0-Kitap Kapağı

1-

                                                                                            KİTAP NO: 8                                                                             

BU KİTAP’TA

    1-- T Ö V B E

     2-- Z İ K İ R

       1—Tövbe ve Zikir konuları inceden inceye işlenmiş bu konuları okuyunca Allah Teâlâ’ya yaklaşmanın sırları ile Tövbe konusun da  da Allah Teâlâ’nın rahmetinin ne kadar çok olduğuna  inanan ve  şahit olan bir kul olacak ve  “ ALLAH TEÂLÂ kullarını af etmek için küçük küçük vesileler aradığını göreceksiniz /okuyacaksınız.     

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                         “Mutluluğa ermeniz için hepiniz Allah’a tövbe edin. Hep birden tövbe edinin; ey müminler, bu yoldan felaha ermeniz umulur.” (Nur, ayet 31)                       

                  Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   >… Kafirlerden başka hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.<< Yusuf süresinin 87 ayetinde

----------------------------------------------------------------------------------------

2--ZİKİR’İN Rabbinle beraber olduğunu sen, O’nu andıkça O’da seni andığını bilip daha, daha çok zikir’e dalacaksın.

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

“ Ey iman edenler, Allah’ı çok zikrediniz. ( Ayet:33/ 41 )

 

            Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor  :

>>ALLAH’ın  Zikri elbette büyük bir  iştir.<<(Ankebut S.Ayet : 45 )

 

           Yüce Allah başka bir Ayet’te de şöyle buyuruyor.

>Öyleyse siz beni anın ki, bende sizi anayım .<< (Bakara Süresi Ayet :152

 

                                                                   NAİF GÜNAŞAN

 

 

 

2-

                                                                                    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla                                                                     

                  Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   >… Kafirlerden başka hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.<< Yusuf süresinin 87 ayetinde

 

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “ Artık Rabbini Hamd ile tespih et. Ve  O’ndan bağışlama dile, çünkü O,  tevvab’dır. Tövbeleri kabul edendir.” ( Nasr süresi ayet 3 )

 

Dikkat

                       Tövbe etmek için, Henüz vakit çok, çok erken derken.

                         Bir bakarsın ecel gelmiş helalaşmamışsın bile giderken.

 

                                          

T Ö V B E

--------------------------------------------:

 

      Tövbe konusuna öncelikle ayetle başlayalım.

 

                        Yüce Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

                        > Ey iman edenler! Yürekten tam bir pişmanlık içerisinde (NESUH) tövbesi yaparak Allah’a dönün. Çünkü, olur ki, Rabbiniz kötülüklerinizi mağfiretiyle örter ve sizi de altından ırmaklar akan cennetlere koyar.<<Tahrim Süresi ayet :8

 

Tövbe günah işleyen insanın kurtuluş ve Allah-u Teâlâ’ya sığınma

 

kapısıdır. Bu kapıya muhtaç olmayan hiçbir insan yoktur.     

3-

 

                     Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                        “Hem Rabbinizden  bağışlanma dileğin.  Sonradan tövbe edin ki,  O, da sizi takdir edilmiş bir zamana (ölüme ) kadar güzel bir şekilde geçindirsin. ve her iyi hareket sahibine fazlından mükafatını versin. Eğer imandan yüz çevirirseniz, ben o zaman başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.   (Hud süresi ayet :3 )

 

                               

                                Dikkat ederseniz. Rabbimiz,  yukarıdaki hud süresinin  üçüncü ayetin başlangıcında şöyle buyuruyor.

                        “ Hem (özellikle önceden) Rabbinizden bağışlanma dileğin. Sonradan tövbe edin.”

                        Demek ki,  önceden  işlemiş olduğumuz tüm günahları yapamadığımız ibadetleri inceden ince düşünüp büyük hata yaptığımızı keşke hiçbir günah işlemeseydik  tefekkür ederek günahkar halimizi gözden geçirip, yaptığımız yanlışlıklardan / hatalardan kulluk görevini yapamadığımızdan gönülden büyük pişmanlık duymamız gerekir.

                         Kalbimizin yumuşaması için yaptığımız pişmanlığın muteber olması ve yapacağımız tövbenin kabul olması için göz yaşı dökmemiz halinde çaresizliğimizi Rabbimize beyan etmiş oluyoruz, 

                        Rabbimizden  bağışlama diliyoruz af diliyoruz, Allah C.C. dan başka hiç kimse günahları af edemez bilinçli olarak dilimizle ikrar kalbimizle tasdik ediyoruz, başka gidecek kapımızın olmadığını dile getireceğiz, günahlarımızdan büyük pişmanlık duyacağız ve pişmanlığın kanıtı olarak da akan göz yaşlarımızla birlikte, Rabbimize çok,  çok  dua edip yalvaracağız.

 

                        Bu bağışlama af talebimiz dualarımız bittikten sonra bir daha günah işlememek üzere  Rabbimize tövbe edeceğiz ileriki satır ve sayfalarda tövbe nasıl yapılır inşallah çok geniş olarak, her yönü ile bilginize sunulacaktır.

 

                        Yüce Allah-u  Teâlâ’nın  günahlarından pişman olup af dileyip emirlere uyan kullarına verdiği müjdeye bakınız, Rabbimizin biz kullara verdiği lütfe bakınız..

 

                        Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                        “Kim bir kötülük eder veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan af dilerse Allah’ı suçları bağışlayıcı ve esirgeyici olarak bulur.” (Nisa suresi ayet 110 )

 

Başka bir ayet’te :

 

“Tövbe eden, ibadette bulunan, Hamd eden, oruç tutan, rükü ve secde yapan, 

4-

(namaz kılan) İyiliği emredip kötülükten alıkoyan ve Allah’ın şeriat hükümlerini koruyan müminlere cenneti müjdele.  (Tövbe Süresi ayet 112 )

 

                        Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

                        “ Bir kul can çekiştirmeye başlamadığı sürece  Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder.” (Tirmizi, Dâvud 98, ayrıca, İbni Mâce Zühd 30    Riyazu’s Salihin, C.1 S. 154,)

                       

 

                        Başka bir Hadis-i şerif de:

                        “Günahkarların en hayırlısı Tövbe edenlerdir.”  (İbni Mâce, Zühd, 30, No:4251,II,1420 )

 

 

TÖVBE  NEDİR( Tövbe’nin öz açıklaması :)

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                         “Hep birden tövbe edinin; ey müminler, bu yoldan felaha ermeniz umulur.” (Nur, ayet 31)

 

                     Tevbe, bilinçli veya bilinçsiz olarak işlemiş olduğu günahlardan Yüce Allah’a tövbe edip (günahlarından Özür, af, İ’tizar etmek ) ve bir daha günah işlememeye kast etmektir. (Yüce Rabbulalemin’e  Söz vermektir ) ve tövbe ettikten sonra bilinçli günah işlememeli Allah Taâlâ’nın tüm emirlerine ve Peygamber Efendimizin tavsiyelerine uymalıdır. Anlatılan manadaki bir tövbe tüm günahlara karşı tövbekar olup tüm Allah’ın rızası olmayan şeyleri bırakmaktır. Söz vermektir. Özet olarak tövbe budur.

 

            Ey müslüman kardeşim, Tövbe, samimi içtenlikle olmalı, bunca yaptığın günahlardan arınman için yaptığın asilikten kurtulman, için yapmacık değil, gerçek olarak Rabbine söz ver, göz yaşları arasında katti “ NASÜH “  ( kesin )     tövbe et  ve bir daha günahlara dönme ve tevbe de  sabit kal , Rabbine verdiğin söze bağlı kal, ikide bir tevbeni bozup durma, bu Rabbine saygısızlık olur, Allah’a sığınıyorum. alay  etme gibi olur. Bakın Efendimiz (s.a.v.)  bu hususta bir  hadis de :

 

                        >> Diliyle affını dileyip de ayni günahı işlemekle ayak direten kimse Allah ile alay eder gibidir.<<buyurmuştur.   (Revzatül Ulema )

 

 

                        Başka bir hadisinde :

                         “Günahından tövbe onu bir daha yapmamaktır.”( İmamı gazali Kimya’yı Saadet )

 

                        Allah’ tan kaçışınızı bırakınız. Allah’tan kaçamazsınız, Bilakis Allah’a sığınınız, yaşlanmayı veya emekli olmayı beklemeyiniz, çünkü ömrün, kaç yıl veya 

5-

kaç dakika kaldığını bilmiyorsun, ecel genç ihtiyar hastalıklı,  sağlıklı dinlemiyor, tövbe etmeden ölürsek ahretimiz nedamet içinde hüsran içinde geçer,   Kesin tövbe etmeden ölmekten  Allah Teâlâ’ya sığınıyorum.

                       

                        Tövbenin Tanıtımı

         

                   Sözlükte  “ dönmek ve vazgeçmek “ anlamına gelen ve daha çok Allah Teâlâ’ya dönme ve yönelmeyi ifade eden “Tövbe “  “Günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylara değiştirmesidir. ( İhyâ-u  ulum’i-din, )

 

                        Din ıstılahında “tövbe “ insanın işlediği günahını anlayıp onu bırakması ve  Allah Teâlâ’ya dönüp O’ndan yaptığı kötülüğü ve işlediği günahı affedip bağışlamasını dilemesi,  pişman olduğunu da belirterek O’na Rabb’i-ne yalvarması demektir.

(  Kur’ân-da günah kavramı kitabından)

 

                                “Tövbe “  kişinin şirk küfür ve nifaktan imana, isyandan itaate,  günahtan sevaba, yanlıştan doğruya yönelmesidir. bu itibarla tövbe, imanın ilk makamı, hak yolculuğunun başlangıcı ve Allah Teâlâ’ya ulaşma kapısının anahtarıdır.

 

                        Tövbe, Bilerek veya bilmeyerek günah işlediği için  pişmanlık duyularak o günahlardan vazgeçmektir.  

 

                         (Buna dikkat etmek gerekir ) Günah işlemiş olmaktan dolayı vicdanın da oluşan tepkiden dolayı değil de bedenine, malına ve şerefine zarar verme gibi bir endişeden veya umduğu bir dünya menfaatini elde etmek arzusundan dolayı kötülükten vazgeçmek tövbe değildir.

                        Asil tövbe menfaatini görse  dahi yaptığı günahın çirkinliğini hissedip ondan vazgeçmektir. (Allah’a kulluk görevini yapmaktır, günahlarından kayıtsız şartsız pişman olmak ve Rabbi’ne tövbe etmektir. kulluğunu bilmektir) ( Hak dini Kur’ân dili bak. Hamdi yazır                                                                                                         

                    Bir Sahabenin, sorusu üzerine  Efendimiz günahı şu  şeklinde tanımlamıştır.

 

                        “Günah, vicdanını tırmalayıp, seni huzursuz eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” ( Müslim, Birr, 15. IV,2106 )

6-

 

Tövbenin Önemi

 

                        Muaz b. Cebel (r.a.) “Ya Resulüllah anam -babam yoluna  feda olsun, Nasuh tövbesi nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) bu soruyu şöyle cevapladı:

 

                        “ Nasuh Tövbesi günahkar kulun işlediği günahtan dolayı pişmanlık duyarak Allah’dan özür dilemesi ve sonra da bir daha ayni günahı işlememesidir.  ( Tenbihü’l-Gafilin sayfa 153 )

 

                             Vaiz Abdullah Aydın Nura doğru kitabında diyor ki;   Tövbe : Geçmiş kusurların/ günahların kalbe verdiği  iç acısıdır. O gönülde yanan bir ateş, ciğerde tedavisi bulunmayan yaradır, o’nun iyileşmesi sakinleşmesi ancak tövbeyle olur.

 

                        Tövbenin Unsurları 

 

                         Tövbenin üç unsuru vardır.

                  

                        1 –Tövbe etmeyi gerektiren günah,

                        2 –Günaha tövbe eden insan,

                        3 –Tövbeyi kabul eden Allah-u Teâlâ

 

           Tövbe’nin 4 şartı vardır.

---------------------------------------------------------------:

 

                      1- Her hangi bir günah işlemiş olacaksın ki, tövbe edeceksin,.

 

                      2-Tevbe ettiğin günahı terk edeceksin ve bir daha da işlememeye kast /amaç edeceksin,

 

            3-İşlediğin günahın derecesindeki diğer tüm günahlarını da terk edeceksin.

 

                     4- Tövbe edip, Günahları yalnız ve yalnız,   Allah için terk edeceksin.

 

 

                   Bu şartların olmadığı taktirde sadece usulen veya öylesine “Esteğfirullah “ dersin o zaman tövben de durmazsın bu tövben de yalancılar tövbesi olur.  ‘Tövbet’l- Kezzibin  ‘olmasından korkulur.  

7-

En güzel tövbe, bozulması imkansız tövbedir. Allah’a verdiğin sözden hiçbir şekilde caymamandır.( Duaların esrarı sayfa 178 )

 

                        Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

                        “Kime ki hayırlı kapı açılırsa onu ganimet bilsin. Zirâ o, kendisine bu kapının ne zaman kapanacağını bilemez.” ( A.Kadir geylanının sohbetler kitabından sayfa 53)

 

 

                        Konuyla ilgili, Şiir kitabımdan bir Şiir okuyalım mı?

 

           TÖVBE KAPISI  AÇIK İKEN TÖVBE EDELİM

 

Tövbe kapısı, af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim,

İhlaslı yakarışlarla, dua kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim,

Sağlınız yerinde iken, ecel gelmeden bu hayat kapıyı ganimet bilelim,

Tövbe ve af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim!

.

       Günahla kirlettiğiniz kalbinizi, ruhunuzu tövbeyle temizleyin,

       Allah’a tövbe edip, bozmuş isen! Tekrar tövbe edin,

       Ecel gelince uyanırsın, ama ne yazık çok geç kalmışsın,

       Tövbe ve af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim!

                     .

Allah’a inanarak, kayıtsız ve şartsız teslim olacaksın,

Beline, eline, diline, nefsine daima sahip olacaksın,

Allah’a dilin, kalbin ve beyninle, birlikte ihlasla tövbe edeceksin,

Tövbe ve af kapısı açık iken, bu kapıyı ganimet bilelim,  fırsat bilelim!

 

                                               *     

Bakın Efendimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyuruyor:

            >> Kime ki hayırlı bir kapı açılırsa onu ganimet bilsin, zira o kendisine bu kapının ne zaman kapanacağını bilemez.<<Abdulkadır Geylaninin Sohbetler kitabından

 

Yine Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

            >> Dünya ahirettin tarlasıdır. Kim burada hayır ekerse ahirette sevinç

 

sürür (Mutluluk) biçer. Kim burada şer / kötülük ekerse ahiret’te nedamet—pişmanlık biçer.<<(Abdulkadır Geylaninin Sohbetleri kitabından )

8-

        Tüm günahlardan tövbe etmek farzı-ı ayndır:

 

            Tövbe etmek hemen,  hemen her şahıs hakkında farzdır. yani hemen her kesin şahsen günahlarından tövbe etmeleri gerekir,  hiç kimsenin bir başkası yerine tövbe edemez öyle bir yetkiyi Allah Teâlâ hiç kimseye vermemiştir.

                  Hani örnek olarak daha önce bu konuya değinmiştik  ama, konu açılınca çok az ve öz olarak yine değinmek mecburiyeti oldu.

                  Bir Müslüman vefat ederse, vefattan öncede vasiyet ederek hacca gidemediği için kendi malından bedelini ödemek üzere bir kişiyi vekaleten hac’a  gönderilebilir, veya yaşlılık veya hastalıktan ötürü son ramazan oruçlarını kaçırmış ise her hangi bir yakını onun vekilliğine oruç tutar veya fidyesini öder. ( Bak . Oruç bölümüne ) ayrıca, zekatlarını verememiş ise şu kadar zekat vermem gerekir idi ama her nedense ihmal ettim zekatı ödemedim ben ölürsem benim şu malımdan  vekaletten benim üzerime farz olan zekatımı ödeyin sonra dan kalan malı varisler arasında  adaletli şekilde bölüşün vasiyet edip vekalet tayin edebiliyor ama¸   “Ama Tövbe’ye asla” vekaletten de olsa kimse kimsenin yerine tövbe edemez.

                   Bunu bilmeliyiz ki tövbeye ihtiyacı olmayan hiç kimse de düşünülemez.

 

Bu hususta Resululah (s.a.v. ) bir hadisinde ;

            >>Ey insanlar Allah’a tevbe edip, O’ndan af dileyiniz. Zira Ben O’na günde yüz defa tövbe ederim.”  ( Müslim, Zikir,42,12,IV,145 )

        

        Öncelikle bunu bilmeliyiz k, akıllı olan ve büloğ çağına giren ve günah işleyen her müslümana tövbe etmek farz-ı ayn’dır

 

       Tevbenin farz olduğuna dair yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor:

 

                   >>Hep birden Allah’a tövbe edin:  ey müminler. bu yoldan felaha ermeniz  umulur.<<Ayet :24 / 31 )

 

        Yine konu ile ilgili başka bir ayet’te yüce Allah şöyle buyuruyor:

 

                   >>Ey iman edenler ,  N A S U H  tövbesi ile Allah’a tövbe edin. Bu sebeple günahlarınızı örter. sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar.<(. sure 66 Ayet / 8 )

 

                        Bu nedenle hiç kimse duyuları ile günah işlemekten kurtulamaz,

                                    Dış duyuları ile, günah işlemekten kurtulacak olsa; kalben işleyeceği  günahlardan kurtulamaz. kalp günahlarından kurtulacak olursa; şeytanın 

9-

vesvesesinden kurtulamaz. şeytanın vesvesesinden kurtuldu diyelim, Nefsin kötülüklerinden hilelerinden , göz bakışlarından,   beynin kötü düşüncelerinden  kurtulamaz,  bundan da kurtuldu diyelim; Şeytan-ı  lane, kulu Allah-u Teâlâ’yı anmaktan, alıkoymak için onun kalbine değişik şeyler getirir, bundan kurtulamaz. 

                        Bu nedenle her fırsatta tövbe edelim, Peygamber Efendimiz günde  yüz defa tövbe ediyorsa bunun bir hikmeti vardır.

                       

 

                        SONUÇ OLARAK

 

                        Her kes tövbeye muhtaçtır, ancak değişik durumlara göre, tövbe  çeşitleri değişik olur,

                        Mesela;

a)      Avam müminleri  tövbeleri  işledikleri günahlardan olacaktır.

                        b)  (Benim gibi zayıf kişiler )

b)      Havas  zatların tövbeleri, gafletten ötürü  olacaktır.

c)      Havasın da hası zatların  tövbesi ise…kalbin Aziz ve Celil

Allah’ın zatından gayri şeylere kaymasından ötürü olacaktır.

 

                        Nitekim : Üstte anlatılan manada Zünun-u  Misri şöyle demiştir.

                        Avam tabakası  tövbesi  günahlarından, havas tabakası tövbesi gafletten  ötürü olacaktır.

 

            Tövbe edenden, tövbe edene çok değişik farklar vardır.

 

1-      Hatalarından tövbe edenle,  gaflet  hallerinden tövbe eden bir olmaz.

2-      Bir tövbe  eden var ki,  iyilikleri  gördüğü için tövbe kar oluyor.   

3-      Bir tövbekar var ki, kalbi halkı yaratan büyük Zatın gayrına

kaydığı için  tövbe ediyor.

                        Diğer insanlar şöyle dursun;  Hiçbir Peygamberler dahi, tövbesiz kalmamışlardır.

                        Bakın Peygamberimiz (s.a.v.) efendimiz bu hususta ne buyuruyor.

                        “ Kalbime perdeye benzer bir şey gerilir; bunun için Yüce Allah’a  bir gün ve bir gecede yetmiş kere tövbe ederim.”  (A.Kadir Geyleni Gunyet’üt Talibin kitabı sayfa 372 )

 

 

 

         Allah-ü Teâlâ,  tövbekarları bir çok ayet-i Kerimede anlatmıştır. O ayetlerden birkaç tanesini aşağıya yazalım.

10-

            Yüce Allah C.C. bir ayet’e şöyle buyuruyor:

            >> Allah, Tövbe edenleri  ve Temiz  olanları sever,<<(Bakara222 .Ayet : )

 

           

         Dikkat edersek, Yüce Rabbimiz, önce tövbe edenleri ve temiz olanları sever. buyurmaktadır, tövbe bellidir tüm günahlardan tövbe etmek, pişmanlık duymak bir daha günah işlememek zaten yukarıda genişçe konuya değinildi, ama “ Temiz olanları sever “ anlamı ise, Allah-u alem,  üstü başı temiz olması kast edilmemektedir o ikinci planda dır.. esas temiz olmak günahlardan arınmak tövbesinde durmak, beynini, kalbini ve tüm uzuvlarını günahlardan korumak günah işlememektir, emredilen tüm ibadetleri yapmak ve uygulamaktır helal ve haram’a dikkat etmektir,  temiz olmak budur. En doğrusunu Allah C.C. bilir.

 

Başka bir ayet’te :

“Tövbe eden, ibadette bulunan, Hamd eden, oruç tutan, rükü ve

secde yapan, (namaz kılan) İyiliği emredip kötülükten alıkoyan ve Allah’ın şeriat hükümlerini koruyan müminlere cenneti müjdele.  (Tövbe Süresi ayet 112 )

 

 

Yine dikkat edersek Yüce yaratıcımız Rabbimiz, yukarıdaki  ayetin ilk başlangıcında

önce yinetövbe eden “buyurduktan sonra, ayetin devamında  de belirtilen o güzel sıfatların sahibi  ise… müjdeyi hak eden de odur;  iman sahibi de odur..(yukarıdaki ayetin sonunda ) “  Müminlere cenneti müjdele.” buyurmaktadır. emrin hikmeti de budur.

         Yeterki: Kesin Nesuh tövbesini ihlasla yap, yukarıdaki ayet de belirtilen Rabbimizin buyurduklarına uygula . bu ayete uyan her ihlaslı tövbe eden müslüman inşallah bu müjdeye nail olur.

 

Enes (r.a.) den rivayet olunan hadis de  Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“Her ademoğlu hata işler. hata işleyenlerin de en hayırlısı  tövbe edenler

(nadim olarak hatasından dönenler) dir. “  ( Tirmizi, İbni Mâce, Hakim Ali,b. Misade’den rivayet etmişlerdir.)

 

        Yüce Allah başka bir ayet’e şöyle buyuruyor;

      “ Hem içten işlenen günahları, hemde dıştan işlenen günahları bırakınız.” ( Ayet :9/120 )

 

            İçten işlenen günahlar: halkın görmediği bilmediği, seninle Allah arasında olan günahlar, kast edildiği tahmin edilmektedir. Dıştan olan günahlar: ise her kesin gözü önünde aşikar (alenen) örneğin, açıktan, ibadetlerini yapmamak, içki 

11-

içmen, gıybet etmen, zina etmen, tefecilik yapman (faiz yemen) yalan atman,  vesaire işlenen günahlar kast edildiği tahmin edilmektedir,

         En doğrusunu Allah bilir.                                             

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

>>Tövbe ediniz, ben günde yüz defa tevbe ediyorum.<<yine buyurdu:

>>Günahı olmayan hiçbir insan yoktur. Fakat günahkarların en iyisi tövbe edenlerdir. <<Yine buyurdu: >>Günahından tövbe eden, hiç günah işlememiş  gibidir.<<

 Yine Başka bir hadisinde şöyle buyurmuştu         >> Bütün günahkarlara tövbe vardır.  Fakat bid’at sahibinin ki kabul olmaz. Ben onlardan uzağım, onlarda benden uzaktır.<<Yine buyurdu:>>pişmanlık tövbedir.<<Yine buyurdu:>>Güneş batıdan doğmadan önce, tövbe edenin tövbesi kabul olunur.< ( Yukarıdaki hadisler  Kimya-yı Saadet, İmamı gazali )

 

 

            Bir Hikaye

--------------------------------------------------:

Hz. Musa Peygamber , Yüce Allah’ile en çok konuşan bir Peygamberdir. Onun için Hz. musa’nın ismi Kelimullahtır .          

Hz. Musa, bir gün  Yüce Allah’a yalvarır  Ya Rabbi bana cennetlik bir kulunu, bir de cehennemlik bir kulunu göster diye dua eder.

Yüce Allah, Hz.Musa’ya git filan kalenin önünde bekle Sabahleyin en son kaleden çıkan cehennemlik, yine ayni gün ayni kalenin önünde kindi vakti bekle en önce kaleye  giren insan  cennetliktir.buyurur:

Hz. Musa tarif edilen kalenin önüne gelir, sabahleyin bekler bakar ki en son kaleden çıkan her iki gözünden ama (kör ) olan orta yaşlı bir adam. Hz. Musa işte bu her iki gözünden kör olan adam cehennemliktir. der.

 

 Ayni günün kindi zamanı gelir, yine Hz. Musa ayni kalenin önünde heycanla bekler. Bu kezde cennetlik adamı görmek ister. Bakar ki yine  ayni  her iki gözden ama  (kör )olan  sabahki  cehennemlik  adam ilk önce kaleye girer.

 Hz. Musa şaşkındır.

 Hz. Musa koşarak adamı kalenin önünde yakalar, seninle sohbet etmek istiyorum bu nedenle sana kısa bir süreli misafir olacağım der. İki gözlerinden ama olan adam kabul eder ve Hz. Musa ile birlikte ev’lerine  giderler.

 

Hz. Musa, adamdan sorar Sen kaç yaşındasın.

 Adam atmış beş yaşındayım,

 

Hz. Musa, peki 15, yaşın çocukluk diyelim saymayalım, sen elli yaşına kadar ne yaptın ne günahlar işledin, ve bu gün ne yaptın. senin hayatını merak ediyorum dedi.

12-

Her iki gözden hafız olan adam , Hz.Musa’ya şöyle anlatır. Ben yaklaşık altmış beş yaş civarındayım bunca ömrüm Allah’a isyanla ve günahla ömrüm tükendi, kulluk görevimi yapamadım. Nedeni ise ben çok küçükken her iki gözümü kayıp etmişim  annemi babamı ve hiçbir rengi bilmiyorum , Allah neden bu hastalığı bana verdi benim günahım neydi benden başka kimse yok muydu?  diye isyan ediyordum.

 Bu gün ise karşı mahalleye büyük oğlumun yanına gittim, yine konu açıldı,yine isyan ve asiliğim devam etti,

Tam bu sırada baktım ki büyük oğlum yanıma oturdu, Baba sakın isyankar olma, belki senin hakkında böyle hayırlı imiş Allah’a Hamd Şükür ve tövbe et, bak Allah sana göz vermemiş ama benim ve kardeşlerim gibi sana evlat vermiş  can sağlığı vermiş, akıl vermiş,tarla çiftlik vermiş, eş vermiş. Sen Allah Teâlâ’ya kulluk görevini de yapmıyorsun üstelik bunca büyük nimetlere karşıda Allah’a asilik ve isyankarlık yapıyorsun, ben huşu içinde oğlumu dinliyordum.  ne kadar kendime yazık etmişim diye de düşünüyordum.

      Oğlum daha devam ediyordu, Baba, Allah Teâlâ sana bir elçi Melek gönderse, ve sana, şöyle pazarlık yapsa, Allah Teâlâ senin gözlerini verecek  ama aklını alacak, sen kabul edermisin.

Ben, hayır evladım, benim aklım olmazsa ben gözü ne  yapacağım dedim.

Oğlum tekrar sorar. Baba, melek şöyle bir teklif daha yaparsa,  Allah sana göz verirse elini veya ayaklarını alıp felç ederse sen istermisin dedi?  

Ben : Hayır oğlum benim elim veya ayaklarım olmazsa ben gözleri ne yapacağım.

Oğlum tekrar sordu. Baba, gelen melek elçi başka bir teklifle şöyle derse Allah sana gözlerini verirse çocuklarını senden alırsa sen kabul edermisin?

Ben ; Aman oğlum Allah Teâlâ acınızı göstermesin o nasıl bir söz ve laf. Hiç ister miyim dedim.

Oğlum tekrar sordu. Baba: elçi olarak gelen melek sana en son şöyle bir teklif getirirse, Allah Teâlâ gözlerini verecek, aklını verecek, ellerini ayaklarını verecek, çocuklarını da sana bağışlayacak, bütün dünyayı sana verecek. Yalnız sen  her şeyi yiyip içebileceksin ancak hiç tuvalete çıkamayacaksın sen kabul edermisin dedi.

Ben : oğlum iki günde patlarım. Olur mu öyle şey? Bana dünyayı verseler yine kabul edemem çünkü tuvalete gitmezsem yirmi dört saatte acılar içinde patlarım.

      Baba bak bende bir nevi körüm, Allah Teâlâ var ama ben Allah’Teâlâ ‘yı görmüyorum, Melekler var etrafımızda geziyor ben de onları görmüyorum. Hava var, havayı alıp verdiğim halde havayı görmüyorum, bildiğimiz su var içiyorum ama rengini görmüyorum ne renktedir bilmiyorum. dedi.

  Ey misafir işte tam o sırda hıçkırıklar içinde göz yaşlarım içinde, Allah-u Teâlâ’ya  ne kadar Haşim bilinçsiz ve gafil  davrandığımı anladım büyük pişmanlık 

13-

içinde kesin   “ NESUH “ Tövbemi yaptım Allah Teâlâ’ya secde ettim, teslim oldum. şimdi dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanı olarak  evime döndüm..  ne mutlu bana  Rabbim bana tevbe’yi  nasip etti tekrar secdeye kapılır ağlar, ağlar, ağlar.         

            Hz. Musa  Peygamber, Ayni adamın sabahleyin cehennemlik olarak  evden çıkıyor kindi zamanı cennetlik olarak evine dönmesinin sırrını öğrenince Allah’a Hamd ve şükür ederek  mekandan /o kale’den ayrılır.            

                                                 *

Biraz tefekkür edelim mi?  İşte tövbe budur. Adam yaklaşık elli yıl Allah’a asi oluyor isyan ediyor bir tövbe edince Allah onun tövbesini kabul buyuruyor sabah cehennemlik, kindi zamanı  cennetliklerden yazıyor ve bize de örnek olsun diye Hz. Musa Peygamberi de hazır bulunduruyor ve  adete Yüce Rabbimizin rahmetinin affının çoğunluğuna büyüklüğüne bir nevi şahit oluyor konuya. . . . . . .

İşte Tövbe budur, sabah cehennemlik, kinde zamanı cennetlik olarak evine dönüyor,

Bizde fırsatı kaçırmayalım, Allah-u Teâlâ’nın bize lütf ettiği imkanlarına nankörlük etmeyelim, kulluk görevimizi ihmal etmeyelim ve zaman kaçırmadan tövbemizi hemen yapalım.

 

 

            Yüce Allah şöyle buyuruyor :

>>De ki : Ey nefisleri aleyhine ileri gitmiş olan kullarım ! Allah’ın

rahmetinden ümit kesmeyiniz. Allah tüm günahları bağışlar. çünkü O çok bağışlayan ve çok esirgeyendir. (Zümmer s. ayet 53 )

           

Günah işlemek iki türlüdür

 

                        1 –Allah-u Teâlâ’ya karşı işlenen suçlar.

                        2 –İnsanlara karşı işlenen suçlar

 

                        a )Allah’a karşı işlenen günahlar üç şekilde işlenir.

 

                        1 –Bağışlanmayacak günah olan şirktir.

 

2 – Allah’ın farz kıldığı  görevleri  (ibadetleri )  terk etmek,

 Bu tür günaha tövbe, pişmanlık duymak ve hemen o görevi

Yapmaya başlamak, geçmişte yapamadıklarını kaza etmek, Allah Teâlâ’dan  af ve mağfiret dilemekle gerçekleşir.

 

3--Allahın haram kıldığı ve yasak ettiği şeyleri yapmak.

14-

            Bu konuyu aşağıda büyük günahların çeşitlerini, bilgimiz  ve araştırmamız nispetinde açıklayarak yazmaya çalışacağız, bu ve tüm günahlardan da nesuh tövbesi yaparsa inşallah tövbesi kabul olur.

Allah Teâla Yusuf süresi ayet 87 de buyuruyor, “Ancak kâfirler Allah’tan umudunu keser.” Haşa Müslüman hiç bir zaman Allah Teâlâ’dan tan  umutsuz olamaz.

