1-Kapak

2-Giriş

                                  KİTAP NO: 5

 

 

Bu kitapta inceden inceye mübarek  Farz olan “ ORUÇ “ ve  üç aylardan bahis ediliyor, çok inceden inceye  araştırılıp bilginize sunulmuştur.

 

 

 

    1-- RECEP AYI

 

 

 

    2--  ŞABAN AYI

 

 

 

    3-- RAMAZAN AYI 

 

 Ayrıca yine bu kitapta  “ KADİR GECESİ, FİTRE, İTİKAF, VE RAMAZAN BAYRAMI    konularına”  çok ağırlık verilmiştir, “MÜBAREK  ÜÇ AYLARLA “ ilgili hemen, hemen her konu araştırılıp en güzel ve her kesin anlayacağı  sade bir dil kullanarak yazılmıştır.

 

                    

 

 

 

NAİF GÜNAŞAN

 

 

BİTLİS-- HİZAN

3-

                       

       Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla                                                                                                                                                                                                                                                            

 

 

     R E C E B   A Y I

           

           Yüce Allah şöyle buyuruyor.

           “ Gerçekten ayların sayısı Allah yanında, Allah’ın  kitabında

gökleri ve yeriyarattığından beri  on ikidir. Onlardan dördü  (Zilkade, Zilhicce, Muharrem, ve Receb), hürmet gösterilmesi gereken aylardır. İşte bu en doğru hesaptır. O halde bu aylar içinde ( Savaş ederek ve yasak hareketler de bulunarak) kendinize yazık etmeyin. Fakat putperestler ( Allah’a ortak koşanlar) sizinle topyekün savaşırlarsa, sizde onlarla top yekün savaşın. İyi bilin ki, Allah kendinden korkanlarla beraberdir.”( Et-Tevbe suresi Ayet 36 )

 

 

                        Din Alimlerinden biri diyor ki:

 

               Receb kelimesi üç harflidir, “ R C B ” bunlardan ( R ) harfi, Allah’ın geniş ve yaygn  Rahmetine, (C) harfi, kulun  ceza ve günahların affına ).( B) harfi de Yüce Allah’ın sayısız derecede  bağışlamasına  işarettir.

      İşte o yüzden Receb ayında oruç tutup diğer ibadetlerini yaptığın taktirde,  onun hürmetine günahlarınızdan bir eser kalmaz. (inşallah ) (Mecalisül  Ebrar )

 

Receb’in anlam açıklanması:

 

                 Receb korkmak saygı duymak, tanzim göstermek anlamına gelen her  

 

ne kadar bazı kitaplarda  Receb  kelimesinin  “ Tercip “ kelimesinden türendiği deseler bile  asıl “ recb “ kökünden türüyen Receb kelimesi Savaşmanın haram kabul edildiği dört aylardan birinin adı olup, ayrıca dini gelenekte en önemli yer alan üç ayların ilkidir.                                                                                                                

4-

             Kur’ân-ı Kerimde Receb kelimesi geçmemekle birlikte muhtelif

ayetlerde haram aylardan söz edilerek bu aylara saygı gösterilmesi emir edilmektedir. ( Diyanet ansiklopedisi  34/506  )

 

                Yüce Allah buyuruyor:

       “ Ey Muhammed! Sana savaş haram olan ayda savaşı soruyorlar,

De ki, o ayda ( Receb de ) savaş etmek büyük bir günahtır. (Bakara Süresi Ayet 217)

 

 

                 Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Haram ayları, ( yani savaş

edilmesi ve her türlü  kötülükler yapılması) haram olan ayların “ Zilkaide, Zilhice, Muharrem ve Receb olduğunu açıklamıştır. ( Buhari  )

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        

      Savaş, Recep ayında ve diğer haram aylarda başkalarına haksızlık

etmek bile, mübarek ayda saygısızlık olacağı için Allah katında en çirkin

harekettir. Çünkü bu aylarda işlenen iyilikler kat, kat mükafatlandırılacaktır.

      Bu ay’a haram demesinin sebebi, savaşın yasak olmasından illeri

gelmektedir.

      Daha sonra haram aylarda savaşın yasaklanışı,

                Yüce Allah şu ayetle ortadan kaldırmıştır.

               “ Size zülüm eden kafirleri bulduğunuz yerde öldürün.”

                                                                                                  (Bakara Süresi Ayet 191 )                                                                        

     Ne var ki, bu aylara hürmet bakidir. Bu aylarda günahlar affa uğrar.

İbadet ve itaatler kabul olur. İşlenen iyilikler de kat, kat mükafat görür. Çünkü diğer aylarda işlenen iyilikler on katıyla mükafatlandırıyordu.

           

Bu konuda Yüce Allah şöyle buyuruyor.

 

     “ Allah’ın huzuruna bir iyilikle gelen kimse onun on kat

mükafatını görecektir.”

       Receb, şaban, ve  ( Ramazan ) ayında işlenen iyilikler, yedi yüz hatta

bin kata kadar varan katlarla mükafatlandırılması sadece ümmeti Muhammed’e

tanınmış bir lütuftur .   Hazinetül-Ulema-)

 

     Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

     Sevban (r.a.) anlatıyor: Bir gün Peygamber(s.a.v.) Efendimiz ile

 

birlikte bir mezarlığa uğradık. Peygamber Efendimiz durup iki gözü iki çeşme epey ağladıktan sonra ellerini göğe kaldırarak Allah’a dua etti. Kendisine “ Niye ağladın Ey Allah’ın Resulü.” Diye sorduğumda bana, “Ey Sevban !.. dedi. bu mezarlıkta bulunan mevtalar kabirlerinde azap çekiyorlar. Ben de onlar için dua ettim. Allah’ta azaplarını hafifletti.

5-

 Daha sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

                 “ Ey Sevban burada yatan ölüler, sağlıklarında Receb ayın

içinde bir gün oruç tutup bir gecesini ibadetle geçirselerdi. ( inan kşimdi

kabirlerinde azap çekmeyeceklerdi.”

 

                  Ben, Ey Allah’ın Resulü!.. bir günlük oruç la bir gecelik ibadet

onları kabir azabından kurtarırımıydı.? Diye sorunca.

                        Resulullah şöyle buyurdu:

“ Ey Sevban!  dedi.

“ Beni hak Peygamber olarak gönderen Yüce Allah’a and olsun

ki, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak gayesiyle Receb ayının bir gününü oruç tutarak bir gecesini de ibadet ederek geçiren her mü’min erkek ve kadına Yüce Allah gündüzünü oruçla, gecesini de ibadetle geçirmesine karşılık, bir yıllık ibadet sevabı yazar” buyurdu: ( Zübdetül vaizin )

           

ÖZET OLARAK :

 

                Receb  ayı, üç aylar olan ;  Receb, Şaban, Ramazan aylarını içine

olan feyizli ve bereketli bir maneviyat mevsimidir.

                Bu aylar dini duygularımızın yoğunluk kazandığı, merhamet, şefkat

yardımlaşma ve dayanışma hislerimizin en üst noktaya ulaştığı kutlu bir zamandır.

 

                 Üç aylar, yaratılış gayemizi düşünmemizi yaratan ve yaratılanlarla

olan münasebetlerimizi gözden geçirmemiz için bulunmaz birer fırsattır. mübarek kandiller geçidi olarak adlandırılan bu üç ayda,

                   Receb ayının ilk perşembe yi cumaya bağlayan gece  Regaip,     

                   27-  Recep Mirac,  kandilidir.

                   15- Şaban Beraat kandili ve,

                    27- Ramazan Kadir gecesi de içinde bulunduğu bu üç aylar kendimizi denetleme ve değerlendirmenin, taat itaat ibadet ve şükürlerimizi artırmanın bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe bilinçli hazırlıklı olmanın bir vesilesi olmalıdır, tabiri caiz ise bu aylar öbür dünya ya ekim aylarıdır. Yoksa tarlada izi olmayan harmanda yüzü olmaz.

                 Öyleyse bu mübarek günlerde, özellikle yaratıcımıza ailemize

çocuklarımıza komşularımıza akrabalarımıza milletimize hatta tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın bilinci içinde olmalıyız. Yanlış, kusur ve günahlarımızda ısrar etmemeliyiz, Yüce Allah’a Nesuh tövbesi yapmalıyız. unutmayalım ki, her şeyin ama her şeyin bir sonu vardır, mutlaka bizimde bir gün sonumuz gelecektir. Baki olan tek Yüce Allah’tır.

                 Gençliğimize, gücümüze makam ve paramıza güvenmeyelim,

 

hayatımızı ve malımızı, Allah Teâlâ’nın rızası olmayan yerde kullanmazsak hepsi bizim aleyhimize döneceğini bilelim.     

6-

               Şiir  Kitabımdan Yalnız iki kıta şiir okumaya ne dersiniz ?

 

Bütün varlığınla Rabbine yönel! yarının endişesini tevekkül ile terk et,

           Elinde senet yok, muhtemelen yarın geldiği zaman ölmüş olabilirsin,

Ey zengin kişi, Allah’ı unutup, zenginliğe dalma, yarın fakir olabilirsin,

Her gün sevap ve günahlarını   Z. Raporu gibi gözden geçiriyor musun.           

                      .                  .

          Ne kadar da, dünya ya  ve dünya malına mehiliyiz,

          Biraz zengin olduk mu havamızdan geçilmiyor zayıfız,

          Maalesef bazılarımız ahirete değil de dünya için şahiniz,

          Ey zengin kişi, Allah’ı unutup zenginliğe dalma, yarın fakir olabilirsin.                           

 ---- .----------------------------------------------

Enes . Malik (r.a.) şöyle anlatmıştır,

           Resulüllah (s.a.v.) efendimiz Receb ayına girdiği zaman şöyle dua ederdi

“Allah’ım !  Recep ve Şaban aylarını bize mübarek (ve

bereketli) kıl  ve bizi Ramazan’a (ayına ) kavuştur.( ME, 3959 el- mucemü’l-Evsat IV,189 ve Gunyet’üt- Talibin 545 )

 

            Bizde bu aylarda bol bol bu duayı yapalım.

 

               Bize, Hibetullah Ubu Hazim’den naklen; o dahi, Sehl b.Saad’dan (r.a.)

Naklen gelen rivayete göre Resulullah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğu anlatılmıştır.

              “ Dikkat ediniz; Receb ayı, haram aylardan biridir. Nuh (a.s)

Allah-ü Taala o ayda gemiye bindirdi.

               Nuh (a.s.) gemide iken oruç tuttu. Gemide kendisi ile beraber

olanlara  oruç tutmaları için emir verdi.

               Böylece, Allah-ü Tâlâ yer yüzünü tufanla küfürden ve azgınlıktan

temizledi.”  Gunyet’üt- Talibin )

 

         Denilmiştir ki,

 

Receb cefayı terk ayıdır; Şaban amel  ayıdır; Ramazan ise sadakat ve safa

Ayıdır.

           Receb Tövbe ayıdır; Şaban muhabet ayıdır; Ramazan ise Hakka yakınlık bulma ayıdır.

Receb hürmet ayıdır; Şaban hizmet ayıdır; Ramazan nimet ayıdır.

Receb ibadet ayıdır; Şaban zahidlik ayıdır; Ramazan ise ziyadesi ile

nimetlere ermek ayıdır.

 

           Receb ayında iyilikler kat, kat artar; Şaban ayında kötülükler kalkar; Ramazan ayında ikramlar gelmeye başlar.

7-

          Allah rahmet etsin; Zünnun-u Mısri şöyle anlattı:

Recep ekin ekmek, Şaban sulama, yabani otları seçme,  Ramazan ise

harman / hasılat ayıdır.

 

Her ekilen biçilir, her yapılan işin karşılığı görülür..

Bir kimse, ekin zamanını boşa geçirir ise, harman zamanı nedamet duyar;

ahirette kötülük göreceğinden dünyada beslediği ümitler de hiç olur.

 

Salih zatlardan bazısı da şöyle demişlerdir.

Tarlada izi olmayanın, harmanda sözü de olmaz, hakkı da olmaz,

           

   Bu dünyada istediğini yap, istediğin kadar  gezip eğlen, istediğini ye ve iç,

hiçbir ibadet yapma, Allah’a ve  Peygamber’e asi ol. helal haram demeden karıştır

Kur’an ve hadis ahkamlarına uyma,. hiçe say, Allah’a ibadet edenlere yobaz, gerici

söyle, onlarla alay et ve sonuçta cenneti de bekle?  ( Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim de sık sık hiç akıl etmez misiniz? ne kadar az düşünüyorsunuz. ) bizi uyarmaktadır.  ( Gunyet’üt- Talibin 543 )

 

                    Bir dakika tefekkür edelim mi

              Eğer cehennemi bekliyorsak istiyorsak yukarıdaki tafsiyeye devam edelim. Yok eğer cennet istiyorsak o zaman Allah Teâlâ’nın emirlerine ve Peygamber Efendimizin tavsiyelerine aynen uyacağız.  Başka seçeneğimiz yoktur..

 

       Receb ayın fazileti :

 

               Yüce Allah, buyuruyor :

              “ Rabbinizin mağfiretine ve Cennet’e koşuşun ki, Allah korkusunu gönüllerin de kökleştirilmiş kimseler için hazırlanmış olan o Cennetin genişliği gökler ve  yeryüzü kadardır.”( Al-i İmran süresi Ayet 133 )

 

              Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

 

              “Son nefeste imanla gitmeyi, can çekişirken susuzluk acısını çekmeme- yi ve lanetlik şeytanın kuracağı tuzaktan kurtulmayı istiyorsanız. Dört mübarek aya ( Receb Zilkaide, Zilhicce, ve Muharrem) aylarına gerek bol, bol oruç tutarak, gerekse geçmiş günahlarınız için Allah’tan af dileyerek saygıda kusur etmemeye bakınız. Bütün varlıkların ortaksız yaratıcısı olan Allah’ı sık, sık anınız ki selametle Rabbinizin Cennetine giresiniz.”  (Zehretül-Riyaz- 1/323 ) 

8-

RECEB AYINDA ORUÇ

 

               Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

              Kıyamet günü bütün insanlar aç olarak haşr edileceklerdir. Yalnız Peygamberler aileleri, Receb, Şaban, ve Ramazan ayını oruçlu geçiren mü’münler müstesna tutulacaktır. Çünkü bu kimseler o günde açlık ve susuzluk asla çekmeyeceklerdir.” ( Zübdetül Vaizin )

 

Receb ayı, kendisinde oruç tutanları günahlarından ve hatalarından temizler..

Bu manadaki rivayetide Şeyh İmam Hibetullah b. Mübarek sakati anlatmıştır. Bu zatın dayandığı raviler de şunlardır.: Hasan b. Ahmed. B. Abdillah Makarri, Harun b. Antere ve babası ..

Bunlar rivayetlerini Hazreti Ali’ye (r.a.) kadar götürüp ondan naklen

                        Resulullah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmışlardır.

                     “Receb ayı büyük bir aydır. Bir kimse, Receb ayında bir gün oruç tutana, Allah-ü Teâlâ bir senelik oruç sevabı  yazar. ( A. Kadir Geylani Gunyet’üt Talibin Sayfa 538-539 )

                       Ne kadar oruç tutarsan tabiî ki Rabbimizin rahmetinden sual edilmez bilirsiniz ya, bir ayet de zerre kadar hayırda yazılır zerre kadar şerde yazılır. RABBİM şerleri isterse af eder, ama sevabı silmez.

                 

 

            Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

            “Receb ayının ilk Perşembe günü oruç tutulmalıdır.” (Gunyet’üt Talibin )

 

                        Başka bir hadiste ise Ebu Said –i Hudri ‘den naklen Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır.

                  “ Allah katında ayların sayısı on ikidir. Yeri ve semaları Allah yarattığı günden beri böyledir.

            Bu aylardan dört tanesi haram ay olup şunlardır:  Allah’ın ayı Receb. bu ay tek başınadır. Kalan (aylar )peş, peşe olup, şunlardır. Zilkade, Zilhicce muharrem.” (Gunyet’üt Talibin)

                       

Enes bin Malik (r.a.)  Resulullah (s.a.) Efendimiz şöyle buyurduğunu anlattı:

 

            “ Bir kimse bu haram ( muhterem aylar olan Zilkaide, Zilhicce, Muharrem ve Receb) aylarda üç gün oruç tutar ise.  Yani: ( Ara vermeden ) Perşembe, Cuma, cumartesi gününü .. Allah-u Taala onun için yedi yüz senelik ibadet sevabı yazar.  ( Şeyh A..Kadir Geylani Gunyet’üt Talibin 543.) (  ve İmamı gazali  Kimya’yı Saadet 156 )

9-

Regaib Kandili  ;

 

Regaib kandili ile ilgili özel bir ibadet varmıdır.?

 

            Halk arasında Receb’in ilk Cuma gecesi Müslüman toplumlarının dini kültüründe Regaip kandili olarak kutlanır.

            Hadis alimlerinin bu gecenin Regip diye adlandırılmasının ve bu gecede bu geceye has bazı ibadetlerin yapılması/ kılınması adet haline getirilmiştir. Bu geceye mahsus ne ayet nede hadis yoktur.

            Buna rağmen, İbnü’s Salah ve Ali el Kari gibi alimler bu geceyi vesile edilerek ibadet, dua, zikir, ve hayırlı işlerle meşgul olmayı faydalı görmüşlerdir. 

           En doğrusunu Allah bilir

 

M İ R A Ç

           

           Receb ayının 27. gecesinin tanık olduğu bu büyük buluşma Peygamberimiz- in bütün insanlığı temsilen mesicidi haram’dan, mescidi Aksa’ya oradan da Yüce Allah’ın yüksek huzuruna kabulü anlamına gelen gece mirac gecesidir.

Başka bir pencereden bakarsak: Mirac hadisesi iki safhadan meydana

gelmiştir.           

Hz. Muhammed (s.a.v.) Bir gecede mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya

yaptığı yolculuğa  “ İsra “  oradan da göklere yükselmesine de “Mirac  “  denilmiştir.

            İlmi kaynaklar da daha çok  isra ve mirac şeklinde geçse de Türkçe miraç kelimesiyle her ikisini bir kastedilmektedir.     

            Bu büyük buluşma bizlere insanın ilahi rızaya ve desteğe ulaştığında akıl ve

idraki zorlayan derece de nice üst derecelere ulaşabileceğini gösterdiği gibi mana

aleminde de yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlak erdemlere yükselişte, her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğine bize hatırlatmaktadır.

Bu gecede farz kılınan  bizzat peygamberimiz tarafından mü’minlerin

miracı olarak nitelenen namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.

            Mirac, göklere olduğu kadar, insanın kendi semasına, yani kalbine ve iç

dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur.

Bu itibarla Mirac, insanlığın erdem yolculuğu beşerilikten insanlığa

yükseliş hikayesi ve gerçeğidir

.

 

 

 

Sadece mescid-i Haram Mescid-i Aksa ve varlığın düzeylerinde hakikat 

10-

göğün katmanlarında değil, insanlığın Allah’a ulaşan yolunun durakların da  gerçekleşmiş çok kutlu bir yolculuktur.

             O yolculukta bir rivayete göre özet olarak, Yüce Allah, Resuli Ekrem (s.a.v.) mirac da bakara süresinin son iki ayetleri indirilmiş ve Allah’a ortak koşmayanların af edileceği müjdesini vermiştir

Bu gecede farz kılınan namaz bizzat peygamberimiz tarafından mü’minlerin

miracı olarak nitelenen beş farz vakit  namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.

 

            Mirac, göklere olduğu kadar, insanın kendi semasına, yani kalbine ve iç

dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur.

Bu itibarla Mirac, insanlığın erdem yolculuğu beşerilikten insanlığa

yükseliş gerçeğidir.

Sadece mescid-i Haram Mescid-i Aksa ve varlığın düzeylerinde hakikat

göğün katmanlarında değil, insanlığın Allah’a ulaşan yolunun durakların da  gerçekleşmiş, çok kutlu bir yolculuktur.

 

           Kelime-i Şahadetten sonra İslâmın birinci  temeli namazdır. Beş vakit

namaz hicretten bir buçuk yıl evvel miraç gecesinde farz kılınmıştır.   ( Necm Süresi. Ayet :. 5-6-7-8-9-10 11 -12 -13-14 -17 -18  

 

. Peygamber Efendimiz Yüce Allah-ü Teâlâ’yı miraç ta gördü mü?

 

            Konuyu ayetlerle hadislerle yazmaya çalışalım

            Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “Gözler O’nu göremez. Fakat O,  ( ilmiyle) bütün gözleri ihata eder. O.

Bütün incelikleri bilir. Ve her şeyden haberdardır.”( El Enam süresi ayet 103 )

 

 

             Başka bir ayet de:

            “And olsun ki Hz. Muhammed O Cebrail-i ( yerini birleşmiş gibi

gördüğü) açık bir ufukta gördü.” (Tekvir süresi ayet : 23 )

 

                Yine başka bir ayet de:

            “ Musa.. Rabbim! Cemalini bana göster, Sana bakayım.” dedi, Allah: “ Sen beni hiçbir zaman göremezsin. Fakat şu dağa bak. Eğer o yerinde

 

durabilirse sende beni görebilirsin.” dedi. Derken, Rabbi o dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa bayılarak yere düştü. Ayılınca da: “ Ya Rabbi,  Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sana tövbe ettim. Ben iman edenlerin ilkiyim.” dedi.  ( Âraf süresi ayet 143 )

11-

                Yine başka bir ayet de:

            “ O, peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kıldık. bazılarıyla

 Allah konuştu. Bazılarına yüksek dereceler ihsan etti”

 

 

                Yine Başka bir ayet de:

            “ Allah Musa’ya ( vasıtasız ) hitap etti…” ( Nisa süresi ayet 164 )

 

 

                Yine Başka bir ayet de:

            “ Ya vahy ile ( rüyada veya kalbe ilham edilmek suretiyle), ya bir perde

Arkasından ( Allah’ı görmeden sözünü duymak suretiyle) yahut bir elçi (

Cebrail )gönderip de kendi izniyle dileyeceğini vahy etmesi olmadıkça Allah’ın hiçbir insana  konuşması olmamıştır. çünkü O, çok yücedir, hikmet sahibidir.“      ( Necm Süresi. Ayet :. 5-6-7-8-9-10 11 -12 -13-14 -17 -18  

 

            Yine başka ayetlerde de:

            “ O, Kur’ân-ı  ( Hz. Muhammed’e ), gücü çok olan Hz. Cebrail

öğretti.”

            “Keskin bir anlayışa sahibi olan Hz. Cebrail yaratıldığı melekler

suretinde doğrulup, Hz. Muhammed’e göründü:”

            “ O,  (Cebrail Hz. Muhammed’e göründüğü zaman ) semanın en

yüksek ufkunda bulunuyordu.” 

            “ Sonra (Cebrail bulunduğu yüksek ufkundan inerek ), Hz. Muhammed’e yaklaştı.”

 

                “ (Böylece aralarındaki yaklaşma mesafesi ) iki yay arası kadar yahut

daha az oldu,”

            “( Cebrail ona yaklaştığı zaman ) vahy edilmesi lazım olan şeyleri vahy

etti.”

            “ Hz. Muhammed ( Meleklik suretinde Cebrail’i )  gözleri ile gördüğü

Zaman, kalbiyle de tanıdı.”

            “ Şimdi siz Cebrail’i görmek konusunda yalanlayarak Hz.

Muhammed’le mücadele mi ediyorsunuz?”

            “ ( Cebrail’i meleklik suretinde ) bir kere de ( miraç’tan ) inerken

gördü.”                     

           “ Sidretü’l -Münteha adı verilen yedinci göğün yanında.”

            “ (Hz. Muhammed miraç gecesinde hayret verici şeyleri gördüğü

zaman ) gözleri istenilmeyen şeylere kaymadı.”

            “ And olsun ki, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını

 

gördü: ( Necm Süresi. Ayet :. 5-6-7-8-9-10 11 -12 -13-14 -17 -18  )

12-

                                                                                                                             

                               Konu ile ilgili birkaç hadis yazalım.

 

                Rivayete göre Ebuzer-i el Gaffari Hz. Resulüllah (s.a.v.)“Rabbini

gördün mü?”  diye sorunca.  “ O, bir nurdur. Nasıl görebilirim.” demişti.(

T. Diyanet Ansiklopedisi. Cilt  30 Sayfa: 132-133-                                                                                                                         

 

            Hz. Aişe: “ Muhammed’in Rabbini gördüğünü illeri süren

kimsenin Allah’u Teâlâ’ya iftira etmiş olacağını.”  söylemiştir(Türkiye Diyanet

Ansiklopedisi 30/132-133 )

               

                   Peygamber Efendimiz konu ile ilgili şöyle açıklama yapmıştır.

                “ O görülen sadece Cibril idi.” ( Müslim, Riya 134)  ve T. Diyanet Ansiklopedisi : 30/132-133

 

            Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

           Mirac gecesi Arş’ta dolaşırken birnehir gördüm.. suyu baldan

daha tatlı, buzdan daha soğuk, misk kokusundan daha nefis kokulu idi. Beni gezdiren Cebrail’e “ Bu nehir kimlere hazırlanmıştır. Acaba?” diye sorunca, o da “ Recep ayında sana   (  çok  )  salavat getirene” diye cevap verdi.”    

           

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mirac’a çıkarken  gördüklerinden birisini de

şöyle buyurmuştur. 

            Cebrail ile birlikte iken bana cehennemin en kızgın anı gösterildi,

cehennem alev, alev idi.

            Cebrail emin, bana bir meşrafa su verdi. Bu suyu Cehennem ateşine

dök dedi. aynisini yaptım. Gördüm ki o alev, alev yanan cehennem sönü

verdi kömür haline geldi.

            Sordum; Ya Cebrail bu koskoca Cehennem ateşi nasıl bir meşraba

(bardak) su ile sönü verdi.

            Cebaril, bana şöyle dedi. o döktüğün bir maşraba su  senin ümmetinin

( Allah Teâlâ korkusu ve sevgisi için dökülen ) göz yaşları idi. 

            Yüce Allah’ın korkusundan ve sevmesinden ötürü dökülen Göz yaşları

o kadar önemlidir dedi.(18.06.2010 da Batıkent Ankara’da bir Cami’de resmi görevli bir vaizin yaptığı sohbetinden alındı.

           

                        Müttakil b. Hıbban’ın anlattığına göre; Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor. 

                        “Mi’rac gecesi, göklere çıkarıldığım sırada Cebrail önümden giderek beni  Sidretü’l Münteha’nın yanında bulunan Hicab-ı Ekber’e kadar götürdü.

 

                        Oraya varınca Cebrail bana : buyur yoluna devam et dedi. Ben kendisine: “ buyur önümden git!” deyince bana“ Ya Muhammed buradan öteye senden başka hiç kimse geçmemelidir. Sen, Allah katında benden üstünsün.” dedi. 

13-

            Bunun üzerine tek başıma ilerlemeye devam ederek üzerine bir Cennet döşeği serilmiş altın bir sedirin yanına vardım. Bu sırada Cebrâil arkamdan: “ Ya Muhammed! Yüce Allah seni övüyor. O’nun dilediklerini dinle ve O’na itâat et. Sakın O’nun konuşması seni ürkütmesin. “ dedi   Bu sırada (Ben ) Yüce Allah’ı övmeye başlayarak: “ Ettehiyâtü lillâhi vesselavâtü vetteyyibât. ( Tehheyyat, güzellikler salavatlar Allah’adır…)” dedim.

            Yüce Allah benim sözlerime karşılık: “ Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rehmetüllahi ve berekâtühu.”  ( Selâm üzerine olsun, ey Peygamber ve Allah7ın rahmeti  ile bereketleri…) buyurdu.

            Ben de buna karşılık : “ Esselâmü aleyna ve alâ ibâdillahissalihin : ( Selâm bizlerin ve Allah’ın tüm Sâlih kullarının üzerine olsun). dedim.

  Bu arada Cebrâil de: “ Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammededen abdühu ve resülühü.” ( Şehâdet ederim ki, Allah’dan başka ilâh yoktur ve Muhammed de O’nun kulu ve Resülüdür.) “ dedi.  (Bir Cami  Hatip’ten/ Vaizden alındı.)

            Beş vakit namazın farz edilişi : Bak. Namaz bölümüne:

 

            Ebu’l –Muharik  (r.a.) den şöyle rivayet edilmiştir.

            Resulüllah (s.a.v.)

            “İsra ( Miraç ) gecesinde arşın nuru içerisinde kaybolmuş bir adama uğradım. >bu kimdir, bu, bir melek midir?<dedim.

“Hayır “ denildi.

--“Bir peygamber midir? < dedim.

“Hayır” denildi.

            “Öyle ise o kimdir?” dedim.

            Cebrail:

            “ Bu, dünyada iken devamlı Allah’ı zikreden, kalbi mescitlerde takılı olan ve ana babasına asi olmayan bir adamdır.” dedi. ( Tergib ve Terhib. İbnEbi’d  cild.3 sayfa, 331)

               Enes b  Malik (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurduğunu söyledi.

            “İsra (mirac) gecesi cennetin kapısı üzerinde:  “Sadakanın sevabı on mislidir.  Borç verenin sevabı ise on sekiz mislidir.” Yazılı olduğunu gördüm.”

(İbni Mace ve Beyhaki, Halid  b. Yezid. B. Ebu Malikten.oda Enes’ten rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib ,2/ 333 )

 

 

            Ancak, İsra ve mirac’ın ayni gece  de gerçekleştiği kabul edilip rivayetlerin bütünü göz önüne alındığında Resuli Ekrem’in Mescidi Aksa’’ya uğradığında ve burada içlerinden Hz. İbraühim, Hz, Musa, Hz, İsa’nın da içinde bulunduğu Peygamberler topluluğuna namaz kıldırdığı anlaşılmaktadır.” ( İman 259, ibni Hişam. 11/ 3738 ve Diyanet Ansiklopedisi 30/133 )

14-

Ş A B A N   A Y I

          ---------------------------------------------:

           

Af ve mağfiret çağrısının yoğunlaştığı  bu gecede,

 

           Yüce Allah-u Teâlâ Şöyle buyuruyor.

“ Ey Muhammed! ( Benim adıma ) de ki. Ey kendilerine kötülük

edip aşırı giden kullarım! Allah’ın Rahmetinden ümidinizi  kesmeyin. Çünkü: Allah (şirk ve küfürlerden başka)  bütün günahları affeder. Şüphesiz ki O,  çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”( Zümer Süresi Ayet 53 )

 

 

Şaban’nın anlamı :

 

Sözlükte  “ dağılmak guruplara ayrılmak” anlamındaki  şa’b

kökünden türeyen Şa’ban kelimesi kameri yılın / TAKVİMİN Receb den sonra, Ramazan dan önce gelen sekizinci ayın adıdır.  Şaban dini gelenekte önemli bir yeri olan üç ayların ikincisidir.

           

Şaban ayı’nın büyük kısmını oruçlu geçiren Hz. Peygamberimiz,

          “İnsanların değerini bilmedikleri bu ayda, ameller Allah Teâlâ’ya

arz edilir. Ben, amellerimin oruçlu iken Allah’a arz edilmesini arzu ediyor ve bu ay da oruç tutuyorum. “(Buyurmuştur .( Buhari, Siyam. 176,177, Müsned., 5/201 Nesâi, Savm ,70  )  Ve  ( Türkiye Diyanet Ansiklopedisi 38/207 )

 

Yine başka bir hadis de:

Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli orucun Şaban da tutulan oruç

olduğunu ifade etmiştir.” ( Tirmizi, zekat 28 )

 

Oruç tutmanın farz olduğu Ramazan ayı’na şevkle girmeyi zorlaştıracağı

için Şaban’ın on beşinden sonra orucun azaltılması veya terk edilmesi tavsiye edilmiştir.

            Hatta bazı Şafii eserlerinde mutat oruçlar dışında, yani; bütün yıl

 

Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutanlar ( ile her kameri ayın, 13-14-15 günlerinde ) nafile oruç tutanlar, dışında Şaban ayının on beşinden sonra nafile oruç tutmanın haram olduğu belirtilir.  ( Kaynak: Türkiye Diyanet Ansiklopedisi cilt 38. Sayfa 207 )

15-

Bu konuya dikkat edelim:

 

            Hz. Peygambere isnat edilen şu Hadis.

“ Receb Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise

ümmetimin ayıdır, Şabanın diğer aylardan üstünlüğü benim diğer peygamberlerden üstünlüğüm gibidir.”

“ Rivayetlerin aslının bulunmadığı tespit edilmiştir. “

           (Kaynak: Süyüt-i S.114 , Aclüni: 11/ 85 ve Türkiye Diyanet  Ansiklopedisi cilt 38

sayfa: 207 )

 

Şaban Ay’ı

 

            Hz. Peygamber Sahabilerine, Şaban ayına, Şaban ayının verilmesinin sebebini biliyor musunuz. diye sorar. Onlar da: “ En doğrusunu Allah ve Rasulü bilir.” diyerek susarlar.

            Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurur.

 

            “ Çünkü bu ayda işlenen ameller ondan yedi yüze kadar varan katlarla mükafatlandırılır.( Revzat’ül Ulema )

           

Muaz oğlu Yahya diyor ki:

 

Şaban beş harften ibaret bir kelimedir, Şaban ayını ibadet ve taat ile geçiren

 Mümine bu kelimenin  (şe ) harfi karşılığında şeref ve şefaat, ( a ) harfi karşılığında izzet ve keramet, ( be ) harfi karşılığında iyilik;  (e= Elif ) harfi karşılında ülfet ve yakınlık (ne ) harfi karşılığında da nur mükafatı verilir.

 

İşte o yüzden  ismi açıklamayan İslam büyüğü şöyle diyor.

 

Recep ayında işlenen ibadet ve tâatler kişinin bedenini, Şaban ayında

işlenenler kalbi, Ramazan ayında işlenenler de ruhu manevi kirlerden arıtan kimse.

 

            Recep ayında bedenini gönlünü, Şaban ayında da manevi  paslardan paklamayan, kişi, Ramazan ayında ruhunu nasıl arıtabilir / temizleyebilir.

 

            İslam düşünürleri diyor ki:

 

            Recep kişinin günahlarından tövbe etme ayı; Şaban, kalbi kusurlardan arıtma ayı; Ramazan da ruhu nurlandıran ve aydınlığa kavuşturma ayıdır. Kadir gecesi ise Allah Teâlâ’ nın yaygın rahmetine yaklaşma vesilesidir. Zübdet’ül Vaizin  Dürret’ül Vaizin S. 838 )

16-

Şaban’nın on beşinci  gecesine Beraat isminin verilmesi

 

Denilmiştir ki:

            Bu geceye  B e r a a t  isiminin verilmesinin sebebi iki beraat fermanının verilmesi; Şöyle ki:

a)       Bu gece Rahman olan Allah tarafından Nesuh tövbesi yapıp tövbesinde

duranlara, Allah ve Peygamber’in emirlerine uyanlara  kurtuluş fermanı verilir.

 

            b) Bu gece, Allah’ın veli kulları ziyana uğramamaları için kendilerine  kurtuluş fermanı verilir.

           

              Berat “ Suçtan, cezadan ve hastalıktan kurtulmak” demektir. Bu geceye “mağfiret  gecesi” de denir. çünkü bu gecede pek çok kimseyi Cenab-ı Allah Teâlâ’nın affedeceğini, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından bildirilmiştir. Ve kendisi de bu geceyi ibadetle geçirmiştir.             

 

Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurduğu anlatılmıştır.

--“ Bu gece Allah-ü Taala kullarına bir göz atar. Müminleri bağışlar..

Kafirlere mühlet verir. Kin ve haset sahiplerini dahi hallerine terk eder:  taa, o  (kötü ) hallerini terk edinceye kadar.

                                                   

Müslümanların yer yüzünde iki bayram günleri olduğu gibi semadaki meleklerin dahi, iki bayram geceleri vardır.

 

Meleklerin bayram geceleri şunlardır.

a) Beraat gecesi,

b) Kadir gecesi,

 

Müslümanların bayram günleri şunlardır.

a) Ramazan bayramı  günü,

b) Kurban bayramı günü,

 

Meleklerin bayramları gece olur; zira onlar geceleyin uyumazlar.

Müslümanların bayramları gündüz olur; çünkü onlar gece uyurlar

 

       B E R A T  ( Gecesinin Önemi   )

 

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ O gecede her hikmetli konu belirlenir.” ( Duhan Süresi Ayet : 4 -) 

Mealine gelen Ayet-i kerimede anlatılan gecenin  Şaban ayının on

 

beşinci gecesi yani   BERAAT  gecesi  olduğunu söylemiştir.

17-

 

   Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“ Bu sene doğacak çocukların, hemen her biri bu gece yazılır. Bu sene

ölecek kimselerin hemen her biri ( Şaban ayının 15. gece olan ) bu gece yazılır.

Kulların rızıklarının hemen hepsi bu gece yazılır. Kulların yapıp ettiği işlerin

hemen hepsi bu gece Yüce Hak, katına çıkarılır. (A.Kadir GeylaniGunyet’üt Talibin kitabından)

 

Şaban ayının on beşinci gecesinde, Müslümanlar nesüh tövbesi yapıp

Rabbinin af ve mağfiretine sığınırlarsa, günah yükünden kurtulacağını umularak ve inanarak,  Allah Teâlâ’dan af ve mağfiret bekler, bu mübarek geceye Berat gecesi adı verilmiştir. 

 

            Bir kısım alimlerin kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksadan, Mekke’deki Kabe istikametine çevrilmesine hicrettin ikinci yılında BERAAT gecesinde vuku olduğu kabul etmeleri de bu geceye ayrı bir önem kazandırmıştır.

 

Rivayette: Hz. Peygamber (s.a.v.) Şaban ayına ve özellikle bu ayın on

beşinci gecesi olan Beraat kandiline ayrı bir önem vererek, onu ihya ettiğine dair,  Taberi, (XXV, 108, 109 da Resuli Ekrem’in Bu gecede ibadetle meşgul olmayı ve gündüz de oruç tutmayı teşvik ederdi.

