursuz Rabb’lık görevini yapansın.

 

Sen olmasaydın, zaten biz olmazdık Sen kainata yetensin.

Biz çokça günah işledik tövbe edersek af eden yalnız Sensin.

Biz sana ibadet ederiz, kabul edende, etmeyende yine Sensin,

Biz günahımızla sevabımızla Sana geliyoruz, rahmet eden de, cezalandıran da yalnız ve yalnız Sensin-- Sen.   (  ÂMİN   )

 

Hadisi Kutsi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) RABBİM bana dokuz şeyi emir etti : 

 

1-  Gizliden ve açıktan Allah Taâlâ’dan korkmamı.

2-  Öfkeliyken ve sakin halinde iken, uygun ve dengeli söz söylememi.

3-  Zengin ve fakir halinde de ölçülü harcama yapmamı,

 

4-  Benimle ilişkisini kesen akrabalarımla ilişkiyi kesmememi 

49-

5-  Bana vermeyene, vermemi,

6-  Bana haksız edene bağışlamamı,

7-  Susmam tefekkür olmasını konuşmalarım zikir üzerinde olmasını.

8-  Bakışlarımın ibret almasını.

9 – İyiliği emir etmemi. Bana emir edilmiştir.  (  Rudanı C. 5 Sayfa 211 Hadis No: 9686 )

                                                                 *

Bu emir bütün müslümanlar için de kıyamete kadar geçerlidir

 

 

                 SEN DÜNYA İÇİNDE OL

 

Ey kendi gönül rızasıyla kadere boyun eğenler,

Ey Allah’ın takdirini bekleyip takva ile amel edenler,

Ey Allah’ın nimetini, alametlerini inkar etmeyenler,

Sen dünya içinde ol, ama dünya senin içinde olmasın.

 

Hak’ka kullukta, gevşekliğe ve tembelliğe sakın dönme,

Dünya başına yıkılırsa maneviyatından asla taviz verme,

Gerekirse canından vazgeç asla dininden vazgeçme,

Sen dünya içinde ol, ama dünya senin içinde olmasın.

 

 

            Doğum günlerine değinmeden konuyu eksik his ederim.

 

          Değerli okuyucular, tabiî ki gerek kendimizin eşimizin veya çocuklarımızın doğum günlerini İslami yartlar içinde kutlamanın bir sakıncası olmaması gerek, çünkü Peygamber Efendimizin doğum haftasını göz önünde bulun durursak bir sakıncası yoktur.

            Ama, doğum günü kutlanırken, ibadetsiz kutlamak, çeşitli israflı eğlenceler, muma üfürmeler,  kolu komşuya gösteriş yapmalar hava atmalar, çocuğu sanki sen yaratmışsın gibi Allah Teâlâ’yı hatırlamamak  İslami şartları göz önünde bulundurmamak, bu doğum günü nün kutlamanın ne faydası var zarardan başka, hem Rabbimizin hoşnutluğunu kazanamıyoruz hem de şeytan-i lâne’yi sevindiriyoruz.

            Şimdi soruyorum böyle doğum günü mü kutlanır.

            Ama; 

Çocuğun,  kendin veya eşin doğum günü olduğunda, o günü Allah Telâ’ya Hamd ve şükür nafile orucunu tutabilenler oruç tutarsanız, bir fakiri sadaka vererek sevindirirseniz, ibadetlerinizi de ihmal etmeyip, yaş gününü mumlara üfürmek değil de Kur’ân okuyarak dualar ederek bu mutlu günü  size yaşatan Rabbimize Hamd ve şükür ederek, iki rekat Hamd ve şükür namazı kılarak,  yaş gününü kutlarsanız. İnanın Allah’ın rızasını / hoşnutluğunu kazanırsınızhem sevap kazanırsınız ve 

50-

ayrıca de şeytanı son derece kızdırırsınız ve küstürürsünüz. Ne mutlu ona ki doğum günlerini, evlilik günlerini, mutlu günlerini böyle kutlayanlara.

Allah Teâlâ’nın rızasını kazananlara Şeytanı laneyi kızdırıp küstürenlere. Ne mutlu.   ,   

 

            Birazda faziletli bir iki tane Hadis okuyalım mı?

 

            Hz. Peygamber (s.a.v.) Abdullah bin. Kays’a ( Ebu Musa el-Eş’ari’ye) şöyle buyurdu.

            “Sana cennet hazinelerinden birini haber vereyim im? !

            Evet Ey Allah’ın Resulü!

            “ O halde lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de.”(Buhâri ve Müslim. )

               

                Başka bir rivayette Efendimiz şöyle buyurmuştur.

            Sana arşın altındaki hazinelerden bir kelime öğreteyim mi? Bu kelime” Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’tır.”

                Başka bir Hadis de: “Allah’a inandım” de sonra dosdoğru ol. ( Müslim, İman:62; Müsned 3,413,4,385)

 

            Ebu Hüreyre  (r.a.) Peygamber Efendimizden şu hadisi rivayet eder.               

            “ Allah nezdinde duâ’dan daha şerefli hiçbir ibadet yoktur.”

( Tirmizi (garip olarak) İbn Mâce, ibn Hıbban ve Hâkim)

            Başka bir hadiste: “Ezan ve kamet arasında yapılan dua reddolunmaz. ( muhakkak kabulolunur.) ( Ebu Dâvud, Nesâi, Tirmizi, (Enes’ten)

 

                Yine başka bir Hadiste: “ Oruçlu bir kimsenin duası geri çevrilmez.”( Tirmizi Hasen olarak )

 

Öğretmen lisedeki çocuklara şöyle bir soru sorar :

            Çocuklar size güvenilir bir yerden haber gelirse yirmi dört saat içinde öleceksiniz siz bu yirmi dört saat’te ne yapardınız?

            O koca sınıfın yüzde doksan sekizi, tüm günahlarımızdan Allah’a tövbe ederdik, derler.

Hocaları onlara talebelerine böyle bir teklif eder, Allah Teâlâ’dan başka  Kim bilir ki, belki,  24 saat içinde ecel gelebilir hangimizin elinde şu kadar yaşayacak diye bir senet veya sözleşme vardır.  Madem ki öğle tövbenizi yapalım ve kulluk görevimize devam edelim her şeye ve her zamana hazırlıklı olalım.  Ecel ne zaman geleceği belli olmaz her an tedbirli olalım kulluk görevimizi ihmal etmeyelim ve tövbemizi geciktirmeyelim ecel ne zaman gelirse gelsin tedbiri elden bırakmayalım..

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

 

“ Hiç şüphesiz ki sende onlarda öleceksiniz.” ( Zümer süresi ayet 30)

51-

Lokman Hekim oğluna şöyle tavsiye etti:

Yavrucuğum tövbeni yarına erteleme, ölüm aniden sana gelebilir

 

Bir Bilim adamı şöyle diyor: Ölüm bizi nerede bulacağı belli değil, en iyisi biz onu her yerde bekleyelim.( Montoigne )

 

.Bir din adamı diyor ki:    Bir Müslüman yaşam boyu sınavdadır.

           

Bir dakika kişisel olarak tefekkür edelim.

 

Hz. Ali Oğlu Hasan’a şöyle demiş:

“ Oğlum! Gördüğün her hangi bir adamı kesinlikle hafife alma, basit görme, Eğer senden yaşça  büyükse, baban yerine say, eğer senin akranın yaşıtın ise kardeşin say, yaşça senden küçük  ise oğlun say.” 

 

Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“ Gerçekten ta ilk peygamberlikten itibaren günümüze kadar devam ede gelen söz: Sen utanmadıkça, istediğini yap! Sözüdür.” ( Bost^nü’l-Ârifin  sayfa 324 )

 

Ebu Hüreyre (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) şöyle didiğini rivayet etti.

“Yedi şey gelmeden önce, yararlı ameller yapmaya gayret edin. Size her şeyi unutturan korkunç fakirlik, sizi taşkınlığa götüren zenginlik; her şeyi alt üst eden hastalık, aklınızı ve gücünüzü gideren ihtiyarlık, her şeyi sone erdiren ölüm;

Fark edilmeden gelen ve beklenenin en şerlisi olan deccal ve kıyamet, kıyamet hepsinden daha korkunç ve daha acıdır.(  Tirmizi, Tergib ve Terhib C.6, sayfa 341 )

 

 

SON OlARAK :

               Bir Şiir’imi okuyalım, sonra bir ata sözü en son duayla bitirelim.

 

SAAT, 24 SAAT ÇALIŞIYOR ACABA BİZE NE MESAJ VERİYOR.

 

Saat  bize diyor ki, Tik tak, tik tak, tik tak,

Allah’tan utan miyomusun, ibadetsiz yaşamak,

 

        Saat der ki, benden örnek al, tik tak, tik tak, tik tak,

       Ayıp değil mi, boş boş oturup hiç çalışmamak?

 

 

Ömrün geçiyor, hep Allah-ı zikir et, de ki, Lâ ilahe illallah,

52-

Ömrünü boşuna geçirme, sonra dersin vah, vah, vah,       

 

 

Ben her tik tak dediğim de, senin ömründen bir parça alıyorum,

Uyan sen ne yapıyorsun,  hala Allah Teâlâ’dan utanmıyor musun,

 

Titre, kendine gel, bu dünya, geçicidir bunu da biliyorsun,

Ben her tik, tak, değişimde sen mezara bir adım daha yaklaşıyorsun.

 

 

Uyan ibadette, kullukta kusur etme, artık yap bir hamle bir atak,

Derim tik tak, tik tak, ama, bir gün mutlaka” ECEL “ kapını çalacak.

 

  TİK TAK TİK TAK, TAK  TAKK  TAKKKKKKK

 

 

        Bir adamın amacı, ahiretini kazanmak ise, o kişi çok mutlu ve huzurludur.

        Bir adamın derdi dünya ise, o kişinin dünya kadar derdi vardır.

 

            YÂ RABBİM; 

 

SEN BENİM RABBİMSİN,  BEN SENİN KULUNUM, CENNET’TE SENİN

CEHENNEM DE SENİN TAKTİR DE SENİNDİR.

 

 

ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN!  İNTERNET ARACI İLE 

 MAİL ÇEKİN VEYA FOTOKOPİ ÇEKİP YAKINLARINIZA VE KOMŞULARINIZA GÖNDERİN BU TAFSİYEMİ ALLAH TEÂL İÇİN YAPARSANIZ! DİLERİM ALLAH-U TEÂLÂ’DAN, İLMİNİZİ, İMANINIZI, TAKVANIZI, SABRINIZI ŞÜKRÜNÜZÜ VE MALINIZI ARTIRSIN ALLAH TÂL  SİZDEN BİN DEFA RAZI OLSUN SİZİ VE SEVDİKLERİNİZİ HER TÜRLÜ KAZA VE BELALARDAN KORU--               SUN  RABBİM SEVDİKLERİNİZİ SİZE BAĞIŞLASIN DÜNYA VE ÂHİRET  GÖNLÜNÜZCE OLSUN.

 AMİN..

 

                              AYRICA   DUALARINIZI BEKLİYORUM

53-

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِي                                                                 

                    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla                      

 

            Yüce Allah Teâlâ buyuruyor:

            “ Sizin dostunuz sadece, Allah, O’nun peygamberi ve Allah’a boyun eğerek namaz kılan, zekat veren müminlerdir.”

            “Kim Allah’ı Resulünü ve iman edenleri dost edinirse şüphesiz ki, Allah’ın taraftarları galip geleceklerdir.”

            “Dininizi oyuncak ve eğlence yerine tutan kafirleri dost edinmeyin. Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz, Allah’tan korkun( Maide Süresi Ayet: 54.56. 57 )

 

 

“YALNIZ  ALLAH İÇİN SEVMEK“

 

 

  ( YALNIZ  ALLAH  İÇİN DOSTLUK VE KARDEŞLİK )

------------------------------------------------------------------

 

              Yüce  Allah Teâlâ buyuruyor.

“ Ey İman edenler!  Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin  dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez. (El- Maide süresi Ayet 51 )

 

 

            Hz. Ali (r.a.) Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etti:

            “Üç şey gerçektir şüphe götürmez:

            1 -  Allah İslam dan nasibini alıp yararlı işler yapan, İslam dan nasibini almayan gafiller gibi kılmaz..

            2--  Allah kendisine itaat ederek yaklaşan kulunu başkasına kul etmez.

            3--  Kişi kimleri severse,  mutlaka ahi rette onlarla haşrolunur.”  (Tergib Terhib, Sağir. Teberani ve İbni Mesud Rivayet etmişlerdir.)

 

            Allah Teâlâ islamda payı olanla olmayanı bir kılmaz, veya dini görevlerini yapanla yapmayanı bir tutmaz. Şu ayetler bunu işaret etmektedir.

 

Yüce Allah buyuruyor:

 

            “ Yoksa Biz, iman edip Salih amel işleyenleri, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah’tan hakkıyla korkanları, günahkarlar gibimi tutacağız? “(Sad Süresi Ayet: 28 

54-

Başka bir ayet de:

            “Yoksa o kötülük işleyip duranlar, ölümlerinde veya dirildiklerinde kendilerini, iman edip yararlı iş yapan kimseler ile bir tutacağımızı mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.  ( Casiye Süresi ayet 21 )

                                                                                                                                                                                     

 

            Yine başka bir ayet de

          Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

“ Ey İman edenler!  Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin  dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez. (El- Made süresi Ayet 51 )

 

            Tırmızi’nin (r.a.) rivayetinde Muaz dan, Allah’ın şöyle buyurduğunu, Resulüllah (s.a.v.) ‘den işittim.

            “ Allah Teala : Beni, tazim ederek rızam için biri birini sevenlere nurdan mimberler  ( tahtlar ) vardır. Onlara Peygamberler ve şehitler bile gıpta edecekler.”(Tırmızi Hasen Sahihdir. ve Tergib ve Terhib 6/ 30, ayrıca C.Sağir Tirmizi,Zühd 53, 3/1278)

 

                        Samit oğlu Ubade (r.a.)  Resul-i Ekrem (s.a.v.) hadisi kudsisinde Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu rivayet eder.

            “ Allah Teala: Benim için birbirlerini sevenlere, birbirleri ile ilgilenenlere

ziyaretleşenlere ve yardımlaşanlara muhabbettim. Rahmet ve mağfirettim vacip oldu, ( Onları mutlaka bağışlayıp cennetime koyacağım.) buyurdu.( İmam Ahmed sahih isnadla rivayet etmiştir. T.Terhib 6/30

 

 

Ömer (r.a.) şöyle rivayet etti: Resulüllah (s.a.v.)

            “ Allah’ın öyle kulları var ki, ne peygamber, ne de şehitlerdir. Kıyamet günü Allah’a olan yakınlıklarına peygamberler ve şehitler gıpta ederler. (imrenirler) deyince ashap: 

            “Ya Resulüllah onlar kimler olduğunu bize söyler misin.? dediler. Hz.Peygamber de :

            “ Onlar aralarında akrabalık olmadığı halde, birbirinden menfaat gözetmeden, sırf Allah rızası için birbirini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim ki, Ahiret te yüzleri ay gibi parlayacak, nurdan minberlerin üzerinde oturacaklar. Her kesin korkup üzüldüğü günde onlar asla ne korkacaklar, ne de üzülecekler.” dedikten sonra şu ayeti okudu:

“ Bilmiş olun ki Allah’ın velilerine (İyi kullarına ) hiçbir korku yoktur. onlar asla üzülmeyecekler de.”   (Yunus Süresi Ayet 62 )

 

            Ebu Zer (r.a.) Resulüllah şöyle dediğini rivayet etti.

 

            “Amellerin en efdali Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.” 

55-

Bu hadisi imam Ahmet te şöyle rivayet etti.

            “ Allah’ın en çok razı olduğu amel, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.”                                                                    

( Tergib ve Terhib C.6/ 38.39 )

 

            Ebu Hüreyre  (r.a.) Resuli Ekrem (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet etti.

            “ Kim imanın zevki ve halaveti ile ferahlamak isterse, sevdiği kimseyi

sırf Allah rızası için sevsin.”          ( Hakim rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib 6/23 )

 

Ebu Hüreyre’den rivayetle, Hadis No: 8747

            Peygamberimiz buyurdular ki:

            “ İmanın tadına ermek isteyen kimse, insanları sadece Allah rızası için sevsin.”                                                      

( Müsned 2/520. Camiü’s- Sağir 4/1570 )

 

            Abdulkadir Geylani’nin “Gunyet’üt Talibin” Kitabının 727. Sayfasın da konu ile ilgili yazıyı aynen yazıyorum.

            Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor. Ben  sevgimde ortak kabul etmem. ( işte örnekler ) Hazreti İbrahim aleyhisselâm oğlu (İsmail’i ) sevdi; onu kurban etme imtihanına tabi tutuldu.

            Yakup, aleyhisselâm oğlu Yusuf’u sevdi; kırk yıl onu kayıp etti, onun ayrılık imtihanına (sınavına ) tabi oldu.

            Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz dahi, Hazreti Hasan-ı ve Hazret-i Hüseyin’i sevdi ; kalben onlara karşı bir bağlantı kurdu. Bunun üzerine, Cebrail geldi; Resulüllah (s.a.v.) Efendimize şu haberi getirdi:

            “Onlardan biri zehirlenecek; diğeri de şehit edilecek.. “

            Ta ki: Sevilen zattan başkası sevilmeye …

           

Ata Rahmetullahi aleyh, buyurur ki: Üç günde bir din kardeşlerinizi  yoklayın. Hasta iseler, ziyarete gidin, bir işle uğraşıyorlarsa yardım edin, sohbeti unutmuşlar ise hatırlatın.

                                                               *

         Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            “ Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşinizin arasını bulup barıştırın. Allah’tan korkun ki, merhamet edilesiniz.” ( Hücürat süresi :

 

            Abdullah b. Amr  (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) Şöyle dediğini rivayet etti.:

            “ Bir adam, birini Allah için sever de ona ; “Seni Allah için seviyorum”

Derse, ikisi de cennete girerler. Sevenin derecesi daha yücedir.                                                                                                     

(Tergib ve Terhib 27,ve Bezzar İsnadla rivayet etmiştir.)      

           

  Peygamber Efendimiz (s,a.v.  şöyle buyurdu.

 

Allah için seven, Allah için nefret eden, Allah için sadaka veren, Allah için kötülükten mahrum eden (olan) kişi imanını kemale erdirmiştir. ( Ebü Dâvud, Sünnet 15 )

56-

   Ebu Hüreyre  (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) den şöyle rivayet etti:

            “Bir adam başka bir kasabadaki mü’min kardeşini ziyarete gider. o sırada Allah Teala yoluna bir melek çıkardı. Adam gelince melek :

Nereye gidiyorsun ?

Adam, “Şu kasabada bulunan kardeşimi ziyarete gidiyorum.

Melek, “Ondan bir menfaatin olacak mı?”

            Adam, “ Hayır onu sırf Allah için sevdiğimden” deyince, Melek:

            “Sen onu sevdiğin gibi, Allah’ın da seni sevdiğini söylemem için beni Allah gönderdi.  O kimseyisevdiğin  için Allah Teala sana Cenneti va’detti.“ ( Kimyayı Saadet ve. T.Terhib 27) ve Müslim rivayet etmiştir.)

 

            Allah İçin bir kimseyi sevmek ve onunla kardeşlik yapmak dinde üstün ibadetlerden ve yüksek mertebelerdendir.     ( İmamı gazali Kimyayı Saadet s.269)

 

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:

            “ Allah birinin hayrını isterse ona iyi bir arkadaş ihsan eder. Şayed Allah’ı unutursa o, ona hatırlatır ve hatırladıkça Allah da ona yardım eder.”

yine buyurdu: “ iki mümin bir araya gelirse, muhakkak dini bakımından birbirinden istifade ederler.” Yine buyurdu: “Allah yolunda bir kimseyi kardeş edinene, cennette hiç bir amele verilmeyen yüksek bir derece verilir.” Kimyayı Saadet 269)

 

            Ebü  İdris El-Havelani, Muaz bin cebele, (r.a.) “ Seni Allah için seviyorum” dedi. Cevabında dedi ki ;  “Kıyamet günü arş-ı  A’zam’ın etrafında kürsüler kurulur. Üzerinde bazı insanlar oturur. Hepsinin yüzleri ondördüncü gecedeki ay gibi parlar. Bütün insanlar endişede iken, onlar emindir. her kes korku içinde iken, onlar sakindir. Onlar Allahü Teala’nın evliyası, yani sevgili kullarıdır. Onlar için ne korku ne hüzün vardır.” dediler ki: Ya Resulüllah bunlar kimdir? Buyurdu ki.” Allah için birbirini sevenlerdir.”

           

Resulüllah buyurdu: “ Allahü Teala buyurur ki, benim için birbirini ziyaret edenleri, benim için birbirini sevenleri, benim için birbirine kolaylık gösterenleri, ve benim için yardımlaşanları elbette bende severim.”

           

Yine buyurdu:

“ Kıyamet günü yedi sınıf kimse arşın gölgesinde bulunur.

            1 - Adalet le Hüküm eden Devlet Reisleri.

            2 --Henüz gençliğinde ibadete başlayanlar,

            3---Namaz kılıp camiden çıkınca, bir sonraki namaza kadar kalbi camide bağlı olanlar.

            4---Allah için birbirini sevenler, Allah için toplananlar, Allah için ayrılanlar.

 

            5---Tenha da , Allahü  Teala’yı zikredip, gözünden yaş akanlar.

57-

6---Zengin ve güzel kadın, kendisini çağırdığı zaman “ Ben Allah’tan korkarım gelemem” diyenler.

            7--        Sağ eliyle verdiği sadakayı sol eli bilmeyenler. 

           

            Peygamber Efendimiz buyuruyor.

            “ Yüce Allah kıyamet günü şöyle seslenecektir. Bibirlerini yalnız benim hoşnutluğumu kazanmak için sevenler nerede? Büyüklük ve Yüceligime and olsun ki. benim rahmet gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde ben onları rahmet gölgemin altında gölgelendireceğim.”( Tabarâni )

 

            Yine buyurdu:

“ Bir din kardeşini Allah için ziyaret edene, bir melek arkasından, Allahü Teala ‘nın cenneti sana rahat ve mübarek olsun der. “

 

            Yine buyurdu: “ İmanda en kuvvetli dayanak, Allahü Teala için sevmek ve yine O’nun için düşman olmaktır.”(Kimya’yı Saadet İmamı gazali 269-270 )  

 

            Hadis-i Şerif :

            “ Allah için bir birini sevenler …neredesiniz? Haydi Cennet-i âlâ’ya,

            Bir bölük cemaat Cennet yolunu tutacaktır. Melekler onlarında yollarına çıkacak, hesapsız cennete nasıl gittiklerini soracaklar ve şu cevabı alacaklardır.

            Bizler dünya haatında garazsız ivazsız (hiçbir çıkar menfaat olmaksızın yalnız) Allah için biribirimizi sevdiğimizden Rabbimiz bizi bu makama eriştirdi.

            Melekler onlara da:

            Haydi öyle ise buyurunuz cennete: gördünüz ya, Allah için Allah Teâlâ yolunda bir birini sevenlerin nail oldukları lütf-u ilahi ne kadar güzeldir. Diyecekler ve onları da cennete uğurlayacaklardır.

            (Peygamber Efendimizin böyle Haber verdiğine dair  Hadisi,   Elhac, Muzaffer Ozak İRŞAD Salah Bilici kitab Evi 3. Cilt sayfa 533 alıntı,)

 

Dahhak bin kays(r.a.) rivayet ediyor. Efendimiz (s.a.v.)şöyle buyurdu:

            “Yaptığınız amelleri sırf Allah rızası için işleyiniz, çünkü Allah sadece kendisi için yapılan amelleri kabul eder”. yine buyurdu: ibni Abbas rivayet ediyor: “İmanın en sağlam kulpu, Allah yolunda karşılıklı dostluk kurmak, Allah yolunda düşmanlık beslemek, Allah için sevmek, aziz ve celil olan Allah için kin beslemektir.” Yine buyurdu: Ebu Hüreyre rivayet ediyor.Eğer biri doğuda, biri batıda olan iki kul birbirini Allah için severse Allah  kıyamet günü onları bir araya getirecek ve şöyle buyuracak, “ işte bu benim için sevdiğin kimsedir.”

( Beyhaki’nin Şuabü’l İmanından ve Camiü’s-Sağir . Sayfa ll0.709,l425)

 

 

 “Allah’ım Yalnız Sensin Sen” Şiir kitabımdan konuyla ilgili bir şiir okuyalım.

58-

       ONLAR   ZENGİN  SEN  FAKİR  OL

           

            En büyük ilim Cenabi Allah (c.c.) ‘dan korkmaktır,

            Yüce Allah’ın takdiri ve hükmüne razı olmaktır,

            Sevdiğini yalnız Cenabi Allah  (c.c.) için sevmektir,

            Sevdiğini Allah için sev. Sevmediğini Allah için sevme.

 

            Bizler avam tabakasından insanlar olmaya devam ediyoruz,

            Allah’ın seçkin kullarından olma yolunda gayret göstermiyoruz,

            Yemek, içmek, sevmek, gezmek olunca inanın çok gayretli oluyoruz,

            Allah buyuruyor; “De ki, Ya RABBİ İlmimi artır” ( Ta-Ha. S.Ayet : 114 )

 

            Bırak başkaları doysun sen aç ol, onlar zengin sen fakir ol,

            Bırak başkaları mevki makam sahibi olsun, sen mütevazi ol,

            Bırak onlar mal, mülk, para sahibi olsunlar, sen fakir ol,

            Yeter ki Yüce Allah’ın yardımı rahmeti, bereketi seninle olsun,

 

            Allah’tan şikayetçi olan, O,nunla tartışan, didişen kişi,

            Ben Allah’ı çok seviyorum, diyorsun, bu nasıl sevgi ki,

            Allah’ın emrine uymadıkça, Allah sevgisi, şevki nasıl olur ki,

            Tövbe ed  ki, Yüce Allah’ın Rahmeti yardımı seninle olsun.

                                                                    *

 

            İbni Semmak, ölüm halinde iken, Ya Rabbi, günah işlediğim zaman da, sana itaat edenleri sevdiğimi biliyorsun. Bu günahımı o sevgime bağışla dedi.

           

İmam-ı Mücahid buyuruyor ki. Allah için birbirini sevenler birbirlerinin

Yüzüne gülünce, ikisinin de günahları ağaçtan yaprak dökülür gibi dökülür.

 

         Efendimiz şöyle buyurdu. “ Her kes sevdikleri ile kıyamet günü haşırda beraber olacaktır.” yine buyurdu: Kişi arkadaşının dinindendir. Her kes kiminle arkadaşlık ettiğine iyi dikkat etsin.” ( Nura Doğru Sayfa 2008.2100 )

 

 

            Ebü İndiri el Havlani’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir.

 

            Bir gün dimşek mescidine gitmiştim., o sırada orada güler yüzlü bir genç vardı. İnsanlar onun başına toplanıyor ve bir meselede anlaşmazlığa düştüklerinde meselenin halli için ondan soru soruyorlar ve fikrini benimsiyorlardı. Bu gencin kim olduğunu sordum . “ Muuaz bin cebel’dir.” diye cevap verdiler. Sonraki gün kuşluk vakti mescide gittim. O genci orada benden önce gelmiş ve namaz kılarken buldum. Namazını kılıncaya kadar bekledim, sonra yanına yaklaşarak selam verdim. Ve:

59-

            “ Allah’a yemin ederim ki ben seni seviyorum .” dedim. O :

 

         “Beni Allah için mi seviyorsun? ” dedi. ben de:

 

            “Evet Allah için seviyorum. “ dedim.

 

            “Allah için seviyorsun değil mi.? “  diye tekrarladı. Ben yine:

 

            “ Evet Allah için seviyorum.” dedim o zaman beni elbisemin kenarından tutup kendisine çekti ve şöyle dedi.

“Seni müjdelerim, ben Allah’ın resulü şöyle dediğini işittim:”          

“Allah buyuruyor ki, yalnız benim için birbirini seven, benim için toplanan

benim hoşnutluğum için birbirini ziyaret eden ve benim rızam için cömertlikte

bulunanlar benim sevgimi hak kazanmışlardır.(onları mutlaka bağışlayacağım )  ( Nur’a doğru.2120. Tergib ve Terhib 28 ve Muvata cilt 2. Sayfa 619  ) 

           

            Ebu Hüreyre’den rivayetle, Hadis No: 8747

            “ İmanın tadına ermek isteyen kimse, insanları sadece Allah rızası için sevsin.”                                                                       

( Müsned 2/520. Camiü’s- Sağir 4/1570 )

 

           

         ALLAH İÇİN SEVMEK NASIL OLUR

           

            Okul, arkadaşlığı, Asker Arkadaşlığı, mahalle arkadaşlığı, Memleket hemşeriliği veya arkadaşlığı, iş arkadaşlığı, komşu arkadaşlığı, cami arkadaşlığı, yol arkadaşlığı hac arkadaşlığı vesair arkadaşlık dostluk, Allah için sevmek değildir.

            Yüzü güzel, sözleri tatlı, konuşmasını da dinlemesini de bileni sevmek

Allah için değildir.

            Makamı, zenginliği için, ve  bize yardım edenleri de sevmek Allah için değildir,

 

            Birinci derece Allah için sevmek nasıldır;

 

            1--  Biri birlerini yalnız Allahu Tealaya itaat ettikleri için Aralarında hiçbir akrabalık bağı olmadığı ve hiçbir menfaat çıkar olmadığı halde yalnız Allah için biri birlerini çok sevenler işte bu sevgi Allah içindir.

            2-- Hiç görmediğin halde, Peygamberi sevmen, Peygamberleri sevmen, Ehli beyti ve eshabeleri sevmen, mürşid’ni sevmen Tabi ki, Allah içindir.

 

 

            3-- Başka bir usul ise, O’nu çok takva görür, dini yönden örnek görür, onu takvasını kıskanır, onu bu nedenlerle çok sever, ve bu sevgi de Allah için olur. Peygamber (s.a.v.) buyurdu: “Bir kimse, bir kimseyi seviyorsa ona sevdiğini söylesin.”  Bunun için buyurdu: “Eğer böyle yaparsanız, onun kalbinde sevginiz doğar ve başka bir taraftan muhabbet artar.”  

60-

İkinci derece Allah için sevmek:

 

            1-- Bir talebe dini ders aldığı, bol tavsiye ve nasihat aldığı hocasını, murşidini veya murşidi ve hocası ayni nedenle talebesini severse o sevgi, Allah için olan bir sevgidir.   

            2-- Bir takva zengin, bol sadaka verir, fakirlere yetimlere yemek yedirir onları sürekli gözetirse, o kişiyi de sadece bu nedenlerden ötürü sevmek, Allah için olur.

         3--  Müslümanlar takva ve ehli cemaatler dan birbirlerini gözeterek birbirlerinin ibadet eksiklerini uyaran, yaptıkları takvadan da birbirinden örnek alan, sohbetlerinden haz alan ve birbirlerini hiçbir dünya çıkarı, ve hiç menfaat olmaksızın birbirlerini sırf Allah için severlerse, bu da Allah için sevgi olur.

          4--  Dini bir kitap yazarı, o,nun etkili ve güzel faydalı dini kitap yazdığı ve onun da faydalandığı  için onu hiç görmediğin halde sırf bu hizmetinden ötürü Allah için seversen o sevgi de Allah içindir.

           

          Üçüncü derece Allah için sevmek :

 

            1--Bir mü’min’i görürsen  Hal ve hareketiyle, dürüst, iyi komşu, mütevazi, her yönü ile güvenilir, İslami kılık kıyafetiyle, ibadetiyle o,nu görünce sana Allah’ı hatırlatıyorsa Bu nedenle onu yalnız Allah için seviyor san o sevgi de Allah içindir.

            2-- İnançlı, Anne, Baba ve eş’e de, Allah’ın ve Peygamberin buyurduğu gibi onlara sıcak davranır ilgi alaka gösterirsen, Bu sevgide Allah içindir.

            En iyisini Allah bilir.

 

               Yüce Allah buyuruyor :                  

            “ De ki: Gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.”

( Al-i İmran Süresi Ayet 31 )

 

            Azib oğlu  Bera şöyle anlattı. Resuli Ekrem yanında oturuyorduk:

            “İslamın hangi emri  ( prensibi ) daha önemlidir” buyurdu. Ashap :

            “Namaz “ dediler.

            “Güzel, başka ?”

            “Ramazan orucu”

            “Güzel başka? “

            “Cihad”

            “ Güzel daha başka?” dedikten sonra, cevabını kendisi vererek şöyle buyurdu:

            “İmanın en sağlam bağı Allah için sevmen ve Allah için buğz etmendir.”

            ( İmam Ahmed, Beyhaki, Ebi Süleyman oğlu Leys’den rivayet etmişlerdir.Tergib ve Terhib 6/39) 

                                                                                                ***

            Yüce Allah buyuruyor :

 

            “ Sizin dostunuz sadece Allah, O’nun Peygamberi ve Allah’a boyun eğerek namaz kılan, zekat veren Mü’minlerdir. “

61-

“Kim Allah’ı Resulünü ve iman edenleri dost edinirse, şüphesiz ki Allah’ın taraftarları galip geleceklerdir. ( Maide 55,56 )

 

            Ebu Zer ( r.a.) der ki, Hz. Peygambere :

            “Ya Resulüllah insan bazı kimseleri seviyor, fakat onların yaptıklarını yapamıyor. “  dedim. O da :

            E b u  Z e r !   “ Sen sevdiklerinle berabersin.” Deyince:

            “Şüphesiz Allah ve Resulünü seviyorum.” dedim. Bunun üzerine:

            “Öyleyse  ( cennette  ) Sevdiğinle berabersin. “  buyurdu.

            Ben sözümü tekrar ettim. Resul-i  Ekrem (s.a.v. ) de sözünü aynen tekrarladı. ( Ebu  Davud, Rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib 6/43 )

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

            Yüce Allah Musa Peygamber’e vahiy yoluyla şöyle buyurmuştu:

            “ Ey Musa !.. Hiç (bir karşılık beklemeden) benim hoşnutluğumu kazanmak için bir amel işledin mi ?