 

                        Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

                        “Kimde başkasının malı ve namusu ile ilgili hakkı varsa, paranın ve malın geçerli olmadığı kıyamet gününde önce o kişiden helalık alsın. Aksi takdirde o kişinin iyiliklerinden alınarak, yaptığı haksızlıklara mukabil hak sahibine verilir.  O kişinin iyiliği yoksa,  hak sahibinin günahlarından alınarak haksızlık edene yüklenir.”  ( Buhâri , Mezalim, 10, III,99  )

 

b) İnsanlara karşı işlenen günahlar, iki çeşit işlenir.

 

                        1 – Borcu vermemek, malına ve canına zarar vermek şeklinde maddi olur.

                        2 – Gönül kırmak üzmek, gıybet etmek, su-i zanda bulunmak iftira atmak,  manevi şekilde olur.

 

                        Konuya aşağıda ki satırlarda genişçe değinilecektir.

 

     Günahlar

 

             Günahlar da iki çeşittir.

 

1-      Küçük günahlar

2-      Büyük günahlar

 

KÜÇÜK GÜNAHLAR

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

(“İşlerini en güzel biçimde yapan mü’min )kimseler, küçük günahlar hariç

büyük günahlar dan ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabb’in bağışlaması çok geniş olandır.” (Necm32 )

 

 

            Bir günah  kul tarafından küçük görülürse Allah Teâlâ katında o günah büyüktür.

15-

 Kul yaptığı bir günahı büyük görür ise inşallah Allah Teâlâ  katında o günah küçük olur.  iman sahibinin küçük günahı büyük görmesinin sebebi: imanın büyüklüğü marifet ve takva duygusunun üstünlüğüdür

 

                        Nitekim, bu mânâda Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “Mümin bir kul işlediği bir günahı, üzerine yıkılacak bir dağ gibi görür. Münafık ise,  işlediği günahı uçup gidecek olan burnuna konmuş bir sinek gibi görür.” (Gunyet’ütTalibin S. 370, ve nura doğru, sayfa 2171  )

 

            Küçük günahlar sayılamayacak kadar çoktur ve hemen, hemen

bilerek veya bilmeyerek hepimizde küçük günahlar işliyoruz, bakmakla olsun, zan etmeler  olsun, çekememezlik olsun, ucüp olsun kalp kırmalar olsun, alay etmeler olsun, alaycı gülmeler olsun,  Allah’ın verdiği nimetlere az  Hamd ve şükür etmekle olsun, kendisini beğenmiş olsun, vesaire, binlerce çoğalta biliriz,

           Tabiki bunlardan yani küçük günahlardan da sakınmak gerekir

yapmamak gerekir veya en azından asgariye indirmek gerekir bilerek küçük de olsa günah işlememek gerekir. Günah işledik ise hemen ilacı olan  Allah Teâlâ’ ya sığınmak ve ona  tövbe etmek lazımdır.

.

     Ey Müslüman  unutma ki: Dağlar küçük taş ve topraklarla büyümüştür.

 

                        Nura Doğru 1. cilt 2172. sayfada Arif’lerden biri diyor ki :  Günahın küçüğü olmaz, Allah’a karşı gelinen her şey büyük günah sayılır.

buna da çok dikkat edelim.

 

             Bakın bu hususta yüce Allah Teâlâ ne buyuruyor. 

            >> Eğer yasak edildiğiniz büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin

küçük günahlarınızı da sileriz.<< (Nisa süresi Ayet : 31)

 

Rabbim  Sana ne kadar Hamd ve şükür edersek azdır. Yukarıdaki

ayet ne büyük müjdedir. Sonsuz Rahmet sahibi olan Rabbimiz, bizde günah işlememek için Senin rahmetine sığınıyoruz bizleri şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden, her türlü günahlardan, münafıklık ve riyakarlıktan koru Ya Rabbim.

 

                            Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor.

“ Beş vakit namaz ve Cuma namazı, diğer Cuma namazına kadar büyük

günahlardan kaçınıldığı taktirde, aralarında işlenen küçük günahlara kefarettir.” ( Müslim, Tahare,16, 1 , 209 )

 

 

                                Başka Bir Hadis de:

16-

                “Mü’min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir üzüntü hatta bir tasa hali isabet edecek olsa, aralarında işlenen küçük günahlarına kefarettir.” ( Müslim,Birr 52,VI,1996 )

 

                                                                                                                                                                                                                                                                               

                    BÜYÜK GÜNAHLAR

            ---------------------------------------------------:

 

1-      Allah ‘a ortak koşmak (Şirk koşmak )

 

Yüce Allah Teâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor.

            >>Muhakkak  ki Allah kendisine eş (şirk )koşanları bağışlamaz. bunun dışında dilediği kimseyi bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse gerçekten sonsuz bir sapıklığa düşmüştür  . <<(Nisa süresi  ll6 .ayet :)

 

2-      Haksız yere İnsan öldürmek (katil )

 

    Bu hususta da yüce Allah Teâlâ bir ayetinde şöyle buyurmuştur,

>> Bir Mü’mine kasden öldürenin cezası,içinde ebedi olarak kalmak üzere cehenneme atılmaktır. Allah ona gazap etmiş lanet etmiş ve büyük bir azap hazırlamıştır.<<

Nisa süresi ayet 93)

       Bu hususta başka bir ayet de ise Yüce Allah şöyle buyurmaktadır.

>> Kim haksız bir yere  İnsan  Öldürürse  bütün insanları öldürmüş gibi  olur. kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.<<(El-Maide Süresi ayet :32 )

 

3-      Namazı  terk etmek .

 

>> (Müslümanlar gibi Namaz kılın, zekat verin ve Mü’minlerle birlikte rükü edin.  (Cemaate katılın ) << buyuruyor.  ( El Bakara Ayet :43 )

 

            Başka bir ayette de ; Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            >>Namazlarınızı  muntazam olarak  eda edin. Hele orta namazına (ikindiye )dikkat edin.Allah’a itaat ederek namaz kılın.<<(El – Bakara ayet :238 )

 

4-      Sihir (büyü ) yapmak veya yaptırmak.

 

                     Bu hususta da yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor.

            >>Şüpesiz bu bilgiyi  (sihir ) edinene ahirette nasibi yoktur.birde canlarına karşılık elde ettikleri o şeyin ne kötü bir şey olduğunu bir bilselerdi.”(El-Bakara suresi ayet : l02 )

 

 

         Başka bir ayette ise Yüce Allah şöyle buyuruyor.

17-

>> Sihir yapmak için, düğümlere üfleyen büyücülerin (ve meşru olarak sevişenlerin aralarındaki irtibatı koparanların )Şerrinden.<<(Felak süresi ayet 4)

 

                 5_Zekat vermemek :

 

       Zekat ile ilgili yüce Allah bazı  ayetlerinde  şöyle buyurmaktadır,      

>>Allah’ın lütfettiği şeyde cimrilik edenler ,sakın bunu kendilerine hayırlı bir iş sanmasınlar. aksine bu kendileri  için bir şerdir. Onların cimrilikte bulundukları şey kiyamet günü boyunlarına halka olacak . göklerin ve yer yüzünün mirası  Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.<<( Ali mran Süresi Ayet l80

 

>>Namazı gerektiği gibi kılın .Zekat verin. Çünkü ruhunuzun şifası için

dünyada ne yaptınızsa Allah indinde onun karşılığını bulursunuz. Şüpehesiz

Allah bütün yaptıklarınızı görücü ve karşılığını vericidir.<<(El-Bakara .Ayet  : ll0 )       

 

            Başka bir ayette de yüce Allah  şöyle buyurmaktadır.

>>Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, zekat verenleri ayetlerime insanları rahmetime

mazhar ederim.<<(El-Araf Süresi Ayet :l56 )

 

                6 –Özürsüz olarak Ramazan’ı Şerif orucunu tutmamak.

 

                  Bu hususta yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır.

>> Ey iman edenler ! fenalıklardan sakınasınız diye sizden evelkilere olduğu gibi size de oruç farz kılındı.<<(El-Bakara süresi ayet: l83 )

 

                 7- Allah ve Resülullah adına yalan söylemek .

 

                 Bu hususta Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır.

>>Kiyamet günü Allah’a karşı yalan söylüyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu göreceksin<<(Zümer Süresi ayet :60 )                ,                                                                                                                                              

 

            Bu hususta Efendimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.

>Bilerek  benim adıma yalan söyleyen kimseye Cehennemde bir konak hazırlanır.<< (Hadisi Buhari , Müslim )

 

       8 -  Riba (Faiz ) Yemek.

 

 

                  Bu Hususta Yüce Allah  Teâlâ Şöyle buyurmuştur.

18-

“ Faiz yiyenler faiz ticareti gibidir. …..Allah Alışverişi helal faizi haram kılmıştır…”Bakara 275

 

 Not: Bu yutarıdaki ayetin meâlini Kur’ân-i Kerimde ayrıca inceleyiniz.

 

“ Allah faizle kazanılanı eksiltir, sadakası verilen malı artırır,  Allah ısrarla haram yiyenleri ve günah işleyenleri sevmez.” El-Bakara Süresinin 276. Ayeti.

 

                9- Zulm etmek         .

 

Yüce Allah  bu hususta da bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

            >> Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından  gafil sanma.”

 

               l0- Yalan Şahidlik yapmak .

 

>> O halde, murdardan  putlardan kaçının, yalan sözden  sakının.<(Hacc:30 )

           

  11- Öğünmek ,Kendini beğenmek ve büyüklenmek (Kibir )

            >> Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah

büyüklük taslayıp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.<( Nahl : 23 )

 

            Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde :

> Zerre kadar kibirli olan cennete girmez.<<buyurmuştur.

 

      12- Zina etmek .

 

      Yüce Allah bu konuda bir ayetinde,

>Zinaya yaklaşmayın. çünkü o,şüphesiz çok çirkin ve kötü bir yoldur.<buyurmuştur.(El-İsra   32 )

 

      13- İçki içmek .

 

          Bu konuda da yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

       >>Ey iman edenler, içki içmek, kumar oynamak tapınmak için

dikilmiş taşlar, fal için kullanılan oklar şüphe yok ki şeytanın işi olan pisliklerdir. Onun için bunlardan sakının ki kurtuluşaeresiniz.<<(El-Maide süresi Ayet 90

 

          14- İmkan olduğu halde Hacc’a gitmemek .

 

 

           Bu konuda da yüce Allah şöyle buyurmaktadır.

19-

>> Orada açık delillerle İbrahim’in makamı vardır. O eve giren

emniyete kavuşur. İnsanlardan gücü yetene oraya gidin ALLAH için haccetmek   emrolunmuştur. Bu farzı inkar edene gelince (bilsin ki Allah’ın ihtiyacı yoktur.) O,bütün alemlerden müsteğnidir.<<(Ali imran süresi ayet : 97  )

 

           15- Anne baba hukukuna riayet etmemek .

 

              Yüce Allah bir ayetlerinde şöyle buyurmuştur.

>> Rabbin kesin olarak :başkasına tapmamanızı ve anaya-babaya iyilik

etmenizi emretmiştir.Eğer anadan babadan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlıyacakolurlarsa ,sakın onlara “ö f “ deme, onları azarlama. Onlara güzel ve tatlı sözler söyle.<<İsra süresi  Ayet: 23 )

 

         16- Kumar oynamak .

 

         Yüce Allah bazı ayetlerinde şöyle buyurmuştur.

>>Muhakkak şeytan içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak

Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkıymak ister. Artık bunlardan sakınırsınız, değilmi?<<( Maide süresi Ayet : 9l )

 

       Başka bir ayette ise :

>> (Habibim ) sana içki ve kumar hakında soru soruyorlar, De ki:

 onlarda insanlar için büyük günahlar ve önemsiz derecede küçük faydalar vardır, fakat,günahları faydalarından daha fazladır. <<(Bakara 219)

 

        17- Akrabaları gözetmemek  (sıla-i rahmi ihmal etmek .

 

          B uhusustada Yüce Allah şöyle buyurmuştur.

>> Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının;

Allah ( daima ) sizi gözetlemektedir.<<(Nisa süresi ayet 1 )

 

              18- Livata  (erkekler arasında cinsi sapıklık ) yapmak.

 

                Bu konuda da yüce Allah şöyle buyurmuştur.

>> Siz kadınları bırakıp ta  şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz ? Muhakkak ki siz, çok ileri giden azgın bir kavimsiniz.<<( El-A’raf süresi ayet:8l )

 

 

 

 

 

 

                  l9- Suçsuz Müslüman kadınlara iftira atmak .

20-

 

              Bu husustada Yüce Allah şöyle buyuduyor.

>> Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara iftira atanlar,dünyada da, ahirette de, lanete uğramışlardır. Onlara büyük bir azap vardır.<<(Nur süresi ayet : 23 )

 

 

                20 – Savaş meydanından kaçmak .

 

                  Bu huhusta da yüce Allah şöyle buyuruyor.

            >> Ey Müminler ! toplu olarak kafirlere karşılaştığınız zaman onlara arkanızı  dönmeyin (Kaçmayın )<< (  El-Enfal Süresi Ayet  l5 )

            >>Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya başka bir kuvvete katılmak gayesi dışında , kim öyle bir günde  düşmana arka çevirirse (kaçarsa ) o,muhakkak ki Allah’ın gazabına uğramıştır.onun yeri cehennemdir. O,ne kötü bir dönüş yeridir. << ( El-Enfal Süresi Ayet ; l6 )

 

                21- Yetim Malı yemek ve O’na haksızlık etmek .

 

              Bu hususta da Yüce Allah şöyle buyuruyor.

            >> Yetimlerin mallarını, haksızlıkla yiyenler, ancak ateş yerler. (O mallar karınlarında adeta ateş gibidir. ) ve onlar alev alev yanan cehennem ateşine atılacaklardır.<<( Nisa süresi Ayet  l0  )

 

               22- Lanet etmek, küfretmek .

 

            Bu hususta Efendimiz .(s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyurmuştur,

            >> “Mü’mini  la’netlemek ,O’nu öldürmek<< gibidir. ( Hadisi buhari müslüm )

 

              23- Ahde vefasızlık ( Gadr  ) etmek .

 

            >>Ey İman edenler ,gerek Allah’a ve gerekse insanlara verdiğiniz sözleri ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin. << (Maide süresi Ayet  : 1 )

 

              24-Müslümanlara eziyet etmek, sövmek.

 

              Bu Hususta Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

            >>Erkek Müminlere, kadın Müminlere ,işlemedikleri bir günahla eziyet edenler ( iftira atanlar ) doğrusu açık bir günah yüklemişlerdir. (Ahzap: süresi ayet: 58 )

 

 

            25- İntihar   Etmek .     

21-

 Yüce  Allah :>> Her hangi bir sebeple       nefislerinizi öldürmeyin.<<buyurmuştur. (Nisa süresi Ayet : 29 )          

 

26-       Hırsızlık yapmak .

 

Yüce Allah bu konuda bir ayetinde şöyle buyurmuştur

            >> Erkek hırsızla kadın hırsızın yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan insanlara ibret

verici bir ders olmak üzere (sağ ) ellerini kesin.<<(El Maide 38)

 

 

             27– Yalan yere yemin etmek

 

            Bu konu da  Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor,

            >> Fakat Allah’a yaptıkları ahdi ve yeminleri,bayağı bir bedel karşılığı değiştirenler yokmu , işte onlar ahirette nasipsiz olanlardır.Allah kıyamet gününde onlarla konuşmuyacak ,merhamet nazarıyla yüzlerine bakmıyacakve kendilerini temize çıkarmıyacaktır.  Onlar için çok acıklı bir azap vardır.<<(  Ali İmran Süresi Ayet :77 )

 

            28 – Çok yalan söylemek .

 

            >> Allah’ın lanetini Yalancıların üzerine okuyalım.<<(Ali İmran süresi ayet :61)

            >>Ey iman edenler yapamayacağınız bir şey için, niçin yapacağız dersiniz…. Yapamayacağınız bir şeye “yapacağız “ demeniz Allah katında günah bakımından çok büyüktür.“( Saf  süresi ayet 2-3 )

 

            29-Kadın’nın, erkeğe:

 

          Erkeğin Kadına benzemeye özen göstermesi.

          Peygamber Efendimiz  (s.a.v. ) bakın bu hususta ne buyurmuştur:

         “Kendini erkeklere benzeten kadınlara ve kadınlara benzetmek istiyen erkeklere,Allah lanet etsin.”( Hadisi Buhari )

 

 

            30- Hadesten temizlenmemek.

 

              Bu hususta Yüce Allah Kur’an’i kerimde şöyle buyurmuştur:

 

            >> Giydiğin elbiselerini  de (her zaman ) temiz tut .<<(Müdessir  Ayet: 4 )

22-

            31- Kader’e İnanmamak.

 

           Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur.

>>Hakikaten biz ,her şeyi  (hikmetimiz icabı )  bir kaderle yaratmışızdır.<<( Kamer Süresi Ayet: 49 )

 

 

            32- Hıyanet Etmek .

 

           Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur.

>> Ey iman edenler !  Allah’a ve Peygambere hainlik etmeyin. Bile bile  Emanetlerinize  de hıyanette bulunmayın.<<( El – Enfal Süresi  Ayet : 27 )

 

33-       Kahin ve Müneccime inanmak .

 

Kur’an’i Kerim de Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur:

>Bütün gaybı bilen Allah ,gaybe dair olan ilmini hiçbir kimseye açmaz.<(Cin Süresi Ayet : 26-27 )  

 

34-       Kadının, eşine karşı gelmesi, itaat etmemesi .

 

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur.

            >> Erkekler ,kadınların koruyucuları ve hakimidirler.çünkü Allah birini

(savaş,imamlık,miras gibi işlerde ) diğerinden üstün yaratmıştır. Yine malla erkekler kadınları beslerler. İyi kadınlar (Allah’a ) itaat ederler. Allah onların hakkını nasıl korumuşsa onlarda kocaları yanında  olmadığı zaman iffetlerini , korurlar. <<(Nisa Süresi Ayet : 34 (

 

35-       Ara bozmak maksadıyla insanlar arasında söz taşımak.

 

>>Çok yemin eden,izzet-i nefsi bulunmayan, daime (onu bunu ayıplayan) ve (gammazlıkla  laf getirip götürmeye koşan kimseye uyma , itaat etme. (Kalem Süresi Ayet :10.11 )

 

 

          36– Allah’dan başkasının adına kurban kesmek .

 

>>Allah’ın adı anılmıyarak kesilen hayvanları yemeyin. Çünkü onu yemek muhakkak ki fısktır. (Allah’ın  emirlerine aykırı hareket etmektir.<( El En’am Süresi  Ayet : l21 )

 

 

 

             37 –Ashab-i Kiram’a dil uzatmak .

23-

 

“ Benim bir dostuma düşmanlık güden kimseye harp ilan ettiğimi ihtar Ederim.” ( Kudsi hadis buhari müslüm )

 

 

          38- Eksik ölçüp – tartmak .

 

               Yüce Allah bu hususta bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

>>Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline .<<(Mütefifin Süresi ayet: 1 )

 

        39- Cum’a   cemaate  sebepsiz yere devam etmemek .

 

              Yüce Allah bu hususta da bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

>>Ey iman edenler !  Cuma günü, ezanla Cuma namazına çağrıldığınız vakit , hemen Allah’ın zikrine (hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya) koşunuz. Alış verişinizi bırakınız. Bu (Allah’ı anmak ve namaz kılmak ) eğer bilirseniz sizin için dünya işlerinden daha hayırlıdır. <<Cuma süresi ayet 9 )

 

 

          40- Alllah’ın gazabınhdan emin olmak.

 

           Bu konu da  yüce Allah şöyle buyurmuştur.

>>Kendilerine yapılan uyarıları verilen öğütleri unuttukları zaman onlara nimet ve zefklerden her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o şeyler yüzünden ( şımarıp ) ferahladıkları sırada onları ansızın yakaladık . Artık o anda bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.      (El-En’am 44 )

 

           4l- Peygamben Efendimiz (s.a.v. ) demediği hadisleri ,O’nun adına hadis uydurmak,       

              Bu hususta fendimiz ( s.a.v.) şöyle buyurmuştur,

>> Kim benim adıma Hadis uydurursa (Yalan atarsa ) Cehennemdeki yerini hazırlasın.<< buyurmuştur.

 

                        Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. 

“ Allah yaptığından mes’ul değildir. insanlar ise yaptıklarından

mes’uldürler.” ( Enbiyâ süresi ayet:23 )

 

 

 

          Büyük günahlar sıralamasını yazmaya başlamadan önce Nisa süresi  31. ayetini yazmıştım,

 

                  Büyük günahları işlemesek, küçük günahlarımızı Allah af edeceğine dair ayeti tekrarlıyorum.

24-

              >>Size yasak edilen büyük günahlardan sakınırsanız diğer suçlarınızı bağışlarız ve sizi iyi bir yola sokarız. <<( Nisa Süresi Ayet ;31 )

 

            Sayın Okuyucular, belki büyük günahlar kırk bir den de  çok  çok  fazladır. Fakat ben bu kadar kaynaklara ulaşabildim.

 

            Bazı Alimler şöyle derler  büyük günahlar, yedidir bazısı ise büyük günahlar dokuz bazısı ise büyük günahlar  onbir  bazısı yetmiş tanedir.

            Oysa, ibn-i Abbas  :    Büyük günahlar yetmişe kadar çıkar, anlatılan manada dedi ki

           Allah-ü Teala ‘nın  Kur’an’i Kerimde yasak ettiği her şey büyük günahlardan sayılır.

           Bu nedenle, büyük  günah işlememek için en iyisi hiç günah işlememektir. Kur’an’i Kerim’deki bütün yasaklara ve Peygamberimizin tavsiyelerine  aynen uymaktır.  

             En doğrusunu Allah bilir.

 

 

             Yüce Allah Tövbeyle ilgili bir ayetinde şöyle buyuruyor:

            >> Tövbe edip de iman ederek hayırlı ameller işleyenler  (yok mu )?  işte Allah onların kötülük- lerini de iyiliklere çevirir.<<( Furkan süresi Ayet: 70 )

 

                        A.Kadir Geylani Hazretinin:  Sohbetler kitabında sayfa 60 da geçen yazının bir kısmını aynen yazıyorum.

                        Sen, ey Müslüman, o yalancı iddiandan vazgeç, tövbe et, Allah sevgisi öyle bir şeydir ki, bir köşeye çekilme, bir köşeye çekilmekle, kuru temennilerle, yalan- dolanla, iki yüzlülükle, yapmacık hal ve hareketlerle, elde edilemez.  “ Tövbe et “ Allah yolunda olmayan fiil ve hareketlerden vaz geç.

                        Ayni zaman da tövbende de sebat et. Mesele sadece tövbe etmek değildir. Sadece tövbe etmiş olmak işi hal etmez. Tövbende sebat etmen (durman ) sözünde durman lazımdır yalancılardan iki yüzlülerden olmaman gerekir.  Asıl mesele bu noktadadır.

                        Mesele, ağaç dikmek değildir. mesele ağacı dikmekle bitmiş olmaz, asıl mesele dikilen ağacı büyütmek, korumak, o ağacın sürekli meyve verir haline getirmektir.

 

 

 

 

 

 

            ASİ OLANLARIN   (TÖVBE  ETMEYENLERİN ) HALİNE  BAKALIM!

25-

                         Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “ Kim tövbe etmez ise, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”( Hucurat Süresi ayet 11 )

 

                        Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor.

                        “Bir kimse Allah’a şirk (ortak) koşar ise… Allah cenneti ona haram eder onun yeri cehennem ateşidir.( İsra : 39 )

 

                        Hani; Rablık davasını gören kendilerini ilah zan eden  kafirler olan ve biz ebediyen yaşayacağız bu dünya bizimdir. diyenler. Firavun’nun, Haman’ın, Karun’un, Şeddad’ın, Ad’ın Kayser’in ve Kisra idi. bakın  onlardan eser varmıdır, şimdi lik bu dünya sana kaldı. hatta,onlardan başka geçip giden meliklerin ve ölüp giden ümmetlerindi.

                        Dünya onları bir oyuncak haline getirmişti,

                        Çeşitli ümmetlerin aldatmacası içinde aldanıp kaldılar.  Şeytan,  onları aldatıp kandırdı.

                        Allah Teâlâ sizleri af eder siz istediğinizi yapın.

                        Deyip onları aldattı.

Sayın okuyucu  ( Lokman süresinin 33. Ayetinin mealini sen incele

ve oku )

 

                        Yapmakta oldukları şeyler, hep dağılıp, dağılıp gitti.

                        kendileri için hazırladıkları o kuş tüyü yataklarından kaydılar. kuvvetlice yaptıkları konaklardan atıldılar.

                        Böbürlenerek sahip çıktıkları mülklerden de oldular. Hesabı sorulacaktır

                        Yaptıkları kötülükler kendilerine anlatılır. Bütün incelikleri ile, yaptıkları işler incelemeye tabi tutulur.

                        Öyle bir cezaya uğrarlar ki: Kendileri dünya hayatında iken (halka ) verdikleri cezanın daha şümullüsüdür. ve ateşe atılıp yakılırlar. bunların ellerinde ve ayaklarında bukağılar olacak …

                        İçleri parçalayan zekkum ağacının yemişinden yiyecekler.

 Kızgın sular içecekler. Cehennem ehlinin kanlı irinli pisliği ile

dolarlar.

 

                        Yine gelelim sana .. düşün,,

                        Bu geçip gidenlerin hallerinden senin alacağın ibret dersleri vardır.

 

onlardan kalan surlara bak, onların geride bıraktıkları şeyleri gör de ibret al, 

26-

Sakin (oturacakları) binalar yaptılar; sonra oradan çıkarıldılar. AllahTeâlâ’ya karşı asi oldular onlar yaptıkları bu binalarda kul hakı yediler ve zulmettiler.

 

                        Oralarda nice namuslar kirlendi, nice  beller büküldü. yüzler ve başlar eğilip döğüldü.

                        Nice çaresiz zavallının,düşkün  fakirin gözlerinden yaşlar aktı, ağladılar.

                        Nice  soylu zenginler orada muhtaç düşüp perişan oldu.

                        Nice kötü bid’atler  ve kötü adetler, merasimler meşru olup resmiyete girdi.

                        Nice özlü hakim kimsenin kalbi kırıldı. ve onların üzerine öfke yağdırıldı.

                        Niceleri ağladı; sızladı. geceleyin karanlığında hazin sesler çıktı. bu sesler gönül ehli kimselerin sesleri idi. zulüm görmüşlerdi ve (görmekteydiler.)  Seslerini Rahman’a yükseltiler.

                        Bunları ve her şeyi bile Hâbir C.C. olan zata yönelmişlerdi.

(Gunyetü’üt- talibin Sayfa 180-181)

                       

                        Bakın bunların akıbetleri hakkında 

 

                        Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                        “Hele bir bak : onlardan yana bir bakiye  görebiliyor musun?”

                                                                                                                                                                                   ( Hakka süresi ayet  -- 8 )

 

                        Kur’ân-ı Kerim’in, bu ayetin mealini anlamak için bu Hakka suresinin  1. ayetinden  7. ayetine kadar okuyalım ve Yüce Allah’ın emirlerine itaatsizlik yapanlar, tövbe etmeyenler, kıyameti inkar edenler asi olanların haline bir bakın

 

                        İsterseniz A.Kadir Geylani  Hz.lerinin  gunyet’üt talibin kitabının  381. sayfalarında  Ayete konu alan  Allah-u Teâlâ’ya  asi olan o  cemaat veya o millet hakkında ki bilgiyi aynen aktarıyorum.

                       

                      Onlar arasından :

 

                        Bir cemaat, su da boğuldu.

                        Bir Cemaat, yerin dibine battı.

                        Bir kavim, taşa tutuldu.

                        Bir başkası da öldürüldü.

 

                        Bir başka kavim suretleri maymun ve  domuz suretine döndü.

27-

                        Bir başka cemaat ise, kalben değiştirildi, kalpleri katılaştı;   Taş gibi oldu.  üzerlerine de küfür baskısı geçti. şirk mührü vuruldu. açılmaz, gitmez, zulmetler karalar basıldı.

                        Artık böylesine kalplere ne iman girer; ne de İslam. 

 

Şu ayeti kerime de  onların hakkındadır.

Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

“ Her ne zaman onların derileri pişip düşse, azabı yeniden tatmaları için kendilerinin derilerini yeniden değiştireceğiz.”  ( Nisa süresi ayet 56 )

 

                    Onlar daima bir şekilde sıkıntı yakıcı ateş, boğaza tıkanıp kalan ve çetin bir azap vardır.

Ey Çaresiz,

Onların yaptığı işi yapmaktan sakın,

Olmaya ki, onların adetlerini adet edinesin ve izlerini takip edesin.

Tövbesiz ölmemeye dikkat et, Her zaman için tövbe üzerinde bulun. Aniden haberin olmadan yakalanırsın

.

                        Öyle bir halde yakalanırsın ki, kendin için bir özürde bulamazsın. kendini kurtarır bir cevap da veremezsin.

                        Bir an önce  Tövbe et Rabbine dön, öbür alem için azık ve mükafat getirecek şeyler hazırla. (aman dikkatli ol bu geçici dünyayı ebedi dünyaya feda etme, burada bir kere ölürsün orada her gün ölürsün.)

 

   Tevbe ile ilgili bir şiirimi yazdıktan sonra tekrar tövbe konusuna devam edeceğiz.

 

AYNAYA BAK KALBİNE BAK

--------------------------------------------------------------------------------:

 

 Daima, La ilahe illallah, Allah’tan başka ilah yoktur diyiyoruz,

Günde beş defa Allah bizi Namaza davet ediyor, bazımız umursamıyoruz,

Sıkıntıya, belaya düşünce Allah Allah diyiyoruz, bela geçince unutuyoruz,

Hele bir Aynaya bak, Kalbine bak yaptığını doğru buluyormusun.

 

Allah’ın bize vermiş olduğu  nimetleri sayarak  asla bitiremeyiz,

Bu nimetlere karşı bizde  ise,iki yüzlülük, yalan,samimiyetsizlik,

Nankörlük , emirlerine isyan ve asilik, tevhidsizlik, tenbellik,

Aynaya bak, kalbine bak, yaptığını doğru buluyormusun.

 

 

Vallahi, vallahi haşa biz Allah’ı kandıramayız,bunu bilmeliyiz,

28-

İçimiz başka,dışımız başka,  yarınımız ne olacak bilemeyiz,

Allah’a Tövbe etmeliyiz, o’na boyun eğmeliyiz,kulluk görevini yapmalıyız,

Aynaya bak, kalbine bak, yaptığını doğru buluyormusun.

 

Amirin patronun kızmasın diye mesaiyi harfiyen uygularız,

İbadetleri,kulluk görevimizi unutmuş veya en son plana atmışız,

Daha genciz,emekli olunca tevbe edip ibadete başlarım deriz,

Sen Allah’tan senetmi aldın,bu gün veya yarın ölmüyeceğimizi ne biliriz.

Aynaya bak ,kalbine bak yaptığını doğru buluyormusun?

 

 

                        Hz. Peygamberin   ( s.a.v. ) ashabının bilerek veya bilmeyerek yapılsın, her günahın cehalet olduğu konusunda ittifak ettiklerini söylemiştir. ( Kurtubi, II, 92, ve Diyanettin Kürsüden öğütler Vaiz kitabı S.594 )

                        Dolaysıyla:

                        Allah’a  isyan eden kimse, o günahı terk edinceye kadar câhildir.”

(Kurtubi, II,92  ve Diyanet, Kürsüden öğütler,Vaiz kitabı, S.594 )

 

 

                        BİLİNÇLİ  OLARAK  TÖVBE  EDELİM

 

 

             Peygamberimiz (s.a.v. >>Günahlardan Tevbe ederek Allah Teâlâ’ya yönelmek kirli elbiseyi sabunla arıtmak (temizlemek) gibidir. <<Buyurmuştur.   (Dürret-ül vaizin

 

          Peygamberimiz Efendimiz ( s.a.v.  ) bir Hadisinde şöyle buyurmuştur;

>> Bozmamak üzere yapılan Tövbe şu üç şartı yerine getirmekle mümkündür:

a)      Geçmiş günahlardan pişmanlık duymak  :

b)     Her an ayni günahtan kaçınmak :

c)      Bir daha ayni günahları işlememeye kesin karar vermek:<<(Dürettü-l Vaizin 1 / 172 )

 

 

            Bu konuda başka bir Hadisinde Efendimiz (s.a.v. Şöyle buyurmuştur:

 

            >>Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v. ) çevresindeki sahabilere, Ey arkadaşlar  tövbe nedir bilirmisiniz.? Diye sorar Onlar da , “Allah ve Resulü “ bilir diye cevap verince sevgili Peygemberimiz. (s.a.v. ) şöyle  izah eder :

29-

  “ Tövebenin ne demek olduğunu bilmeksizin  tövbe eden kimsenin tövbesi kabul olmaz.