 

              Bu ve diğer rivayetleri de göz önüne alan bazı Âlimlerin bu geceyi namaz

kılarak, Kur’ân okuyarak, zikir ve dualar ederek ihya edilirse büyük sevaplara vesile olacağına dair bilgi verilmektedir. .( Diyanet Ansiklopedisi Cilt% Sayfa 475—476  )

 

             Hz. Ali (r.a.)  Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır.

“Şaban ayının yarısı olduğu ( 15.) gece Yüce Allah dünya semasını nüzül eyler ve her müslüman’ı bağışlar.

Ancak şunlar hariç:  Müşrik, bid’at ehli, akrabalara gidişi- gelişi

olmayan, namusunu satan kadın.”  

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

“ Beni pak peygamber olarak gönderen Allah’a and olsun ki, Berat gecesi bana Salat ve Selam getiren kimse, Peygamberler, melekler ve tüm insanlar derecesinde sevap kazanır.”  ( Dürret/ül Vaizin 2/ 895. Müşkat-ül Envar )

 

Hz. Aişe ‘nin (r.a.) şöyle dediği anlatılmıştır.

            --Şaban ayının on beşinci gecesinde; gece yarısı olunca, Resulüllah (s.a.v.) yanımdan ayrıldı.

 

            (Aradan zaman geçince ) Kendi kendime sandım ki; Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz kadınlardan birinin yanına gitti.

18-

Hemen kalktım onu evin içinde aramaya başladım. Ararken ellerim ayaklarına dokundu kendisi secdeye varmıştı; şu duayı okuyordu ; ezberledim.

            “ Gizli halim ve hayalim, önünde secde etti. Kalbim sana inandı. Nimetlerle sana dönüyorum. Günahlarımı sana itiraf ediyorum.

            Nefsime zulmettim; beni bağışla; senden başka günah bağışlayacak yok.

            Cezandan affına sığınıyorum.

            Azabından rahmetine sığınıyorum.

            Dargınlığından hoşnutluğuna sığınıyorum.

            Senden sana sığınırım.  

            Sen, kendini övdüğün gibi ben seni övemem. “

 

         Başka  bir duasında şöyle buyurmuştur.

           

            “Allah’ım !.. Eğer ümmetimi azaba uğratırsan şüphesiz ki onlar senin

kullarındır. ( Dilediğini yapabilirsin) yok eğer onları bağışlarsan, şanına yakışan da budur. Çünkü sen düşmanların karşısında güçlü ve her şeyi yerli yerinde yapansın”

                                                                                 

    Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, bu hal ile oturup kalktı; sonunda sabahı etti. İbadetten hiç ayrılmadı..

  Ayakları şişip ağırmaya başlamıştı. Bir yandan ayaklarını oğuyor; bir yandan da şöyle diyordum.

  Anam babam sana feda..  Allah-ü Taala senin gelmiş ve gelecek günahlarını bağışlamamışımıydı? Durum bu değil mi ?.

  Bunun üzerine, Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 “ Ya Aişe, Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?. sen biliyor musun

bu gecede ne gibi hayırlar vardır?.

   Şöyle dedim :

   En iyisini, Allah ve Resulü bilir.

            Şöyle buyurdu :

   “Bu gece şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece

Yüce Hakka arz edilir. Allah-ü Taala bu gece Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.”  (  Zübdetül Vaizin 2/ 895-896 ve Gunyet’üt-Talibin 577-578 G.Talibin )

 

            Peygamber Efendimiz buyuruyor,

 

           “ Şaban ayının on beşinci günü ( beraat Kandili ) gelince gecesini İbadetle, gündüzünü de oruçla geçiriniz. Çünkü Allah ( rahmetiyle ) o gece gök yüzüne iner ve şöyle buyurur, 

19-

“ Günahlarının affını dileyen yok mu ki, günahlarını bağışlayayım. Rızkının artırılmasını dileyen yok mu ki rızkını bollaştırayım. bir derdin pençesinde kıvranan yok mu ki onu kederden kurtarayım.” Bu ilahi ve manevi sesleniş güneşin batışından tanyerinin ağarmasına kadar revam eder.( Mecalisi Rumi ve Dürret-ül Vaizin C.2. Sayfa 895 )

 

             Resulüllah (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuştur.

            “Şa’ban ayının onüçüncü gecesi Cebrail bana gelerek dedi ki: “ Ey Muhammed, kalk, teheccüt namazı kılarak ümmetinle ilgili muradın yerine getirilmesi için Allah’a dua etmenin zamanı geldi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de o geceyi teheccüt ibadeti ile geçirdi. tanyeri ağarırken Cebrail Peygambere (s.a.v.) yine gelerek: “ Ey Muhammed, Yüce Allah Taala ümmetinin üçte birini sana bağışlamıştır.” Peygamber (s.a.v.) ağlayarak (Öbür üçte ikisinin durumu ne oldu ) dedi.

Cebrail “Bilmiyorum” dedi.

            Şabanın on dördüncü gecesi Cebrail yine Peygambere gelerek “ Ey Muhammed kalk ve teheccüt ibadeti ile meşgul ol” Peygamber (s.a.v. ) Cebrailin dediği gibi yaptı. Tanyeri ağarırken Cebrail gelerek “ Allah ümmetinin yarısını sana bağışlamıştır. “ dedi Peygamber (s.a.v.) ağlayarak “Öbür yarısının durumu ne oldu ?” diye sordu. Cebrail “ Bilmiyorum” dedi Nihayet Berat ( Şa’ban’nın on beşinci) gecesi Cebrail Peygambere gelerek “ Müjdeler olsun Ey Muhammed, Yüce Allah eş koşanların dışında tüm ümmetini sana bağışlamıştır. Başına göğe kaldır da bak ne göreceksin    

Peygamber başını kaldırınca gördü ki göğün tüm kapıları açılmıştır.

             Gök yüzünden arşa kadar sıralanan bütün melekler secdeye kapanmış, Muhammed (s.a.v.) ümmetinin günahlarının af edilmesi için Allah Teâlâ’ya dua ediyor. 

           Başka bir rivayete göre de :

           Cebrail bana gelerek; şöyle dedi:

Ya Muhammed başını sema’ ya kaldır..

Sordum: :

Bu gece nasıl bir gecedir.

Şöyle anlattı:

--Bu gece Allah-ü Taala rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar.

Kendisine şirk koşmayanlardan (başka ) hemen herkesi bağışlar.

Büyücü, kahin, devamlı şarap (alkol, içki ) içen, faizciliğe ve zinaya

devam eden. Kimselerden olanlar, bu kimseler tövbe edinceye kadar, Allah-ü Taala onları bağışlamaz.

 

         Gecenin dört’e biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi:

          Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları

 

açılmış, cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor. 

20-

Ne mutlu bu gece rükü edenlere..

         İkinci kapıda dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu :

         Bu gece secde edenlere ne mutlu..    

         Bu gece Müslümanlara ne mutlu.

         Yedinci kapıda da bir  melek dahi, şöyle sesleniyordu:

         Hiçbir dilekte bulunan yok mu kendisine dilediği verilsin ?.

         Sekizinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:

         Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu günahları bağışlansın ?.

         Bunları gördükten sonra Cebrail’e sordum :

         Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak ?

         Şöyle dedi:

         Gecenin ilkinden tan yeri ağarıncaya kadar.

         Sonra şöyle dedi:                          

         Ya Muhammed, Allah-ü Taala bu gece Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.” ( Her iki Rivayet de  Gunyet’üt-                 

Talibin 577-578 ve Dürret-ül Vaizin Zübdetül Vaizin 2/ 895-896 )

 

              Bu geceye mahsus bir ibadet varımıdır?

 

Bazı alimler,bu geceye mahsus olmak üzere bazı ibadet ve kutlama şekilleri

(sonradan) ihdas edilip adet haline getirmenin dinde yeri bulunmadığını söylemişlerdir. .

            Allah Teâlâ Rahmet etsin İmam-ı Gazal-i, Bu gece için,

 

1--Yüz rekat namaz kılınmasını,  kılınacak her rekat namazda, Bir Fatiha on ihlas okumasını tavsiye etmiştir. Veya;

2- On rekat namaz kılınmasını, her rekat namazda bir Fatiha yüz ihlas okunmasını tavsiye etmiştir.

Bu namazların çok sevaplı olduğunu rivayetle, belirttiği / yazdığı halde “

ihya, 1/ 203—İhya’ulüm’i- din deki hadisleri tekide tabi tutan Zeynaddin,

el-İraki ile imam-ı Nevevi, bunun aslının olmadığını söylemişlerdir.

bu kılınacak namazın bir bid’at olduğunu, kayıt eden Nevevi, bu konuda, Kütü’l

Kulüp ve ihya-i Ulüm’i-Din de geçen rivayete aldanılmamasını, gerektiğini söylemiş, (el- Mecmu IV,56 ) El kari bu rivayettin uydurma olduğunu belirterek Beraat gecesi namazının 400- 1010 yılından sonra Kudüs de ortaya çıktığını, ( el- Asaru, Merfua  Sayfa 462 ) de   kayıt etmişlerdir. (Diyanet Ansiklopedisi 5/ 476 )

 

 

            Sonuç olarak:

 

Beraat gecesine ait özel bir namazın olmadığı kanısı çıkıyor ama; istediğimiz kadar ibadet edip, zikir etmek dua etme, geçmiş kaza 

21-

namazlarımızı eda etmek,  akşam ile yatsı arasındaki ikişer,  ikişer toplam altı rekat evabin sünnet namazını kılmak, gecenin yarısından sonra teheccüt namazlarını kılmak, gecenin istediğin saat’e  halk arasında uzun namaz denilen tesbih namazı kılmak, Kur’ân okumak ellerini açıp tüm isteklerini dertlerini Rabbine dua ederek göz yaşı içinde yalvarmak en güzel ibadetlerdir.

Tabi ki, bu geceye has bir ibadet yok ama yukarıdaki hepsi asıl ibadetlerdir. Daha ne olsun ilah de özel mi olacak? Esasında bütün gecemiz kandil gecesi gibi ihya etmemiz gerekir, hani, bir Din adamı şöyle buyuruyor. Bütün geceleri kadir bil, bütün Müslümanları Hızır bil, Salih kullar böyle yaşarken biz onlar gibi değil çeyrekleri gibide yapmıyoruz hiç olmazsa bu mübarek kandil gecelerinde uyumayalım, bu mübarek geceyi değerlendirme yetkisini büyüklerimiz bize vermiş, bizde bu çok mübarek geceyi ihya edelim uyumayalım ki, Salih kullardan olabilelim.

            En doğrusunu Allah-ü Teâla bilir.

 

            Denilmiştir ki :

           

            Rivayete göre :

Allah-ü Taala Kadir gecesinin makbul bir saatini saklı tuttu ki; onun üzerine

kimse konuşmaya. O gece makbul saati / vakti yakalamak için hep ibadet edile ta ki Allah-u Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazana.

          Beraat gecesi dahi izhar edip açıkladı.. zira o gece hüküm ve kaza gecesidir. Dargınlık ve rıza gecesidir. Kabul ve red gecesidir. Kavuşmak ve kavuşmamak gecesidir. Saadet, şekavet, ikram ve paklık gecesidir.

Bu gece, bir kimse, saadet bulur;  diğer kimse ziyana uğrayıp kaybeder.

Bu gece, bir kimse mükafatını alırken, diğer kimse ziyana uğrayıp kayıp eder.

Bu gece, bir kimse ikram görürken bir başkası mahrum kalır.

Bu gece, bir kimse ecir alırken, bir başkası kovulur.

           Nice yıkanıp hazırlanmış kefen vardır ki; sahibi çarşı pazarla uğraşır,

Nice kabir vardır ki; kazınıp hazırlanmış; ama sahibi surur içinde aldanıp kalmıştır.

Nice gülen ağız vardır ki; yakında ölüp susacak.

            Nice konak vardır kı; binası tamamlanmış; ama sahibine ölüm zifafı hazır..

           Nice kul vardır ki; sevap bekler; Ama karşısına ceza çıkar.

           Nice kul vardır ki; müjde bekler; ama karşısına hüsran,ziyan çıkar.

            Nica kul vardır ki; cennetleri bekler, ama karşısına cehennem ateşleri çıkar.

Nice kul vardır ki; vuslat kavuşmak bekler, ama karşısına ayrılık çıkar.

Nice kul vardır ki; ihsan bekler; ama karşısına bela çıkar.

 

Nice kul vardır ki; mülk bekler; ama helakle karşılaşır.

22-

Yalnız iki kıta şiir okuyalım mı ?

 

Mümin her hal hareketinde niyetli hasane sahibidir,

O ancak Allah’ın emirleri dahilinde yer, içer, giyinir, evlenir,

 O,tevhidlidir, Allah emirlerine, Peygamberin sünnetine aynen uyarlar,

“İşte onlar cennetlerde ikram olunacak kimselerdir.” Meariç Suresi. Ayet 35

 

Müminler, bu dünyayı süratle faniliğe doğru gittiğini görürler,

Onlar, haramlara, gayri meşru ve şüpheli şeylere iltifat etmezler,

Zühd ve takva sahibi olur, her şeyi Yüce Allah’tan bilirler,

“Onlar ki hesap gününü mutlaka tasdik ederler.”      Meariç S. Ayet 26

 

Sonuç olarak : o, gecede yani, şaban ayının 15. beraat gecesinde bol ibadet edip, göz yaşları dökelim, Hiçbir zaman haşa ve haşa ümitsiz olmayalım,

 

 Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

“ Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü;  kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”  ( Yusuf süresi: ayet : 87 )

 

                        İki Dakika tefekkür edelim mi ?

 

. Bu gece de çok, çok rahmet, bereket hayır, af ve mağfiret vardır.  Ne olursunuz bu gece uyumayalım, bu geceyi boş geçmeyelim, çok ağlayalım, çok göz yaşı döküp yalvaralım Rabbimize,

            Bu geceyi ise zikir edelim kaza ve nafile namazları kılalım Kur’an okuyalım, bilmiyorsak bildiğimiz süreleri okuyalım. kısa süreleri de okumasını bilmiyorsak  çok, çok dua ve zikir edip Gündüzü de oruçlu geçirelim Allah Teâlâ’ya sığınalım.  Asi olmayalım, Yüce Allah’tan haşa umudumuzu kesmeyelim, konuyla ilgili ayeti az önce okuduk,  yeter ki, kulluğumuzu bilelim.

Sonuç olarak:  Nasuh tövbemizi yapıp Yüce Allah Teâlâ’nın ve Peygamberin (s.a.v.)’in emirlerine uyalım. Bu mübarek geceyi gaflet içinde geçirmeyelim. Bu geceyi elimizden gelinceye kadar ibadetlerle ihya edelim. Günahlarımızın affı için, kulluk görevi yapamadığımıza ve tövbemizin kabulü için yalvaralım, tevazu göstererek Allah Teâlâ’ya kulluk görevimizi yapamadığımız için  ağlayalım, ağlayalım, ağlayalım. Ağlamak, tevazudur, yelkenleri indirmektir, Allah C.C. nun korkusundan ağlamak, takvanın en büyük parçalarından birisidir.  Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuş. Allah korkusundan ağlayarak  sinek başı kadar göz yaşı dökenlere, Allah cehennemi onlara haram etmiştir.

 

   (Ağlamakla ilgili bak. Takva bölümüne.. )

23-

         Şu konuya da değinmek istiyorum.

 

        Halk arasında belirli bir kesimde mübarek kandil geceleri ile gündüz oruç tutmaları arasında yanlış bir anlama veya adet edinmiş bir uygulama mı? var bilmiyorum ama yanlış yanlıştır.

         Şöyle ki: Bazı kardeşlerimiz kandil gecesi başlamadan oruç tutuyorlar, kandil gecesinin sabahı günü oruç tutmuyorlar. Halbuki, örnek olarak, bu akşam Cuma akşamı ise yarın Cuma’dır, veya bu akşam Bayram gecesi ise yarın bayramdır bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kandil gecesini kutluyoruz sabahı günü de sevaptan faydalanmak istersek oruç tutacağız. Ama biz bazılarımız ne yapıyoruz bir gün önce oruç tutuyoruz kandil gecesini de kutluyoruz ama, sabahı günü oruçlu tutmuyoruz.  Biz öyle yaparsak Peygamber Efendimizin sünnetine tavsiyelerine uymamış ve bilinçsiz oruç tutmuş oluruz,

 

             Tabi ki                                                        

 

Bu nedenle ey kardeşim tedbirini al, çantan boş olmasın,

Allah’ın emirlerini yerine getir, nefsin şeytana kanmasın,

Ahireti dünyaya feda edip ebedi yolculuk hüsran olmasın,

Uyan,  uyan kardeşim, aylar, yıllar geçiyor, ebedi pişman olmayasın.

 

 

Bera (r.a.)’den nakledilmiştir. Bir adam kendisine;

          Ey  Ebu İmare !  “ Allah’ın kendinizi tehlikeye atmayın. ( Bakara 195. ayeti ) düşmanlakarşılaşıp şehit düşünceye kadar savaşan kimse hakkında mıdır. Demiş. Bera :

        -“ Hayır bir günah işleyip  sonra da Allah onu bağışlamaz diyen kimse hakkındadır.”  Diye cevap vermiştir.

                        Hakim mevkuf olarak rivayet etmiş: Buhari ve Müslim’in şartlarına göre “sahih” demiştir.

 

       K I S S A

            ----------------------------------:

Şaban ayının on beşinci günü geldiği zaman; Hasan Basri  günün ortasından evinden çıkardı. Yüzünü gören, onu kabre gömülüp de çıkmış sanırdı.

            Kendisine bu durum sorulduğu zaman şöyle derdi:

--Allah’ın adına yemin ederim ki; gemisi parçalanıp da batan kimsenin musibeti benimkinden daha büyük değildir.

Kendisine:

 

---Neden öyle oldun: diye sorulduğunda:

24-

Günahlarımı miktarını, /  azlığını / çokluğunu  bilmiyorum: iyiliklerim için de endişeliyim. Bilemiyorum: yaptıklarım ibadetler kabul ve makbul mudur, yoksa ret mi edildi?   Bilemiyorum.

  Bu nedenle, günahlarımdan ötürü perişanım, üzün tülüyüm, harabım, yıkılıyorum. demiş. ( Ya yaptıklarım ibadete Allah korusun Riya, kibir, gafillik karışmışsa benim halim nice olur.) deyip döğünüyormuş ağlıyormuş.

            Allah Teâlâ senden bin defa razı olsun ey Hasan Basri, bu endişen her aklı başındaki müslümanın ortak düşüncesidir. Veya düşüncesi olmalıdır.

 

            Tabi ki, Allah Teâlâ’dan haşa ümitsiz değiliz ama korkacağız da, Hani  Hz. Ebu Bekir şöyle derdi.

            Allah Teâlâ bir emir gönderse, bütün İslam alemi cennete girecek, yalnız bir kişi cehenneme girecek  buyurursa o kişi benim derim. Veya Yüce Allah bir emir gönderse (Peygamberlerden başka ) bütün İslam alemi cehenneme girecek yalnız bir kişi cennete girecek, diye bir emir verirse yine o kişi benim derim.

            İşte  kardeşlerim, ümit ve korku arasında olmalıyız. Ne kadar takva olursak olalım, ne kadar ibadet edersek edelim, cennetin anahtarını cebimizde zan etmeyelim. Hani ibadetini beğenen                                

 

           

Şaban ayında tutulacak oruç

           

Hz. Aişe şöyle buyuruyor.

Resulüllah (s.a.v.) Efendimizin en sevdiği oruçlar arasında, şaban ayında tutuğu oruçlar vardı.

 Kendisine şöyle sordum:

Görüyorum ki şaban ayında daha çok oruç tutuyorsun?

Bana şöyle cevab verdi:

“ Ya Aişe , bu ay öyle bir aydır ki, ölüm meleğine gelecek sene içinde ölecek kimselerin isimleri bu ayda yazılıp verilir.

İstiyorum ki, ismim ölüm meleğine verilecek ise.. ancak oruçlu olduğum halde verilsin.  ( Gunyet’üt- Talibin )                                                                                                                      

Ayni konuyla ilgili başka bir  1277 Nolu hadis ise,

Ramazan’dan sonra en faziletli oruç, Ramazan’a hürmetten Şaban ayında tutulan oruçtur. En faziletli sadaka Ramazan da verilendir.” ( Tırmızi, Zekat 28 )                

 

            Ebu Hüreyre (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) rivayetine göre, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

 

“ Şaban günahları siler; Ramazan ise.. oruç tutanları temizler..”

25-

Beş Dakika Tefekkür Edelim mi ? :

 

            Esasen  takvalı ( Muttaki ) Havas’ın Havası ) kişiler her geceyi kadir, beraat, mirac ve Cuma gecesiymiş gibi değerlendirirler. Hani İslami yaşayan halk arasında şöyle bir deyim vardır, gördüğün her kişiyi Hızır, yaşadığın her geceyi kadir bil derler.

Onların İslami yaşayışı nedeniyle her günü bayram, ve her geceyi  mübarek geceler bilirler. 

Onlar maddiyete değil maneviyata önem verirler, her dakika her saniye ölüme yaklaştığını çok iyi bilir, ayrıca Gafil değiller. Onlar bu dünyayı ve geçimi asla düşünmez. Bu dünyada, ahi reti kazanmaya çalışırlar. Onlar kalp gözü açık olan kimselerdir.

            Eğer bizde ihlasla Rabbimize ibadet edip, manevi rütbemizi yükseltmek için çaba sarf edersek, neden bizim kalp gözümüz açık olmasın, elimizi tutan mı var?

 

  Çünkü; Yüce Rabbimiz, şöyle buyurmuştur, malı istediğime veririm.  Ama ilmi isteyene veririm buyurmuştur.

Baktığımızda bu devirde ilim isteyen çok az ama dünya malı, dünya makamı ve dünya şöhreti isteyen çok, çok, çok.

Kendimden bir örnek vereyim mi?  Askerlikten sonra, Bitlis’in Hizan Belediyesine  katip olarak işe girdim, gecemi, gündüzümü mesleki başarıma verdim. Bir yıl  dolmadan muhasebeci oldum. Yine dünya makamı için, gece gündüz başarı üstüne başarı yaptım çok taktir belgeleri aldım ve Başkatip oldum. Yine gecemi gündüzümü mesleki başarıya verdim, Yazı işleri müdürü oldum. Bu makamlar beni tatmin etmiyordu, belediyemde münhal bulunan kadroların ek görevlerini üstüme aldım. Örneğin Belediye Başkanı yardımcılığı, Fen işleri memurluğu, Zabıta Amirliği, Evlenme memurluğu Tahsilat şefi görevleri gibi bu hizmetler de bana yetmedi  iki belde olan  “ Yolalan ileKollu dere Belde “   belediyeleri kurdum fiilen o belediyeleri yönetmeye çalıştım, Her gün saat yedi ile on üç arası kendi belediyemde, saat on dört ile gece yirmi iki arası ile Cumartesi Pazar günleri diğer iki belde belediyelerde  iş ve işlemlerini  yürütüyordum. Bunlarda bana yetmiyordu ki, ek görev olarak çeşitli zamanlarda TRT de muhabirlik yaptım, Son Havadis gazetesinde,, Hürriyet Gazetesinde, A.A, Haber ajansında ve büyük gazetelerde muhabirlik yapıyordum.   Ömrüm hep böyle maneviyat yönünden boş geçti.

 

 

 Bunları neden anlattım? Eğer bu dünya için bu kadar çalışmasaydım da yani dünya makamı, dünya menfaati ve şöhreti değil de  ahi ret makamı için ilim öğrenip çaba sarf edip bu kadar çalışsaydım, inanıyorum benim şimdi kalp gözü açık olan kimseler arasında yani açıkçası veli ve evliyalar arasında idim. Allah-u alem belki  ahiretimi kazanmıştım.

26-

Maalesef bizler hep dünyalık, hep dünyalık olarak, çaba sarf ediyoruz. İşte dünya ilmi bu kadar olur. sonuç emekli olup bir köşede, posalaşıp kalıyoruz. Manevi ilim’e önem vermediğimiz için veya çaba sarf etmediğimiz için Hata yaptığımızı anlıyoruz, dizimize vurup duruyoruz.  bunu unutmayalım treni kaçırmamışız, bir Nesuh / kesin,  tövbe yapıp günahlarımızdan pişman olup ihlaslı olarak kulluk görevimizi yaparsak inşallah yine Allah Teâlâ’nın affına rahmetine nail oluruz, Yüce Allah Yusuf süresinin 87. Ayetinde: Ancak kafirler Allah’tan ümidini keser. Buyurmaktadır. Haşa sümme haşa biz Allah’tan ümitsiz değiliz, biz Elhamdülillah müslümanız ve asla ve asla Allah Teâlâ’nın rahmetinden ümitsiz değiliz.

Bizim sorunumuz yine biziz / kendimiziz, biz nedense islamı yaşamakta uyuşuğuz,  tembeliz ibadette cılız davranıyoruz, dünya’ya önem verdiğimiz gibi maneviyata önem vermiyoruz dünya menfaati gibi,  titiz davranmıyoruz, bir memur işçi, sabahleyin öyle bir aşk ve şefkle işine hazırlanıp gidiyor ki, amirinden, patronundan komutanından tabiri caiz ise fırça yemesin, maaşı veya ücreti kesilmesin, geç kalmasın işten atılmasın, ki bir üst rütbeye makama, ücrete layık bulunsun. Ama maalesef maneviyatta ibadete öyle canlı değiliz, Hani  Peygamber Efendimiz ( s.a.v.) Öyle çalış ki hiç ölmeyeceksin gibi, öyle ibadet et ki yarın ölecekmişsin gibi.”  Buyurmaktadır.  Efendimizin buyurduğu yüzde elli yüzde elli, Biz bazılarımız ne yapıyoruz, bırak yüzde elliyi de belki yüzde bir veya iki ancak yapabiliyoruz. hala gözümüzü elimizi gönlümüzü haramdan çekmiyoruz gerekli saygıyı hala, maneviyata göstermiyoruz. kahve ayaklarından vaz geçmiyoruz, gıybet dedikoduları dilimizden atmıyoruz ve kulaklarımızı böyle şeylere tıkamıyoruz, dilimizi, kalbimizi beynimizi  ibadete, zikre ve mescitlere  alıştırmıyoruz, asla bir mütaki, bir takva sahibi gibi ibadet etmiyoruz veya edemiyoruz.

 

      Konumuzla ilgili iki beşlik şiir okuma zamanı geldi.

        

         Ey kardeşim, öfkelenmek, küsmek, kızmak bende ve sende,

            Baş olma, koltuk sevdası, emir verme sevdası bende ve sende,

            Buğz, tamahlılık, cimrilik, çekememezlik, bende ve sende,

            Allah’a şükür etmemek, kul olduğumuzu unutmak bende ve sende

            Halkın ayıpları ile meşgulüz, kendi ayıplarımızı görmüyor muyuz?

 

Makam ile zenginlere iltifat edip, fakirleri düşük görmek bende ve sende,

Benim evim, benim arsam, benim arabam deyip hava atmak bende sende

Ahreti unutup, dünya için çalışmak, bununla sevinmek yine bende sende,

Büyük,  büyük laf edip, halktan saygı ve iltifat beklemek yine bende sende.

Halkın ayıpları ile meşgulsün, kendi ayıplarını hiç görmüyor musun?.....

 

                                  .               

27-

 Onun için ben gerçek bir yaşayan,  mürşit arıyorum, şimdi Türkiye de bilinen ve vefat eden, zatlar evliyalar, velilerden,  Şeyh Abdulkadiri Geylani, Hacı Bayramı veli veya Ak Şemsettin, Mevlana, Said-i Nursi şeyh Abdulhakim’i  Arvasi, şeyh Abdulhakim-i Kasriki,  gibi zatları evliya, velileri, bu zamanda gözümüz arar hale geldi ve maalesef Allah Teâlâ’ya sığınıyorum bu zamanda görünür de bu zatların ilminde takvasında yoktur veya bulamıyoruz. Eğer siz buldunuz ise bana da haber verin gidip Allah rızası için, onlar Allah Teâlâ’yı,  Allah Teâlâ‘ da onları sevdiği için, bende o zatların ayaklarının altında hasir olayım toz olayım. Duman olayım, ezilip Allah Teâlâ  yolunda yok olup gideyim. .

            Neden yok dersek, belki  vardır ama ben göremedim belki de kalp gözüm kapalı olduğu için o zatları tespit edip göremedim. Çünkü bizler tembeliz manevi ilim için daha ilerliye, daha ileriye gitmiyoruz, bir namaz oruç, hac ile yetiniyoruz, bunları yapınca sanki Cennet anahtarı cebimizde biliyoruz, oysa cennet öyle ucuz değildir. İhlaslı ibadet yapıp Allah Teâlâ için dört dörtlük olmazsa da hiç olmazsa gücümüzün yettiği kadar ihlaslı ibadet yapalım. 

            Çünkü Yüce Allah Teâlâ gücümüze göre bizi sorumlu tutuyor, ama sakın tembelleşmeyelim, sakın, uyuşuk olmayalım, namaz kılmakla, hacca gitmekle oruç tutmakla kendimizi evliya ve zan etmeyelim.  kendimizi kandırmayalım ucüp ( yaptığı ibadetini beğenenler )gibi  yapmayalım kendimizi yes’e bırakmayalım. Gafil olmayalım.

Yüce Allah Teâlâ’nın bize verdiği en büyük sağlık ve zaman lütuf ’ünü  çok iyi değerlendirelim.   günümüzü, saatimizi, dakikamızı hatta saniyemizi boşa lak, lakla geçirmeyelim, “çok çok dikkat edelim.

 

 

 

  Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim de Allah-u Alem zımnen zamana yemin ediyor.

 

Vel Şemsi velkameri,  ( güneş’e, Ay’a yemin olsun.”) Şems süresi ayet  1-ve 2.)

“ Velleyli, velnahari. Geceye ve gündüz’e yemin olsun.( Leyl süresi ayet 1-ve, 2)

“ Vedduha,  “ ( Kuşluk vaktine yemin olsun.)  ( Duha süresi ayet : 1,)

 

Yine başka ber ayet de:. 

“ Velasır. ( Asra ikindi namazına, veya Peygamberlik devrine) and olsun”

( Velasır süresi ayet:  1 )

 

 

Allah-u alem Zamanın ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu bu ayetlerden rahatlıkla anlayabiliyoruz, çünkü bütün dünyayı versen dünyanın servetini harcasan, geçmiş bir yılı veya, bir günü bırak da geçmiş bir saatı, hatta bir nefesi dahi geri getiremezler getiremezsin.  Zaman o kadar önemlidir!... 

28-

Bazı kişilere soruyorum, ne yapıyorsun?  İşte kahvehanelerde parklarda veya ev işlerinde, köpeğimi gezdirmekle zamanı öldürmeye çalışıyorum. Halbuki, zaman onu öldürmeye çalışıyor, gafil, maneviyattan, kendisinden bihaber, köpek’e hizmetçi olmuş, günah deryasına dalmış, sözde kendisine göre zamanı öldürüyor.

Bu nedenle zamanımızın çok kıymetini bilelim, paramızın, malımızın sevdiklerimizin kıymetini bildiğimiz gibi zamanımızın da kıymetini daha çok bilelim. Kulluk görevimizde kusur etmemeye gayret gösterelim.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde: Sağlığınızın ve zamanınızın çok kıymetini biliniz.”

Normal ibadetimizin dışında, Allah Teâlâ ‘nın yolunda ilim öğrenelim, öğrendiğimize aynen inanalım öğrendiğimizi de uygulayalım ve başka kardeşlerimize de tebliğ edelim.  Kullukta / İbadet de kusur etmeyelim ki, Allah’a yaklaşalım.

            Yalnız mübarek geceleri ihya edip diğer gecelerde gafil olmak hoş bir şey değildir. Müslümanlığa yakışmaz,  mademki kul’uz kulluk görevimizi, kayıtsız ve şartsız yerine getirmeye çalışalım.

 

 

            Bana bir din kardeşim şöyle bir soru sordu:

 

            Ben ibadette tembelim ama, hiçbir mübarek geceleri ibadetsiz kaçırmam, her Cuma da Cuma namazını kılarım, ne dersiniz yanlış mı yapıyorum. yoksa hiçten iyimidir.

            Şöyle cevap verdim,  Sen o zaman mübarek geceden geceye veya cumadan cumaya, yemek ye, cumadan- cumaya su içi, cumadan, cumaya  hava al,cumadan cumaya  tuvalete git, cumadan cumaya uyu, dedim   ve kendisine

 

         “  şu  “Hikaye’yi  anlattım:

 

            Bir gün bir hanım kardeşimiz Cami görevlisi olan İmam’a gidiyor ve imamla Hanım kardeşimizin arasında şu sohbetler oluyor.

            Hanım Kardeşimiz der ki, Hocam,:   Eşim yeni  vefat etti, acaba cennetlik mi cehennemlik mi merak ediyorum.

            Hoca  :      Kocan dini görev vecibelerini yerine getiriyor muydu.?

            Hanım kardeşimiz : Kocam  pek ibadete düşkün değildi, ihmali vardı  ama.. cumadan cumaya namaz kılıyordu ve Cuma günü öldü.

            Hoca :  Kocanız Annesine babasına komşularına karşı saygılımıydı.?

            Hanım kardeşimiz: Pek  saygılı sayılmazdı ama Cumadan cumaya namaz kılıyordu ve Cuma günü öldü:

 

           Hoca:  Kocanda, içki kumar, faiz, kadın ayakları var mıydı?    

29-

Hanım kardeşimiz:  Azda olsa vardı amaa, kocam Cuma namazını kaçırmazdı ve Cuma günü öldü.

            Hoca  :   Hanım Efendiye,  şöyle cevap verir. Kocan  “ Cuma günü misafirdir “  kendisine bir şey yapmazlar, bir şey demezler amaaa. “ Cumartesi günü  B….. yedi. “

             

      **                                                            **

Ben Bu gecelerde bu duayı ihmal etmiyorum isterseniz siz de bu duayı

yapınız.

 

İnşallah Kadir gecesin  için bir başka dua hazırlayıp size sunacağım

Allah Teâlâ Cümlemizin dualarını kabul ve makbul eylesin.

 

 

     YA RABBİ

 

        Yarattığın ve yaratacağın tüm canlı ve cansız varlıkların aded’iağırlığı ve zerreciklerin sayılarınca SANA Hamd ve şükür ediyorum.

 

         EY YÜCE ALLAH’ım, ilk günden bu güne kadar yağdırdığın ve kıyamete kadar da yağdıracağın yağmurların, karların, doluların, sayılarınca, ağırlıklarınca ve zerreciklerin sayısınca YÜCE RABBİM, SANA   Hamt ve şükürler ediyorum. 

 

         EY Yüce ALLAH’ım  İlk günden bu güne, kadar yarattığın bu günden kıyamete kadar  yaratacağın tüm canlı varlıkların alıp verdikleri, ve kıyamete kadar alıp verecekleri nefes sayısınca, SANA  Hamd ve Şükürler ediyorum.

 

         EY  YÜCE  RABBİM; Kainatı ilk günden yarattığın bu güne, bu günden kıyamete kadar, yarattığın ve yaratacağın bütün canlı varlıkların attıkları adımlar, ve kıyamete kadar atacakları adımlar sayısınca Sana Hamd ve Şükürler ediyorum,

 

         YA RABBİM, Senin kainatı ilk günden yarattığın bu güne, bu günden kıyamet gününe kadar, yıllar sayısınca, mevsimler sayısınca, aylar sayısınca, haftalar sayısınca, günler ve geceler sayısınca, saatler 

30-

sayısınca, dakikalar sayısınca, saniyeler ve  saliseler sayısınca Sana Hamd ve şükürler ediyorum.

 

         YA  RABBİM, Senin kainatı ilk günden yarattığın bu güne, bu günden kıyamet gününe kadar.  Okyanuslar, denizler sayısınca ve ağırlıklarınca, göller nehirler sayısınca, ırmaklar, çaylar dereler, sayısınca kaynak sular ve göletler sayısınca, o suların zerrecikleri ve suların titreşimleri sayısınca, dalgaları ve köpükleri sayısınca Sana Hamd ve şükürler ediyorum.

 

         YA RABBİM, Sen kainatı ilk yarattığın bu güne bu günden kıyamete kadar yarattığın ve yaratacağın ağaçlar sayısınca, sebzelerin, meyvelerin, bitkiler ve otlar, tüm hasılatlar sayısınca ve onların verdikleri dallar, budaklar,  çiçekleri, yaprakları verdikleri tohumları, hasılatları, bitkileri ve kökler sayılarınca ve bunların tümünün ağırlınca Sana Hamd ve şükürler ediyorum. 

 

         YA RABBİM, Senin kainatı ilk günden yarattığın bu güne, bu günden kıyamet gününe kadar Meleklerin, cinlerin, insanların okudukları ve okuyacakları Kur’ânlar sayısınca, süreler sayısınca, ayetler sayısınca ve harfler sayısınca aldıkları sevaplar sayısınca, okudukları ve okuyacakları zikirler sayısınca, salavatlar sayısınca Sana Hamd ve şükürler ediyorum.

 

         YA RABBİM, Senin Rahmettin ve İlmin bolluğu çokluğu genişliği kadar SANA Hamd ve şükürler ediyorum.

 

         YA RABBİM, Yer, ve bütün göklerin arasını bütün kainatın, zerreciklerle, atom ve nötron sayılarınca  dolduracak şekilde ve onların sayısı ve ağırlığı kadar SANA Hamd ve şükürler ediyorum.

 

            YA RABBİ,  RAZI OLUNCAYA KADAR SANA HAMD VE ŞÜKÜRLER EDİYORUM. 