            Hz. Musa :

            Allah’ım yalnız senin için namaz kılıyorum, sırf senin için oruç tutuyorum. sadece senin için zekat ve sadaka veriyorum ve yalnız senin hoşnutluğunu kazanmak için zikir ediyorum.”  diye cevap vermişti.

            Yüce Allah :

            “ Ey Musa!... Namaz sana delil olacak oruç cennetini hazırlayacak, zekat ve sadaka kıyamet karanlıkları içinde sana önünü gösteren ışık olacaktır. Söyle bakalım hangi iyi ameli benim için yapmışsın.”

            Hz. Musa:

            Allah’ım öyleyse yalnız senin hoşnutluğunu kazanmak için yapabilecek bir ameli bana öğretirmisiniz?

            Yüce Allah:

            “Ey Musa!... sevip saydıklarını yalnız benim için dost edindin mi? Düşman bildiklerini de sırf benim düşmanım olduğu için düşman beledin mi? İşte bunları yap kafi.

            İşte bu hadisten anlıyoruz ki, Allah katında en sevimli amel, sevdiklerinizi yalnız Allah için sevmek, nefret etiklerinizden de sırf Allah için nefret etmektir.   ( Dürret-ül Vaizin C. 2. S.  846 )

***    

 

Ata Rahmetullahi aleyh, buyurur ki: Üç günde bir din kardeşlerinizi  yoklayın. Hasta iseler, ziyarete gidin, bir işle uğraşıyorlarsa yardım edin, sohbeti unutmuşlar ise hatırlatın.

                                                               *

         Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            “ Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşinizin arasını bulup barıştırın. Allah’tan korkun ki, merhamet edilesiniz.” ( Hücürat süresi Ayet 10 ) 

62-

       ALLAH  İÇİN DÜŞMANLIK

 

           Yüce Allah buyuruyor:

            “Dininizi oyuncak ve eğlence yerine tutan kafirleri dost edinmeyin. Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz, Allah’tan korkun.” ( El-Maide Süresi Ayet 57 )

 

 

Allah’ı seven takva ehli nasıl Allahın dostları ile dost oluyorlarsa, Allahın düşmanları olan kafirler, asiler, münafıklar, riyakarlar, zalimleri ve fasıklarıda Allah için düşman tutar. Allah Teâlâ için düşmanlık öyle olur.

 

            Konuyla ilgili bir ayet daha okuyalım da Allah Teâlâ’ya Dostluk ve düşmanlığı nasıl olacağını tam açıklığı ile belirtilmektedir,

 

            Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “ Allah’ ve aihiret gününe inanan bir millettin babaları, oğulları, veya akrabaları da olsa Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dost olduklarını göremezsin. Onlar Allah’ın kalblerine iman yazmış olduğu kimselerdir.” ( Mücadele süresi ayet 22 )

            Yani mümin olan kimse ile Allah Teâlâ’nın emrine karşı çıkan kimse arasında babası, oğlu, kardeşi ve akrabası olsa bile dostluk olamaz.

 

 

            Şiir Kitabımdan yalnız bir dörtlük okuyalım.

 

            En Büyük ilim Cenabı Allah’tan korkmaktır,

            Yüce Allah’ın taktirine ve hükmüne razı olmaktır,

            Sevdiğini yalnız Cenabı Allah için sevmektir,

            Sevdiğini, Allah için sev, Sevmediğini de Allah için sevme.

           

           

            Yüce Allah buyuruyor:

            “Dininizi oyuncak ve eğlence yerine tutan kafirleri dost edinmeyin. Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz, Allah’tan korkun.” ( El-Maide Süresi Ayet 57 )

 

Yuşa ‘b. Nun aleyhiselama. Allah-ü Taala şöyle vahyetti:

            “ Ben senin kavmin içinden kırk bin kişi iyilerden; kırk bin kişi de kötülerden helak edeceğim.

            Yuşa b. Nun  sordu :

 

            Ya Rabbi kötülerin durumu belli Amma, iyileri neden helak edeceksin? 

63-

Şöyle buyurdu:

            Onlar benim kötülere darılmam sebebi ile darılmadılar. onlarla oturdular yediler ve içtiler,

                                                                **

              Yüce Allah buyuruyor.

“ Ey İman edenler!  Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin  dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez. (El- Made süresi Ayet 51 )

***

            Resulüllah (s.a.v.) buyuruyor ki:

            “Allahü Teala’ya  ve kıyamet gününe inananlar. Allah’ın düşmanları ile dost olamazlar. Onları sevemezler.” Hele onlara itimad edip, onları Müslümanların başına tayin etmek, İslamiyet ile alay etmek. Müslümanlığı aşağı tutmak olup büyük günahlardandır. ( Kimya-yı Saadet 275 )

 

Peygamberimiz buyuruyor ki:

            “ İslam kardeşliği, “ Allah için sevme “ ilkesi etrafında kurulmuş samimiyete dayalı bir bağdır. Bu sebeple İslam kardeşliği Müslümanlar arasında en sağlam ve kalıcı olan bir bağdır.” ( Buhari,Edeb,57,58,62 )

 

          Şiir kitabımdan bir dörtlük şiir okuyalım mı,

           

   Okuyup ilim öğrenelim, riyayı, şirki, ucub’u kalbimizden atalım,

  Seveceğimizi Allah için sevelim, sevmediğimizi de Allah için sevmeyelim.

  Mümin doğrudur, yalanı yok, sadıktır, münafık ise bunların tam tersidir.

  Yüce Allah’a her zaman Hamd ve Şükür edelim, kalp ile, dil ile beyin ile.

 

      SOHBET ARKADAŞLARI

 

            Biliyorsunuz herkesle arkadaşlık yapılmaz, ve her kes sevilmez, arkadaşlık yapmak istediğin kişide en az şu üç özellik olması gerekir.

 

            1- Akıllı olmalıdır:  Akılsızla arkadaşlık hiçbir faydası ve sohbeti yoktur.

Israrla arkadaşlığı zorlarsan, sonuçta sen sürekli zararlı çıkarsın, çünkü akılsız adam sana iyilik yapmak ister, bilmediği için kötülük yapar, akılsızın ne dinlemesini bilir nede konuşmasını,

            Birisi, Hz. Ali’ye, sormuş ben kimim, Hz. Ali, şu cevabı vermiş, “arkadaşını söyle senin kim olduğunu söylüyeyim.”  Buyurmuş.      

           

 

            2- Çok iyi huy ve ahlaklı olmalıdır: Çünkü kötü huy ve ahlak sahibinden arkadaşlık olmaz, neyi ne zaman yapacağı seni hangi yollara teşvik edeceğini kestiremesin, onlar kurumuş yaprağa benzerler, rüzgarın esintisine göre sürüklenirler.

64-

 

            3- Salihlerden olmalıdır        . Çünkü Allahu Teala’dan korkmayan, günah işler ona emniyet edilmez, ondan sana hayır gelmez. Bir adamın maneviyatı zayıf ise onun arkadaşlığı olmaz, derler ya davul dengi dengine,

            Hususen, Allahu Teala “ bizi anlamaktan gafil bıraktıklarımıza ve nefsine uyanlara itaat etmeyiniz. “ buyuruyor.

                                                                       *

            Tevrat’ta yazar ki, “Bir mil uzağa gidip, hastayı ziyaret eyle, iki millik yere cenazeyi teşyi ( defin ) için git, üç mil uzaktaki yere davet edilirsen kabul eyle, dört mil yere, din kardeşini ziyaret için git.”

                                                                        * 

             Ayrıca, Ca’hfer-i  (r.a.) buyurdu ki, Beş kişi ile arkadaşlık yapmayınız.

 

            1--Yalancı : Ona karşı çok uyanık ol, her zaman aldatabilir.

            2-- Ahmak :  Sana iyilik etmek istese de anlamadan kötülük yapar.

            3-- Bahil : ( kaypak ) En çok lazım olduğun zaman bırakıp gider.

            4-- Korkak: Zora düştün mü seni bırakıp kaçar.

            5-- Fasık : ( Menfaatçı, inancı zayıf ) seni bir lokmaya, hatta daha az bir menfate satar. 

                                                                  **

            Arkadaşlık ve dostluğun Hakları: Bir kimse ile arkadaşlık veya kardeşlik akdedince, bazı haklar ortaya çıkar.

                                                                *

            Mesruk ile Hayseme, arasında kardeşlik vardı, ikisi de borçlu idi, kendi borçlarını ödemeden önce , biri diğerinden habersiz onun borcunu veriyor. Diğeri de öbüründen habersiz onun borcunu ödüyor.                                                                *                                                              *          

            İbn. Ömer (r.a.) buyuruyor: “ Sahabeden birine kelle kebabı gönderdiler. Filan kardeşimin, buna ihtiyacı benden çoktur deyip. Ona gönderdi, o da başka bir sahabe kardeşine, böylece bir çok el değiştirdi. Nihayet tekrar birinciye geldi.

 

            Feth-i Müsuli bir dostunun evine gitti  dostu evde yoktu, Cariyesi “ bir kap getir. İstediğin kadar bunlardan al “ dedi. Akşam evine dönen Fethi Müsuli, cariyenin yaptığı işi duyunca, sevincinden o nu azad etti.

                                                               *

           Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:

“ İki kardeş birbirini yıkayan iki el gibidir.”

***

 

            Alimlerden biri şöyle buyurmuş: Allah için sevmek, dostunu, din kardeşini, yakınlarını dua ile anmalıdır. Allah için olan dostluğun manası birliktir. Birlikte beraberlikte tekelüf ( Israr ) olunmaz.

65-

            “ Allah için kardeşlik, öyledir ki. Senin, varisler mirasını paylaşırken o mezardaki halini düşünüp senin için Allah’a dua eder.

            Allah için kardeşlik olmak, bu zamanda çok kıymetli, bulunmaz oldu  (Kimyayı saadet 284.285 ) 

 

            Peygamber Efendimiz bir hadis’te şöyle buyuruyor: “ Din kardeşine arkasından dua edene bir melek sende öyle ol der.” Bir rivayette Allah’ Teala buyurur:  Önce ( Af etmeye, razı olmaya ) senden başlarım. Ve yine buyurdu : “Birbirlerini sevenlerin arkalarından yaptığı dualar red olunmaz.”    ( kimya-yı Saadet 284 )

           

          Peygamber Efendimiz buyuruyor ki :

 

Mü’mine kıyamet günü Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarılarak amelleri tartılıp günahları ağır bastığında cehenneme girmesi için emir verilecektir. o da  “ Ey Rabbim, ne olur bana biraz müsaade ver de annemden biraz sevap alayım.” Diye Allah’a yalvaracaktır.

            Allah Teâlâ kendisine izin verecektir.  Mü’min de annesine varacak >sevgili anneciğim !.. Dünyada bunca çile ve sıkıntılara katlanarak beni yetiştirdin. Benden hiçbir şeyini esirgemedin. Bu gün sana her zamankinden daha muhtacım . ne olur bana biraz sevap ver de cehennem azabına uğramaktan kurtulayım. < diye yalvaracaktır.

            Annesi şöyle cevap verecektir. > Sevgili oğlum! Ben kendi durumumu halletmekten acizim. Ne yapacağım şaşırıp kaldım. Kusura bakma sana hiçbir yardımım dokunamaz.. <

            Oradan boynu bükük ve ümütsüz ayrılan oğlu, sırayla bütün yakınlarını dolaşır ve hepsinden de ayni cevabı alır. bunun üzerine cehenneme sürülür, cehenneme giderken dünyada iken çok samimi bir dostunun da  cehenneme sürüldüğünü görür. Dostu kendisine şöyle hitap eder.

 “ Ey Kardeşim! Ben bütün sevaplarımı sana bağışlıyorum. Bari birimiz cehenneme girmekten kurtulsun. Her ikimiz de cehenneme girmekten ise böyle yapmam en iyi hareket şeklidir,” 

 Bunun üzerine Yüce Allah ‘müminin cennete sokulmasını emreder. O da koşa, koşa cennete giderken yolda bir ses, duyar, sesin sahibi şöyle der. “ Ey kişi! İnsan  en yakın arkadaşını cehennemde bırakıp da tek başına cennete girmesi insanlıktan değildir. <

Bu sesi duyan mü’min cennete girdikten sonra secdeye kapınarak arkadaşının affı için yalvarıp, yakarmaya başlar. Nihayet duası kabul olur. ve dünyada iken kendisini sırf Allah rızası için seven arkadaşıda da Allah tarafından af edilerek cennete girer. ( Mevi’ze  Dürret’ül Vaizin c. 2. s. 848 )

 

 

            Hadis no : 6038 :  Muaz bin Cebel (r.a.) rivayet ediyor.

66-

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. “ Benim için birbirlerini sevenlere, Benim için oturup sohbet edenlere, benim için mallarını, canlarını birbirlerine feda edenlere ve benim için birbirlerini ziyaret edenlere muhabetimi vacip kıldım. “ ( Tabarâni, Şi’r. 16. Müsned, 5, 229, 232, 236, 237, 247, ve Camiü’s-Sağir Cilt 3, sayfa 1278)

 

         Günde en az kırk kere okuduğumuz Fatiha süresinin 6. ve 7.  ayetinin meali aynen şöyledir.

                                                                                           

         “( Ya Rabb  ) hidayet eyle bizi doğru yola! O kendilerine nimet verdiğin saadete erenlerin yoluna. ( Ya Rabb )  O gadap olanların ve sapkınların yoluna değil. Âmin. ( Fatiha süresi ayet: 6-7 )

 

 İsterseniz bu iki ayet üzerinde minik bir Tefekkür edelim.

 

          Biz bazılarımız, biraz kendimizi yoklayalım, biz saadete erenlerin yoluna gitmemiz için,ibadetlerimize, yediğimize, içtiğimize, sözlerimize, özellikle arkadaşlarımıza dikkat ediyor muyuz ki, Rabbim, bizi  Saadete erenlerin yolu olan, Peygamberlerin evliyaların velilerin yollarına yöneltsin.

Ayetin devamı olan “ O gadap olanların ve sapkınların yoluna değil”.

             Peki, biz kendi arkadaşımıza bakalım, kiminle kalkıp kiminle oturduğumuza bakalım, acaba söylediklerimizle yani günde kırk defa okuduğumuz Fatiha süresinin son ayeti ile bazılarımızın hal ve tavrımıza uyuyor mu? bazılarımız bu dünyada yalancılarla, faizcilerle, içkicilerle zinacılarla bi namazlarla, sapıklarla gaddaplarla, kol kola iken, beraber iken, öbür dünyada onlarla beraber olmak istemiyoruz ve günde en az kırk defa Allah Teâlâ’ya yalvarıyoruz.

 

 

             Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

            “ Sizin dostunuz sadece, Allah, O’nun peygamberi ve Allah’a boyun eğerek namaz kılan, zekat veren müminlerdir.”

 

Biz buna dikkat edebiliyor muyuz. Benim bildiğim nice kişiler var ona buna  ayak uydurayım, bana çağdaştır desinler, aydındır desinler, sosyete desinler, şu nunla bununla dostlukları  ve arkadaşlıkları var desinler diye müslüman geçiniyor ama Müslümanlığın M.si yok tabiri bunlar, tabiri caiz ise sapıklıkta boynuz kulağı geçiyor.

 

 Peygamber Efendimiz de bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor, “ Siz kiminlesiniz onunla beraber haşır olacaksınız. Arkadaşlarınızı iyi seçin” buyuruyor.

 

 

Biz arkadaşlarımızı iyi seçebiliyor muyuz. Hele ki Allah için sevdiğimiz arkadaşları çok iyi seçmemiz lazım.  İmamı gazali şöyle buyuruyor.

67-

 

            Allah İçin bir kimseyi sevmek ve onunla kardeşlik yapmak dinde üstün ibadetlerden ve yüksek mertebelerdendir.     ( İmamı gazali Kimyayı Saadet s.269)

 

            “ Allah için kardeşlik, öyledir ki. Senin, varisler mirasını paylaşırken o mezardaki halini düşünüp senin için Allah Teâlâ’ya a dua eder.

            Allah için kardeşlik olmak, bu zamanda çok kıymetli, bulunmaz oldu (Kimyayı saadet 284.285 ) 

 

 

68-

M Ü N A F I K

                         -----------------------------------------------------:

 

 

         Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

            >> O Münafıklar size geldiği zaman “biz iman ettik” derler. Halbuki onlar yanınıza gizledikleri küfürleri ile girmişler. Ve yine onunla çıkıp gitmişlerdir. Allah onların neler gizlediğini kendilerinden çok iyi bilendir. ( Maide Süresi Ayet : 61 )

 

            Hadis No: 305 Ömer (r.a.) rivayet ediyor.

            “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, ağzı iyi laf yapan münafıktır.”

(İbni Adiyy’in el-Kamil’inden C. Sağir cilt 1, sayfa 112)

 

Konuya başlamadan “ Kur’an açısından Münafıklığın anlamını araştıralım.”