            Tövbe edip de kendisini kötülüklere iten  eski arkadaşlarıyla bağlarını kesmeyen kimsenin tövbesi kabul olmaz……

          Tövbe edip de ( tövbesinde durmayan )   kimsenin tövbesi makbul değildir.

          İşte yukarıda sayılan bu şartları yerine getiren kişi gerçek tövbe etmiş ve Allah katında tövbeside kabul edilmiş demektir.<< (Dürret-ül Vaizin .1. sayfa 173)

 

 

            Başka bir Hadisinde Rusulüllah Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu :

>>Günahlarından vaz geçmeksizin “Ben cehennem ateşinden çok korkuyorum “diyen kişi Allah katında büyük bir yalancıdır. Ve böylesinin tövbesi kabul olmaz.

(çünkü cehennemlik günahlar işliyor, ben cehennemden korkuyorum diyor.)

             Yine hiç bir amel işlemeksizin “Ben cennete girmeyi çok arzu ediyorum. “  diyen kişi Allah katında büyük bir yalancıdır. Ve böylesine bir kimsenin tövbesi kabul olmaz. Çünkü : Cenneti arzuluyorum diyor cenneti kazanmak için hiçbir çaba sarf etmiyor.)

             “Ben Peygamberi  (s.a.v. ) çok seviyorum.” deyip te onun aydınlık yolundan gitmeyen kişi  (de ) gerçek yalancıdır.<<(Zübdet-ül  Vaizin )

 

                                                      ***

                 Yüce Allah şöyle buyuruyor;

            >>Şüphesiz ki Allah günahlarından  gerçekten tövbe eden ve iyice arınıp temizlenen kimseleri  sever. <<( Bakara süresi Ayet : 222 )

 

 

                  İbn-i Abbas Allah Kendisinden razı olsun. “Ey Mü’minler! Allah’a karşı nesuh tövbesi yapınız.” mealindeki ayeti açıklarken;

                 “NASUH tövbesi kalben pişmanlık duymak, dil ile af dilemek, tövbe konusu günahı bir daha işlememeye kesinlikle karar vermektir.”  demiştir.

 

Nitekim; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor.” Dili ile af

 

 dilerken tövbe konusu günahta  ısrar eden kimse Rabbi ile alay etmiş gibi olur.”

30-

Anlatıldığına göre, Hz. Rabia –

 

 Allah kendisinden razı olsun şöyle demiştir.

            “Bizim istiğfarımız ayrıca çok sayıda istiğfar yapmamızı  gerektirir.” (çünkü biz istiğfar ediyoruz tövbemizde durmuyoruz.)

            Yani insan  tövbe edip af dilerken, tekrar ayni günahı işlemeyi düşünürse veya yaparsa, yapmış olduğu tövbe yalancı tövbesi olur. gerçek anlamda tövbe olmaz.

            Tövbenin gerçek olabilmesi için günahkarın kesin  “ Nasuh “ tövbeye  karar ve  Rabbi’ne dili ile söz  verdikten sonra kalbi ile de pişmanlık duyarak  bir daha da o günahları işlememesi gerekir. Kul böyle bir tövbe yapınca Allah C.C. da ne kadar günahları büyük olunsa olsun onun işlediği günahları affeder. çünkü Yüce Allah Teâlâ kullarına karşı çok merhametli ve müsamahakardır.(Tenbihü’l-Gafilin S. 148—149 ) 

 

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “ Artık Rabbini Hamd ile tespih et. Ve  O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tevvab’dır. tövbeleri kabul edendir.” ( Nasr süresi ayet 3 )

 

                       

   Bir Hikaye 

------------------------------------------------------:           

 

            Adamın biri bir gün İbrahim Ethem Hz. lerine gidip bana nasihat et diye yalvardı .

            Hz.İbrahim Ethem. Adama sana altı şey tafsiye edecem bunları yaparsan dünya da da ahirette de mutlu olursun inşallah dedi :

1-        Günah işleyecağın zaman Allahu Teala’nın sana verdiği rıskı yeme !

O’nun verdiği rıskı yiyip,sonra da  O’na isyan etmek doğru olurmu ?

            2--Allah’a asi olmak istersen , O’nun mülkünden çık ! Mülkünde olup da, O’na isyan etmek doğrumu ?    

   3-Allah’a isyan etmek istersen ,Allah’ın gördüğü yerde günah işleme!                 

Görmediği yerde günah işle!  O’nun mülkünde olup, verdiği rıskı yiyip, gördüğü yerde günah işlemek uygun değildir,

            4-Can alıcı Melek (Azrail ) ruhunu almaya geldiği zaman, tövbe edinceye kadar ruhunu teslim etme ondan izin iste !

Acaba Azrail aldığı emri bir dakika geciktirme imkanı varmıdır ?

    5--Mezarda münker ve Nekir isimli iki Melek sual için geldiklerinde ,

 

Onları kov seni imtihan etmesinler !

31-

Buna gücün kuvvetin yetiyormu ?

           6-Kıyamette günahı olanlar  Cehenneme gitsin ! diye emir edilince “ben gitmem” de, Acaba seni kim dinler.

 

            Bu nasihatları anlatan Hz. İbrahim Ethem en sonunda adama gücün kuvvetin sağlığın  ve aklın yerinde iken hemen tövbe et.  Tövbe edilecek zaman bu zamandır. Yarın geç olabilir. zira ölüm her an gelebilir. Onun için Allah’a sığın tövbe et. Buyurdu:

            Adam, hemen orada Allah’a tövbe etti ve ölünceye kadar tövbesinden dönmedi. Allah rahmet eylesin her ikisine de.

 

Biraz  tefekkür edelim, yukarıdaki Hadisi şerifi okuduk, canı boğazına  gelip konuşamaz ve diliyle özür dileyemez olmuş, fakat o anda yürekten derin pişmanlıklar duymuş olan kimsenin günahlarını bağışlarım. Buyurmuştur .Yüce Allah :

        Bu ne büyük Rahmet ve merhamet :

        Fakat bunu da unutma senin her nefesin son nefes olabilir, şöyle ki  ani kalp krizi, ani beyin kanaması,ani tarafik kazası, deprem, yangın, yıldırım çarpması, uykudan uyanılmaması  vs. gibi ölümler bizi yakalarsa bizde tövbe etmemişsek  gençliğimize, sağlığımıza güvenmişsek gaflet içinde kalmış isek halimiz ne olur.  ve bu tefekkürü çok yönlü yapmalıyız, ve hiç vakit kayıp etmeden  hemen Rabbimiz olan yüce Allah’a tövbe etmeliyiz tövbe kapıları açık iken fırsat elimizde iken fırsatı bir an olsun kaçırmamalıyız.  

 

            Bakın Efendimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

            >> Günahından tövbe eden kimse hiç günah işlememiş kimse gibidir.<<  (Buhari

 

             BİR HİKAYE

 

        İbadetinde gevşek olan veya ihmal eden bir adam, bir gece okula giden çocuğunu yatağına alır beraber yatarlar, adam bakar ki çocuk sabaha kadar bir o yana bir bu yana çırpınıyor yatamıyor, uyku gözüne girince baba baba diye bağırıyor. Adam çocuğu uyandırıp gel bakayım oğlum senin derdin ne niçin yatamıyorsun neden çırpınıyorsun ve baba- baba bağırıyorsun diye sorar.

         Çocuk şöyle cevap verir, baba sen bilmiyorsun yarın bizim sınavımız / imtihanımız var ben  sınavda başarısız olursam, senin yüzüne, öğretmenin yüzüne nasıl bakacağım, ayrıca bütün arkadaşların arasında mahçup olacağım bu sınav benim için çok, çok önemlidir baba onun içindir ki haftalardır aylardır gece gündüz çalışıyorum ki sınavda başarılı olayım der.

          Adam bu sözleri hayret ve dehşetle dinler. Ve başka odaya gider ağlar,ağlar, ve şöyle söyler, benim çocuğum sınavda başarılı olması ve bize karşı mahcup 

32-

olmaması için gece gündüz çalışıyor ve şimdi de üzüntüden veya korkudan uyuyamıyorsa.

           Peki ben kulluk görevimi yapamıyorum, gece gündüz gafil ve günah işliyorum, yarın benim sınavım ne olacak, ben ne kadar saf ve kötü kulmuşum, Ben Allah Teâlâ’ya nasıl cevap vereceğim der tövbesini yapıp ibadetlerine ve kulluk görevine başlar

 

       Başka bir hadis te Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur:

       İbni Abbas  (r.a. )  anlatıyor:

            >> İşlerini yarına bırakanlar mahvolmuşlardır. İşini yarına bırakan ,ben günahlarıma tövbe edeceğim diye kendisini avutan kimsedir. işte o kimse mahvolacaktır. Çünkü o bu günün işini hiç yetkisi olmadığı halde yarına bırakıyor. Belki yarına çıkmayacaktır.       (Mecalis-il –Ebrar)

 

          Öyleyse dikkatlı bakınız,iyi düşününüz,,Yüce Allah  ,Peygamber Efendimizin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını af ettiği halde , Peygamberimiz (s.a.v. ) bir hadisinde günde yetmiş defa başka hadiste günde yüz defa Allah’a tövbe ederim buyurmuştur. Tövbe ederken daha af edilip edilmeyeceği belli olmuyan kimse nasıl nasıl tövbe istiğfar etmez? Nasıl olurda her an yüce Allah’a yönelip günahlarının affı için yalvarıp yakarmaz? Nasıl olurda tövbe ve istiğfar sözlerini dilinden düşürmeye cesaret edebilir ?  Nasıl olurda  günah işliyebilir.

 

 

             Ebu Hüreyre  r.a. Resulüllah (s.a.v. ) Efendimiz bir gün şöyle sorduğunu anlattı:

             “Kıyamet günü ,ümmetimin iflasa gideni müflis kimdir bilir misiniz? “

Ashap şöyle dedi :

                   Bize göre müflis,  parası ve eşyası olmayandır..

              Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v. ) Efendimiz şöyle buyurdu :

>>Ümmetimin kıyamet günü iflasa gideni şudur :

   Oraya gelirken Namazı ile orucu ile gelmiştir. Ancak, şuna sövmüş, şuna iftira atmış, şunun malını yemiş, şunun kanını haksız yere akıtmış, bir başkasını dövmüştür.

               Bu durumda onun iyiliklerinden alınır, bu kötülüklerin karşılanması yapılır .

              İyilikleri tükendiği zamanda, zulmettiği kimselerin hataları onun üzerine yüklenir ; doğruca cehenneme atılır. <<

 

                                     ***

              Üstte açıklanan hadise bakılırsa Tövbe etmeye çok acele etmeliyiz.

 

              Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur.

33-

>İyilikler kötülükleri giderir. Bu durum, iyi düşünenler için bir öğüttür.Ayet  ( ll / ll4 )

 

              Bir gün Ebü Bekir, bana Peygamberimiz  (s.a.v. ) şöyle didiğini nakl etmiştir,

>> Her hangi bir günah işleyip de hemen arkasından güzelce abdest alarak iki rekaat namaz kılan v e namazdan sonra günahından af dileyen kulun günahını, Allah mutlaka affeder.<< buyurmuştur, (Müslim )

 

            Bu konuda Efendimiz (s.a.v. Şöyle buyurmuştur.

            “Bulunduğun her yerde, Allah’a karşı ittika sahibi ol, kötülüğün peşinde iyilik yap ki, onu silsin.”

 

               Bu hadibi ibretle okuyup Yüce Allah’ın Rahmetinin ne kadar büyük olduğunu bilelim.      

 

             Zehri’den rivayet edildiğine göre , bir gün Hz Ömer  Allah ondan razı olsun Ağlaya ağlaya  Peygamberimiz (s.a.v. ) yanına girdi Peygamberimiz kendisine :

 “Ya Ömer, niye ağlıyorsun ?” diye sorunca :

             “Ya Resulüllah ! kapıda bir genç var durmadan ağlıyor, onun ağlaması gönlümü ateşe verdi, diye cevap verdi”.Bunun üzerine Peygamberimiz :

             “ O delikanlıyı içeri al “. Buyurdu : Delikanlı ağlaya,  ağlaya içeri girdi .Peygamberimiz (s.a.v.)

              “Niye ağlıyorsun ? “ diye   sorunca delikanlı :

“Ya Resulüllah günahlarımın çokluğundan ağlıyorum.!Cebbar olan Allah’ın gazabına maruz kalacağımdan korkuyorum”.dedi : Peygamberimiz delikanlıya :

               “Allah’a her hangi bir ortak koştun mu? “diye sorunca ,delikanlı “hayır!” dedi: Arkasından

            Peygamberimiz :

“Haksız yere cana kıydınmı ?” diye sorunca delikanlı “hayır “ dedi O zaman Peygamberimiz

kendisine ;

             “ O halde işlediğin günahlar yedi kat gök, yedi kat yer ve sıra dağlar kadar bile olsa Allah onları af edebilir”. Buyurdu : Bunun üzerine delikanlı “Ya Resulüllah benim günahım yedi kat gökten ve yedi kat yerden ve sıra dağlardan daha  büyüktür.”  dedi :

Peygamberimiz :

“Günahınmı büyük, yoksa kürsi mi ?” diye sorunca delikanlı :

             “Benim günahım daha büyük !” dedi .. Peygamberimiz :

“Senin günahın mı büyük yoksa arş mı ? “ diye sorunca delikanlı :

 

              “ Benim günahım daha büyük”, dedi. Peygamberimiz: 

34-

“Senin günahın mı büyük, yoksa senin Allah’ın mı yanı Allah’ın affı mı ?” diye sorunca, delikanlı:

               “Tabii Allah daha büyüktür.” Dedi: Peygamberimiz :

“Zaten büyük günahları ancak yüce olan Allah affeder. söyle bakalım günahın nedir?” dedi. delikanlı :

              “Ya Resulüllah söylüyemem, senden utanırım. “diye cevap verdi: Peygamberimiz tekrar :

                “Söyle bakalım senin günahın nedir?” diye sorunca delikanlı şunları söyledi:

                Ya Resulüllah ,ben eskiden kefen soyucusu idim.yedi yıl boyunca mezarları açıp ölülerin kefenlerini soyardım. Nihayet bir gün ensar kızlarından bir cariye ölmüştü.varıp sonun mezarını açarak kefenini soydum.Mezardan azıcık uzaklaştıktan sonra şeytanın baskısı ile geri dönüp bir de bu ölü cariyenin ırzına geçtim. İşimi bitirip mezarın azıcık ötesine kadar gitmiştim ki,cariye canlanıp ayağa kalkmış ve bana şöyle diyiyordu:  “ Vay gele başına,ey delikanlı hesaplaşma günün sahibinden hiç  çekin miyormusun ? o gün o yargılama kürsüsünü kırarak mazlumun hakkını zalimden alıp sahibine geri verecektir. Beni ölüler arasında çıplak bıraktığın gibi Allah’ın huzuruna cünüp olarak çıkmak zorunda bıraktın.

                 Delikanlı sözünü bitirir bitirmez .Peygamberimiz sıçrayıp ayağa kalkt ve :

              --“Ey fasık cehennem’e ne kadar layıkmışsın!” diyerek onu ensesinden tutup itmeye başladı ve: “ Çık git yanımdan ! “ dedi.

                  Peygamberimizin yanından bu şekil kovulan delikanlı varıp kırk gece Allah’a tövbe etti .kırkıncı gece dolunca başını göğe doğru kaldırarak şöyle seslendi:

                  “Ey Muhammed’in Adem’in ve Havva’nın Allah’ı eğer beni afettiysen bunu Muhammed ile onun sahabilerine bildir. Yok eğer  beni af etmediysen,bir ateş gönder de beni onda yakı ver.böylece beni,ahiret azabından kurtar! “

                   Bu sırada Cebrail , Peygamberimize geldi .o na selam verdikten sonra :

                  “Ya Muhammed ,Rabbin sana selam söylüyor .” dedi. Peygamberimiz, Cebrail’e!

                   “Selam O’ dur  ve selam O’ndan gelip yine O’na döner .”diye cevap verdi.

 

                    Cebrail ,Peygamberimize:

                    “Allah sana mahlukatı senmi yarattın ? diye soruyor. “ dedi . Peygamberimiz, Cebrail’e :

                   “Asla, beni de onları da yaratan Odur.”diye cevap verdi.Bu defa Cebrail, Peygamberimize :

                     “Allah sana canlıların rızkını sen mi veriyorsun ? diye soruyor.”

 

Dedi. Peygamberimiz, Cebrail’e : 

35-

                “Asla ,benimde onlarında rızkını veren Allah’dır. Diye cevap verdi.bu defa da Cebrail “Allah sana ,kullarının tövbelerini sen mi kabul edersin ? diye soruyor.” Dedi. Peygamberimiz ,Cebrail’e :

                “Asla gerek benim ve gerekse diğer kullarının tevbelerini kabul eden Allah’dır. “diye cevap verdi. Bu sözlerinden sonra, Cebrail (a.s,), Peygamberimiz ( s.a.v.)me :

                 “Allah sana O kulumun tövbesini kabul et, çünkü ben onun tövbesini kabul ettim.”diyor. dedi:

 

                  Bunun üzerine ,Peygamberimiz birini gönderip o delikanlıyı çağırttı ve Allah ‘ın tövbesini kabul ettiğini kendisine müjdeledi.

 

                   Aklı başında kimse bu hikayeden ibret almalı ve bilmelidir ki, diri ile yapılan zina, ölü ile yapılan zinadan daha ağır bir günahtır. Bu gerçeği  bilerek gerçek bir tövbe yapmalıdır. Çünkü Yüce Allah delikanlının gerçek bir şekilde  NESUH tevbe ettiğini görünce kendisini af etti .    ( Tenbihu’l—Gafilin sayfa 146-148 )

 

            Ebü Bekir  Vastiye göre, şu üç şey dışında, her konuda aceleci olmamak ağır davranmak iyidir :

 

         Ama aşağıdaki şu üç şeyde aceleci olmak / davranmak çok iyidir.

 

1-      Namaz vakti girince ,

2-      Ölüyü toprağa verirken,

3-      Günah işleyince tövbe etmek konusunda,   Aceleci olmak gerekir,

 

 

           Şiir kitabımdan Tövbe ile ilgili birkaç dörtlük yazmak istiyorum.

 

        TÖVBE   ET  YOKSA  ALLAH’TAN  SENET’Mİ  ALDIN

 

 

                  Şeytan’i lane sana derki daha gençsin,

                  Bu yaşta niçin ve neden tövbe edeceksin,

                 Yaşamına bak bir daha mı dünyaya geleceksin,

                  Tövbe et yoksa Allah’tan senet mi aldın .

 

                   Kır şeytanın bacağını sığın Rabbine,

                   Bir daha pis şeytan girmesin kalbine,

                   Lanet oku şeytan’a gitsin cehennem dibine,

 

                  Tövbe et yoksa Allah’tan senet mi aldın.    

36-

                     Sürekli günah işlemekte ısrar eder sen eğer,

                     Allah’ın verdiği can’a rızka,ihtiyacın yokmuş meğer,

                     Yüce Allah Asi olanları değil tövbe edenleri sever,

                     Tövbe et yoksa Allah’tan senet’mi aldın.

 

                     Ey Müslüman uyan, uyan Ya Allah ,de Abdest al,

                     Dikkat et, Yarın çok geç olabilir, üstüne örterler sal,

                     Tövbe et Rabbin’e, ölünceye kadar tövbende kal,

                     Tövbe et yoksa Allah’tan senet mi aldın.

 

                     Tövbe için, emekliği bekleme sakın sakın ,

                    Hastanelere, mezarlıklara bir  gidin bakın,

                    Ölüm her an olabilir, bize çok,  çok yakın ,

                    Tövbe et yoksa Allah tan senet mi aldın.

 

                   Yüce Allah Yusuf süresinin 87 ayetinde şöyle buyurmuştur.

                   >> Çünkü kafirlerden başka hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.<<

                                            ***

           Ayrıca Yüce Allah bize açıklamaktadır ki, tövbe tüm hayırların anahtarıdır. Ve müminin kurtuluşu tövbedir. Bu yüzdendir ki, Yüce Allah her mümine tövbe etmeyi emrederek :ayet de  “Ey müminler ! Nasuh tövbesi ile tövbe ederek Allah’a  yöneliniz.” Buyurmaktadır.

 

               Tövbe etmek istiyorum  âmâ bir nasip olmuyor.

 

               Ey kul kıl namazını, çekme bu boş dünya’nın nazını,

                   Ben sonra kılarım diyenin, Dün kıldık cenaze namazını.

              

                   Tövbe, be etmek istediğin zaman karşında  hemen “şeytani “ laneyi bulursun! Hemen kulağına fısıldayıp kalbine vesvese verir. Ve şöyle der:

                   Şimdi tövbe edersen tövbeni tutamazsın,  tövbeni bozmakla daha büyük günah işlemiş olursun! Tövbe edip de ne yapacaksın?  Ye, iç, dünyanın her türlü zevkine bak, bir daha dünyaya gelmeyeceksin, dünyanın  tadını al ve zevkini çıkar doya, doya yaşa, Allah Rahman’dır Rahim’dır günahları af edendir:

                   Oysa; Bu şeytanın sana büyük bir tuzağıdır. Sen onu dinleme 

  “ Konuyla ilgili:   Lokman süresi 33. Ayetin meâlini mutlaka inceleyiniz. “

            Ne biliyorsun belki ölüm kapıdadır. Tövbe etmemiş olarak Allah Teâlâ’nın huzuruna günahkar halinle gitme. Ebediyen pişman olursun, ölmeden 

37-

önce işlediğin günahlardan pişman ol tövbe etmen lazımdır.             Eğer sen tövbende samimi isen, tövbeden sonra günah işlememen için inşallah Allah Teâlâ sana yardımcı olacaktır. sen yeter ki tövbende samimi ol azimli ol bir daha kirli sayfaları açma şeytana asla ve asla uyma, beyaz sayfalara güzel sevaplar işlemeye ve işlettirmeye devam et.

                   Bir Din adamı şöyle diyor  :

                   Günah işlemeyi bırak Tövbeni yap. “Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz.”

                  

 

                   Bazı kardeşlerim bazen şöyle bir soru sorarlar:

                  

               Biz tövbeyi :  Nerede ve hangi mürşit, hoca ve şeyhin huzurunda  yapalım veya yapacağız?

                        Cevap :

 

1-       Tövbe etmek için her hangi bir yer ve  mekana ihtiyaç yoktur.

Tövbe camide, evde, işte, yolda, tarlada, namaz kılınabilecek her

yerde tövbe yapılabilir

 

                   2 -Tövbe etmek için hiçbir aracıya ihtiyaç yoktur.

Tövbenin yeri, iman ve ihlasın yeri olan kalptir. Dinimizde “ tövbe “ doğrudan doğruya, hiç aracı olmadan Allah-u Teâlâ’ya yapılır. Kalbiyle Allah-u Teâlâ’ya yönelen, günah ve hata işlediğine pişmanlık duyan ve işlediği günahı terk eden kimse tövbe etmiş sayılır. Tövbe şartlarını aşağıda yazacağız. şartlarına uygun yapılan tövbeyi inşallah Allah-u Teâlâ kabul eder.

                  

                   Bu hususta Yunus Peygamberi  Örnek alalım

 

                   Hz. Yunus Peygamber (.as,) Tövbe ettiği zaman  balık’ın karnında ve karanlıkta yer olarak da denizin içinde  hiçbir aracı kul da yoktu. Her hangi canlı bir varlık yoktu.

                   Bu nedenle;

                    Tövbenin yeri ve mekanı olmadığı gibi her hangi bir aracıya da ihtiyaç yoktur.

 

                   Allah-ü Teâlâ seni görüyor, duyuyor ve biliyor O yeter. Zaten tövbeyi O’na yapıyoruz!

38-

Yunus peygamberin tövbesinin kabulü ile ilgili  İşte ayet:

                  

                   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “( Ey Peygamberim! ) Balık sahibi (yunus’u ) da hatırla. hani öfkelenerek (Allah’tan izin almadan halkının arasından ayrılıp) gitmişti de bizim kendisini sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Karanlık içerisinde,  ‘Senden başka hiçbir İlâh yoktur. Seni eksikliklerden tenzih ederim, Ben gerçekten nefsime zulmedenlerden oldum.’  diye dua etmişti.  Bizde onun duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.”( Enbiya süresi ayet : 87- 88 )

 

                  

          NASIL TÖVBE EDİLİR

--------------------------------------------------------: 

               1-Önce, Tövbe niyetiyle  Abdest alacaksın boy abdesti (gusl edersen) daha iyi olur.)  

               2-  Yüce Allah’a sığınıp, Kalbini günahlardan tamamen temizleyip, ömür boyu günah işlememeye kast edeceksin. (söz vereceksin. )

               3-  Zamanında eda edemediğin farzlardan olan oruç, namaz kazalarını zaman buldukça peyder pey eda etmek için söz vereceksin, vermediğin zekatın varsa ödeyeceğine Hac sana farz olma şartları hasıl olmuşsa Hacc’a gideceğine.

              4-Üzerinde kul hakkı varsa , O’nunla helaleşeceksin.( Sana hakkı geçenleri bulamıyorsan veya bazı imkanlar müsait değilse  Tövbeden sonra da helalaş ma yapabilirsin  )

              5- Sesiz sakin bir yerde iki rek’ at Tövbe Namazı kılacaksın. Bu namazı kılan ve tövbe eden kimsenin günahlarının afv edileceğini Peygamberimiz müjdelemişlerdir.

           Bu iki rek’at namaz da Fatiha süresinden sonra istediğin süreleri okuyabilirsin.

               6-Namazdan sonra, diz  çökmüş vaziyette oturacaksın, Sonra da; boynunu büküp göz yaşları dökerek günahlarını bir bir sayacaksın.  sonra da ellerini açıp yürekten Allah’a istiğfar edip NASUH tövbesi yapacaksın.    

 

                   Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mealen şöyle buyurmuştur.

                   Bir kul ne zaman gözyaşı dökerek tövbe ederse; fıskı (Tövbe etmeden önce) geçen günlerin her biri için bir yıl tâat sevabı ve bir şehit sevabı yazılır.(Dualırın esrarı sayfa 178 )

 

              Peygamber Efendimiz  aşağıdaki dua hakkında şöyle buyurmuştur.

 

>>( Aşağıdaki )  duayı önemine binaen gündüz okuyan gün batmadan ölürse Cennetlik olur. Ayni şekilde gece okuyan kimse, sabah olmadan ölürse yine Cennetlik olur.<(Sahih-i Buhari )

39-

         SEYYİDÜ’L-İSTİĞFAR

---------------------------------------------------:

 

               (İstiğfarların en üstünü en faziletlisi )

     “Allahümme ente Rabbi, la ilahe illa ente halekteni, ve ene ebdüke, ve ene ala ahdike ve vadike mesteta’tü Eüzü bike min şerri ma sanatü‘: ebüü leke bini’metike  aleyye ,ve ebüü bizenbi, fağfirli zünübü, feinnehü la yeğfiru’ z-zünübe illâ ente.”

 

             Manası   Allah’ım ! sen, benim Rabbimsin ! senden başka ma’büd yoktur. Beni yaratan Sensin! Ben senin kulunum! seninle yaptığım kulluk muahedesinde ve Sana verdiğim sözde gücümün yettiği kadar sabitim. işlediğim kötülüklerden Sana sığınırım. bana verdiğin ni’met (ler) sebebiyle minettarlığımı itiraf ederim. Beni bağışla , Rabbim senden başka günahları af edecek yoktur, yok !”( Buhâri Müslim )

 

 

            Tövbe ile ilgili başka bir dua :

 

         “Esteğfirullah, esteğfirullah, esteğfirullah’l Azime’l –Kerim’llezi la ilahe illahü el-heyye’l-Keyyüme ve etübü ileyh ,tevbete abdin  zalimin linefsihi la-yemlikü  linefsihi mevten vela hayaten vela nüşüra,ve es’  elühü’t-tevbete ve’l meğfirete lena innehü Hüve ‘t-Tevvabü’r-Rahim.

 

                   Manası  :

Allah’dan mağfiret dilerim.Allah’dan mağfiret dilerim.Kendisinden başka İllah olmayan Kerim ve Yüce olan Allah’dan mağfiret dilerim. O Hayy ve Kayyüm sıfatlarının sahibidir. Nefsine zülüm eden kulun yönelişi gibi ben de O’na yönelirim, ki O kul nefsini ne ölüme. ne hayat verdirmeye ,nede yeniden diriltmeye muktedirdir. O’ndan bizler mağfiret dileriz. Zira O Tövbeleri çokça Kabul eden’dir. Ve Rahim’dir.

 

                  Ondan sonra içinden gelen dua ‘ları okumanı veya şöyle dua etmeye devam edersin.

                  Ya Rabbi ! bu güne gelinceye kadar elimden, dilimden ve diğer uzuvlarımdan küfür, şirk, hata, isyan Kuğuculuk iftira, hasılı büyük ve küçük her ne türlü günah çıkmış ise, Onların hepsinden tövbe ettim. Bu tövbem samimidir. kalptendir.  bir daha bu gibi günahları işlememeye kesin karar verdim. Ya Rabbi ! Beni bağışla anamı-babamıda bağışla Bir daha günaha dönmeme  gücünü bana ihsan et. Senin Rahmettin çok geniştir. Beni nefsime bırakma, cehennem ateşinde  

40-

koru,bana ve tüm  Müslümanlara cennetini nasip eyle  Ya Rabbi !.  “ Lâ Havle velâ Kuvvete illâ bilâhi’l,aliyil azim.

                  Ya Rabbi,  “Güç ve kuvvet ancak  Senin yardımın ile meydana gelir. Sen bize yardım etmez isen biz bir hiçiz, acizliğimi itiraf ediyorum.

 

 

                   Bu şekil tövbe istiğfar ettikten sonra şu şekilde imanı tazelemen gerekir:

 

              “Amentü Billahi ve bima ca’e min idillahi ala muradillahi mücmelen ve müfessala.Amentü bi-Resülillah ve bima ca’e min indi Resulillahi ala muradi Resülillahi mücmelen ve müfassala .Amentü billahi ve melaiketihi  ve kütübihi ve Resülihi ve’l –yevmi’l- ahıri  ve bi’l- kaderi hayrihi ve şerrihi mine’llahi Teala, Ve’l – ba’sü  ba’de’l  - mevti hakkun Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resülüh : “

 

Manası  : “Ben Allah Teâlâ’ya ve O’nun katında gelen emirlere Onun istediği şekilde mücmel ve mufasal olarak inandım Ben Allah’ın Peygamberlerine Onların Allah katından getirdiklerine Onların istediği şekilde mücmel ve mufasal olarak inandım . Allah’a inandım meleklerine inandım. Kitaplarına inandım. Kader’e hayr ve şerrin Allah’dan olduğuna inandım. Ölümden sonra tekrar diriliş haktır. Şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur.  Muhammed  aleyhi’s-selam .  Allah Teâlâ’nın kulu ve Resülü’dür. “

(Duaların esrarı sayfa  189-190 )

 

           O oturuş şeklini bozmadan Dua’ya Besemele, Hamd’le ve selavat ile başlayıp Hamd’le  ve selavat ile bitireceksin,

 

                   Çok kez (kere ) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

                  Tövbe istiğfar ile ilgili Peygamber Efendimizin okuduğu başka dualar.  

                   “Allah’ım beni bağışla; Tövbemi kabul buyur. Sen tövbeleri kabul buyuran merhametlisin.”

                  

                   Başka sıkça yaptığı bir duada;

                   “ Rabbiğfirli ve tüb aleyye inneke ente ‘t-Tevvabü’r- Rahim.”

 

                   Manası :

                   “Rabbim, beni mağfiret et ve tevbemi kabul et, Hakikat, sen Tevbeleri çok kabul edensin ve esirgeyensin.”