 

           YA RABBİ, Bu saydığım sayılar ve ağırlıklar kadar Hz. Muhammed” (S.A.V.)’e  salat ve selam eyle ve haberdar eyle,

31-

YA RABBİ, Bütün peygamberlere, ehli beyt’e ve ashab’lara bu okuduğum sayılar ve ağırlıklar kadar salat ve selam eyle.

 

         YA RABBİ, Bu okuduğum sayılar ve ağırlıklar kadar, Kelime-i Tevhid olan Lâ İlâhe İllallah, ve Kelime-i Şahadet olan Lâ İllâhe İllallâh  Muhammed’den Resulüllah, Kelimesini / cümlesini  kalbimle, beynimle, aklımla onaylayıp, dilimle ikrar ediyorum.

 

  Bu sayılar ve ağırlıklar kadar, Esteğfürullah, esteğfürullah, esteğfürullar el azim, el kerim, el-rahim diyiyorum ve tövbe ediyorum tövbemi kabul buyur YA RABBİ.

 

         YA RABBİ, Bu okuduğum sayılar ve ağırlıklar kadar, anneme, babama, evlatlarıma ve kardeşlerime dedelerime, ninelerime, teyze ve halalarıma, amca ve dayılarıma, eş ve çocuklarına ve bütün akrabalarıma ölmüş olanlara rahmet eyle, sağ olanları hidayet eyle her türlü kötülüklerden koru günahlarını bağışla cümlesinin mekanlarını  cennet eyle.

 

         YA RABBİ, Bu okuduğum sayılar ağırlıklar kadar, Memleketimizi her türlü kötülüklerden koru, bolluk ve bereket ver, bölmek isteyenlere fırsat verme YA RABBİ.

 

YA RABBİ, Okuduğum sayılar ve ağırlıklar Sana yalvararak dua ediyorum.  Bütün Müslümanları hidayet eyle onlardan razı ol, bütün Müslümanlara yardım et, günahlarını  bağışla cennetinle sevindir. Cehennemden muhafaza eyle. hastalara şifa, borçlulara eda, fırsatını ver Memleketimize huzur ve sükünet ver, bolluk ve bereket ver. Kardeş kavgalarından muhafaza eyle.

 

 

         YA RABBİ, ben dua etmesini bilmiyorum, duamı Kâbe’de Arafat dağında, mescid-i aksa, Mescid-i Nebevviy, Mescid-i, Haram, da ve tüm cami ve mescitlerde yapılan dualara, dualarımı ilhak ve müstecap eyle. Bu saydıklarım sayı ve ağırlıklarca SANA yalvarıyorum, Dualarımı ve yaptığım ibadeti kabul eyle.

32-

YA RABBİ,   Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  Senden, ne istemiş ise ayni şeyi bende Senden istiyorum, Peygamber Efendimiz,(s.a.v. ) nelerden sana sığınmış ise ayni şeylerden  bende sana sığınıyorum, densizlik yapıyorsam affına sığınıyorum,  AMİN,  AMİN,  AMİN……

 

         NOT :

           Gönlünden gelen meşru olmak üzere istediğin dua’yapabilir veya bu dua’ya ekleyebilirsin.

 

          Rasulullah Efendimizin şöyle buyuruyor.

          “Ey Muaz, vallahi ben seni severim. Sakın ola ki her kıldığın namazın ardından, Allah’ım seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadette bulunmak üzere bana yardım et şeklinde dua etmeyi terk etme

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in  bu gece Rabbi’ne şöyle dua etmiştir:

 “ Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi Hamd etmekten acizim. Sen kendini Senâ / övdüğün gibi Yücesin.”

             Ey Yüce Allah’ım eğer adımı kötülerin ( Leyh-i  Mahfuz’daki kayıt defterleri arasına kötü olarak yazdıysan , Ya Rabbi onu sil ve benim ismimi iyilerin arasına geçir. Eğer adımı iyilerin  ( Levh-i  Mahfuz’daki ) kayıt defteri arasına iyi olarak yazdıysan onu hiç bozma, Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum.

            Çünkü sen büyük kitabın Kur’an’ı Kerim de şöyle buyurmuşsun:

Allah, dilediğinin yazgısını siler. Dilediğinin de bozmaz, çünkü ana kitap  (Levh-i  Mahfuz ) Senin  Yüce katındadır. Sen Allah C.C.sın, ben Senin kulunum, Sen benimde  Kainati Aleminde Rabbisin. Senin gücün her şeye yeter.

 

Ayrıca Kur’an ışığın da Şiir kitabımdan bir kısa duayla, duamızadevam edelim. Çünkü, Yüce Yaratıcı. Bakara süresinin 186. ayetinde şöyle buyuruyor.

“ Şayet kullarım beni senden sorarlarsa gerçekten ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim.” Buyurmaktadır. Rabbim bizde dua ediyoruz dualarımızı kabul ve makbul eyle.

 

        D  U  A ‘ya devam ediyoruz.

 

Yüce Allah’ım Ben kulum, Sen Allah’sın,

Ben isteyenim, Sen daima rızkı verensin,

Ben muhtacım, Sen daima ihtiyaç giderensin,

Allah’ım beni kendinden başkasına muhtaç etme halimi bilensin.

 

Ben zayıfım  kendime yetmezken, sen kainata yetensin.

33-

Allah’ım Senden başka hiçbir ilah yok, Yalnız Sensin- Sen

 

Ben beni bilmeyen, sen beni benden daha iyi bilensin,

Allah’ım Sen şah damarımdan bile bana daha yakınsın, 

Kul, kulca ister yalvarır, Sen Allah olarak, tüm nimetleri verensin,

Allah’ım dert verip derman aratma, bizi koruyan Sensin.

Ben zayıfım kul’luk görevini yapamayan Sen, Rab’ lık görevini yapansın.

Allah’ım Senden başka hiçbir ilah yok, Yalnız Sensin- Sen.

 

Sen olmasaydın, zaten biz olmazdık, kainatı Yaratan Sensin,

Biz çokça günah işledik, tövbe edersek, af eden yalnız Sensin,

Biz yalnız Sana ibadet ederiz, kabul eden de etmeyende Sensin.

Biz günahımızla Sana geldik, rahmet edende ceza verende sensin

Allah’ım Senden başka haşa hiçbir İlah yok, bizi af et, af eden, yalnız Sensin-Sen. ( Amin )            

                                   

              Enes . Malik (r.a.) şöyle anlatmıştır,

             Resulüllah (s.a.v.) efendimiz Receb ayına girdiği zaman şöyle dua ederdi: 

“Allah’ım !  Recep ve Şaban aylarını bize mübarek ( ve bereketli ) kıl, ve bizi Ramazan (ayına ) kavuştur.     ( A.Kadr Geylani<’nin Gunyet’üt- Talibin kitabından 545 )

 

              Bu Hadis ’den şunu anlıyoruz:  Recep ayı kokusunu Şaban ayı’ndan Şaban ayı ise

kokusunu Ramazan, ayı’ndan Ramazan ay’ı  ise kokusunu Kur’ân-ı Kerim’den ve  Oruç ’dan alıyor.

 

Dikkat edersek :

 

  Recep ve  Şaban ayları, Ramazan’a komşu ay oldukları için mübarek oluyor.

  Ramazan ayı ise zaten “ Mübarek bir aydır. “ Çünkü  “ O Kur’ân ayıdır

               Ramazan içinde Kadir gecesi vardır ve içinde Kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlıdır.  bildiğiniz gibi bin ay 83 yıl  4, ay eder  ve  artı, diğer kutsal kitaplarda bu ayda inmiştir. (konuya aşağıda değinilecektir. ) Yine artı  Oruç ta bu aydadır. “

  Tekrar Yukarıdaki Hadis konusuna değinirsek Efendimiz (s.a.v.) Recep ve             

Şaban ayları için mübarek olması için dua ediyor ama, “ Asıl amaç Ramazan ayına

kavuşmaktır

 

Çünkü:

  Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor.

      1-- “Hz. İbrahim Peygamber’in 100 sayfalık (suhuf ) kitabı, Ramazan ayının ilk gecesi, Suhuf’tan 700 yıl sonra,

 

    2--   Hz.Musa Peygamber’in Tevrat’ı Ramazan’ın altıncı günü / gecesi, 500 yıl sonra, 

34-

    3--     Davut Peygamberin Zebur’u Ramazan’ın 12. Bazı kitaplarda ise Ramazan ayının 28. Gecesi, ama ikisi de Ramazan ayıdır. Zeburudaen 1100 yıl sonra,

    4--   Hz. İsa Peygamber’in İncil’i Ramazan’ın  18. Gecesi bazı kitaplarda da 23. günü

5—Hz. Muhammed’e gelen  Kur’an-ı Kerim  Ramazan ayının 27.nci gününe rastlayan Kadir gecesi inmiştir.”( Kadı Beyzavi) ( Dürret’ül- Vazin  1/ 21.22 )

 

Baktığımızda kutsal olan her dört semavi kitap Ramazan ayında inmiştir.

Ramazan ayı o kadar mübarek bir aydır

 

 Yüce Allah Teâlâ de  buyuruyor ki 

               “Kur’an  Ramazan ayında indirildi, kim bu aya kavuşursa Oruç tutsun… BakaraAyet l85.

           

. Yüce Allah Teâlâ  buyuruyor.

“ Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”( Zümer, Ayet : 9 )

 

            Peygamber Efendimiz de bir hadisinde şöyle buyuruyor.

            “Alimin kıldığı iki rekat namaz cahilin kıldığı bin rekat namazdan üstündür.”

           

            Başka bir hadis de: “Âlim’in uykusu cahilin ibadetinden üstündür.”

           

              İşte bilenle bilmeyen arasındaki fark

 

 

             Ramazan ayında,   Allah Teâlâ’nın emri ve Beş farzdan biri olan Oruç’larımızı madem ki, tutuyoruz oruçlarımızı bilinçli tutalım ve tüm ibadetlerimizi bilinçli yapalım. ve  “Oruç “  konumuza başlayalım.

35-

 

            Yüce Allah Teâlâ’nın rızası oluncaya kadar O’na Hamd-ü Sena olsun, Allah’ım Peygamber Efendimiz  (s.a.v.) me ne kadar layık ise o’na o kadar salat ve Selam eyle.

 

 

 

 0 R U Ç

  --------------------------------------------------------------------:

 

                                                                                                                                                                  

Yüce Allah buyuruyor.

O Ramazan ayı ki, insanları irşat için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’ân onda indirildi. O’nun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor

 

Zorluk dilemiyor. Birde sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredersiniz.( El- Bakara Süresi Ayet: 185 )

36-

Ebu Hüreyre’den Allah ondan razı olsun belirttiğine göre; Peygamber Efendimiz sonsuz Salat ve Selam üzerine olsun –Ramazan ay’ı gelince sahabilere  bu ayın girişini müjdeleyerek şöyle derdi:

 

 

   Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

“ Mübarek Ramazan ayı geldi, Yüce Allah size bu ayda oruç tutmayı farz kılmıştır. Bu ayda gökyüzünün kapıları açılarak cehennemin kapıları kapanır ve Allah rahmetinden kovulmuş, şeytanları bağlanır. Allah’ın bu ay içinde öyle gecesi vardır ki, ( kadir gecesi ) bin aydan üstündür. Ve bu gecenin hayrından mahrum kalan (şüphesiz) büyük bir mahrumiyete uğramıştır.”   ( Nesei—Beyheki

 

 

        Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ( Hadis-i  Kuts-i de :

( Allah-u Teâlâ  Şöyle buyuruyor.)

“Ey Meleklerim! Bakın kulum benim rızam için yemesini, içmesini, şehvetini ve zevkini nasıl terk etmiştir.

 

Başka bir hadiste ise,

       “Şüphesiz oruç bir emanettir. Her biriniz bu emaneti korusun.”

 

Yine başka bir hadis-i Kudsi’de,                             

“ Allah-u Teala abid olan gençle, meleklere iftihar eder ve buyurur. Ey benim için şehvetini terk edip gençliğini feda eden genç, sen benim nezdim de meleklerimin bazısı gibisin

 

Yüce Allah Teâlâ buyuruyor.

Ey İman edenler, oruç, sizden öncekilere farz edildiği  gibi.. size de farz edildi, ta ki korunasınız.”( El- Bakara Süresi Ayet: l83 )

 

            Ayette işaret edilen “ Sizden öncekiler” den maksat sadece Yahudi ve Hıristiyanlar değildir.  Hz. Adem’den beri, çünkü Hz. Adem’de eyam-i Bild yani her kameri ayın 13.14.15. günlerde  oruç tutmuştur. Bazı Peygamberler zamanında Aşure ve Muharrem de   üç gün oruç tutarlardı,  Ayrıca yer yüzüne gelen bütün insanlar ve dinler kast edilmektedir. Zira dinler tarihi hemen, hemen bütün dinlerde 

37-

bir nevi orucun varlığından söz edilmektedir.  Ayrıca ayetin devamı olan “ Ta ki Korunasınız. “ Allah-u Alem ateşten korunma, tüm kaza ve belalardan korunma, Şeytan’dan korunma, günahlardan korunma, müşriklikten korunma,  bütün kötülüklerden korunma,  kast edilmektedir, ben böyle anlıyorum.

En doğrusunu Allah-u Teâlâ bilir

 

 

Ramazan ayı’nın başka bir anlamı ise :

         Ramazan kelime anlamı “ yakıcı sıcaklık” demektir.

    Ramazan ayına bu adın verilmesi oruç tutan kimselerin ya, aç ve susuz kalmalarının bünyelerinde meydana getirdiği sıcaklık ve yanmalarından, ya bu ayda işlenen sevaplarla tüm günahların yanıp erimesinden ya da, oruç günlerin yakıcı sıcaklara rastlanmasından illeri gelmektedir.

 

 

Ramazan ’ayı ’nın başka bir anlamı da kuvvetli yağmur yağması tüm pislikleri temizlenmesidir, yani insan oğlunun yaptığı günahları, ramazan ayı’nda yapacağı tövbe istiğfar, tutacağı oruç ve yapacağı normal farz ibadetleri ile teravih namazı, ve nafile ibadetlerle birlikte günahların temizlenmesidir.

      En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

 

 

RAMAZAN AYI ÖNEMİ VE FAZİLETİ :

 

           Peygamber (s.a.v.) Efendimiz başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

            “ Kullar, Ramazan ayının faziletini bilseler, ümmetim onun bir yıl sürmesini isterdi.”      ( Üsteki üç Hadis: İbni Adiyy zayıf bir senetle İbni Mes’ud’dan)

 

 

  Kur’an’ı Kerim’in inişi Beraat gecesinde, Levh-ı Mahfuz’dan dünya semasına bir defada inmiştir.                                                                  

    Kur’ân-ı Kerim Ramazan ayında Kadir gecesinde başlanmış, son Peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) o zaman ki  ortama göre ihtiyaç duyuldukça, Yüce Allah Teâlâ’nın emri ile  23 yılda tamamlanmak üzere parça, parça Hz. Cibrail Emin vasıtasıyla vahiy yoluyla indirilmiştir.Bu hususta bakVekutubihi bölümüne geniş bilgi bulursunuz.

 

 

       Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz selat ve Selam üzerine olsun şöyle buyuruyor.

38-

      “Kim inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Ramazan ayının gündüzlerini oruç tutarak ve gecelerini namaz kılarak geçirirse geçmiş tüm günahları af edilir.”( Buhari )

  Ebü Zerr Gıfari (r.a.) Kendisine; “ Ya Resulüllah bize oruç tutmayı emrettiniz oruç nedir?” diye sordum. Bana;

  Oruç bir kalkandır. Ve karşılığı yalnız Allah katında belli olur. Oruçlunun bir iftar anı ve öbürü  Allah’ın huzurunda çıktığı an olmak üzere iki sevinçli anı vardır. Oruçlunun ağız kokusu Allah Teâlâ’nın katında misk kokusundan daha temizdir. Kıyamet günü insanların önüne sofra konulacaktır. Bu sofrada ilk yemek yiyecek olanlar oruçlular olacaktır” buyurdu. ( Tenbihü’l Gafilin 773 )

            Hasen, babası Malik’ten o da babası  Hüveyris  (r.a.) den şöyle anlatı.

   “ Resulullah (s.a.v.) minbere çıktı. Birinci basamağa çıkınca “Amin”  dedi. sonra ikinci basamağa çıkınca “ Amin” dedi. sonrü üçüncü basamağa çıkınca, yine “ Amin” dedi. daha sonra

Eshabelere şöyle dedi: Bana Cebrail (a.s.) gelip:

            “ Ya Muhammed !  kim Ramazan’a erişir de bağışlanmazsa, Allah onu ( İlahi rahmetinden)  uzaklaştırsın” dedi. Bende “ Amin “dedim

  Sonra Cebrail (Aleyhisselam) :

 “Kim ana ve babasına veya onlardan birine yetişir de

cehenneme girerse,

              Allah onu ( ilahi rahmetinden) uzaklaştırsın” buyurdu Ben de “Amin” dedim.

               Sonra yine Cebrail (a.s. ):           

              “ Sen kimin yanında anılırsın da üzerine salavat getirmezse, Allah Teâlâ onu( İlahi rahmetinden)  uzaklaştırsın.” Dedi: ben de amin dedim. ( İbni Hıbban ve Tergib ve Terhib C.2. S.427)

 

  Hadis no: 3404 “ Suphanallah” demek mizan kefesinin yarısını doldurur. “Elhemdülillah” demek ise tamamını doldurur. Tekbir getirmek gök ile yer arasını doldurur. Oruç sabrın yarısıdır. Temizlik de imanın yarısıdır.” ( Tirmizi, Daavat, Müsned, 5:363, 365,372 )

 

 

       Rivayete göre ; Ramazan ay’ı girince Hazret-i Ömer (r.a.)

39-

Şöyle derdi:

      “Temizleyicimiz ve arıtıcımız hoş geldi! Ramazan gerek gündüz tutulan orucu ve gerekse gece kılınan namazı ile bir bütün olarak hayırdır. Bu ayda verilen sadaka, Allah yolunda savaşta yapılan harcamalar gibidir“( Tenbühü’l Gafilin kitabından 438

.

Hadis no<. 2415

Damre bin Hubeyde<7den rivayetle

“Her şeyin bir kapısı vardır ibadettin kapısı da oruçtur.”

                                                                                                     ’İbni Mübarek’in zühtinden, C. Sağir 2/635)

Peygamber Efendimiz buyuruyor.

Yüce Allah yazıcı meleklere, Ramazan ayında oruç tutanların iyiliklerini yazmalarını, fakat kötülüklerini ise yazmamalarını emreder ve onların geçmiş günahlarını af eder. “( Zerretül—Riyaz Dürret-ül Vaizin 1/ 39)

 

RAMAZAN ORUCUNDAN EVEL FARZ OLAN ORUÇLAR

 

        Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ve müminler, Medine-i Münevere’ye geldikte; Allah-ü Teala Resulullah (s.a.v.) Efendimize ve müminlere Aşure orucu ile her ay üç gün oruç tutmayı farz kılmıştı.

      Onlarda bu orucu tutarlardı. .. Taa, Ramazan ayı orucu farz oluncaya kadar.

Ramazan ayı orucu farz olması; Bedir savaşından bir buçuk ay kadar evvela rastlar.

  Allaü Teala Ramazan ayı günleri için: ( Bakara süresi Ayet 184 ) de

  “ Sayılı günler “

  Buyurmaktadır ki bu: Ramazan ayının otuz olacağı gibi yirmi dokuz günde olabilir.

  Cafer-i Sadık  R.h.  babasından naklen: Resulullah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır.

  “ Ramazan Ayı Allah’ın ayıdır…”

  Enes b. Malik  ise, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır.

  “ Sadece”

           Ramazan..

 

  Demeyiniz; Allah-ü Taala nasıl:

40-

  Ramazan ayı..

  Buyurmuş ise.. sizde öyle deyiniz.( A.Kadir-i Geylani Gunyet’üt –Talibin  591 ) 

Ebu Hüreyre (r.a) rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz Selat ve Selam üzerine olsun. Şöyle buyurmuştur.

            “Ramazan’da benim ümmetime, diğer ümmetlerin hiç birine verilmemiş olan şu beş imtiyaz verilmiştir: 

            1- Allah katında oruçlunun ağız kokusu miskten daha hoştur.

            2- İftar vaktine kadar melekler oruçlular için istiğfar ederler.

            3- Ramazan’da şeytanların ele başları zincire vurulur.

            4- Yüce Allah her gün cennetini süsleyerek ona şöyle seslenir. Salih kullarım tüm sıkıntı ve eziyetlerden kurtularak yakında sana kavuşacaklardır.

            5- Yüce Allah, benim ümmetimin oruçlularını, Ramazan ayının son gecesi içinde affeder.” 

                Bir eshabenin ; “ Ya Resulüllah , o gece Kadir gecesi midir.?  diye sorunca, Peygamberimiz şu cevabı verdi:

“ Hayır, o gece Kadir gecesi değildir. Fakat işçi işini bitirince

ücretini alır..” buyuruyor       Selman-ı Farisi’nin  -- Allah ondan razı olsun

bildirdiğine göre; Peygamberimiz Salat ve Selam üzerine olsun, bir Şaban

ayının son günü saha belere hitaben şöyle buyurmuştur:

“ Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay’a giriyorsunuz. Bu ay içinde

bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bulunduğu bir aydır. Allah bu ayda oruç tutmayı farz kılmış ve gecelerinde namaz kılmayı nafile saymıştır.

Bu ayda işlenen her hangi bir nafile hayır, diğer aylarda yerine getirilen

farz gibidir. Bunun yanında farz bir ibadeti yerine getiren kimse diğer aylarda yetmiş farz yapan bir kimse kadar sevap kazanır.

 

            Bu ay sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise Cennet’tir. Bu ay Müslümanlar arasında yardımlaşma ve mü’minin rızkının bol olduğu bir aydır. Bu ayda kim bir oruçluya iftar açtırırsa hem bir köle azat etmiş gibi sevap kazanır. Ve hem de günahları affedilir.”

 

            Sahabilerin : “ Ya Rasülullah! Hepimizin oruçluya iftar yemeyi verecek imkanı yoktur!” demeleri üzerine, Peygamberimiz sözlerine şöyle devam etti:

 

            “ Bu sevap oruçluya bir hurma veya bir yudum süt yahut bir yudum su ikram edene de verilir, bunun yanında kim bir oruçlunun karnını doyurursa tüm günahları affedildiği gibi Allah ona benim havzım dan bir kere içirir ve kimse Cennet’e girinceye kadar artık hiç susamaz. Ayrıca oruçlunun karnını doyuran kimse oruçlunun sevabında hiçbir eksilme meydana gelmeksizin onun kadar sevap elde eder. 

41-

Bu ayın baş tarafı rahmet, ortası mağfiret ve son kısmı Cehennem’den  kurtuluş vesilesidir. Bu ayda kölesinin ve işçisinin işini hafifleten kimseyi Allah Cehennemden azat eder.( Üstteki Hadisler. Ebu’l Leys Semerkandi Tenbihü’l Gafilin 439 )

 

 

            Ömer b. Hattab Resulullah (s.a.v.)‘ın:

            “ Ramazan da  Allah’ı zikreden bağışlanır. Ve Allah’tan isteyenin isteği geri çevrilmez.” Buyurduğunu rivayet etti. ( Teberani, Beyhaki, ve EsbehaniTergib ve Terhib 447 )

 

BİR HİKAYE  KISSA   ;

           

            Bir gün Hz. Musa (a.s) bin bir cümlelik her zamanki konuşmasını bitirince Yüce Allah’a şöyle bir soru sorar;  “ ortağı eşi olmayan Yüce Allah’ım! Sana dillere ve cümlelere sığmaz derecede şükürler olsun. Bana kendinle bin bir cümle konuşma şerefini ve imtiyazını verdin; beni Yüce Zatına bu kadar yaklaştırdın. Merak ediyorum; benden başka kullarından her hangi birini kendine bu kadar yakın kıldın mı? ”

    Yüce Yaratan Musa’ya (a.s. ) şu cevabı verir; “ Ey Musa! Benim ahır zamanda yaşayacak bir takım kullarım olacaktır. Bu kullara rahmet denizimden sunulmuş hediye olarak bir Ramazan ayı vereceğim, bu ayda benim hoşnutluğumu kazanmak niyetiyle oruç tutan kimse, Bana,  senden daha yakın olur. Çünkü sen her ne kadar benimle konuşabiliyor-san da aramızda yetmiş bin perde bulunmaktadır.

            Fakat ahır zaman Peygamber’imin (s.a.v.) ümmeti Ramazan ayında oruç tutarak susuzluktan çatlayan dudakları ve açlıktan sapsarı kesilen yüzleri ile akşam iftarına oturdukları zaman onlarla aramızdaki bütün perdeleri kaldırırım.

            İşte bu bahtiyar kullarım bana o anda senden yetmiş bin derece daha yakın olurlar. Ey Musa! Ramazan orucu tutarken susuzluktan bağrı yanan ve açlıktan barsakları kıvranan kimselere müjdeler olsun. Ortaksız ve benzersiz varlığıma and olsun ki oruçlunun benden dileyip de reddedilecek hiçbir arzusu yoktur. ( Nura Doğru 2/ 672 İst. Eemekli baş vaizlerinden Abdullah Aydın kitabından )

 

 

            O R U C’ U N   R U H U 

 

            Ramazan   Rahmet,  Mağfiret, ve Beraat ayıdır.

 

            Ramazan Kur’an ayı’dır, Ramazan, Oruç ayı’dır. Ramazan, Takva ayıdır, Ramazan Yücelme ayı’dır. Ramazan Doğruyu bulma ayıdır. Ramazan, Tövbe Ayı’dır, Ramazan, İtikaf ve Tefekkür ayı’dır. Ramazan Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesinin içinde saklı bulunduğu bir aydır. Ramazan Berekettir Ziyafettir. 

42-

Ramazan,Kötülüklerden korunmadır. Ramazan Esenliktir sükünetir. Ramazan ayı kardeşliktir iyi komşuluktur.

 

            Ayrıca; Bir çok kavramda da dilimize konuk olur,

            Mesela: Ramazan imsakiyesi, Ramazan Topu, Ramazan Mahiyesi, Ramazan davulu, Ramazan Paketi, Ramazan menüsü, Ramazan proğramı,  Ramazan  sofrası, Ramazan İndirimi, Ramazan kampanyası, Ramazan, Bereketi. Ramazan pidesi, Gibi çoğaltılabilir.

            Allah Teâlâ tarafından, Ramazan ayı, her ne kadar çok mübarek kılınmışsa da  onun bereketinden istifade etmek Müslümanların iradesine bırakılmıştır.

            Ramazanı değerlendirmek isteyenlere bulunmaz bir nimet ve fırsattır, bir hasat, ekme mevsimidir, bunu da unutmayalım,“ Tarlada izi olmayanın Harmanda yüzü olmaz.”  Kısacası Ramazan ayı maddi ve manevi bir arınma iklimidir Allah Teâlâ’nın oluk,  oluk rahmetinin aktığı aydır. Ama: İhlasla değerlendirmesini bilene boş bulunan testisini / kovasını doldurana

“ Benim gibi köre ne “.

 

            Ramazan’a yetiştiği halde onun kadrini / kıymetini bilmeyenlere gafil davrananlara fırsatı kaçıranlara vebal olacaktır. belki onlar ebediyen pişmanlık içinde olabileceklerdir. Bu nedenle pişman olmadan bu mübarek ayları, geceleri, günleri değerlendirelim.

 

         Enes . Malik (r.a.) şöyle anlatmıştır,

Resulüllah (s.a.v.) efendimiz Receb ayına girdiği zaman şöyle dua ederdi:

 

Allah’ım !  Recep ve Şaban aylarını bize mübarek (ve bereketli) kıl, ve

bizi Ramazan ayına kavuştur..”( ME, 3959 el- mucemü’l-Evsat IV,189 ve Gunyet’üt- Talibin 545 )

 

 Tekrar Yukarıdaki Hadis konusuna değinirsek Efendimiz (s.a.v.) Recep ve Şaban ayları için mübarek olması için dua ediyor ama, “ Asıl amaç Ramazan ayına kavuşmaktır.”  )

Ramazan ayı ne kadar önemli, ne kadar ehemmiyetli, ne kadar ibadet ayı ve

bereketli olduğu yukarıdaki hadis-i şeriften ve özelikle aşağıdaki Hadisi Şeriften tam anlaşılır.

   “ …..Resulullah (s.a.v.) minbere çıktı. Birinci basamağa çıkınca “Amin”

dedi. sonra  ….Eshabelere şöyle dedi: Bana Cebrail (a.s.) gelip:

 “ Ya Muhammed !  kim Ramazan’a erişir de bağışlanmazsa, Allah onu

 

(İlahi rahmetinden)  uzaklaştırsın, burnu yerde sürünsün” dedi. Bende “ Amin. dedim……” (Tirmizi, Devât, T.3545

43-

            İsterseniz iki dakika Ferdi Tefekkür edelim. İp ucu benden Tefekkür sizden.

             Çok, çok Dikkat edip Düşünmemiz lazım. Hz. Cebrail Emin burnu yere sürünsün denilecek kadar! Beddua ediyorsa, Efendimiz de amin buyuruyorsa Ramazanın önemi ve ehemmiyeti kendiliğinden ortaya çıkıyor. 

 Gelin ölmeden önce nefsimizi öldürelim, Ramazan ayı’nı bir müslümana

yakışır şekilde, bir kula yakışır şekilde, ihlaslı kul olalım. Rabbimize ibadet edelim tövbe istiğfar edip, nesuh tövbemizde sebatlı kalalım.


İslamın beş esaslarından biride Ramazan ayın da oruç tutmaktır. Oruç niyet

ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından ( Yani imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yemek, içmek ve cinsi ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. (İlahi bir emirdir.) bu konuyla ilgili yukarıda Bakara süresinin 183. cü ayetini okuduk.

            Oruç bizi dünya kötülüklerinden sakındıran Ahi rette cehennem ateşinden koruyan ve günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan çok önemli bir ibadettir.

Çok önemli bir ibadet olduğu halde, maalesef biz bazı  Müslümanlar olarak, ezbere / taklidi gidiyoruz. Şöyle ki: Bir araştırmacı veya kameramancı, caddelere sokaklara çıkarsa ve “ on bin kişiden niçin oruç tutuyoruz diye sorarsa, “  Ben eminim şöyle cevap verecekler,

           1 –“Oruç Her Müslüman’a  farzdır,  2 -Oruç, dinimize göre farzdır.  

3 Müslümanlar  Her Ramazan da Oruçtutarlar, 4 -Oruç çok sevaptır,  5 - Oruç beş farzdan birsidir. 6 -Oruç İslami şiarındandır,  7 – Oruç Allah Teâlâ’nın emridir. onun için oruç tutuyorum derler.

            Araştırmacı veya kameramancı bu son cevap’a şöyle bir şey sorarsa, Allah Teâlâ bunu nerede emir etmiş, sorsa, “ Kur’ân’da  diyeceklerini tahmin ediyorum”. Ama  hangi ayet de emir etmiştir. Sorusuna,  İnanın yüzde bir değil belki üç yüzde bir ancak bu soruya, Yüce Allah  Teâlâ “ Oruc’u Bakara süresinin 183. Ayetinde, Biz  Müslümanlara farz kıldığını buyurmuştur.   Cevab’ını  verebilecektir.

            Maalesef diğer farzlarda da öyle, kara bora gidiyoruz bilinçli değiliz, bilinçli olmak için çaba göstermiyoruz, dini kitapları okumuyoruz,  annemiz, babamız, dedelerim, arkadaşlarımız,  böyle yapıyordu bizde aynisini uyguluyoruz kısacası taklidi müslümanız esasında tahkiki müslüman, bilinçli müslüman olmalıyız.

 

            Bir memura sorsalar, sen hangi yasaya göre çalışıyorsun, hemen söyler. Ben 657 sayılı kanuna göre, Asker’e sorsan, sözleşmeli çalışanlara sorsan, işçiye sorsan hepsi kendi  çalıştığı veya çalıştırdıkları yasayı  bilirler belki maddesini fıkrasına bendine kadar bilirler ama dini ilmi bilgilerde böyle değiliz, baktığımızda hepsi alim, kapağı açtığımızda benim gibi boş. Bu beni kahr ediyor, her şeyi biliyoruz ama aslına uygun çok, çok  az şey biliyoruz.

44-

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu.

            “ Kim inanarak ve mükafatını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” ( Buhari Savm:7 )

           

Allah’u Taala her derde deva verdiği gibi, her kötülüğe karşıda

Bize bir koruma vasıtası vermiştir, oruç ibadeti bunlardan biridir.

 

            Nitekim Sevgili Peygamberimiz, orucun bu koruyucu özelliğini özel bir benzetme ile şöyle açıklamıştır.

            “Oruç bir kalkandır.” buyurmuştur. ( Buhari Savm 2  Müslüm siyam 30)

 

            Bu konuyu isterseniz biraz açalım.

Bilindiği gibi kalkan eskiden savaşlarda insanı düşmanın kılıcından koruyan bir koruma vasıtası idi.

            İşte oruç da Müslümanların dünyada günah işlemekten, ahi rette cehennem ateşinden koruyan bir vasıtadır.

            Dünyada her kötülüğün başı Allah Teâlâ’yı unutmak ve sorumluluk duygusunu kayıp etmektir. Oruç ise bize daime Allah’ı hatırlatır sorumluluk duygusunu genişleştirir bir ay boyunca devam eden bu manevi eğitimin olumlu tesisi ile insan davranışlarını kontrol altına alarak her türlü kötülüklerden uzaklaştırır.

            Oruç, belirli bir süre sadece aç ve susuz kalma olayı değildir. Oruç, köklü bir irade terbiyesi; kötü alışkanlıklardan temizleyen, iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimidir abidesidir.

            Kısacası, oruç insanın bütün zerreleriyle Allah-u Tealaya yönelmesidir. Oruçlu iken çok Kur’an okumalı, çok tefekkür ve zikir edilmeli hoş görülü olmalı çokça ibadet ve dua edilmeli, her türlü günahlardan kaçınılmalıdır ki , RABBİMİZİN RIZASINI KAZANALIM. 

            En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

           

            Ebu Mülayke (r.a.) rivayet ediyor.

            “ Oruç tutun, şüphesiz oruç cehennem ateşine ve dünyanın kötülük ve musibetlerine karşı kalkandır.” ( İbnu neccar Cami’ü-sağir. 3/129

 

 

            Enes (r.a.) rivayetine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

 

            “ Hased ateşin odununu bitirdiği gibi, iyilikleri de yer bitirir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları yok eder. Namaz müminin nurudur. Oruç Cehenneme karşı kalkandır.(İbni Mâce, Zühr, 22, Ebu  Davud edeb,:44 ) 

45-

     Oruçluya yakışan, aç ve susuz olmasına rağmen, tebessümü yüzünden eksik etmemektir. Gerekirse kırılmak ama asla gönül kırmamak, inanan bir insana hele oruçlu bir müslümana hiç yakışmaz, her zaman bilakis oruçlu iken hoş görüşlü tatlı dilli olması demek, oruç onun ruhuna işlemiş demektir.

 

Bir Hikaye :

 

Hazreti Ali ve Hazreti Fatıma Annemizin çocukları, Hasan ve Hüseyin çok hastadırlar, Hz. Ali ile Hz. Fatıma Annemiz, Yüce Allah’a yalvararak, Allah’ım çocuklarımıza şifa ver senin için üçer gün adak orucu tutacağız deyip söz verdiler.

Yüce Allah çocuklarına hayırlı şifalar ihsan edince, Hz. Ali ile Hz. Fatıma annemiz üç gün adak orucu tutmaya başladılar. Adak orucu tutmaya başladılar ama, iftarda yiyecek bir şeyleri yok, Hz. Ali hurma bahçesine gider, dallarında kurumuş on, on beş taneye kadar hurma bulur evin yolunu tutar, iftar sofrası hazırlanır, iftar zamanı çok yaklaşır, tam o sırada kapı çalar, bakarlar ki bir fakir ben çok acım Allah rızası için bana yiyecek verin der. Hemen sofradaki hurmanın tamamını o fakire verirler ve yalnız su ile oruçlarını açarlar, sohur da da yiyecek bir şey olmayınca yalnız su içip adak orucunun ikinci gününe devam ederler.Yine Hz. Ali hurma bahçesine gider, daha önce dökülmüş olupta yapraklar arasında unutulup kalmış veya cürümeye yüz tutmuş hurmalardan yine on, onbeş tane bulur sevinçle eve gelir yine iftar sofrası hazırlanır, iftara az zaman kalınca, tekrar kapı çalınır, bakarlar ki, bir yetim çocuk ben çok acım, Allah rızası için bana yiyecek verin der. Yine iftar sofrasındaki hurmaları o çocuğa verirler su ile iftar açarlar, suhurda da yine su içip üçüncü gün adak orucuna devam ederler. 

            Üçüncü gün yine Hz. Ali hurma bahçesine gider ağaçların en tepesinde kurumuş veya kuşların, karıncaların yarasınını yediği yarısı kaldığı hurmalardan bir avuç kadar bulur, yine sevine, sevine eve gelin akşam iftar sofrası yine hazırlanır,iftar zamanı yinekapı çalınır, bakarlar ki bir esir adam, ben çok acım Allah için bana yiyecek verin der. Yine iki gün öncesi olduğu gibi iki günden beri ağızlarına bir lokma ekmek, yemek, ve hurma geçmemiş, yalnız su ile oruçlu olan Hz. Ali ve Hz. Fatıma annemiz, o esirin sadaka olarak Allah için yiyecek istemesi üzerine üçüncü gün iftar zamanı sofralarında bulunan bir tas hurmayı hemen alırlar evelden olduğu gibi, Allah için o esir adama verirler ve üçüncü gün adak oruçlarını yine yalnız su ile açarlar ve adak sözlerini yerine getirirler.

 

            Bir dakika Tefekkür edelim mi?