           

Münafık: Küfrünü gizleyerek kendini mümin gösteren veya İmanla küfür arasında bocalayan kimse anlamında kullanılan bir terimdir. (isimdir.)

           

          Kur’an’i Kerim’de münafıklar şeklinde yirmi yedi ayette geçmekte olup, beş yerde ise Münafık erkeklerin yanında münafık kadınlar da zikr edilmiştir.

           

            Kur’an Terminolojisinde münafık iki farklı tipteki insan için kullanılır.

 

1--Halis münafıklar olup, bunlar aslında inanmadıkları halde, Allah’a ve ahiret gününe iman ettik derler. (Bakara süresi Ayet: 8 )

 

 

            2- Zihin karışıklığı ruh bozukluğu veya irade zayıflığı yüzünden imanla küfür arasında gidip gelen şüphe içinde bacalanan. ( Nisa Süresi Ayet 137-143)

69-

            Ayrıca :

 

Kur’an ‘da başlıca üç insan tipi çizilir :

            a)  Mü’min.

            b)  Kafir .

            c)  Münafık .

            İslam Dini’nin   i’tikat esaslarını kabul edenler “ mü’min”:  bu esaslara inanmayanlar “ kafir” :  görünüşte Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed salallahu  aleyhi ve sellem’in riseletına inandıkları ve “biz de müslümanız “ dedikleri halde

Kalbleri ile inanmayanlara da “ münafık denir.”

            Esasında Yüce Allah eksiksiz olarak münafıkları bize ayetleri ile tanıtırmış kıyamette de vereceği cezayı da açık, açık belirtmiştir, Münafık ile ilgili çok sayıda ayetler mevcuttur, münafıkın kimliğini  Nisa süresinde geçen bazı ayetlerden okuyalım, münafıklıktan, ve münafıklar dan Allah’a sığınıyorum.     

           

Yüce Allah buyuruyor:

            >> O münafıklar ki müminleri bırakarak kafirleri dost ediniyorlar. İzzet ve zaferi onların yanında mı arıyorlar?  Muhakkak ki bütün izzet ve kudret Allah’ındır.                                                                                                                                                                               

            Münafıklar (dilleri ile inandıklarını söyleyerek kalplerinde küfrü gizlemek suretiyle) akıllarınca Allah’a hile yapmak isterler. Allah’ da hilelerini başlarına geçirir. Onlar (Münafıklar ) Namaza kalktıkları zaman istemeye, istemeye kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.

            O münafıklar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne müminlere ne de kafirlere bağlıdırlar.

            Muhakkak münafıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar. Asla onları azaptan kurtaracak bir yardımcı bulamasın. <<( Nisa Süresi Ayet : l39.l42.l43.l45 )

 

           

               Ansiklopedi’de geçen Münafık’ın anlamına bakalım.

             1- Münafık kelimesi “ İnanmadığı halde kendisini mümin gösteren kimseye demektir.

             2- Münafık, Tarla faresine benzer, Tarla faresi bir tehlike anında kaçmasını sağlamak üzere yer altında yuvasının içinde hazırladığı birden fazla çıkış yolu hazırlayıp birinden girip diğerinden çıkmasıdır. Kök manasından, hareketle 

“ Münafık” dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kimse olarak tanımlanmıştır.

 

            Yüce Allah biz cümle Müslümanları münafıklıktan ve bütün günahlardan korusun, Allah’ın rızasını kazanan kullarından eylesin. Amin.

70-

            Bu Hadisi  İbni Ömer ( r.a. ) rivayet ediyor :

            >>Münafığın durumu iki sürü arasında gidip gelen şaşkın koyunun durumu gibidir. Bir ona katılır, bir buna katılır. Hangisinin peşinden gideceğini bilemez.<<(Müslim, Münafikin :l6 . Nesei İman: 31. Darimi mukadime; 31. Müsned 2. 32. 47. 67.Camiü’s-Sağir l508 )

 

>> Bu Hadisi Ebü Hüreyre’ den rivayetle:

            Münafığın alameti üçtür :  Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiğinde sözünden döner. Kendisine emniyet edildiğinde (Emanete ) İhanet eder.( Buhari ,İman: 24; Şehadet: 28, Vesaya: 8,;  Müslim,  İman 1l7; Ebu Davud  sünnet l5;  Tirmızi. İman: l4; Nesei İman; 20; Müsned, 2: l89,l98, 200. Camiü’s-Sağir 1/31: )

           

            Münafıkların alametlerini belirten hadis esasında hepside kötü ahlakın alametleridir. Bu hususta Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyuruyor :

            >>Benim himmetim namaz, oruç ve ibadettir. Münafıkın himmeti (maksadı) Hayvan gibi yemek ve içmektir.<<

 

          Hatem-i  Asem ( Rahmetullahi  aleyh )

            Der ki:  Mümin tefekkür ve ibret alma ile, Münafık ise hırs ve amelle meşgul olur. Mümin Allahü Tealadan başka herkesten emin olur. Münafık ise

Allahü Tealadan başka her ketsen korkar. Mümin  Allahü Teala’dan başka herkesten ümidi keser. Münafık ise Allahü Teala’dan başka herkesten ümid eder.

Mümin malını din uğruna feda eder ve ağlar, Münafık ise günah işler ve güler.

Mümin yalnızlığı ve halveti sever. Münafık ise kalabalığı ve insanlara karışmayı sever. Mümin daime eker ve biçmemekten korkar. Münafık ise ekmez ve ekmeden biçmeği ister.

 

Bu konu ile ilgili “ALLAH’IM  YALNIZ SENSİN—SEN “ şiir kitabımdan bir şiir okuyalım mı, münafıkları iyi tanımak için  çok faydalı olacağına inanıyorum.

 

 

               MÜMİN VE MÜNAFIK FARKI

               -----------------------------------------------------------------------------:

 

           Mümin diridir, Hayat sahibidir. Münafık ise ölüdür,

            Mümin Allah için amel eder halktan  beklentisi yoktur,        

            Münafık ise  gösteriş için amel eder .amacı metihtir,övgüdür,

            Allah’a daima tefekkür edelim , kalp  ile, dil ile, beyin ile,

 

            Mümin yokluk ve bolluk için de olsa ameli aynen devam eder,

 

            Münafık ise gösteriş yapar yokluk ve bollukta ameli yok eder,

71-

Mümin Allah dostudur. Münafıklığın ise Allah dostluğu yoktur,

            Allah’a daima tefekkür edelim, kalp ile, dil ile, beyin ile .

 

            Kur’an’ı Kerim’in tüm ahkamı ile, ihlasla amel ediniz,

            Gösterişe kaçmayınız, sakın münafıklık etmeyiniz ,

            Amellerinize karşılık halktan teveccüh ve aferin beklemeyiniz,

            Allah’a daima tefekkür edelim, kalp ile, dil ile, beyin ile,

 

             Yüce Allah’a kulluk konusunda ne kadar da tembeliz,

            Ama Allah’ında, bizimde düşmanımız olan şeytani işe canlıyız,

            Karamsar değilim, ihlasla tövbe ve amel edersek çok şanslıyız,

            Allah’a daima tefekkür edelim, kalp ile dil ile, beyin ile . 

 

            Okuyup ilim öğrenelim, riyayı, şirki, ücubu kalbimizden atalım,

            Seveceğimizi  Allah için sevelim, Sevmediğimizi Allah için sevmeyelim,

            Mümin doğrudur, yalanı yok, emanete sadıktır, münafık ise tam tersidir,

            Allah’a daime tefekkür edelim, kalp ile, dil ile, beyin ile .

 

 

Başka bir ayette Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            >>Bir kısım insanlar vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inandık derler, Halbuki hiç te inanmamışlardır.

            Kendilerine:  “( İnanan)  insanların inandıkları gibi sizde inanın” dense derler ki: Biz budalaların inandıkları gibi inanırmıyız?   “ Doğrusu (asıl ) budala ve akılsızlar kendileridir de bunun farkında değillerdir,<<(El –Bakara Süresi Ayet; 8 - l3 )

 

            Bu Hadisi , Büreyde ( r.a. ) rivayet ediyor.

            >>Kişi münafık birine  “Efendim “ dediğinde Rabbini kızdırmış olur.<<

 (Camiü’s-Seğir, Hakim’in Müstedrek’i ve Beyhakinin Şi’bü’l imamından.)

 

            Müslüman izzetli olmayı gerektirir. Çünkü iman ağacının meyvelerinden birisi de budur. Bu duygu imanın İslamın yüceliğini, kudretini değerini göstermek, çiğnetmemek, toz kondurmamak şeklinde kendini gösterir. Onun içindir ki izzetlilik, kafirlere ve münafıklara dinin izzetini rencide edecek tavırlardan uzak kalmayı da gerektirir. Allah ve din düşmanı münafık birine, “Efendim” demek, ona haddinden fazla değer vermek demektir. Bu ise dinin değerini düşürmek manasına gelir. İzzetlilik buna engeldir. Her kes haddini bilmelidir.

            Nezaket olarak, dil alışkanlığı ve insani münasebetler gereği “Efendim” demek hadisin şümulü dışındadır.  ( Camü’s-Sağir Cilt 1 sayfa 228 )

 

 

72-

 

 

            Bu Hadisi Ebü Zer ( r.a. ) rivayet ediyor :

            >>Kim ki, Kendisini insanlara, olduğundan daha fazla Allah’tan korkar gösterirse, o, münafıktır.<<(İbnün necar’dan, Camiü’s-Sağir )

 

         Yüce Allah buyuruyor :

            Onların ( Münafıkların) hali, şeytanın hali gibidir. Hani şeytan, insana “kafir” ol demişti de, insan da kafir olunca: “ (şeytan ) doğrusu ben senden uzağım. Çünkü alemlerin rabbi olan Allah’dan korkarım. “  deyiverdi.

            İkisinin de akibeti de içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşidir, zalimlerin cezası işte budur.<<( Haşr Süresi Ayet l6 , l7 )

 

            Bu hadisi  Sehl bin sa’d’dan  (r.a.) rivayet etmiştir.

            >>Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafığın amali ise niyetinden hayırlıdır. Her kes kendi niyetine göre amel işler. Mü’min bir amel işlediğinde kalbinde bir nur uyanır.                    ( Camiü’s-Sağir, Teberani’nin Kebir’inden )

 

          Bedende ruh, kemikle ilik ne ise ibadette niyet de odur, onun içindir ki yapılan ibadetlerde her türlü hayırda niyet büyük önem taşır. Allah sadece ve sadece kulun niyetine bakar. Allah rızası gözetilmiş ise az da olsa ona değer verir. Eğer başka maksatla yapılmışsa, İnsanlarca ne kadar değerli ve büyük görülürse görülsün, ona hiç bir kıymet vermez, aksine sahibini cezalandırır.

 

          Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor.

            >> Ey Resülüm  Allah’ın gazap etmiş olduğu kavmi, kendilerine dost edinen

Münafıklara bakmaz mısınız?  Onlar ne sizdendir. Nede onlardandır. Bile bile yalan yere yemin ederler.<<( Mücadele süresi  Ayet: l4 )    

           

 

            Önceki hadisler de de okuduğumuz gibi, Münafıklığın alameti üçtür,

      1-   Yalan, söyleyen (konuşan )

      2-     Sözünden dönen (durmayan, )

      3-   Emniyet edildiğinde (Emanete) hıyanetlik ( İhanetlik ) eden.

 

            Şimdi çok önemli olan bu üç konuyu, Ayet ve hadis ağırlıklı olarak, her konuyu ayrı, ayrı açıklamaya çalışalım,

 

 

           Münafıklığın birinci alameti ( Özelliği ) olan,  “ yalan, sözünde durmamak ve Emanete hıyanetlik etmek.”  konusuna tek tek değinelim! 

73-

 

Y A L A N

 

 

            Yüce Allah buyuruyor :

            >> Kahrolsun  ( gebersin ) o Yalancılar! ( Zariyat Süresi Ayet : l0 )

 

            Yüce Allah buyuruyor:

            >>Ey iman edenler yapamayacağınızı neden söylüyorsunuz?

            Yapamayacağınızı söylemeyiniz, ALLAH katında büyük bir buğza sebep oldu.<< ( Ayet : 6l/ 2.3.

                                                                 

İbni Mes’üd’ ( r.a. ) ‘den rivayet edildiğine göre Efendimiz. (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur:

            >> Yalancılıktan sakınınız, çünkü yalancılık insanı kötülüğe ve kötülükte cehennem’e sürükler. İnsan yalan söyleye, söyleye ve yalan peşinde koşa, koşa günün birinde Allah katında yalıncı olarak yazılır. <<(Tenbihu’l—Gafilin kitabından )

 

            Malik’e göre  : Hz. Lokman’a :  “ Seni bu dereceye ulaştıran sebep nedir? “

diye sorulunca o da şu cevabı verdi : “ Doğru konuşmak, emaneti yerine getirmek ve boş şeylerden uzak durmak, “ buyurdu :

 

         Huzeyfe b. Yamani derki : “ Peygamberimiz zamanında insan bir kere yalan söyleyince münafık sayılırdı. Oysa şimdi her birinizden günde on kere yalan söz duyuyorum. “

        Buna göre Müslümanlar dikkatli olsunlar kendilerini son derece münafıklık alametlerinden sakındırmaları gerekir. Çünkü insan yalancılığı alışkanlık haline getirince münafık defterine yazılır. O zaman hem kendi vebali hem de kendisine uyanların vebali omuzlarına yüklenir.

 

         Peygamber Efendimiz ( s.a.v. ) şöyle buyuruyor:

 

 

            >>Yalan ancak şu üç yerde caizdir.

74-

1-      Savaşta, çünkü savaş hileye  dayanır.

 

       2-İki kişiyi (veya iki kabileleri,) barıştırmak için,

 

      3- Karı kocanın arasını bulmak için,

                                                            ***

            Ermişlerden bir zat der ki : Doğru sözlülük velilerin süsü, yalancılıkta da kötülerin özelliğidir.

            Yüce Allah Kur’ani Kerim de bir çok ayetlerle doğruluğu övmüştür. Ve şöyle buyuruyor:

 

>> Doğru haber getiren ve doğru haberi tasdik eden kimseler var ya,  işte takva sahipleri onlardır. Allah katında ne dilerlerse kendilerine verilecektir. ( Zümer Süresi Ayet 33 )

 

            Doğrulukla ilgili başka bir ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            >> Bu gün doğrulara doğruluklarının fayda sağlayacağı gündür…<<( Maide Süresi Ayet : ll9 )

 

            Konuyla ilgili başka bir Ayet’te  Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            >>Ey müminler, Allah’tan korkunuz ve sadıklarla birlikte olunuz.<<( Tevbe Süresi Ayet : ll9 )

 

           Bu hadisi İsme bin Malik’den (r.a.) rivayet etmektedir.

            >>Üç kişi vardır ki, Allah yarın onların yüzüne rahmet nazarıyla bakmaz, Zina eden ihtiyar, yeminleri bir çıkar aracı yapıp doğru yalan demeden her konuda yemin eden. Ve övünüp kibirlenen fakir.(Teberani’nin Kebirinden,ve  Camiü’s-Sağir )

                                                            

            Yine yalancılıkla ilgili Efendimizin (s.a.v. ) başka bir hadisinde. Mücemmi, bin Yahya’dan rivayetle: Efendimiz şöyle buyurmuştur:

            >> Sonunda helak olacağınızı bilseniz bile doğruluğun peşini bırakmayın

Çünkü gerçek kurtuluş ondadır.  Kurtuluşu görseniz bile yalan dan da sakının, Çünkü gerçek felaket ondadır.<<( Camiü’s- Sağir ve Hünad’dan )

***

            Safvan b.Selim’in söylediğine göre:  Biri Peygamberimiz, (s.a.v.)’e: (Ya Resulüllah )

           Mümin korkak olur mu? diye sordu: Peygamberimiz“Evet olabilir.“ buyurdu.

 

 Arkasından kendisine “ Mümin cimri olabilir mi?” diye soruldu. Peygamberimiz yine “ Evet olabilir.” Buyurdu. 

75-

Fakat: Mümin yalancı olabilir mi?  diye sorulunca: Peygamber Efendimiz “ Hayır olamaz! “ diye cevap verdi. Ve sonra aşağıdaki ayeti okudu ( Muvata, Kelem,19,(2,990 ve Kütüb-i Ssitte 14/363 )

 

            Yüce Allah buyuruyor :

            >>Yalancılar, yalan söyleyenler, Allah’ın ayetlerine inanmayan kimselerdir.<< ( Nahl suresi Ayet : l05 )

           

            Bu Ayeti çok tefekkür etmemiz gerekir, 

            Allah’a ve Kur’an’i Kerime inanıyorsak o zaman bütün ayetlerini tatbik etmemiz ve  da uygulamamız gerekir. Bize sorulunca Elhamdülillahbiz müslümanız Kur’an’ı  Kerim’e inanıyoruz. ama uygulamaya gelince zayıfız Allah-ü Teâlâ’nın emirlerini uygulamakta bazılarımız tembeliz  yapmıyoruz artık bizim yaptığımız doğrumudur yanlışmıdır. Tefekkürünü size bırakıyorum. Rabbim cümlemizi af etsin.              