                   Rivayet edildiğine göre Resulüllah Efendimiz’in bu istiğfarı bir kerede  yüz defa okuduğu olmuştur.              

 

                                                 ***

41-

 Peygaberimizin okuduğu başka bir istiğfar duası ise :

                   “Allahümme mağfiretüke evse’u min zunubi ve rehmetüke erca indi min-ameli .”

          Manasi : “Allah’ım Senin mağfiretin, benim günahımdan ; Rahmetin de benim amelimden daha geniştir. “

 

           Bir gün adamın biri, Resulüllah (s.a.v. ) Efendimize geldi :

       -- Vay  günahlarım !.. diyordu :

          Peygamberimiz bu yukarıdaki duayı okumasını buyurdular.

          O kimse de okudu . Resulüllah efendimiz:

Kalk, Allah seni afv  etti  !   buyurdular.

                  

                   Ve göz yaşları dökmek  bu duaları okuyunca diz üstü olunması ve çokça işten göz yaşı dökerek  ağla, ağla ! Peki “Peki ağlamanın ne faydası var ? diyeceksin. Melekler de ağladığını görürler işitirler; belki  senin ile birlikte ağlayıp, Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a yalvarırlar ve:

 

 

“Ya Rabbi  ! bu kulun günahları için ağlayıp inliyor  O’nu afv et “diye Allah’a yalvarırlar.

 

                         Yüce Allah şöyle buyuruyor.

                   “Onlar daha önce kendilerine kitap verilen ve zaman geçtikçe kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. çünkü,  onların  çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”  (Hadid süresi ayet:16 )

                                                                                                                                   

Bakın ağlamak  ve göz yaşları dökmek  ile ilgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)ne buyuruyor.

 

Abdullah ibne Mes”ud (r.a.) rivayet ediyor.

“Sinek başı kadar bile olsa, gözünden Allah korkusuyla yaş çıkan ve bu yaşı yanak yumrusuna değecek kadar akan hiçbir mü’min kul yoktur ki, Allah onu (ebedi ateşe) haram etmesin! (Kütüb-i Sitte cilt 17/sayfa 613 )

 

 

 

                         Hz. Âişe  (r.a.ha) der ki. Peygamber Efendimiz  (s.a.v.)‘e  sordum: “                        

                   Ümmetinden, cennete hesapsız kimse girecek midir?” Dedim. 

                         “ Evet girecektir. Günahını düşünüp ağlayanlar.” buyurdu. ve Yine buyurdu. Allah Teâlâ katında Allah korkusundan akan göz yaşından ve Allah yolunda akan kandan sevgili damla yoktur.”

            Ve yine buyurdu: “ Yedi sınıf kimse arşın gölgesinde bulunur. Bunlardan biri yalnız iken Allah Teâlâ’yı hatırlayıp, gözünden yaş akan kimsedir.”  ve Yine buyurdu:  “ Allah Teâlâ korkusundan ağlayan memeden 

42-

çıkan süt memeye girmeyince, cehenneme girmez.”  buyurdu. (  İmam-ı Gazalli, Kimya’yı Saadet, S.624 )  

 

 

                   Başka bir Hadis de:

                   Hadis no :22 Melik oğlu Heysam (r.a.) Şöyle anlattı

Resulüllah (s.a.v.) Hutbe okurken karşısında biri ağladı. bunu gören Resulüllah (s.a.v.)

 

                   “ Bu gün her mü’minin dağlar kadar günahı ile meclisimizde bulunsa, bu adamın ağlaması yüzü hürmetine hepsinin günahı affolunur. Çünkü melekler ağlayarak bu adama dua ederler ve : Allah’ım! ağlayanları ağlamayanlara şefaatçi kıl derler.” buyurdu .  ( Beyhaki Tergib ve Terhib C.6. S. 317-318)

 

 

 

      Allah’ım Yalnız Sensin-Sen  şiir kitabımdaki ağlayın isimli şiir’i okuyalım .

 

           AĞLA’YIN

 

Hz. Mevlana “Ben doğduğumda annem babam gülüyordu ben ise ağlıyordum

Ben öleceğim zaman eşim, çocuklarım ağlayacak ben ise güleceğim.

Bu büyük insan Allah dostu, Takva ve iman gücünü ortaya koymuş

Ey kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören Rabbim bizi af et.

 

 

Ey Müslüman kardeşim sen ölünce eşin, çocukların sana ağlayacağına,

Sen ölmeden günahlarına çok ağla, belki uğrarsın Allah’ın affına,

Kendin sağ iken ihlâsla Tövbe’ni yap, uğrama şeytanın gafına,

Ey kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören Rabbim bizi affet.

 

 

Zikir ederken, dua ederken, ihlâsla Allah’a tövbe yaparken,

Ağlayın içtenlikle, ağlayın bol gözyaşları dökün, geç kalma erken,

Acele et elinizde senet yok, ecel gelir bugün yarın derken,

Ey kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören Rabbim bizi affet.

 

 

Bir daha işlememek üzere günahlarınızdan tövbe ediniz,

Allah huzurunda diz çökerek, gözyaşları dökerek ağlayınız,

Hem kalp ve gözyaşları ile ağlamak tevazudur, ibadettir, biliniz,

 

Ey kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören Rabbim bizi affet.

43-

Sevban  (r.a. ) Efendimiz (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet etti .

>>Nefsine hakim olan, boş vaktini evinde geçirip, günahlarına ağlayan kimselere ne mutlu.<<

                                             

                    Ali  (r.a. ) derki , “Bedir savaşında Mikdat’tan başka suvari yoktu .O gece hepimiz uyumuştuk . Ancak Resulüllah ( s.a.v. ) Sabaha kadar ağlayarak namaz kıldı “ buyurmuştur.

 

                                           

                   Ekrem oğlu zeyd  ( r.a. ) der ki .bir adam :

                    “Ya Resullüllah Cehennemden ne ile   korunurum dedi ?”

                   Peygamberimiz :

                   >>Gözyaşlarınla korunursun. Çünkü Allah korkusundan ağlayan göze asla cehennem ateşi dokunmaz.<<Buyurdu : (Son üç hadis Tergip ve Terhib’ten )

 

                       

                    Peygamberimiz (s.a.v. ) bir hadisinde şöyle buyuruyor :

                   “ Kıyamet koptuğunda kişi hesap vermek üzere Yüce Allah’ın huzuruna çıkınca kendisine amel defteri verilir. Kişi orada kötülüklerini dünyada iken işlediklerin den fazla olarak görür ve şöyle itiraz eder. 

                  “Allah’ım, bu kötülüklerin hepsini ben işlemedim.”  Yüce Allah şöyle cevap verir, “Ey kulum, sen itiraz ediyorsun fakat benim bunları ispat edecek şahitlerim var .

       Bunun üzerine (kişi ) sağına bakar, soluna bakar şahitlerden hiç birini göremeyince şöyle sorar:

        “Ey Rabbim !  hani şahitlerin nerede? Bu sorunun ardından ulu Allah kişinin azalarına sahibi hakında şahitlik etmelerini emir eder.

       Kulaklar :

 ---Biz şu kötü sözleri duymuştuk.

            Gözler    :

---Biz şunları şunları görmüştük.

              Dil  :

  ---Ben şöyle şöyle söylemiştim .

             Eller, Ayaklar  :

      ---Bizler falan falan kötülükleri işledik .

         Tenasül organı  :

 ---Ben zina ettim .

 

Şahitlerin böylece şahitlik etmelerinden sonra kul, şaşırıp kalır. Kendi kendine ben onları Cehenneme atırmamak için uğraşırken onlarda beni oraya sokturmaya çalışıyorlar der. 

44-

           Ahitlerin dinlenmesi bittikten sonra, Yüce Allah ,kulun cehenneme atılmasını emir eder. Tam cehenneme götürüleceği sırada sağ göz kirpiklerinden biri ortaya atılarak. >>Ey Rabbim benim söyleyeceklerim var,   müsaade ederseniz söyleyeyim.<<der.

           “Yüce Allah da >> konuşun .<< diyerek izin verir. kirpik şöyle konuşur.

           “Ey Rabbim !... Sen,  Allah korkusundan ağlıyarak göz yaşı döküp de bir kirpiğini ıslatan kulumu muhakkak ki cehennem ateşinden yanmaktan kurtaracağım. Buyurmamış mıydın. ? “

           Yüce Allah evet  demiştim  buyurrarak karşılık verir. Bu karşılığı alan kirpik konuşmasına şöyle devam eder. 

           “Ey Rabbim, ben şahitlik ederim ki, şu günahkar kulun senden korkusundan ağlayarak öylesine, göz yaşları döktü ki, beni ırmak ırmak sulara boğdu.”

 

            Bunun üzerine yüce Allah kulunun cennete götürülmesini emretikten sonra şöyle seslenir.

            “Dikkat beni dinleyin !... falan oğlu filan Allah korkusundan ağlıyarak ıslattığı  bir kirpiğin şahadetiyle cehennemi boylamaktan kurtulup Cenette girmiştir. “ 

 

                   Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                   >>Ey Müminler hepiniz Allah’a tövbe edin ki, dünyada ve ahrette saadete kavuşasınız.<< (Nur süresi Ayet: 31 )

 

                   Allah’Teâlâ Şöyle buyuruyor.                          

                   >>Şükür edip iman ederseniz. Allah size ne diye azap etsin? Oysa Allah bilen bir bilendir.<<(Nisa sünesi Ayet :l47 )

 

                     Abdullah  b. Mes’ud’dan  Resulullah  (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet olundu :

                   “Cennettin sekiz kapısı vardır, yedisi kapalı biri güneş batıdan doğuncaya kadar kulların tövbe etmesi için açıktır. “(Tergip ve Terhib   )                                                                           

 

                    Ebu Hüreyre  (r.a. ) rivayet olunan hadiste Resulüllah (s.a.v. ) :

                   “Hata yapsanız, hatta günahlarınız göğe yükselecek kadar çok olsa tövbe ettiğinizde Allah tövbenizi kabul eder. Günahlarınızı bağışlar.”buyurdu (İbn Hıbban  Sahi’inden rivayet edilmiştirTergip ve Terhib )

 

                   Ebü’l –Cün rivayet ediyor :

            “ Allah tövbe edenin tövbesinden dolayı, susamış  kimsenin su’ya kavuşmasından , çocuğu olmuyan birisinin baba olmasından ve bir şeyini kayıp edenin yitiğini bulunmasından daha çok sevinir. her kim içten ve bir 

45-

daha günaha dönmemek üzere Allah’a tövbe ederse, Allah da onun günahlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve üzerinde günah işlediği yere, bütün bunlara hata ve günahlarını unutturur.”(Ebü’l-Abbas ibni türkan el Hemedan’nin Kitabül-Taibirinden.) 

 

        Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor:

>>Hala Allah’a tövbe edip O’ndan af dilemiyorlar mı ? halbuki Allah gafur’dur. Rahim’dir.<< (Çok af eden çok merhamet edendir.)  ( Maide süresi ayet: 74 )

 

                   Kul hakkına dikkat

 

               Zamanımızda bilinçsizlik gençlik zamanımızda her ne kul hakkı almışsak, ister gıybet olsun, ister haksız yerde malını çalma veya gasp olsun, ister arsasından tarlasından, bançesinden bir az kısmı olsa bile kendi mülkümüze katmış isek, her ne şekilde zülüm ve haksızlık etmiş isek her ne kul hakkı veya ah’ını  almış isek / yapmışsak, o bize hakkı geçen kişi ile helalaştığımız zaman, aşağıdaki iki konuya çok dikkat etmek lazım.

 

                   1—Bizim ona yaptığımız haksızlıktan,  kul hakkından haberi vardır.

                   2—Bizim ona yaptığımız haksızlıklardan kul haklarından haberi yoktur.

                  

                   a)--Eğer bizim ona yaptığımız haksızlıktan o kişinin hepsinden haberi var ise, sen de ona hakkını bana helal et zamanında sana haksızlığım  oldu, keşke olmasaydı,  o da sana benim tüm hakkım sana helal olsun o gençlik veya cahilye devremizdi sende bana hakkını helal et bende sana hakkımı helal ediyorum derse, mesele yok inşallah helalaşmış olursunuz.

                   Eğer gerçekten bir hakkı yoksa usulen veya adet olmuş veya öylesine hakkını helal et diyorsa oda helal olsun der bunlar normaldır ne alacaklı var nede verecekli var usulen söylenen sözlerdir.

 

                   b)--Fakat adamın hiçbir şeyden haberi yok karşı ki adam her türlü haksızlık yapmış, hacca gidiyor, yaşlanmış veya hastalanmış o kişiye / kul hakkını aldığı kişiye telefonla, mektupla veya yüz yüze, yahu ben hacca gidecem, veya ağır  hastayım, kimin öleceği kimin kalacağıda belli olmaz bana olan hakkını helal et, benden de sana olan hakkım helal ediyorum der.

 

                   Karşıdaki adamda hiçbir şeyden haberi yok, ya ahmed veya mehmed, benim de ne hakkım varsa sana helal olsun ne olur biz bunca zaman komşuyuz, köylüyüz, hemşeriyiz veya arkadaşız ne hakkım varsa sana helal olsun der.

46-

Değerli Müslümanlar bunu  çok dikkat etmeliyiz. Böyle helalaşma olmaz, bu hileli helallaşmadır gerçek helalaşma şöyle olması gerekiri,

                   Ey!……… ben şu şu zamanlarda sana şu şu haksızlığı, yaptım malına zarar / canına zarar verdim, veya senin aleyhide şu iftirayı yaptım, veya insanız elimzde olmasada konuşmalar arasında senin hakıkında ailen hakkında gıybet etmiş olabiliriz. Yani kısacası ne yapmış ise doğrusunu  tek tek anlatır, karşıdaki adam da ya unut onları, insanız keşke olmasaydı böyle şeyler ama gelmiş geçmiş artık yapacak bir şey yok hakkımı sana helal ediyorum der.

                   Veya o kişi, sen beni çok mağdur ettin beni çok zor durumda bıraktın, bana iftira atıp beni ve aile fertlerimi çok zor durumda bıraktın, senin iftiran  yüzünden halkın yüzüne bakamaz olduk seni helal etmiyorum der veya demez bilmem ama zor da olsa kendisini şöyle veya böyle helal ettirmesi gerekir.

                    Mal mülk konusunu ise benim o zaman ki hakkım neyse şimdiki bedel üzerinden öde sana hakkımı helal ediyorum derse karşı taraf bu teklife mecbur uyacak ki kul hakkı boynundan kalksın aksi halde kul hakkı üzerinde kalır buna çok dikkat etmeliyiz,

                   En doğrusunu Allah bilir.

 

 

                   Gerçek Canlı bir Hikaye :

 

                   Benim kayınpederim kasaptı ve1975 yılında vefat etti, aradan yıllar geçti, 2005 yılında  kayın validem oğluyla birlikte hacca gitmek üzere, hazırlık yapıyorlardı, hacca gitmeye artık gün sayıyorlardı. Tam o sırada bir vatandaş çıkıp kayın validemin evine geldi. Oturdu, sözlerine şöyle devam etti,  ben bu yıl Allah Teâlâ nasip ederse hacca gideceğim, tahminen 1971 yılında olacak, bir cahillik yaparak  ben sizin güzel bir koç’unuzu sizin ağılınızdan çalıp götürdüm  kestim ve yedim, keşke yapmasaydım, cahillik yaptım nefsime yenildim, şimdi ise çok pişmanım, bu lafları bu itirafları bu sözleri söyleyince de kendi kendime kahr oluyorum, kendimden utanıyorum  ama olan olmuş bir defa, beni helal edin ister koçun karşılığını alın, şimdi ki iyi bir koçun bedeli kaç lira ise onun üzerinden bedelini alın  beni helal edin,  ister karşılığını almadan beni helal edin.  Yalnız beni helal edin. Ben kul hakkıyla Allah-u Teâlâ’nın huzuruna gitmek istemiyorum  dedi. Bu hususta taktir sizindir.

                   Kayın validem, de şöyle dedi. Seni Allah Teâlâ  bize gönderdi. Bizde birkaç gün sonra Hac’a gideceğiz, rahmetli kocamın Hac’ını onun adına vermek istiyordum, paramı birleştiremedim, tam  tesadüf oldu sen bir koçun bedelini bize öde bizde o rahmetlinin Hac’ını kendi emeği ve parasıyla yaptıralım. O da mutlu olsun seni helal etsin, bizde seni helal ediyoruz.

 

                   Adam telefonla bir güzel koçun fiyatını öğrendi hemen çıkarıp koçun bedelini ödedi ve helalaşarak gitti. Kardeşlerim işte helalaşma böyle olur,

47-

                   Adam şöyle de diyebilirdi, ben bu sene Hac’a gideceğim, biz bir zamanlarda komşuyduk, sizin bana veya benim size hakkım geçmiş olabilir ben hakkımı size helal ediyorum sizde bana hakkınızı helal edin deseydi, tabiî ki kayın validem de hiçbir şeyden haberi yok, sana hakkımız helal olsun derdi. Ama; yukarıda belirtiğim gibi bu hileli helalaşma olurdu kul hakkı yine yerinde sayardı. gerçek helalaşma böyle olur, yani adamın yaptığı gibi olur. Hilesiz her şey açık ve seçik. Çok ağır insanın gururu incinse bile, hani yukarıda adam söylüyor ya ben sizin koyununuzu çaldım. / hırsızlık yaptım, işte bunu  herkes diyemez. Gurur meselesini yapar. Ama gerçekten ayrılmayacaksın.

                   Doğrusu neyse  söylenecek ve ondan sonra helallaşılacak. diyelim ki, sen bir adamın hakkını yedin veya kul hakkına girdi, o adamda ölmüş, veya o memleketten başka bir yere göç etmiş, adres yok, haber de telefon da yok o zaman senin üzerindeki nakit miktar neyse sen o kulun adına bir hayır kurumuna bağışlaman gerekir  makbuzunu da  al,

                   Yok eğer o kişi hakkında gıybet dedikodu, çekememezlik  yapmış isen, adamın şerefi namusu kişiliği üzerinde tahribat yapmamışsa  ve  o kişi de vefat etmiş ise,  ona bol, bol dua et, hayırlı işler yap, ruhuna  Kur’ân oku inşallah o  kul hakkı üzerinden kalkar veya davacı olmaz

                   En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

                                   

               Bir Kul Tövbe ederse :

 

                 Rabbimiz şöyle buyuruyor.

“Ben tövbe edenleri, iman edip yararlı amel işleyenleri; sonra doğru yola girenleri çok çok bağışlayanım.”

 

                   Hadis no: 926 :

                   Hâris ibni Süveyde anlatıyor..Abdullah İbni Mes’ud bize iki hadis rivayet etti.

                   Ben Resulüllah (s.a.v.)’in şöyle dediğini duydum.

 

                    “Allah  mümin kullarının tövbesinden tıpkı şu kimse gibi sevinir.” Bir adam hiç bitki bulunmayan ıssız tehlikeli bir çölde,  beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. bir ara (yorgunluktan ) başını  yere koyup uyur.  Uyandığı zaman görür ki, hayvan başını almış gitmiştir,her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp, “Hayvanın kayıp olduğu yere dönüp, orada ölünceye kadar uyuyayım der”.  Ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. birde ne görsün! başı ucunda hayvanı durmaktadır. üzerinde yiyecekleri ve içecekleri ile (beraber) “

48-

İşte Allah’ın mümin kulunun tövbesinden duyduğu sevinç, kayıp olan bineğine azığı ile birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır.”

                   Müslim’in bir rivayetinde şu ziyade var  “( Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi. “ Ey Allah’ım Sen benim kulumsun bende  senin Rabbinim.” Buhari , Da’av^t, 4; Müslim 3, (2744)  Tirmizi, Kıyamet,  50,  ( 2499,2500  Riyazus-Salihin )

                  

 

                   Zamanı saadette Resülü Ekrem (s.a.v.)’in huzurlarına bir Habeşi geldi ve

                   “Ya Resulüllah, dedi…ben kötü bir iş yaptım. Acaba yaptığım bu kötü işe “ Nesuh” tövbesi etsem. Allah-u Teâla Tövbemi kabul buyurur mu?”

 

                    Aleyhisselatu vesselam Efendimiz aşağıdaki ayeti okudular.

 

                   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “Allahu Teâlâ kullarının Tövbelerini kabul eder.” (Eş-Şura süresi ayet 25 )

                                   

                   Köle sevinerek çıkıp gitti. Fakat bir müddet sonra elleri ve

                   ayakları tir tir titreyerek,  yüzünde korku ve dehşet izleri belirmiş olduğu halde tekrar huzur-u Nebeviyye geldi ve:

                   Ya Resulüllah ben o kötü ve çirkin işi yaparken, Allah-u Teâlâ beni görüyor muydu?

                   Nebiyyi  âhir zaman:

                   “Sus  ya Abdullah,  ey Allah’ın kulu…  Bu nasıl söz?  Allah-u Teâlâ’dan saklı, Hak celle ve alâdan gizli bir şey olur mu? Tabi-i elbette görüyordu.”   buyurdular ve şu ayet-i  celileyi okudular.

 

                   “Allah Teâlâ, nehyettiği şeylere bakan hain gözleri ve kalplerde gizlenen her şeyi bilir.” Mü’min ayet 19 )

( El-

                         Habeşi köle bu sözleri duyar duymaz, gözlerinden nedamet yaşları akıtarak ağlayıp sızlamaya :

                   Vah,   vah  eyvah… Allahu Teâlâ tövbeleri kabul ediyor. amma yaptıklarımızı da görüyor. ben O’nun huzuruna nasıl varır cemal-i bâ-emaline nasıl bakarım?  nasıl bu mahcubiyet ve utangaçlık  içinde yaşarım, diyerek feryat etmeye başladı. ve can-ı  gönülden ALLAH --  ALLAH diye, diye ruhunu teslim etti.  

 

                         Mü’minler dikkat buyrunuz.

                  

            Bu mübarek zata, yapacağı tövbenin  Allah Teâlâ katında da makbul olacağını   Resulü Ekrem (s,a.v. ) Efendimiz kendisini müjdelemişti. Hal böyle iken, bu temiz yürekli takva sahibi Allahu Teâlâ’dan gerçekten korkan köle  yaptığı kötülükten dolayı  “ Rabbinden o kadar utanmış, o derece hayâ etmiş ki, vicdanını 

49-

bu utancının tesirinden kurtaramamış,  Rabbine karşı bu utançlık ve mahcubiyet içinde yaşamaktansa derin bir üzüntü  içerisinde kerim olan Allah’ın deryayı rahmetine can atmış ve vefat etmiştir.”

                   İşte gerçek müttakiler (takva sahipleri ) böyle olur. Onlar Allahu Teâlâ’dan hem korkar, hem de haya ederler utanırlar, son derece edepli yaşarlar insana lâyık, itikada muvafık olan da budur.

 

 

                         Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                   “Şüphesiz Allah çok merhametlidir, tövbeleri çok kabul edendir.”

( Hucurat süresi ayet 12 )

 

                   Yüce Allah C.C. tövbeleri kabul etmesi, O’nun merhametinin geniş olmasının  bir sonucudur. Allah kulunun tövbe etmesine çok sevinir.( Diyanettin Kürsüden Öğütler vaiz örnekleri, sayfa: 598 )      

 

                   Ömer b,Hattab anlatıyor: Mü’minlerle müşrikler arasında yapılan bir  savaş sonunda bir esir gurubu Hz. Peygambere ( s.a.v.)’e geldiler. Bu sırada bir kadın esir, bir oyana bir bu yana koşarak kayıp ettiği çocuğunu  arıyordu.  Çocuğunu esirler arasında buldu. Onu aldı hasretle bağrına bastı ve emzirmeye başladı. Bunu gören Allah-u Teâlâ elçisi bize döndü;

 

                   “ Ne dersiniz, hiç bu kadın çocuğunu ateşe atabilir mi? dedi.

                   Biz de ;

                   “ Hayır Allah’a yemin ederiz ki, o kadın çocuğunu atamaz.” dedik.

                   Hazreti Peygamber (s.a.v.) devamla;

                   “ Allah’ın Kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden çok daha fazladır.” buyurdu.(  Müslim tevbe, 1, IV, 2102. )

 

 

                   Yüce Allah çok merhametlidir. kendisine yönelen ve işlediği günahını itiraf edip, af dileyen kulunu bağışlar.( Diyanettin Kürsüden Öğütler vaiz örnekleri, sayfa: 599 )

 

                   Sakın Tövbe yapmakta geç kalma :

                  

                        Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                        “Allah tövbeleri çok kabul edeci, çok merhamet edicidir.”

                        “ Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.”

( Tövbe süresi Ayet 118-119 )

 

                   Peygamberimiz  (s,a.v. ) şöyle buyurmuştur.

                   “Allah kulunun tövbesini can boğaza gelmedikçe kabul eder.”

 

(İbni Mâce,Zühd,30,II,1420 )

50-

                         Son nefeste yapılan iman da tövbe de makbul olmaz,

                   Nitekim:

                   Son nefesinde denizde boğulmak üzere iken, tövbe edip iman etmek isteyen zalim firavun’un imanı ve tövbesi kabul olmamıştır.

                   İşte ayet.

 

                   Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “İsrail oğullarını  denizden (salimen)  geçirdik -. Firavun hemen askerleriyle zulmederek ve saldırarak arkalarına düştü. Nihayet denizde boğulmaya başlayınca: “İsrailoğullarının inandığı Allah’tan başka ilâh olmadığına inandım. Artık ben de Müslümanlardanım” dedi.  

                   “ Şimdi mi iman ediyorsunuz? Halbuki bundan önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun.” Yunus süresi ayet : 90-91 )

 

                   Ayrıca:   Nisa 18 ayetinde  son nefeste yapılan iman ve tövbenin makbul olmadığı açıkça bildirilmektedir.

                  

                   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “Yoksa devamlı olarak günah işleyip de ölüm gelince “ben şimdi tövbe ettim.”  diyen adamların tövbesi kabul edilmez. Kafir olarak ölenlerin tövbesi de kabul edilmez. biz öylelerine acı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa süresi ayet 18 )

 

        

                        Yüce Allah bu tövbeyi kabul etmedi, çünkü  tüm hayatı şirkle, asilikle günahkarlıkla geçiyor, öleceğini bildiği  an tövbe ediyor ama Rabbimiz bu tövbeyi  kabul etmiyor.

           

                        Değerli okuyucular bizde zamanında tövbe edelim. Fırsat elimizdeyken tövbe kapısı yüzümüze kapanmaz iken sağlığımız ve aklımız / bilincimiz yerinde iken son nefeste firavun tövbesi gibi tövbe yapmayalım, Allah korusun.

            Ölümün ne zaman geleceğini bilmediğimiz için çok acele edelim, fırsat bu fırsattır. Bilirsiniz ömür üç günlüktür, dün bu gün ve yarın, dün geçti, bu günü yaşıyoruz, yarınımız ne olacağı belli değil, 

 

Lokman Hekim Hz. oğluna şöyle tavsiye etti :

 

Yavrucağım, sakın  tövbeni yarına erteleme,  ölüm her an  sana gelebilir. 

51-

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “ Artık Rabbini Hamd ile tespih et. Ve  O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tevvab’dır. Tövbeleri kabul edendir.” ( Nasr süresi ayet 3 )

 

 

                   Yalnız bir dörtlük şiir okuyalım mı?

                  

                    Yüce Allah Manevi tokatı vurmadan ensene

                   Aman tövbe et, ne yapıyorsun kendine gelsene,

                   Artık çocuk değiliz, deli değiliz, gerçekleri görsene,

                    Allah’a isyanınız ne kadar sürecek, artık buna son ver sene

 

 

Sakın  Tövbeni geciktirme  çünkü:  Tövbe etmeyi geciktiren kimse, Allah Teâlâ’nın tövbe emrine uymamış olur. Ayrıca tövbe etmeyen insan kendisine zulmetmiş olur.

 

                   Yüce Allah  c.c.  şöyle buyuruyor.

     “Kim tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”( Hucuret süresi ayet 11 )

 

                   Bu konuda dikkatli olalım, tövbeyi son nefese veya son günü  bırakmayalım, her günümüz, her nefesimiz son gün son nefes olabilir. Ecel gelince Azrail  bize davetiye gönderecek değildir. ani kalp krizi, ani beyin kanaması, ani  deprem, ani yıldırım, çarpması, ani, trafik kazası, ani elektrik çarpması, daha nice nice aniler bizi aniden yakalayabilir.   Nasıl bir avcı ava giderken avını vurmak için son derece temkinli ve tedbirli ise Bu nedenle; bizde  daima hazırlıklı olalım, elimiz tetikte olsun. her an her şey olabilir. Sakın ben gencim, yaşlıyım, zenginim, sağlıklıyım demeyin,  eceli gelen gider  kısacası hiçbir nedenle tövbeyi geciktirmeyelim tövbe etmeyi ihmal etmeyelim , tövbede çok aceleci olalım. 

 

                   Zamanında tövbe edilmediği taktirde çoğalan günahlar kalbin kararmasına sebep olur. çünkü  her günah ile kalp de siyah bir nokta hâsıl olur.
,                 
Bu konuda :

               Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

               “ Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur.”(İbni  Mâce, Zühd,29,II,1418)

 

                         Yüce Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

 

               “ Hayır, hayır! doğrusu onların kazanmakta oldukları (günahlar) Kalplerini paslandırmıştır.”  ( Mütteffin süresi ayet 14 )

52-

                Tövbeleri  Yalnız  Allah Kabul eder :

 

               Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                   “ Onlar ( müttaki insanlar) çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulüm ettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyen kimselerdir. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir?  onlar bile bile işledikleri günahta ısrar etmezler. 

 

               Başka bir ayette:

                   “ Şüphe yok ki, Ben tövbe edip iman eden ve Salih ameller işleyen; sonrada doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.”(Tâ-hâ Süresi ayet 82 )

 

 

                Allah’ın  affından umutsuz olmayalım :

              

               Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “ Şüphesiz ki Yüce Allah kendisine eş koşulmasını Affetmez. Bunun dışındaki günahları dilediği kimselere bağışlar. Allah’a eş koşanlar, muhakkak ki  O,na ağır ve çirkin bir iftira yapmış. (dolaysı ile günahın en büyüğünü işlemiş) olurlar. ( Nisa ayet 48 )

 

               Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

 Ancak Tövbe eden iman edip  salih amel işleyenler hariç. Allah böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir.  Allah bağışlar ve merhamet eder.  “

                   “ Kim tövbe edip Salih amel işlerse işte o, Allah’a tövbesi kabul olmuş olarak döner.” (Furkan süresi ayet:70- 71 )

 

 

 

                         Bu ayetlerden tövbenin sağlıklı ve kabule şayan olmasının şartı, sâlih amel yapmak olduğu anlaşılmaktadır.

 

               Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu.

                   “ Allah’ın affı  senin günahlarından çok çok büyüktür.”( Gunyetü”üt Talibin Sayfa 423 )

                  

 

                        Peygamberimim (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

Günahtan tövbekar olan, hiç günah işlememiş gibi olur,”

 

.                                                                                               (İbni Mâce, Zühd,37,II, 1420 ve Gunyet’üt Talibin Sayfa 421)

53-

                H  İ  K  A  Y  E

 

            Anlatıldığına göre ; İsrail oğulları zamanında bir kral vardı, o kral’a bir Abidi (veliyi ) methetmişler. bunun üzerine kral o Abidi çağırmış sarayında çalışmasını her zaman yanında kalmasını teklif etmiştir,

 

            Abid, Kral’a şöyle dedi.

            Ey Kral! söylediklerin güzel, fakat bir gün içeriye girince beni cariyenle oynaşır bulursan ne yaparsın?

            Kral bu söze fazlasıyla öfkelenerek, hiddetlenerek, ahlaksız herif! benim karşımda hangi cüret ve cesaretle konuşuyorsun?  sen nasıl bir Abid’sin,  askerlerine buna haddini bildirin der. 

            Bunun üzerine Abid zat Kral’a sakince şöyle der.