 

 

            Şimdi bizim sofralarımıza bakın tabiri caiz ise bir kuş sütü eksik, hangi yemekten ve nimetten yiyeceğimizi şaşırıyoruz, her tabaktaki çeşitlerden bir lokma alınca midemiz doluyor, iftar zamanını iple çekiyoruz evimize taşım, taşım taşırız, suhur zamanı yine ayni zengin sofra hazırlarız, bu bolluk nimetlere hamd ve şükrü çok az yaparız. 

46-

            Bırak üç günlük yemeksiz oruç tutmayı, on dakika iftar zamanı uzatılsa kıyametleri kaldırırız, tahamül ve sabır etmeyiz. Fakir o sırada evimize gelse belki, kapıyı açmayız, belki yemediğimizi ona veririz, kısacası biz Hz. Ali ve Hz. Fatımanın yaptığını milyonda birini yapabilirmiyiz!

            İşte bizler ve işte o zatlar. 

 

       MÜMİN NASIL OLMALIDIR

 

Bir yoksul kendisine başvurup bir şey istemesinden sevinç duyarlar,

Eğer yanında verecek bir şey varsa derhal yardım yapar,

Bir hadiste; “İhtiyaç sahibi dilenci Allah’ın ona gönderdiği

Kuluna bir hediyesidir, Mümin bunu bilmektedir.”

“İşte onlar cennetlerde ikram olunacak kimselerdir. Meariç S. Ayet 35

 

Mümin her hal hareketinde niyetli hasane sahibidir,

O ancak Allah’ın emirleri dahilinde yer, içer, giyinir, evlenir,

İhlas ve tevhidlidir, Allah emirlerine, Peygamberin sünnetine aynen uyarlar,

“İşte onlar cennetlerde ikram olunacak kimselerdir.”       Meariç S. Ayet 35

 

                Bu konu yani Hz. Ali ile Hz. Fatmanın üç gün üst üste aç kalarak oruç tutmaları, o kadar önemli ki ben bir şiir yazmakla tatmin olmadım bu nedenle konuyla ilgili yine bir şiir daha okuyalım mı?

           

 

           ALLAH DOSTLARI

 

Yüce Allah’ın dostları, adeta dilsiz, kör ve  sağırdırlar,

Kalpleri Allah’a yaklaştıkça, artık ondan başkasını işitmezler,

Onları manevi bir heybet kaplar, helalı bilir haram-ı görmezler,

Onlar eline, beline, diline tüm hareketlerine dikkat ederler.

 

Artık onlar, cemal sıfatı ile celal sıfatı, arasındadırlar,

Sağa sola meyil etmezler, önlerinde sadece tek istikamet var,

Allah’ın emirlerine, Hz. Peygamberin hadislerine, aynen uyarlar,

Onlar eline, beline, diline, tüm hareketlerine dikkat ederler..

 

Arif Müminler Allah’tan ne dünyalık ne de ahiretlik isterler,

Yalnız Allah’a ibadet ederler, yalnız ondan yardım beklerler,

O zatlar mevlasından yalnız ve yalnız Rabbinin rızasını isterler,

 Bizler ise Rabbimizden eş, para, mal, mülk isteriz. İşte biz ve onlar,

Onlar eline, diline, beline, her hareketine dikkat ederler.

 

                                      **

47-

İnanın,  beyler yine iki şiir kitabımdan buraya aktarmakla yine tatmin olmadım çünkü bu zatlar üç gün hiçbir yiyecek yemeden üç gün Allah rızası için adak oruç tuttular, İçimde böyle bir his oldu, ve beni yazmaya mecbur etti, her aç susuz tutulan oruç için bir şiir okuyalım, onlar üç gün aç olarak yalnız Allah rızası için oruç tutular İnşallah mükafatlarını Yüce Allah verir onda şüphemiz yoktur, bizde bu zatları o eşsiz ve örnek hareketlerine her gün için bir şiir okuyalım mı? bu nedenle sıkılmasanız üçüncü şiir’i de okuyalım?

 

ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMELİSİN

 

Bazılarımız kendi nefsine ve çocuklarına terbiye vermiyor,

Ama köpeklerini, kedilerini ve kuşlarını terbiye ediyor,

Yüce Allah ona büyük musibet ve bela vermiş hala uyanmıyor,

Uyan ey Müslüman, uyan gaflet uykusundan artık yeter.

 

Allah yolunun yolcuları büyük korku ve endişe içindedirler,

Allah’ı tam tanıyanın korkusu çok artar, bir hadisi şerifte,

“Allah’ı en çok bileniniz, ondan en çok korkanınızdır.” buyurmaktadır.

Uyan ey Müslüman, uyan gaflet uykusundan artık yeter.

                          .

Yüce Allah’a isyan eden, cahil ve mecnun kişilerdir,

Rabbini bilmeyen ona isyan eden, şeytanına uyan, cahil değil de nedir,

Eğer kişi cahil olmazsa Rabbini bilir, Rabbini bilen elbette cahil değildir,

Uyan ey Müslüman, uyan gaflet uykusundan artık yeter..

                                   .

Akıllı kişiler olunuz, akıllı kişiler gibi hareket ediniz,

Siz amelleriniz Allah’a karşı adeta övünüyorsunuz,

Ucübelik yapmayınız, riyakarlık yapmayınız, pişman olursunuz,

Uyan ey Müslüman, gaflet uykusundan uyan artık yeter.

 

 

            Bediüzzaman’a göre Ramazan orucunun hikmetleri.

           

            1- Ramazan’da oruçla insana, oruç tutmakla Cenab-ı Hakkın terbiye edicilik sıfatını tanır ve kendisini Allah’ın büyük bir disipline terbiye altına aldığını bilir.

            2- Ramazan’daki oruçla tok açın halini, zengin fakirin halini, üst sınıf alt sınıfın halini anlar.

            3- Kur’an’a mukabele edilir, ve kur’an baş tacı yapılır. Kur’an’ı anlamaya hazır şekilde motive edilir.

 

            4- Ramazan’daki oruçla insan günü birlik sağlık ve sıhhatine yönelik adımlar atmış olur. İnsan midesi istirahata çekilir. Hazım kolaylaşır, ve insan sabra alışır.   

48-

5- Ramazan’daki oruçla nefis  Rab değil, kul olduğunu hatırlar. Firavunluğu bırakır. Kulluğa ikna olur.  Kulluktan razı olur. Rab olarak sadece Rabbini bilir. Kendisinin aciz bir kuldan ibaret olduğunu kavrar.  (Ramazan orucu Yeni Asya )

 

          Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

            “ Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmaz ise Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.”   (Buhari Savm, 8)

           

Oruç olan her Müslüman, oruçlu olduğu müddetçe, yani akşam niyetten sonra ta orucunu açıncaya kadar  ibadetedir. Çünkü yemesi içmesi olmadığı gibi, gözünü, dilini, kulaklarını, kısacası diğer tüm uzuvlarını da haramdan  korumaktan sorumlu olduğu için bu ilahi emri uygulayan her Müslüman ibadettedir.

 

 

BÜTÜN HADİSLERE OLDUĞU GİBİ BU HADİSLERE DE ÇOK DİKKAT:

 

            Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Efendimiz şöyle buyuruyor.

            “ Oruçlu iken yalan sözlü ve yalan söze göre hareket etmeyi terk etmeyen kimsenin, yemesini ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.” ‘( Buhâri, İlim 30, Tirmizi büyü: 3, Müsned: 2 , 452,505)

 

Başka bir hadiste,

            “ Ne kadar oruçlu vardır ki, açlıktan başka orucun ona bir faydası yoktur. ve yine ne kadar geceleri ibadetle ( fakat riya olarak) geçiren kimseler vardır ki, uykusuzluktan başka bir ibadetin ona bir faydası yoktur.”

(İM, 1690, İbni Mâce, 45, Diyanettin İslam Kitabından  ve  Abdullah Aydın’nın Tercüme ettiği Nura doğru kitabından alınmıştır. )

 

 

Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Hadis no: 7578

“ Gerçek oruç, yemeyi ve içmeyi terk etmek değildir. Asıl oruç, boş sözü ve hayasızca konuşmayı terk etmektir. Oruçlu iken birisi sana söver veya kabalık ederse, ben oruçluyum, ben oruçluyum” de. ( Hakimin müstedrek’i ve Beyhaki’nin Şuabü’l İman’nından  ve C. Sağir 4-1443 )

 

İki dakika tefekkür edelim mi.

 

            Eğer kişi ibadetleri yapıp ta kötülüklerden sakınmıyorsa, orucunda ve ibadetlerinde riya karıştırıyorsa yaptığı ibadetlerden gafil ise.. kilo vereyim diye perhiz niyetiyle oruç tutuyorsa, o kimse sevap alamadığı gibi Allah Teâlâ  korusun yaptığı bu ibadetlerin den belki ağır günah alır. Çok dikkatli olmalıyız, bütün ibadetlerimizi riyasız, ucüp ’suz, kibir’siz tevazu için de Rabbimize kulluk görevimizi ihlasla ve bilinçli yapmalıyız.

 

 En doğrusunu Allah bilir. 

49-

 

           Ne mutlu bize ki, biz müslümanız.

 

Ebu Derda diyor ki :

            “Takva adamların yemeleri de uykuları da güzeldir. Takva olmayanların oruçları da uykusuzlukları da bir anlam taşımaz. Yakin ve takva sahiplerinin bir zerrecik ibadeti, cahillerin dağlar kadar ibadetinden daha değerli ve daha üstündür.”  

 

            Ebu Ümame  (r.a.) anlatır.

            “ Ya Resulullah bana bir amel emret” dedim.

            “Oruç tut, çünkü oruca denk bir ibadet yoktur.” buyurdu.

            Ben yine:

Ya Resulullah bana bir amel emret.” dediğimde:

            “Oruç tut. Çünkü oruca denk bir amel yoktur.” buyurdu:

           Ben yine: ( Üçüncü defa: )

            “ Ya Resulallah bana bir amel emret.” dedim:

            “ Oruç tut çünkü orucun benzeri bir amel yoktur.” buyurdu:

                                  *** (Nesai, İbn. Huzeyme, Tergib ve Terhib C. 2. S.415.)

 

             Başka bir hadiste : “ Her şeyin bir zekatı vardır. bedenin zekatı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.”  ( İbn Mace )

 

            Nefsimize Sahip Olalım

 

            Efendimiz Bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

            Cenab-ı Hak nefse buyurmuş ki: “ Ben neyim, sen nesin?” nefis demiş, “Ben benim, Sen Sensin!” Azabı vermiş cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: ENE ENE, ENTE ENTE.” Hangi nevi azap vermiş, (nefis  ) enâniyetten vazgeçmemiş.  Sonra, ( Rabbimiz onu ) açlık ile azap vermiş. Yani aç bırakmış, yine sormuş. “ MEN ENE EMA?”

            Nefis, ENTE demiş : yani 

            “ Sen benim Rabb-i Rahimsin, ben senin âciz bir abdinim, kulunum…” Risale-i Nur Küllüyatından  Mektubat 29. mektup Ramazan Risalesi sayfa : 404 )

 

       ORUCUN MÜKAFATI

 

            Abdullah b. Ebi Evfa (r.a.  Resulullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 

            “ Oruçlunun uykusu ibadettir; Susması tesbihtir; duası makbul dur; amelin sevabı kat kattır.” ( A.Kadiri Geyleni nin Gunyet-üt- Talibin 602 )

50-

Resulallah Salallahu aleyhi vesselam “Oruc tutun sıhhat bulun” başka bir hadiste, “Oruç sabrın yarısıdır. sabır imanın yarısıdır.” buyurmaktadır

.(Ebü Naim,Ell Hilye’de Et- Tarih’te hasan bir senetle İbni Mes’ud’dan rivayet etiler.

           

        Bu  hadisi şerifleriyle orucun, imanın dörtte biri olduğunu buyurmaktadır.

            Yüce Allah buyuruyor.

            “ Ancak sabredenlere mükafatı hesapsız verilecektir.Ez- Zümer Süresi Ayet: 10 )

 

            Oruç ise sabrın yarısıdır. Onun sevabı taktir ve hesap ölçülerinin üstündedir. Orucun faziletini bilmek hususunda Allah resulünün şu hadisi zan edersem bize kafidir. 

 

            Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

            “ Nefsim’i yedi kudretinde tutan Allah’a kasem ederim ki, oruçlunun ağzının tadı, Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur. Nitekim Cenab’ı Hak buyuruyor; kulum ancak şehvetini, yiyeceğini ve içeceğini benim için terk etmektedir. Binan aleyh oruç benim içindir. Ve onun mükafatını ben veririm. (Müslüm ve Buhari Ebü Hüreyreden. )                    ,                                                                                                             

 

             Yüce Allah buyuruyor.

            “ Kim bir iyilikle gelirse kendisine on katı verilir.”  ( En’am Süresi Ayet 160 )

 

            Başka bir Ayette yüce Allah şöyle buyuruyor.

            “ Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her biri yüz taneye sahip yedi başak bitiren bir tohum tanesine benzer. Allah dilediğine kat, kat fazla verir Allah rahmeti bol ve her şeyi bilendir.( El-Bakara Süresi Ayet: 261 )

 

            Karşılığının ne kadar olacağını sadece Yüce Allah’ın bildiği amel’e gelince oda oruçtur. Yukarıdaki Hadis kutsi de açıklandığı Yüce Allah’u Taala şöyle buyurmuştur. “ Oruç benim içindir. ve onun mükafatını ben veririm.

            Sakın bunu unutmayın ve sakın yanlış düşünmeyin, tabii ki bütün ibadetler Yüce Allah içindir. bu tartışılmaz bir konudur. Ancak bu hususta

 

Peygamber Efendimiz Selallahü Aleyhi vesselam bir Hadisi Kutsi de

 

            “ Yüce Allah şöyle buyuruyor: İnsan oğlu’nun yaptığı bütün ibadetler kendisi içindir. Oruç’a gelince o, sırf benim rızam kazanmak uğruna yapılan bir ibadet olduğundan karşılığını da vereceğim mükafatı da ben tayin ederim.” Buyuruyor. (Buhari ) 

51-

          İki Dakika Tefekkür edelim mi?

 

            Bunu idrak etmeliyiz ki, “ORUÇ” diğer ibadetlerin tersine kul eğer riya yapmaz ise sadece Allah ile kul arasında gizli kalan bir ibadettir. Onun Allah’tan başka hiçbir fani varlık göremez bilemez. 

 

Resulullah bir Hadisi Kutside:                   

         Yüce Allah “ Oruç’a gelince o, sırf benim rızam kazanmak uğruna yapılan bir ibadet olduğundan karşılığını da ben vereceğim, mükafatını da ben tayin ederim buyurmaktadır.”  ( Buhari )

Aman Allah’ım bu ne büyük lütuf ve müjde, Allah’ım bizleri de gerçek sana ibadet eden ve oruç tutan kullarından eyle riyakarlıktan ve bütün günahlardan temizle Ya RABBİ 

 

 

Başka bir hadiste, “Oruç bir perdedir, Mü’minin sığınacağı kaleler den bir kaledir.” Başka birhadis te“ oruç ateşe karşı ( sağlam) bir perdedir., yeter ki yalan veya gıybetle kişi onu yırtmamış olsun.”  Başka bir hadiste “ oruç e makbul, en sevaplı bir ibadettir.” Başka bir hadiste. “ oruçlunun uykusu ibadettir, Susması tespihtir, amelleri misliyle kabul edilir, duası makbul dur. günahı affedilir. Oruçta riya yoktur.” buyurmaktadır.  ( Kütüb-i Sitte, 9/57 ve İhya’iUlüm’id-Din kitaplarından )

                                                                                                         

Başka bir hadiste;” Her şeyin bir kapısı vardır, ibadettin kapısı da oruçtur.!

( İbni Mübarek Zühd. Ebu Davudtan zayıf bir senetle)

 

Başka bir hadiste,” Cennetin REYYAN  adlı bir kapısı vardır. sadece oruç tutanlar o kapıdan cennete girebilirler.”( Buhari ve Müslim )

 

            “Oruçlunun yanında birisi yemek yiyince melekler ona rahmet okurlar bu hal, öbürü yemesini bitirinceye kadar devam eder.” ( Kütüb-i Sitte )

                                                          

         Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor.

            “Oruçluya iki türlü sevinç vardır: a) İftar ettiği zaman sevinir. b) Allah’a kavuştuğu zaman sevinir.” ( Buhari ve Müslim, Ebü Hüreyreden )

          

            Yüce Allah buyuruyor,

 

            “ Artık işledikleri Salih amellere mükafatı olarak kendileri için göz aydınlığınızdan ne hazırlanıp saklandığını kimse bilemez.” ( Secde Süresi Ayet: 17 )

52-

            Ayetin tefsirinde, “ onlar, oruçlarına karşılıktır” denilmiştir. Çünkü Yüce Allah başka bir ayetinde şöyle buyurmuştur. (İhya-i Ulüm’id-Din2/144 )

 

            “ “ Sabredenler sınırsız ve hesapsız sevap alırlar.” Ez-Zümer Ayet 10 )

 

            Anlaşılıyor ki, oruçluya ecri sayı ile değil, oluk ve yığın  (toptan) halinde verilecektir. Çünkü oruç ibadeti ancak Allah için ve ona nispetle şereflenir. Her ne kadar bütün ibadetler Allah için iseler de, oruçtaki hususiyet daha fazladır. Nitekim Allah Teala  Beyt’i (Kabe’yi) nefsine nispet etmekle şereflendirmiştir. Oysa (Yalnız )  Beyt değil bütün kainat Allah’ındır. orucun bu özelliği iki manadan ötürüdür.

            a) oruç nefsi yemekten, içmekten ve şehvetten alıkoymak ve bunları terk etmekten ibarettir. Bu ise esasında gizli bir şeydir. Başkasının göreceği bir mahiyette değildir. Halbuki diğer ibadetlerin yapılışını her kes görmektedir. Oruç ise ancak Allah tarafından bilinir. Çünkü oruç, mücerred sabır ve yapılan batıni bir ameldir.

 

            b) Oruç Allah düşmanını kahretmek için bir vesiledir. Çünkü şeytanın  saptırma vesilesi şehvetlerdir. şehvetler ise, ancak yemek ve içmek gelişir.  ( İhya-i Ulüm’id-Din 2/144 )

            Bu sıra binaen Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “ Gerçekten şeytan insanın içinde kanın devran ettiği gibi, devran etmektedir. Bu bakımdan açlık ile şeytanın devran ettiği yolları daraltınız.” 

           

            Başka bir hadisi şerifte Efendimiz )s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “Eğer şeytanlar, adem oğullar’ının kalplerini dolaşıp durmasaydılar, muhakkak Adem oğulları göklerin alemini temaşe edip gaybe mutali olacaklardı.” ( İmamı, Ahmed, Ebu Hüreyre’den bir benzerini )

       

            Başka bir hadis.

            ”Cennetin ERREYYAN ( lügatta kana kana su içmek demektir.) adlı bir kapı vardır o kapıdan ancak oruç tutanlar cennete girerler.”     ( Müslüm ve Buhari, Sehl ibne Saad’den.) 

                                                                                                    .

            Ebu Hüreyre (r.a.) rivayetine göre Resulullah (s.a.v.)

            Mübarek Ramazan ayı geldiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir. Şeytanlar bağlanır ve bir delal şöyle bağırır: Ey hayrı arayan kimse gel! Ey şerri arayan vaz geç.” Buyurdu:( Tırmızi Gariptir.” Dedi, İbni Macce ve Hakim. Ebu Hüreyre’den. ve İhya-i Ulüm’id-Din 2/733)

 

 

Bu hadisi diğerleri gibi de hep hatırlayalım.

53-

      “Kim inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Ramazan ayının gündüzlerini oruç tutarak ve gecelerini namaz kılarak geçirirse geçmiş tüm günahları af edilir.”  ( Buhari )

 

            H İ K A Y E  KISSA  :

           

            Mübarek Ramazan ayının günlerinde bir gün, mecusinin birinin çocuğu elinde ekmek yiyerek sokağa çıkar. Bu durumu gören Mecusi baba, çocuğunun kolundan tutup içeriye sokar ve ona; oğlum !.. bu yaptığından utanmalısın. Biliyorsun ki, Ramazan ayındayız. Bu ay Müslümanların oruç tutukları aydır. Biz Müslüman değiliz ama onların dinine saygı göstermeliyiz. Bu yaptığın tam saygısızlıktır. Hem de ayıp bir şey. Karnın aç ise evinde yer öyle dışarı çıkarsın, der.

            Gün gelir her fani gibi Mecusi de bu dünyadan göçüp gider. o şehrin zahitleri o gece mecusuyi rüyalarında görürler. Ancak cehennemde değil de, cennette olduğunu gördüklerinde şaşırıp kalırlar. Öyle ya, bu adam dünyada imken Allah’a şirk koşan biriydi. Nasıl olur da böyle cennet de sefa sürer. Bu yüzden ona: “” Yahu sen Mecusi değimliydin? nasıl olur cennete vasıl oldun diye sorarlar. “

            Mecusi:

            “Doğru ben bir mecusiydim. Allah’a ortak koşardım. Fakat ölüm bana gelip Azrail Ruhumu aldığında Yüce Allah Azraile  emredip: “kulumun ruhunu küfür üzerine alma ona hidayettim erişti. Onun ruhunu iman üzerine al” buyurdu. Bunun üzerine ben de: “La ilahe illallahMuhammeden Resulullah” diyerek kelimei tevhid getirip ruhumu  teslim ettim. Bu şerefe ermeme sebap olan şey ise , Ramazan ayına gösterdiğim hürmettir. Bir ramazan günü çocuğumu Müslümanlara karşı yemek yemesine engel olduğum için Hz Allah, beni bağışlayıp imanı nasip etti. Yüce Allah, Azraile :  “ o benim Ramazanıma hürmet edip mümin kullarıma saygı gösterdi. Yüce zatıma layık olan böyle bir kişi yi ben cehenneme atmaktan haya ederim.” Diye buyurup yaptığım işten dolayı bana rahmet etti. İşte , ben de bundan dolayı gördüğünüz gibi cennete vasıl oldum.” dedi.                     

            Ramazan Ayında tutulan oruca hürmet eden bir Mecusi böylesine bir mükafata nail olursa Müslümanların ereceği mükafat  ve dereceleri tahayyül ( hayal) etmek mümkün mü acaba?

           

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “ Oruç ateşe karşı bir ( sağlam ) bir  perdedir, yeter ki  yalan, gıybetle kişi onu yırtmamış olsun.”  Oruç en makbul, en sevaplı bir ibadettir.“ Oruçlunun uykusu ibadettir. Susması tespihtir. Amelleri misliyle kabul edilir, duası makbuldür. Günahı af edilir.” buyurmuştur.( Kütüb-i Sitte 9/57)

 

 

54-

 

            İki Dakika tefekküre ne dersiniz/

 

Yüce Allah Mü’min kullarına ne büyük lütuf vermiştir. Oruçlunun susması  bile ibadettir, buyrulmaktadır, ayrıca  oruçlu, uyanıkken zikir ederse, Kur’an-i Kerim okursa, gözüne, diline, kulağına, ve tüm azalarına sahip olursa ( Günah işlemez ise) Allah’a sığınıyorum, oruçlu olduğu süre içinde belki, bazı  melek gibi olur, nasıl melek’te  yemek içmek, yok, oruçluda da yok, Melekte sürekli ibadet varsa kişi oruçlu olduğu müddetçe sürekli ibadettedir,  Bakın Peygamber Efendimiz bir hadiste “ Gerçekten Alla-ü Teala meleklerine karşı, abid bir genç ile iftihar ederek buyuruyor.  Ey şehvetini ( yemesini içmesini ) benim için terk eden genç ! Ey gençliğini bana heba eden genç!

Sen benim nezdim de meleklerimin bazısı gibisin” buyurdu.

          Ne Mutlu bilinçli olarak Yüce Allah’a Kulluk görevini yapıp emirlerini hakkıyla yerine getirenlere. İbadetini hakkıyla yapanlara, ne mutlu. 

 

            Oruç kelimesi Sözlük anlamı ise;

 

            Bir şeylerden uzak durmak, bir şeylere karşı kendini tutmak, anlamına gelen oruç, Arapçası SAVM ve SİYAM’dır.

            Oruç ‘ ( Savm ve Siyam )ile ilgili Kur’an’i Kerim de on üç yerde geçer, Hadisi şerifte ise çok hadislerde konu olmuştur.      ( Diyanet Ansiklopedi)

 

            Ebu Nedre diyor ki: Şu amelleri işlediği halde kendisinde bir iyilik (takva ) yönünden bir gelişme görmez ise o amelin Allah Teâlâ tarafından kabul edilmediğinin alâmetidir,

 

            1—Kim Ramazan ayında oruç tutar da daha sonra ki aylarda kendinde iyilik / takva yönünden gelişme görmezse bu durum tuttuğu ramazan orucunun Allah Tâlâ tarafından kabul edilmediğini gösterir bir işarettir.

            2---Kim ki üzerine farz olan hac ibadetini yapar da dönüşünde kendisinde iyilik / takva yönünde gelişme görmez ise bu durum, Hacc ibadetinin Allah Teâlâ tarafından kabul edilmediğine gösterir /alametidir.

 

            3---Kim ki bir hastalık çeker de iyileştikten sonra kendisinde iyilik / takva yönünden bir gelişme görmezse bu durum çektiği hastalığın günahlarına keffaret olmadığının alametidir.

55-

             4—(Kim sürekli beş vakit namaz kılıyor da o kıldığı namaz onu kötülüklerden alıkoymuyorsa onun kıldığı namaz makbul olmadığına / kabul olmadığına işarettir.

 

Çünkü:

 

Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.                                   

  Gündüzün iki tarafından ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz

kıl! Çünkü  iyilikler kötülükleri giderir. Bu algılanması olanlara bir öğüttür. ( Hûd Süresi ayet 114 )

 

            5- Kim ki, Kur’ân okur dini kitaplarla haşir neşir oluyorsa, dini bir âlim gibi konuşuyor da yaşayışı İslami kurallardan uzak ise, onun okuduğu Ku’ân ile ilmi çalışmaları ona bir fayda sağlanmadığı belirgin bir somut bir alametidir.)  (Tenbihü’l-Gafilin  788-789 )

 

            En doğrusunu Allah bilir

 

            Oruç’un farzları: 

 

            Orucun farzları altıdır.

 

            1- Ramazan ayının ilk gününü aramaktır.

            Konuya Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi ile başlayalım.

            İbni Ömer Radıyallahu Enh anlatıyor. Resulüllah Selallahu aleyi vesellam. Ramazanı zikrederek buyurdular ki:            

            “ Hilalini görünceye kadar oruç tutmayın, yine ( yine mütakip) hilal görünceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takip edin.”( Buhari Savm 11. 5,13. Talak 25: Müslüm savm. 9.(1080) Muvatta 1, (1,286 ) Ebü Davud, Savm 4(2320 Nesai,Savm 10,11,(4,134 Küküb-i Sitte 9/67)

 

            Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur.

            “ Ay yirmi dokuz çeker, ona göre hilalı görmeden oruca başlamayın. Hilalı görmeden bayram da yapmayın. Şayet ramazanın son günü hava bulutlu olursa ( Ramazan ) ayı otuza tamamlayın.”( Muvvata 1/365- 387 )

 

            2- Niyettir.

              Bu konu hakkında bir ileriki sayfamızda geniş olarak bahis edilecektir.

 

3- Bile, bile vücudun içine hiçbir şey sokmamaktır.

 

     Kan aldırmanın sürme kullanmanın, kulağın içine bir şey sokmanın, ayrıca  istemeyerek vücuda elde olmayan bir şey girerse mesela;  uçan bir sinek 

56-

veya benzeri bir cisim, veya yoldaki veya cadde sokaklardaki toz, veya dikkat etmesine rağmen boğazına kadar ulaştığı abdest suyu yutsa, orucu bozmaz.  Hayati konularda ine yapılabilir ama, B12 veya benzeri hayati konu içermeyen ineler yapılsa oruç bozulur. Orucunu kaza etmesi gerekir.

 

Ama sabah olmamıştır, veya akşam olmuştur zan ederek yese,  sabahtan sonra veya akşamdan önce yemiş olduğunu anlarsa orucunu kaza etmesi lazımdır.

Çünkü vakti dikkate almamıştır, ehemiyete almamıştır, keyfe keder ha, daha imsak vakti var bir şeyler yemiş ise veya hava bulutlu saat bakmaya üşenmiş ise yahu dünya karardı, akşam vakti geçiyor deyip orucunu bozarsa art niyet olmasa da tabi ki yerine kaza orucunu tutacaktır. Çünkü vakit ‘e dikkat etmemiş teknoloji nimetleri olan, saate, radyoya, Tv.ye internete bakıp vakti öğrenmemiştir. Kendi kendine karar verip orucunu açmıştır.

Allah-u alem bu oruç bozma kasti olmadığı için cezaya maruz olmuyor yani 61 gün kefarete tabi tutulmaması kanaatındayım, ama bire bir kaza edip orucunu tutacaktır. Ve bir daha öyle yanlış  yapmamaya da özen gösterecektir

 

4- Hanımıyla cima etmemektir.

 

Eğ er hanımıyla guslü icap ettirecek kadar oynarsa, oynaşırsa oruç bozulur. Fakat oruçlu olduğunu unutmuşsa bozulmaz. Gece cima etse, sabahtan sonra yıkansa caizdir ( ama dikkat et sabah namazını kaçırma) 

 

Sa’d İbni Müsib diyor ki :

Kendinden emin olsa da, olmasa da oruç tutan kimse karısını öpüp okşayamaz. Hatabinin nakline göre, İbnu Mes’ud ve Said İbnu Müsseyeb, öpene, öptüğü gün mukabil bir gün kaza etmesini söylemişlerdir.      (Kütüb-i Sitte9/96)

 

Bu konuda Peygamber Efendimiz şu sözleriyle aydınlığa kavuşturuyor:

 İbni Abbas anlatıyor: Bir genç Peygamber ‘in huzuruna çıkar ve kendisine

“ Karım’ı  oruçlu iken öpüp okşaya bilirmiyim.” Diye sorar. Peygamber

Efendimiz (s.a.v.) de “ Hayır “ cevap verir. bir müddet sonra,

 Hz. Muhammed (s.a.v.) e bu defa bir ihtiyar gelir ve kendisine “Ya Muhammed (s.a.v.) oruçlu iken karımı öpüp okşaya bilir miyim? diye sorar. O da buna “ Evet “ diye karşılık verir.

 

Bunu duyan genç Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) karşısına çıkar

 

“ Ya Resulüllah bana yasakladığını başkalarına tavsiye mi ediyorsun. Bizim dinimiz bir değil mi? Diye dert yandı. Peygamber (s.a.v.) ona “ O ihtiyar, tenasül uzvuna sahip olabilir. Fakat sen gençsin, beline hakim olmayabilirsin.” Diye cevap verdi. 

57-

           5- Hiçbir şekilde kendisinden meni çıkmasını istememektir.

Cima etmeden hanımıyla oynasa, meni gelse orucu bozulur. Fakat oruçlu iken yatan kişi uykuda ( Rüyada ) meni gelmişse oruç bozulmaz hemen boy abdesti alması gerekiyor.

 

6- Zorla kusmamaktır.

            İstemeyerek kusarsa, orucu bozulmaz, nezle veya başka bir sebeple boğazında kalmış veya kaçmış suyu çıkarıp atsa zarar vermez. Ancak o su ağzına gelse ve sonra yutsa orucu bozulur. ( kaza etmesi gerekir. )    ( Kimya’yı Saadet 152- 153 )

 

          Oruç kimlere farzdır :

           

1-      Müslüman olmak,  Bir kafir yeni Müslüman olmuş ise, Müslüman

olduğu tarihten itibaren kendisine oruç farz olur, geçmiş hiçbir ibadetten sorumlu tutulmaz inşallah.

 

            2- Akıllı olmak, Bir akıl hastasının ( delinin) hastalığı deliliği sürdükçe kendisine oruç ve diğer ibadetler farz olmaz. Ancak akılı başına gelirse o tarihten itibaren sorumludur, deli olduğu süre içinde sorumlu değildir.

               Geçici akıl hastalıkları ise, mesela, ramazan ayının ilk on gününde adam akıllını kayıp etti deli oldu, on günden sonra hastalığı geçti normale döndü, o kişi oruçlarına devam edecek ramazandan sonra da tutamadığı on günlük orucunu da kaza edecektir, ama ramazan boyunca hastalığı devam ettiyse o kişinin o ramazan ayına ait farz orucun dan  sorumlu değildir. Kaza etmesi gerekmez. Hastalığı devam ettikçe de sorumlu değildir.   

 

            3-Bülüğa ermiş olmak, Erginliklerini ispat etmemiş çocuklara oruç farz değildir, fakat on beş yaşını bitirip on altı yaşına ayak bastığı halde hala  rüştünü ispat etmemiş olan erkek ve kız çocukları islamın tüm emirleri ile mükellef olduğu gibi oruçla da mükellef tutulurlar

.           Sağlığı yerinde olmayanlara, aşarı yaşlılık ve müzmin hastalığa yakalananlara oruç tutmazlar ama yerine fidye verirler çok geniş bilgi ileriki satırlarımızda verilecektir.

 

            UNUTARAK ORUCU BOZMA:( Bir şeyler yeme ve içme )‘

           

            Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor Resulullah ( aleyhissalatu vesselam ) buyurdular ki:

 

            “ Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir.“ (  Buhari, Savm 26, Eyman 15,Müslim Sıyam 171,(1155) Tırmızi, Savm26 (721) Ebu Davud.Savm 39,(2398) ve Kütüb-i Sitte 97) 

58-

                                                    

            RAMAZAN DA ÖZÜRSÜZ OLARAK ORUCU BOZMA :

 

            Ebu Hüreyre (r,a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti.

“ Kim Ramazanda özürsüz ve hasta olmaksızın bir oruç yerse, bütün bir sene boyunca oruç tutsa ona kaza etmiş sayılmaz.” Tırmızı, Buhari, İbni Hıbban Tergib ve Terhib 2/452

 

            Nafile tutulan oruçlar ise her hangi bir mazeret varsa veya bir düğün davete gitmiş ise onların ısrarı üzerine orucunu bozabilir. Ve bozduğu o nafile orucun yerine de yalnız bir oruç tutması vacip olur. Bu husuta vacip oruçlar bölümüne bak.

           

            ORUCUN NİYET VE RÜKÜNLERİ :

           

            Peygamberim (s.a.v. ) buyuruyor ki:

            “ Sabahtan ( imsak’tan) evvel geceleyin oruca niyet etmemiş olan kimsenin orucu yoktur.”  ( Kutub-i  sitte 9/ 81  Nura Doğru  kitabından alınmıştır. 2/687)

 

            Başka bir hadiste,

            “ Ameller ancak niyetlere göredir. “ buyurmuştur.

 

             Hz. Hafsa (radyallahu Enh) anlatıyor. Resulüllah ( Aleyhiselatu vesselam)  buyurdular ki:                

            “ Kim orucu fecirden önce niyetle ( kesin kılmazsa ) onun orucu yoktur.”       

(  Ebü Davud, Savm 71(2454) Tırmızi Savm 33 (730) Nesai Savm 68(4,196-197 ve Kütüb-i Sitte 9/ 81 )

 

            Hadis no: 3129. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa ( redyellahü anhüma) buyurdular ki: 

            “ Sadece şafaktan önce niyet edenlerin orucu muteberdir.”

( Nesai Savm 68, (4. 197-198 ) Muvatta 5. (1.288  Kütüb-i Sitte 9/ 81  )

 

            AÇIKLAMA

 

1-Hz. Hafsa’nın rivayeti, görüldüğü üzere, esas alınarak hükmedilmiştir.

 

2-Kaydettiğimiz dört hadis orucun muteber olması için niyet şart olduğunu göstermektedir. Hadis mutlak geldiği için, zahiri farz, kaza, nezir ve nafile her çeşit oruç’u içine alır ve ferc-i sadıktan önce niyet edilmediği taktirde orucun muteber olmayacağını ifade eder. nitekim.

            ibn. Ömer, Cabir ibnu Zeyd, İmam Malik, Müzeni, Davud-u Zahiri bu görüştedir.

3-Tırmızi şu açıklamayı kaydeder. “ Bir kısım ilim ehline göre ramazan

 

orucunda, veya bunun kazasında veya nezir orucunda geceden niyetini kesin şekilde yapmazsa orucu muteber değildir.”

59-

-- Hanefi Mezhebine Göre Ramazan Oruç Niyeti :

 

            Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir.

            Şöyle ki:

            Esasen normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir.

Ancak.

            (Akşam yatarken) niyet getirmeyip de sahur vaktinde de uyanamayıp, yemek içmek zamanının bittiği imsak vaktinden sonra uyanan / kalkan bir kimse güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir.

Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın. ( Fakat konuyu çok önemseyelim böyle riske atmayalım lakayt davranmayalım takvalı ibadet yapalım.)  Böyle geç niyet etmiş olanların oruçlarında bir eksiklik yoktur. kuşluk vaktinden sonra oruca niyet edilmez. İşi vesveseye riske atmadan,

aşağıdaki diyanettin tavsiyesine uyalım,

            Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir. Geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez.

      Oruç tutmak maksadı ile sahura kalkmak niyet sayılır. (Diyanettin İslam İlmuhalli 252-253)

           

Peygamber Efendimiz. ( Aleyhiselatu vesselam ) şöyle buyurmuştur.

“ Fecir doğmadan evvel oruç tutmak için niyet getirmeyen kimsenin orucu yoktur.”  ( Daru Kutni ( Şafii İlmuhali 218 Halil güvenç )  

 

            Niyet nasıl yapılır:

 

-- Bismillah --                                *

            “ Niyet Ettim,  (Üzerime farz olan ) Ramazan-ı Şerifin yarınki orucuna” diye söylemelidir

 

Konuya bir hadisle devam edelim.

“ Ameller ancak niyetlere göredir.”