            Yüce Allah bütün Müslümanları riyadan, münafıklıktan, yanlışlıktan, yalancılıktan, kibirlikten korusun doğru dürüst Müslümanlardan eylesin. Amin.

 

 

            Şiir kitabımdan konuyla ilgili bir dörtlük şiir okuyalım.

           

            Doğruluk her türlü şartlar altında meyve verir,

            Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir,

            Yanlış çok şekillidir, doğru ise tek şekildir,

            Yüce Allah cümlemizi doğru yoldan ayırmasın.

 

Yine konu ile ilgili bazı kısa hadisleri seçtim, orijinal, bozulmadı.      

 

            Doğruluk cennet kapılarından bir kapıdır. H.Ş.

            Doğruluk iyiliğe, iyilikte cennete götürür, H.Ş.

            Yalan kötülüğe kötülükte Cehenneme götürür, H.Ş.

            Güvenirliği olmayanın kamil imanı yoktur. H.Ş.

            Sözüne sadakati olmayanın dine bağlılığı yoktur.HŞ.

 

         Yüce Allah Buyuruyor :

            >>Allah’a karşı yalan söyleyenlerin Kıyamet günü kapkara olduğunu göreceksiniz. <<( Zümer  Süresi Ayet : 6l )

 

            Husaynoğlu İmran  (r.a.)  Resuli Ekrem (s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etti :

 

>>Her kim yalan yere yemin ederse, ateşten oturacağı yerine hazırlansın.<<

76-

            Buhari ve Müslim’in ( Ebu Davud ve Hakim rivayet etmişlerdir.Hakim, Hadisin Şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir.Tergib ve Terhib )

 

 

            Genellikle yalanlar ne yazık ki, insanların kendi menfaat mal ve mevkilerinin elde edilmesi ve artması için söylenmektedir.( Bazı yalanlar ise sıradan yalanlardır. Hemen, hemen her kesin ister istemez yalanı olmaktadır. Tabii ki çirkin manada yalancılık değildir. Örnek olarak, telefon çalınca ev halkından birisi telefona bakar, işine gelmediği birisi aramış ise hemen çocuğuna veya eşine el işareti ile söyle babam veya eşim burada değil, veya bir dostunuzu üç beş kez telefonla aradığınızda ve aradığınız kişiye yetişememişseniz, onunla karşılaşınca, sitem ederiz, ben seni belki yirmi kez aradım telefonun cevap vermedi veya telefon kapalı idi,  Başka bir örnek, bir arkadaşımıza veya yakınımıza bir yerde buluşma randevusu veririz, ve o arkadaş beş dakika önce gelmişse, ikinci arkadaş gidince ben bir saat tır seni burada bekliyorum diye sitem eder. Halbuki üç beş dakika önce gelmiş bu nu çoğalta biliriz, tabi ki bunlarda yalandır, ama bu yalanlar çirkin yalanlar olmadığı gibi dil alışkanlığı örf veya adet halini almış en takvamız bile belki bu gibi hatalara düşebilir, ama en doğrusu hiç yalan atmamaktır. Tabi ki bu gibi yalanların her hangi bir zararı olmadığı için Allah’a sığınıyorum günahı da olmaması gerekir.) Fakat,  en doğrusunu ALLAH bilir.

 

            Behz ibnu Hakim en ebibi an vedihi anlatıyor.Resulüllah (s.a.v.) buyurdular ki: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazım ona, yazık ona!” ( Ebu Dâvud, Edeb 88, (4990) Tirmizi, Zühd 10,(2316 )

           

                       

   YALAN KONUŞMAYA İZİN VERİLEN YERLER

 

            Bu hususta, Abdullah Aydın’nın yazıp tercüme ettiği Nura doğru üçüncü cilt kitabının l756. sayfa da aynen şöyle açıklama yapmaktadır

 

         Yalan söylemenin kendisi haram değildir. Çünkü yalan, nihayet bir sözdür. Onun haram olmasının nedeni başkasına zarar verdiği içindir.

            Yalanın en kısa günah derecesi, söyleyenin söylediklerinin gerçeğe aykırı olduğuna inanılmasıdır. Bazen söyleyen cahil olur. fakat cehaletinden dolayı söylediği yalan, başkasına zarar verir.

 

            Bazı şeylerin bilinmemesi sahibine daha çok fayda sağlar böyle bir menfaat’i sağlayacak yalan’ı söylemeye izin verilmiştir. Çünkü bazen böyle bir yalanın söylenmesi mecburiyet olur. 

77-

 

          İslam büyüklerinden meymün b. Mihran diyor ki:

           

        Bazı hallerde yalan konuşmak, doğru konuşmaktan daha iyidir. Mesela,

Elinde kılıcı veya tabancası öldürmek için hısmını arayan bir adam gelip de sana filancayı gördün mü? derse, sende onun yerine biliyorsan, senin de “ Hayır “ görmedim demen doğruyu söylemenden daha hayırlı olur. Birini ölümden diğerini katil olmaktan kurtarmak için böyle konuşmak daha iyi, hatta vaciptir diyebiliriz.

            Bu konuda, “ söz gayeye (maksada ) giden bir yoldur ‘ deriz.

            (Buna dikkat etmek lazım ) bir iş hem doğru, hem de yalan ile sonuç veriyorsa, o zaman yalan konuşulması haram olur. fakat o iş üstte anlatıldığı şekilde yalnız ve yalnız yalan ile çözülebiliyorsa o vakit yalan söylenmesi mübah olur. (Bir kişinin ölümü bir kişinin katili iki kişinin kurtulması söz konusu ise )Veya eğer bir amaç taşıyor ise, sonucu da ancak yalan ile çözülebiliyorsa, yalan söylemek o vakit vacip olur.

 

            B İ R   H İ K A Y E

----------------------------------------------------------------:

            İslam büyüklerinden birisi dini ibadetlerini yaparken, bir Müslüman dini soru sormak için o zatın odasına gider. Müslüman kardeşimiz dini soruyu sorarken sesli bir yel çıkarır. Müslüman kardeşimiz mahcubiyetten büklüm, büklüm olur, hani derler ya yer yarılsın içine gireyim o şekil üzülmüş utanmış, din adamı ise hiçbir bozuntuya vermeden senin sesini alamıyorum kulaklarım çok ağır duyuyor lütfen bağırırımsın, adam biraz daha sesini yükseltir, din adamı yine duyamadım gel de kulaklarıma seslen der. Müslüman adam mahcubiyetini yenmiş  demek hocam kulakları ağır benim sesli yel çıkardığımı duymadı, gönül rahatlığı ile sorusunu sorar cevabına alır ve evine döner. Oysa hocanın kulakları sağır değildi  tek gayesi o Müslümanın elinde olmayarak yaptığı hata yüzünden mahcup olmaması ve üzülmemesi ve utanmamasıdır. Hatta o din adamı o köyde kaldığı müddetçe kendisini sağır olduğunu halka ifşa etmiş gaye o ses çıkaran kişi mahcup olmasın, utanmasın, o hacanın ismi de halen sağır hoca olarak anılmaktadır. Aradan yüz yıllar geçtiği halde o sağır hocanın tevazusu bize kadar yetişmiştir. Kim bilir kaç nesil daha bunu duyacaktır. 

            Böyle yalan, mübah değildir, Yinede en doğrusunu ALLAH bilir.

                                                          *

            İslam Büyüklerinden Seyban diyor ki :

           

            “Yalanın tümü günahtır. Yalnız bir Müslüman’a yararı olan veya bir müslü-

 

man dan zararı kaldıran yalanlar günah değildir.” 

78-

            Yüce Allah buyuruyor :

            >>Allah sizi kasıdsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, bile, bile yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar.

            Bunun da kefareti ailenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecelisinden on fakiri doyurmak veya onları giydirmek veya bir köle azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen ( Ara vermen ) üç gün oruç tutar. İşte  yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizin kefareti budur.  Bununla beraber yeminlerinizi tutun. Allah, şükredesiniz diye ayetlerini size böyle açıklıyor.< ( El—Maide Suresi Ayet : 89 )

 

Kul Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ adına yemin etmemelidir. Doğru da olsa yalan da olsa Allah Teâla adına yemin etmemelidir. Keza bilerek veya bilmeyerek de olsa asla yemin etmemelidir.

Bazı  kişiler arasında yalan veya doğru bir şey olunca, Şöyle yemin ederler Allah şahidimdir, şu şöyle şöyle oldu veya Allah Teâlâ şahit olsun ki bu işi en kısa zamanda yapacağım veya hal edeceğim gibi sözler yeminler çok çirkindir. Doğru da olsa yalan da olsa hiçbir zaman böyle yeminlere baş vurmayınız, yeminlerinize Allah Teâlâ’yı şahit tutmayınız. 

           

            YALAN SÖYLEMEYE KARAR VEREN:

 

            Kul yalandan sakınmalıdır, yalanın şakasından da ciddisinden de sakınmalıdır,

            Bir kimse yalan söylememeye içinden hüküm verir dilinden dahi yalan söylememeyi adet haline getirip ikrar ederse, Allah Teâlâ onun kalbini genişletir ilmini temiz kılar.

            Bundan sonra o kul öyle bir hale gelir ki: yalan nedir bilmez. hatta başkasından bir yalan işittiği zaman onu ayıplar. Yalan söylememeyi yemin etmemeyi adet haline getiren kul için çok sevap vardır.

 

            Yüce  Allah buyuruyor :

            >> Yalan sözden sakının.<<( El—Hac Suresi Ayet : 30)

 

Yine  “Allah’ım yalnız Sensin - Sen “ Dini Şiir kitabımdan konu ile ilgili bir şiir okuyalım

                  MALDA YALAN MÜLKTE YALAN

--------------------------------------------------------------------------------:

 

            Ey Müslüman Sen dünya hayatı için asla yaratılmadın,

            Bilirsin, ve bilmelisin bilakis ahiret hayatı için yaratıldın,

            Oysa sen ömrünü hep dünyalık mal yığmak için harcadın,

 

            Bilirsin, Malda yalan, mülkte yalan, biraz da sen oyalan.

79-

            Dünya fanidir, nimetler elden gidicidir, ömür sonsuz değildir,

            Dünya’ya ikinci kez dönüş yoktur. dünya bir sınav mekanıdır,

            Dünya’nın vefası yoktur. ama dünya iyi işler yapmak için hayırlıdır.

            Bilirsin, Malda yalan, mülkte yalan, biraz da sen oyalan,      

 

            Hep ben, hep ben diyorsun, sen kimsin kendini bile tanımıyorsun,

            Benim evim, benim arabam, benim iş yerim, benim fabrikam diyorsun,

            Gözün açıp kapayıncaya kadar yaşayacağına dair elinde senet yok, biliyorsun,

            Bilirsin ya, malda yalan, mülkte yalan, hadi biraz da sen oyalan.

 

            Sen kıyameti, ahreti ve ölümü hatırlamak bile istemiyorsun,

            İstemesen de sana ölümün habercisi gelmiş, ama umursamıyorsun,         

            Haberciler, senin saç ve sakalına düşün beyaz kıllardır, biliyorsun,

            Bilirsin ya, malda yalan, mülkte yalan, hadi biraz da sen oyalan.

 

            Ne var ki sen o beyaz kılları kökten koparıp veya kesiyorsun,

            O beyaz kılları çeşitli renklerde boyuyorsun, ama kendini kandırıyorsun,

            Ömrün bittiği,   rızkın kesildiği, ölüm meleği geldiği anları düşünüyor musun,

            Bilirsin ya malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan,

 

           Tövbeni geri bırakıyorsun, günler, aylar, yıllar geçiyor, ömür bitiyor,

            Bir türlü gafletten uyanmıyorsun, dünya hayatı seni aldatıyor,

            Zamanı gelince, okula, askerliğe, işe gidiyorsun, ölüme de gideceksin,

            Sen oradaki mekâna ne gönderdin ise, orada onları göreceksin,

            Bilirsin ya, malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan, oyalan.         

                                                                         *

            İbni Mes’ud’a  göre Allah ondan razı olsun. Şöyle der:

            Sabahleyin yatağından kalkan her kes bir misafirdir.ve malı da emanettir. “ Oysa misafir yolcudur. Emanet olan malı da geri verilmesi gerekir.”( Üstteki üç konu Tenbihü’l-Gafilin Sayfa 336 )

 

            Enes (r.a. ) Resül-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:

            >> Bile, bile benim adıma yalan söyleyen cehennemdeki yerine hazırlansın.<< ( Buhari, Müslim, Ebu Davut, ve Camiü’s-Sağir )

 

            Bu hadisi İbni Ömer (r.a. ) rivayet ediyor:

 

            >>Kul yalan söylediği zaman, meydana gelen manen kötü kokudan dolayı, Melekler kendisinden bir mil uzaklaşır. <<( Tırmızi, brr: 46, ve Camiü’s-Sağir )

80-

 

Münafıklığın alameti, olan yalan ile ilgili konuyu yazdık şimdi ise, Sözünde durmamak, konusunu ele alalım, en sonda da Emanete hıyanetlik, konusunu araştıralım.

 

SÖZÜNDE DURMAMAK

         ----------------------------------------------------:

            Yüce Allah buyuruyor :

            >>Ahitlerinizi (Sözünüzü ) yerine getiriniz, çünkü ahid ( ve mukavele) lerinizden mesulsünüz.”      ( İsra Suresi Ayet : 34 )

           

            Yüce Allah buyuruyor :

            >> Onlardan “ Allah bize bol nimetinden verirse muhakkak zekatını verecek ve muhakkak iyi kimselerden olacağız” diye Allah’a ahdedenler ( söz verenler.) de vardır.

            ALLAH kendilerine bol nimetinden verince de cimrilik edip yüz çevirdiler. zaten onlar dönek kişilerdir.<<( Tövbe süresi Ayet : 75. 76. )

                                                    ***

            Bu hadisi Ebu Ümame (r.a. ) rivayet ediyor,

            >> Allah’a verilen söz yerine getirilmesi en layık olan sözdür.< (Teberaninin kebirinden. Camiü’s-Sağir )

 

 

            Yüce Allah buyuruyor :

            >>Sözünüzü ister gizleyin; isterse  açıktan söyleyin. Zira O, sinelerin özünü hakkıyla bilendir. <<(Ayet 67/ l3. )

 

Bu hadis Ebü Hüreyre’den ( r.a. ) rivayetle :

           

>>Allahu Teala şöyle buyuruyor:  “ üç kişi vardır ki, kıyamet günü Ben onların hasmıyım. Benim adımı anarak  söz veren, söz verip sonrada sözünden dönen kişi; hür birini satıp bedelini yiyen kişi, bir işçi tutup onu tam kapasite çalıştırdığı halde ücretini vermeyen kişi.”

            ( Buhari, l06.İcare 10. İbni macce. Rühün 4.mMüsned.2.358 .ve Vamiü’s-Sağir.l270

             Hadisi Ali ( r.a. ) Rivayet ediyor :

>>Söz yerine getirilmesi gereken bir borçtur. Söz verip de sözünden dönene yazıklar olsun, Söz verip de sözünden dönene yazıklar olsun, söz verip de sözünden dönene yazıklar olsun.<<buyurmuştur.( İbni asakir’den ve Camiü’s-Sağir l215 )

 

              Yüce Allah buyuruyor :

 

            >>Müslümanlar içinde Allah’a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erkekler var.                                                          

81-

Çünkü Allah sözlerinde duranları, sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracak. <<

( El—Ahzap Suresi Ayet: 23. 24 . )

 

            Yüce Allah buyuruyor :

            >> Ey iman edenler, gerek Allah’a  ve gerekse insanlara verdiğiniz sözleri ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin.”  ( El-Maide Süresi Ayet :1 )

 

             Sözleşme ile ilgili Başka bir ayet te Yüce Allah şöyle buyuruyor:

>>Karşılıklı sözleştiğiniz zaman Allah’ın ahdini yerine getirin. Allah’ı kefil göstererek pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. Şüphe yok ki Allah yaptıklarınızı bilir.<( Nahl Suresi Ayet : 91 )

                                                                                               

                                DOĞRU OLALIM

 

Doğruluk her türlü şartlar altında meyve verir.

Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir.

Yalan çok şekillidir, doğru ise tek  şekildir.

ALLAH cümlemizi  doğru yoldan ayırmasın.

 

Yanlışlık / yalan bütün hastalığın ana limanıdır.

İnsanın en dürüst gözle görülmeyen vicdanıdır.

Vicdan  öyle bir terazidir ki, herkesin içinde vardır.

ALLAH cümlemizi doğru yoldan ayırmasın.

 

Doğruluk cennet kapılarından bir kapıdır. H.S.

Doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür.H.S.

Yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür.H.S.

Güvenilirliği olmayanın kamil imanı yoktur.

Sadakati olmayanın dine bağlılığı yoktur.H.S.

 

 

             Yüce Allah C.C. ağızdan çıkan her sözün yazıcısı melekleri tarafından kayıt edildiğini bildirmektedir,

            İşte ayet:

 

            “ İnsan ( iyi veya kötü ) her hangi bir söz söylemez ki, yanında (yaptıklarını) gözetleyen ( ve tespit eden ) hazır bir melek bulunmasın.”( Kaf süresi ayet, 18 ) 

82-

 

 

 

 

   E M A N E T        

 

            Yüce Allah Buyuruyor :

            >>Ey İman edenler!  Allah’a ve peygambere hainlik etmeyin. Bile bile emanetlerinize de hıyanette bulunmayınız.

            Bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak bir denemedir. Şüphe  yok ki, büyük mükafat Allah katındadır. <<( Enfal Suresi Ayet : 27.28 )

***

            Enes ( r. a . ) der ki Resulüllah her hutbesinde şunları tekrarlardı :

            >>Emanete hıyanet edenin imanı yoktur. Ahdini ve vadini bozanın da dini yoktur. <<

( Tergib ve Terhib Ahmet Bezzar, Teberani Evsatında ibn. Hıbban sahih’inde rivayet etmişlerdir.)

           

          Ebu hüreyre ( r.a. ) ‘den  Resul-i Ekrem  ( s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor,

            >>Münafıkın alametleri üçtür. konuşunca yalan söyler. Vaadinden cayar.

Kendisine bir şey emanet edildiğinde, hıyanet eder,

            Müslim’i Şerifin bir rivayetinde ayni hadiste şu ilave vardır. “ Namazda kılsa, oruç da tutsa, ve Müslüman olduğunu da ida etse “ ( yine münafık olmaktan kurtulamaz,)

(Tergib ve Terhib hadis kitabından. Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

                                                                      ***

                     ALLAH’IM   YALNIZ SEN SİN-- SEN Şiir kitabımdan  konuyla ilgili bir şiir okumanın zamanı geldi dilerim Emanet hususunda çok faydalı olacaktır. yalnız bu şiir’i öylesine okuyup geçmeyelim, her satır okuyunca tefekkür edelim.

           

            İsterseniz bazı emanettin neler olduğunu öz olarak bu şiir’le dile getirelim, emanetlere çok çok dikkat edelim.

 

           EMANET EMANETTİR

Allah, bize emanet verdiği can’ı (ruhu) ebedi  olmadığını bilelim,

Allah’ın bize lütf etiği İslam dini de bize emanettir, sahip çıkalım,

Allah, eş’i çocuğu, malı, mülkü de emanet verdiğini mutlaka bilelim,

Allah, bu hayatı bize emanet vermiştir ki. O’na kulluk ve ibadet edelim,

 

 Münafıklığın bir alameti de Emanete,  ihanetlik ve kötülük yapmaktır.

83-

Bilmeliyiz ki Yüce Allah Kur’an’i  Kerim’i de bize bir Emanet bırakılmıştır,

Hz. Muhammed Peygamberimizin, Hadisleri de bize emanet bırakılmıştır.

Bize Emanet deyince yalnız komşu eşyaları aklımıza gelir o çok yanlıştır

Dikkat Vatan da, sana verilen yetki ve makamda sana emanet  edilmiştir 

Oysa gerçek emanetleri tefekkür edelim, Emanete ihanetlik,  etmeyelim, 

Münafıklığın bir önemli alameti de Emanete ihanetlik, kötülük yapmaktır,

 

 

Sağlık ve sıhhat da böyledir, o’ da bizim yanımızda bir emanettir,

Varlık ve zenginlikte böyledir. o’da bizim yanımızda bir emanettir,

Mevki, makam diğer nimetlerde böyledir. onlar da birer emanettir,

Başkasının sırrını biliyorsan, onu sakın ifşa etme, oda sende bir emanettir.

Münafıklığın bir alameti de Emanete ihanetlik,  kötülük yapmaktır.     

           

            Eğer biz Emanetlere özen göstermiyorsak, halimiz haraptır. bilmeliyiz,

            Maneviyattan mahrumuz içinde kuş bulunmayan boş bir kafes gibiyiz,

            Çok, harap boş bir ev, veya yaprakları dökülmüş kuru bir ağaç gibiyiz,

            Öyleyse tüm emanetlere çok özen göstermeli hiç kusur yapmamalıyız,

            Münafıklığın, bir alameti  de, Emanete ihanetlik ve kötülük yapmaktır .

           

            Bilindiği gibiKur’an’ı Kerimde  münafıkla ilgili çok  ayetler mevcuttur. Bu ayetlerin bazısını bu kitaba aktardık, yine münafıklıkla ilgili çok sayıda hadisler de  mevcuttur. Münafıklığın ne kadar kötü bir şey olduğunu okudukça az çok anlamışızdır.

            Allah Teâlâ tüm Müslümanları münafıklıktan korusun. Amin.

 

            Esasına baktığımız zaman Münafıklık la ilgili başlı başına bir kitap yazılması gerekir o kadarki geniş ve önemli bir konudur.

            Ey Müslüman sakın konuyu küçümsemeyelim, çok, çok tefekkür edelim çünkü, Yüce Allah Azhap süresinin 1. ayetinde kafir ile münafık bir kefeye koymuştur. İlleri ki, satırlarda konuya genişçe değinilecektir

 

            Yüce Allah Şöyle buyuruyor :

            >>Kim ahdini yerine getirir, emanetine sadık olur ve Allah’ tan korkarsa, bilsin ki şüphesiz Allah takva sahiplerini sever.<<( Ali İmran Suresi Ayet: 76 )

 

Konuyla ilgili Yüce Allah başka bir ayette Şöyle buyuruyor :

 

            >>Ey İman edenler, Gerek Allah’a  ve gerekse insanlara verdiğiniz sözleri ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin.<<( El- Maide Suresi Ayet:1 )

84-

Biraz tefekkür yapalım mı, her namaz da Mutlaka estağfurullah yani, Ya Rabbi ben tövbe ediyorum, işlediğim bütün günahlardan pişmanım, Allah’ım  bir daha günah işlememeye söz veriyorum. ve bunu bir kaç kez  söyleriz, acaba tövbemizde samimi miyiz  tövbemizde sözümüzde duruyor muyuz ?

         Kur’ani kerim okuduğumuz zaman veya okunduğu zaman, sonuç ta şu cümle ağzımızdan çıkıyor.  “  SADAKA ALLALLAH “  açıklaması;  Allah’ım sen doğru söyledin, doğru buyurdun kabul ediyoruz ve tasdik ediyoruz, peki ondan sonra acaba bu onayımıza tasdikimize sözümüze karşılık, yani Allah’ın tüm emirlerine Resulüllah Efendimizin hadisine  uyuyor muyuz?     

            Yukarıdaki ayeti tekrar okuyalım, “ Ey İman edenler, gerek Allah’a ve gerekse insanlara verdiğiniz sözleri ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin.” Buyuruyor. Kısacası kulun, Allah’a verdiği ve insanlara verdiği tüm sözü tutması demek, Allah’ın emrini yerine getirmiş oluyor, ayrıca Müslümanlığın da bir  gereğidir.  Çünkü, Müslüman Rabbine inanır ve onun tüm emirlerini uygular. Rabbi’nin emirlerini uygulayan hayli, hayli insanlara verdiği sözü  uygular, yalan da atması mümkün değildir. hiçbir bilinçli Müslüman bunun aksini yapmaz. 

 

            İbni Ömer  (r.a. ) Resül-ü Ekrem Efendimizin ( s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.

            >>Dört şey vardır ki, onlar sende olduktan sonra dünyadan elde etmediğin şeyler sebebiyle gam yeme. Bunlar:  Doğru söz, emaneti korumak, güzel ahlak ve helal yemektir.<<(Camiü’s-Sağir 263. Müsned 2177 )

 

            Bu hadisi Hz. Ali (r.a.) rivayet ediyor:

            >> Şu üç şeyin ihmaline hiçbir insan için izin ve müsamaha yoktur:

            Müslüman olsun kafir olsun anne babaya iyilik, Müslüman olsun kafir olsun

Verilen sözü yerine getirmek, Müslüman olsun kafir olsun aldığı emaneti sahibine vermek.<<(Beyhaki ‘nin şi’bul- İmarından Camiü-sSağir 864 )

 

            Yüce Allah Buyuruyor :

            Onlar (Münafıklar ) düşmandırlar, bu yüzden de ( onlara güvenme), onlardan sakın. Allah onları kahretsin. Doğru yoldan nasıl döndürülüyorlar ?

            >>Onlar ( münafıklar ) içinmağfiret dilesen de, dilemesen de haklarında müsavidir. Allah o münafıkları asla bağışlamaz ve Allah (böyle olan) fasık milleti asla doğru yola eriştirmez.<<(Münafikun suresi Ayet: 4.6. )

           

             Yine başka bir ayette ,Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            >>Onlar (Müminler ) Emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.<< (El Mü’minun süresi Ayet : 8 )  

 

 

          Münafıklık ile ilgili başka bir ayette 

85-

          Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            >> Ey Peygamber Allah’tan kork (Takvada sebat et.) Kafirler ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir. yegane hüküm ve hikmet sahibidir.<< (El-Ahzab Suresi Ayet 1 )

 

      Bütün ayetler gibi bu ayette çok, çok düşündürücüdür. Dikkat ederseniz,

“Yüce Allah, Kafirler ve münafıklara itaat etme “ buyurmuştur.  Münafıklık o kadar kötü bir şey ki, Yüce Allah kafirler ile münafıkları ayni  kefeye bırakıyor. Allah’ım bizleri ve tüm Müslümanları münafıklıktan ve rızan olmayan bütün günahlardan koru ve muhafaza eyle Ya Rabbi Amin.          

 

            Ubbade b. Samit’den  rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur.

            “ Siz kendi adınıza bana altı konuda garanti verirseniz. Bende size cennet’i garanti ederim:

            1-Konuşunca doğru söyleyiniz.

            2-Verdiğiniz sözleri tutunuz.

            3-Aldığınız emaneti yerine veriniz.

            4-Edep yerlerinizi koruyunuz.

            5-Bakışlarınızı sakındırınız.

            6-Ellerinize hakim olunuz,( Buhari )

 

            Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve korktular. Onu insan yüklendi. Şüphesiz ki insan, zulümkâr ve cahildir! ( Ahzap süresi ayet 72 )

 

Hadis no: 308= Ebu Hüreyre ( r.a.) rivayet ediyor.

            “ Sana bir şey emanet edene emanetini ver, Sana hıyanet edene de hıyanet etme,”

                                                            ( Ebu Dâvud. Büyü 79, Tirmizi, büyü 37, Deylemi büyü, 57, Müsned.3 :414 )

 

 

86-

 

 

 

            Başka bir Ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            “..Yalnız,  sabredenlere,  mükafatları hesapsız olarak ödenecektir.”( Zümer: Ayet : l0 )

 

 

S A B I R

  -----------------------------------------------:

 

 

            Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

    > Sabırlı olunuz. Çünkü  Allah sabredenlerle beraberdir.<( Enfal süresi Ayet : 46 )

 

 

           Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            >> ( Ey Müminler ) sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürün darlığı ile deneyeceğiz. Habibim. Sabırlılara müjde ver.<<( Bakara süresi Ayet  l55)

 

            Bunu bilmeliyiz ki, Sabır insanlara mahsustur. Hayvanlarda çok, çok eksiklik olduğu için sabır veya sabırsızlığı bilmezler, Melekler  ise onların sabra ihtiyaçları yoktur.

 

            Sabrın Ma’nası :

1- Halinden kimseye şikayetçi olmamak,

         2- Hiçbir suretle sebeplere dayanmamak, güvenmemek, (Allah Teâlâ’nın Taktiri neyse kader neyse odur. Bunu bilmek. Allah Teâlâ’ya Tevekkül etmek.

         3-Bela ve Musibetler karşısında hoşnutsuzluk göstermemek,

         4-Bela ve musibetler den kurtulunca sevinç duymamak, ( Başkasına bela musibet gelince sevinmemek.)

 

            Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            “Allah onlardan razı oldu. Onlar da Ondan razı olurlar ve Allah onlara altından ırmaklar akan Cennetleri hazırladı. Ebediyen orada kalacaklardır. Bu büyük bir kurtuluştur.”   ( Tövbe süresi Ayet l00 )

 

 

87-

 

            Hadis no: 5130, İbnu Mes’ud (r.a.) rivayet ediyor.

            “Sabır imanın yarısı, Allah’ın her türlü hükmüne gönülden teslimiyet imanın tamamıdır.”( Ebu Nuaym’in hilyesi ve Beyhaki’nin, Şi’bü’l-İman’nından C. Sağir 3/1135

 

                Sabrın kavramı :

1--Kur’ân-ı Kerim’de sık sık geçer. Allah Teâlâ’nın Esma-i Hüsnada geçen bir adı da   “ Sabür “ dır. 

 

                2---Kadı Abdulcebbar : Sabır kavramında bela, meşakatlere ( musibetlere )  göğüs germe (anlamındadır.) ( el-Esma-ive’şifat,vr,  128  ve.  Diyanet Ansiklopedisi 25/ 361)

 

          Sahbara  (r.a. )  der ki : Peygamberimiz ( s.a.v. )

            >>Kim nimete kavuştuğunda şükreder, afete uğradığında sabreder. haksızlık yapınca af diler. Haksızlığa uğradığında affederse..

            Dedi ve sustu. Bunun üzerine ashap :

            “ Ya Resulüllah onun durumu ne olur?  diye sordular. O, da :

            Onlar ( Geleceklerinden ) emin ve doğru yolda olan kimselerdir.<<buyurdu: ( Tergib ve Terhib )

 

 

            Sabır hakkında bazı alimlerin görüşleri:

 

            Nevevi derki :  Şer’an muteber olan sabır, taat ve ibadete devam etmek ve insanı günaha sevk eden kötülüklerden ve masiyetten uzak kalmak, dünyada karşılaşılan olayları soğukkanlılıkla karşılamak ve üzücü felaketleri şikayet etmeden tahamül etmektir.

 

            İbrahim el-Havvas da şöyle der: “ Sabır, kur’an ve Hadislerle amel etmek,

bu uğurda karşılaşılan zorluklara dayanmaktır.

 

            Üstaz Ebu Ali ed-Dekta da, sabrı, şöyle tanımlar:

            Gerçek sabır, kadere razı olmak ve halinden şikayet etmemektir. Şikayet için değil de, çare aramak için derdini söylemek sabırsızlık olmaz.

 

           Eyüp Peygamber ( a.s. ) ‘in yaptığı gibi:

            “Rabbim dertlere yakalandım “ demiş Allah da :

 

            “Biz onu sabırlı bulduk” buyurmuştur. Eyüp Peygamberin derdini söylemesi sabırsızlık sayılmamıştır. 

88-

Yüce Allah buyuruyor:

            >>Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız olarak ödenecektir.<< (Zümer süresi Ayet: l0 )

           

            Yapılan bütün ibadetlerin belirli sınırları ve karşılığı olduğu halde yalnızca sabrın mükâfatı’nın sınırsız olduğunu yukarıdaki Zümer süresinin onuncu ayetinde açıkça belirtilmiştir. “ Yalnızca sabredenlere mükafatları  hesapsız olarak ödenecektir.” Buyrulmuştur.          Sabrın dışında yalnız oruç ibadeti ile ilgili, Yüce Allah oruç ibadetini diğerlerinden ayırıp, “ O ibadet bana aittir. Onun karşılığını ben vereceğim.” buyurarak onu kendine nisbet etmesi, orucun sabrın yarısından ibaret olduğundandır. En doğrusunu yine Allah bilir.

            Yüce Allah yine bir ayette kendisinin sabreden kullarla beraber olduğunu vaat ediyor ve şöyle buyuruyor.

 

            >> Sabırlı olunuz. Çünkü  Allah sabredenlerle beraberdir.<<( Enfal süresi Ayet : 46 )

            Bu hadisi Şerifi : İbni Mes’ud ‘dan (r.a. ) rivayetle :

            “ Sabır imanın yarısı, Allah’ın her türlü hükmüne gönülden teslimiyet de imanın tamamıdır.” (Ebu Nuaym’ın, Hilyesi ve Beyhaki’nin Şi’bü’l- İman’ından.Camiü’s-Sağir.)

 

            Enes’den (r.a.) rivayetle : Efendimiz (s.a.v ) şöyle buyurmuşlardır.

            “ İmanda sabrın yeri, vücutta başın yeri gibidir. “

(Deylemi’nin Müsnedil-Findevs ve Beyhaki’nin Şi’bü’l-İmamından ve Cemiü’s-Sağir )

 

           

            Hadis No: 5131, Ebü Musa el-Eşâri (r.a.) rivayet ediyor.

            “ Sabır rızadır.”( Hakem ve ibni Asakir’den C. Sağir 3/1135 )

 

            Bunda iki ihtimal söz konusudur. Sabır Allah Teâlâ’nın rızası gibi yüksek bir makama ulaştırmaya vesile olur.

            Gerçek sabır Allah Teâlâ’nın takdirine rıza göstermek, O’ndan gelen her şeyi gönül hoşluğu ve memnuniyetle karşılamaktır.

            Sabır üç makamdan ibarettir:

            Birincisi :  Yakınmayı terk etmektir, bu tövbekarların sabrıdır.

            İkincisi    : Kazayı, gönül hoşluğu ile karşılamaktır. Bu dünyaya önem vermeyen Salihinsanların makamıdır.