            Oysa, Benim öyle kerem ve lütuf sahibi affedici bir Rabbim var ki, günde yetmiş defa günah işlediğimi görse ne bana kızar ne de beni kovar ve ne de beni rızkından, suyundan, havasından, güneşinden ve ne de tüm nimetlerinden mahrum eder. hal durum bu iken; Ben nasıl olurda O’nun O’ Yüce Rabbin kapısını bırakır da başka bir Kralın kapısına gelirim benim haddim mi? ben asla kul’a  kul olamam. 

            Ben suç işlemeden sen beni dövmeye belki de linç etmeye kalktın, eğer bir de suç işleseydim kim bilir benim halim ne olurdu.

            Abid bu sözleri söyledikten sonra kralın yanından çıkıp gitti. Kral’da derin, derin düşündü ona hak vermemek elde değildi.

               

                Abid’den Allah razı olsun ne kadar güzel ve doğru söylemiş ve kral’ı pest etmiştir,

 

                        Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                        “Kim bir kötülük eder veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan af dilerse Allah’ı suçları bağışlayıcı ve esirgeyici olarak bulur.” (Nisa suresi ayet 110 )

 

            Kul her zaman tövbe ederek Allah C.C.ya yönelmeli ve beş vakit namazını zamanında kılmaya gayret etmeli diğer farz ibadetleri asla ihmal etmemeli, nafile ibadetlere de titizlikle devam etmeli,  bilakis namaz ibadetine çok çok dikkat etmelidir. çünkü : Yüce Allah beş vakit namazı büyük günahlar, dışında kalan tüm günahlardan arınma vesilesi kılmıştır.

 

 

            Abudllah ibni Mes’ud’un  rivayeti :Tergib veTerhib  hadis kitabının 6. cildin 150. sayfasında  bildirdiğine göre;

54-

            Adamın biri bir gün Peygamberimize gelerek: “ Ya Rasulüllah, ben bahçede bir kadınla karşılaştım, ona sarılıp kendisini öptüm. her türlü oynaşmayı yaptım. fakat ırzına geçmedim.” dedi.            

Adamın bu sözleri üzerine Peygamberimiz bir saat sustu. fakat arkasından şu ayet indi:

            Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor,

            “ Günün iki ucu ile gecenin yakın saatlerinde dosdoğru şekilde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu ders almasını bilenler için bir öğüttür.” (Hüd süresi ayet 114 )

 

            Bu ayet inince, Peygamberimiz sözü edilen adamı çağırarak, ayeti ona okudu.

 

            Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.)  Bu ayet sırf bu adamamı mahsustur. yoksa her kes için midir? diye sordu.

                        Peygamberimiz(s.a.v.) de: “ Herkes içindir.” buyurmuştur.

                                                                                                         (Ayrıca Ebu’l-Leys Semerkandi Tenbihü’l gafilin,158)

 

                       

Hz. Hamza’nın katilini Af eden Allah –u  Teâlâ,  Tövbe edersek ve kulluk görevimizi yaparsak inşallah bizi de af eder.                                                                                                      

 

            İbn-i Abbas’ın Allah ondan razı olsun anlatığına göre: Peygamberimizin Amcası Hazret-i Hamza ‘nın katili olan Allah ondan razı olsun Vahşi mekke’ den Peygamberimize yazdığı mektupta şöyle dedi:

Müslüman olmak istiyorum . Fakat sana inmiş olan şu ayet beni müslüman olmaktan alıkoyuyor:

                       

            >>Gerçek  müminler o kimselerdir ki, bunlar Allah ile birlikte başka bir ilaha dua etmezler Allah’ın dokunulmaz saydığı cana haksız yere kıymazlar ve zina işlemezler  kim bunları yaparsa cezaya çarpılır.<<(Furkan süresi ayet 68 )

 

             Vahşi, ben bu üç suçu  da işlemişim. Acaba tövbem kabul olur mu ?

 

              Bunun üzerine şu ayet indi :

 

 

Kıyamet günü azabı kat, kat artar. orada alçaltılarak  temelli kalır. Ancak Tövbe eden iman edip  salih amel işleyenler hariç. Allah böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir.  Allah bağışlar ve merhamet eder.  <<(Furkan süresi  Ayet: 69- 70 ) 

55-

             Peygamberimiz bu ayeti yazdırıp Vahşi’ye gönderdi fakat o da Peygamberimize şu cevabı gönderdi:

            “Ayette tevbenin geçerli olması için “Salih amel “işleme şartı koşulmuştur. Ben ise salih amel işleyebilip işleyemeyeceğimi bilmiyorum.”

 

          Bunun üzerine şu ayet geldi :

 

            >> Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez. fakat dilediği kimsenin bunun dışındaki günahlarını affeder.<<(Nisa süresi Ayet : ll6 )

 

            Peygamberimiz bu ayeti yazdırıp Vahşi’ye gönderince ondan şöyle bir cevap geldi :

 “Bu ayette de şart var. Çünkü Allah beni affetmeyi dileyip dilemeyeceğini bilmiyorum .”

 

           Bunun üzerine şu ayet indi  :

 

            >>De ki: Ey nefisleri Aleyhine  ileri gitmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Allah tüm günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.<<(Zümer Süresi Ayet :53 )

 

Peygamberimiz bu ayeti yazdırıp Vahşi’ye gönderince Vahşi. Ayette  hiçbir şartın koşulmadığını gördüğü için hemen Medine’ye gelip Müslüman oldu.   (Tenbihhu-l- Gafilin: 138-141 )  

 

 

             Yüce Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                        “Şüphe yok ki, Senin Rabbin, bir cahillik kötülük yapıp da bunun ardından tövbe ederek halini düzeltilenlerin lehinedir. Gerçekten Senin rabbin bu tövbeden sonra çok yargılayıcı çok esirgeyicidir.”( Nahl süresi ayet: 119 )

 

                       

  Ebu    Hüreyre  ( r.a. )’den rivayet Hadiste Resulullah (s.a.v. )

            >> Hata yapsanız, hatta günahlarınız göğe yükselecek kadar çok  da olsa

tövbe ettiğinizde  Allah Tevbenizi kabul eder. Günahlarınızı  bağışlar.< buyurdu (Tergib ve Terhib hadis kitaplarından )

                                                                                                                .

           

 BİR HİKAYE :

 

 Büyük sahabelerden olan  Abdurrahman, diğer adı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘min, ek olarak taktığı, kedileri çok sevdiği için kedilerin babası adını 

56-

verdiği ( Ebu Hüreyre ) (r.a.)   Bildiğiniz gibi Ebu hüreyre, Efendimizle çok, hadis nakl etmiş ve Ebu hüreyre imkanları içerisinde Peygamber Efendimizin (s.a.v) yanında ve sohbetlerinde bulunmuştur. Kısa olarak bu büyük eshabeyi tanıttırdıktan sonra:

 

Şimdi Hadisi yazalım. 

Bir gün Ebu hüreyre Mekke de yürürken yanına ağlaya, ağlaya iki gözü iki çeşme akan bir bayan yanına gelir.

Bayan şöyle der. Ya Ebu hüreyre ben günahlarımdan dolayı Peygamber Efendimizin huzuruna çıkamam, hem Allah’tan hem de Peygamberden utanırım, ne olur ben daha önce işlediğim günahlardan pişman oldum töve edersem Allah beni af edermi mi? deyip, kadın ağlaya, ağlaya kendisini helak eder.

  Ebu hüreyre: günahların nedir diye sorar, kadın utanıyorum anlatamam diye cevap verir,

   Sahabe Ebu Hüreyre: sen günahlarını söylemezsen ben nasıl sana yardımcı olabilirim:

   Kadın : ağlaya, ağlaya şöyle der. Ben evli olduğum halde, bir gün birisi ile zina ettim, o insandan gayri meşru bir bir çocuğum oldu. O çocuğuda öldürdüm ve toprağa gömdüm. Şimdi ise, kesin Nesuh  tövbesi yapmak istiyorum. Yüce Rabbim günahlarımı af eder mi?  bana bilgi ver.

Ebu Hüreyre kadına: Def ol sen bu kadar günah işlemişsin sen Cehennemliksin benden de çok uzak dur sakın bana yaklaşma der, ve gider.

Kadın bitkin, şekilde helak olmuş şeklinde, yok olmuş şeklinde yerlerde sürünerek yoluna devam eder.

Hz. Hüreyre (r.a.) Peygamber (s.a.v.) Efendimizin yanına gider. Efendimiz Ebu Hüreyre’ye sen bu gün ne gördün der.

 

Ebu Hüreyre şöyle devam eder. Ya Resulullah karşıma bu gün ağlaya, ağlaya bir kadın çıktı ve kadın şu, şu günahları işlemiş tövbe etsem Allah beni af eder mi diye sordu, ben de ona şöyle, şöyle cevap verdim. Tüm konuyu açıklığı ile Peygamber Efendimize anlatınca;

 

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) Şöyle der. Ebu Hüreyre . “Sen nasıl bunu dersin. Sen Tövbe kapısını kapatırsın, nasıl bir kulun umudunu Allah’tan kestirirsin, sen nasıl Cennetin kapısını günah işleyipte tövbe eden kuluna kapatırsın! Nasıl, nasıl bunu yaparsın diye kızar. Ve sonuçta şöyle der. Ebu Hüreyye git o kadını nereden bulursan bul, kendisine müjde ver Kati (kesin ) Nesuh tövbesini yapıp bir daha günah işlemezse İnşallah Yüce Rabbim onu af eder diye müjde ver der / buyurur”.

57-

 Bu Hadisden anlaşıldığına göre,  kul tevbe edince Allah da onun tevbesini kabul eder. Buna göre kul , Allah’ın rahmetinden ümit kesmemelidir. (Tenbihü’l-Gafilin Sayfa 141-142 )

 

   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

>>Çünkü kafirlerden başka hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.< (Yusuf Süresi ,Ayet :87 )

                                                                                                                                           

 

        Abdrullah  b. Ömer  ( r.a. ) ‘in  rivayetinde  Resulullah (s.a.v. )şöyle buyurdu

“Allah kulunun son nefesine kadar tövbesini kabul eder.”: (Tergib ve Terhib

 

            Muhammed  b. Aclan’nın anlattığına göre  Mekhül şöyle dedi:

 

            Öğrendiğime göre  Hazret-i İbrahim Selam onun üzerine olsun, zina eden bir kul gördü, ona bedua etti ve Allah da onu helak etti. Bir süre sonra hırsızlık yapan bir kul gördü .ona da beddua etti ve Allah onu da helak etti . arkasından Yüce Allah Hazret-i İbrahim’e şöyle buyurdu:

 Ey İbrahim , kullarımın yakasını bırak! çünkü, benim her kulum mutlaka şu üç özellikten birini taşır:

 

  1- Ya tevbe eder ve Ben de tevbesini kabul ederim.

  2-Ya bana ibadet edecek çoluk-çocuk yetiştirir.

              3-Ya da kötülük karşısında yenik düşer.  O taktirde kendisini cehennem beklemektedir.

 

 Nitekim:

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır.

>> Allah kullarının tevbesini kabul eden ve günahlarını bağışlayandır.<< (Şura süresi Ayet:  25  )

 

 

           O halde aklı selim olan her kes, sık sık Allah’a tevbe etmesi ve işlediği

 

günahlardan ısrar etmemesi gerekir. Çünkü akıllı olan her kes Allah Teâlâ yanında sorumludur. Sorumlu olmayan, akılsızlar yani deliler, ölüler  ile insan oğlu uyurken ve baygın iken işlediği günahlardan sorumlu değildir. yoksa insan oğlu bütün yaptıklarından sorumludur.Yüce Allah Teâlâ,  Zilzala süresinde zerre kadar sevabınızda yazılacak, zerre kadar günahınızda yazılacaktır buyurmuştur.

58-

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

                        “ Allah rahmetini yüz parçaya ayırmıştır. Bunlardan doksan dokuz tanesini kendisine, bir tanesini de arza indirmiştir. Bu bir parça Rahmetle tüm yaratıklar birbirlerine şefkat gösterirler. O,kadar ki bir hayvanın yavrusunu emzirirken bir kötülük dokunur diye, ayağını kaldırması da buda bir Rahmettendir.”  ( Müslim, Tevbe, 17,IV,  2108 )

                       

 

                        KISSA / HİKAYE

 

                        Hz. Musa Peygamber (a.s.) zamanında  gelmiş geçmişin en zengin insanı “Kârun “ diye bir hükümdar varmış, tahminen bunun ismini duymayan yoktur.

                        Karun hem müşrik / inançsız / ataist hem zengin hem hükümdar hemde yaklaşık dokuzbin askeri varmış, bu adam dünyaya kafa tututuğu gibi sürekli Hz Musa Peygambere de zıt gitmiş onu yalancılıkla suçlamak istemiş ve ona iftira atmış, Hz. Musa çok üzülmüş ve kahırlanmış ve sonuçta

                        Hz. Musa, Tur dağına çıkşı Allah Teâlâ ile münacaat’a bulunmuş,

Ha, bunu da unutmayalım, bütün Peygamberler içinde en çok Allah Teâlâ ile

kelam yapan Hz. Musa Peygamberdir. Hattabir ismi de “Kelimullah”dır.

 

                        Konumuza devam edelim! Hz. Musa (a.s.) Allah Teâlaya yalvarırken, Ya, RABB-i  Sana inanmayan ve bana müssalat olan “Karun’u “ Senin taktir ve emrin ile onu cezalandırmak istiyorum.

                        Yüce Allah Teâla şöyle buyurur, Ey Musa Ben toprağa emir verdim sen ne dersen senin sözünü tutacaktır.

                        Hz. Musa Karun’nun bölgesine gider yine Karun-u azgın köpek gibi görür ve karun’nun ağzından salyalar akmaya başlar, tam o zaman Hz. Musa (a.s.) toprağa emir verir karunu  yavaş yavaş yut der. Toprak karunun ve askerlerinin bulunduğu yerlerde titrer balçık haline yapışkan bir güçlü bant gibi yapışır, toprak karun’u hazinesini ve tüm aksarlarını milim milim yutmaya devam eder, karunun yapacağı hiçbir şey yoktur.

                        Karun hep Hz. Musa’ya yalvarır, Ya musa, Ya musa bizi af et bizi bağışla gibi fer yad figan etmektedir, Hz. Musa o kadar Karun  dan nefret etmişti ki, o yalvarmalar sesini bile duymak istemiyordu, sonuç olarak Hz. Musa Toprağa emir verir Karun’u ve yandaşlarını tamamen yut, toprak son hamle yapar onları toprağa gömer hala onlardan bir eser dahi bulunamadı.

                        Toprak karunu yuttuktan sonra,

 

Hz. Musa, Allah Teâlâ kelam etmek için Tur dağına çıkar. Yüce Allah Teâlâ Musa’ya şöyle seslenir,   

59-

Ey Musa, Karun sana tam bin defa yalvardı, Ya Musa, Ya Musa beni af et dedi, sen aldırış etmedin, affetmedin eğer Karun, bin defa değil,  bir Defa Allah’ım ben tövbe ediyorum beni affet deseydi, Ben, onu  bağışlayacaktım, buyurmuştur.

 

            İki Dakika tefekkür edelim mi?

 

            Yüce Rabb-i’mizin ne kadar rahmeti çok ve bol olduğunu görüyormusunuz, Yeter ki Nesuh tövbesi yapalım kulluk görevimizi yapalım, Allah Teâlâ’dan ümidimizi kesmeyelim.

 

 

BİR İNSANIN TÖVBESİ GERÇEK OLUP OLMADIĞI NASIL BELLİ OLUR:

 

 

            Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            “ ( Ey mü’minler ) Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer gerçekten inanmışsanız.”  Âli İmran 135)

 

                Tövbe eden kişide aşağıdaki dört özellikler bulunmalıdır.

 

                1-Tövbe eden kişi dilini boş sözden, dedikodudan, yalandan, iftiradan, kötü zan’dan,  uzak tutması gerekir.  göz bakışlarına, sahip olmalıdır. kul hakkından haramdan kaçıp, helal yemek içmeye kazanmaya çok dikkat etmelidir.

                        2-Tövbe eden kimse kalbinde ve beyninde  de hiç kimseye karşı kıskançlık kötü  niyet ve düşmanlık beslememelidir

                        3-Tövbe eden kimse eski kötü arkadaşlarından tamamen ayrılmalıdır.

                        4-Tövbe eden kimse eski günahlarından pişmanlık duyup Allah Teâlâ’dan af dileyerek ve tüm gayreti ile ibadete sarılması geçmiş namaz ve  oruçları varsa kaza etmesini, vermediği zekat varsa ödemesini, şartları tam olmuş ise Hacc’a gitmesi verhasil Allah’ın tüm emirlerine Peygamber Efendimizin tavsiyelerine aynen uyması ve böylece   kendisini ölüme hazırlamalıdır.

                        Bir kişi tövbe ederse yukarıdaki meziyetler yanında bulunmuyorsa, iki kere  değil (on kez) düşünmelidir.

 

 

            Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor:

 

“ Allah küfrü, günahkarlığı ve isyanı size çirkin kıldı.” (Hucurat süresi ayet 7 )

60-

            Hz. Ali’ (r.a,) den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “Varlık alemi yaratılmadan dört bin yıl önce Arş’ın üzerinde şu yazı vardı: Hiç şüphesiz, Ben tövbe edip iman eden ve Salih amel işleyerek doğru yoldan ayrılmayanların cömertçe affedicisiyim.   (  Ebul’Leys Semerkandi’nin Tenbihü’l-Gâfilin kitabı Sayfa 153 )

 

            Hasan-ı Basri’ Hz. lerine; ne zamana kadar tövbe edilebilir, diye sormuşlar.

            Hasan-ı Basri Hazretleri bu soruya şöyle cevap vermiştir.

            “Bunu bilmiyorum, fakat tövbe etmek müminlere yaraşır huylardan biridir.”

 

            Tenbihü’l- Gafilin kitabının 145. sayfasında geçen bir  hakim’e (Veli’ye ) göre, Arif’in (Takvalının) özellikleri altı şeydir.

                        1-Allah’ın adını anınca iftihar  eder.  ( kalbi  titrer. )

                        2-Kendisinden söz ederken küçümsemeci bir uslüp kullanır, nefsini hakir görür.

                        3-Allah’ın ayetlerini okuyunca ibret alır, emirlere uyar.

                        4-Elde olmayan nedenle, içinden bir günah veya kötülük geçince sıkılır. ( günah işlememeye çalışır).

                        5-Allah’ın affediciliğini anınca veya hatırlayınca  sevinir.

            6-Günahlarını hatırlayınca Allah’a sığınır, Tövbe istiğfar eder.

 

           

            Tövbe’nin Faydaları

 

                        a)Allah Teâlâ tövbe edenden razı olur, ona affı mağfireti ve ihsanı ile yönelir.

 

            b)Ona rahmet ve bolluk kapılarını açar, Allah Teâlâ’nın bir çok lütuf ve nimetlerine kavuşur.

 

            c)Kulun tövbe edişi, Allah Teâlâ’nın dualarını kabul edişine ve mutlu olacağına delalet eder.

 

            ç)Tövbe edenler insanların hayırlısı sayılır.

 

           d) Allah-u Teâlâ’nın lütfü keremi, mağfiret ve ihsanı, tövbe edenleri ihata eder (kaplar).

 

 

            e)Tövbe ile kalp temizlenir ve nurlanır. 

61-

            f)Salihler ve iyi insanlar gurubuna girer.

 

                        g)Tövbe eden, amel  defterinden kötü amelleri sildirir, yerine iyi ameller yazdırır.

 

            h)Tövbe Cennete girmesine vesile olur.

 

            ı)Kuvvetli iradesi ile tövbe edişi, yani kötülüklerden dönüşü büyük günahların affına sebep olur.

                i)Allah-u Teâlâ’nın rızasını ve sevgisini kazanır.

 

            j)Geçmiş günahı af olduğu gibi, gelecekte de iyiliklere ve Allah Teâlâ’nın ihsanına kavuşur.

 

           k) Tövbe eden huzursuzluktan huzura, sıkıntılardan feraha ve kıvanca kavuşur,

 

           l)  Tövbekar, Peygamberimizin (s.a.v.)’min sünnetini işlemiş, emir ve tasfiyelerini yerine getirmiş olur. (Tergib ve Terhib C. 6. Sayfa 153-154 )                            

 

 

                   Halis oğlu  şüreyh  Resul’i Ekrem  (s.a.v. ) ‘in ashabından birinin Resulüllah  (s.a.v. ) –Hadis-i  Kudsi’sinde –şöyle dediğini rivayet etti:

                   >>Allah –azze ve celle –buyurdu : “Ey Adem oğlu !  Bana ibadet ve taata kalk, sana rahmat ve lütfumla  yöneleyim. Bana yürüyerek yaklaş sana koşarak yaklaşayım.<<

(Müslim Rivayet etmiştir.Buharide benzerini rivayet etmiştir.)

 

                   Aşağıdaki hadis-i  Şerif-i  Yazarı Muzaffer OZAK’ın “ İRŞAD “ Kitabının 3. cildin 668-669 sayfalarından yer alan  bu Hadis aynen yazıyorum.

 

                   Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Bu haberi te”yiden  şöyle buyurmuşlardır,

                   Rabbim Bana vahy ederek;

                   “Ey Habibim Senin ümmetine dokuz nimetim vardır:

                  1--Ümmetinden bir kimse, bana her ne tâ’at ederse, Ben onun tâ’atini red etmem kabul ederim.

                   2 -Ümmetine takatleri  kadar teklif  ederim.

                   3 –Ümmetine olan ikram ve İhsanım, Zât-ıülühiyyetime yakışan keremü lütfum iledir.

 

                   4 –Ümmetinden bir kimse, bir günah işleyerek Bana isyan etse, sonra sıdk ile tövbe eylese ben onu affederim.

62-

                    5 –Ümmetinden bir kimsenin, yedi azasından bir azası bana itaatta olup, altı azası günah işlese, günah işleyen o altı azayı, itaat eden bir azaya bağışlar, o kulun üzerine yedi cehennem kapısını kapatırım.

                    6 –Ümmetinden bir kimse, bir günah işlese ve o günâha nadim olsa ve kalbi gamlansa onu affederim.  Af kalemimi onun günahı üzerine çekerim.  Günah işleyen ve fakat bu günahında ısrar edenleri (Tövbe etmeyenleri )  dertler, hastalıklar ve musibetlerle müptelâ kılar ve bunları onun günahlarına kefaret sayarım.  

                        Yılda iki kere, cehennem kapılarını açarak biri yaz sıcağı ve diğeri de kış soğuğu ile onları muazzep eder, dünyada iken cehennemden nasiplerini verir, ahirette cehennemden mahfuz kılarım.

                   7  -Senin ümmetine, Senin ümmetine kıyamette adlimle (adaltimle) değil, affımla muamele ederim. Ümmetinden bir kimse, bir günah işlerse, o günahını kendisine zulmedenin boynuna yüklerim.

                   8 –Senin ümmetine mübarek geceler ve şerefli günler ihsan ettim. Tâ ki, sevapları ez’af-ı müz’af yani kat kat olsun ve kıyamette sevapları, seyyiatlarına galip gelsin..  

                   9 –Senin ümmetine kıyamet günü, keremimle muhasebe ederim. Fazlımla günahlarını  affederim. Rahmetimle onları cennetime intikal ederim.”   (Kaynak üstte yazıldı )

 

 

                         Yüce Allah tövbe süresinin 111. ve 112, ayetlerinde 9 özelliğe sahip olan insanların büyük başarı elde ettiklerini bildirmekte ve bu kimseler arasında tövbe edenleri de zikir etmektedir. ayetin sonunda müminin müjdelenmesini istemektedir. ( Diyanettin kürsüden öğütler, vaiz örnekleri sayfa 599 )

                  

                Görülüyor ki, Allah-u Teâlâ’nın bütün bu sonsuz nimetler Ümmeti Muhammed’e dir. o halde gerek kullukta gerekse ümmetlikte kusur yapmamaya, günah işlememeye çalışalım. bu nimetlere, lütuflara müjdelere layık olalım, müttaki olalım. Yüce Rabbimizin emirlerine, Peygamber Efendimizin tavsiyelerine aynen uyalım.

 

Allah-u Teâlâ Şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Kullarıma Benim adıma şunu söyle: “Ey kendi aleyhine haddi aşan kullarım!  Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. şüphesiz ki,  Allah, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki,   O , > Gafur’dur, Rahim’dir.<  Çok affeden ve çok merhamet edendir.”(Zümer ayet 53)

 

Bazı müjdeli ayet ve hadisler:

 

 

Elkame ve el- Esved’den şöyle söylediler. Abdullah b. Mes’ud (r.a.) dedi ki:

63-

Allah Teâlâ’nın  ( biz kullarına) gönderdiği  kitap da ) iki ayet vardır. günah işleyen her hangi bir kimse o iki ayeti okuyup Allah-u Teâlâ’ya istiğfar ettiği taktirde, Allah Teâlâ onun günahını affeder. O ayetler şunlardır.

 

                        Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor.

                        “ Onlar ( müttaki insanlar) çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulüm ettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyen kimselerdir. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir?  onlar bile bile işledikleri günahta ısrar etmezler.(Âl-i İmran ayet; 135)

 

               

                Allah-u Taâlâ Şöyle buyuruyor.

                “…Seherlerde (Şafak vakitlerinde)  Allah’tan mağfiret dileyen kimselerdir...”(Âl’i İmran 17)

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   “ Artık Rabbini Hamd ile tespih et. Ve  O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tevvab’dır. tövbeleri kabul edendir.” ( Nasr süresi ayet 3 )

 

 

     Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şu duayı çok okurdu.

     “Ey Allah’ım! Sen her çeşit eksikliklerden uzak ve münezzehsin. Senin Hamdinle bunları söyler ve yaparız. Ey Allah’ım! beni affet! çünkü kullarının tövbesini çokça kabul eden ve kullarına rahmette bulunan bir zatsın Sen.” ( Hakim , (İbn.  Mes’ud’dan rivayet etmiştir.İhya-i Ulümid-Din c.2. sayfa 361.362  )

 

Başka bir Hadis de

Kim çokça istiğfar ederse, Allah Teâlâ onun için her üzüntüden kurtuluş yolu her darlıktan çıkış imkanı ihsan ettiği gibi, onun ummadığı yerden de rızık ihsân eder.”

(Ebu Dâvud, ve Nesâi, İbni Mâce ve Hakim İbni Abbas’tan sahih bir senetl, İhya-i Ulümid-Din c.2. sayfa .362  )

 

 

Başka bir Hadis-i Şerif de

“Kim yatağına girdiği zaman, “ Kendisinden başka ilâh olmayan, hayy ve kayyum olan Allah’tan günahlarımın affını talep ediyorum. sözünü üç defa tekrar ederse, Allah Teâlâ onun bütün günahlarını denizlerin köpüğü kadar veya temim  sahrasının kumlarının adedi veya ağaç yapraklarının adedi veyahut da dünya günlerinin adedi kadar olsa bile affeder. ( Buhari  İhya-i Ulümid-Din c.2. sayfa.362  )

 

            Hadis no: 2652 , Abdurrahman bin Semüre , Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor.

 

            “Ben akşam rüyamda hayret verici bir şey gördüm.

64-

 Ümmetimden bir adam gördüm ki, azap melekleri etrafını sarmıştı. O anda almış olduğu abdest geldi ve onu kurtardı.

 

Ümmetimden bir adam gördüm ki, kendisi için kabir azabı hazırlanmıştı. Namaz geldi ve onu kurtardı.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki, şeytanlar etrafını kuşatmıştı. Yaptığı zikirler geldi ve onu onlardan kurtardı.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki, Susuzluktan dili dışarıya sarkmış ve soluyordu. Tuttuğu ramazan orucu geldi ve ona su ikram etti.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Önü karanlık arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, üstü karanlık, altı karanlıktı. Yaptığı Hac ve ümresi geldi onu bu karanlıktan çıkardı.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki, Peygamberler halka, halka olmuşlardı hangi halkanın yanına varsa kovuluyordu. O anda cünüplükten gusledilmesi geldi ellerinden tutarak yanımda oturttu.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Cehennemin hararetini elleriyle yüzünden uzaklaştırmaya (korunmaya ) çalışıyordu. O andaverdiği sadakalar geldi üzerine gölge, yüzüne karşı perde oldu.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki,   Azap zabanileri, yanına gelmişti, o anda iyiliği tasfiye edip, kötülükten sakındırması geldi ve onu bu halden kurtardı.

           

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Cehennem uçurumundan düşmüştü. Dünyada iken Allah korkusundan döktüğü göz yaşları  geldi ve onu ateşten kurtardı.

 

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Amel defteri sol tarafından verilmişti, Allah korkusu geldi ve amel defterini alıp sağ eline verdi.

 

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terazisini ağırlaştırdı.

 

 

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Cehennemin tam kıyısında bekliyordu. Allah korkusundan kalbinin ürpermesi geldi, onu bu halden kurtardı.

65-

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Yaş hurma dalının sallanması gibi titriyordu. Allah Teâlâ’ya olan hüsn-ü zannı geldi ve titremesini dindirdi.

 

Ümmetimden bir adam gördüm ki,  Sırat köprüsünü sürünerek ve emekleyerek yol almaya çalışıyordu. Bana getirdiği salavatlar geldi, elinden tutarak ayağa kaldırdı. Böylece sıratı geçti.

 

            Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cennet kapılarına kadar geldi. Fakat kapılar yüzüne kapandı. Getirdiği kelime-i şahadet geldi, elinden tutarak cennete girdirdi.” (Tabarani’nin Kebir’inden C.Sağir 2/686-687 ) 

 

 Efendimiz (sa.v.)’in yaptığı bir dua ile Tövbe Konusuna son verelim.

 

“ Ey Allah’ım! Hatamı, cehaletimi, işimdeki israfçılığımı, ve Senin, Benden daha iyi bildiğin (kusurlarımı ) bana bağışla,  Ey Allah’ım! Benim şakamı,  ciddiyetimi, hatamı kasden yaptığımı affet. Çünkü bu hataların bende olması mümkündür.

Ey Allah’ım! Benim geçmiş ve gelecek gizli ve açık ve Senin benden daha iyi bildiğin zellerimi (tüm günah ve hatalarımı) bağışla. zira bir takım kullarını Tevfiklinle muvaffak kılan ve bir kısım kullarını da gazabınla geride bırakan Sensin. Sen her şeye kadirsin.”    (Müslim ve Buhâri, Ebu Musa’dan )

 

                       

 

                  

 

            ALLAH RIZASI İÇİN BUNU OKUDUKTAN SONRA HAPS ETMEYİN  İNTERNET  PAYLAŞIN KANALI  İLE  VEYA   FOTOKOPİ ÇEKİN KOMŞULARINA VE YAKINLARINA GÖNDERENLERDEN   ALLAH BİN DEFA RAZI OLSUN. MEKANI CENNETİ ALA OLSUN ALLAH SEVDİKLERİNİ KENDİSİNE BAĞIŞLASIN.

 

 

                             DUALARINIZI    BEKLİYORUM.       

66-

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِي                                                   

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla                      

 

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

“ Ey iman edenler, Allah’ı çok zikrediniz. ( Ayet:33/ 41 )

 

                   Peygamber Efendimizde şöyle buyuruyor.

    Zikir bütün ibadetlerin özüdür ve bu özün özü de Kur’ân-ı Kerim’dir. (Kutub-i Sitte Cilt .6  Sayfa.197 )

 

 

 

Z  İ  K  İ  R 

          ----------------------------------------:

 

            Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor  :

>>ALLAH’ın  Zikri elbette büyük bir  iştir.<<(Ankebut S.Ayet : 45 )

 

           Yüce Allah başka bir Ayet’te de şöyle buyuruyor.

>Öyleyse siz beni anın ki, bende sizi anayım .<< (Bakara Süresi Ayet :152 )

 

            Bu ayet üzerine İki Dakika Tefekkür edelim mi ?

            Biz kullar, örneğin “ Allah, Allah “ zikir ederken, Yüce Allah Teâlâ Haşa ve haşa bizim ismimizle bizleri zikir etmez.

            O Rabbimizdir, bizleri rahmeti ile, zikir eder,

Örneğin:  günahlarımızı bağışlamakla zikir eder, rızkımızı çoğaltmakla, zikir eder, kaza belayı önlemekle, musibetleri önlemekle zikir eder cennet nasip ederek zikir eder. hayırlı eş ve evlat vermekle zikir eder, şeytandan, şeytanlaşmış insanlardan, ve nefsimizden bizleri korumakla zikir eder buna benzer yüzlerce binlerce  zikirleri çoğaltabiliriz,

 

            En doğrusunu Yüce Allah Teâlâ bilir. 