 

Şafiilere göre :

 

Yani amellerin sıhhati niyete bağlıdır. Namaz, oruç ve (tüm ) ibadetler için niyet getirilmezse sahih değildir. Niyet kalbi bir iştir. Lisan ile getirilince daha iyidir.

 

Bir kimse niyet getirmeden, sadece sahur yemeğine kalkarsa, niyet getirmiş sayılmaz. Fakat ( sahurda ) Ramazan orucunu tutmak için yemek yediğini, ve uykudan kalktığını hatırlarsa niyet getirmiş sayılır. Borç olan ( yani kaza edilen) oruç için de, niyetin gece vaktinde olması lazımdır. Yani farz oruç gibidir. 

60-

            Her iki mezhepte de Her gün için ayrı, ayrı niyet getirmek şarttır. Bir kimse gündüz vaktinde, niyet getirip getirmediğinde şüphe ederse, Ramazandan sonra şüpheye düştüğü günleri kaza etmesi lazımdır. Fakat güneş battıktan sonra şüphesi olursa, bir şey icap etmez. (yani orucu kaza etmesi gerekmez.)  niyet getirdikten sonra ( sahur ) yemeyi yemek ve cinsi münasebette bulunmak, niyete zarar vermez. ( yeter ki İmsak’ten önce olsun)

            Niyet getirirken hangi orucu tutacağını  (yani ramazan mı, nezir / adak mı nafile mı?)   beyan etmesi lazımdır.

           

            Önce konu ile ilgili bir hadis yazıp konumuza devam edelim.

 

            Peygamber Efendimiz (sa.v. ) “ Her hangi önemli bir işe bismillah ile başlanmazsa o iş sonuçsuz  kalır.buyurmuştur. (feyz’l Kadir 5/ 13 ) )

           

Her iki mezhep içindeRamazan orucu için niyetin en güzel şekli şudur. 

 

            -Bismillahi- r Rahmani r- Rahim- veya

 

yalnız Bismillah dese olur,

           

            “ Allah  rızası için, niyet ettim.  bu senenin üzerime  farz olan Ramazan-ı Şerif’in yarınki orucunu tutmağa (  Allah-u ekber.)  Demek daha efdaldır. her günün orucuna ayrı,, ayrı niyet etmek lazımdır.

                       

             Hanefi mezhebi olsun, Şafii veya diğer mezhepler olsun oruç’a niyet yönünden her hangi bir farklılık yoktur. yukarıda belirtilen niyet bütün mezhepler için geçerlidir.

 

 Belki dikkatinizi  çekmiştir; Ben imam-ı Maliki ve imam-ı Hanbeli Hazretlerin der bahis etmiyoruz  çünkü o zatların mezhebine bağlı Türkiye de parmakla sayılacak kadar az olduğundan dolayı o mezheplerden bahis etmiyoruz, yoksa   ben o zatları saygıyla anıyorum Allah Teâlâ bütün müçtehitlere bütün Salih kulların Allah Teâlâ dostlarının tümüne milyarlarca rahmet etsin,  onlardan razı olsun ben onların atığı tırnak bile olamam,  ben kimim ki onları görmemezlikte geleyim veya onların o muhteşem eserlerini küçük göreyim  dil uzatayım benim haddim midir. 

 

Allah Teâlâ’ya sığınırım.

 

            Fakat, Rabbimize yapacağımız tüm ibadetlere dikkat etmemiz lakayt davranmamamız mümkün olduğu kadar her ibadeti zamanında ve yerinde yapmamız için son derece dikkat etmemiz gerekir. 

61-

 Amacımız Takvalı, bilinçli bir ibadet yapmak olmalıdır. Bilinçsiz olursa ne kadar takvalı olursa olsun. takvalı olmaz.

 Bakın.

 

            Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            “Allah için nasıl takva sahibi olmak yaraşır ise, öyle takva sahibi olunuz.” ( Al-i İmran Süresi Ayet 102 )

 

 

 

            ORUÇ SAĞLIĞI KORUR:

 

            Sevgili Peygamberimizin, orucun sağlığımız yönünden önemini şöyle belirtiyor.

            “ Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz.” ( Keşfü’l- Hafa C 2. s.33 )

 

            İnsanlığın büyük mürşidinin söylediği bu söz, tıbbende kanıtlanmıştır.konu ile ilgili olarak iki yabancı bilim adamının tesbiti şöyledir:

            1940 nobel Tıp ödülünü kazanan ünlü bilim adamı Dr. Alexis Carrel “L.’Hamme, Cet. İnconu. Adlı eserinde oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenileme olduğunu anlatır. Orucun sağlık bakımından çok faydalı olduğunu söyler. ( Hayat Ansiklopedisi Oruç maddesi. )

 

                     Fransız profesörü Pierre Moulin ( Pier mulen) şöyle demiştir.

 

            “ İslam dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç bedenin hem fiziksel hem de ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler. Hırıstiyan dininde orucun bulunmaması büyük bir kayıptır. Günaydın Gazetesi  Tarih 13.8.1982 S.1 .Diyanetin İslam İlmihalin’den)

           

            Sahur’a Kalkmanın fazileti:

 

            Sahur da kalkıp yemek yemek müstahabtır.

            Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

           “ Sahurda yemek yeyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.”

            ( Buhari savm.20 Müslim siyam 9 Diyanet İslam ilmuhali)

           

 

Başka bir hadiste, Sahura kalkanları Allah mağfiret eder. melekler de onlara dua ederler.” Buyurdu.   ( Teberanni Evsatında, İbn. Hıbban da sahi’hinderivayet etmişlerdir.Tergib ve Terhib 2/510 )

62-

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“ Bir yudum su ile de olsa sahura kalkınız. “ buyurdu.

  (İbni Hibban Sahihinde rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib 2/513 )

 

 Başka bir hadis’de, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

Gündüz orucu zinde tutmak için, sahur yemeyi yiyiniz. Gece ibadet yapabilmek için de öğleden sonra uyuyunuz.”( İbn Macce İbn. Hüseyme ve Tergib ve Terhib 2/511 )            

 

 

Bir dakika  Tefekkür edelim mi?

Sahur’un ne kadar önemli olduğunu yukarıdaki hadislerden okuyarak anlıyoruz. 

Ayrıca sahur’a baktığımızda yalnız yemek içmek değildir, yukarıda ki satırlarda belirttiğimiz gibi Sahur, Oruca niyet, hem yemek, hem abdest, alıp iki rekat abdestten sonra hiç konuşmadan iki rekat şükür (sünnet /  nafile )  namazını kılmak, ayrıca hem Tehecüt namazı, hem dua etmenin kıymetli vakti, sahur yemeyi yedikten sonra, Sabah namazına hazırlık, namaz vaktine kadar da eğer Kur’an okuyup zikir edersek, kaza (geçmiş) namazımızı kılabildiğimiz kadar  kılarsak Sabah’ın iki rekat sünnet namazını evimiz de kılıp, Sabah namazını kılmak için, niyet edip camiye giderken yolda zikir ederek, camiye Cemaat’e gidersek, namazımızı camide cemaatle kıldıktan sonra bol, bol dua ederek, ağlayarak Yüce Allah’a yalvararak, zikir ederek de  Rabbimize Hamd ve şükür ederek evimize dönersek, işte o zaman  ne mutlu böyle ibadet edenlere ve sahura kalkanlara. Çünkü o kişi uykusunu, sıcak yatağını istirahatını terk edip, “ Yüce Rab-i’nin” rızasını  kazanmak için çok yönlü ibadeti  (sahura kalkma ibadetini )  tercih ettiğinden ve uyguladığından dolayı Ne Mutlu  onlara ; Ben takva sahiplerini çok kıskanırım. Allah onlardan bin defa razı olsun. Bizleri de o takva olanlardan eylesin.

 

İftar etmenin fazileti:

 

Peygamber Efendimiz (Aleyhiselatu vesselam) bir kutsi hadisin de şöyle buyurmuştur.

ALLAH:

“ Kullarımın bana en sevimlisi iftar etmede en acele edenleridir.”       Buyurdu.Ahmed, Tırmızi, ibn. Hüze(yme, İbn Hıbban. Tırmızi Hadisin hasen olduğunu söylemiştir.

 

 

 

Başka bir hadiste,

 

“ Şüphesiz oruçlu için iftar vaktinde geri çevrilmeyen bir dua hakkı vardır.” ( İbni Macce Siyam 48 ) 

63-

Muaz ibni zühre’den  rivayetine göre, Resulullah Sallallahu aleyhi ve selem, iftar ettiği zaman ( şöyle dua ederdi )

“ Allah’a hamd olsun ki bana yardım etti, oruç tutum ve bana rızık verdi, iftar ettim.”       ( İbn-i Sünni ve İmam Nevevi Kitabından)

 

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu vesselam buyuruyor.

“İçinizden biriniz iftar ederken hurma ile orucunu açsın. Çünkü hurma bereketlidir. Hurması olmayan, su ile orucunu açsın. Çünkü su temizleyicidir.” ( Eshabüssünen )

 

Bir dakika Tefekküre varmısınız ?

Oruçlu, oruç ibadetini tamamlayıp helal olan şeylere bile elini sürmeyen çok sabırla bekleyen ve diğer ibadetlerini de ihmal etmeyen  iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar.

Çünkü inanarak Rabbi’nin emrini yerine getirmiş olduğundan sanki kanatlanmış casına huzurludur, gayesi yemek, yemek değil, zengin sofra hiç değil, yeter ki, o günkü gıdasını alsın tek gayesi Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmasıdır.

 

            Peygamber Efendimiz  (Aleyhiselatu vesselam)

            “ Oruçlunun iki sevinci vardır; biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah’a kavuştuğu zamandır.” ( Müslim Sıyam 30 )

           

İftar vakti yapılan dualar kabul edilir. Peygamber Efendimiz  (Aleyhiselatu vesselam ) şöyle buyurmuştur.

 

“ Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir.

 

1- Oruçlunun iftar vaktindeki duası,

            2- Adaletli hükümdarın duası,

            3- Mazlumun duası,( İbni Macce, Siyam 48 )

 

            İbni Abbas (r.a.) rivayetine göre, Resulüllah (s.a.v.)  oruç açtığı zaman ;

            “ Allahım ! Senin için oruç tuttuk ve rızkınla iftar ettik, bizden kabul et. Muhakkak ki Sen duyan ve bilensin.” diye dua ederdi. ( İbn-i Sünni ve İmamı nevevi dualar ve zikirler. S. 272)

 

 

 

64-

 

            ORUÇLUYA İFTAR ETTİRMEK

           

            Selman (r.a.) Resulullah (Aleyhiselatu vesselam ) şöyle buyurduğunu rivayet etti:

            “Kim bir oruçluyu helal yiyecek ve içecekle iftar ettirirse, ona melekler Ramazan boyunca ve Cebrail de Kadir gecesinde dua ederler.”( Teberan,i Kebirindan, ve Tergib ve Terhib 2/ 519)

           

            Başka bir Hadiste, “ Ramazanda kim bir oruçluya iftar etirirse, bu, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden azat olmasına, sebep olur ve oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin onun sevabı kadar sevap alır.” Buyurdu.

            Ashab. :

            “ hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz” dediklerinde. Resulullah (s.a.v.)

            “ Allah bu sevabı oruçluyu bir hurma ile veya bir içim su bir yudum “ su süt karşılığı “  ile iftar ettirene de verir. “ buyurdu. ( İbn. Huzeymenin Sahi’hinde  Selman rivayet etti. Tergib ve Terhib 2/519)

 

              Başka bir hadis, Kim bir oruçluya iftar ettirirse, oruçlunun sevabından bir şey eksilmeksizin onun sevabı gibi sevap alır.“ buyurmuştur. ( Tırmızi, İbn Mace, ve İbn Hümeyme,ile İbn, Hıbban )

 

            Başka bir Hadiste, “ Her kim, bu ayda bir oruçlunun karnını doyurur ise Allah-ü Taala ona Kevser havuzundan içirir ki.. ondan içtikten sonra bir daha susamaz. Buyurmuştur.

( Ebu Nasr, İbni Farıs.  Ebu Hamid Ahmed b. Muhammed.b. Celudi Nisaburi.  Muhammed b. İshak Huzeyme. Hacer Sadi, Yusuf b. Ziyad.. Hümman b. Yahya.. Ali b. Zeyd b. Cedden. Said b. Müseyyeb. Bunlar Selman-ı Farisi’ye oda rivayet etmiştir.

            Abdullah bin Zübeyr (r.a.) rivayet ediyor:

            (Peygamberimiz bir iftar ziyafetinde ) “ Oruçlular yanınızda oruçlarını açtılar. İyi kimseler yemeklerinizi yediler. Melekler de Allah Teâlâ’dan günahlarınızı bağışlanmasını dilediler.” buyurdu. ( Ebü Davud, Et’ime 54. Müsned 3/ 138)

 

            Orucun Dereceleri :

 

            Orucun derece bakımından üç kısma ayrılır:

            1 – Halkın tuttuğu oruç ( Avam tabakası orucu ).

            2 – Seçkin kişilerin orucu  ( Havas Orucu ) .

 

            3—Ermişlerin orucu ( Ahassu’ul Havass’ın orucu)

65-

             a) Avam tabakası orucuna bir bakalım : Yememek, içmemek, ve cinsi münasebette bulunmamak. Bu derece en aşağı ve zayıf / cılız bir derecedir. Kısacası, halkın tuttuğu oruç midenin ve tenasül organlarının istek ve ihtiraslarını gemlemekten öte bir mana taşımaz.

                       

a)       Seçkin kişilerin ( Havass’ın’ ) orucuna da bir bakalım farkı fark

edelim.

Havas orucu /Salihlerin orucu dur. bütün azaları kötülük işlemekten

alıkoymaktır. Böylesine bir oruç ise, ancak şu altı  hususu yerine getirmek ile gerçekleşebilir. o altı husus da şunlardır.

                

                 .

            1--Onların gözleri de oruçludur Gözü çirkin istenilmeyen şeylerden korumak  kendini Allahu Taala’ yıdüşünmekten alıkoyacak her şeyden korumalıdır. Bilhassa şehveti tahrik eden şeyler-  den sakınırlar.

 

Çünkü,

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: “Gözün bakışı, zehirle su

verilmiş şeytanın oklarından bir oktur. Allah korkusundan bundan sakınana iman mükafatı verilir. Kalbinde iman tatlılığı bulur.”  ( Kimya-yı Saadet kitabından l54 )

 

             Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            “( Habibim) Mü’min Erkeklere söyle gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar. Bu kendileri için daha temiz bir harekettir. Muhakkak ki, Allah onların bütün yaptıklarından haberdardırlar.” ( Nur Süresi Ayet 30)

 

            Başka bir Ayet’te de Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            “ Mü’min kadınlara de ki, gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar kendiliğinden görülebilen ( yüz ve El gibi ) kısımları dışında hususi bir gayret göstererek güzelliklerini gözler önüne sermeye çalışmasınlar.”        ( Nur süresi: Ayet: 31 )

           

1-         Onların yalnız ağzı değil dilleri de oruçludur.Yalancılık, dedi-

kodu, söz taşıyıcılık, yalan yere yemin etmek,  gibi  kötülükler den korunurlar.

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  buyuruyor ki : “Şu beş şey orucun sevabını giderir. Yalancılık, Dedi-kodu,  Söz taşıyıcılık, Yalan yere yemin etmek, yabancı kadın ve erkeklere kötü gözle  ( Şehvetle) bakmak,”( Dürret-ül Vaizin kitabından, 1/38 )

              Dilini lüzumsuz şeylerden ve ihtiyaç olmayan sözlerden ( laflar dan) korumak. Ya susmalı, veya en hayırlısı Kur’an okumakla  ilim öğrenmekle meşgul olmalı, veya dili sürekli zikre alıştırmalıdır. İşte bu ise dilin orucudur. boş 

66-

konuşmanın, münazara ve mugalata, zararlı lüzumsuz sözlere girer fakat gıybet etmek ve yalan söylemek, ve onu dinlemek ile ilgili bir ayet okuyalım mı?.

 

            Yüce Allah Teala Şöyle buyuruyor.

            “ Çünkü o zaman sizde onlar gibisiniz. “( Nisa Süresi Ayet 140 )

 

Alim’lerden bazılarının mezhebine göre, gıybet etmek ve yalan söylemek avamın orucu’nu da bozar.

            Süfyan-ı Servi, şöyle der:  “ Gıybet orucu bozar” Bu hükmü Bişr b. El – Haris rivayet etmektedir.

           

            Leys Mücahid’den : “ İki haslet vardır onların ikiside orucu bozar

 a) gıybet, ( dedikodu )

             b) Yalan” dediğini rivayet etmektedir. ( Her iki rivayette İhya-i Ulüm’id- Din 2/154)

                                                                      

            Konuyla ilgili bir hadis okuyalım. iki kadın oruçlu idiler. Susuzluktan ölecek gibi oldular. Peygamber (s,a.v.) Efendimizden  oruçlarını açmak için izin istediler. Peygamber Efendimiz, onlara bir çanak gönderdi buna kussunlar buyurdu. Her ikisinin boğazından siyah kan parçası geldi. Orada bulunanlar şaşırdılar.

Peygamber ( sellallahü aleyhi ve selem) Efendimiz buyurdu:

            “ Bu iki kadın, Allahu Teala’nın helal kıldığı şeylerden oruç tuttular, sakındılar. Haram ettiği ile oruçlarını açtılar. Gıybetle uğraştılar. Boğazlarından gelen de, yedikleri insanların kanı ve etleridir! “( Kimya-yı Saadet, 154 )

 

            3 –Onların kulakları da oruçludur.: Çünkü söylenmesi zararlı olan her şey’i dinlemek de zararlıdır. Dinleyen günahta, yalanda, gıybette ve diğer şeylerde söyleyene ortak olur.

            Mümkün mertebede iyi arkadaş çevresi kurmak, yukarıda sözü edilen ortamlardan uzak durmak veya hemen karşı kişiyi kırmadan sözüne müdahale edip konuyu nazikçe değiştirmektir.

            Bunu bilmeliyiz ki, söylenmesi haram olan her şeyin işitmesi de haramdır. İşte bu ilahi sıra binaen Allah Teala gıybet dinleyen ve haram yiyeni eşit tutmuştur.

 

            Yüce  Allah Teala şöyle buyuruyor.

            “ Onlar sürekli yalan dinlerler, haram yerler. “   ( Maide Süresi Ayet:  42 )

 

             Konuyla ilgili bir Hadis.

            “ Gıybet edenle, onu dinleyen, günahta ortaktırlar.”     ( Taberani  ) 

                                                             

 

            4- Onların elleri, ayakları ve bütün vacutları oruçludur, Elini, ayağını ve bütün uzuvlarını günahlardan korurlar.

67-

    Oruç tutup da kötülüklerden kaçmayan, zehir içen hasta gibidir. Çünkü günah zehirdir. Onlar bunu çok iyi bilirler.

 

                Bu konu da Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki:

            “Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan nasipleri açlık ve susuzluktan başka bir şey değildir.  ( Nesai  ve ibn. Mace )

 

            5- İftar ve Sahur vaktinde haram ve şüpheli şeyler yememelidir.


  Haram kazançtan, haram ve şüpheli yiyeceklerden kul hakkın dan son derece

mesafeli ve uzak durulmalıdır ayrıca,Halis ve helalinden bile çok yememelidir. Gündüzün kaçırdığı gece tedarik edenin maksadı nasıl hasıl olur?  Çünkü oruçtan maksat; şehvetleri, arzu ve istekleri zayıflatmaktır. İki vakitlik yemeği bir vakitte yemek şehveti artırır. İsteği çoğaltır. hele günümüzde çeşit, çeşit yemekler yapıyorlar! bu yemekte tabiri caiz ise tıka basa yiyorlar! Mide boş olmayınca, kalp nasıl saf ve berrak olur? Sünnet olan gündüzün fazla uyumamak ve açlığının tesirini kendinde bulmak his etmektir. bir oruçlu gündüzün beş altı saat yatarsa, kalktığı gibi akşam olmuş yemekler hazır sofraya konarsa bu oruç asla takvalı kişinin orucu değildir. Ayrıca, gerek iftar da gerekse sahur da çok yerse hemen mide şişer üzerine bir ağırlık çöker, uykuya dalar veya tembelleşir (ağırlaşır ) bilakis gece  ibadetlerini hakkıyla değil yüzde  beşini yapamaz  bu bir gerçektir Efendimiz (s.a.v.)“ Dolu olan          kaplardan,  Allah katında kapların en çirkini, tıka basa doldurulan midedir.” buyurdu:  ( Zübdetül Vaizin )

            Bunu unutmayın biz yalnız yemek içmek, çiftleşmek, ve uyumak için yaratılmadık, bu hal bütün canlı varlıklarda vardır. Oysa,

 

Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

 

 “ Cinleri ve insanları bana kulluk görevi yapsınlar diye yarattım.” 

68-

            Yine unutmayın ki, Yüce Allah bizi akıl ile donatmış ve bizi insanız olarak yaratmıştır. diğer  yarattıklardan değiliz. Elhamdülillah biz insanız ve Müslümanız / Müslümanlardanız ve elimizden gelinceye kadar hiçbir tembellik yapmadan, üşenmeden seve seve kulluk görevimizi yapacağız  

 

            6- Onların, midesi, kalbi ve beyinleri de oruçludur, haram’a dikkat edip yemezler, beyinleri oruçludur, kötü hiçbir şey düşünmezler, kalpleri oruçludur. Allah‘Teâla’nın zikrindenve Kur’ân’dan başka şeye yer vermezler.

Konuyla ilgili

 

            7- İftardan sonra kalbi, korku ile ümid ( havf ve reca ) arasında olmalıdır.

               Çünkü insan oğlu orucunun kabul edilip kendisinin Allah’a yakın olanlardan veya  Allah’ın gazabına maruz kalanlardan olup olmadığını kestirememektedir. Her ibadettin sonu da böyle olmalıdır. Kalbi korku ve ümit içinde olmalıdır. 

               O halde bu anlattıklarımız dan anlaşılmış oluyor ki, yalnız yemek, yemeyip, su içmeyip cinsi münasebette bulunmayıp tutuğumuz oruç ancak Avam tabakasının orucudur. Üç konuya dikkat ederiz böyle oruç tutmakla iktifa edenin orucu ruhsuz bir suret olur.

 

             Ancak yukarıdaki altı konuya dikkat edersek inşallah orucumuz bazı iyi kulların orucu gibi olur. Salihlerin  orucu gibi olması için, bizde Salih kullar gibi  Müslümanlığı yaşamamız ve orucu  tutmamız gerekir, veya gücümüze göre takvamıza göre gayret göstermeliyiz,  Çünkü: Yüce Allah Teâlâ bir ayetinde “ Allah gücünüze göre sizi sorumlu tutar.” Ama aklımız varsa gücümüz varsa bilgimiz varsa, biz de tembellik yapıyorsak ucup’ yapıyorsak, kibir, riya, yapıyorsak umursamazlık  yapıyorsak  ve üstelik  ben namaz kılıyor oruç tutuyorum  başkası onu da yapmıyor dersek Allah Teâlâ korusun. Bu yanlışlıktan hemen Nasuh tövbesi yapalım gücünüzün yettiği kadar kulluk görevimizi de yapalım,  cennet de cehennem de, Takdir de Allah-u Teâlâ’nın dır. haşa sümme haşa kimse  O’nun la pazarlık yapamaz, zaten zerre kadar öyle bir şey olursa insan dinden çıkar,  Allah Teâlâ korusun ve tüm günahlardan vesveselerden yine O’na sığınıyoruz, başka sığınacağımız yoktur , O  tek büyük ve tek  illah’dır.    

 

            Allaah Teâle şöyle buyuruyor.

            “İnsan başıboş kaldığını mı zan eder.” (Ayet 75/ 56 )

            Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.                 

 

            “ Allah için nasıl takva sahibi olmak yaraşır ise. öyle takva sahibi olunuz.“ ( Al-i İmran Süresi Ayet: 102 ) 

69-

 

            İsterseniz Bir  Dakika Tefekkür edelim mi ?

 

            Oruç’tan nasibi aç kalmaktan öteye gitmeyen kimselerin durumuna düşmemek için, gözler, kulaklar, kalp, ağız, dil, mide, eller ayaklar ve beyinle birlikte oruç tutmalıdır.

           “ Allah Teâlâ’nın emirleri ve Peygamberimizin uyarıları bütün ibadetlerimizde ve yaşantımızda olacağı gibi oruçta da rehberimiz olmalıdır. “ 

 

a)       Ermişlerin orucu  ( Ahass’ul- Havass’ın orucu.)  

 

Ermiş kişilerin, oruçları da seçkin kişilerin tutukları oruçları gibi yukarıda saydıklarımızın tümüne ve daha bilmediklerimiz ve tespit edemediğimiz konulara dikkat ederler onlar nefislerini tabiri caiz gemlemiş /  frenlemiş tek gayeleri Allah Teâlâ’nın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmalarıdır.

 

        Seçkin kişilerin ( Ahass’ul-- Havass’ın’ ) oruçlarının seçkin kişilerden bazı farklıkları kısacası şöyle izah edebiliriz

.

            Onların orucu kalbi, dünyevi düşüncelerden tamamen arındırıp Allah’tan başka her şeyi kalpten uzaklaştırmaktır. Böyle bir oruç, Allah Teâlâ’dan bir an dahi zikrinden gafil kalırlarsa veya Allah Teâlâ’nın yaratmış olduğu alemi düşünmek  ve kıyamet gününden başka bir şey düşünülürse onlar oruçlarını eksik / noksan bilirler. belki kendilerini günah işledi zan ederler.

            Hatta kalp ehli ( onlar ) İftar da ve sahur da ne  yiyeceği ve içeceği şeyleri düşünmek suretiyle fikir yürütmek bile onları huzursuz ve son derece rahatsız eder kendilerini günah işlemiş gibi zan ederler.

            Çünkü Bu hareketleri, Allah Teâlâ’nın fazlına güvensizlik Allah Teâlâ tarafından vaat edilen rızka tam inanmamak demektir. Tabii ki bu mertebe,  Peygamberlerin, Ashapların, sıdık ve mukarriblerin / çok büyük evliya velilerin mertebesidir.

            Bu mertebenin sözle anlatılması asla mümkün değildir. Bunun tahkiki sadece ameli çok yüksek derecedeki seçkin kişiler ancak bilmesi mümkündür. Çünkü bu, himmetin bütünüyle Allah Teâlâ’ya yönelmesi ve Allah’tan başka her şeyi bir tarafa itmek demektir.

            Bu ne büyük makamdır. Oruçları böyle ise namazlarını, haclarını, zekatlarını zikir ve tesbihatlarını ilmi öğrenip yaymalarını, yatıp kalkmalarını, gerçi onlara uyku yok iki saat veya en çok üç saat uyurlar.  artık düşün, işte o zatlar ve işte biz.

 

            Biz Avam tabakası onları anlamakta tabi ki güçlük çekiyoruz . 

70-

Yüce Allah’ın dostları, adeta dilsizdirler, sağırdırlar,

Kalpleri Allah’a yaklaştıkça, artık ondan başkasını işitmezler,

Onları manevi bir heybet kaplar, Allah’tan başkasını görmezler,

Onlar eline, beline, diline tüm hareketlerine dikkat ederler.

 

           Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            “ Allah için nasıl takva sahibi olmak yaraşır ise. öyle takva sahibi olunuz.“ ( Al-i İmran Süresi Ayet: 102 )

 

 

             Yukarıda ki  ayet bütün ibadetleri ve bütün yaşayışı kapsıyor. Ben yorum yapmayacağım Her kes kafasını avucu içine alıp iki dakika tefekkür etmelidir.

 Düşünmelidir, biz hangi bölümdeniz, Müslümanlığın  neresindeyiz.

 

1. Biz Avam tabakası mı?

2-Seçkin kişilerin ( Havass’ın, tabakası mı ?

3-Ermişlerin orucu  ( Ahass’ul- Havass’ın), tabakası mı yız?

 

 Biz neyiz. eğer biz avam tabakasında kendimizi his ediyorsak ve biliyorsak  neden seçkin kişilerin tabakasına giremiyoruz, elimizi ayağımızı tutan mı var? eğer kendimizi seçkin kişiler tabakasında his ediyorsak neden ermişlerin tabakasına girmek için gayret göstermiyoruz. Neden,  Biraz kendimize yoklarsak, tahminen şu sonuçlar çıkar. Ya çok tembeliz, üşengeçlik yapıyoruz. Ya, namaz kılıp hacca gidip oruç tuttuk mu kendimizi cennetlik his ediyoruz, veya cennettin anahtarını cebimizde his ediyoruz. sanki bütün Müslümanlık bu kadardır, tenbellik yapıp bununla yetiniyoruz bir türlü takva atağına geçmiyoruz  dini ilmi yönünden tırmalama yapmıyoruz hep yerimizde patinaj yapmakla zaman geçiriyoruz.  Tabi ki Yüce Allah’tan haşa ümit kesmiyoruz ama, bunu  bilmeliyiz ki cennet bu kadar ucuz ve kolay değildir.

 

Yüce Allah şöyle buyuruyor.

“Allah Rahmandır, Rahimdir, deyip kendinizi kandırmayın,” (Lokman 33 )

 

Allah’a sığınıyorum, yani: bir şeyler yapın emre uyun hiçbir şey yapmadan, Allah Rahmandır, Allah Rahimdir, deyip kendimizi kandır mayalım, 

Unutmayalım ki, Kur’ân-ı Kerim yalnız namazı, hac’ı, oruç’u, zekat’ı, kelime-i şehadet- i emir etmiyor. Kur’ân-ı Kerimin bütün emir ve yasaklarına uymak ve uygulamak lazımdır. Kur’ân bunu emir ediyor.

Bir ayette  Yüce Allah Teâlâ “ Siz  bazı ayetlere inanıyor, bazı ayetlere inanmıyorsunuz. “Buyurmaktadır. Allah korusun tek bir ayeti bile inanmamak, küçük veya yetersiz görmek din dışıdır yani insan dinden çıkar.  Peygamber 

71-

Efendimizin Bir hadisinde şöyle buyurmaktadır. “ Cennet ayakkabın bağı kadar sana yakındır. Cehennem de öyle.”  Onun için çok dikkatlı olalım.   

En doğrusunu Allah-u Teâlâ bilir.

 

            Ebu Derda diyor ki: “Takvaada) olanların yemeleri de uykuları da güzeldir.” Takva olmayanların oruçları da uykusuzlukları da bir anlam taşımaz” . “Yakin  / bilinçli ve takva sahiplerinin bir zerrecik ibadeti cahillerin dağlar kadar ibadetinden daha değerli ve daha üstündür.”

          Bu rivayet belki ikinci baskı oldu ama gerçeğe ne demeliyiz

 

            Orucun Sünnetleri :

 

            Orucun sünnetleri altıdır.

             1- Sahuru geç yemek.

            2- İftarı hurma veya su ile akşam namazdan önce ve acele yapmak.

            3- zevalden sonra misvak kullanmamak,

            4- Ramazan ayında – zekat bölümünde geçtiği gibi, cömert olmak.

            5- Kur’an çok okumak. Çok zikir ve tesbihat yapmak.

            6- itikafa girmek; her Ramazan’ın son on gününde itikafa girmek daha da faziletlidir.

            Çünkü Hz. Peygamber’in adetti şöyleydi. 

               Ramazan’ın son on günü geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) yatağını katlar, elbisesini giyer daha fazla ibadet etmeye hazırlanırdı. Ailesine de ayni şeyi emrederdi.

           

            Oruç çeşitleri beştir:

           

1-      Farz olan oruçlar :  Ramazan ayında oruç tutmak, Ramazanda mazeret

Nedeniyle tutulmayan orucu başka günlerde kaza etmek...

 

            2 Vacip Olan Oruçlar :

 

a)      Adak oruçları ile, bozulan nafile oruçları kaza etmek vaciptir.

 

 

              b) Mesela bir kimse şu işim olursa . Allah rızası için Şaban ayında üç gün oruç tutacağım derse ve o kişi şaban ayında değil de başka zamanda  Nezir ( Adak)  orucunu tuttuğu için borcunu ödemiş sayılmaz. ( Hangi sözü vermişse  mesela ben şu ayda veya şu işim olursa ayni hafta içinde veya kış mevsiminde kısacası  ne söz vermişse sözünde durulması gerekir. Yüce Allah Teâlâ buyuruyor ki, “Yapamayacağınız şeyi söylemeyin.” 

72-

3-Sünnet olan Oruçlar :

 Muharrem ayının dokuzuncu gününü onuncu günü veya onuncu günü

ile on birinci günü ile beraber oruç tutmak sünnettir.

 

            4- Müstehab ( Mendüp) olan Oruçlar : Kameri ayların on üç, on dört, ve on beşinci günleri ile haftanın Pazartesi, Perşembe günleri  ve Ramazandan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehabdır.     

 

            5- Mekruh olan Oruçlar :

                İki kısımdır.

 

a)      Tenzihen mekruh olan Oruçlar :

 Muharrem ayının sadece onuncu günü ile yalnız Cuma ve yalnız cumartesi

günlerinde oruç tutmak akşamdan iftar etmeyerek bir günün orucunu ertesi güne birleştirmek mekruh olduğu gibi kişiyi zayıf düşürmesi ve orucu adet haline getireceği için senenin tamamını oruç tutmakta mekruhtur.

 

            b) Tahrimen mekruh olan Oruçlar: Ramazan Bayramının birinci günü ile kurban Bayramının dört günü oruç tutmak tahrimen mekruhtur.

                Bu günlerin Allah’ın kullarına birer ziyafet günleridir. oruç tutmak Allah’ın ziyafetinden kaçmak doğru değildir.

           

            Oruç Bozmanın Cezası Dörttür:

           

1- Kaza etmek.

 

2- Kefaret,

 

            3--Fidye ,

 

4—Gücün yetiyorsa oruç tutmak daha evdaldır,

 

1- Kaza

    İster özürlü, ister özürsüz orucu terk eden her mükellef müslümana kaza etmek farzdır. Bu bakımdan hayızlı bir kadın temizlendiği zaman orucunu kaza etmelidir. Dininden dönende böyledir. fakat kafir çocuk veya mecnun ise, onların kazası yoktur. onlar Müslüman olduktan sonra, mecnun ise aklı başına geldikten sonra ( Yani mecnunluğu geçtikten sonra sorumludurlar) Ramazan orucunun kazasında günlerin takibi şart değildir. Nasıl isterse öyle yapar ister arka arkaya, ister aralıklı olarak oruçlarını kaza etmesi caizdir.

 

 

1-      Kefaret 

73-

 

Kefaret  nedir :

Kefaretin kelime anlamı silmek gidermek anlamına gelir. Yüce Allah Teala kullarının yaptıkları bazı kusur ve günahlarını affetmek için kendilerine çareler, yollar göstermiştir. Bu çare ve yollara baş vuranların günahlarının bağışlanacağı kuvvetle ümit edilir. bu sebepten ötürü bu vesilelere kefaret diye adlandırılmıştır.

 

    Mazeretsiz olarak bozulan bir gün orucun yerine iki kameri ay veya altmış gün peş, peşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. ( yani toplam 61 gün tutulması gerekir. ) 

Kefaret sadece Ramazan ayında tutulan orucun mazeretsiz bile, bile bozulmasının cezasıdır,

Kefaret orucu, ara vermeden peş, peşe tutulacağı için Ramazan ayına oruç tutulması haram olan günlere rastlanmaması lazımdır. (mesela Ramazan bayramına ve Kurban Bayramı günlerine  rastlanmaması için  dikkat etmek gerekir.)

Yaşlı veya hasta olup, kefaret orucu tutmaya gücü yetmeyen kimse, kefaret olarak altmış fakiri sabah ve akşam yedirip doyurur veya yemek parasını fakirin eline verir, her günlük yiyecek bir fitre miktarıdır. Fitre miktarı bu parayı ayrı, ayrı altmış fakire verebileceği gibi her gün bir fitre miktarı olmak üzere altmış günde bir fakire de verebilir.

Dikkat edilmesi gereken husus, altmış günlük yiyeceği veya fitre miktarı olan değerini bir günde bir fakire verirse o sadece bir günlük kefaret yerine geçer. Yukarıdaki  yazıyı çok güzel inceleyiniz.!

 

 

           Diğer mazeretlerde sayılan oruç yemeleri her mazeretli olarak tutamadığı veya  yediği gün, birer gün kaza etmesi gerekir.

 

3  -Fidye: - 

    Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazan başlangıcında verebileceği gibi, Ramazan içinde veya sonunda da verilebilir.

    İster fidyenin hepsini bir fakire topluca verir, veya ayrı, ayrı fakire de verebilir. Bu durumda olan kimseler fidye vermeye gücü yetmiyorsa Yüce Allah Teala’dan bağışlanmalarını isterler ( dua ederler ) oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ve iyileşme ümidi olmayan hastalar eğer ileride oruç tutabilecek duruma gelirlerse oruçlarını kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz. Bunlar nafile bağış sayılır.   ( Diyanet İşleri Baş. İslam İlmuhali )

 

Ayrıca, Hamile ve emzikli kadınlar, çocuklarının sağlığından korkarak oruçlarını yedikleri taktir de fidye vermek farzdır. her gün bir müd buğday ( bir 

74-

fitre ) fakire verilmeli ve sonrada günü gününe orucunu kaza etmelidir.  ( İhya-i Ulüm’id-Din 2/150 )      

 

4- Orucu bozan şeylerden sakınma

Sefer halinde eğer gücü yetiyorsa oruç, tutmak yemekten daha efdaldır. eğer gücü yetmiyorsa yemek daha efdaldır. Sefere çıkacak gün oruçlu ise o günü orucunu bozmaz. Seferden döndüğü gün de oruçlu ise  yine orucunu bozmaz.

 

Beş çeşit kefaret vardır:

 

1- Ramazan’da kasten oruç yeme kefareti, ( Kefareti Savm.)