            Üçüncüsü: AllahTeâlâ’dan gelen her şeyi sevmek, muhabbetle karşılamaktır. Buda sıdıkların makamıdır. (C.Sağir 3/1135 )

 

 

            Atai der, kiz: üç şeyi kötü günlerde dene, dostunu, eşini, ve sabrını.

89-

           Bu hadisi : Enes (r.a. ) rivayet ediyor :

            Allahu Teala şöyle buyuruyor: “ Kullarımdan herhangi birine bedeniyle, çocuklarıyla veya malıyla ilgili bir musibet verdiğimde bunu güzel bir sabırla  karşılarsa kıyamet günü onun için bir mizan kurmaktan veya bir hesap defteri açmaktan haya ederim.”(Camiü’s-Sağir.l281 –Hakimden)

 

            Ebü Derda rivayet ediyor :

            “İmanın zirvesi şu dört haslettir.

            1- Allah’ın hükmüne (bela ve musibetlere ) karşı sabretmek.

            2- Kadere rıza göstermek.

            3-Tevekkülde samimi olmak.

            4-Allah’a teslim olmak.  ( Ebü Nuym’ın Hilyesinden. Camiü’s-Sağir l0l9 )

 

            Okuduğumuz ayet ve hadislerden de anlaşılıyor ki, dinimizde sabıra çok önem verilmiştir, bu hususta yetmişin üzerinde ayet ve yüzün üzerinde hadis vardır.

            Bu nedenle sabra çok ağırlıklı olarak ayet ve hadislerle, doyurucu şekilde siz okuyucu kardeşlerime yaptığım araştırmanın bir bölümünü daha aktaracağım. 

           

            Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            >>Ey iman edenler sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Allah sabır edenlerle beraberdir.<<(Bakara Süresi Ayet: l53 )

 

 

                     Bu Hadisi Ebü Müsa el-Eş’ari’den  ( r. a. ) rivayetle:

            >>Duyduğu sıkıntı verici sözlere karşı Allah’tan daha sabırlı hiç kimse yoktur. İnsanlar ona evlat isnat ediyorlar. Ona ortak koşuyorlar da O buna rağmen onlara afiyet (Sağlık ) veriyor ve onları rızıklandırıyor.<<(Buhari, Tevhid,3. Edep 7l. Müslim,Münafık’in 49,50 Müsned.40l.405. Cemiü’s-Sağir l445 )

 

 

Şiir kitabımdan konu ile ilgili yalnız bir dörtlük şiir okuyalım mı ?

 

            Sen nimet içinde olduğun zaman Allah’ı çok seversin,

            Bela, musibet geldiği an, Allah dostun değilmiş gibi kaçarsın,

            Musibetlere, belalara sıkıntılara Allah’a hiç sabır etmezsin,

            Alamayacağımız yükü, bize yükleme sabrımızı deneme Ya Rabbi .

 

           

           Hz.  İsa Peygamber şöyle buyurdu :

 

            “  Sabır etmeyince, istediğine kavuşamazsın.”

90-

Peygamberimiz (s.a.v. ) Ensar’ dan bir gurup gördü, “Mümin misiniz?” buyurdu: Onlarda evet dediler.

            Efendimiz sordu: “ İmanın alameti nedir? “ buyurdu.

            (O topluluktan bir zat, Şöyle cevap verdi.) “Nimete şükrederiz, belaya sabır            ederiz, Allahu Teala’nın kazasına razı oluruz. Dediler.

            Peygamber Efendimiz (s.a.v ) onlara şöyle buyurdu: “Kabe’nin Rabbi olan

Allahü Tealaya yemin ederim ki, Müslümansınız.” Buyurdu. (Kimya-yı Saadet 589 )

 

 

            Hz. Ali (r.a.) sabır ile ilgili şöyle buyurdu :

            “Sabrın imandaki yeri, başın bedendeki yeri gibidir. Başı olmayanın bedenide olmaz. Sabrı olmayanın da imanı olmaz.” (Kimya-yı Saadet 589 )

 

 

                     Konuyla ilgili bir dörtlük şiir okuyalım.

                       

                        Ben yalnızım kimsem yok, aman sahipsizim deme sakın, sakın,

                        Senin yanında rabbin var, yetmez mi şah damarından da yakın,

                        Bütün kainatı yaratan odur, bol tefekkür et, hele bir çevrene bakın,

                        Artık uslan, çok düşün çok ağla  gözyaşları dök akın, akın,

 

         Yüce Allah buyuruyor :

            >>Rabbinin ( yardım edeceğine dair kesinlikle verdiği ) hükmü gelinceye kadar sabret. Onların günah işleyen ve inkar eden kafirlerine boyun eğme.” (İnsan Dehr Süresi Ayet : 24 )

 

 

            Peygamberimiz (s.a.v. ) şöyle buyuruyor:

            >>Büyük bela ve musibetlerin mükafatı ve karşılığı da büyüktür. Yüce Allah şüphesiz ki sevdiği kulunun başına bela ve musibet verir. Kişi bu bela ve musibetler karşısında yanıklık gösterdiğinde, Allah kendisini seçkin kılar. Hoşnutluk duyduğunda da kendisini dost yapar.<< (Dürretü-ül- Vaizin 729 )

 

 

          Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            >>Ey müminler, belaya karşı: sabırla ve namazla yardım isteyiniz. Mutlaka Allah sabırlı kimselerle beraberdir. <<( El Bakar süresi Ayet l53 )

 

Bu konu ile, ilgili diğer rivayetler:

            Ömer b el-Hattab, Ebü Musa el Eş’ari’ye yazdığı mektupta şöyle diyor:

           

 

         “Sabra önem ver, sabır iki şeye yapılır ki, bunların biri diğerinden üstündür.

91-

            Mesela, başa gelen felaketlere, belalara karşı sabırlı olmak güzel şeydir, fakat Allah’ın haram kıldığı şeylere karşı sabırlı olmak ondan daha güzeldir.

            Şunu unutma ki, imanın en büyük koruyucusu sabırdır. Çünkü iyiliklerin en üstünü,  sabırlı olmaktır. Takva ise ancak sabırla mümkün olur.” Buyurmuştur.

                                                               *

            Yüce Allah şöyle buyuruyor :

            >>Ey müminler belaya karşı: sabırla ve namazla yardım isteyiniz. Mutlaka

Allah sabırlı kimselerle beraberdir.<<( Ayet : 2/l53 )

 

          Bu hadisi Ümeyre el-Leysi (r.a. ) rivayet ediyor ;

            >>İmanın en üstünü sabır, cömertlik ve hoşgörü olacaktır.<<(Camiü’s-Sağir )

 

            İbni Mes’ud’dan rivayetle :

>>Sabır imanın yarısı, Allah’ın her türlü hükmüne gönülden teslimiyet de imanın tamamıdır.<<( Cemiü’s-Sağir Ebu Nuaym’in hilyesi ve beyhaki’nin şi’bü-l İman’ından

***

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor :

            İçinizden hiç kimse, Allah kadar haksız iftiralara hedef olmuş, ve buna rağmen, böylesine çirkin sözlere karşı sabretmek ululuğunu ( Büyüklüğünü ) göstermiş değildir.

            İnsanlar Allah’a eş koşmuşlar, “ O’nun da bizim gibi oğlu ve kızı vardır.” demişler. Fakat yine de Yüce Allah bütün kullarına rızık ve vücut sağlığı vermekten geri durmamıştır.<<(Nura Doğru Aydın yayın evi l864 )

 

            İslam Büyüklerinden Sehl diyor ki :

 

            “ Afiyet’e olan sabır, Afetlerde olan sabırdan daha zordur.”

Ashab-ı Kiram uzun zaman yoksulluk çektikten sonra, düşmanlarına karşı zafer kazanmaları sonucunda bolluklara nail olunca şöyle dediler.

            “Yoksulluk çektik onlara karşı sabırlı olmayı becerdik, fakat şimdi bolluktayız. Sabırlı olmayı beceremiyoruz.”

            Esas hüner, afiyet ve bolluk zamanlarda sabretmesini becerebilmektir.

Bolluğun ve afiyetin sabrı, onlara güvenmemektir. Hepsinin kendisinde bir emanet olarak bulunduğunu ve kısa bir zamanda elinden alınabileceğini bilmektir.

 

            Hal böyle olunca varlığa sevinmemeli, onlara övünmemeli,  dalmamalıve onlar da olan Allah’ın hakkına harfiyen riayet edilmelidir. İhtiyaç sahiplerine zekat ve sadaka verilmeli, akraba ve komşu hakkını gözetlenmelidir. Bu tür sabır, şükre yakın olup şükürle beraberdir. Çünkü bolluk nimetinin Allah’a şükrünü zekât ibadeti yapmakla, akrabalarına, komşularına, yoksullara infak (yardım) ve sadaka vermekle tamamlanır.    ( Nura doğru Aydın yayınevi )

92-

         Bu hadisi, Ali ( r.a. ) rivayet ediyor :

            “Sabır üç çeşittir,

         1-Musibete karşı sabrederse :  Kim ki Allah def edinceye kadar  güzel bir teselliyle musibete karşı sabrederse, Allah onun için üç yüz derece yazar iki derecenin arası gökle yer arası kadardır. 

            2-Kim de Allah’a itaatte sabrederse:  Allah onun için altı yüz derece yazar. İki derecenin arası yerin sathından yedi kat yerin dibine kadardır.

3-Günahlar dan uzak durmalarda sabır gösterirse: Allah onun için dokuz yüz derece yazar. İki derecenin arası iki defa yerlerin en alt kısmından arş’ın son noktasına kadardır.”  (Camiü’s-Sağir ll37 ayrıca Dürretül vaizin- Zübdet-ül Vaizin kitablarından da

           

            Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

            “ (Ey Peygamber!) Sabret; ama sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. (ve Allah için olmalıdır…)” ( En-Nahl süresi ayet 127  )

 

            Efendimiz (s.a.v. ) “iman nedir? “  diye sorduklarında. “ Sabırdır.” buyurdu.

Diğer bir hadisi şerif’te de “ Sabır imanın yarısıdır.” Buyurdu. Başka bir Hadis de

“Sabır Cennet hazinelerinden bir hazinedir. “ buyurdu. Yine buyurdu: Allahü Teala sabır edenleri sever,”  yine buyurdu Efendimiz. “ Bir Mü’mine diken batar, acı verir, o da şikayet etmeden sabreder ecrini Allah’tan dilerse kıyamet günü hatalarına kefaret olur.” Müjdesini verdi.

            Sabrın büyüklüğü ve fazileti sebebiyledir ki, Allahü Teala Kur’an-ı Kerim’de yetmiş den daha çok yerde sabrı bildiriyor. Ve bir ayette “Sabredenlerin ahiretteki ecirleri sayısızdır.” Buyuruyor.

           Bela ve musibetlere karşı sabreden kişi ise yanında Allah’ın yardımını bulur.

Nitekim Yüce Allah 2/l53. ayetinde şöyle buyuruyor:

         “Elbette sabredenlerle beraberim.”

               Sabır ile ilgili Kur’an ışığında Şiir kitabımdan üç dörtlük okuyalım mı ?

 

                       YA SABIR

 

            Yüce Allah Kur’an’i Kerim’de yetmiş ten daha çok yerde sabır bildiriyor,

            Yüce Allah, bir ayetinde elbette sabredenlerle beraberim, buyuruyor,

            Efendimiz bir hadisinde, Sabır imanın yarısıdır,sabırlı olun buyuruyor,

 

            Sabredin kardeşlerim, daima Allah’a çok, çok sabredin.

93-

Allah’a daima sabredin, söyleyin tevekeltualellah,

            Sabrın sonu daima sükünettir, selamettir inşallah,

            Her zaman söyleyin ya sabır ya Allah. Lailahe ilallah,

            Sabredin kardeşim daima Allah’a çok, çok  sabredin.

           

            Sabredenler, nice, nice felaketleri, belaları önlemiş,

            Daima hırsını Allah için yenip, sabredenler kazanmış,

            Unutma, hırsla kalkanlar pişmanlıkla otururmuş bu denenmiş,

            Sabredin kardeşim daima Allah’a çok, çok sabredin.

                                                

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  şöyle buyurmuştur.

           

            Allah Teala  der ki :

            “Dünya halkından gerçek bir dostunu aldığım vakit, müteessir olup, mükafatını  Allahtan bekleyen mümin kulum yoktur ki, onun nezdim deki mükafatı

Cennetten başka bir şey olsun.” Buyurmuştur.( Aydın Yayınevi Nura doğru )

                                                                        ***

            Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

            “Mümin ekin gibidir ; rüzgar daima ekini eğrilttiği gibi, müminin da daima başına belalar gelir.

            Kafir de çam ağacı gibidir. Kökünden kesip yıkıncaya kadar sallanmaz.” Buyurmuştur.  (Aydın yayınevi Nura doğru )

 

          Bu Hadisi: Enes’den (r.a.) rivayet etmiştir.

            “Gerçek sabredici, musibetin ilk çarpılışı anında sabreden kişidir. Buhari’nin Edebin’den )

 

            Bu hadisi: Ebü Musa  el- Eşari ( r.a. ) rivayet ediyor:

            “ Sabır rızadır.”  ( Hakem ve ibni Asakir’den )

 

            Burada iki ihtimal söz konusudur. Sabır Allah’ın rızası gibi yüksek bir makama ulaştırmaya vesile olur. İkincisi, Gerçek sabır Allah’ın takdirine rıza göstermek. Ondan gelen her şeyi gönül hoşluğu ve memnuniyetle karşılamaktır.

 

           Sabır üç makamdan ibarettir:

 

            Birincisi yakınmayı terk etmektir.

 

           Bu Tövbekarların Sabrıdır. 

94-

            İkincisi kazayı belayı gönül hoşluğuyla karşılamaktır. Bu dünyaya önem vermeyen Salih insanların makamıdır.

 

            Üçüncüsü Allah’tan gelen her şeyi sevmek, muhabbetle karşılamak, Bu da

Sıdıkların makamıdır.   (Camiü’s-Sağir ll35) 

                                                                    ***

            Vesila b. El- eska (r.a.) den rivayete göre Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            >>Kardeşine (gelen)  felaket ve musibetine sevinme; Allahu Teala ona rahmet eder, onu kurtarır da seni müptela eder. <<(Riyazüs-Salihin. Hadisi Tırmızi rivayet edip: Hadisi,Hasen’dir demiştir.)

 

 

            Kul fakirlikle ilgili ne yapmalıdır

            -------------------------------------------------------:

            1-Fakirlik hallerinde, sadece yüce Allah için tevazu gösterip halinden razı olursa,

            2-Fakir olmakla beraber, sabreder, tahammül gösterir ve günah işlemez, harama uzanmaz ve gayri meşru yollara düşmez ise.

            3-Gerek Allah’a kulluk görevini yaparak ve gerekse çalışarak zulmetten nura vasıl olursa veya o niyetle gayret gösterirse.

            4-Allah da ona rahmet gözüyle bakar. Kendisi de, aile efradı da hiç hesapta bulunmayan cihetlerden zengin eder.

           

         Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            >>Kim Allah’dan korkarsa, O, ona bir çıkış kurtuluş yolu ihsan eder. ve onu hiç hatıra gelmeyen bir cihetten rızıklandırır.  ( Talak Süresi Ayet 2 )

           

          Efendimiz (s.a.v.) Bir hadisinde şöyle buyurdu :

            >>Sizi mahrum edene, siz ihsan edin, Bir kimse size kötülük yaparsa siz ona iyilik yapınız. <<( Böyle sabır sıdıkların derecesidir. )   (Kimyayı Saadet )

 

            Münebbihlioğlu Veheb diyor ki :

            Tavratta  peşpeşe gelen şu dört cümleye rastladım. Bu cümleler şöyle diyordu:

            a)  Allah kitabını okumaya devam edip de günahlarının af edilmeyeceğini

Sanan kişi Allah’ın ayetleriyle alay eden küstahlardan biridir.

            b)  Zenginliğinden ötürü her hangi birine hürmet eden kişinin şüphesiz ki dininin üçte ikisi gider.

 

            c)  Kaybettikleri (mal veya can ) karşısında tasaya düşen kişi Rabbinin hükmüne isyan etmiş olur. 

95-

            d)  Başına gelen bela musibetten şikayet eden kişi, muhakkak ki Rabbinden, şikayetçi oluyor demektir.         (Dürret-ül Vaizin)

 

 

Rivayet edilir ki :

           

            Süleym’in annesi Rumeysa anlatıyor.

            Çocuğum çok hasta idi, çocuğumun babası da mahalle dışında işte idi o günü çocuğum öldü.

            Ölen çocuğumu bir odaya koydum. Babası, Oruçlu olduğu için Akşam üzeri    biraz erken eve geldi. Çocuğu sordu, Bende bu gün çocuk çok rahat uyuyor.

            Nihayet, iftar saatı geldi, yemeğini hazırladım iftarını açtı, ibadetini yaptı,

            Kendisine konuşmamız lazım dedim.

            Kocam buyurun dinliyorum dedi.

            Dedim ki, karşı komşuya emanet  tencere vermiştim, gidip tenceremi alınca onlarda hüngür, hüngür ağlamaya başladılar.