67-

             

          Hadis No; 198 -  Muâz (r.a.) rivayet ediyor.

            “ Allah katında en sevimli  amel, ölünceye kadar dilin Allah’ın zikri ile meşgul olmasıdır.” ( Beyhaki’nin Şübul-i İmamından C. Sağir 1/ 81 )

 

           

            ZİKİR’  in anlamı :

 

            Kul, Yüce Allah Teâlâ’yı  kalbi ile, beyni ile, dilli ile, övmek, anmak, hatırlamak, Hamd ve şükür etmek,  ibadet ve itaat  etmek, namaz kılmak. Yüce Allah Teâlâ’nın isimlerini söylemek / okumak, tövbe istiğfar etmek, yalvarmak, göz yaşları dökmek.

 

Zikrin anlamı Başka bir pencereden bakarsak :

Dini bir terim olarak Allah Teâlâ’yı anmak ve hatırlamak,  O’nu unutmamak ve gaflet halinde olmamak, bilinçli bir şekilde Rabbi’ni anmak sarhoş olmamak uykulu olmamak, kısacası net olarak ne dediğini bilerek Allah Teâlâ’nın lafzını, tekbir, tehlil ve temhid cümlelerini tekrarlamak demektir. 

 

            “Z.k.r.” kökünden türeyen  “Zikir “ kavramı sözlükte; anma, şeref, şöhret, övgü, hatırlama, öğüt, sağlam söz, ve ibret anlamına gelir.

            Bu kavram,  Yüce Allah Teâlâ  Kur’ân-ı Kerim’de  22 farklı anlamda kullanılmıştır

 

Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

            >Bir kimse Allah’a itaat eder ise.. Allah’ı zikretmiş olur. .  Namaz kılması, oruç tutması, Kur’an okuması azda olsa durum değişmez.

            Bir kimse Allah’a isyan eder ise,  Allah’ı unutmuş olur. .

            Böyle birinin namazı, orucu, Kur’an okuması  çok olsa da durum değişmez.”

(  Gunyet’üt-Talibin sayfa 711 )

 

            Hadis No: 190 Ebü Derdâ rivayet ediyor:

            “Allah-ı Büyük tanıyıp  dilinizle de bunu ifade ediniz ki, Allah’da günahlarınızı bağışlasın.” ( Müsned, 5 / 199 Camiü’s-Sağir cil 1/ 78 )

 

Bir an olsun zamanı boşa geçirme,

Allah zikrini, kalbinden beyninden dilinden düşürme,

Allah’ım bizi doğru yoldan şaşırma,

 

Çeşme akıyorken testiyi doldurun.

68-

Kıl namazını, tut orucunu, ver zekatını,

Kelime-i Şahadet hep söyle, yap Hacc’ını,

Allah’ını peygamberini Kur’an’ını iyi tanı,

Çeşme akıyorken testiyi doldurun.

 

 

            Zikrin Hakikati :

       

        Hadis No: 1947 HZ. Muâz ibnu Cebel (r.a.) anlatıyor..

            “ Kul kendini Allah’ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha müessir (önemli) bir ameli işlememiştir.” (Muvatta, Kur’ân 24, (1,211,)Tirmizi, Daavât 6 (3374) İbnu Mâce,Edeb 53,(3790 Kütüb-i Sitte cilt 6. Sayfa 206 )

 

        Zikrin dört derecesi vardır :

           

1 –Dilin zikri olup, kalbin gafil olmasıdır.  Bunun  tesiri  azdır. fakat tamamen tesirsiz de değildir.  Çünkü, zikir hizmet ile meşgul olan dil, lüzumsuz şey’lerle vakit geçiren ve hiçbir şey söylemeyen dilden daha üstündür.

             2  Kalbin zikridir.   Fakat kalbe yerleşmemiş ve devamlı olmamıştır. Ancak uğraşarak kalbe yaptırılabilir.  Bu uğraşma da ihlas, azim ve gayret olmazsa gaflet ve düşünce sahibi kalb, eski haline döner.

            3  Zikrin kalb de yerleşmesi, ister uyanık ister yatarken bile  kalbi kaplaması ve zikrin devamlı olmasıdır. Ancak çok uğraşarak kalbe getirilebilir. Çok ihlaslı ve çok imanlı olacak kişilerde görülür benim gibi avam tabakasında değil, çünkü: zikri kalbe indirmek çok büyük bir iştir.

 

            4  - Zikir, Zikrolunanın kalbi kaplamasıdır. Kalbin dostu tutmasıyla kalbin dostu zikretmesi arasında çok fark vardır. En yüksek derecesi, zikirden haberdar olman için, bütün fani ve dünyevi çıkarların kalbden gitmesi yalnız zikrolunanın kalmasıdır. .

            Kalb zikir nuru ile süslenince saadetin en büyüğü ele geçmiş demektir. Bu dünyada görülmezse öbür dünyada görülür. Kalbi Allah-u Teâlâ ile bulundurmak için, onu daima murakabe etmelidir. Hiç unutmamalıdır. çünkü daima Allah-u Teâlâ’yı zikir etmek hatırlamak, Allahu-u Teâlâ’nın melekütundaki şaşılacak hallerin anahtarıdır. Allah-u Teâlâ’yı ne kadar zikir ederse o kadar O’nu çok sever. Allah Teâlâ zikrin’in kalbin istilası olunca, ibadetlerinin zevkini o zaman bulur. Bu hal ancak çok ermiş üstün dereceli alim, evliya / velilerde çok mütteki, ihlaslı ve takva sahiplerinde bu gibi zatlarda bulunur,

 

 

            Peygamber Efendimiz (s.a,v.)  “ Cennet bahçelerinde durup seyretmek isteyen, Allah-u Teâlâ’yı çok zikretmelidir.

69-

Kısaca bu anlattıklarımızdan, bütün ibadetlerin özünün zikir olduğu anlaşıldı. hakiki zikir, bir emir veya yasakla karşılaştığı zaman Allah-u Teâlâ’yı hatırlamaktır. Günah ise elini çekmeli, emir ise yapmalıdır.   Eğer zikri bunu yaptırmıyorsa, hayaldir ve işin aslını ( ne yazık ki )anlamamıştır.

 

            YÜCE ALLAH’ IN  ZİKİR  LAFZ’I İLE İLGİLİ  BAZI AYETLERİ

           

            Yüce Allahü Taala, Kur’an da çeşitli şeylere

            ZİKİR

            Adını vermiştir. Şöyleki ,

 

            Tevrat için de Yüce Allah Teâla Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur.

            “ Bilmiyorsanız, zikir ehline sorunuz.. El-Enbiya süresi  Ayet:7 )

                                                                                 ***

            Yüce Allah Teâlâ Kur’an için dahi :

            --- ZİKİR ismini verip şöyle buyurdu:

            “ İşte bu Kur’an da bizim indirdiğimiz feyz kaynağı bir zikirdir.” ( El- Enbiya Süresi Ayet: 50 )         

 

 

ALLAH’I ÇOK ZİKİR  EDİN

            Allah-u Teâlâ Gafil olmamızı istemiyor. Ve Şöyle bizleri uyarıyor.

>>Ey  İman  edenler  Allah’ı  çok  zikredin.<<(Ahzap /4l  )

 

 

           Başka bir Ayet’te :

>>Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha şiddetli Allah’ı zikr ediniz.<(  2/200 )

 

            Yüce Allah Cuma namazı için  dahi:

            Z İ K İ R ..

            Adını verip şöyle buyurdu:

            “ Allah’ın zikrine koşunuz.” ( Cuma  Suresi Ayet: 9 )

 

            Yüce Allah-ü Taala,  pişmanlık için dahi:

            Z İ K İ R . .

            İsmini verip şöyle buyurdu.

            “Onlar,  nefislerine zülüm ettikleri zaman, Allah’ı zikrettiler.”( Ali-İmran Ayet:135)

           

            Yüce Allah-ü Taala, taat / ibadet ve mağfiret  için dahi:

            ZİKİR  ismini vermiştir.

        “ Beni anınız ki, bende sizi anayım..” ( Bakara Süresi Ayet: 152 )

 

                                                               ***

70-

            Bu ayeti kerime üzerine ilim sahipleri değişik görüşler illeri sürdüler. Örneği ibni Abbas (r.a. ) şu manayı verdi. Bana itaat etmekle zikir ediniz ki, bende size yardımımla sizi anayım.           

            Zikir ile ilgili Gunyet’üt-Talibin kitabında geçen bazı ilim adamlarının bazı görüşlerini, manalarının açıklamasını  bu bölüm de, de topladım.

 

            Beni dünyada zikrediniz ki, bende sizi ahrette sizi anayım.

            Beni ibadetle, itiatle zikredin  ki, size vereceğim sevabımla anayım. 

            Beni zikrettiği süre onunlayım.

            Bir kimse, beni içinden zikrederse .. bende onu özümde zikr ederim.

            Bir kimse, beni cemaat arasında  zikrederse. Bende onu onun zikrettiği cemaatten hayırlı bir cemaat arasında zikrederim.

            Bir kimse, bana bir karış yaklaşır ise  ben ona bir zira yaklaşırım.

            Bir kimse, bana bir zira yaklaşır ise. Ben ona bir arşın yaklaşırım.

            Bir kimse, bana yürüyerek gelir ise .. ben ona koşarak giderim.

            Bir kimse, bana yer dolusu hata ile gelse.. ben ona ayni dolulukta mağfiret veririm.  

            Beni taatle zikrediniz ki, size afiyetler vererek anayım.

           Beni nimet ve bollukta zikrediniz ki; bende zorluk ve bela zamanı sizi hatırlayayım.

            Beni tövbe ile zikredin ki; sizi günah bağışlamakla anayım.

            Beni araya gaflet sokmadan zikredin ki; sizi aralıksız anayım.

            Beni, yaptığınız hatalara pişmanlık duyarak zikredin ki, sizi keremle anayım.

            Beni, özür diliyerek zikredin ki, sizi mağfiretle, yani: bağışlamakla anayım.

            Beni, kalblerinizle zikrediniz ki; sizi sıkıntılı hallerden çıkarmakla anayım.

            Beni,  imanla zikredin ki; size cennetler vererek anayım.

            Beni,  İslam yoluna girerek zikredin ki; sizi ikramla anayım.

            Beni,  kalble zikredin ki; sizi mana perdelerini açarak anayım.

            Beni,  fani halinizi bilerek zikredin ki; sizi devamlı bir zikirle anayım.

            Bana, yalvararak candan anın ki; sizi faziletli kılma suretiyle anayım.

            Bana, zelil halinizi anlatarak anınız ki; sizi hataları bağışlamak sureti ile anayım.

            Beni, yaptıklarınızı itiraf ederek anın ki; işlenen günahları silerek anayım.

            Beni gönül safası ile zikredin ki; sizi halis iyilikle anayım.

            Beni sadakatla zikredin ki; sizi rıfk ile, yumşaklıkla anayım.

            Beni saflıkla zikredin ki; sizi af ile anayım. Bana tazim ederek, beni zikredin ki; sizi keremli kılmak suretiyle anayım.

 

 

            Beni tekbir getirerek zikredin ki; sizi sair adlı cehennemden kurtarmak suretiyle anayım.

71-

            Yüce Allah rahmet eylesin; Süfyan b. Uyeyne şöyle dedi.

            --Bize ulaşan habere göre, Allah-ü Taala şöyle buyurmuştur:

            Kullarıma öyle ihsanlar eyledim ki,  eğer onları cebrail’e mikail’e vermiş olsaydım, mutlaka onlara pek büyük bir ihsanda bulunmuş olurdum. Zira kullara şöyle dedim:  Beni anınız ki bende sizi anayım.(Gunyet’üt –Talibin )

 

 

            Bir dakika tefekkür edelim.

 

          Allah’ın anması en büyüktür.

Yüce Allah, kullarına ne kadar Lütfi ile keremiyle ihsan da bulunmuştur.

Yukarıdaki  bakara 152. ayeti mana ve açıklama için kelimeler cümleler yetersiz kalıyor.

 

           Yukarıda zikirle ilgili bazı alimlerin görüşlerini yazdık yine de yazmaya devam edeceğiz.                                

           

            Siz ne olduğunuzu düşünerek beni, zikr ediniz ki; bende kendi varlığım ile sizi anayım.     

            Yüce Allah, zatını zikredeni anar; şükredene bol verir; nimetleri inkar edene azap eder.

            Hangi kul,  Allah’ı  zikrederse,  mutlaka Allah onu anar. Hangi mümin Allah’ı zikretse, Allah onu rahmetiyle anar.. hangi kafir Allah’ı zikretse Allah ona azap eder.

 

             Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur.

Musa’ya şöyle dedim:

            Zalimlere söyle: beni zikretmesinler; zira beni zikredeni bende anarım. Benim onları anmam ise..onlara lanet etmemdir. ( Gunyet’üt- Talibin. sayfa 716 )

 

            Her şeyin bir cezası vardır. irfan sahibinin cezası ise.. Allah zikrinden kesilip bırakmasıdır.

           

            Şöyle anlatıldı:

            Bir kalbe zikir yerleştiği zaman: oraya şeytan yaklaşır ise çarpılır. (Elektirik çarpar gibi ).

            Şöyle anlatıldı.

            Yapılan gizli zikri melek taşıyamaz. Zira onun bu zikirden haberi yoktur. O zikir,

 

 Allah-  la kul  arasında bir sırdır. ( Yukarıdaki sözler Gunyet’üt Talibin A.Kadir Geylani kitabının 727 sayfasından alıntı. )

72-

Allah rahmet eylesin : Ebu Osman Nehdi şöyle dedi :

                Ben,  gerçekten Rabbimin beni andığını biliyorum.

            Dediler ki:

 

                Bunu nasıl biliyorsun ?

            Şöyle dedi:

                 Bilirim, zira ( Rabbim ) şöyle buyurdu:

            “ Beni zikrediniz ki. Sizi anayım.”

            Bu  manaya göre : Allah’ı zikrettiğim zaman, o da beni ( lütfü ile keremi ile mükafatları ile ) anmış olur. ( İnşallah )

 

            Anlatıldığına göre: Aziz Celil Allah Davud aleyhisselama şöyle vehyetmiştir.

            “ Ey Davud benimle ferah bulunuz. Benim zikrimle nimete eriniz. (Yukarıdaki bilgiler Gunyet’üt-Talibin )

 

            Yüce Allah buyuruyor.

            “ Sayılı günlerde Allah’ı zikrediniz.” ( El- Bakara Ayete: 203 )

            Bu sayılı günlerin anlamını bazı alimlerin görüşü ile biraz açalım.

            Bazı alimler, Ayette geçen  sayılı günleri, Zilhiccenin ilk dokuz günüdür, idda etmişler,

            Bazı ilim adamları bu hususta şöyle görüş belirtmişlerdir. Sayılı günler Kadir, Aşure, Arefe, Cuma, ve Bayram günleridir.

 

          Bu hususta  İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi:

            Allah-ü Taala sayılı günlerde zatını zikretmeyi emretti. Bu sayılı günler, üç gün olup, Kurbandan sonraki teşrik günleridir. 

 

          Nitekim. Yüce Allah-ü Taala Ramazan ayı için dahi, sayılı günler. El-Bakara Ayet: 184) şöyle buyurdu: zira o da on iki aydan  biridir o da sayılır günlerdir.

 

            İki dakika tefekkür etmeye ne dersiniz.?

           

         Yukarıdaki ayetin mealini  bir daha okuyalım.  “ Sayılı günlerde Allah’ı zikrediniz.”  Bu konuda iyi düşünürsek, Allah’a sığınıyorum, Ramazan ayı dışında, bu sayılı günler insan oğlunun ömrü ile ilgili sayılı günler olabilir  diye düşünüyorum. Bu nedenle her gününüzü ve gecemizi Kadir, bilelim, Bayram bilelim, Ramazan bilelim, Zilhicce bilelim, Araf  bilelim, Aşure bilelim. Cuma günü ve gecesi bilelim. Kandil bilelim, bu sayılı günler bizim sayılı günler olabilir.

 

         Bu nedenle her günümüzü  değerlendirelim yüce Allah’ı zikir edelim. İbadet edelim. Fırsatı kaçırmayalım, unutmayalım ki, son pişmanlık fayda vermez. 

73-

            En iyisini Yüce Allah Teâlâ bilir.

 

            Ebu Hüreyre (r.a.)  Efendimiz (s.a.v.)

            “ Birleyenler ( diğerlerini ) geçtiler. buyurdu.

            Birleyenler kimlerdir. Ya Resulüllah!  dediler.

            Resulüllah:

            “Allah’ı çık zikir eden erkekler ve Allah’ı çok zikir eden kadınlar. buyurdu. (Müslim)     

>>Ey  İman  edenler  Allah’ı  çok  zikredin.<<(Ahzap /4l  )

 

 

            Zikrin En Faziletlisin’den Bazı Örnekler :

 

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

            “ En büyük zikir la ilahe İllallah, en büyük dua Elhamdülillahtır.”

 

 

             En büyük zikir:  Kelime’i tevhid olanLA İLAHE İLLALLAH, Kelime Şahadet olan, EŞHEDÜ EN LA İLLAHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDÜN RESÜLULLAH  kelimesini sık, sık  her fırsatta söylemek lazımdır. Bu zikir Allah’u  Tealayı anmanın ta kendisidir. Diğer bütün ibadetler bu zikri kuvvetlendirmek içindir.

 

            Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

            “Lâ ilâhe İllallah, diyen dediğinde sadık ise, yer yüzündeki topraklar kadar günahı olsa affedilir. Yine buyurdu:  “İhlasla,Lâ İlâhe İllallah diyen cennete gider.” (Taberini,1/268 Kimya’YI Saadet 183 )

 

 

 

Yüce  Allah’u Teala bir ayet’te  “kurtulmak istiyorsanız Allahu Teala’yı çok  zikir ediniz. ( Enfâl Ayet 45)  buyurmaktadır.başka bir Ayet’te ise  “Ayakta, otururken ve yanları üzerine yatarken Allahu Teala’yı zikrederler.” Ali İmran ayet l9l. Bu ayet-i Kerime, ayakta iken,otururken ve yatarken Allahu Teala’yı hiç unutmayan insanları övmektedir. Ne mutlu o insanlara .  Allah-u Teala başka bir ayette ,Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak (fakat ) yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an, (zikir et ) Gafillerden olma .” ( A’raf süresi ayet 205 )

74-

Gafiller arasında Allah-u Teala’yı anan, ölüler arasındaki canlı  gibi, kuru ağaçlar arasında yeşil ağaç gibidir. buyurmuştur. ( Ebu Nuaym, Hilye,Beyhaki (i /265 ) İmam-ı Gazali Kimya’yı Saadet S.180—181 )

 

                        Peygamber Efendimiz : (s.a.v.)bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

                        >>Bir saat tefekkür bir sene ibadetten iyidir.<<

 

                    Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

            >>Münafıklar Allah’ı pek  az  anarlar.<<(Nisa suresi ayet : l42 )

                  

 

                     Duaların esrarı, kitabının 89 sayfasında “ Allah C.C.”  ilgili zikir konusunun  bir bölümünü aynen yazıyorum.

 

                        “ A L L A H “  Celle Celâlühu

 

                         Manası : Hakiki  ( gerçek ) ve mutlak (kayıtsız şartsız) olarak  “ VAR “ ve  “ B İ R “ olan eşi, benzeri ve ortağı aslâ  bulunmayan Yüce Rabb’imizin Hâs  (özel) ve en büyük ism-i şeriftir.                       

                        “ Allah “ lâfzâ-i Celâli; Kur’ân-ı Kerim’de diğer mübarek isimlerden çok olarak  2800  kere zikredilmiştir. Sonra  960  kere ile “ Ya Rabb”   ismi şerifi gelir. Bunlardan sonra en çok zikredilen sırasıyla “ Rahman “ ,   “ Rahim  “ ,  ve “ Mâlik “  ism-i şerifleridir.     ( Duâların esrarı 89 )

 

 

                Başka bir Ayet’e:

>>Allah’ı anmak (Bütün ibadetlerden ) daha büyüktür.<<(Ankebut süresi Ayet: 45 )

 

Yüce Rabbimizin Esma-i Hüsnada geçen 99   sıfatından /  adından hangisinin

zikir edersek edelim, örnek olarak istersen, Ya Allah C.C. söyle, istersen  Ya Rahman, istersen ya Kerim, istersen Ya Sabır söyle hepside zikirdir hem de zikrin en efdalı / kıymetlisi/

önemlisidir

 

                   Peygamber Efendimizin (s.a.v.)’in bu hususta bizlere  bir örnek hadisini okuyalım.

 

                   Hadis No:1389 Berâ bin Âzib’den rivayetle :

 

                   Şunu çok söyle : “ Melik ve Kuddüs olan Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. ( İbnü’s-Sünni ve harariti’ninMakarimül Ahlakından C. Sağır C. 1, sayfa 376 )

75-

 

                   Müslüm ve Ebu Hüreyya dan rivayete göre Efendimiz şöyle buyurmuştur:

                   >>Sadece Allah rızası için bir araya gelip O’nu zikredenlere gökten şöyle seslenilir: Bağışlanmış olarak kalkınız!   sizin seyyie ( kötülüklerinizi ) hasenelere  (Sevaplara) tebdil eyledim.<(İhya-i Ulim’id Din )

 

 

 

                     Ebu Hüreyre şöyle  rivayete bulunmuştur.

                   >>Gök ehli, içerisinde Allah’ın zikredildiği evleri tıpkı bir yıldız gibi görür.<<(C. Sağir  )

                                            ***

Deylemi ,(ibn Vedaa ‘den mürsel olarak ) rivayet :

Peygamber Efendimiz (s.a.v. bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

>>Mü’min kulun salih bir meclisi, iki milyon kötü meclisinin kefareti olur.<<(İhya-i Ulim-id -Din

 

   Müslim’den rivayetle Efendimiz şöyle buyurdu:

                   >>Allah katında en sevimli kelimeler şu dört kelimedir.

                    a) Süphanellah,

                    b) Elhemdulillah,

                    c) La İlahe İllellah,

                   d) Allahu Ekber .            

Bu kelimelirin her hangi birisinden başlamakla bir sakınca yoktur.

 

 

                 Ebu Hüreyre şöyle rivayet ediyor

            Efendimiz (s.a.v. ) Şöyle buyurmuştur :

                   >>Sana arşın altındaki cennet hazinelerinden olan bir amel öğreteyim mi ?

Bu amel “La havle ve la kuvvete illah billah “ demektir. Kul böyle dediği zaman.  Allah Teala ona şu karşılığı verir :”Kulum bana itaat etti ve teslim oldu .<<Y. İki hadis İhya-i Ulim-id -Dinve  Camiü’s-sağir.)

 

             Bir başka hadiste şöyledir:

 

            >>Kim  sabahladığı zaman,  Rabb olarak Allah’a din olarak islam’a, imam (Rehber olarak ) Kur’an’a , Resul ve Nebi olarak  da Muhammed Mustafa’ya razı oldum. derse.   Allah Taala’ya kıyamet gününde o kulunu razı etmek düşer: << İhya-i Ulim-id –Din, cilt.2. sayfa 337,ve ayrıca Camiü’s-sağir.)

76-

            Açıklama :

Bu hadisi iyi okuyup incelersek,  bu hadisin anlamı, özet olarak Allah’u-âlem  şöyledir. Önce, Kul Allah’tan,  razı olursa, Peygamber’den, dini İslam olmasından ve

Kur’ân’dan razı olursa, Allah Taâlâ’da kıyamet gününde  o kulunu razı etmek düşer.

 

            Konuyu biraz daha açarsak daha iyi anlaşılır kanısındayım.

            Kul Allah’a karşı görevine yaparsa, Allah’ın tüm gönderdiği emirlere razı olup isyan etmezse, Peygamberden gelen tüm hadis ve tavsiyelere razı olup hayatında uygularsa, İslam dinine razı olup, İslam dininin tüm kurallarına uyup razı olursa, Kur’ân’nın tüm hükümlerini uygulayıp, helal, haram emirlerine yap dedikleri ile yapma dediği Allah’tan gelen tüm emirlere razı olup hükümlerini  uygularsa bunlara razı olursa işte ; O zaman Allah Teâlâ  kulunu razı etmek düşer.

En doğrusu Allah-u Teâlâ bilir.

 

 

Mus’ab b.sa’d’ın babasından rivayet ettiğine göre Resulüllah sahabilerine şöyle :

                --Her hangi biriniz günde bin hasene kazanmak istemezmisiniz.

--Ey Allah’ın Resulü bu nasıl olur, 

                   --Günde Allah’ı yüz defa tespih eden kimseye bin hasana yazılır. Ve ayni zamanda bu kimseden bin seyyie düşürülür. Yani defterinden (günahları ) silinir. Buyurmuştur:

 

            Yüce Allah şöyle Buyuruyor :

            >>Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, sabah—akşam (Hafif bir sesle )

an, sakın gafillerden olma.<<(A’raf Süresi Ayet :205 )

 

 

     Cabir  ( r.a. ) Resulüllah’tan (s.a.v. ) şu hadisi rivayet eder.

                   >>Kim “ süphanellahi ve bi hemdihi “ derse onun için cennette bir hurma ağacı diktirilir.<<(İhya*iUlüm’id Din )

 

 

                   Ebu Hüreyre (r.a.) Rivayetine göre Resulüllah  (s.a.v.) şöyle buyurdu.

                   Her kim, “ Sübhânallâhi  vebihamdihi, sübhanallahi aziym.”

                   ( Allah’ı tenzih ve O’na Hamd ederim, büyük Allah’ı tenzih ederim.) Bu  Zikri dilde hafif, terazide ağır ve Rahmanın sevdiği iki kelimedir.( Buhâri ve Müslim,  Bu Hadis Buhâri’nin sahihindeki son hadisdir.

 

                        

77-

           BİR  HİKAYE

 

        Peygamberimiz (s.a.v. ) Mirac ile ilgili anılarını anlatırken zikir ile ilgili bir sohbette  sahabelere  şöyle buyuruyordu:

       Mirac gecesinde gördüm ki , Bazı  Melekler bir kerpiç altın, bir tuğla gümüş’ ten köşk yapıyorlardı, (bunlara dikkatle bakarken ) bir ara inşaat çalışmaları durdu:

        Hz. Cebrail’e sordum ? bu inşaat çalışmaları neden durduruldu ! merak ettim.

        Hz. Cebrail dedi ki, bu köşkün harcı zikir’dir. Bu köşkün sahibi zikir’lerini kesince, Kerpic’ de Tuğla’da harç’da bitti . Bu nedenle inşaat durduruldu: (Sahibi zikir’e başlarsa tekrar inşaat devam eder buyurdu. )

 

           Bir dakika tefekkür edelim mi ?                                         

                                                   **   

        Zikirle ilgili hadislere devam edecağız ,yukarıda Ankebut süresinin 45.ci ayetinde buyrulduğu gibi Allah’ı anmak (Bütün ibadetlerden) daha büyüktür . Sürekli Yüce Allah’ı anmak ne büyük lütuftur. Bu hal her kese nasip olmaz. Sürekli veya uygun zamanlarda günde en az bin defa Yüce Allah’ı zikr etmek ne büyük mutluluktur.

        Bakara süresinin l52. ayetinde buyurduğu. Siz beni anın bende sizi anayım.  Yüce Allah’ın anması en büyüktür. Bundan büyük müjde varmıdır. Esasında biz geceli gündüzlü her fırsat’ta beynimizle kalbimizle dilimizle, Rabbimizi zikr etmeliyiz, O’nu anmalıyız. ona layık bir kul olmalıyız.

 

 

Ebbu Zer  ( r. a. ) Hz. Peygamberimiz şöyle buyurduğunu  rivayet etmiştir.

 

>>Her gündüz ve gecede Allah –azze ve cell—bir sadakası vardır. Bunu kullarından dilediğine verir Allah’ın bir kula verdiği en faziletli şey, ona zikrini ilham etmesidir. <<(Tergib ve Terhib )

 

 

      Ebu  M u s a  ( r.a. ) anlatıyor.Resulullah  (s.a.v. ) ‘ın

                   >>İçerisinde Allah’ı zikredilen evlerin misali içerisinde Allah’ı zikredilmeyen evlerin    Misali, diri ( canlı ) ile ölünün misali gibidir.( Kütüb-i Sitte 6  / 204  )

 

                   Bir din adamı anlatıyor: Ok atan insanların yanından geçiyordum. İçlerinden biri biraz uzakta oturuyordu. Onunla konuşmak için yanına gittim. Onunla konuşmak isteyince; o güzel insan bana şöyle dedi.“ Allah’-ü Taala’yı zikretemek, hatırlamak, konuşmaktan iyidir.” dedi.

 

                   O’na Yalnız mı oturuyorsun? dedim. 

78-

                   Adam, hayır. Allah-u Taala benimledir ve yanımda iki melek vardır. dedi.ve bana bakara süresinin 152 ayetini hatırlattı. Allah Teâlâ buyuruyor ki: “ Siz beni anın Bende sizi anayım .”

                   Bu ok atıp yarışanlardan kim öndedir? dedim.

 Allah-u Taâlânın affettiği, kişiler öndedir  dedi,

                  

*

                   Ebu Hüreyre  (r.a. ) Hz. Peygamber şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

                   >>Kulum beni anarken dudakları benim için hareket ettiğinde, ben onunla beraberim.<<(Tergib ve Terhib )                                                                                                                                              

 

                    Ebu Hüreyre (r.a.) den Resulüllah (s.a.v.) kutsi Hadisinde şöyle dediği rivayet edildi:

                   Allah Taala  buyuruyor ki :

                   >Ben kulumun hakkımda ki zanına göreyim. Kulum beni andığında onunla beraber olurum. O beni içinde anarsa ben de onu, onlardan daha hayırlı bir toplum içerisinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa ben de  ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa ben  ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.<< ( Tergib ve Terhib Hadis kitaplarından 2 Ayrıca Kütüb-i Sitte 6/ 205, de benzerine çok çok yakın Buhâri,Tevhid, 50;Müslim, Zikir 2, (2675)  Tirmizi,Daavât 142,’3598 ))

 

                   Ahmed  de  sahih bir isnadla  benzerini rivayet etmiştir sonunda  : “Allah’ın bağışlaması çok süratlıdır.” Sözünü ilave etmiştir.  ( Tergib ve Terhib.) 

 

 

                   Allah’ım yalnız Sensin –Sen,  şiir kitabımdan zikir ile ilgili şiiri okuyalım.         

 

      Z İ K R ‘ E T

 

   Yüce Allah’ı önce kalbinle,sonra dilin   ile zikr et,

   İhlasla kalbin ile beynin, dilin ile bin defa zikr et,

   Musibetler geldiği anlarda, Allah’ı sabırla zikr et,

   Yüce Allah’ı önce kalbin ile, sonra dilin ile ihlasla zikr et.

 

   Kendini düzeltmeye meşkul ol, Salih kişi olmaya bak,

   Dedikodu, iftirayı, gıybeti, dünyevi zevki sefayı bırak,

   Elinden geldiğince, dünyanın kederlerinden sıyrıl, ileriye bak,

 

   Allah,buyuruyor.” Öyleyse siz beni zikr edin bende sizi anayım.”

79-

Ebu Hüreyre  (r.a. ) dedi ki. Resulüllah (s.a.v. )

        “İmanınızı tazeleyiniz .” buyurdu .                                                                                           

         Ya  Resulüllah imanımızı nasıl tazeliyeceğız ? denildi .

        “La ilahe illa’l - lah’ı çok söyleyiniz.” Buyurdu .