2- Zihar kefareti,

3- Katil kefareti,

4- Kefareti Halk ( Traş kefareti )

5-Yemin ( yalan ) kefareti,

 

     Bunları tek, tek açıklayalım.

 

  Orucu bozup kaza ve kefaret Gerektiren Şeyler.

 

a) Mazeretsiz, oruçlu olduğunu bilerek yemek ve içmek,( Yenilen içilen şeyler ister ilaç ister gıda olsun.)

b) Oruçlu olduğunu bile, bile cinsel ilişkide bulunmak.

    Karı kocadan biri ötekine zorla cinsel ilişkide bulunduğu taktirde, zorla ilişkide bulunana kaza ve kefaret, kendisine zorla ilişkide bulunulan kişiye de kaza lazım gelir. ( ama, her ikisi de zorla veya isteyerek yapmışlarsa her ikisine de hem kefaret hem kaza gerekir. )

c) Ağzına giren yağmur, kar ve doluyu kendi isteğiyle yutmak.

ç) sigara içmek, ödağacı veya anber ile tüsülenip dumanını içeri çekmek,

d) Enfiye çekmek,

e) buğday ve arpa tanesini yutmak,

f) dışarıdan bir susam tanesi kadar alıp yutmak,

g)  Az miktarda tuz yemek,

         h) Kan aldırdıktan veya sadece karısını öptükten sonra orucu bozulduğu kanaatiyle bile, bile orucunu bozmak.

     Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan kimse, saydığımız şeylerden birini bilerek veya özürsüz olarak yaparsa orucu bozulmuş olur. Bozulan bu orucu kaza etmesi ve kasten bozduğu için de kefaret tutması gerekir.

                                                                                        ( Diyanet Ansiklopedisi)

 

 

Orucun Keffareti  (Şafii Mezhebinde) 

75-

Ramazan-ı Şerifte  Oruçlu iken cinsi ilişkide bulunan kimse o günü kaza etmekle beraber kendisine kefaret de lazım gelir. Kefaret de şu dur :

Sıra ile varsa durumu müsait ise bir köle azad etmek, buna gücü yetmezse altmış  gün hiç ara vermeden oruç tutmak şayet elli dokuz gün oruç tutar, altmış gün tutmazsa, yeniden atmış gün tekrar oruç tutması gerekir. Yaşlı veya hasta olduğundan dolayı oruç tutamayan, altmış fakire yemek yedirmek zorundadır. ( Şafi İlmuhali Halil Gönenç )

 

Konuyla ilgili bir Hadisi Şerif:

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor. Resulullah (s.a.v.) bir adam geldi ve : “Ey Allah’ın Resulü, helak oldum” dedi. Aleyhiselatu vesselam

“ Seni helak eden şey nedir?  diye sorunca:

“Oruçlu iken hanımıma temas ettim” dedi. bunun üzerine Resulullah( aleyhisselatu vesselam) aralarında şu konuşma geçti:

“ Azad edilecek bir köle bulabilirmisin”

Hayır!”

“ Üst üste iki ay oruç tutabilirmisin.”

“Hayır!”

“ Altmış fakiri doyura bilirmisin”

Hayır!”

“Öyleyse otur.” Biz bu münval üzerine beklerken (Aleyhiselatu vesselam’a içerisinde hurma bulunan bir büyük sepet getirildi.

“ Soru sahibi nerede ? diye adamı aradı. Adam.

“Benim! Buradayım!” deyince Aleyhiselatu vesselam.

“Şu sepeti al tesedduk et!” dedi. Adam:

Benden fakirine mi? Allah’a yemin ediyorum. Medine’nin şu iki kayalık arasında benden fakiri yok!” cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah güldüler ve:

“Öyleyse bunun ehline yedir!” buyurdular. ( Buhari,Savm29,31, hibe 20, Nafakat 13, Edeb,68,95. Keferetu’uil Eyman3,4, Hudud26, Müslim, siyam 81, 1111 , Muvatta, siyam28, (1,296,297 Ebu Davud, savm 37. 2390, 2391 ,2392, 2393, Tırmızi Savm. 28, 724 ve Kütüb-i Sitte 9/ 171-172) 

 

Kefareti Düşüren  Şeyler:

 

Kefareti gerektiren bir şeyi yaparak orucunu bozan kimse, ayni gün oruç tutamayacak derecede hastalanır veya kadın ay hali veya loğusa olursa, kefaret düşer. Yani kaza yapar fakat kefaret orucu tutması gerekmez. Ancak, hastalığın kendi isteği dışında olması şarttır.

Kendisi kasten hastalığa sebep olursa, kefaret düşmediği gibi sefer mesafesinde bir yolculuğa çıkması ile de düşmez. (Diyanet ilmuhali 256)

           

 

 

             Ebu Hüreyre (r,a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti. 

76-

“ Kim Ramazanda özürsüz ve hasta olmaksızın bir oruç yerse, bütün bir sene boyunca oruç tutsa ona kaza etmiş sayılmaz.”( Tırmızı, Buhari, İbni Hıbban Tergib ve Terhib 2/452 )

 

            Diğer mazeretlerde sayılan oruç yemeleri her mazeretli olarak tutamadığı veya  yediği gün, birer gün kaza etmesi gerekir. 

İsterseniz kefaret konusunu biraz açalım? Yukarıda kefarettin ne olduğunu anlatmıştık, şimdi ise kaç çeşit kefaret vardır bunlar nelerdir.

 

a) Oruç ile ilgili kefareti yukarıda açıkladık,                

 

b) Zihar Kefareti: Zihar; aklı başında, rüşdünü ispat etmiş veya reşid çağa girmiş bir Müslüman erkeğin hanımını veya hanımının vücudunu, başını, boynunu, yüzünü, kendisine nikahı ebediyen haram olan muharremlerinden bir kadının tamamına veya bakması haram olan bir organına benzetmesine denir.

   Mesela; bir adam hanımına: “ Sen anam gibisin vücudun tıpkı ona benziyor.” Dese Zihar suçu işlemiş olur.

  Zihar kefaretini yerine getirmeden kadınına yaklaşması  öpmesi kat’tiyen caiz değil kefaret  bittikten sonra yani 60 gün oruç kefareti tutulduktan sonra eşini öpebilir yaklaşabilir.)  

 

c)  Katil Kefareti :

Bir müslümanı veya kendisine te’minat verilmiş bir gayr-i Müslim-i yanlışlıkla hiçbir kasıt olmadan (Trafik kazaları gibi ) öldüren Müslüman’a lazım gelen kefarettir.

     Bunun cezası mümin bir köle veya cariye azad etmektir. Bu mümkün olmazsa aralıksız iki ay oruç tutmaktır. Bunu da unutmayın, kefaret günahları silmek anlamında değildir, kul hakkı başkadır, kefaret istemediği halde ölüme sebebiyet vermek, pişmanlık duymak, Allah Teâlâ’ya sığınmaktır.

Yoksa adamın ehliyeti yetersiz,  Şoförlüğü yetersiz  ise, arabası uzun yola gidecek kadar sağlam değilse fren, eksikliği ışık eksikliği, her yönü ile bir eksiklik varsa, o adam da yolcu taşıyorsa trafik kazası olup, ölenler olursa o sürücü tabi ki sorumludur, çünkü her ne kadar kasıt yoksa da Yüce Allah Teâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor. “ Kendinizi tehlikeye atmayın.”  Ama sen her türlü tedbiri almışsın, uykusuz ve yorgun değilsin, hasta,  aç ve susuz değilsin arabanda da hiçbir eksiklik yoksa o zaman takdiri ilahi olarak kaza olmuşsa oda başka olur. 

            Er doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

 

  d) Traş kefareti :

       Bu, hacc meselesiyle alakalı bir ceza şeklidir.

        Hacc için ihrama giren bir kimse için her hangi bir özürden dolayı saçlarını vaktinden evvel traş ettiğinden veya ettirdiğinden dolayı ceza olarak üç 

77-

gün kefaret orucu tutması lazım gelir. Yalnız bu oruçların peş, peşe tutması şart değildir. Ayrı, ayrı günlerde de tutabilir.

 

e) Yemin kefareti :

    Yüce Allah Teala şöyle buyuruyor: Allah sizi yeminlerinizdeki lağvden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalplerinizin azmettiği yeminleriniz  yüzünden sizi sorumlu tutar. Bunun kefareti ailenize yedirdiğiniz orta derecesinden on fakiri doyurmak yada onları giydirmek yahut bir köle azad etmektir. Fakat kim bulamazsa üç gün oruç tutsun. İşte bozduğunuz yeminlerinizin kefareti budur.  Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini şükredesiniz diye böyle açıklıyor.”( Maide Süresi Ayet 89 )

 

          (Üç  husustan birisini seçmek serbesttir.)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“ Bir yemin edipte  başkasının ondan hayırlı olduğunu görürsen hayırlı olanını yap, ve yemininin  kefaretini öde.” ( İbni Macce Kütüb-i Sitte )

***

Kefarette Vacibin Türü: Kefaret mutlak bir vaciptir: Yani onu eda etmek için sınırlandırılmış bir vakit yoktur. yeminin bozulmasının akabinde yerine getirilmesi de ömür boyunca her hangi bir vakitte yerine getirilmesi caizdir.  ( Zaman İslam Fıkıh Ansiklopedisi 4/307 )

 

            Ramazan Orucunu Başka Zamanda Tutmayı Mübah Kılan Özürler:

 

            Özürsüz olarak Ramazan ayında oruç tutmamak hem günahtır, hem de cezası vardır. ancak bir kimse aşağıdaki durumlarda Ramazan orucunu tutmayabilir. Veya başlamış olduğu orucu bozabilir. Ancak sonradan ilk fırsatta tutamadığı oruçları kaza etmesi gerekir.

           

1- Hastalık:  Bir hasta oruç tuttuğu taktirde hastalığının artmasından korkarsa oruç tutmayabilir. Hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder. hastaya bakan kimsede böyledir. ancak bir hastaya bakmak zorunda olan kimsenin oruç tutması halinde zaafa uğrayıp hastaya gerekli bakımı yapamaması sebebiyle hastanın hayatını tehlikeye düşmesi söz konusu olacağı durumlardadır. Böyle bir tehlike yoksa hastaya bakan kişinin gücü yetiyorsa orucunu tutması gerekir. Başka zamana ertelemesi doğru olmaz.

 

1-      Hanifi mezhebine göre : Ramazan ayında yaklaşık 90 Km. mesafeye

yolculuğa

çıkan kimse oruç tutmayabilir. Yolculuk hali bitince tutmadığı günler kaza  eder.

 

oruç tutmasında bir güçlük yoksa yolcunun oruç tutması daha hayırlıdır.

78-

Şafii Mezhebine göre ise: Ramazanda yolculuk mesafesi 145 Km. dir. Diğer konular yukarıda yazıldığı gibi eşittir.

           

            3- Tehdit edilmek: Orucunu bozmak için ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir. bozduğu orucu sonradan kaza edip tutar.

                       

            4- Gebe ve Emzikli Olmak: gebe veya emzikli olan bir kadın, oruç tutuğu taktirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir. Gebelik veya emziklilik hali sona erince tutmadığı günleri kaza eder ( fidye vermesi gerekmez ).

 

            5- Şiddetli Açlık veya susuzluk : Oruçlu bir kimse açlık veya susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddi bir zarar geleceğinden korkarsa orucunu bozabilir.sonra uygun bir zamanda tutamadığı oruçları kaza eder.

 

            6- Yaşlılık ve düşkünlük : Vücudu günden güne düşen ve oruca dayanamayan iyice yaşlanmış olan kimseler oruç tutmayabilir. Bunlar sonradan da orucu kaza edemeyecekleri için tutamadıkları her günün orucunun yerine fidye verirler iyileşme ümidi olmayan hastalar da böyledir.  ( Bak Fidye bölümüne )                                             ( İslam İlmuhali S. 254 )   

 

            Abdullah b. Ebi Evfa (r.a.  Resulullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

            “ Oruçlunun uykusu ibadettir; Susması tesbihtir; duası makbul dur; amelin sevabı kat kattır.” ( A.Kadri Geylani nin Gunyet-üt- Talibin 602 )

***

            Oruç niyeti getirince, imsak vaktinden ta suhur vaktine kadar ibadettesin, gezsen, uyusan, dinlensen, boş ve kötü konuşmamak şartı ile konuşsan yani günah işlemediğin sürece ibadettesin, mesela namaz ibadeti, namazda selam verince namazdan çıkıyorsun, zekatı verince ibadetten çıkıyorsun Hac’da öyle Hac görevini ifa edince ibadetten çıkıyorsun, ama oruç öyle değil her gün niyetten sonra imsak tan, iftara kadar ibadette sin. Hatta bazı din adamları yatsı namazından sonra oruç niyetini getiriyorsan o vakitten oruçlu olduğuna niyet ettiğin  için sevaplar yazılmaya başlar. En kötü ihtimalle. Sahur vaktinden akşam iftar vaktine kadar ibadettesin.

Ne büyük bir mükafat bu bol sevaplı günler boş geçirmememiz lazım, dolu, dolu geçmesi lazım, nesuh tövbesi yapalım, bol zikir  ve tefekkür yapalım, dilimizi gıybete, iftiraya, dedikoduya değil zikre , Kur’ân okumaya alıştıralım, her saat, değil her saniye ve saliseyi değerlendirelim. bu  son ramazanımız olabilir. belki bir seneye daha yetişemedik, 

 

 

        Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor Hadis no: 5202 :

79-

            “ Oruç’ta riye yoktur. Yüce Allah şöyle buyuruyor. “ o benim içindir. Onun mükafatını da ben veririm. Oruç tutan yemesini ve içmesini benim için terk etmiştir.”               ( Müsned,2/174 C. Sağir 3/1144 )

 

 

            Kur’an ışığındaki kitabımdan Ramazan ile ilgili bir şiir okuyalım mı,

 

             RAMAZAN AYI

                       

            Çok şükür, Ramazan ayı geldi o on bir ayın sultanıdır,

            Rabimiz’ce bu ay ümmeti Muhammed’e bahş edilmiş bir aydır.

            Kur’an Yüce Makamdan, Ramazan ayında semaya inmiştir,

            Ramazan ayını bol ibadetle geçirelim, pişman olmayalım arkadaş.

 

            Gündüzleri oruç tut, namazını cematle kıl zikir ve dua et,

            Geceleri teravih, teheccüt ve vitir namazları ile dualarla ihya et,

            Rabbinize, yakın olun, şeytani laneyle aranıza çekin set,

            Yalnız bu ayı değil tüm günlerimiz ramazan ayı olmalıdır arkadaş.

 

            Çok ibadet ve tefekkür etmeli, hatim çıkarmalıyız,

            Mubarek Ramazan ayının eveli rahmettir. bilmeliyiz,

            Ortası mağfiret, sonu cehennemden azattır, inanmalıyız,

            Yalnız bu ayı değil tüm ömrümüzü ibadetle geçirelim arkadaş.

 

            Ramazan ayı içinde bulunan mübarek Kadir gecesi,

            Bu gece bin aydan hayırlıdır. Buyuruyor Kadir süresi,

            Kur’an’a göre yapın ibadetinizi var mı bunun başka çaresi,

         Gafil olmayın, sonra ebedi bir pişmanlığa düşersin arkadaş.

 

            Sağlığınızla ilgili Doktor bir tafsiye etimi aynen uyarsın,

            Yüce Allah’ın ve Peygamberin, emrine neden tembellik edersin,

            Gafil olma, Yüce Allah buyuruyor. Sen kendini başı boş mu sandın,

            Uyan, uyan, artık uyan, uyan, Havanda su dövmeyin, ARKADAŞ…

 

 

 

         İFTAR VE SAHURDA ZENGİN SOFRA ARAMAYIN

 

 

            Buna çok dikkat etmeliyiz, iftar sofrasını, israf sofrasına çevirmemeliyiz. 

80-

Peygamberimizin eşi Hz. Aişe diyor ki: Allah’ın Resulü üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu . lakin yoksulları doyurup, kendisi aç kalmayı tercih ederdi.”

             Hz. Aişe: Peygamberimizin vefatından sonra ne zaman bir yemek yese ağlamaya başlardı. Bir defasında niçin ağladığını kendisine sorulunca şu cevabı vermiştir.

            “ Hz. Muhammed (a.s.) sağlığında doyasıya bir günde iki defa yemek yiyemedi. Onu hatırladığım için ağlıyorum. ( Tırmızi Zühd. 38 )

 

 

        Yemek Duası

            Efendimiz (s.a.v.) yemekten sonra şöyle dua etmiştir.

            “ Elhemdülillahillezi at’amenâ ve segânâ ve cealanâ müslimin.

 

Açıklaması:

>> Ey bizleri yediren, içiren ve müslüman olarak şereflendiren Yüce Rabbim! Şüphesiz Hamd ve Senâ, yalnız Sana mahsustur.” 

 

Elhamdulillahi Celilüllah, bereketül halillüllah, Şefaat ya Resulüllah, 

 

            Ey Yüce Rabbimiz, Senin rızanla oruç tuttuk, Senin rızanla orucumuzu açtık bütün nimetler senindir ve sendendir, bu nimetleri bize lütf ettiğin için sana sonsuz olarak Hamd ve şükür ediyoruz. Yaptığımız ve yapacağımız tüm ibadetlerimizi kabul ve makbul eyle. şüphesiz senin gücün her şeye yeter.

            Ey Yüce  Rabbim bize ihsan ettiğin nimetleri daim eyle, Devletimizi ve sağlık ve saadetimizi devamlı eyle Evlatlarımı, neslimizi Salih ve âlim kullarından eyle zalimleri üzerimize musallat etme, Ey Rabbim bu yemeği yediren ve yiyen kullarına merhamet eyle, malımıza ve mülkümüze bereket ihsan eyle, bize cennet nimetlerinden ve Kevser suyundan  yememizi içmemizi  nasip eyle.  

            Ey âlemlerin Rabbi Allah’ım! Cemalinle şereflenmeyi bize nasip eyle,

            Ey Rabbim! Nebilerin Efendisi hürmetine bizlere nimetlerini artır. Eksiltme, yaptığımız ve yapacağımız tüm ibadetlerimizi, dualarımızı ve zikirlerimizi kabul buyur, şüphesiz ki, sen her şeyi görür bilir ve  her şeye gücün yeterdir. Amin…

 

            Teravih Namazı   :

 

            Teravih namazı konusuna öncelikle bir Hadisle başlayalım.

            Abdurrahman bin Avf (r.a.) rivayet ediyor. 169 nolu Hadisi Şerif.

            Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “ Şüphesiz Allahu Teala Ramazan orucunu farz kıldı. Bende size Teravihi sünnet kıldım. Öyleyse kim ki, iman ederek ve sevabını kesin olarak Allah’tan 

81-

bekleyerek gündüzünü oruçlu, gecesini ibadetle geçirirse, bu geçmiş günahlarına kefaret olur.” ( İbni Mace, İkame: 173, Nesei, Siyam.40. Müsned.1.191-195 ve Camü’s-Sağir 460 )

                                       

            Teravih Namazının fazileti :

 

            Hz. Ali (r.a. ) diyor ki,

            Resulullah Efendimizden teravih namazının fazileti ve verilecek  sevabı sorulduğunda Resulullah şöyle cevap buyurdular.

            “ Birinci günün gecesi teravih namazını kılan kişi, annesinden doğduğu gibi tertemiz ve pak olur.  Tüm günah kirlerinden arınır. İnsan ve hayvan hakları hariç, diğer hakları mutlaka yerine getirmesi gerekir.

            2. gece teravih namazını kılan kişinin anne ve babası eğer dünyadan imanlı olarak göçmüşlerse, Allah C.c. onları affu mağfiret eder.

             3. gece teravih namazını kılan kişiye bir melek arştan:  “Amelin halis oldu ( Allah yolunda makbul oldu ) geçmiş günahların af olundu.” Diye nida ederek müjde verir.

            4. gece teravih namazını kılan kimse, Hakiki İncil, Tevrat, Zebur ve diğer ilim kitapları ile Kur’an-ı Kerim-i okumuş gibi sevap verilir.

            5, gece teravih namazını kılan Kabe de, Mescid-i Nebiy ve Mescid-i Aksa da kılınan namaz sevabı verilir.

            6. gece teravih namazı kılan kimseye, Beytül- Mamuru tavaf etmişçesine sevap verilir. Taşlar ve ağaçlar onun için istiğfarda bulunurlar.

            7. gece teravih Namazı kılan için, Musa (a.s.) ın firavun ve haman’a karşı giriştiği mücadelede Hz. Musa’ya verilen sevap kadar sevap verilir.

            8. gece teravih Namazını kılan için, İbrahim Halilullah’ a verilen

Sevap kadar sevap yazılır. Yani o kişinin başına haliliyet tacı konulur.

            9. gece teravih Namazını kılan kimse, Allah’a Habib olur. Allah’ın dostları arasına girmeye hak kazanır.

        10. gece teravih namazını kılan kimse, dünya ve ahiretin hayırlı rızıkları ile rızıklandırılır.

 

            11. gece teravih Namazını kılan kimse, öldüğü gün, annesinden doğduğu gibi tertemiz olarak Allah’ın huzuruna çıkar.

            12. gece Teravih Namazını kılan kimse, kıyamet günü mahşer yerine yüzü ayın ondördü gibi nurlar halde gelir.

            13. gece Teravih Namazını kılan kimse, Arasat meydanında tüm korkulardan emin olarak ayakta durur.

            14. gece teravih Namazını kılan kimsenin namazına tüm melekler şahadet olurlar. Böylece o kimsenin kıyamet gününün zorlu hesabından kurtulur.

 

            15. gece teravih Namazını kılan kişiye arş-ı ve Kürsi’yi tutan melekler salat ederler.

82-

            16. gece teravih namazını kılan kişiye, cehennemden azat olduğuna dair beraat verilir.ve cennete girmesi için hüküm verilir.

            17. gece kılınan teravih namazına karşılık, olarak kişiye

Peygambere verilen sevap verilir. ( bir teravih namazına karşılık olarak

verilen bu mükafatlar çok görülmemeli, bu mükafatların neden ileri geldiğini düşünmeli,

Ki, Tüm Peygamberlere teravih namazına mukabil olarak verilen

mükafatlar bildirilince onlar, “ Ya Rabbi! Keşke bizleri de Muhammed ümmetinden kılsaydın.diyerek hayflanmışlardır.

  İşte Ey müslüman!. Peygamberlerin bile arzu ettiği Muhammed

ümmetinin olma şerefine nail oldun.

 

  Hz. İbrahim (a.s.) de Muhammed ümmetine yapılacak olan lütfü,

Rabbinden işitince “ Ya Rabbi! Mademki beni Muhammed’in ümmetinden

kılmadın hiç olmazsa beni onlara unutturma,”  diye dua edip niyazda bulununca, Yüce Allah Teala, kıldığımız beş vakit namaz da  İbrahim (a.s.) rahmet okumayı farz kıldı. Bu da İbrahim süresinde açıkça belirtilmiştir. 

   18.gece teravih namazını kılan kişiye bir melek “ Ey Allah’ın sevgili

kulu!

Allah Teala , senden anne ve baban’dan razı oldu.” Diyerek müjde verir.

  19. gece teravih namazını kılan kimseye Firdevs namazı bahş olunur.

    20. gece teravih Namazını kılan kimseye, şehitler ve Salihler mertebesi

ihsan olunur.

  21.gece teravih Namazını kılan kimseye, cennet te nurdan bir köşk ihsan

olunur.

     22. gece teravih namazını kılan kimse, kıyamet günü mahşer alanına tüm

sıkıntı ve

meşakkatlarden emin olarak gelir.

    23. gece teravih namazını kılan kimse için, cennette ismini taşıyan bir şehir bina olunur.

 

         24. gece teravih namazını kılan kimsenin yirmi beş duası kabul olunur.  

83-

         25. gece teravih namazını kılan kimseden kabir azabı kalkar.

          26. gece teravih namazını kılan mimse, kırk yıl ibadet etmişçesine büyük bir sevaba nail olunur.

           27. Gece teravih namazını kılan kimse, seksen yıl ibadet etmişçesine bir sevap kazanır.                    çünkü bu gece kadir gecesidir. Kadir gecesinde teravih namazını kılan kimse sırat köprüsünü yıldırım hızıyla geçip cennete girer.

         28. gece teravih namazını kılan kimseye, cennet-i alada bin derece ihsan olunur.

          29. gece teravih namazını kılan kimse, bin defa hac etmişçesine büyük sevap kazanır.

    30. gece teravih namazını kılan kimseye, her türlü noksan sıfatlardan

münezzeh olan Allah Teala şöyle hitap buyurur. “ Ey Kulum! Cennetime gir. Cennet meyvelerinden ye! Selsebil ırmağında yıkan Kevser ırmağından ise doya, doya iç hiç şüphesiz ben senin Rabbin, sen se benim kulumsun.” Böylece o kul büyük bir ilahi lütfa nail olur.

  Evet Ramazan öylesine yüce, ve mübarek bir ay ki; bu ayda tutulan oruçlar

kılınan namazlar, mümin kulu işte böylesine sonsuz, üstün nimet ve mükafatlara gark eder. fakat Rabbine karşı asi olup oruç tutmayan namazını kılmayan diğer ibadetleri yapmayan kullar bütün bu sayılan nimet ve mükafatlardan mahrum kalacaklardır. ( Nura Doğru: İbtanbul Emekli vaizlerinden  Abdullah Aydın  C. 2 . Sayfa 752-753-754)

Teravih Namazı ile ilgili başka bir şey yazmaya gerek yok kanısındayım. 

Ne mutlu Allah Teâlâ’nın emrine uyup’ta, Allah rızasını kazananlara ne Mutlu.  

  Hz. Aişe  (r.a.)  diyor ki: Peygamberimiz selat ve selam üzerine olsun.

Ramazanın ilk gecesi evden çıkarak mescide gitti. Orada namaz kıldı. Onu gören

saha biler de namaz kıldılar. Ertesi gün herkes bu namazdan bahis ettiği için ikinci gece mescide daha çok sahabe gelmişti. Yine Peygamberimiz namaz kıldı. ve Saha biler de  O’nun gibi namaz kıldılar.

Üçüncü gece mescide gelenler daha çok oldu. O kadar ki, mescide zorr sığdılar.

Fakat Peygamberimiz o gece aralarına katılmayarak sadece sabah namazı kıldırmaya gitti. Sabah namazın dan sonra cemaate dönerek.

“Akşam burada toplandığınızı biliyordum. Fakat geceleyin namaz kılmak üzerinize farz olur da size zor gelir diye çekindim.” Buyurdu.

 

  Peygamberimiz; sahabileri, Ramazan geceleri namaz (teravih ) kılmayı teşvik 

84-

ediyor. Fakat onları buna mecbur etmiyordu. Peygamberimizin vefatından sonra Hazret-i Ebü Bekir zamanında ve Hz. Ömer döneminin ilk yıllarında ayni durum devam etmişti.  Fakat sonraları Hazret-i Ömer sahabilerin Ubeyd b. Kaab’ın imamlığında Ramazan geceleri

( Teravihi namazını Cemaatla ) kılmalarını emretti. 

 

Ramazan Ayı’nın sonunda kendimizi hesaba çekelim!

 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in beyanı ile ramazan ayın eveli rahmet olan bu ayda Rahmeti Rahman’a vesile olacak kalplerimizi merhamet-i ilahi ile buluşturacak Salih ameller işleyebildik mi? açın halinden anlayıp karnını doyurubildik mi? yetimin başını okşayıp, dertleriyle derman olmak için çaba sarf edebildik mi? yalnızlığın gırdabına düşmüş,kendinden ve insanlıktan ümidini kesmiş kimsesizlere kimse olabildik mi?

Ortası mağfiret olan bu ayda en halıs tövbe ve istigfarla “ Tevvap, Gaffar Settar “ olanın dergahına itlice eyleyebildik mi? günahlarla isyanlarla kirlenen ellerimizi, gözlerimizi, dillerimizi, kalplerimizi ve kulaklarımızı Yüce Allah’ın af ve mağfiretiyle yıkayabildik mi? affedenlerin affolunacağının idraki ile küslükleri bitirip, dargınlıklara son verebildik mi?

Bu ayın sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu ayda cehalet ateşini, ilim ve hekmet düşmanlık ateşini, kardeşlik ve muhabbet zulmet ateşini; adalet ve merhametle, söndürmek için canı gönülden çaba ve gayret gösterebildik mi? hayatımız adına Rabbimizi hoşnut edecek, Resulüllah ile biatimizi perçinleyecek, bizi cehennemden azat edip, cennete eriştirecek bir kararlığı ortaya  koyabildik  mi? Ramazan  ayını değerli kılan Kur’ân-ı Kerim’e hak ettiği değeri verebildik mi? cahilliye çağının karaınlıklarını ilim ve irfanla aydınlatan bu kitabın bizim de yolumuzu aydınlatmasına izin verip emirlere uyup, tatbik edip başkasına da tebliğ edebildik mi?   

+

Ramazan Ayın-ı özlemeliyiz.

 

 

Ramazan ayı, hayır bereket ayı , tövbe istiğfar ayıdır, günahlardan sıyrılma, bol sevap kazanma ayıdır, eski, günah dolu defterlerimizi tövbeyle kapatmak, yeni ak ve temiz sayfaları sevaplarla doldurmalıyız, buna dikkat etmeliyiz, yalnız Ramazan ayını dolu dolu geçirip, diğer ay ve zamanlarda ibadetimizi gevşetmek veya yapmamak, oldukça yanlıştır, Hani Yüce AllahTeâlâ  bir ayetide şöyle buyuruyor.” Siz bazı ayetlere inanıyor bazısına inanmıyormusunuz.” Biz Ramazın ayını ihya edeceğiz, diğer ayları ihmal edeceğiz, böyle bir şey olabilir mi? 

85-

Sayın okuyucular: Esas takva odur ki, diğer zamanlar da da tüm ibadetlerini eksiksiz yapmasıdır, yalnız ramazan ayı müslümanı olmak Allah’a sığınıyorum yetersiz olabilir.

çünkü: Allah Teâlâ bize böyle bir şey emir etmemiştir. Yani, yalnız Ramazan ayında ibadetini yap diğer ayları askıya al, ibadet yapma yine günahlara dal, gafilliğe dal, dünya malı ve sevgisine dal, AllahTeâlâ’nın emirlerini unut, böyle bir emir yoktur.

Tabiî ki helalından çalışmak zengin olmak her müslümanın hakkıdır, ama Allah Teâlâ’nın emirlerine uymamak, Peygamber Efendimizin tavsiyelerine uymamak hiçbir müslümanın hakkı değildir.

Peygamber Efendimiz bir hadisinde; Şöyle buyurmuştur “Öyle ibadet et ki, yarın ölecekmişsin gibi. Öyle çalış ki, hiç ölmüyecekmişsin gibi.”    İşte müsümanın ibadeti ve çalışma kıstası bu olmalıdır. “ Yüzde elli, ibadet için. yüzde elli dünya için,“

Sonuç olarak:

Bu Ramazan ayı biterken de iyilikler artmalı, on bir ay sonra gelecek olan Ramazan ayına belki bir daha kavuşamayacağımızı dile getirip, ondan ayrılma olduğu için ağlayıp göz yaşları döküp sızlanmalıdır. Ayrılırken de onu selamlamalı veda etmeli ve şöyle demelidir.

 

      Selâm sana, Allah Teâlâ’nı, buyurduğu, oruç benim içindir mükafatını ben veririm, olan ay.

 

Selâm Sana,  ey  Sen gelince “Cennet kapılarının açıldığı,  Ramazan ayı,” (Hadis )

 

Selam Sana  ey   İçinde Kadir gecesi bunan ve bin aydan üstün olan ay…

 

Selâm Sana   ey   Oruçlunun, Susması tesbih, duası makbul olan ay..  ( Hadis )

 

Selam Sana   ey  Ramazan ayı içinde Kur’ân indirilmeye başlayan  ay..

 

Selâm Sana,  ey  Oruç tutulan, çok namaz kılınan, çok Ku’rân okunan  ay…

 

Sela mSana,  ey   Günühlardan tövbe ve mağfiret dolu  ay…

 

            Selâm Sana,     ey  Bereket, ihsan lütuf getiren  ay…

 

Selâm  Sana,  ey   Zekat verilen, fitre verilen, hediyeler yağdıran  ay…

 

 

Selâm Sana,  ey   Emirlerin ve ibadetlerin yerine geldiği   ay…

86-

 

Selâm Sana,  ey  Oruç tutula, ve teheccüd namazı kılınan  ay..

 

Selâm Sana,  ey   Teravih ve diğer nafile ibadetlere ağırlık verilen  ay..

 

Selâm Sana,  ey    Nurlarla kandillerle, donatılan  ay..

 

Selâm Sana,  ey    İrfan / takva sahiplerinin arkadaşı ay…

 

Selâm Sana,  ey    Camilerimizin, mescitlerimizin dolup, dolup taşan  ay..

 

Selâm Sana,  ey    Günahlardan kurtulma rahmete kavuşma olan  ay…

 

Selâm Sana,  ey    Muhabbet ehlinin nuru olan ay…

 

Selâm Sana,  ey   Oruç sabrın ayırısı olan  ay.. ( Hadis. )

 

Selâm Sana,  ey   Şeytanların zincirle bağlanan  ay..

 

Selâm Sana,  ey   İbadet ehlinin cenneti olan ay…

 

Selâm Sana,  ey   Önü merhamet, sonu, af ve mağfiret olan  ay…

 

Selâm Sana,  ey    Hasretle Müslümanlar tarafından tabiri caiz ise iple çekilen  ay..

 

Selâm Sana,  ey   Oruçlunun uykusu ibadet olan ay.. (  Hadis )

 

           Ey bizim uğurlu ayımız, sana tam kavuşmadan, sana doymadan, sana veda ediyoruz senden bir dost gibi ayrılıyoruz, Senin gündüzün oruç, namaz, sadaka ve iyilikler idi, gecen yine farz namaz, sünnet olan teravih namazı ile vitir ve Teheccüd namazları kılınır, Kur’ân okunurdu. sahura kalkınırdı ve bizden sana selam ve saygılar olsun. 

 

            Seni çok özleyeceğiz, Acaba bir daha senin gelişini görecek miyiz, belki seni bir daha görmeden bize ölüm gelecek senin hasretin ile gideceğiz.

            Selam sana ey büyük ay… Ölmezsek, seni seneye özlemle, hasretle, göz yaşları arasında saygıyla bekleyip ve öylede karşılayacağız.              İnşallah

Bizden sana sonsuz lelâm ve sevgi ve saygılar olsun Ramazan  ayı…

 

 

Yüce Allah ben cinleri ve insanları, bana kulluk görevi yapsınlar diye yarattım, buyurmaktadır.

87-

 

Kulluk görevi yapmamız için dinin bütün emir ve yasaklarına, helal ve haramlarına, günlük, haftalık, aylık, yıllık ve ömür boyu ibadetleri yerine getirmemiz gerekiyor, 

Bunu biraz açalım mı?

Günlük ibadet :  bildiğiniz gibi Rabbimizin emir ettiği Peygamberimizin tafsiye ettiği namazlar, helal haramlar bütün dini emir ve yasaklara uymak insani iyi ilişkiler, anne baba, komşu ve kul hakkına riayet etmek, gafil olmamak, zülüm etmemek  vesair.

 

Haftalık İbadet: Cuma günü namazını kılmak ( o günün ve gecesinin kıymetini bilmek)

 

Aylık İbadet : Ramazan orucunu tutmak : o mübarek ayda ihlasla bol, bol ibadet etmek teravih namazını kılmak, duha, ve evabin namazını kaçırmamak,  Kur’an okumak çokça zikir, dua, ve istiğfar etmek. fakirlere düşkünlere, yetimlere yardım etmek, Kadir gecesini ihya etmek, sadakayı fitir vermek, kısacası Müslümanlığı dolu, dolu yaşamak, amaç Allah’ın rızasını kazanmak, Allah’a kulluk görevimizi yapmaktır.

 

Yıllık ibadet :  Zekat, vermek, Dini kurallara göre malınız varsa zekatını vereceksiniz, yoksa fakirseniz o zaman zekattan sorumlu değilsiniz, her kes kendi durumunu yani ( ne altını, ne parası ve malları varsa ) kendisi çok daha iyi bilir, Zekat’a düşen ne varsa verilmesi gerekir.  ( Bak. Zekat bölümüne )

Kurban kesmek, Hanefi mezhebine göre vacib, Şafii mezhebine göre sünnettir. Buna da uyulması gerekir. Maddi gücümüz varsa tabiki bu ibadeti de yerine getirmemiz gerekir.  (Bak. Kurban Bayramı bölümüne.)

Fitre :  Fitre de yılda bir defa verilir fitre mallarımıza göre değil adam başına bir sadakadır. Sadaka-i fıtırdır. ( Bak Fitre  ( Sadaka-i Fıtır )Bölümüne az üst satırlarda)

Ömür boyu ibadet : Hayatta yalnız bir defa Hac faraziyatını yerine getirmektir.  ( Bak. Hac bölümüne:  ) 

Dikkat edersek günlük yapılacak ibadetler ( beş vakit namaz ), haftalık, ibadet (Cuma namazı ) Aylık, ( Ramazan ayı orucu )  yıllık ( zekat ) ve ömür boyu olan ( hac ) ibadetleri içinde devam etmektedir. Bunlar  değişmez bir kuraldır. ömür bitince oda biter. Yani kısacası insan oğlu yaşadıkça farz olan ibadetler  devam eder.  bu İlâhi emir ve kuraldır.

 

8.(3114) – Nesai’nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir.

 

“ Bir münadi, her gece şöyle nida edip bağırır. “ Ey hayır isteyen, gel! Ey  şer isteyen kendini şerden tut.”( Nesai, Savm 5,(4,130_ ve Küküb-i Sitte 9/65 )

88-

Nafile oruçlar

 

Önce nafile nedir açıklaması:  --

 Farz ve vacip niteliğinde olmayan ibadet anlamında fıkıh terimi. 