            Kocam nasıl olur, emanet alınca ağlanır mı? öyle şey mi olur dedi.

            Bende kocama, o zaman Yüce Allah bize vermiş olduğu emaneti geri aldı, çocuğumun ölümünü kocama böyle haber verdim.

            Kocam da hiç isyan ve asi olmadan, Yüce Allah’a Hamd etti ve “ İnna lillah ve inna ileyhi raci’ün “ dedi, Ertesi günü oluyor Efendimiz (s.a.v.) anlatılar, Resulüllah onlar için şöyle dua etti.

        “ Allah’ım onlara bu gecelerini ( onlar hakında ) mubarek kıl.” (Tenbü’l-Gafilin )

 

            Ravi ( rivayet eden ) diyor ki :

            Bir zaman sonra, bu aileden yedi kişiyi, hepside Kur’ân okur bir halde iken mescid de gördüm dedi.

                                                           *

         Konuyla ilgili olduğu için  “ALLAH’ım Yalnız Sensin—Sen” şiir kitabımdan yalnız bir dörtlük okuyalım.  

 

                              KALP CAHİL İSE

 

            Musibetlere karşı hakkı, tasdik mi yoksa tekzip mi ediyoruz,

            İmanımızda sabit mi kalıyor, sıkıntılara karşı sabır gösteriyor muyuz,

            Yoksa hemen dönü veriyor, sebat göstermiyoruz, asi mi oluyoruz,

 

            Kalp cahil ise, dilin alim olması hiç kimseye faydası yoktur.

96-

            Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyuruyor:

            >>Malına veya kendisine bir bela ve musibet gelen kişi bunu sabırla karşılayıp da ondan ötekine berikine şikayetçi olmazsa, Yüce Allah o kimseyi affetmeyi üzerine borç bilir.<<

 

Yüce Allah buyuruyor:

(Ey müminler düşmanlarınıza ) Eğer bir ceza ile karşılık verecek olursanız ancak size yapılan azap ve cezanın misli ile yapın. ( daha fazlasını yapmayın ) Sabredin andolsun ki, bu tahammül edenler için daha hayırlıdır.<<( En-Nahl Süresi Ayet: l26 )

           

Yüce Allah buyuruyor :

<<(Bütün bunlardan) Sonra iman edip de biri birlerine sabır ve merhamet tavsiye eden kimselerden olmaktır.<<(Beled Süresi Ayet : l7 )

 

 

Davud, Peygamber, Süleyman Peygambere dedi ki,

Mü’minin takva sahibi olduğu üç halı ile belli olur. Ulaşamadığı şey’e tevvekül etmesi, eline geçene rıza göstermesi, kayıp ettiği şeye sabretmesidir.

                                                      *

İbadettin, sıkıntı ve zorluklarına sabretmek gerçekten güçtür.

Kısa ifadeyle kulluk nefse zor gelen bir şeydir, bir kısım ibadetler tembellik

dolaysıyla sevilmez, örneğin namaz gibi,

            Bir kısım ibadetler de ( farzlarda ) cimrilik yüzünden sevilmez, örneğin, zekat, sadaka gibi,

            Bir kısım gerek tenbellik, gerekse cimrilik nedeniyle sevilmez örneğin hac ve cihad gibi, Öyle ise itaatte sabır, güçlüklere sabır demektir.

            Bu nedenle, ibadetlerimizi sabırla ihlaslı olmaya azim etmek gösterişten

(riyadan) uzak kalmaya tüm ibadetlerimizi sabırla ve ihlaslı olarak yalnız Allah

İçin yapmaya gayret gösterecağız, üşenmeden, cimri olmadan tembel olmadan yapacağız, başka seçeneğimiz varmıdır, kul kulluğunu bilmelidir. Rabbinin emirlerini yerine getirmelidir.

            Hemen burada şiirlerimden bir dörtlük okuyalım mı ?

 

 

                        ALLAH’A  İTAAT EDEN KUL KULDUR

           

            Sen Allah’a kulluk görevini yapmayarak kendini ateşe atıyorsun,

            Kendisine acımayan nasıl başkasına acıyacak bilemiyorum,

            Bu nedenle senin merhametine, yufka yürekliğine inanmıyorum,

 

            Allah’a itaat eden kul kuldur, itaat etmeyen kul kördür.       

97-

Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor:

>>Güzel iş ve harekette bulunanların mükafatları ne güzeldir.<<

***

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor

>>Ameller niyetlere göredir. Ve her kes için yalnızca niyet ettiği şey vardır.<<(Nura Doğru ,Aydın Yayınevi )

 

 

                 Bir dörtlük daha okuyalım mı.? 

 

 Allah’ın Salih kulları kah bolluk halinde, kah yokluk halinde,

Kah bela ve musibet halinde, kah sıkıntı ve sabır halinde,

Kah hastalık halinde, kah sağlık halinde, kah zorluklar halinde,

Allah’ın iyi kulları, her halinde de Allah’a Hamd ve şükür ederler,

 

                                                                                      *

           Bunu bilmeliyiz ki hayatın tamamı afetlerle musibetlerle doludur, her an her şey olabilir, bu hususta biraz tefekkür edersek, konu daha da belirginleşir.

Örneğin:  her an deprem olabilir. Evde yangın olabilir,  dışarıda trafik kazası olabilir, bir maganda kurşunu isabet edebilir, her yerde yıldırım çakması olabilir, her an her zaman sevdiklerimi   den birisi veya biz, kalp krizi, beyin kanaması şeker koması Vs. den hayatımızı kayıp edebiliriz veya felç olabiliriz, işimizi her an kayıp edebiliriz, kötü hastalık her an kapımızı çalabilir, daha da çoğaltabiliriz.

 

 

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

> Haydi eğer Mü’min iseniz. Allah’a tevekkül ediniz.< ( Maide süresi Ayet: 23 )

 

 

            BİR HİKAYE

           

            Çok eski zamanda bir adam evlenir, bir aylık evlilik süresi dolmadan, eşine der ki, hanım ben ilim öğrenmeye gideceğim uzun süre gelmeyebilirim, yalnız sana söz veriyorum ilim öğrenmeden gelmeyeceğim,

            Hanımı da kocasının bu görüşüne katılır ve kocası ilim öğrenmek için evinden çıkar o zamanın meşhur  çok çok uzak ama iyi  medreseler nerede varsa her medresede, şu ilmi, bu ilmi, alayım da tam bir alim olayım derken tam otuz yıl geçiyor. Adam artık ben tam alim oldum, artık memleketime gidip medrese açabileceğim ve çok talebelere ilim yayacağım ve ilme faydalı bir kişi olacağım der ve o eğitim gördüğü medreselerden ayrılır. Tabi ki o zamanlar da telefon, araba, uçak gibi şeyler yok, deva, at gibi bineklerin yoksa  yaya sefere çıkarlardı, aylarca 

98-

yol yürürlerdi, adam, evine gelmek üzere yaklaşık bir ay yürüyor, nihayet evine kavuşmak için üç beş günlük yolu kalıyor.

             Yine bir yerleşim biriminde bir gece istirhat edip sabahleyin yoluna devam etmek istiyor. O yerleşim merkezindeki camiye gidiyor. Oradaki en büyük alimi ile tanışıyor. Olan biteni anlatıyor tam otuz yıldır eğitim gördüğünü söylüyor. Ve ev sahibi hoca, şöyle bir soru soruyor, mademki sen otuz yıldır dini eğitim yapıyorsun, ilmin başı nedir, bizim adam bismillah, oku gibi cevaplar verdiyse de ev sahibi hoca hiç birisini kabul etmiyor.

            Otuz yıllık hoca der ki peki bunun cevabını sen söyle, adam derki hayır sen bunca yıl ömrünü ilimle geçirdin hala tek  soruya cevap veremiyorsan ben sana nasıl yardımcı olabilirim, ancak bu medresede bir yıl daha eğitim görürsen bu sorunun cevabını veririm der.

            Adam düşünür taşınır ben tam otuz yıldır evimden ayrıldım, hala bir sorunun cevabını da bilmiyorsam demek ki bende bir eksiklik var, evime de yaklaştım bir hafta yolum kaldı en iyisi bir yılda burada eğitim göreyim hem bildiklerimi perçinlerim hem de bu hocadan sorunun cevabını ve çok şeyler öğrenip sonradan evime gidip mükemmel bir hoca olurum düşünür ve bir yıl daha kalmaya karar verir.

            Bir yılı dolunca hocaya der ki bu gün benim bir yıllım doldu, sorunun cevabını ver de artık gideyim,

            O hoca derki “ Sana sorduğumun sorunun cevabı SABIR’dır. çok sabırlı olacaksın.

            Adam der ki behey hoca bu kadar kolay basit bir cevap için beni neden bir yıl beklettirdin, azda olsa öfkelenerek ve öfkesini beli etmeyerek hocadan vedalaşır ve köyüne doğru yol alır.

            Güneş doğmak üzere iken Köyüne gider, evine gider. Bakar ki otuz yaşlarında bir adam kafasını eşinin kucağına bırakmış, hanımı da elini o adamın kafasının üstüne bırakmış ikis de sabah namazdan sonra uyuyorlar.

            Bizim hoca hemen silahını çıkarır o erkeye nişan alır, tam sıkacak yani tetiği çekecek sırada, kendi kendine derki, yahu ben otuz yıl medrese hayatı gördüm bir yılda yalnız sabır için eğitim gördüm  Allah Teâlâ’ya hiç sabır etmeden tetiğe basıyorum,elini tetikten çekiyor silahını cebine yerine bırakıyor.onları da hiç uyandırmıyor, Kuşluk namazını kılmak üzere camiye gidiyor ve sabır ediyor.

            Camiye gidince köy yaşlıları da camide kuşluk/ duha/ işrak namazını kılmak için camide buluşuyorlar.

            Köy yaşlıları hocayı  tanıyorlar, hocaya sorarlar sen ne zaman geldin,  hoca ha içte şimdi geldim vder.

 

Hocaya diyorlar ki sen nerede kaldın yıllardır gitmişsin, senden haber filan alamadık çok merak ettik, sen gittikten sonra eşin hamile kalmıştı, senin bir oğlun oldu, askere gitti geldi dini eğitiminin gördü ve şimdi bizim caminin imamı dır. biz onu evlendirmek için münasip bir eş arıyoruz derler.  

99-

Hoca beyninden vurulmuşa döner, Aman Allah’ım az önce tabancayı çekip vurmak istediğim oğlum imiş,eğer ben sabr etmeseydim kendi oğlumu kendi elimle öldürüp, her iki dünyamı ateşe atacaktım.. hoca koşa koşa evine gidip mutlu sona kavuşurlar.

 

            YORUMSUZ:

 

 

                                    Yüce Allah Teâla zaten bir çok ayetleri ile bize sabır’ı tasfiye ediyor yeter ki biz sabr etmeyi bilelim,Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde: “Sabır imanın yarısıdır.” buyuruyor.

 

 

            Yüce Allah’ın Emir ve taktirlerine karşı sabretmeliyiz,

            Çünkü yüce Allah bir Ayetinde şöyle buyuruyor

           

            >> Rabbinin hükmettiğine sabret.<<( Tür Süresi Ayet: 48 )

 

            Yine bunu bilmeliyiz: hiç bir nimet yoktur ki, onun yanı sıra bir ceza veya ukubet bulunmasın, Hiçbir sevinç yoktur ki, muhakkak onunla birlikte bir tasa bulunmasın, hiç bir genişlik yoktur ki, onunla birlikte bir darlık mevcut olmasın hiç bir darlık yoktur ki, onunla birlikte bir genişlik olmasın.

 

          Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor :

            >>Elbette güçlükle beraber şüphesiz bir kolaylık vardır.

            Hakikaten de güçlükle beraber şüphesiz bir kolaylık vardır. <<

( İnşirah süresi Ayet: 5. 6. )

 

            Yüce Allah bir ayette ise şöyle buyuruyor :

            >>Asra yemin olsun ki, insan muhakkak ki ziyandadır. Ancak iman edip Salih ameller işleyenler; birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tasfiye edenler müstesnadır.<<( Asr Süresi Ayet : 1.2.3. )

 

            Sabırla ilgili “ Allah’ım Yalnız Sensin—Sen” Şiir kitabımdan bir şiir okuyalım ve sabır konusundan başka bir dini konuya kitlenelim.

 

                                 ALLAH SABR EDENLERİ SEVER

---------------------------------------------------------------------------------------------------

 

            Allah’ın sana verdiği nimetlere karşılık başkasına teşekkür ediyorsun,

            Eğer tüm nimetleri Allahtan biliyorsan, nerede Rabbine Hamd ve şükrün,

 

            Nerede kulluğun, hani Rabbin emirlerine itaatın, hani musibetlere sabrın,

100-

            Yüce Allah Bakara, l53 ayetinde, “Allah sabredenlerle beraberdir.” Buyurmuştur.

 

            Rabbimiz, sevdiği kuluna, azap sıkıntı vermez, onu imtihanla sabır ettirir,

            Sıkıntı ve belalara sabr ettiği sürece, Allah’a olan yakınlığı artar,

            Allah’ın emirlerine itaat  ve sabır ettiğin sürece, Rabbine sevgin artar,

            Yüce Allah bir ayetinde, “ Allah Sabıredenlerle beraberdir.” Buyurmuş.

 

            Sen kamil iman sahibi olduğunu, nasıl iddia edebiliyorsun,

            Sabrın, tevekkülün yok, Yüce Allah’ı tanıdığını nasıl söyleyebiliyorsun,

            Taktir atına rızan yok, kuru iddialarla olacak şey değil biliyorsun,                

            Yüce Allah bir ayetinde “ Allah Sabredenlerle beraberdir. Buyurmuştur.

 

           Bunu bil ki şükrü edilmeyen mal mülk sahibi için bir musibettir.

         Ayni şekilde sabırsızlık, darlık, sıkıntılara da isyan etmek, musibettir,

         Yapacağın şükür,sana verilen nimetleri artırır, seni rabbine yaklaştırır

         Yüce Allah bir ayetinde “Allah Sabredenlerle beraberdir.” Buyurmuştur.

                                                                                                                                   

        Sakın nefsini kadere itirazla meşkul etme, Yüce Allah’a sığın ona dua et,

        Yüce  Allah’a daima  zikir, ve dualarla  kalbini, dilini, beynini meşkul et,        

        Dua ve zikir et ki bunların bereketiyle, bela ve musibetler bertaraf olsun,

        Yüce Allah bir ayetinde “Allah Sabredenlerle beraberdir.” Buyurmuştur.   

                                                                        *

              Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor:

>>Ey Mü’minler sabrediniz ve sabırda yarışınız.”( Al-i İmran süresi Ayet: 200 )

 

***

                Kısa bir Dua :

Allah’ım senden kazasız belasız senin yakınlığını isteriz. Kaza-i  i-llahi’n ve kaderi ilah’ın  bahsinde bize lütf eyle bizim sabrımızı deneme alamayacağımız yükü bize yükleme ya Rabbi. Biz zayıf kullarınız,

              Allah’ım Sen bizim leyhimize olmak üzere bütün kötü niyetli kişilerin

ve şeytanın kötülüğünden hilelerinden şerlerinden bizleri aile fertlerimizi ve tüm Müslümanları muhafaza eyle Ya Rabbi.

               Allah’ım nasıl dilersen, dilediğin gibi bizleri koru.

               Allah’ım Hem dünya da hemde ahrette  bize af ve afiyet ver ve bizi ateş azabından koru günahlarımızı bağışla . Senden, Salih amellerde muvaffakiyet ve ihlas isteriz.

 

              Ya Rabbi Sen , Mü’min suresinin 44. Ayetinde (bize tavsiyen)  “ Ben işimi Allah’a bırakıyorum,”(diye dua edin) Buyurmuşsun. Bizde ayni duayı binlerce defa tekrarlıyoruz.

101-

Allah’ım biz de dünyada da, ahi rette de işimizi sana bırakıyoruz. Sen bizim Rabbimizsin, biz senin kullarınız. Af edicisin, afı seversin bizleri de af et

             Sen Rahmansın, Rahimsin. Benim vekilimsin! Haspün Allah nığmel vekil.

 

                                                                                                           

ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN!  İNTERNET ARACI İLE 

 MAİL ÇEKİN VEYA FOTOKOPİ ÇEKİP YAKINLARINIZA VE KOMŞULARINIZA GÖNDERİR SENİZ  DİLERİM ALLAH-U TEÂLÂ’DAN, İLMİNİZİ, İMANINIZI, TAKVANIZI, SABRINIZI ŞÜKRÜNÜZÜ VE MALINIZI ARTIRSIN ALLAH TÂL  SİZDEN BİN DEFA RAZI OLSUN SİZİ VE SEVDİKLERİNİZİ HER TÜRLÜ KAZA VE BELALARDAN KORUSUN  RABBİM SEVDİKLERİNİZİ SİZE BAĞIŞLASIN DÜNYA VE ÂHİRET  GÖNLÜNÜZCE OLSUN.

 

 AMİN..                                 AYRICA   DUALARINIZI BEKLİYORUM.       

İçerik