 

       E b  u   S a i d  e l – H u d r i   (r.a. ) Hz.Peygamber (s.a.v.  şöyle dediğini rivayet etmiştir,

>>Musa  (a.s. ) “Ya Rabbi ! Bana bir şey öğret, onunla seni hatırlayayım ve sana dua edeyim.”dedi. AllahTeala :

         “La ilahe illa’l – lah  “ de buyurdu : Musa (a.s. ) :

          “Ya Rabbi ! Bütün kulların bunu söylüyor “ dedi.  Allah yine :

          “La ilahe ila’l- lah “ de buyurdu . M u s a  (a.s. ) ;

          “Sadece bana verecağın bir şey istiyorum.” dedi. Bunun üzerine Allah Taala  :

         “Ya Musa!. Yedi gök ve yedi yer terazinin bir kefesinde olsa ve la “ilahe ila’l- lah “ da bir kefesinde olsa “La ilahe ila’l- lah “ın sevabı onları bastırır.” Buyurdu . ( Tergib ve Terhib Hadis kitablarından )

 

M u a z   b. C e b e l   (r.a. ) ‘ den Resulüllah  (s.a.v. ) ‘ın :

>>Cennetin anahtarları  la ilahe ila’l-lah,  diye şehadette bulunmaktır.<<buyurduğu rivayet edilmiştir.

 

            Z e y d   b. E r k a m ‘dan Resulüllah şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir :

        ---“ Kim ihlasla  la ilahe ila’ l – lah derse cennete girer.<<buyurdu. “İhlasla denilmesi nasıl olur?”  denilince .

        ---“Söyleyeni  Allah’ın haramlarından alıkoymasıdır.”buyurdu :

 

         C a b i r  (r.a. ) Hz. Peygamber (s.a.v.’in

“Zikrin en faziletlisi “la ilahe ila’l – lah “ ve duanın en faziletlisi de

         “el-Hamdü- lillah’dır. “  Buyurduğunu rivayet etmiştir.

                                                                                                                      

            İ b n  Abbas (r.a. ) demiştir ki: Resulüllah (s.a.v. )

>>Sizden kim gece ibadet etmekten aciz, malını infak etmekten cimri ve düşmanla cihad etmekten korkan ise Allah’ı çok zikiretsin.”buyurdu.            (Yukarıdaki hadisler tergib ve terhibten )

 

E b u  S a i d  el  H u d r i : derki: Resulüllah (s.a.v.)

80-

>> İnsanlar size mecnun deyinceye kadar  Allah’ı çok zikrediniz.<< buyurdu.

Ebü  Derda’nın   (r.a. )  Rivayet ettiğine göre :Peygamberimiz (s.a.v.  şöyle buyurmuştur:

>> Hey, en hayırlı, en temiz, derecenizin yükselmesini en çok sağlayıp

bilecek, altın ve külçe bağışla maktan, daha üstün ve düşmanla karşılaşıp vurmak veya vurulmaktan daha sevap kazandırıcı amelinizi söylüyeyim mi?  Evet  ya Resulüllah ,dediler, Peygamber Efendimiz ( s.a.v.)  Bu ameliniz Allah’ı zikr etmektir.( Zikrullahtır.”    (son altı hadiste Tergib ve terhib,tan alınmıştır.)

                                                    ***               

Abdullah b. Umeyr ‘in belirtiğine göre ; “kim Elhemdülillah “ derse önünde gökyüzünün kapıları açılır.  Tekbir yerle gök arasını doldurur  gibi defterine sevap yazılır.”

. Allah’ı Tesbih etmenin sevabını taktir etmeye O’ndan başka hiç kimsenin bilgisi eremez .

 

 

             Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor.

            Allah’ın kulunu “anması zikr etmesi “ onu affetmesi, günahların bağışlaması demektir. Buna göre; kul Allah’ı zikr edince Allah da onun günahlarını affetmek sureti ile kendisini anar. (Yukarıdaki Son üç hadis Caiü’s-Sağir Hadis kitaplarından den alındı )

 

 

                Yüce Allah buyuruyor :

                    “Şüphe yok ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün biri birini takip edişinde akıl sahipleri için (Allah’ın kudret ve azametine ) elbette deliller vardır. Onlar ki, ayak da iken, otururken, yatarken, hep Allah’ı zikr ederler. Göklerin ve yerin yaradılışını düşünürler de: Ey Rabbimiz! bunları boş yere yaratmadın; Sen batıl şey yaratmaktan münezzehsin (uzaksın) artık bizi cehennem azabından kurtar. ( Al-i İmran ayet l90-l91 )

 

               Ebu’d Derdan’dan rivayetle : Efendimiz şöyle buyurdu:

   “Süphanellah , Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim.” )

   “Elhemdülillah.” (Hamd Allah’a mahsustur.)

   “La ilahe illallah,” (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.)

    “Allah ü ekber.” (Allah en büyüktür,)demeyi elden bırakma. Çünkü bunlar ağacın yapraklarını döktüğü gibi , günahları dökerler. “(İbni Mecel,Edep-56 Müsned 1/38l  441. 455.3/l52 )               

 

 

 

          Hz. Aişe (r.a. ) rivayete göre şöyle demiştir.

81-

                   “Resül’i Ekrem  (s.a.v. ) her halinde (abdestli iken abdestsiz iken de, Allah’ı zikrederdi.” (Hadisi Müslim ivayet etmiştir.) 

 

                                                 ***

                      Ebü Hüreyre (r.a. ) rivayek ediyor :

                   “Kim Allah’ı çok zikrederse münafıklıktan kurtulmuş olur.” (Camiü’s-Sağir )

 

         Ebü Hüreyre’den (r.a. ) rivayetle :

                   “Kim günde yüz defa “ Süphanellahi ve bihamdihi= Allah’a hamd ederek Onu her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim .” derse, günahları Deniz köpüğü kadar dahi olsa dökülür.”

                                         Buhari,Davat,65, Müslim, 28. Mesacid.l46. Ebu Davut.Tesbih 24.tatavu.l2  vitr. 24 Tirmizi .vitr. l5 Daavat .l7,57.59 Nesii Sehv.96. İbni macce.Edeb.56,ikame l87

                                                               ***      

                     Muaz ‘dan rivayetle :

                    “Ademoğlu  Allah’ın azabından kurtarıcı olarak, Allah’ı zikr etmekten daha çok hiç bir amel işlememiştir.”(Teberani Messü-l ) 

 

                                                ***

                   Enez’den rivayetle : Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur:

                   “ Gök ehlinin ençok söyledikleri söz “La havle vela kuvvete illa bilah”tır. “  Camiü’s-Sağir

 

                    Muaz’dan rivayetle :  Efendimiz (s.a.v. )

                   “Allah katında en sevimli amel, ölünceye kadar dilin, Allah’ın zikri ile meşgul olmasıdır. “( Beyhaki’nin şi’bü’l-İman’nından )

 

                     Sabit bin ebi Hümeysate’den rivayetle :

                    “Yıldızlar yer ehline ışık verdiği gibi, içinde Allah’ın anıldığı evler gök ehline öylece ışık verir.”  (Ebu Nuaym’ın Marife’sinden )

                                                     ***                        

                   Ebu  Hüreyre  (r.a.) Efendimiz (s.a.v ) şöyle buyurduğunu rivayet etti:

                   >>Size günahları silip süpüren, dereceleri yükselten bir şeyi haber vereyim

mi ?  Zor şartlarda abdest almak, uzak yerlerden mescitlere gitmek ve namazı kıldıktan sonra diğer namazın beklentisi içinde olmaktır. işte bu cihattır. işte bu cihattır. İşte bu cihattır. <<(Buhari,Vuzu’b.müslim,Tırmızi,ibni Mace, )

 

 

                   >> Allah sadece Kendi rızasını gözeterek ,”La ilahe ilallah “diyenleri ateşe haram kılmıştır.<< (Buhari, Müslim,Tırmızi,İbni Mace,)

 

 

                                                        ***

82-

Ümmühani’ den (r.a. ) Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur :

                    >> Yüz defa Allah-ü ekber, yüz defa Elhamdülillah, yüz defa Süphanellah, de bu dizginlenmiş, eğerlenmiş olarak Allah yolunda cihada tahsis edilmiş yüz attan daha hayırlıdır. Yüz deveyi sadaka olarak vermekten daha hayırlıdır. Yüz köleyi azat etmekten daha hayırlıdır (İbni Mace :Edep.56  )

 

 

       Enez (r.a. ) Rivayetle :

                    Resulüllah (s.a.v. ) “Cennet Bahçesine uğradığınızda manen besleniniz” buyurdu:

                   Sahabiler “Ya Resulüllah Cennet bahçeleri nedir.”? Diye sordular.

                    Peygamberimiz, “Zikir meclisleridir.” Buyurdu. (Tırmizi.Daavat: 82.83 Müsned,350 )

 

                                                                 ***

                   Ebü Eyüp (r.a. ) rivayet ediyor: Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

                   “La Havle vela Kuvvete illa billah ‘i  “çok söyle çünkü o, cennet hazinesindendir. Ebu ya’l’anın Müsnedi. Tebaraninin kebiri ve ibni hibbanın sahihinden.   

 

                                              ***

                   Cabir  (r.a. ) rivayet ediyor. Fendimiz (s.a.v. ) Şöyle buyurmuştur.

                   “ La Havle vela Kuvvete İlla billah’i  “  Anlamı:  Güç ve Kuvvet Ancak Allah’tandır. “ cümlesini çok tekrar ediniz. (çok okuyunuz.) çünkü o doksan dokuz çeşit zararı def eder.

                   Ayni konuyla ilgili  Başka bir hadis te ise Resulüllah (s.a.v.) şöyle buşyurmuştur.

                   “ Bu zikri şerifi çok okuyun, çünkü cennet hazinelerinden bir hazinedir.”

                    “Bu zikr’i şerife devam edenden, Allahü Teala  yetmiş türlü mazarrat ve belayı def’eder. Bunun en ehveni fukaralıktır.

                    “ Cenab-ı Hak , bir kimseye ni’met ihsan ederse de o kimse de ni’metin devamlı olmasını dilerse bu zikr’i şerife çokça devam etsin.”

                   “ Her gün yüz kere bu zikr’i şerifi kim okursa, bütün hayatında fukaralık yüzü görmez.” (Camiü’s- Sağir Hadis kitaplarından,  ayrıca,Duaları esrarı kitabından Çelik Yayın evi )     

 

                                               ***

                   Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

                   >>İşte indirdiğimiz bu Kur’an, uğurlu bir zikirdir.<<(21/ 50 )

 

                    Başka bir Ayet’te :

 

                   >>Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha şiddetli Allah’ı zikr ediniz.<(  2/200 )

83-

Ra’d  süresinin 28.  ayetinde iman eden insanların özelikleri anlatılırkan,  “ Onlar iman eden ve kalpleri Allah’ın zikriyle huzur bulan kimselerdir. Haberiniz olsun ki kalbler ancak Allah’ın zikriyle huzura kavuşur. “( Mutmain  olur sakinleşir ) buyrulmaktadır.

                                                       ***

 

                 Yeri gelmiş iken, yalnız bir dörtlük şiirlerimden okumaya ne dersiniz,

 

                   Kalplar ancak Allah-u Taala’yı anmakla huzura kavuşur,

                   Rabbimiz övmemiz, yalnız ve yalnız sana mahsustur.

                   Hepimizin ilahı bir tek ilahtır, O’ndan başka ilah yoktur,

                   Allah’ım kullarının dualarını kabul eden yalnız Sensin- Sen.

                                                     * 

                    Ebü’d Derda  (r.a. ) Efendimizin (sa.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor ;

                   >> Bir kul yüz defa “ La ilahe illallah “ derse , Allah kıyamet günü onu, yüzü ayın on dördü gibi parlak olarak haşr edecektir. O gün onun gibi veya daha fazlasını yapandan başka ,hiç kimsenin ameli, onun Allah’a sunulan amelinden daha faziletli olmayacaktır. (Tabarani’nin kebirinden ,Camiü’s-Sağir)  

 

 

                    Muaz (r.a. ) rivayet ediyor )

                   >>İki söz vardır ki ihlasla söylediklerinde birincisi hiçbir engelle karşılamaksızın Arş’a kadar çıkar, diğeri ise gök ile yerin arasını doldurur biri “La ilahe illallah “diğeri de“Allahüekber “dir.( Tebarani’nin kebirinden. Cemiü’s-Sağir )

 

                                                                        ***    

 

                   Nebi ( s.a.v. ) Şöylu buyurdular :

                   >> Şeytanlarınızı –La ilahe illallah , Muhammeddün Resülüllah = Allah’dan başka ilah yoktur. Muhammed O’nun Resülüdür.—sözü ile eziniz. Zira hiç şüphe yok ki, şeytan onunla ezilir. Tıpkı birinizin sırtına çok ağır yük yükleyerek  ezmesi ve halsız düşmesi gibi.(Abdulkadır Geylanı Sohbetleri)

 

 

                   Ebu’l  Muharik (r.a. ) den rivayet edilmiştir. Resulüllah (s.a.v. )

                   ---“İsra gecesinde arşın nuru içirisinde kayboluş bir adama uğradım,” bu kimdir ,bu, melek midir ? dedim .

                   --“ Hayır “  denildi.

                   --“Bu Peygambermidir.?  Dedim.

                   --“Hayır” denildi ,

 

                   --“Öyleyse o kimdir ?”dedim. Hz. Cebrail :

84-

--“Bu dünyada iken devamlı Allah’ı zikreden, kalbi mescitlere takılı olan ve ana babasına küfredip asi olmayan bir adamdır.” Dedi. (Tergip ve Terhib  )

 

                                                          ***

                    İki dakika tefekkür edelim mi.

                   Yapacağımız zikr her türlü gösterişten riyadan ucuptan kibirden uzak olmalıdır.

                   Zikir Yalnız seninle Allah Teâlâ arasında bir ibadet olmalı, veya hiç riya olmamalı o zaman yaptığın zikir zikir’dir. yoksa boşuna kürek sallamış oluruz dibekte, (havanda ) su dövmüş oluruz. Riyakarlık olur, sevap kazanalım derken günah kazanmış olmayalım. Allah korusun.

                   Bu konu hk. Geniş bilgi bak. Riya bölümüne :. 

 

 

                   Efendimiz  (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur,

                   Yedi sınıf vardır Cenab-i hak kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde onları gölgesinde gölgelendirir. Bu yedi sınıftan biri tek başına bir yerde bulunduğu halde Allah’ı anar ve onun korkusundan gözleri yaşaran bir kimsedir. ( Tırmızi, İbni macce, Hakim, Ebü Davud. )

 

 

               Başımdan geçen Canlı bir konuyu si Sayın okuyucularla gönülden paylaşmak istiyorum.

 

           BİR CANLI HİKAYE  

 

                    Bir gün Öğle namazını kılmak üzere Ankara Cebeci Merkez cami’sine gittim, cemaat namazına yetişemediğim için ferdi namaz kıldım. namazımı bitirdikten sonra caminin ilerisinde sağ tarafında bir vatandaşın sallanarak  içten  cani gönülden  Allah’ı  zikir ettiğini gördüm, öyle beni etkiledim  ki, anlatamam, yaklaşık yirmi  dakika onu seyir ettim.

                   Kendimi tutamadım zikir edenin yanına yaklaştım, amacım bu zikirde ne okuyor bu kadar aşkla içtenlikle okuduğu için kendisine hayran kaldığımı ve benimde bir şeyler öğrenmem ve o zatla tanışmam ayrıca ondan feyz almam için dizinin önünde çöktüm o adam  dünyadan irtibatını kesmiş, beyniyle kalbiyle diliyle yüce Allah’ı zikir ediyor. On dakika daha ona yakın mesafede kalarak zikir eden adamı seyir ettim.

             Sonuçta dizine dokunarak, benden yaşlı olduğu için abi bu kadar aşk ve şefkle  hangi zikir veya Vird’ leri okuyorsun söyle bende okuyup senin gibi Allah’Teâlâ’yı zikir edeyim, dememe zaman vermeden, Bana bir bağırdı ki, sen ne yaptın benim binamı yıktın, binam bitmek üzereydi. Zikir edenlere selam bile 

85-

verilmez bilmiyormusun sen ise beni meşkul ediyorsun, dedi ve ben neye uğradığıma çok şaşırdım  ve o tepkiyi beklemiyordum, ama o çok haklıydı çünkü Allah Teâlâ’yı ” Zikr ederken  daha doğrusu hak’la olunca, halk’la olunmazdı bunu en azından bilmem gerekirdi  fakat ondan feyz almak istiyordum beklide bilmediklerim varsa onu da ondan öğrenmek istiyordum. Başka amacım ne olabilir ki, fakat çok sert tepki alınca zikir eden o güzel insandan hemen ayrıldım, Allah kendisinden bin defa razı  olsun.

 

 

                   NOT: Bir dakika tefekkür edelim mi ?

 

                   Hak’la olunca, Halk’la, olunmaz.” Bunu bildiğim halde o güzel insanı neden üzdüğümü hala anlayamadım. İnsan oğlu bazen de olsa boş bulunabiliyor.

                   Allah ondan razı olsun   bana diyor ki, “ Sen beni meşkul ediyorsun” düşünebiliyor musunuz. Adam bir dakikasını bile “ Hakk”tan ayrılmak istemiyor. Allah’ın zikrinden ayrı kalmak istemiyor. İman gücü ve Allah Teâlâ’ya olan sevgisine bakın.

                   Başka güzel bir sözü de “ Benim binamı yıktın, binamı bitirmek üzereydim.” 

                   Yani ben hedeflediğim zikri virdi bitirmek üzereydim sen beni zikirden koparınca benim hedefim sayılarım alt üst oldu. Hedefime kavuşamadım . başka bir anlamı da ben Aklımı, kalbimi dilimi Allah Teâlâ’nın zikrine kitlemiştim. Sen kilidi bozdun. Anlamında dır. Ne mutlu o insana ve onun gibilere ki, hep Hakk’la beraberdir. Onlardan çok, çok örnek ve çok ders almamız gerekir.  Allah onlardan razı olsun.  

 

                   Şunu yazmayı unuttum, o zat, iki gözden de amaydı, o beni ikaz edince konuyu fark ettim daha, daha çok üzüldüm. İnşallah Allah-u Teâlâ beni affetmiş, o mübarek insanda beni helal etmiştir.

                   Allah Teâlâ o zattan milyar defa razı olsun konuyu hatırladıkça göz yaşı dökmemem duygulanmamam mümkün değildir.

 

                   Muaz  b. Cebbel:  Şöyle demiştir.

                   ---“Allah’ın azabından, zikretmekten daha fazla kurtaran hiçbir şey yoktur.(Tergip ve Terhib )

 

                                                           ***

                    ----Abdullah b, A m r . (r.a. ) den Hz. Peygamber  (s.a.v. )

 

                   à>Her şeyin bir cilası vardır. Şüphesiz ki, kalplerin cilası da Allah’ı zikretmektir. Allah’ın azabından Allah’ı zikretmekten daha fazla kurtarıcı hiç bir şey yoktur.<<dedi:    Ashap :

86-

                    --Allah yolunda cihad da mı daha fazla kurtarıcı değildir.dediler,

                   “Kılıncını karıncaya  kadar vursa (Cihad da Allah’ın azabından zikirden daha fazla kurtarıcı değildir.”  Buyurdu :(Tergib ve Terhib )

 

 

                   Yalnız bir dörtlük şiir okuyalım mı. ne dersiniz.

                                   

                    Rabbim, Üzerimizden tüm musibetleri kaldır, hayırlara tebdil et

                    Allah’ım bize kereminle, ihsanınla, lütfunla, affınla muamele et,

                    Allah’ım bize gıda olarak zikrini, zenginlik olarak yakınlığını nasip et,                        

                    Rabbim Seni takdis ederim. Senden başka hiçbir İlah yok,yalnız Sensin-Sen.

                  

 .

 

                   E b u   E y y ü b  (r.a. ) Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu  rivayet etmiştir.

               >>Kim  la ilahe illallahu vahdehu  la şerike lehu, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamduü ve hüve ala küllü şey’inkadir.<<

                Allah’dan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir, eşi yoktur, mülk O’nundur, Hamd O’na mahsustur. Ve O’nun her şeye gücü yeter --- derse İsmail Peygamberin neslinden dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap alır.

               Hadisi   A h m e d   v e  T e b e r a n i  de:

               “Böyle söylemesi kendisi için on köle azat etmeye denk olur.”

şeklinde rivayet etmişlerdir.

                T e b e r a  n i ‘nin rivayetlerinden birinde  de :

               ---“Böyle söylemesi  kendisi için  İ s m a i l   (a.s. ) in neslinden on kölyei hürriyete kavuşturmaya denk olur.

 

                                            ***

                E n e s   (r.a. ) ‘den    Resulüllah  (s.a.v. )

               --->>Gündüz ve gecenin bir anında la ilahe illa’l-lah diyen her hangi bir kimsenin amel defterindeki kötülükler giderilir. Nihayet yerine benzeri iyilikler yazılır. <<buyurduğu rivayet edilmiştir.

 

                İ b n   A b b a s   ( r. a . )  Resul’i  Ekrem  ( s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.               

            --  “Kim  süphanellahi   ve  bihamdihi, süphanellahi’l-azim, estağfirullahe ve etübu iley “ ---  Allah’ı hamd ile tesbih ederim, şanı yüce Allah’ı tenzih ederim. Allah’tan mağfiret talep eder ve O’na dönerim “—derse amel defterine hemen yazılır. Sonra arşa bağlanır. okuduğu bu dua kıyamet 

87-

gününde o’ Allah’ın huzuruna çıkıncaya kadar mühürlü olarak kalır. O’nun işlemiş olduğu hiçbir günah bu duasının sevabını yok edemez.

 

               H İ K Â Y E

 

               Adamın biri öldü gömdüler. üzerinden seneler geçti, Hz. İsa o bölgeye gidip oradaki halkı dine davet ettiğinde, o halk Resulünden mucize talep ediyorlar.o Nebi nasıl mucize istediklerini sordu o halk “Bir ölüyü dirilt dediler.”

               Mezkur kabire tesadüfen varıldı. O, nebiy, Allah’a dua ve niyaz edip, kabre hitaben “Kalk izni İlahi ile diril” dirilen ölü Nebiy aleyhiseselam’a hitaben: eşeğim nerede, eşeğim nerede? diye soruyordu.

               Zira dünyada iken hep eşeği ile meşguldü ne ile meşgul isen öyle ölürsün, nasıl ölürsen öyle haşr olursun. Sen kimi seversen onunla berabersin.

               Eğer o insan zikir ehli olsaydı, Allah Allah, Allah derdi.  ama onunun tüm dünyası eşeğimiş dirilince de eşeğim dedi.

 

               Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor.

               “Kişi sevdiği ile beraberdir. “   ( İrşad, Cild: 2 sayfa : 240- 241)

 

               Hadisin manası, kişi sevdiği iledir. Allah Teâlâ’yı  zikir eden felah buldu. Kişi sevdiğini çokça zikir eder. zikir eden zikir olunur. İnsan dünyada üç vaziyette bulunur. Ayakta durur, oturur veya yatar.

                   Allah Teâlâ’yı ayakta iken zikir eyle, bütün insanlar bir gün ayakta olacak, Allah Teâlâ’da seni o günü zikir etsin.  Enbiya o günün şiddetinden dizleri üzerine oturup, “  Nefsi, Nefsi “ diyecekler. Allah Teâlâ’yı dizin üzerinde otururken de zikir eyle.

                   Sağlığında yanın üzerine yatarken de, Allah Teâlâ’yı zikir eyle, çünkü: yarın amelinle baş başa kalacak, seni kabrin içinde yan üzeri yatıracaklardır.  İnşallah o zaman da Allah seni zikir eylesin.

                   Allah Teâlâ’yı unutma. Daima hatırla ve O’nu zikri kesir ile ihlasla, bilinçli şekilde, zikir eyle( İrşad cilt, 2 sayfa240 )

 

                           ( Fez kürüniy  ez’kürkum. )

                   “Siz beni zikir ediniz ki, ben de sizi zikir edeyim.”   ( Ayet  2/ 152 )                     

                  

 

                   Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

88-

“O Müminler ki: Ayakta iken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allahu Teala’yı zikrederler.” Ali İmran ayet l9l.

 

                   A b d u l l a h   b .  Ö m e r  ( r . a . ) der ki :

                   >>Ya  Resulüllah!  zikir meclisinin ganimeti ( ondan elde edilecek kazanç )  nedir ?<<diye sordum

  . Resulüllah  (s.a.v. )  :

                   “Zikir meclislerinin ganimeti cennettir. “ buyurdu :

 

                                                    ***

    Yine benim “ Kur’an  Işığında şiir ‘ kitabımdan konu ile ilgili bir şiir’ okuyalım mı? .

 

 

BİLMEMİZ  LAZIM

--------------------------------------------------------------:

 

         Demeliyiz Daima, ALLAH,  ALLAH,  ALLAH ,

         LA İLAHE İLLALLAH  MUHAMMEDEN RESULÜLLAH,

         Her zaman, her korku için, LA İLAHE İLLALLAH,

         Bütün nazar göz değmesi, elem ve kederler  için,

         Maaşallah,La Havlu vela  Kuvvete ila billah’il aliyül azim.                  

 

         Bütün nimetler için, daima  ELHAMDÜLİLLAH,

         Nimet  bolluğu için çok demeliyiz, EŞ-ŞÜKRÜ-LİLLAH,

         Şaşılacak her şey için, demeliyiz, SÜPHANELLAH,

         İşlediğimiz günahlar için, daima, ESTEĞFÜRULLAH, ESTEĞFİRULLAH.

 

         Çektiğimiz her darlık için, HASBİYALLAH, NIĞMEL VEKİL

         Her kaza  bela, üzüntü ve keder için ,TEVVEKELTÜALLAH,

         Her musibet için, İNNALİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN,

         Her korku için ,LA HAVLÜ VELA KUVVETE İLLAH BİLLAH,

 

        Sekarat’ ta, kelimei şahadet biz müslümanlara nasip olur inşallah,

        ALLAH’ın Rahmeti bereketi müslümanların üzerinde dir. İnşaallah,

        Sırat köprüsünden kolay geçmek,müslümanlara aittir. İnşaallah,

        Cennet,La ilahe illallah Muhammed’ün Resullah diyenindir inşaallah 

ALLAH’ın cemalini görmek biz müslümanlara nasip olur. inşaallah.

 

 

                                                       *

89-

                   Zikir ile ilgili ne kadar da Rabbimiz  ve Peygamberimiz önem verdiğini okudukça araştırdıkça öğreniyoruz, bu nedenle birkaç ayet ve hadis yazıp başka konuya geçelim.

                    Yüce Allah cümlemize riyasız zikir nasip etsin kalbimizden dilimizden ve  beynimizden zikrini silmesin, daima kalbimiz dilimiz beynimiz Yüce Allah’ı ansın  şeytan’nın her türlü kötülüklerinden ve  vesvesesinden Allah Teâlâ  hepimizi korusun.

 

                   Yüce Allah,  Cumua  süresi   10. ayetinde şöyle buyuruyor:

>>ALLAH’ı çok zikir edin ki, felah bulasınız.<<

 

 

 

                    Başka bir ayet’e Şöyle buyuruyor  :

                   >>ALLAH’ın  Zikri elbette büyük bir  iştir.<<(Ankebut S.Ayet : 45 )

 

                                                      ***      

                   M u a z   ( r. a. )  Bir adam Hz. Peygamber  (s.a.v. )’e  :

                    “Allah yolunda savaşanların hangisinin ecri daha büyüktür ? “

   diye sordu . Resulüllah  (s.a.v. ) :

                   “Allah Taala’yı en çok zikredenin” buyurdu.  Adam.

Salihlerin  hangisinin ecri daha büyüktür ? dedi. Resulüllah (s.a.v. )

                   “Allah Taala’yı  en çok zikiredenin “ buyurdu : Sonra  Adam .

Namazı,zekatı ,haccı, sadakayı ,sordu : Her defasında Resulüllah (s.a.v.):

                   “ Allah Taala’yı  en çok  zikredenin  ecri daha büyüktür.”  Buyurdu.

 

 Bunun üzerine  E b u   B e k i r  (r.a. ) Ö m e r   ( r. a .) ‘e

                   Ey  E b u   H a f s !    Zikredenler bütün hayrı  alıp gittiler. deyince,

 Resulüllah  (s.a.v. )                                                   

                   “Evet “ buyurdu .  (Tergib ve Terhib )

 

 

                   Yine iki dakika daha tefekküre ne dersiniz?

 

 

                    Bana kalırsa ihlaslı olmayan zikir biraz yavan olur. yani zikri daha ciddi daha mübarek bir hale getirmek için ihlaslı, kalp ile dili birleştirerek, beynin onanmasıyla  hem zikir yapıp hem de ağlayalım,  günahlarımıza ağlayalım, Rabbi’mize kulluk görevimizi yapamadığımız için ağlayalım. Bol tefekkür edelim ve ağlayalım ! Kıyamet gününün dehşetini düşünerek ağlayalım, Yüce Rabbimizin huzuruna ne yüzle çıkacağımızı düşünerek ağlayalım, ağlayalım, Yüce Allah’ın bize verdiği bunca sayısız nimitlere karşı biz, hamd ve şükür’ü bile layıkıyla yapamadığımız için ağlayalım, ağlayalım, ağlayalım, 

90-

Hz. Ömer Allah korkusundan öyle ağlıyordu ki, her iki yanaklarından çene altına kadar göz yaşı arkı  ( su arkı ) olmuştu. Derin çukur olmuştu.

 Hz. Ebubekir öyle ağlıyordu ki, ağzından duman çıkıyordu, diğer eshabeler. Ebubekir evde ciğer veya kebap pişirmiş gidip beraber yiyelim gittiklerinde

bakarlar ki, Hz. Ebubekir Allah korkusundan  hamd ve şükür ederek hüngür hüngür ağlıyor. Ve ağzından kebap veya ciğer kokusu geliyordu, kendisine dediler niçin ağlıyorsun Ya Eba Bekir. Yüce Allah seni af etmiş cennetle müjdelemiş daha ne istersin. Hz. Eba Bekir ben ağlamadığım zamana ağlıyorum demiş.

                   Ağlamak inceliktir, mütevaziliktir, günahlarına pişmanlıktır, tövbedir. Bu nedenle yapmacık değil gerçek ten  Allah Teâlâ için, kulluk görevimizi yapamadığımız için ağlayalım, ağlayalım, ağlayalım, bol, bol göz yaşı dökelim. 

 

                   Yüce Allah her şeye dayanır fakat, AllahTeâlâ korkusu için günahlarına ağlayan kuluna dayanamaz.

 

                   Bakın bu konudaki Hadisi şerif ne kadar ilginçtir.

 

                   Peygamber Efendimiz (s.a.v. )

                   >>Allah korkusundan ağlamaktan, gözlerinden  sinek başı kadar da olsa  göz yaşı döken her mü’mine Allah kesin olarak Cehennem ateşini haram kılar.<<buyurmuştur.(İbn Mâce,Beyhaki ve Esbehani )

 

 

                   Ağlamakla ilgili başka bir hadis :

                   >>Allah korkusundan göz yaşları akıtmam bence ağırlığımca altın sadaka olarak fakir yoksullara vermemden daha değerlidir. Çünkü Allah korkusundan ağlayıp da yere bir damla göz yaşı akıtan kimseyi cehennem asla yakmaz.<( Dürret-ül Vaizin. Mecales-ül  Ahbar  )

 

 

 

                   BİR HİKAYE

----------------------------------------------------:

 

                   Allahu alem: Hz. Hızır  Büyük bir velidir, yani Allah’ın salih kullarından, birisidir.

                   Hz.  Hızır’ın ömrü sona gelince , Hz Azrail Ruhunu almak için yanına gitti, Hz. Hızır  (a.s. ) Ya Ezrail  sen sohbetime mi geldin emaneti almayamı geldin, diye sordu:

                   Hz. Ezrail emaneti almağa geldim bana verilen emir böyle ;

 

                    Hz, Hızır  bir ağlar bir ağlar yer’i  gök’ü  inletir.  

91-

                    Hz. Azrail konuyu yüce Allah’a şu şekil illetir, “Ya Rabbi !”senin emrin üzerine ben Hz. Hızır’ın  ruhunu almaya geldim, sence de zaten malumdur. Hızır  (a.s. ) ağlıya, ağlıya kendisini helak etti . Senin emrini bekliyorum.

                   Yüce Allah , Azrail’e der ki, git sor bakalım Hızır  neden ağlıyor,

                   Hz. Azrail tekrar, Hz. Hızır’a gider, Yüce Allah her şeyi bildiği halde yine de senden soruyor neden ağlıyorsun.?