 

Ayrıca, Hz. Peygamber’in hadislerinde farz ve vacip niteliğinde olmayan İbadetlere “Nafile kelimeleri ile ifade edildiği görülüyor.”

Kısacası; gönüllü olarak,  farz ibadetler dışında ibadet yapmanın hayır ve sevabı çok olduğu belirtilmiştir. ( Bid’at ve riya yapmamak şartı ile ) 

              Enes b. Malik (r.a.)  Resulullah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlattı:            

“ Bir kimse, bu haram (muhterem  ) aylarda ( Zilkaide, Zilhicce, Muharrem, ve Receb

aylarda ) üç gün oruç tutar ise .. yani: Perşembe, Cuma, cumartesi gününü.. Allah-ü Taala onun için yedi yüz senelik ibadet sevabı yazar.”  ( Şeyh A.Kadir Geylani Gunyetü’üt Talibin s.543 ve İmamı GazaliKimya-yı Saadet  S.156. kitaplarından) 

                       

          Hz. Ömer (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) Efendimize şöyle sordu:

                          --Allah-ü Taala beni sana feda eylesin. Bana senenin tümünü oruçlu geçiren kimsenin durumunu bildir.

            --Resulüllüh (s.a.v.) Efendimiz onun için şöyle buyurdu:

            “ O kimse, ne oruç tutmuştur; nede oruç açmıştır.”         

                       

            Daha sonra şöyle sordu:

            Ya Resulüllah, her ay’da üç gün oruç tutan kimsenin durumunu bildir.

            Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle cevap verdi:

            “ Bu kimse, senenin tümünü oruçlu geçirmiştir.”

Hz. Ömer daha sonra şöyle sordu:

            Ya Resulüllah, bana pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutan kimsenin durumunu anlat.

            Bunun üzerine, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

                        “ Perşembe günü Ameller Yüce Allah’a yükselir. Pazartesi ise.. benim dünyaya geldiğim gündür; ( ayrıca ) bana vahyin gelmeye başladığı ilk gündür.”(Gunyet’üt talibin 557 )

                       

            Ludeyn oğlu Amir el- Eş’ari (r.a.) derki, Resulullah (s.a.v.) ‘ın

                        “ Cuma günü bayramınızdır. Bir gün önce veya bir gün sonrasıyla tutulmadıkça, sadece Cuma gününde oruç tutmayınız.” Buyurduğunu işittim.   ( Bezzar ) ve Tergib ve Terhib 2/ 492 )

***

 

            Ebu Zer (r.a)  rivayet ediyor Hadis no: 2676

89-

“ Eğer nafile oruç tutacak olursan ( Hicri ) ayın on üç on dördü ve on beşinde tutmaya bak”( Nesei Siyam: 84,83.)

 

 

 

 

 

                        Nafile oruç Bozulabilirmi ?

 

            İmamı Şafii ile ona muvafakat eden ulemaya göre, nafile oruç bozulabilir. Her hangi bir telafi de gerekmez.  Bazı sahabelerle Ahmed İbnu Hanbel ve İshak İbnu Rahüye’nin  görüşleri de buna muvafıktır. Ancak tamamlanması müstehaptır.

                        Ebü Hanefiye göre, Nafile de olsa niyetten sonra oruç bozulmamalıdır. Bozacak olursa, kaza etmesi gerekir. Malik, Hasan Basri, İbrahim Nehai ve Mekhül gibi başka bir kısım alimler de şu görüştedirler.

           

                        İmam-ı Azam’a göre ziyafete çağrılmak nafile orucu bozmaya meşrü bir özürdür.

                       

Buna çok dikkat etmek lazım, Nafile orucu tutan kimse mazereti olmasa, orucunu bozması mekruhtur.

 

Yüce AllaTeâlâ şöyle buyuruyor.

“ Amellerinizi beyhude kılmayınız.”

 

            Şafiye göre: Kocası olan kadının, kocasından izin almadan nafile orucunu tutması mekrühdur.

           

            Dedesi demiştir ki, :

            --Hazreti Ali b. Ebi Talib’in şöyle dediğini dinledim. :

            --“ Resulüllah (s.a.v.) yanına bir gün gittim. Öğlene yakındı. Kendisi evinde idi.

            Resulüllah (s.a.v.) selam verdim. Selamımı aldı. Sonra şöyle buyurdu:

            “ Ya Ali Cebrail burada; sana selam veriyor..”

            Dedim ki:

            Sana da ona da selam olsun Ya Resulallah.

            Bunun üzerine Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

            “ Ya Ali bana yaklaş..”

            Yaklaştım şöyle buyurdu:

            “Ya Ali Cebrail sana şöyle diyor :

            Her ayda üç gün oruç tutsun. ..

 

              Bu orucu tutarsan sana ilk gün, on bin sevap yazılır; ikinci gün otuz bin sevap yazılır; üçüncü gün yüz bin sevap yazılır.” 

90-

Sordum:

                        Ya Resulüllah, bu sevabın özelliği bana mı aittir; tüm insanlar ayni sevabı alabilir mi?..

            Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu.

            --“ Ya Ali, bu sevabı  Allah-ü Taala sana ihsan eder. senden başka senin işlediğin bu amelleri işleyenlere de ihsan eder. “

            Sonra sordum:

            --Ya Resulüllah, o oruç tutulması gereken üç hangi günlerdir.

            Şöyle buyurdu:

            “Bu günlere :

            -Eyyam-ı Bıyd.. ( Akgünler)

            Tabir edilir ki: Her ( hicri ) ayın 13. 14. 15. günleridir.

 

            Hadis no: 5052 – Ebu Katade (r.a.)’den rivayetle:

            Ramazan’nın yanında ( yani Ramazan ayı dışında )  her ay üç gün oruç tutmak, diğer

ramazana kadar olan yıl boyunca gündüzün oruçlu, geçirip akşam iftar etmek kadar

sevaplıdır.” (Buhâri, Savm, 59; Müslim, Siyam, 187-197, NESÂİ Siyam, 78-82, Müsned ,4, 22,217,C. Sağir 3/1127ası )

 

 

            Hadis No: 5053 -  Hz. Ali (r.a.) rivayet ediyor:

            “Sabır ayı Ramazanla birlikte her ayda üç ğün oruç tutmak; kalbin kin, haset, nifak

gibi her türlü kinini giderir.” ( Tabarani’nin kebirinden C. Sağir C.2, Sayfa 1127

                                  

            Allah Rahmet eylesin; Zer. B. Ceyş şöyle dedi.

                        --İbni Mes’ud’a  (r.a.) Eyyam-ı Biyd durumunu sordum, bana şöyle dedi:

            --Bende Eyyam-ı Biyd  için Resulüllah (s.a.v.) Efendimize sordum şöyle buyurdu:

          “ Adem (a.s.) asi gelip te ( cennet’e) ağaç meyvesinden yedikten sonra; Allah-ü Taala ona şöyle vahyetti:

            --Ya Adem yanımdan git. İzzetime, celalime yemin ederim ki: bana asi gelen yakınımda duramaz.

            Bundan sonra Adem kara (siyah ) olarak yere indi.

            Melekler onun için ağladılar, yalvardılar ve şöyle dediler:

            --Ya Rabbi, sen onu kudret elinle yarattın. Onu cennetine yerleştirdin. Meleklerini

Ona secde ettirdin.

            Bir günah sebebi ile de , onun beyazlığını giderip kararttın.

            Bunun üzerine, Allah-ü Taala Adem (a.s.) şöyle vahyetti:

 

                        Ya Adem bu gün, ayın on üçüncü günüdür; bu gün benim için oruç tut.

91-

Adem (a.s.) o gün oruç tutunca, cesedinin (vücudunun) üçte biri beyazlaştı.

            Sonra, Allah-ü Taala şöyle vahyetti:

            --Ya Adem bu gün ayın on dördüdür. Bunu da oruçlu geçir.

            Adem (a.s.) o gün de oruç tutunca, cesedinin ( vücudunun ) üçte ikisi beyazlaştı.

 

            Daha sonra, Allah-ü Taala şöyle vahyetti:

            --Ya Adem bu gün ayın on beşidir. Bu günde oruçlu geçir.

            Adem Aleyhisselam o gün de oruçlu geçirince cesedinin (vücudunun) tümü

beyazlaştı. “

            İşta anlatılan manada ötürüdür ki; o günlerin adına :

            -- E y y a m – i   B i y d…

            Tabiri kullanıldı.

            Edem’il katib de Katabi şöyle dedi:

            Araplar o günlere:

            Eyyam-i Biyd ..

                        Tabir ederler. Sebebi şu ki: gecelerde ay tamam olduğundan geceler evelin den sonuna kadar aydınlık olur.

                       

Yine ayni konuyla ilgili başka bir rivayet.

İbni Abbas (r.a.) şöyle anlattı.

--Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, ne yolculukta ne de bulunduğu yerde iken, eyyam-i Biyd orucunu bırakırdı.

 

  Şaabi şöyle anlattı:

-- İbn-i Ömer’in (r.a.) şöyle dediğini dinledim.

Resulüllah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu dinledim. :

“ Her kim  her aydan üç gün oruç tutarsa, sabah namazının iki rikatını kılarsa, yolculukta ve bulunduğu yerde vitir namazını bırakmaz ise..onun için bir şehitlik sevabı yazılır.”( Gunyet’üt Talibin 587-813—816 )

                                                                       ***

           

Ebu Zer  (r.a.) rivayet ediyor: Hadis No:735

“ ( Hicri ) Ayın üç gününde oruç tutacaksan on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günlerinde tut.”    ( Müsned 5/162 Tırmızi, Savm, 53; Nesai Siyam : 84 )

 

 İki dakika tefekkür edelim mi?

 

            Müslümanların işleyeceği hayırlı amellere baktığımızda Yüce Allah, bize ayetlerde bol sevap ve lütuf müjdesini vermiş, ayrıca  Peygamber Efendimizin açıkladığı hadisi kutsi’de de, Yüce Allah’ın lütuf ve ihsanından bol sevaplar olduğuna dair müjdeler veriyor ve bu bizim aklımızı hayalimizi zorluyor.

92-

Oysa Yüce Allah Rahmandır. Rabbimiz’ dır. Lütfi ve ihsanı boldur. Haşa kullarına zülüm

etmez. Kullarını af etmesi için vesile aramaktadır. Bu konuylailgili bir araştırma yapalım mı?

 

Zeyd b. Eslem’e – Allah ondan razı olsun şöyle rivayet ediyor:

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

“Ameller karşılıklarına göre beşe ayrılırlar: ( bir kat) on kat karşılık görecek amel, yedi yüz kat karşılık görecek amel, sahibine ne kadar karşılık alacağını sadece Yüce Allah’ın bildiği amel (ler.)”

 

1- Misli ile karşılanacak amel şudur.. Adam eğer bir kötülük işlerse amel defterine bir kötülük yazılır. Buna karşılık bir iyilik yapmayı niyet eder de onu işlemez ise defterine bir iyilik sevabı yazılır.

 

                          2- Karşılığı on kat olacak olan amel; kulun işlediği her hangi bir iyiliktir. Bu iyiliğine karşılık amel defterine on kat sevab yazılır.

 

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            “ Kim bir iyilikle gelirse kendisine on katı verilir. Buyurmaktadır.( En’am

Süresi Ayet 160 )

 

            3- Karşılığı yedi yüz kat olacak olan amel; ile ilgili:

            Yüce Allah şöyle buyuruyor.

                          “ Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her biri yüz taneye sahip yedi başak bitiren bir tohum tanesine benzer.  Allah dilediğine kat, kat fazla verir. Allah rahmeti bol olan ve her şeyi bilendir.” ( El-Bakara Süresi Ayet 261 )

                                                                               

                           4- Kadir gecesini ihya etmek yaklaşık 84 yıla tekabül eden bin aydan hayırlıdır.

 

Yüce Allah şöyle buyuruyor.

“ Biz onu (kur’an’ı ) Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesinin ne 

olduğunu  sana ne bildirdi? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.Kadir Süresi Ayet : 1.2.3           

 

                        Yüce Allah  buyuruyor.

            5- “Yalnız Sabredenlere, mükafatları hesapsız olarak ödenecektir.” ( Zümmer Süresi Ayet:10 ) 

6- “Artık onlar için yaptıklarına karşılık bir mükafat olarak, göz

aydınlığından ne hazırlanıp saklandığını kimse bilemez.” ( Secde Süresi Ayet:17)

 

7- Karşılığının ne kadar olacağını  sadece Yüce Allah’ın bildiği  amel’e

 

gelince oda oruçtur.    

93-

 

            Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi kudsi de diyor ki:

                          “ Yüce Allah şöyle buyuruyor: İnsan oğlunun yaptığı bütün ibadetler kendisi içindir. Oruç’a gelince o, sırf benim rızam kazanmak uğruna yapılan bir ibadet olduğundan karşılığını da vereceğim mükafatı da ben tayin ederim.”(Buhari )

 

 

                          Çünkü  oruç, diğer ibadetlerin tersine sadece Allah ile kul arasında gizli olarak kalan bir ibadettir. Onun Allah’tan başka hiçbir fani varlık göremez. O yüzden de mükafatını yalnız Allah verecek ve derecesini de yalnız Yüce Allah tayin edecektir.

                       

            Diğer nafile ibadetlerle ilgili Namaz bölümünde çok geniş olarak araştırıp bilgilerinize sunulmuştur.

 

İ ’ T İ K A F

-------------------------:

Hüseyin (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

“ Ramazanda on gün itikafa giren iki hac ve iki umre sevabı kazanır.”                                                        ( Beyhaki ) Tergib ve Terhib 2/526)

***

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Ramazan ayının son on gününde itikafa girerdi. Bu sünnetini dünya hayatında göçünceye kadar devam ettirdi. Vefatından sonra da hanımları İ’tikaf ettiler.

Sahabeyi dahi itikafa girmeye teşvik edip şöyle buyurdu :

İtikafa girmek isteyen kimse, Ramazan ayının son on gününde girmelidir.”

 

İtikaf Nedir?

 

İtikaf niyet ederek bir camide ibadet niyetiyle durmak demektir. Ramazan ayının son on gününde itikaf  farzı kifaye olarak sünnet-i müekkede’dir. Cemaatten biri itikafa girince bu sünneti yerine getirince görev diğer Müslümanlar üzerinden düşmüş olur.  Yoksa hepsi sorumlu olurlar.

Örnek : Verilen selamı selam alma o toplumda bir kişi selam alsa, o cemiyet veya cemat sorumluluktan kurtulur cenaze namazı, ve Kur’ân okunurken dinleme de öyledir. Daha öncede bu konuya değindiğimiz için konuyu kısa kestik. 

 

 

       İ’tikaf üç çeşittir.

94-

            1- Sünnet,

            2- Müstehap olan itikaflardır.

3- Vacip,

 

1, Sünnet İtikaf  ve İtikaf’ın Adabı :

 

1-Camilerin en çok camatı olan imamı ve müezzini olan Cuma namazı kılınan bir cami tercih edilmelidir, 

2- İtikaf esnasında boş şeyler konuşmamak, Kur’an, hadis-i şerif kitapları ile Peygamber ile ilgili kitapları okumak, zikir etmek, ve  geçmiş namazlarını kaza etmek, bol, bol tefekkür etmek, İlim öğrenmek,

Bir Hadis te: “ Her şeyin bir yolu vardır Cennetin yolu da İlimdir.” (Kenzu’l Ummar,28803)

 

3- temiz elbise giymek ve güzel koku sürmek.

4- İtikafa giren bir kimse Camide yer, içer uyur ve lüzüm olan şeyleri camide alır bunlar için dışarı çıkarsa itikafı bozulur. 

 Tuvalete girmek, abdest almak, gerekli ise gusul yapmak gibi tabi ihtiyaçları için Camiden dışarı çıkar. Cuma namazı ayni yerde değil de bir başka yerde kılınıyorsa Cuma namazı için bir başka camiye çıkıp o camiye gidebilir. Cenaze namazı, yemek, vesair başka şeyler için dışarı çıkamaz.

Ancak; kendisine veya malına bir zarar geleceği veya cami yönetimi  zorla camiden çıkarırsa o camiden, başka bir camiye gidebilir.

 Bu  zorunlu haller dışında camiden çıkarsa itikafı bozulur. İtikafta olan kimsenin eşi ile cinsel ilişkide bulunması halinde itikafı bozulduğu gibi dokunmak veya öpmekle boşalma olursa yine itikafı bozulur.

İhtilam olmak, ( uyku halindeyken cünüplük  meydana gelirse) itikafı bozulmaz.

5- İhlas ve samimiyetle yapılan bir İtikaf en şerefli ameldir. Çünkü itikafa giren oruçludur. Kendini ahi rette vermiş, ibadet deryasına dalmış, bir namazı bitirince özlemle, hey canla diğer namaz vaktini bekleyen bir bahtiyardır. İtikafta bulunan mümin, bir süre dünya işlerinden ayrılarak Allah’a yönelir, düşmüno olan Şeytanın şerrinden en sağlam kaleye sığınmış, Allah’ın evi olan camide  onun sonsuz rahmetine iltica etmiş olur, bu durumda olan bir mümin Allah’ın evinde onun misafiridir. Ev sahibine layık olan misafirine ikramda bulunmaktır.

6- İtikaf süresince hayırdan başka hiçbir şey konuşmamak.

7- Ramazan’ın son on gününü itikaf yapmak,

 

 

 Efendimiz,”Bir namazı bitirdikten sonra namazgahında oturup diğer namaz vaktini bekleyen namazdaymış gibi sevap kazanır.” Buyurmuştur.  

95-

 

İtikaf Ramazan ayına has olmamakla birlikte daha çok bu ayda yapılır. İtikaf ibadeti sünnet olduğu gibi bunun Ramazan ayında yapılması da ayrı bir sünnettir.

 

2--Müstehap Olan İ’tikaf :

 

Bu itikaflar için vakit ve süre şartı yoktur. camiye giren bir kimse:

“ Allah’ım, bu camide kaldığım sürece İ’tikafa niyet ettim.” Camide beş on dakika dahi kalsa kaldığı sürece itikafa girmiş sayılır camiden çıkınca itikaf sona erer.

            Şuna dikkat etmek lazım, camiye girince niyet getirdikten sonra dünya ile ilgli tek söz konuşulmaz ( konuşulana da cevap verilmez) konuşursa i’tikaf tiyeti bozulur sevap alamaz. camiden çıkınca  o zaman dünya konuları ile ilgli konuşabilir.  

 

            Vacip olan itikaf ise: Nezir yani camide itikaf etmeleri için Allah’a söz verilen itikaflardır. Bu itikafın süresini kendisi ne söz vermiş ise o kadar itikafta kalır. 

            Mesela:  şöyle benim şu işim olursa Allah rızası için şu kadar gün ve gece şu Camide İtikaf ta kalacağım der ve Allah Teâlâ’ya söz verir ve o işi olunca itikaf gerçekleşme zamanı gelmiştir.

            Bayanlar, camide itikaf yapamazlar dinen yasak değilse bile yine dinen hoş görülmemiştir. Bu nedenle bayanlar evindeki bir odayı itikaf odasına çevirip orada ibadetlerini yapabilirler yani itikafa girebilirler. Camide itikaf yapanla, evde itikaf yapan inşallah ayni sevabı alırlar. Tabi ki, camideki kural ne ise evdeki itikaf kuralı da o olacaktır ve kurallara uyulacaktır. 

 

 

          F İ T R E :

 

İbnu Ömer (r.a.) anlatıyor. 

            “ Reasulullah ( aleyhissalatu vesselam ) sadaka-i fıtrı Müslümanlar dan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa’ hurma veya bir sa’ arpa olarak farz kıldı.”

( Buhari, Zekat, 70,71,73,74,76,78,Müslüm Zekat,13 (984) Muvatta Zekat, 51,53,55,(1/283) Tırmızi, Zekat, 35(676); Ebu Devud, Zekat, 19, (1611 ), 1612,1613, 1614,1615, Nesai Zekat, 31,32,33,34,41, (5,47) İbnu Mace Zekat, 21,(1926) ve Kütüb-i Sitte 6/421 )

 

 

            Konuyla ilgili başka bir hadiste,

96-

4.(2047) Amr İbnu Şuayb, an ebihi an cedihi (r.a.) tarikinden anlatıyor. “ Resulullah (s.a.v.) Mekke caddelerinde dellal çıkararak şöyle ilan ettirdi:

            “ Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-ı fıtır her müslümana, erkek- kadın  hür-köle küçük-büyük, olsun vacibtir. Bu ya iki müdd buday veya onun dışında bir sa’ yiyecektir.”

( Tırmızi, Zekat35,(674) Kütüb-i Sitte 6/422 )

 

            Allah rahmet etsin; Veki b. Carah şöyle dedi:

 

            --Namaz için sehiv secdesi ne ise.. Ramazan ayı için de fitre odur. Bu manadan ötürü, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz. Fitre zekatını farz eyledi. Ta ki, Oruçlunun yanılgılarını temizleye;

 

            Fitre sağlığın zekatı, ve sigortasıdır.

            Fitre vermek, oruçlu iken bir temizleyici gibidir. Yani orucunu bilhassa boş laf kötü söz, yalan söz, gıybet kavuculuk, şüpheli yemek, güzel-çirkin kadınlara kötü gözle bakmak gibi şeylerden.

            İşte fitre, bütün bu kötülüklerin kefaretidir. Oruçlunun eksikliklerini tamamlar; sevabını yerine getirir.

            Tıpkı: işlenen günahlara tövbe istiğfar gibi, yanlış kılınan namaz için yapılan sehiv secdesi gibi..

            Namazda yanılmanın sebebi şeytandır. Onun inadına yeniden Allah’a secde edilir.

            Oruçta işlenen kötü sözlerin ve masiyetlerin sebebi de şeytandır. Fitre de onun inadını kırmak için verilir.           

Hacc de, da yapılan hatalara (yanılgılara) kurban kesilir. Veya on gün oruç tutulur gibi.

Ayrıca Fitrenin fakirlere verilmesi  fakirlerin sevindirilmesi, hem sadaka-i fıtır hem de  fakirlerin de zenginlerle birlikte huzur, neşe ve sevinç içinde bayram yapmaları da bir ibadettir. Kısacası Sadaka-ı fıtır. Yüce Rabbimizin hoşnutluğunu rızasını kazanmaktır inşallah.

 

Allah’u Teala bizi ve bütün müminleri şeytanın kandırmacasın dan

 Tuzağına düşmekten, başımızı gaileler açmasından ve her türlü şeytanın vesvesesinden bizleri korusun.

            Yine fitre konusuyla ilgili başka bir hadis ise şöyle buyurmaktadır.

 

            İbni Abbas rivayet Hadisi :

            “ Resulüllah (s.a.v.) fitreyi oruçluları  lüzümsuz ve çirkin sözlerden tekizlemek ve yoksullara yiyecek sağlamak için farz kılmıştır. Fitreyi kim (Bayram ) namazından önce öderse, bu makbul bir zekât kim namazdan sonra öderse, her hangi bir sadakadır.”

 

( Ebu Dâvud ve İbni Mace Neylu‘l–Evtar,IV,184, İslam fıkhı, Ansiklopedisi c. 3, s, 384 )

97-

Cerir bin. Abdullah (r.a.)  rivayet ediyor:

            Ramazan ayının orucu, yerle gök arasında kalır asılı bekler. Fıtır sadakası verilmedikçe Allah’a arz edilmez.” (İbni Şahin’in Terğib’inden, ve  Camiü’s- Sağir 3/1108 )

 

            İki Dakika Teffekür edelim mi ?

 

            Bazı Müslüman kardeşlerimiz, fakirler fitre vermemeleri gerekir diye mırıldıyorlar onlar böyle derler :

Çünkü fakirlerin paraları olmadığı için nasıl Hac’a  gitme,  Zekat, verme, Kurban kesme gibi sorumlulukları yoksa,fitre verme sorumlulukları da olmaması gerekir. diye soru sorarlar. Konunun anlaşılması için;

 Yukarıdaki iki hadisi tekrar okuyalım.

 

1-- “ Reasulullah ( aleyhissalatu vesselam ) sadaka-i fıtrı Müslümanlar dan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa’ hurma veya bir sa’ arpa olarak farz kıldı.”

 

            2--“ Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-ı fıtır her müslümana, erkek- kadın  hür-köle küçük-büyük, olsun vacibtir. Bu ya iki müdd buday veya onun dışında bir sa’ yiyecektir.”

 

            Bu  hadisler kesin emirdir, yorum yapmak, benim hadım değil ve beni aşar diye düşünüyorum ama, bazı din adamları şöyle derler, fakirler, Fitrenin sevabından mahrum olmamaları için, yine yukarıdaki yazılan şu Hadis’i tekrar okuyalım. 

 

             “ Ramazan ayının orucu, yerle gök arasında kalır asılı bekler. Fıtır sadakası verilmedikçe Allah’a arz edilmez.”

            İşte fakirler bu nimetlerden mahrum olmaları için, fakirin parası veya malı yoksa bile iki fakir bir araya gelip “ ceplerinden veya mallarından hiçbir eksiltme olmadan” o iki kişi kendi kendilerine fitrelerini birbirlerine verirler. Önce birisi fitresini verir diğeri kabul eder, sonradan 2. si fitresini verir diğer Müslüman fitresini kabul eder.Burada gaye Hem vacip olan, emri yerine getirmek, hem de bol sevap almak o fitre verme nimetlerini kazanmaktır. Fakir, hiç birşey bulamazsa, bir yetimin başını okşasın, komşularına güler yüz göstersin, Müslümanlara su dağıtsın, yani o fitre sevabı alması için mutlaka o niyetle bir şeyler yapması lazım.

Haşa Müslümana eziyet veya küflet vermek değildir. Allah Teâlâ ve Peygamberimiz tarafından gelen her emir ve tavsiye iyiliğimiz için gelmiştir.

.

            “ En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.”

98-

KADİR  GECESİ :

 

Konuya Ayet ve hadislerle başlayalım.

Yüce Allah Buyuruyor:

“ Biz gerçekten onu ( Kur’an-ı Kerim’i ) Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesi ne kadar önemlidir bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve Ruh, ( Cebrail) Rab’lerinin izni ile kulların her işi için iner de iner. O gece, Tanyeri ağarıncaya ( Fecr’e ) kadar selam ( kurtuluş ve ve saadet vesilesi ) dir. ( Yer yüzüne inen Allah’ın melekleri her adımda rastladıkları oruç tutan müminlere Allah’ın selam ve hoşnutluğunu sunarlar.) ( Kadir Süresi Ayet 1,2,3,4,5)   

 

Nesai(nin bir rivayetinde  Resulullah ( s.a.v.) şöyle buyurdu:

“ Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Bende gece ibadetini (teravih namazını) sünnet kıldım. Kim Faziletine inanarak ve alacağı mükafatı Allah’tan umarak orucunu tutup, gece ibadetini yaparsa anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtulur,  (Kütüb-i Sitte 2/449 )                                                                                                                                                

 

Leyletü’l Kadir’in (Kadr ) Anlamı :  

Yüce Allah Teâlâ’nın  Esma-ı Hüsna da geçen 

“ El- Kaadir “ İsminin Manası:   Her istediğini istediği gibi, sonsuz bir güç ve kudretle 

yapan; dilerse yapan, dilemezse yapmayan. Allahü Teâlâ Hazretleri.

 

Dini literatürde: “Takdir gecesi, Şerefli gece, Kıymetli gece, Hüküm,   gecesi,  mübarek gece ve Hikmetli gece.“

 

Sözlükde ise ; “ Hüküm, şeref, güç, mübarek ve yüce bir gecedir. Anlamlara gelir. 

 

Ayrıca: “ Leyletü’l Kadir “  Kur’ân-ı Kerim’de geçen 97. sürenin adıdır  ve ayrıca bu 

süre, bu  gecenin fazileti hakkında nazil olunmuştur.  

 

 

 

       Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

“ Her kim Kadir süresini okursa, Hak Teala  Hazretleri, ona Ramazan orucunu tutmuş ve Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevap verir.” ( Nura Doğru Sayfa: 763                                                                           

Eski çağlarda yaşayan insanların ya da Allah’ın dilediği kadar eski yıllarda ömür süren kimselerin ne kadar yıl yaşadığı Peygambere (s.a.v.) gösterince diğer ümmet mensuplarının uzun ömürleri içine sığdırdıkları amellere kafi gelmez düşüncesiyle kendi ümmetinin ferdi ömür süresini kısa görmüş, bunun üzerine Allah Teâlâ, Peygambere (s.a.v.) bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini vermiştir.  --   İmam- ı  Malik --

  Başka bir rivayet ise şöyledir.

İki cihan serverı  Resulullah Efendimiz. Ölümü ve ümmetinden ayrılık yaklaşınca Hz. Peygamber (s.a.v.) üzülmeye ve göz yaşları dökmeye başladı. İşte o sıralarda şu sözleri dilinden hiç düşürmüyordu.                               

 

        “ Ben bu fani dünyadan göçünce Allah’ın selamet ve saadet yolunu ümmetime kimler gösterecek?”

Bu kaygı ve düşünce yüreğini iyiden iyiye gam ve keder boğmuştu.

Bu durumunu gören ve bilen Yüce Allah, “ O gece ( Kadir gecesi) melekler ve ruh (Cebrail ) Rabb’lerinin izniyle kulların her işi için iner de iner. onlar her adımda rastladıkları oruç tutan mü’minlere benim selam ve hoşnutluğumu sunarlar. Ben onları bu vazifeden asla men’ etmem. Sakın üzüntüye düşme, Ey Sevgili Peygamberim Muhammed!..” diyen sözleriyle Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yüzünü güldürdü  ve gönlünü ferahlattı.    ( Nura Doğru 2/786 )                                                                

Başka bir rivayette:

Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. ( Kadir süresi Ayet: 3) 

Mealine aldığımız bin ayın müddeti şudur. Seksen üç sene dört ay.

şöyle anlatıldı: 

Resulullah (s.a.v.) Efendimize ümmetinin ömürleri sunuldu.

Diğer ümmetlerinin ömürlerine bakarak, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bunu  az buldu.

Bunun üzerine Yüce Allah Teala  onlara kadir gecesi verdi. 

Malik b. Enes şöyle anlattı.:

Rivayetlerine güvendiğim kimselerden şöyle duydum.

Resulullah (s.a.v) kendisinden önce gelen ümmetlerin ömürlerini gördü. Veya onlardan Allah’ın dilediği kadarını gördü. Onları görmesi ile, ümmetinin ömürlerini küçümsedi. Kendi kendine şöyle düşündü: onlar bu uzun ömürlerinde nice iyilik işlemişlerdir ki; ümmetim bu kısa ömürle onların yaptığı amele ulaşamaz. ( çok mahzun oldu.)  Gunyet’üt- Talibin 614)                                                                                               

Bunun üzerine, Allah-ü Teala şu  mealde ki ayet-i Kerimeyi gönderdi:

Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. ( Ayet : 97/3 )                                                                                          

        Enes bin Malik( r.a.) rivayet ediyor: Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu

“Allah Kadir gecesini ümmetime hediye etmiştir. Ondan önce kimselere verilmemiştir.” ( Deylemi’nin Müsned’ül Firdevsi’nden ve Camü’s-Sağir2/491)                                                                                    

Hz. Hasan’dan Allah ondan razı olsun anlattığına göre. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir defasında gevezelik eden bir grupla karşılaştı ve şöyle buyurdu :

“ Size Kadir gecesinin hangi gece olduğunu söylemeye gelmiştim. Fakat buna güvenip gevşeyeceğinizden çekindim. Belki böylesi daha hayırlı olur. Kadir gecesini son yedinci, son beşinci; son üçüncü, ve sonuncu geceler olmak üzere, Ramazan’ın son on gecesi arasında arayınız. 

O gecenin bazı belirtileri şunlardır. O gece berrak ve ılık bir gece olur. Ne soğuk ve nede sıcaktır. O gecenin sabahı doğan güneş ışın saçmadan doğar. O geceye inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek ibadetle geçiren kimsenin daha önce işlediği tüm günahlar affedilir. “        ( Tenbihu’l—Gafilin 441 ) 

Kadir gecesi gelince Yüce Allah’ın emri üzerine Cebrail—Selam üzerine olsun--  bir gurup melek arasında yer yüzüne iner. Yanında bulunan yeşil renkli sancağı Kabe’nin damına diker. Cebrail’in altı yüz kanadı içinde iki tanesi var ki, onları sadece Kadir gecesi açar bu iki kanat açılınca doğu ile batı arasını kaplarlar.

Cebrail yanındaki meleklere bu ümmetin arasına dağıtır. Her yana dağılan bu melekler sabaha kadar ayakta dikilerek ve oturarak ibadet eden. Namaz kılan ve zikreden her mü’mine selam verirler. Onlarla müsafahalaşırlar ve yaptıkları dualara amin derler. Tanyeri ağarınca Cebrail meleklere “ Ey melekler haydi dönüyoruz”! diye seslenir. 

Bu sırada melekler kendisine; “ Yüce Allah, Muhammed ümmetinin bu geceki dileklerini nasıl karşıladı? Diye sorarlar. Cebrail de onlara şöyle cevap verir:

“Allah onların tarafına bakarak kendilerini bağışladı ve günahlarını affetti. Yalnız şu dört kimse hariç:

1- Devamlı içki içen,

2- Ana babasına asi olan,

3-Akraba haklarını gözetmeyen, ( Sılayı Rahim vesair ) 

           4- Müslüman kardeşi ile üç günden fazla dargın olan ve ara bozuculuk yaparak insanları biri birine düşüren kimselerdir.“ der. ( Tenbihül Gafilin s.436. Nura Doğru s,764 )         

                           

İbni Hanbel, R.h. İbn-i Ömer’in şöyle dediğini anlatmıştır.

Sahabeyi kira devamlı olarak, Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününde gördüklerini  Resulullah s.a.v. efendimize anlatırlardı. 

Onların öyle anlatmaları üzerine, Resulüllah efendimiz şöyle buyurdu: 

“ Sizin görüşünüz tenavür haline geldi. .. şu manada ki: Kadir gecesi kadir gecesi Ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir. 

  Her kim Kadir gecesini aramak isterse onu Ramazan ayının son on gününün yedisinde ( 7.) arasın.”


İbni Abbas’ın (r.a. ) Hazreti Ömer’e şöyle dediği anlatılmıştır. 

Ben Kadir gecesini teklerde aradım. Ancak, yediden başka gün lerde olacağını göremedim. 

Bazı yedileri şöyle anlattı.

  Semalar yedidir,

Yer tabakaları yedidir,

Mübarek geceler yedidir.,

Merve ile Safa arasında Sa’y yedidir.

Kabe’i Muazzama ‘yı tuaf etmek yedidir.

İnsan yedi şeyden yaratılmıştır.

Keza insanın rızkı da yedi şeyden yaratılmıştır.

HA. MİM. süreleri yedidir.

Fatiha süresi yedi ayettir.

Kur’an’ın okuyuş şekli yedi vecih üzerinedir.

Secde edilen azalar yedi azadır.

Cehennemin kapıları yedidir, isimleri yedidir, diplikleri yedidir.

Ashab-ı Kehf yedidir.

Allah-ü Teala ad kavmini yedi gecede helak etti.

Yusuf (a.s.) zindanda yedi yıl kaldı.

Kıtlık seneleri yedidir. 

Bolluk senesi de yedi olarak anlatılmıştır. 


Yüce Allah, İnsanı sekiz maddeyle yaratmıştır yedisi göz önünde    Su, et, kemik, kan, deri, kıl ve tırnaktır. diğer biri ise ruh gözle görülmediği için  Yüce Allah’ın ilmi ve kudreti içindedir

         Beş vakit farz namazı on yedi rekattır.

Şeytana atılan taş yedidir.

Haftanın günleri yedidir.

Nesebi cihetiyle kadınlardan haram kılınan yedi göbektir.

Akrabalık ciheti ile de haram kılınan yedi göbek sayılır.

Bir köpek kabı yaladığı zaman Resulullah (s.a.v.) Efendimiz onu yedi kere temizlemek emri vermiştir ki, ilki toprakla olacaktır.

Kadir süresinin Kur’an’da sırası doksan yedincidir.

Eyüb Peygamber düştüğü hastalık ve belaya yedi sene kalmıştır. 

Bir hadiste Efendimiz şöyle buyuruyor. Ümmetimin şehitliği bu yedi şeyde olur.  

Allah yolunda dövüşüp ölen, Seil illetine tutulma, (Verem) den

Ölmek. Suda boğulmak, Ateşte yanmak. Taundan (koleradan) ölmek. Karın ağrısından ölmek. Doğumdan ölmek. 

Allah’u Teala şems 91. sürede üzerine yemin ettiği şeyler yedi tanedir.                                                                    

                                                                      ( Gunyet’üt- Talibin 610, 611 ) 

En doğrusunu Allah bilir. 

 

  KUR’AN’IN RAMAZAN AYINDA İNDİRİLMESİ 

Yüce Allah-ü Taala şöyle buyuruyor.

“Ramazan ayı öyle bir ay ki, Kur’an onda indirildi.” Bakara Süresi Ayet:185 )  

                                                                                    

 Başka bir Ayet’te Yüce Allah şöyle buyuruyor. 

“ Biz onu mübarek bir gecede indirdik.” 44/3 )

  

Mutim oğlu Cübey  (r.a.) şöyle anlatıyor.

Resulullah (s.a.v.) ile Cuhfe de beraber iken bize:

“ Bir Allah’tan başka asla İlah olmadığına, onun ortağı bulunmadığına, benim Allah’ın elçisi olduğuma ve Kur’an’ın Allah katından geldiğine, şahadet etmiyor musunuz?  Buyurdu.

“ Evet ediyoruz” diye cevap verdik. Resulullah (s.a.v.) 

“ Müjde bu Kur’an’ın bir tarafı Allah’ın bir tarafı sizin ellerinizdedir.