                        Hz. Hızır şu şekil cevap verir :

                    Ben, Cennet’e gideyim diye ağlamıyorum, Cehennem’den de kortuğum için ağlamıyorum. Cennet’te de Cehenneme de gitmek Allah’ın emir ve taktirine bağlıdır. Ben onun için ağlamıyorum. Benim ağlamamın nedeni, ben ölünce Allah’ı zikir edemeyecem, bu zevkten bu büyük nimetten, bu büyük lütuftan bu büyük sevablardan mahrum kalacam, ben ağlamıyayım da kim ağlasın. Diye söylenir.

                    Hz. Azrail ,  Ya Rabbi, zaten sen her şeyi bilirsin, senin Hızır kulun dediklerinide  duydun, emirlerini bekliyorum der.

                   Yüce  Rabbimiz, Azrail’e şöyle seslenir:

                   ( Belirli bir zamana kadar) Hz. Hızır yaşasın ve zikrine devam etsin, buyurmuştur.

                                             ***

                     Allah’ı zikir etmek ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Allah’ı zikir etmeyi, ağlayıp göz yaşı dökmeyi hafife almıyalım.

                   Allah korusun.

 

 

       Yüce Allah  Nisa Süresinin l42. ayetinde şöyle buyuruyor.

>>Münafıklar Allah’ı pek az anarlar ,<<

 

         E b u ‘ d  - D e r d a   (r.a. ) dan Resul’i Ekrem (s.a.v. ) Şöyle :

>>Kim, bir defa  la ilahe illallah vallahu ekber .<< derse Allah onun       bedeninin dörtte birini cehennem ateşinden kurtarır. İki defa derse yarısını   ve dört defa derse bedeninin tamamını cehennem ateşinden kurtarır.      Buyurmuştur.     (Tergib ve Terhib )

                                                     ***

              Ebu  H ü r e y r e   (r.a, ) Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

              --“Allah’ın  Taala’nın  bir kısım melekleri vardır.Yollarda dolaşıp zikredenleri ararlar. Allah’ı zikreden bir topluluk bulduklarında biribirlerine “geliniz aradığınız buradadır.”  Diye seslenirler.

 

                Bunun üzerine melekler zikredenleri dünya semasına kadar kanatları ile kuşatırlar.

92-

         Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) der ki :

 

               --“ Allah Taala kularının hallerine meleklerden daha iyi bildiği halde onlara :

 --“Kullarım ne söylüyor ?” buyurur. Melekler  :

              --“Seni tenzih ediyorlar ,tekbir getirip yüceltiyorlar. Sena Hamd edip övüyorlar.” Derler. Allah :

              --“Kullarım beni görmüşler mi ki, böyle yapıyorlar.”buyurur.Melek-

ler :

             --“”Hayır vallahı seni görmemişler.” Derler, Allah :

              --“Beni görseler ne yaparlar “ ? buyurur. Melekler :

--“Seni görseler sana ibadetleri, seni övme ve tesbih etmeleri daha

çok olurdu: “ derler.  Allah :

               --“Kullarım benden ne istiyorlar “  ? der. Melekler :

              --“Senden cenneti istiyorlar” ?derler. Allah :

               --“Cenetti görmüşlermi “ ? der. Melekler ;

               --“Hayır. Vallahi Ra Rabbi !  cenneti görmemişler.derler. Allah :

               --“Cenneti görseler ne yaparlardı ?” der. Melekler :

               --“Cenneti görselerdi ,cennete düşkünlükleri ve onu istemeleri daha fazla olur. ve ona daha çok rağbet ederlerdi.” Derler.  Allah :

               --“Onlar  neden Allah’a sığınıyorlar ?” der. Melekler :

               --“ Cehennemden  sığınıyorlar. “ derler. Allah :

               --“Cehennemi görmüşler mi “ ? der. Melekler :

               --“Hayır vallahi onu görmemişler. “ derler.  Allah :

               --“Görseler ne yaparlardı ? “  der. Melekler :

                ---Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı. Bunun üzerine Rabb Teâlâ şunu söyler.

               --“Sizi şahit tutuyorum ki, ben onları bağışladım. “buyurur. Meleklerden biri

                --İçindeki falan kimse onlardan değildir. Bir işi için gelmişti. Der.  

Allah Teala  da :

                  --“Onlar öyle iyi kimselerdir ki, kendileri ile arkadaşlık yapan kötü olamaz.” buyurur.                

                        ( 1-Buhâri ve Müslim Tergib ve Terhib cild 7 sayfa:211 (.2- İhyau Ulümi’d din 3- Dürettül  vaizin.4 Riyazüs salihin; az değişikle yayınlamış, 5- Kütüb-i Sitte Cilt 6 sayfa 199-200)hemen hemen bütün hadis kitaplarındaki konu ayni rivayet de az değişikle yer almıştır. )

 

 

            AÇIKLAMA :

           

            İbnu  Hecer, ulemanın çıkardığı bazı inceliklere dikkat çeker.

 

                   Hadis Allah’ın zikredildiği meclislerin,  buralarda Allah’ı zikredenlerin ve bu maksatla bir araya gelmenin faziletini beyan etmektedir.  

93-

Ayrıca, bunlara karışan kimseler, aslında zikir için gelmemiş olsalar bile aynen öbürleri gibi, Cenab-i Hakk’ın lütfedeceği her çeşit ikramdan istifade edeceği, hisse sahibi olacğı da anlaşılmaktadır. ( Kütüb-i Sitte 6 /200 )

 

 

                   Ebu Hüreyre  (r.a.) Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu.

                   Kim bir günde yüz defa  “ La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve ela külli şey’in kadir.” ( Müslim, )

 

                   Anlamı : Allah Teâlâ’dan başka ilah yoktur. O birdir ve ortağı yoktur. Mülk O’nun ve Hamd O’nadır. O her şeye muktedirdir.

 

                   Derse:

                   İsmail (a.s.) dört evladını âzâd etmiş gibi olur.  Onun için on köle azad etmeye müsavi olur. ayrıca ona yüz sevap yazılır. yüz günahı silinir. akşama kadar şeytandan korunmasına vesile olur.

 

 

          Ebu Hüreyre  (r.a.) Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) den şöyle rivayet etti.         

                   “ Sübhannellahi vebihemdihi, sübhanellahil azim.”

Açıklaması:

                   Allah’ı tenzih ve O’na hamd ederim. Büyük Allah’ı tenzih ederim.”

                   ( Bu) Zikir dilde hafif, terazide ağır ve Rahman’ın sevdiği iki kelimedir.          

                                                                                              ( Buhari ve Müslim, İmamı Nevevi nin zikir kitabından alınmıştır. ) 

***

 

                   Semure ibni. Cündb (r.a.) rivayetine göre Resulüllah (s.a.v.b) şöyle buyurdu.

                   “ Allah’ın en çok sevdiği sözler şu dördüdür:

                   Süphanallahi velhemdü lillahi vela ilahe illellahu  vellahu ekber.”      ( Müslim )

 

 

Anlamı:  Allah’ı tenzih ederim. Allah’a hamd olsun. Allah’dan başka İlah yoktur. Allah en büyüktür.   Desem. Bu benim için güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha sevimlidir.                                           

 

                   İbni Abbas  rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

            “ Tövbe ederken, henüz daha af edilip affedilmeyeceği belli olmayan kimse nasıl tövbe , istiğfar etmez?  Nasıl olur da her an Büyük Allah’a yönelip günahlarının affı  için yalvarıp yakarmaz? Nasıl olur da bir an 

94-

olsun tövbe ve istiğfar sözlerini dilinden düşürmeye cesaret edebilir.? Ve nihayet nasıl olurda insan oğlunu  cehennem azabından kurtaracak olan tek kuvvet ve kudret sahibi ve gerçek af edici Allah’ı her an zikretmekten geri durabilir.”     (Durretül Vaizin ve –Mecalis-il- ebrar ) 

                                                              ***

 

                   Yüce Allah buyuruyor.

                   “ Allah’a teslim olan ve Allah’a iman eden, Allah’ın emirlerini yerine getiren sadık olan, güçlüklere katlanan, mütevazi olan, sadaka veren, oruç tutan mahrem yerlerini koruyan, Allah’ı çok zikreden erkekle, kadınlar yok mu? Cenab-ı Hak, onlara mağfiret ve büyük ecir ( ve mükafat ) hazırlamıştır.” ( Ahzap süresi Ayet: 35 )

 

***

                   Yüce Allah buyuruyor.

                   “ Ey Mü’minler Allah’ı çok zikrediniz; sabah akşam , tesbih ve tenzih edin,  Sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için; üzerinize rahmetlerini , feyz ve bereketlerini gönderen O’ dur. Melekler de, sizin için mağfiret dilerler. Allah müminlere karşı merhametlidir. Onlar Allah’a kavuştukları gün, nail olacakları iltifat selamdır.  ( selamet müjdesidir.) Allah onlara pek iyi mükafat hazırlamıştır.) (Ahzap Suresi Ayet: 41-42-49 )

                  

                   Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor.Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

                   “ Müferidün ilerlediler” buyurdu. Ashab.

                   Ya Resulüllah, Müferidün nasıl adamlardır?  Diye sordular ,

                   Allah’ı zikreden erkek ve kadınlardır.” Buyurdu. ( Hadisi Müslim rivayet etmiştir. )

 

                   Şiir kitabımdan Yalnız bir dörtlük okuyalım mı ?

                  

Hak’a gidiyoruz derken, sakın ha, halka gitmeyesin,

         İhlas olmadan, yapmacık hareketlerle bir yere gidemesin,

         Dava yalnız dil  değil, kalb, dil ve beyin ile Allah’ı tevhit etmelisin,

         Yapacağımız  her ibadeti yalnız Allah için yap, sakın riya olmasın,

         Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar hepsi Allah’ı tesbih ederler

 

                        Cabir (r.a. ) rivayetine göre. Şöyle demiştir.

 

                        Resulu’llah’dan işittim . buyurdu ki,  “ Zikrin en faziletlisi La ilahe illallah ., Kelime-i  Tevhididir. “( Tırmızi rivayet etmiştir hadis hasenedir.) 

95-

Muaz bin Cebel (r.a,) buyuruyor.

                        Bu cennet ehli dünyanın hiçbir şeyinden üzülmezler. Ancak, Allah Teâlâ’yı zikir etmeksizin geçirilen saatlerine üzülürler. (Allah Teâlâ her şeyi her ketsen daha iyi bilir.)                              

 

                        Rivayet edilir ki,

                        Dünyasını değiştiren her nefis susuz olarak dünyadan çıkar. Ancak Allah Teâlâ’yı zikir eden nefis müstesnadır.   ( Son iki konu, İhya-i Ulüm-id-din )

 

 

                        Sadi Şirazi  şöyle diyor: Kanaat gibi hazine, terbiye gibi asalet, ilim gibi şeref olmaz.

 

                        İmam Şafi şöyle buyuruyor:  Kendini hakk,la meşgul etmezsen, batıl ( boş şeyler ) seni kaplar.

                       

 

                        Yüce Allah buyuruyor.

                        “ Allah’ın zikri, elbette büyük bir iştir, ( ibadettir ).”

                                                                                                ( Ankebut suresi Ayet: 45 )

 

                        Tabiin-i Kiramdan Mücahid (r.a.) şöyle buyurmaktadır.

                        “ Kişi evinden çıktığı zaman, ‘ Bismillah derse, beraberinde bulunan Melek sen hidayete erdin. Ve isabet ettin’ der. Tevekkeltü Alellah dediği zaman sen bütün kötülüklerden emin oldun ’ Lâ hevle ve lâ illâ billah dediği zaman ‘ sen korundun’ der. Bunun üzerine bütün şeytanlar o kişinin etrafından dağılıp kaçarlar. Ve birbirlerine hidayete ermiş ve Allah’ın himayesine girerek korunmuş bu kişiden ne istiyorsunuz.  Çünkü böyle bir kişiyi saptırmamız mümkün değildir.”( İhya-i Ulüm’id-Din Cilt 2 sayfa 337 )

 

             (          Aklımıza şu soru gelebilir:  )

                                   

                                    Eğer dile bu kadar hafif ve zahmetli bu kadar az olan Allah’ın zikri neden o kadar meşakkatli olan diğer ibadetlerden daha üstün ve faydalıdır?  Diyecek olursak                         

                                    Size : Şöyle cevap veririz:  Bu meseleyi derin bir şekilde tetkik etmek ‘ mükâşefe’ ilminin kapsamına girer.

                                    Muamele ilminde söylenmesine izin verilen miktar şudur.

                                    Faydalı ve tesirli olan zikir, ancak huzur-u kalple ve daimi olarak yapılan zikirdir.

                                    Gafil  bir  kalple yapılan zikir ise,sadece lisan olarak yapıldığı için pek büyük menfaatler sağlamaz. Bu keyfiyeti teyid eden nice haberler vardır. Kısa 

96-

bir müddet huzur-u kalple zikir yapıp diğer kalan zamanlarında Allah’tan gafil olarak dünya ile meşgul olunması menfaati az olan hareketlerindendir.

                                    En faydalısı, devamlı olarak Allah’tan gafil kalmaksızın kalp huzurunu temin etmektir. Veya hiç olmazsa vaktin çoğunu bu şekilde geçirmektir. “ İşte böyle bir zikir ibadetlerden üstündür. Ve böyle bir zikirle diğer ibadetler de şereflenirler. Zaten ameli ibadetlerin semeresi ve gayesi böyle bir zikirdir.”( İhya-i Ulüm’id-Din Cilt 2 sayfa 337 )

 

 

 

                                    Bazı Müslüman kardeşlerim şöyle bir soru sorarlar.

                                    Neden biz zikir edince tespih çekiyoruz, sayıları neden sayıyoruz, sayı ile saymasak olmaz mı?

                                    Bu soruya şöyle az ve öz bir cevap verelim: Namazdan sonra yapılan tespihat: hani 33. Kere Sübhanellah. 33 kere Elhemdulillah, 33, kere Allah-u Ekber.( sayı tafsiyesi )  Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hadisidir 

 

                                    Efendimiz Ayetü’l – kürsü hakkında şöyle buyurmuştur.

                                    “ Her farz namazın ardından Âyetu’l – kürsü okuyan kişinin cennete girmesinde ölümden başka bir engel yoktur.”

( Taberâni, el-Mu’cemü’l-Kebir 8/1114, Büyük Şafii İlmuhali Din işleri Yüksek kurulu üyesi Mehmet Keskin sayfa:132 )

 

                                    Hemen akabinde (hemen sonraki ) hadis de ise şöyle “ müjde vermektedir”

                                    “ Namazların ardından 33 kere Süphanellah, 33 kere Elhemdülillah, 33 kere Allah-u Ekber, diyerek tespih eden ( böylece doksan dokuz sayısını) yüze tamamlarken de “ Allah’tan başka ilâh yoktur. O birdir ortağı yoktur. Mülk O’nundur. O her şeye güç yetendir.” Derse, günahları deniz köpüğü kadar da olsa bağışlanır,

(Müslim, Salat, (597), 1/1418)Büyük Şafii İlmuhali Din işleri Yüksek kurulu üyesi Mehmet Keskin sayfa:132 )

.

                                Demek istediğimiz bazı sayıları Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize tavsiye etmiştir yukarıdaki 33, lü zikirler bir örnektir. 

                                    Yoksa; normal zikir edersen Örnek olarak “ Allah Celle Celaluhu “ zikrini yap veya “ Allah-u Ekber, Süphannellah,  Elhamdülillah “  zikrini ister üç defa ister beş yüz bin defa yapın saymaya gerek yoktur. Allah bilsin yeter. Bu yapacağımız zikirleri saysak ta olur saymasak da olur. Bizim saymamız haşa sümme haşa Allah Teâlâ’dan hesap soracak değiliz neuzubillah.

                                    Bazı Müslüman kardeşlerimiz çok vird yani çeşitli zikirler yapıyorlar. Örneğin. “  Lâ İllâhe İllallah,” veya  Lâ Havle Velâ Kuvvete illa billahi’l âliyil âzim,” veya     “Süphannellâhi  vebihemdihi, süphânellâhil Azim.”  Veya  la ilahe illallahu vahdehu  la şerike lehu, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamduü ve hüve ala küllü şey’inkadir.” Veya süphannelahi, Elhemdulillahi 

97-

velahuekber. Gibi çok çeşitli şekilde zikirler yapanlar ve bunları hemen hemen her gün, her bir zikri yüzer defa veya iki yüz defa okurlar

 (zikir yaparlarken,  kendilerine her gün şu, şu zikirleri yüz defa veya bin defa okuyacağız, kendilerine vird edenler veya her gün bu kadar okumak için kendilerini Allah’ın rızasını kazanabilmek  için kendini programlayanlar / görev sayanlar işte bunlar sayılarla zikir veya tespihatlarını, parmakları ile dijital tesbihle normal tesbihle, nohut veya fasulye ile sayarlar bu kişiler sayı ile yapma mecburiyetleri vardır. Çünkü onların günlük hedefleri vardır, hedeflerinin gerçekleşmesi için hangi zikirden kaç tane okuduklarını bilmeleri gerekir ki, kendilerine görev verdikleri zikir adetleri kadar okuyup kalpleri mutmain olsun.  Yoksa kişi kendisini görev vermemişse zikir yapmak için her hangi bir programı yok ise   sayı saymanın bir zorunluluğu yoktur. Günde bir milyon defa “ Lâ ilâhe illâlâh” deyip zikir yap saysan da saymasan da  sevap hesabına işleniyor. Buna dikkat edelim. Sakın hiçbir ibadetine riya katmayalım  Allah korusun.

                                    Ama;   Riya varsa, ucup veya münafıklık varsa, saysa da saymasa da Yüce Allah-u T alem sevap alayım derken büyük günah alır. Allah Teâlâ hepimizi riyadan, münafıklıktan, ucup’luktan  ( kendini ve yaptığı şeyi beğenmiş ) ve her türlü günahlardan kibirlikten cümlemizi korusun. 

 

                        Hadis No:  1885, Hz. Ebu Bekir’s-Sıddik’in azadlısı Yüseyre (r.a.) ilk muhacirlerinden idi anlatıyor.

             Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  Bize dedi ki:  “ Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim.  Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar ( Kıyamet günü nelerde kullanıldıklarından) suale maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır.  ( Tirmizi, Daavât 131,(3577).Ebu Dâvud, Salat, 359,(1501).

 

 

                                                

BAZI ZİKİRLERİN  ÖZÜ VE AÇIKLAMASI

 

 

             SÜPHANELLAH

                       Açıklaması:

  “ALLAH’u Taâlâ’yı  her türlü  eksiklik ve  noksanlıklardan tenzih ederim. O bütün eksiklik sıfatlardan münezzehtir. ”             

 

 

 EL- HAMDÜLİLLÂH

Açıklaması: 

 

       “Hamd  ALLAH’u  Taâlâ’ya  mahsustur. ALLAH’a Hamd olsun ALLAH’a şükürler olsun.”

98-

 

ALLAH’ U  EKBER

Açıklanması: 

                  “ ALLAH’ u  Taâlâ  tek büyüktür tek ilahtır. O Yüceler Yücesidir, ”

 

 

LÂ İLAHE İLLELLAH

Açıklanması :    “ Allah-u  Taâlâ’dan  başka ibadete layık hiç bir  hakiki  ilah yoktur  O Tek bir ilahtır. “                     

-------------------------------------------------------------------

VEL  HAVLE  VEL  KUVVETA   İLLAH  BİLLAH

 

Açıklanması :    “ Güç  ve  kuvvet  ancak Âziz ve Hakim olan  ALLAH-u Taâlâ’nın  dır.”                         

-------------------------------------------------------------------

 

Yüce Allah  Teâlâ şöyle buyuruyor.                                                                               

  “ Şüphesiz ki, Allahu Teala ve melekleri  peygamber’e  salat ederler. Ey iman edenler! sizde,  O’na salat edin, ve gönülden teslim olun. ( Ahzap suresi Ayet 56

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

 

        Ebü Hüreyre (r.a. ) dan rivayet Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur:

       >> Bana salavat getiriniz ki Allah’da size merhamet etsin.<<(İbni adiyyin el kamilinden )

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------                   

             Ali (r.a. ) rivayetle: Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurdu :

>> Bana salavat getirene Allah bir kirat sevap yazar. Kirat ise uhud dağı kadardır.<<    . (  Abdulrezak’ın el Camiinden, C. Sağir , 4/ 1576, Hadis no: 8813 )

 

 

                PEYGAMBER  EFENDİMİZE  SALAVAT  OKUYUŞ  ŞEKLİ :
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

“ Allahümme salli ala Muhamed’dün ve ala al-i Muhammed “

 

 

  Anlamı : “Allah’ım ! Peygamberimiz Muhammed aleyhi’s-selam’a ve  O’nun yakınlarına salat ( selâm ) eyle demektir.” 

99-

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                 Başka bir salavat okuyuş şekli : “ Peygamber Efendimiz’’in ismi anıldığı zaman kısaltılmışı

  (s.a.v.) yani  “ Salla’llahu aleyhi ve selem.” okuyoruz.

 

Anlamı : “ Allah Taâlâ,  O’na salat etsin, şanını yüceltsin, selam ve selamet versin.

her türlü kusurdan uzak kılsın.

 

 

 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِي

“ Lâ  tehzen innallahe me’ane.”    ( Tövbe süresi ayet 40 )

 

Açıklaması   :    “ Üzülme (Tedirgin olma) Allah Bizimle  Beraberdir.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir ile birlikte düşmanlardan zarar görmemeleri için Sevr dağındaki mağaraya sığınırlar düşmanlar, Peygamber Efendimizi bulmaları için mağaranın etrafını sardıkları gibi kapının önüne kadar gelmişlerdi, o sırada Hz. Ebu Bekir çok tedirgin oluyor.  Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’de şöyle buyuruyor ;“ Lâ tehzen innallahe me’ane,” :  “ Üzülme yeis’e kapılma korkma, ( Tedirgin olma )  Allah bizimle Beraberdir “.

 

NOT:   Boş vakitlerimizde, birbirinize iyi dilekte bulunduğunuzda, bilakis  evdeki huzurun çoğalmasında, darlıkta ve genişlikte, mutlu veya musibetli günlerimizde, sabra ihtiyacımız olan zamanda, yatarken ve her zaman,  “ Lâ Tehzen innallahe me’ane  “   bu ayeti çok çok okuyun.

 

 

                        Süfyan-ı Servi diyor ki :  Üç şey üzüntü ve kederi giderir. Gönlü açar. Allah Teâlâ’yı anmak, Allah Teâlâ’nın dostu ile buluşmak, hikmet sahibi kimselerin sözlerini dinlemek.

 

 

Bir Cemiyet oluşurken o cemiyette Allah Teâlâ’yı Zikir etmezlerse Peygambere Sâlat okunmazsa; konusu ile ilgili Hadis-i şeriflere bakalım.

                       

                        Hadis No: 1942 ;  Resulüllah (s.a.v.) buyurdular ki:

                        “ Kim ber yerde oturur ve orada Allah-ı zikir etmezse ve (hiç zikretmeden kalkar) ise Allah’tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere 

100-

yatar, orada Allah-ı zikretmezse, ona Allah’tan bir noksanlık vardır.  Kİm bir müddet yürür ve bu esnada Allah’ı zikretmezse, Allah’tan ona bir noksanlık vardır. (  Ebu Dâvud edeb 31,(3856) 107, (5059) Tirmizi, Daavât, 8,(3377)  Kütüb-i Sitte cilt 6, sayfa 201-202 )

           

 

                        Yukarıdaki Hadis Tirmizi de şu şekil gelmiştir. “ Bir cemaat bir yerde oturur ve fakat orada Allah Teâlâ’yı zikretmez ve nebilerine salât okumazlarsa, üzerlerine bir ceza vardır. ( Allah Teâlâ ) dilerse azaplandırır (cezalandırır ) dilerse affeder.

 

                        Hadis no:1943 Ebü Müslim el-Ağarr rehimehullar ) diyor ki: Ben şahadet edirm ki,  Ebu Hüreyre ve Ebu Said (r.a,) Resulüllah (s.a.v.)  şöyle söylediğini şahadet ettiler.

                        “ Bir Cemaat oturup Allah’ı  zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah’ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner. Ve Allah onları yanında bulunan (büyük mlek)lere anar. (Müslim, Zikir,39,(2700) Tirmizi, Deavat 7,3375 ütüb-i Sitte: 6 /203 )

 

 

                   Ebü  Hüreyra (r.a. ) dan rivayetle :

                   >>Bir topluluk toplanır, Allah’ı zikr etmeden, Resulüllah’a selat getirmeden dağılırsa, bu meclisleri onlar için kıyamet günü bir hasret ve pişmanlık vesilesi olur.   (Müsned:2/389.446  C. Sağir  )

 

                               Muhterem okuyucular. Bu zikir bölümünde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’me  selat ve selam konusu geçmediğini mutlaka fark etmişsiniz. Bu konuyu bu kitabın Salavat bölümünde çok geniş şekilde araştırıp bilginize sunulduğu için bu bölümde değinmedik. Bildiğiniz gibi Allah Teâlâ zikir edilir. Peygamber Efendimize de Salavat okunur.

Bak. Salavat bölümü

 

                   Müslüman Kardeşlerim, dilimizi zikre alıştıralım, yolda giderken,  yaya, arabalarda, gemi veya uçuklarda, hep zikir edelim, elimiz çalışırken bile dilimizde dedikoduya  kötü şeylere değil, boş durmaya değil, zikir yapmaya çalışsın ve alışsın zikir yapsın. Zikrin ne kadar önemli olduğunu öğrendik ve öğreniyoruz.

 

                   Hadis no: 197-- Hz. Âişe (r.a.) şöyle rivayet ediyor:

                   “ Allah katında amellerin en sevimlisi, azda olsa devamlı olanıdır.”

( Buhâri, İman,33; Müsned,6,124, C. Sağir 1/81 )

 

            Her namazdan sonra beş dakika on dakika bir saat ne kadar yapabiliyorsanız zikre kendinizi, dilinizi, kalbinizi, ve beyninizi alıştırın. Mesela: 

101-

her namazdan sonra en az on ihlas okuyalım, on lâ havle vela kuvveti illa billahil aliyil azim okuyalım on salavat okuyalım,

 

 

                   Hadis no:  1015-- Hazreti Ali  (r.a. ) bir rivayetinde :

         “ Her hal üzere Allah’ı zikretmektir…”  (Ebu Nuaym’ın Hilyesinden C. Sağir  1/ 289 )                     

 

                   İbni Abbas (r.a.) anlatıyor. Resulüllah (s.a.v.) buyurdular ki:

                   “Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünenmiş (pusu kurarak o )vaziyette bekler. Allah-ı zikr edince siner / çekilir. Gaflet etse vesvese verir.(  Buhâri Tefsir,kuleuzu, birebbin nas,Ktub-i Sitte, 3/316

 

 

        Son iki müjdeli Hadis daha yazıp başka konuya geçelim.

 

                   Enes (r.a.) Resulüllah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

                   “ Azabını, kudret ve azametini düşünerek Allah’ı zikrederken gözlerinden yere yaş dökülen kimseye, kıyamet gününde azap edilmez.”

 

                               Efendimiz şöyle buyuruyor. Hadis-i Kutsi

                   Cenabi Hak buyuruyor. kul beni zikr ettiği için benden ihtiyacını istemeyen (zikir’den)  vakit bulamayan bir kimseye istekçilere verdiğimin en üstününü veriyorum. ( Buhari, Beyhaki, Bazzar, Hz Ömer

 

            Hangi şekliyle olursa olsun  “ Zikrullah “ yolu hakk’a ulaşma yollarının en kavisi / önemlisi ve en eminidir. O olmadan hakka vuslat zordur. ( Kütüb-i Sitti 6 /197-198 )

 

                                                                                      

                        ÖNEMLİ NOT  :

                Bütün ayetlere önem verip dikkat edip emirlere uyacağımız gibi aşağıdaki ayete de çok dikkat edelim ve Allah-u Teâlâ’yı çok, çok zikir edelim. “ Allah korusun Münafıklardan olmayalım.” Konuyla ilgili işte ayet:

 

                            Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

                   >>Münafıklar Allah’ı pek az anarlar ,<<( Nisa Süresinin l42. Ayeti )

 

                  

 

                   2.NOT :  Benim araştırma tarzım, bir konuyu araştırdığım zaman o konunun önemi ve ehemiyeti üzerinde çalışma yaparım, zaten siz sayın okuyucular da benim yazma tarzıma tahminen alıştınız mesela örnek olarak  “ Duâ “ bölümünü  daha önce yazdık ama tek dua bulamazsınız, duanın anlamına önemine bütün detayları ile doküman yapmaya bilgi edinmeye çalıştık.

102-

                   Zikir konusu da ayni şekil, şu zikri şurada oku, şu zikirden şu sayı kadar oku gibi şeylerden kaçındım, yalnız örnek olarak birkaç tane zikir yazmayıda ihmal etmedim.Zikrin ne kadar önemli olduğunu, ayetlerle hadislerle, büyük zatların görüşleri ile, hikayelerle, şiirlerle yazmaya çalıştım, Allah Teâlâ beni benden daha iyi bilir ben elimden gelinceye kadar bilerek hiçbir hata yapmadım tabi ki bilmeyerek de olsa eksiğimiz olmuştur.  Ama “ Allah’a sığınıyorum.”

                   En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

 

 

          Vefat edenlerden veya sağlardan bir şey isteme onlarda muhtaçlardır.

           Kendileri ve başkaları için ne zararları nede yetkileri vardır.

           Her şey Allah’tan istenir ve beklenilir, başkasından istenirse şirktir.

           Allah, buyuruyor,”Öyleyse sen beni zikr et bende seni anayım.

 

            Sen Cenabi Allah’ı  (c.c. )zikr et ki   O da seni ansın,

            Sen Allah’ı zikr etki bol bol günahların dökülsün ,

            Allah, buyuruyor ki, “Öyleyse siz beni zikr edin,bende sizi anayım.

             Birde bana şükür edin nankörlük etmeyin .”Bakara : l52                                     

 

 

Bunu unutmayalım!

 

        İmam-ı Gazeli hazretlerinin “ Kimya’yı Saadet kitabının 104. Sayfasında şöyle buyurmaktadır.

Kalbin özünün Allah-ü Teâlâ’dan gayri her şeyden temizlenmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. “Allah de ve onları kendi oyunlarına bırak.” ( Bakara 222 ) buradaki maksat şudur. Kalb Allah-ü Teâlâ’nın gayrisinden temizlenirse, örneğin: kibirden, riyadan, hased’den, gıybetten, söz gezdirmekten,  yalan atmaktan, haram yemekten, hırs ve kinden temizlenirse  Allah-ü Teâlâ ile meşgul olur.

“Bu da Lâ ilâhe ilâllah “ kelimesinin haki katıdır. Bu da Salihlerin Sıdıkların iman derecesidir. Bizde bu dereceye mertebeye ulaşmamız için çaba sarf etmemiz gerekir, yerimizde saymayalım, ( patinaj etmeyelim ) yalnız camiye gidip gelmekle yetinmeyelim.salihler arasına girmek için tabiri caiz ise varşak atalım tırmanlayalım asi dik yokuşları azimle aşıp düzlüğe çıkalım ki  Salihler arasına, sıdıklar arasına, zühd ve zahidler arasına girelim veya onların aralarına girmek için çok çok çaba sarf edelim,

 

Sonuç olarak: Allah-ü Teâlâ’dan gayri şeylerden kalbimizi, dilimizi, beynimizi kötülüklerden temizlenmek, arındırmak imanın dörtte biridir.

 

            Bunu bilmeliyiz ki, Allah-ü Teâlâ’dan gayri kalbi kötülüklerden temizlenmeyince, kalbimiz, beynimiz, dilimiz,  Hak Teâlâ’nın zikri ile süslenmiş olamaz.

103-

Not:

 ALLAH Teâlâ hepinizden razı olsun, bunları okuyun ve okutun, PAYLAŞIN Çünkü: Yüce ALLAH TEÂLÂ  buyuruyor ki, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”

 

Peygamber Efendimiz de : Alimin uykusu cahilin ibadetinden üstündür.” Başka  bir Hadisinde: “Âlimin, kıldığı iki rekat namaz, cahilin kıldığı bin rek’at namaza bedeldir.” Çünkü alim bilinçli uyuyor ve bilinçli ibadet ediyor cahil ise kısacası cahildir.

İçerik