Ona sarılın. Çünkü siz ondan sonra ebediyen sapmayacak ve helak ta olmayacaksınız. Buyurdu:  ( Bezaar, Teberani de kebir ve segğir de rivayet etmişti Tergib ve Terhib. 1/98

                                                                      

Başka bir Ayet’te Yüce Allah şöyle buyuruyor.

“ Biz Kur’an’ı parça, parça gönderdik… Ta ki, onu insanlara peyderpey okuyasın.” 17/106 

 

Resulullah (s.a.v. ) Efendimiz Şaban ayının son gününde bize bir hutbe okudu. Bu hutbede şöyle buyurdu:

Büyük ay olan Ramazan ayı, size yaklaştı.. Bu ay, uğurlu bir aydır. Bu ayda, öyle bir gece vardır ki; bin aydan hayırlıdır.

Allah-ü Taala bu ayın gündüzlerinde oruç tutmayı farz kıldı. Gece ibadetleri nafile eyledi..

Bu ayda, her kim hayırlı bir hasletle Hakka yakınlık kazanır veya farzlardan bir farz eda eder ise.. diğer aylarda yaptığı yetmiş farz ibadete bedeldir. 

Bu ay sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennettir. 

Bu ay, bolluk ayıdır.

Bu ayda, mümin kulun rızkı artar. 

Bu ayda bir kimse mümin kula iftar ziyafeti verir ise.. günahlarının bağışlanmasına sebep olur; boynunu cehennem ateşinden kurtarmış olur. İftar ziyafeti verdiği kimsenin ecri kadar kendisine ecir verilir ki,  öbürünün ecrinden bir şey eksilmez.” 

Bu arada Sahabey-i Kiram şöyle dedi:

--Ya Resulullah, bizden hemen her kesin oruçluya iftar ziyafeti vermeye gücü yetmez ki?

Resulullah Efendimiz buna karşılık şöyle buyurdu: 

“ Oruçluya bir hurmada veren bu sevabı alır.. oruçluya bir tas su veren, bir tas süt veren de bu sevabı alır. “ 

 

Daha sonra Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle devam etti.

“ Bu ay öyle bir aydır ki: Evveli Rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtulmaktır."             ( Gunyet’üt Talibin 594-595 ) 

 

Yüce Allah buyuruyor. 

“Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.”  Kadir Süresi Ayet:3 ) 

 

Burada anladığımız mana şudur.

Kadir gecesinde yapılan bir amel, içinde kadir gecesi bulunmayan bin aylık amellerden hayırlıdır. Bu tüm Müslümanlar için büyük bir müjdedir, büyük bir fırsattır, büyük bir af ve mağfiret kapısıdır, tabiri caiz ise büyük bir ganimettir.

Çünkü: Yukarıdaki ayet te de okuduğumuz gibi Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır,

a )  Bu gecede yapılan ibadet, bin ay ibadet yapılmış gibidir. 

a) Bu gece verilen sadaka bin ay her gece sadaka verilmiş gibidir,

  c)Bu gece, bir fakiri doyuran bin ayda fakiri doyurmuş gibidir,

d)  Bu gece bir yetimin başını okşamak sevindirmek, bin ay yetimin başını okşamış sevindirmiş gibidir.

e)  Bu gece iki veya dört rekat teheccüt namazını kılan bin ayda teheccüt namazı kılmış gibidir.

f) Bu gece teravih namazı namazını kılan bin ayda teravih namazı kılmış gibidir.

  g) Bu gece üç rekat vitir namazı kılan bin ayda ayni namazı kılmış gibidir.

Sonuç olarak: Allah Teâlâ için ihlasla yapılan tüm ibadetler ayni şekilde inşallah mükafatlandırılır.

  En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

“ İnanarak ve değerini taktir ederek Kadir gecesini ibadetle geçiren kimsenin geçmiş bütün günahları af edilir. ( Buhari ) 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.

“ Yüce Allah, Ramazan ayında günün her saatin de  kadir gecesine kadar. Altı yüz bin kişi cehennemden kurtarır. Kadir gecesinde ise Ramazanın başlangıcından o ana kadar affetiklerini cehennemden azat eder. bayram günü de o güne kadar bütün Ramazan boyunca azat ettiklerinin sayısınca insanı cehennemden kurtarır.”     ( Müşkat ve  Dürretül Vaizin 1/37 )

 

Yüce Allah’ın her semada bir seslenici meleği vardır. Kadir gecesi şöyle seslenir.

Hiç tövbe eden yok mu ki; tevbesi makbul olsun?

Hiç dua eden yok mu ki; duası kabul edilsin?

Allah’tan yardım dileyen zülme uğramış bir kimse yok mu ki; Allah ona yardım etsin? 

Hiçbir dilekte bulunan yok mu ki; onun dileği yerine gelsin. 

 

Resulullah (.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“ Bir kimse, yatsı ile akşam namazını cemaatle kılar ise Kadir gecesinden nasibini almış olur.

Bir kimse kadir süresini okur ise.. Kur’an’ı n dörtte birini okumuş olur”    ( Said b. Müseyyeb. Günyet’üt- Talibin 614) 

 

             Denilir ki :

  -- Allah-ü Teala yedi şeyi, yedi şeyde gizledi. 

Begavi Tefsirinde der ki:  “Hak Teala Hazretleri; Kadir gecesini 

Muhammed Ümmetine gizledi. Ta ki; Ramazan içinde onun hangi gece olduğunu bilemeyip onu bulmaya tama / azim / ederek her gece ibadet etsinler diye.

            b)Cuma gününde de, duaların kabul edildiği bir saat bulunup o d

gizlenmiştir. kullar Cuma sabahından akşama kadar duayla ( ibadetle) meşkul olsunlar diye.

c) Salat-ı Vısta, denilen bir orta namazı vardır. ki, oda namazlar içinde gizlendi bütün namazlar kılsınlar diye . 

 

ç) Yine İsm-i Azam, dahi Kur’an içinde gizlendi. Ki bütün Kur’an okusunlar diye, 

d)Hak Teala  Hazretleri rızasını da ibadetler içinde gizledi ki, bütün ibadetler işlesinler diye.

e) Kıyamet gününü de, diğer günler içinde gizledi ki, her günü ibadetle geçirmeye çalışsınlar diye, 

f) Ayni zaman da (bazı ) velilerini halk içinde gizledi ki, bütün halka veli nazarıyla bakarak hürmet etsinler diye.

Bir dakika Tefekkür edelim mi ?

  Bu gizlemeleri şöyle anlıyoruz. İnsan oğlu yaptıkları amellere güvenip, tembel davranmasın, insan oğlu şöyle düşünebilir.

Mesela;  biz, bin aydan 83 yıl 4 aydan hayırlı bir geceyi ihya ettik, Allah bizi af etti ve bağışladı. Onun katında cennetler ve büyük dereceler bize tahsis edildi. Ve bizim daha başka amel ve hayır işlememize gerek yok gibi boşluğa ve zanna kapılmamaları kul, hayatı boyunca ibadette gevşeklik yapmamalarını, kulluk görevlerini yapsınlar ve gafil olmasınlar diye, yukarıdaki büyük sevapları tahsisini gizledi.

En iyisini Yüce Allah bilir.    

Başka bir alim; Şeyh Abdulkadir Geylani’ Hz. leri, Yüce Allah, ondan çok razı olsun ve rahmeti üzerinde olsun. Gunyet’üt-Talbin kitabındaki rivayetinde ise: 

Kullara ömürleri de bildirilmemiştir. Ta ki, ömrü uzun olan şöyle bir şey demeye geçmesin. 

Şehvet isteklerimi yerine getiririm. Dünya lezzetlerine ve nimetlerine dalarım. Ömrümün bitmesine yakın da tövbe eder. Rabbimin ibadeti ile meşgul olurum. 

Böylelikle  tövbekar, yararlı bir kimse olarak ölürüm. Ayrıca,  

Allah-ü Teala kullarından ecelerini de gizledi. Ta ki, sonuna kadar korkulu ve çekingen davransınlar. Ölümden korkup iyi ameller işlesinler. Tövbe ye ve yararlı amellere teşvik ve devam edip, kendilerine ölüm geldiği zaman, hayır üzerine bulunsunlar.   

Kadir gecesine mahsus bir özel ibadet yoktur.

Hadis no: 1812—Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“Allah Teâla kadir gecesini ümmetime hediye etmiş, ondan önce kimselere vermemiştir.”( Deylemi’nin Müsnedü’l-Firdevsinden C. Sağir 2/ 291 )

Yüce Allah’ın bu müjdesi üzerine,

Hadis No: 8902—Ebu Hüreyre Rivayet ediyor.

 Peygamber Efendimizde bir hadisinde şöyle bir müjde veriyor.

“ İnanarak ve değerini taktir ederek, Kadir gecesini ibadetle geçiren kimsenin geçmiş bütün günahları af edilir.” Buyurmuştur. (Buhari Leyletü’l Kadir,, 1. Müslim, Müsafihin, 175, Ebu Davud, Ramazan,1, Nesei, Siyam,39-40 iman 22)C. Saiğir Cilt. 4, sayfa 1588 )  )                                                                                                                            

        Yine iki dakika daha tefekküre ne dersiniz?

        Kadir gecesinde  bol, bol Töve edip, Rabbimize sığınalım, geçmiş kaza namazımızı kılalım, Abdest aldıktan sonra iki rek’at sünnet ( Hamd şükür) nafile namazını kılalım, Akşam namazından sonra, ikişer iki şer olmak üzere toplam altı rekat, Evabin namazını kılalım, yatsı namazından sonra, Teravih namazını kılalım, vitir namazını, ve Teheccüt namazını kılalım, Hamd ve şükür secdesini çok yapalım, bol Kur’ân okuyalım özellikle bu gecede Kadir süresini çok okuyalım. Tövbe istiğfar ve zikir yapın, Bunu bilmeliyiz ki, ihlaslı olmayan Tövbe ve zikir biraz yavan olur. yani tövbe ve zikri daha ciddi daha mübarek bir hale gelmesi için ihlaslı, kalp ile dili birleştirerek, beynin onanmasıyla  hem tövbe istiğfar hem tefekkür yapalım ve hem de ağlayalım,  günahlarınıza ağlayalım Rabbi’mize kulluk görevimizi yapamadığımız için ağlayalım. Bol tefekkür edin içinizden ne geçiyorsa, ihlaslı / samimi olarak ne dileğiniz varsa edep içinde saygı içinde  “ Dua “ edin, Allah Teâlâ’dan isteyin ve ağlayalım ! Kıyamet gününün dehşetini düşünerek ağlayalım,Yüce Rabimizin huzuruna ne yüzle çıkacağımızı düşünerek ağlayalım, ağlayalım, Yüce Allah’ın bize verdiği bunca sayısız nimitlere karşı biz, hamd ve şükür’ü bile layıkıyla yapamadığımız için ağlayın, ağlayalım, ağlayalım, bunu bilmeliyiz ki, Allah Teâlâ dan korkmak ve O’nu sevmek için ağlamak, ağlamakta bir ibadettir.

Bakın bu konudaki Hadisi şerif ne kadar ilginçtir.

                  >>Allah korkusundan ağlamaktan, gözlerinden  sinek başı kadar da olsa göz     yaşı döken her mü’mine Allah kesin olarak Cehennem ateşini haram kılar.<

Hz. Ömer Allah korkusundan öyle ağlıyordu ki, her iki yanaklarından çene altına kadar göz yaşı arkı  ( su arkı ) olmuştu. Derin çukur olmuştu.

  Hz. Ebubekir öyle ağlıyordu ki, ağzından duman çıkıyordu, diğer eshabeler. Ebubekir evde ciğer veya kebap pişirmiş gidip beraber yiyelim gittiklerinde

bakarlar ki, Hz. Ebubekir Allah korkusundan  hamd ve şükür ederek hüngür hüngür ağlıyor. Ve ağzından kebap veya ciğer kokusu geliyordu, kendisine dediler niçin ağlıyorsun Ya Eba Bekir. Yüce Allah seni af etmiş cennetle müjdelemiş daha ne istersin. Hz. Eba Bekir ben ağlamadığım zamana ağlıyorum demiş.  

        Ağlamak inceliktir, mütevaziliktir, günahlarına pişmanlıktır, tövbedir. Bu nedenle yapmacık değil gerçek ten  Allah için, kulluk görevimizi yapamadığımız için ağlayın, ağlayın ağlayın, bol, bol göz yaşı dökün. 

        Yüce Allah her şeye dayanır fakat, Allah korkusu için günahlarına ağlayan kuluna dayanamaz.                                                                                                                      

      Ağlamakla ilgili başka bir hadis :

 >>Allah korkusundan göz yaşları akıtmam bence ağırlığımca altın sadaka olarak fakir yoksullara vermemden daha değerlidir. Çünkü Allah korkusundan ağlayıp da yere bir damla göz yaşı akıtan kimseyi cehennem asla yakmaz.<( Mecales-ül  Ahbar  )

  Oruç ve Kadir gecesi ile ilgili beş dakika tefekkür edelim.

a)Oruç ve Kadir gecesi ile ilgili tüm konuları, ebedi bir hayat için Allah-ü

Teala’ya kulluk görevimizi yapmamız ve Allah’ın Rahmetine kavuşup rızasını kazanmamız

için bu güzel müjdeli geceyi ve gündüzünü gücümüz yettikçe ihya etmemiz gerekir

b) Bu nedenle fırsatı kaçırmayalım! Bakın dünya nimetleri için geçici ve kısa bir ömür için neler, neler yaparız hata bazılarımız, helal haramı karıştırır ve bazılarımız büyük şans oyunlarını bile oynarız. Bu dünyayı rahat huzurlu ve mutlu geçirmemiz için. 

Oysa; Yüce Allah, ebedi hayatımızı kazanmamız için bize kurtuluş vesilesi olarak Kandillerde, Ramazan ayında,  Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerinde, bilakis Kadir ve Cuma gecelerinde daha ağırlıklı ibadete önem vermemizi emir ediyor, Allah Teâlâ kulunu af etmek için çeşitli vesileler bahaneler arıyor. Bir anne ne kadar evladına merhametli ise Yüce Rabbimiz Kullarına belki bin defadan daha merhametlidir. Rabbimize ihlasla ibadet edersek, ve bu ibadeti bir geceye değil tüm hayatımızda yayarsak, yani diğer emirleri ve ibadetleri terk etmezsek inşallah Allah Teâlâ’nın rahmetine affına mazhar oluruz.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. 

  Şükür edip iman ederseniz Allah size ne diye azap etsin ?  oysa Allah bilen bir bilendir. ( Nisa süresi Ayet l47 )  

          Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ İyiliğin karşılığı  mutlaka iyilik olmalı değil midir? ( Ey insanlar ve cinler!..) o halde Allah’ınızın hangi nimetini inkar edebilirsiniz.” 

              Yüce Allah Zümer süresinin onuncu ayetinde şöyle buyuruyor. 

“Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız olarak ödenecektir.” ( Zümer süresi ayet 10 )

 Kadir gecesini ve tüm gecelerde sabırla ibadet edelim, Hani halk arasında şöyle bir söz var, Her geceyi kadir bil, her gördüğün Müslüman- ı, Hızır bil. 

Yüce Allah şöyle buyuruyor.

Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu her başağında  yüz tanesi olan ve yedi başak bitiren bir tohuma benzer. Allah dilediğine fazlasıyla verir. O, lütfü geniş olan ve bilendir.” ( Bakara  ayet:261) 

c) Bir araba satışı olunca veya her hangi bir sözleşme, akit veya taahhüt, sözleşmeleri yanında noter tastikini istiyoruz. Noter satış tastikli olmayınca buna inanmıyoruz. Noter satışı olunca hem inanıyoruz hem de rahat bir nefes alıp uyuyoruz. Ev veya arsa satın alırken para karşılığında o yere ait tapu alma, konusu da ayni konudur. Tapu almayınca, parayı vermediğimiz gibi hiçbir sözleşmeye veya kişiye güvenmiyoruz.  Devletten o yerin tapusunu alınca yani devlet güvencesinde satışı yapılınca  çok rahatlatıcı bir güvendir. 

 Ama Yüce Allah-ü Teala sana Kur’an-ı Kerimde,“ayetlerle  bizi uyarıyor müjdeli ayetler gönderiyor kurtuluşa çağırıyor / tasfiye ediyor.  ama biz bazılarımız hala uyanmıyoruz, tabiri caiz ise hala uyuyoruz. dikkat etmek lazım  bu ayetleri  Rabbimiz bize bildiriyor, biz hala uyanmıyoruz, öldükten sonra uyanacağız ama o zaman geç kalmış olacağız, son pişmanlıkta fayda vermez. Ölmeden önce uyanalım, öldükten sonra uyanırız ama iş işten geçmiştir.  kulluğumuzu ve kul olduğumuzu, bilelim.

Bizler bunu mutlak bilelim,  Biz’e  Allah Teâlâ vaad ediyor, “Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.”   ( Kadir süresi 97/3 )

Tapu veya noter değil, Allah’ın emrine sözüne karşı, Tapu kim ki, Noter kim ki, devlettin en zirvedeki lerinin sözleri kim ki, 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. 

  Şükür edip iman ederseniz Allah size ne diye azap etsin ?  oysa Allah bilen bir bilendir. ( Nisa süresi Ayet l47 )  

 Zümer süresinin onuncu ayetinde El-bakara süresinin iki yüz atmış birinci  ayetinde ve Kur’an-ı Kerimde bir çok ayetlerde kurtuluşla ilgili müjdeli ayetleri tekrar tekrar kurân-ı açıp okuyalım inceleyelim!                                                                              

d) Yüce Allah-ü Teala’nın ve Peygamberin (s.a.v.) vermiş oldukları bu ve yukarıda Kadir gecesi konusunda belirtilen bunca müjdeli ayet ve hadislere karşı hala duyarsız kalıyorsak bu bizim inancımızın biraz zayıf olduğu hala uyanmadığımızı gafil ve sorumsuz davrandığımızın bir kanıtı değilmidir?   

e) Bir hasta doktora gittiğinde doktor o hastaya bazı tasfiyelerde bulunduğunda, örneği  şu hareketleri ihmal etme, şu yemekleri yeme, ilaçlarını da şöyle, şöyle kullan on beş gün sonra da kontrole gel tavsiye ettiğinde hasta yüzde doksan dokuz veya yüzde yüz tavsiyelere uyar.

Ama, illah’i emir ve tavsiyelere gelince maalesef ayni hassasiyetleri ayni duyarlığı göstermiyoruz? 

Geçici hayatımıza çalıştığımız gibi veya sağlığımıza dikkat ettiğimiz gibi ahiret içinde ayni duyarlığı göstersek İnşallah Yüce Rabbimizin rızasını kazanır ebedi hayatımızda da rahat ederiz. Yoksa sonuç tahmin edemediğimiz gibi kötü olur. 

f)  Ama maalesef, Kadir gecesi gibi mübarek bir gece ki Yüce Allah, “Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.”  ( Kadir Süresi 3. ayet) te geçen bu süre seksen üç yıl dört ay eder. bir insanın yaş ortalamasının üstünde bir zaman bu mükafatı kim taahhüt ediyor. Yüce Rabbimiz, neyin karşılığı? Kadir gecesinin ihyası ( ihlasla bu geceyi ibadetle geçirilmesi nesuh tövbesi  edilmesi ve tövbemizde durmamız ) halinde inşallah Allah-u Teala’nın affına mazhar olacağız. Bizler ise bunca bu büyük mükafat’ı tabiri caiz ise bu büyük ikramiyeyi kaçırıyoruz veya bir gecemizi, yahu bir gecemizi her neden ise feda etmiyoruz, rahatımızı bozmuyoruz, ibadetimizi ve tövbemizi yapmıyoruz. Ne kadar kendimize haksızlık ve yazık ediyoruz. Eşimiz çocuğumuz hasta olunca haftalarca uyumayız, başlarında bekleriz ama kurtuluşumuz için bu fedakarlığı bu hassasiyeti göstermiyoruz, ne kadar da kendimize yazık ediyoruz.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor.

“Her kim sadık olarak / ihlasla üç kere Kelime-i Tevhit ve Kelime-i Şahadet getirirse ; Yüce Allah-ü Teâlâ: 

1-Onu günahlardan tertemiz eder.

2-Cehennemden azat eder.

3-Cennet’e intikal ettirir. Sadıklarla, ihlaslılarla, ilhak ettirip haşr ettirilir.

                                                                                            (Cübbeli Ahmed hoca’in canlı sohbetinden alındı).

 

Allah Teâlâ kullarını af etmek için sanki bir bahane, bir emare, bir vesile arıyor, yeter ki, kul Rabbine yaklaşmasını bilsin, asi olmasın, şirk koşmasın, en azından bir Nasuh tövbesi  yapsın.

Ama kadir gecesi yalnız yılda bir gecedir. Bu gece Yüce Rabbimizin bizlere bir büyük lütfü bir ihsanıdır. Kullarının af edilmesi  için çok büyük bir vesilesidir. Bu fırsatı kaçırmamak lazım bu geceyi ihlasla Allah için ibadet etmek gerekir ayrıca bu gecede  uyumama şartı da yok.  Gücünün yettiği kadar ibadet et Bunu unutmayın ki, Yüce Allah-u Teala’nın bize ve bizim ibadetimize hiç ihtiyacı yoktur. ama biz kulların Yüce Rabbimize ihtiyacı vardır, hem bu dünyada ham da öbür dünya da, bakın ailemize, çocuklarımıza neler neler  ne fedakarlıklar yaparız. Ama ebedi bir hayat için ayni fedakarlığı ve duyarlığı maalesef göstermiyoruz.  

Gelin kardeşlerim gafil olmayalım, vallahi ölüm eninde sonunda bizi bir gün yakalayacaktır. Ölüm bizi yakalamadan biz ölmeden önce uyanalım, öldükten sonra uyanırsak, o uyanışın hiçbir etkisi faydası asla yoktur bunu bilelim.                                                                                                                  

Bir Rivayete göre: Kadir gecesinde şu ibadetler tasfiye edilmiştir.

Teravih namazından sonra 2 rekat veya 10, rekat veya 100 rekat nafile namazı kılınır iki rekat ta bir selam verilir. Her rekat da, bir Fatiha,  üç İnnaenzelnahu  yani üç kadir süresi, üç ihlas okunur.   Cübbeli Ahmet, Mahmut hoca’nın canlı sohbetinden  

  

Bu gece için ve daima okunması için hazırlayıp okuduğum dua’yı  sizlere de tavsiye ediyorum.  Hiç olmazsa mübarek gecelerde okuyup, dua edelim

            YA RABBİ, 

             Nasıl, Hz. Adem  Peygamberi, Cennet de günah işleyince Sen onu dünya da

Affettin ve  Havva annemizle kavuşturdun onlara mutluluk verdin. İse..

Bizlere de hem dünyada ve ahrette  hayırlara vesile eyle, huzur ve mutluluk ver ve bizim tüm günahlarımızı af ve mağfiret eyle.  

YA RABBİ: 

Nasıl, Hz, Nuh Peygamberi ,  ve  Nuh  gemide kilerini  Nu h tufanından onları korudun selamete kavuşturdun  İse.. 

Bizleri de bu dünya şehvet ve şöhretinden koru bizleri Sana gerçek ibadet edenlerden eyle. 

Bizleri asilerden, şirk koşanlardan, emirlerine uymayanlardan muhafaza eyle

YA RABBİ:

Nasıl, Hz. İbrahim’i ateşe atan nemruttan nasıl korudun  ateş yerine gül bahçesine çevirdin. İse,, bizleri de  cehennem ateşinden ve azaplarından  muhafaza edip, Cennetine nail eyle. Cennetinle bizleri sevindir, cehennem ateşinden muhafaza eyle. Memleketimizi terör cehenneminden ve tüm kötülüklerden koru.

YA RABBİ:

            Nasıl, Hz. İsmail  Peygamberi,  Kurbanlık olmaktan,   kesilmekten bağışlayarak, ona kurbanlık gönderdin ise.  

Onun “ SENİN“ emrine gösterdiği sadıklığı, ihlası,  teslimiyeti o büyük sabrın faziletini bizlere de nasip eyle. Bizleri de emrine muhalefet edenlerden değil, emrine itaat edenlerden eyle.

 

YA RABBİ: 

Nasıl, Hz.  Lüt Peygamberin o azgın zalim kavmini helak ederek, Lüt Peygamberi ve iki kızını onlardan ayırarak kurtardın huzura kavuşturdun  ise,    Bizleri günah kirinden, gafillikten koru, Lut’un  azgın gafil kavmi küf, yekün nasıl hepsini imha edip helak ettin  ise. 

Din ve vatanımıza hayınlık / kötülük yapanları ıslah et ıslah olmuyorlarsa, hepsini helak edip kahri perişan eyle .

YA RABBİ: 

Nasıl,  Hz. Yunus Peygamberi, Geceleyin Balık karnından kurtardın selamete kavuşturdun  ise.

Bizle de bu dünya kötülüklerinden muhafaza et, bizi şeytandan ve şeytanlaşmış insanlardan ve nefsimizden muhafaza eyle , bizleri Sana gerçek kulluk ve ibadet edenlerden eyle, vatanımıza huzur ve sükunet  ver memleketimizi her türlü bölücülük ve kötülüklerden koru.

 

YA RABBİ:

Nasıl, Hz. Eyyüp Peygamberi  o amansız kötü hastalıktan kurtarıp,  sağlığına  kavuşturdun. İse.. tüm hastalara ve hastalarımıza da şifa ihsan eyle. Bütün Müslümanların sıkıntılarını gider, alamayacağımız dert ve hastalıklarla, musibetlerle sabrımızı deneme, çünkü biz zayıf kullarız.

YA RABBİ :

Nasıl Hz. Yakup Peygambere Evlat acısını göstermedin, görmeyen gözlerine şifa verdin ise..

Bizlere de evlat acısını gösterme onunla sınav ettirme, gönlümüzü, kinden, hasetten, kibir’den, riyadan koru kalbimize şifa ver. 

    YA RABBİ  

Nasıl, Hz. Yusuf’ Peygamberi, kölelikten ve  zindan dan kurtarıp Mısır  hükümdarı mevkisine getirdin  ise..

Bizleri de darlıktan, yokluktan, huzursuzluktan kurtar, tüm yuvalarımıza Hz Yusuf ile Hz. Zeliha’nın  sevgisini huzur ve mutluluğunu ver. Bekarlarımıza da hayırlı zevceler hayırlı kaderler nasip eyle. 

YA RABBİ:

Nasıl ,  Hz. Musa Peygamber’i  Sihirbazlara yenik düşürmedin ve Firavun kafirlerini suda boğarak helak ettin  ve Hz. Musa’yı kafirlerin elinden kurtardın ise.   

Bizleri de Şeytanın şerrinden, şeytanlaşmış insanların şerrinden, cehennem ve kabir azabından muhafaza eyle.  Sana sığınıyoruz. Büyücülerin, hasetçilerin  şerrinden, sinsi ve iki yüzlü insanların şerrinden, tüm münafıkların ve fasıkların şerrinden Sana sığınıyoruz.

YA RABBİ:

Nasıl,  Hz. İsa, Peygamber’i  müşriklerin elinden kurtardın. İse … 

Bizleri de zalimlerle muhatap ettirme, hep Salih kullarınla beraber haşr eyle ve tüm kötü niyetli kişilerden bizleri muhafaza eyle ve kurtar. Memleketimizi, terör ve teröristler belasından  muhafaza eyle, onları da ıslah et ıslah olmuyorlarsa kahrı perişan eyle. 

 

YA RABBİ:

Nasıl,  Hz. Muhammed (s.a.v)’i  Hendek savaşından, Bedir savaşından, uhud savaşından, ve şimdi hatırlamadığım nice savaşlardan, Ebu Cehillerden ve tüm asilerden ve müşriklerden  kurtardın  ise..  

Bizleri de tüm günahlardan koru, son nefesimizde kelime şahadet nasıp eyle, bizleri cehennem azabından koru, cennetine nail eyle, yaptığımız ve yapacağımız tüm dualar ımızı ve ibadetlerimizi makbul ve kabul eyle.

 

Ve Nasıl Hz Muhammed (s.a.v.) ‘e  ve Bütün Peygamberlere yardım edip, onların dualarını kabul ederek, onları her türlü darlıktan, kötülüklerden ve günahlardan korudun ise. Bizleri de o seçkin kişilerin hatırına, bizleri de darlıktan çıkar refah ve mutluluk ver. Tüm günahlarımızı af et ve tüm kötülüklerden bizleri aile fertlerimizi koru, çocuklarımıza imanlı olarak yaşama sevinci ver. Onları hidayet et, hayırlı işler, hayırlı zenginlikler ve  hayırlı kader ve kısmetler nasip et. tüm zürriyetimizi / neslimizi Sana gerçek kulluk edenlerden eyle. Annemize, babamıza va tüm ölmüşlerimizi rahmet eyle onları ve bizleri de cennetinle rahmetinle sevindir.

YA RABBİ, memleketimizi her türlü kötülüklerden, bölücülerden, art niyetli kişilerden tüm düşmanların şerrinden ve her türlü afetlerden  muhafaza eyle. Tüm memleketimize bolluk ve bereket ihsan eyle. 

Ya RABBİ,  Biz yalnız Sana ibadet eder yalnız Senden yardım bekleriz, biz cümlemizi  imansız ve  ezansız, bırakma, son nefesimizde “ Lâ ilahe İllâllâh, Muhammed’en resulüllah, Eşhedü en lâilahe illallâh veeşhedü enne Muhammed’ün abdühü ve Resullüllah kelime-i Tevhid ve kelime-i şahadet nasip eyle, kabrimizi nurlandır, bizleri her türlü azaplardan muhafaza eyle. 

 

Ya Rabbi,  Mübarek Hz. Muhammed Peygamberin hatırına, tüm peygamberlerin hatırına, Kur’ân’nın ve Kur’ân da geçen ismi azam’ın hatırına, Esma-i Hüsna da geçen bütün mübarek isimlerin / sıfatların hatırına, yaptığımız ve yapacağımız dualarımızı, tüm ibadetlerimizi kabul eyle ve  imanımızı  şükrümüzü, zikrimizi, ilmimizi  ve rızkımızı, arttır. Her türlü kötülüklerden koru,  dualarımızı, Kabe de, arafat’da  mescid-i haram’da, mescid-i nebevi de, mescid-i aksa da ve tüm cami ve mescitler de yapılan dualara  ilhak ve müstecap eyle. AMİN, AMİN,, AMİNİ 

 

Buna Dikkat edelim :

Kişinin akrabaları içinde zekât verebileceği kimselere, fitre vermesi de caizdir.

99-

Buna Dikkat edelim :

Kişinin akrabaları içinde zekât verebileceği kimselere, fitre vermesi de caizdir.

Fitreyi zengin olanlara veremez. Bunun gibi nafakası kendisine farz olan, ana baba, dede torun gibi akrabasına da vermesi caiz değildir. ( İslami Fıkhı sayfa 394 )

 Not: Geniş bilgi için Bak.Bu kitabın Zekat bölümüne :

Bildiğiniz gbi fitre (sadakayı fıtır ) yalnız Ramazan ayında verilir, başka ay ve zamanda verilmez ama sadaka istediğin zaman her gün ve ayda verilir onun zamanı süresi yoktur.

Ramazan Bayramı

Yüce Allah-u Teala şöyle buyurmuştur,

“ Hiçbir nefis belemez ki: öbür alemde göz aydınlatan cinsten kendisine neler hazırlanmıştır?. Bu onların iyi işlerine bir mükafattır.” ( Secde Süresi Ayet 17 )

Ebu Ümame ( r.a ) rivayet etti Hz. Peygamber (s.a.v.)

“ Kim Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini sadece Allah’-tan sevap almayı umarak ibadet ve taatle geçirirse, kalplerin öleceği gün onun kalbi ölmez.” Buyurdu. ( İbni Mace Rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib 531)


Başka bir hadis’te ise Muaz b. Cebel (r.a. ) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

“ Beş geceyi ihya edene cennet vacip olur. Bunlar: Terviye ( Zülhicce ayının sekizinci ) gecesi, Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban’nın on beşinci gecesidir.” ( Esbehani Rivayet etmiştir. Tergib ve Terhib 531 )

Bayram denince;

Akla şunlar gelmelidir.: Güzel şeyler giymek, tatlı etli yemekler yemek güzellerle beraber olmak, lezzetlere ve şehvetlere dalmak. sılayı rahim dışında, otellere, denizlere, şehirler de Bayram etmek değildir. Asıl Bayram şunun la olmalıdır: Rabbinin emirlerine gücü kuvveti yettiği kadar inanarak, ihlas içinde ibadet ettiği, gündüz, oruç, gece diğer ibadetlerini gönül rahatlığı içinde gafil olmadan takva bir hal içinde ibadetinin yaptığını vicdanı rahat kalbi rahat Yüce Allah kulluk görevini yaptığını umulur ki, Yüce Allah’ın hoşnutluğunu kazandığını ve bayramdan sonra da ayni tempoyla devam edeceğinin kararlılığı içinde olmanın verdiği haz ve sevinç içinde olanların bayramı, bayramdır.        

 

    

Bu konu da  daha geniş bilgi için bakKurban bayramı bölümüne bak.

           

             Şöyle anlatıldı:        

            --Bir adam, bayram günü Hazret-i Ali’nin R.a. yanına gitti gördü ki; Hazret-i Ali  r.a. kuru ekmek yiyor!.

            Adam, Hz. Ali’ye r.a. şöyle dedi:

            --Bu gün Bayram olduğu halde sen kuru ekmek yiyorsun!.

            Hz. Ali r.a. ona şöyle dedi:

            ---Bayram o kimse içindir ki; orucu makbul olmuş, çalışması yerinde görülmüş, günahları da bağışlanmıştır. ( esas bayram onların bayramıdır.)

            Bu gün bize Bayramdır; yarın bize bayramdır, Allah’a asi olmadığımız her gün bize Bayramdır!.

            Mana üste anlatıldığı gibi olunca; akıllı olan her kes, dışa bakmayı bırakmalı görünüşe takılıp kalmamalıdır.

 

            İnsan bayram gününe tefekkür ve ibret nazarı ile bakmalıdır. 

            Bayram gecesi insanlar yatarlar ve bayram hazırlıklı uyurlar. Bu uyku iki sur arasındaki uykuyu hatırlatmalıdır.

Bir kimse bayram sabahına çıktığı zaman çevreye bir göz atmalıdır. İnsanlar; köşklerinden, evlerinden değişik haller ve çeşitli giysiler içinde çıkarlar. Onların hemen her biri süste başka kılık kıyafet içindedirler.

            Onlardan birine bakarsın sevinçli görürsün,..

            Bir başkasına bakarsın kederli görürsün.

            Onlardan kimi yaya, kimi bineklidir.

            Birine bakarsın ki, zengin; bir başkasına bakarsı ki fakirdir.

            Biri ferahlık içindedir;  diğeri de sıkıntı içindedir.

            Bütün bunlara baktığımız zaman kıyamet halkının hallerini düşünmelidir.

            Orada taat ehli mesrurdur.( sevinçlidir).  masiyet (günahkar) ehli de kederli ve üzüntülüdür. Müttakiler binek üzerinde giderler., günahkar ve müşrikler ise.. tökezleyerek ve yüz üstü sürünerek giderler veya zorla yürürler..

 

            Bu Hususta Yüce Allah-u Teala şöyle buyuruyor.

            “ Biz o gün, müttakileri süvari olarak Rahman’a doğru yollarız.”( Ayet:199                                 

            Bayram gecesi gelince; bu gecenin adı “ Mükafat Gecesi” dir.

Bayram sabahı Allah, melekleri her beldeye dağıtır. Bu melekler yer yüzüne inince sokak başlarında dikilerek insanlardan ve cinlerden başka her canlının işitebildiği bir sesle şöyle seslenirler.

 

            “ Ey Muhammed ümmeti! Kerem sahibi olan Rabbinizin huzuruna çıkınız. O bol, bol ( Sevap ) veriyor. Ve büyük günahları bağışlıyor.” 

100-

             Müslümanlar Bayram namazının  kılacağı yerlerde toplanınca Yüce Allah,meleklerine :  “Ey meleklerim, işinri bitiren işçinin mükafatı nedir?”  diye sorar. Melekler de bu bu soruyu: “ Rabbimiz! Böyle bir işçinin mükafatı, kendisine ücretinin bol verilmesidir.” Diye cevaplandır.

Bunun üzerine Yüce Allah şöyle buyurur:

            “Ey Meleklerim! Şahit olunuz ki, Muhammed ümmetinin Ramazan ayındaki oruçlarına ve namazlarına karşılık olarak kendilerine rızamı ve mağfiretimi bağışladım.

            Ey kullarım! Dileyin ben’den ne dilerseniz. Bu gün gerek dininiz,ve gerekse dünyanız konusunda Ben’den ne dilerseniz, vereceğim.”

 

Bir sahabinin ( Eshabenin) “ Ya Resulullah o gece Kadir gecesimidir?” diye sorunca, Peygamber  Efendimiz ona şu cevabı verdi:

“Hayır o gece kadir gecesi değildir. Fakat işçi işini bitirince ücretini alır.” Buyurdu. ( Tenbihü’l-Gafilin 436.437.438-439

 

Kıyamet  koptuğu gün, müminler, kafirler biribirlerinden  ayrılırlar. (  Ayet 30/14  )

 

 Bir başka ayet-i kerime ile onların durumu şöyle anlatıldı.

            “ Bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme gideceklerdir,( Ayet: 42/7 )

Not:

 Allah Teâlâ hepinizden razı olsun, bunları okuyun ve okutun, Çünkü: Yüce Allah buyuruyor ki, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”

 

Peygamber Efendimiz de : Alimin uykusu cahilin ibadetinden üstündür.” Başka  bir Hadisinde: “Âlimin, kıldığı iki rekat namaz, cahilin kıldığı bin rek’at namaza bedeldir.” Çünkü alim bilinçli uyuyor ve bilinçli ibadet ediyor cahil ise kısacası cahildir.

İçerik